
Kapsül Haber Ajansı olarak, iş dünyasının önde gelen isimleriyle gerçekleştirdiğimiz röportaj serisinin yeni konuğu Nox Endüstri Kurucusu ve aynı zamanda SAPI Yüzey Teknolojileri Türkiye Kurucu Ortağı Çiğdem Arslan oldu.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Çiğdem Arslan. Nox Endüstri Kurucusu aynı zamanda SAPI Yüzey Teknolojileri Türkiye Kurucu Ortağıyım. Sanayi sektöründe büyüyen, üreten, ürettikçe daha çok öğrenen biriyim. Yüzey hazırlama, kumlama, boya teknolojileri derken kendimi hem Türkiye’de hem dünyada çözüm üreten bir marka yapısının başında buldum. Ben işimi sadece bir meslek olarak görmüyorum; bir yolculuk, bir emek, bir ispat aslında. Kendi gücünü kendi emeğiyle kuran bir kadının hikâyesi.
Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız?
En net kırılma noktası: “Ben kendi markamı kuracağım,” dediğim gündü. Korkuyordum ama daha çok heyecanlıydım. Sanayide kadın olmak zaten başlı başına bir hikâye… Ama o yolda ne kadar çok engel çıktıysa, hepsini kendime güç olarak yazdım. Almanya merkezli SAPI ile ortaklık kurmak ve global projelere imza atmak da diğer önemli dönüm noktalarım oldu. Bir de şu var: Ben hep sahada olmayı seçtim. Atölyede, tersanede, fabrikada… Orada öğrendiklerim beni ben yaptı.
Sizin için ‘başarı’yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler?
Başarı, bir gün geriye dönüp “Ben gerçekten elimden gelenin en iyisini yaptım,” diyebilmek bence. Benim farkım da şu:
- Çok çalışırım
- Hızlı karar veririm
- Sözü değil, işi konuşurum
-Bir işi yapıyorsam mutlaka en kalitelisini ve en iyisini yapmak isterim.
Her zaman insanların ne dediğini değil, yaptığım işin nasıl olduğunu önemsedim. Başarıyı da biraz orada buldum.
Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız?
Sektörde genç bir kadın olarak var olmak kolay değildi. Bazen kapılar suratınıza kapanıyor, bazen “Bu işi yapabilir misin?” bakışlarını görüyorsunuz. Ben bu zorluğu şöyle aştım:
Her projede çıtayı yükselterek. İnsanlar bir süre sonra “İyi iş çıkarıyor” demeye başladığında hiçbir önyargı tutunamıyor.
Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu?
Kimseye kendinizi ispat etmeye çalışmayın. İşiniz zaten sizin adınıza konuşacak.
Cesur olun, hata yapmaktan korkmayın. Bazen herkesin gitmediği yoldan gitmek gerekir. Ve ne olursa olsun: Hedef koyun, çalışın ve sabırlı olun.
Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz?
Ben kendimi hiçbir zaman “yönetici” olarak görmedim; daha çok yol açan, yanında yürüyen, gerektiğinde omuz veren bir lider olmayı seçtim. Ekibimi yönlendirirken şunlara çok önem veririm:
- Güven ortamı kurmak
- Söz hakkı ve fikir alanı tanımak
- Yetki devretmek
- Birlikte çözüm üretmek
Değer gören insan, bulunduğu yeri değerli kılar.
Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir?
Bundan sonraki yolculuğumuzda; sadece ürün veya sistem ihraç eden bir firma değil, kendi mühendislik kültürünü, kalite anlayışını ve teknoloji bakış açısını dünyaya taşıyan bir yapı olmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki yıllarda:
- Daha büyük coğrafyalarda daha stratejik ortaklıklar kurmak
- Sanayide verimliliği ve güvenliği artıran akıllı sistemlere ağırlık vermek
- Dijitalleşmeyi ve otomasyonu merkezimize alan yeni çözümler geliştirmek
önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bizim için hedef sadece büyümek değil; dokunduğumuz her yerde iz bırakan, güven veren, sürdürülebilir bir dünya markası olmak.
Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz?
Biz hiçbir zaman “en ucuzu biziz” diyenlerden olmadık. Tam tersine: En kaliteli, en güvenilir, en uzun ömürlü çözümleri geliştirmeyi seçtik. Bu da bizi otomatik olarak rakiplerden ayırdı. Uluslararası pazarda fark yaratma stratejimiz; Türk mühendisliğinin pratik zekâsı ile Alman disiplinini birleştirmek.
Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?
Bizim işimiz direkt olarak hava kalitesini, enerji tüketimini, çalışan sağlığını etkiliyor.
O yüzden sürdürülebilirlik bizim için bir “etik çizgi”. Her sistemde daha az enerjiyle daha çok verim üretmeyi hedefliyoruz. Toplumsal fayda dediğim şey ise şu: İnsanlar daha güvenli, daha sağlıklı ortamlarda çalışsın. Benim için en büyük kazanım bu.
Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor?
Dijitalleşme bizim sektörde bile artık merkezde. Sistemlerde otomatik kontrol, IoT izleme, uzaktan bakım, yapay zekâ destekli analizler… Bunlar hem maliyeti azaltıyor hem de müşterilerimize daha profesyonel bir hizmet sunmamızı sağlıyor. Ben yeniliğe kapalı biri değilim. Tam tersi: “Bu teknoloji beni nasıl ileri taşır?” kısmı beni hep heyecanlandırıyor.
Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere hangi tavsiyeleri verirsiniz? Çok okuyun, çok araştırın, çok çalışın. Yabancı dil öğrenin. Bir konuda gerçekten iyi olun. Sabırlı olun, kendinize zaman tanıyın.
Ve belki de en önemlisi:
Cesur olun. Cesaret, sizi tahmin edemeyeceğiniz yerlere götürebilir.