Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Araştırma

Kapsül Haber Ajansı - Araştırma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Araştırma haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

PwC Türkiye’den Bankacılıkta Dolandırıcılıkla Mücadeleye Yönelik Kapsamlı Araştırma Haber

PwC Türkiye’den Bankacılıkta Dolandırıcılıkla Mücadeleye Yönelik Kapsamlı Araştırma

PwC Türkiye, bankacılık sektörünü hedef alan ve her geçen gün daha ciddi ve karmaşık bir hale gelen dolandırıcılık sorunu ile etkin mücadeleye destek olmak amacıyla gerçekleştirdiği Türkiye Bankacılık Sektörü Dolandırıcılıkla Mücadele Araştırmasının sonuçlarını duyurdu. Türkiye bankacılık sektöründe dolandırıcılıkla mücadeleyi mevcut tablo ve geleceğe yönelik yol haritasıyla ele alan araşt ırma; banka yöneticilerinin görüş ve deneyimlerinin yanı sıra, güncel veriler ve uluslararası başarılı uygulamalar ışığında yalnızca mevcut sorunları değil, çözüm yollarını da ortaya koyuyor. Son bir yıl içinde en sık karşılaşılan dolandırıcılık yöntemleri arasında oltalama gibi sosyal mühendislik saldırıları, zararlı yazılımlar, çalıntı kart ve hesap kullanımları ile sahte başvurular öne çıkıyor. Bu tehditler, kurumlar için yalnızca ciddi finansal kayıplara ve itibar zedelenmesine yol açmakla kalmıyor; aynı zamanda bireyler açısından da önemli ölçüde maddi kayba neden oluyor. Bu tehditlerin sadece bankaların değil; e-ticaret, telekomünikasyon, teknoloji şirketleri ve kamu kurumlarının da gündeminde yer aldığına dikkat çeken araştırma, müşteri güveninin korunması ve sektörün sürdürülebilirliği için tüm paydaşların uyumlu ve proaktif bir yaklaşım benimsemesi gerektiğine dikk at çekiyor. Türkiye'de bankacılık sektörünü temsil eden önemli aktörlerle gerçekleştirilen kapsamlı görüşmelere dayanan araştırma; mevcut uygulamalardaki geliştirme fırsatlarının yanı sıra, karşılaşılan zorlukları ve kurumların savunma kapasitelerini güçlendirmeye yönelik stratejik adımları ortaya koyuyor. PwC Türkiye Finansal Suçlar, Uyum ve Kriz Yönetimi Danışmanlığı Lideri Dr. Gökhan Yılmaz, araştırmanın bulgularını şu sözlerle değerlendirdi: "PwC'nin finans ekosistemindeki tecrübesi ve küresel bilgi birikimiyle hazırladığımız bu araştırma, güncel riskleri işaret etmekle kalmıyor; sahadaki iyi uygulamaları ve gelişime açık alanları da net biçimde ortaya koyuyor. Bulgularımız, sektör paydaşlarının ortak bir vizyonla hareket etmesinin; ulusal ölçekte etkin bir koordinasyon mekanizmasının kurulmasının; yapay zekâ destekli analitik modellerin etkin kullanımının ve i nsan faktörünü merkeze alan bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesinin zorunlu olduğunu vurguluyor. Günümüzde finansal dolandırıcılık yöntemleri, özellikle karmaşıklaşan sosyal mühendislik saldırıları gibi dijital unsurlarla birlikte çok daha sofistike hale geliyor ve ortaya çıkan maddi kaybın yaklaşık %80'i doğrudan müşterilerin cebinden çıkıyor. Bu çarpıcı tablo, mücadelenin yalnızca bankaların tek başına üstlenebileceği bir sorumluluk olmaktan çıktığını açıkça gösteriyor. Etkin bir çözüm için tüm paydaşların ortak hareket ettiği güçlü bir ekosistem ve iş birliği anlayışı kritik önem taşıyor. Sahada çalışan banka ekiplerinin öncelikli ihtiyaçları arasında güçlendirilmiş yasal düzenlemeler, uzman insan kaynağı ve kurum içi bağımsızlık öne çıkıyor. Tüm paydaşların dahil olacağı bir iş birliği modeliyle standartla rın tesis edilmesi ve güçlendirilmesi, kurumların savunma kapasitesini artıracak ve risklere karşı daha hazırlıklı bir yapıya geçişi hızlandıracaktır." Araştırmanın öne çıkan bulguları Araştırma, kurumlar arası iş birliğini güçlendirmek ve kurumsal kapasite ile teknolojik yatırımları daha etkin kullanmak için beş temel öneri sunuyor: Sadece bankaların değil, tüm paydaşların katılımıyla oluşturulacak çok katmanlı bir iş birliği modeli, dolandırıcılıkla mücadelenin temel yapı taşı niteliğindedir. Finans ekosisteminin ortak standartlar ve başarılı uygulamalarla desteklenmesi, Türkiye'nin dijital tehditlere karşı direncini artıracaktır.Sektör genelinde benimsenecek kapsayıcı ve ortak standartlar sayesinde, dengeli, güçlü ve uyumlu bir savunma hattı oluşturulabilir.Dolandırıcılıkla mücadele birimlerinin, kurumun stratejik kararlarında daha etkin rol almas ı için doğrudan üst yönetime veya stratejik komitelere raporlama yapması sağlanmalı.Risklerin öngörülmesi ve gerektiğinde en hızlı şekilde müdahale edilebilmesi için algoritmaların yanı sıra gelişmiş analitik kabiliyetlere ve güçlü teknolojik altyapılara da gerek duyuluyor. Teknoloji, sadece bir araç değil, stratejik bir iş ortağı olarak konumlandırılmalı.Finans ekosisteminin dolandırıcılıkla mücadelesinde müşterilerin farkındalığı ve bilgi düzeyi de kritik bir rol oynuyor. Bu nedenle bilinçli müşteriler, sadece kendilerini değil, tüm ekosistemi koruyan stratejik ortaklar olarak görülmeli. Araştırmaya göre, dolandırıcılıkla mücadele standartları, genellikle yönetim ve organizasyon yapısı, risk değerlendirme süreçleri, teknolojik altyapı ve veri analitiği, çalışan eğitimi ve farkındalık, müşteri güvenliği, olay bildirim ve müdahale prosedürleri ile kurumlar arası bilgi pay laşımı gibi ana başlıkları kapsıyor. Bu başlıklar, dünya genelinde öne çıkan başarılı modellerin de ortak noktalarını oluşturuyor. Araştırma, dolandırıcılıkla mücadelede en başarılı sonuçların, ekiplerin hukuk, bilgi teknolojileri, müşteri deneyimi, siber güvenlik ve kriz yönetimi gibi farklı disiplinlerde iş birliği yapmasıyla alınabileceğine işaret ediyor.

Sürdürülebilir Yapı Bilinci Artıyor Haber

Sürdürülebilir Yapı Bilinci Artıyor

Toplumların karşı karşıya olduğu demografik, sosyal, enerji ve iklimsel zorlukların kesişim noktasında yer alan inşaat sektörü, daha sürdürülebilir bir modele doğru dönüşümünü hızlandırma yollarını arıyor. Yapı sektörü de kalite, dayanıklılık kriterlerinden ödün vermeksizin ve bireylerin sağlık ve refahına olumlu katkı sağlayan, iklimsel risklere karşı dirençli, düşük karbon salımı yapan ve herkes için erişilebilir konutlar sunan bir yapılaşma ortamı geliştirmeye çalışıyor. Bu ortama geçiş ise tüm endüstri paydaşlarının ortak taahhüdü olmadan daha sürdürülebilir bir modele geçiş yapmak mümkün değil. Saint-Gobain, bu hedef doğrultusunda 2023 yılında Sürdürülebilir İnşaat Gözlemevi’ni kurdu ve son üç yıldır Occurrence–Ifop iş birliğiyle Sürdürülebilir İnşaat Barometresi’ni yayımlıyor. Bu yıl üçüncüsü kamuoyuyla paylaşılan barometre araştırması, sürdürülebilir inşaat alanında kaydedilen gelişmeleri ortaya koymayı ve ilerlemenin seviyesini ölçmeyi amaçlıyor. Araştırma, Türkiye dahil küresel çapta sektörü temsil eden 4.000 paydaşa yöneltilen 24 sorunun yanı sıra, 27.000 vatandaşın görüşlerini içeriyor. Elde edilen bulgular, Türkiye özelinde ve küresel ölçekte sürdürülebilir yapıyı hızlandıracak temel kaldıraçları belirlemeye yardımcı oluyor. Saint-Gobain Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Benoit Bazin: araştırma ile ilgili değerlendirmesinde “Sonuç çok açık: Sürdürülebilir inşaatın bir standart haline gelebilmesi için hemen harekete geçmeliyiz. Bu yaklaşımın hem vatandaşlar hem de sektör profesyonelleri tarafından daha iyi anlaşılması ve beklentilere tam anlamıyla entegre edilmesi gerekiyor. Çevresel etkilerinin ötesinde; konfor, sağlık ve yaşam kalitesi gibi alanlarda sunduğu somut faydalar ise ne yazık ki hâlâ yeterince bilinmiyor ya da göz ardı ediliyor. Bu dönüşümün yaygınlaşabilmesi için, kullanım alışkanlıklarını, yerel ihtiyaçları ve sahadaki gerçekleri gözeten, yerel koşullara uyarlanmış bütüncül bir küresel yaklaşıma ihtiyaç duyuyoruz” dedi. Saint-Gobain Türkiye CEO’su Aykut Aydoğan, Barometre araştırmasının Türkiye sonuçlarına ilişkin değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı: “Saint-Gobain’in 360 yıllık küresel uzmanlığıyla hazırlanan bu barometre, Türkiye’nin sürdürülebilir inşaat alanındaki dönüşümüne yön verecek değerli bir yol haritası sunuyor. Elde edilen bulgular, ülkemizin bu alanda artık sadece kavramsal düzeyde değil, yapısal bir farkındalık ve eylem aşamasına geçtiğini ortaya koyuyor. Çevresel sürdürülebilirlik, giderek güçlenen toplumsal beklentiye dönüşürken; önümüzdeki dönemde sosyal sürdürülebilirlik odağında, sağlıklı, erişilebilir, uzun ömürlü ve yaşanabilir yapılar üretmeye yönelik bütüncül politikalar geliştirmek kritik önem taşıyor. Bu dönüşümün hız kazanmasında ise yerel yönetimler, özel sektör, yapı üreticileri ve eğitim kurumları arasında kurulacak güçlü iş birlikleri belirleyici rol oynayacak.” Sürdürülebilir yapıyı küresel ölçekte hızlandırmaya yönelik bir analiz 2023 yılında 10 ülkede başlayan Sürdürülebilir Yapı Barometresi, bu sene 27 ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Barometre; profesyoneller, öğrenciler, yerel yöneticiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan geniş bir paydaş yelpazesinden toplanan verilerden oluşuyor. Bu yıl bir ilk olarak, sürdürülebilir yapı konusundaki tartışmalara 27.000 vatandaş da dâhil edilerek halkın sesi de duyulmuş oldu. Araştırmadan çıkan dört temel bulgu Sürdürülebilir yapılara olan farkındalık artıyor, güçlü bir kamuoyu desteği buluyor.Daha büyük adımlar atma yönünde genel bir istek bulunuyor. Özel sektör tüm bölgelerde en meşru itici güç olarak görülüyor, ancak bölgesel olarak öncelikler farklılık gösteriyor.Sürdürülebilir yapı kavramı hâlâ büyük ölçüde çevresel boyut odağında ön plana çıkarken kullanıcı refahı geri planda kalıyor.Bilgi sahibi ancak yeterince donanımlı olmayan paydaşlar, somut gelişimin önünde engel teşkil edebiliyor. Sürdürülebilir yapı konusunda artan farkındalık Küresel çapta araştırma sonuçlarından çıkan sonuca göre paydaşların %67’si sürdürülebilir yapı kavramını iyi bildiğini belirtiyor. Bu oran geçtiğimiz yıla kıyasla 6 puanlık bir artış göstermiş durumda. Sürdürülebilir yapı uygulamalarının hayata geçirilmesinin acil bir öncelik olduğu görüşü ise %69 gibi yüksek bir oranda sabit kalıyor. Vatandaşlar da bu görüşe katılıyor: %60 bu konuyu öncelikli bulurken, %95’i konuyu önemli olarak değerlendiriyor. Bugün esas mesele, bu yüksek düzeydeki farkındalığı somut adımlara dönüştürmek ve bunu yaparken yerel farklılıkları dikkate almak. Sürdürülebilir inşaat kavramına ne derece aşinasınız?” sorusuna Türkiye’den gelen yanıtlar, toplumun bu konuya olan farkındalığını ortaya koyuyor. Katılımcıların %45’i “Evet, yakından aşinayım.” yanıtını verirken, %43’ü “Evet, duydum ama tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorum.” dedi. “Hayır, hiç duymadım.” diyenlerin oranı ise %13’te kaldı. Bu veriler, Türkiye’de sektörün %88’inin sürdürülebilir inşaat kavramıyla bir şekilde temas kurduğunu gösteriyor. Ancak küresel ortalamayla karşılaştırıldığında, Türkiye’nin bu oranın gerisinde kaldığı görülüyor. Buna rağmen, ülkede sürdürülebilir inşaat konusundaki farkındalık seviyesinin son yıllarda kayda değer biçimde arttığı söylenebilir. Sektörün dönüşümünü hızlandırma konusunda özel sektörün rolü öne çıkıyor Paydaşların %87’si, sürdürülebilir yapılaşma ile ilgili daha büyük adımlar atılması gerektiği konusunda hemfikir. Değer zincirinin başında yer alan tasarım sürecindeki aktörler kilit rol üstleniyor: Paydaşların %56’sı mimarları ve mühendislik ofislerini en önemli aktörler olarak tanımlarken, %44’ü inşaat şirketlerini kilit oyuncu olarak görüyor. Türkiye’de toplumsal eğilim sürdürülebilir yapılara doğru pozitif yönelim gösteriyor. Ancak bu dönüşümün gerçekleşebilmesi için kamu politikalarının daha yönlendirici olması gerektiği ifade ediliyor. Türkiye’deki katılımcıların %41’i yerel yönetimlerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğini savunurken, profesyonellerin %41’lik vatandaşların da %34’lük kesimi finansal teşviklerin bu yapıların yaygınlaşabilmesi için hayati önem taşıdığını belirtiyor. Ayrıca araştırmaya katılan profesyonellerin %30’u, vatandaşların da % 26’sı, sürdürülebilirlik sertifikasına sahip yapıların tercih edilmesi gerektiğini savunuyor. Çevresel kriterler ön planda çıkıyor, sosyal kriterler ikinci planda Paydaşlar kavramı daha iyi anladığını söylese de, sürdürülebilir yapı hâlâ öncelikle çevresel konularla ilişkilendiriliyor. İnşaatta enerji tasarrufu (%35) ve çevre dostu malzeme kullanımı (%31), sürdürülebilir yapının başlıca kriterleri olarak görülüyor. İklimsel risklere karşı dirençlilik ise yükselen bir öncelik olarak dikkat çekiyor. Bu konu, geçen seneye göre 8 puan artışla %21’e ulaşarak en büyük artışı kaydetti. Bu önemin bölgelere göre farklılık gösterdiği görülüyor: Afrika (%35) ve Asya-Pasifik (%32) gibi iklim risklerine daha açık bölgelerde öncelik daha da yüksek. Türkiye’de sürdürülebilir inşaat dendiğinde ise ilk akla gelen unsur çevresel etkiler oluyor. Katılımcıların %77’sı sürdürülebilirliği doğrudan enerji verimliliğiyle ilişkilendiriyor. Bunu %64 ile karbon ayak izinin azaltılması, %47 ile uzun ömürlü ve dayanıklı malzeme kullanımı izliyor. Hem dünyada hem Türkiye’de sürdürülebilir yapının “insani” boyutu ise hâlâ yeterince benimsenmemiş durumda ve geri planda kalıyor. Hem paydaşların hem de vatandaşların yalnızca %16’sı sürdürülebilir yapıyı yaşam kalitesiyle ilişkilendiriyor. Oysa bu unsur, kavramın benimsenmesi ve yaygınlaştırılmasında kritik rol oynayabilir. Farkındalık yüksek, ancak somut eylemlere dönüşümde eksikler var Küresel çapta her ne kadar paydaşlar sürdürülebilir yapı kavramına hâkim olduklarını söylese de, sadece %28’i konuya tamamen hâkim olduğunu belirtiyor ve profesyonellerin yalnızca %35’i bu alanda özel eğitim almış durumda. Bu eksik bilgi, somut adımların sınırlı kalmasını da açıklayabilir. Türkiye’de ise profesyoneller, akademisyenler ve öğrencilerden oluşan grupta sürdürülebilir inşaata yüksek aşinalık göze çarparken, vatandaşta bu oran daha düşük kalıyor. Örneğin profesyonel kesimde “kavrama yakından aşinayım” diyenlerin oranı %64’ün üzerindeyken, vatandaşta bu oran %34 seviyelerine düşüyor. Bu durum, sürdürülebilir inşaata ilişkin bilginin sektörel birikimle paralel seyrettiğini gösteriyor. Araştırmanın bulgularına göre dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sürdürülebilir inşaat alanında güçlü bir potansiyelin var olduğunu, ancak bu potansiyelin etkin şekilde hayata geçebilmesi için hem teknik hem de toplumsal düzeyde daha kapsayıcı bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.

Great Place To Work®’ten Bir İlk: En İyi İnsan ve Kültür Liderleri Listesi Geliyor Haber

Great Place To Work®’ten Bir İlk: En İyi İnsan ve Kültür Liderleri Listesi Geliyor

Great Place To Work® Türkiye, Harika iş yeri Sertifikası ve En iyi İşverenler Listelerinden sonra fark yaratacak yeni bir araştırmayı başlatıyor! 170’den fazla ülkede çalışan deneyiminde fark yaratan ve güven kültürleri ile öne çıkan iş yerleri araştırm asını gerçekleştiren ve listelerini açıklayan Great Place To Work Türkiye’de bu kez bir adım daha öne çıkarak, ilk kez İnsan ve Kültür alanında çalışan profesyonellerin başarılarını ön plana çıkaracak bir listeyi hayata geçiriyor: "En İyi İnsan ve Kültür Liderleri". Bu eşsiz araştırma ve liste, insan kaynakları ve kurum kültürü alanında standartları yükselten, ilham veren profesyonelleri belirleyerek, Türkiye genelinde en iyi uygulamaların yaygınlaşmasına öncülük etmeyi hedefliyor. En İyi İnsan ve Kültür Liderleri Listesi, İnsan ve Kültür yöneticileri, İK Müdürü, İK Direktörü, CHRO, Çalışan Deneyimi Müdürü, gibi insan ve kültür alanında minimum 2 yıldır görev yapan - en az 50 çalışanı olan şirketlerde görev alan insan ve kültür profesyonellerinin bireysel başarılarını mercek altına alıyor. Sektör kısıtlaması olmaksızın tüm sektörlerden ba şvurulara açık olan liste, objektif ve kapsamlı bir değerlendirme süreciyle Türkiye genelindeki en iyi İK liderlerini ön plana çıkartacak ve ödüllendirecek. Listenin açıklanmasının ardından, listeye giren başarılı liderler özel bir ödül töreni ile açıklanacak. Great Place To Work® Türkiye CEO'su Eyüp Toprak, yeni başlayacakları bu değerli araştırma ve liste hakkında heyecanını dile getirerek şunları belirtti: "Great Place To Work® olarak misyonumuz, her organizasyonun harika bir iş yeri haline gelmesine katkı sağlamak. Yeni araştırmamız ile bu misyonumuzu bir adım daha öteye taşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki, harika iş yerlerini oluşturanlar, insan odaklı liderlerdir. Bu liste, insan ve kültür alanında fark yaratan, yenilikçi yaklaşımlar sergileyen ve çalışan deneyimini en üst seviyeye taşıyan liderlerimizi görünür kılacak. Bu heyecan verici liste, her yıl tekrarlanacak ve insan odaklı liderlik anlayışının yaygınlaşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Great Place To Work topluluğu içerisinde Türkiye'de ve globalde bu araştırmayı ve listeyi açıklayarak bir ilk olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu alanda görev alan profesyonellerimizi bu heyecan verici sürecin bir parçası olmaya davet ediyoruz." En İyi İnsan ve Kültür Liderleri listesi için adaylar, İnsan ve Kültür ile İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı olmak üzere iki ana kategoride toplam 70 sorudan oluşan bir anket üzerinden değerlendirilecek. Anket sonuçlarına ek olarak, sürecin bir parçası olarak yerinde denetleneme süreci de yer alacak. Toprak: “Bu yaklaşım ile En iyi İşverenler listeleri sürecimizdeki gibi, listenin şeffaflığını ve güvenilirliğini en üst düzeye çıkartmayı amaçlıyoruz.” dedi.

Özel Eğitim Öğretmenleri En Hızlı İş Bulan Mezunlar Arasında Haber

Özel Eğitim Öğretmenleri En Hızlı İş Bulan Mezunlar Arasında

Öte yandan, resim-iş öğretmenliği mezunlarının iş bulma süresi ortalama 18,5 ay, tarih öğretmenliği mezunlarının ise 19,1 ay olarak kaydedildi. Kayıtlı istihdam oranlarında da özel eğitim öğretmenleri %96,2 ile ilk sırada yer aldı. Doç. Dr. Ayhan Öz, bu tabloyu şu sözlerle değerlendirdi: "Eğitim fakültesi mezunlarının iş bulma verileri bize arz-talep dengesinin bozulduğu bazı alanları da işaret ediyor. Politika yapıcıların, hem öğretmen yetiştirme sürecini hem de istihdam planlamasını bu veriler ışığında yeniden gözden geçirmesi gerekiyor." Aidiyet Duygusu Geriliyor, Sosyal Zorbalık Yükseliyor Raporda dikkat çeken bir diğer başlık ise öğrencilerin okula aidiyet hissindeki gerileme oldu. PISA 2022 verilerine göre Türkiye, aidiyet endeksinde 42 ülke arasında 41. sırada yer aldı. Öğrencilerin okula duygusal bağ kurmakta zorlandığı, bu durumun özellikle pandemi sonrası dönemde belirginleştiği belirtildi. Ayrıca, öğrenciler arasındaki zorbalık biçimi de değişiyor. Fiziksel zorbalık türleri azalırken, dışlanma ve alay edilme gibi psikolojik zorbalık türlerinde artış gözlemlendi. Raporda bu durumun, okul ikliminde sosyal güvenlik duygusunun zayıfladığına işaret ettiği belirtildi. Bununla birlikte, öğrencilerin duygularla baş etme becerileri de zayıf seviyede. Türkiye, duygu kontrolünde 32 ülke arasında 28. sırada, strese dayanıklılıkta ise 30 ülke arasında 16. sırada yer aldı. Eğitime Yatırım Hızlandı: Bütçede Rekor Artış Eğitim İzleme Raporu 2024, yalnızca öğrenci başarılarıyla değil, kamunun eğitime ayırdığı kaynaklardaki artışla da dikkat çekiyor. Rapora göre, 2024 yılı itibarıyla eğitime ayrılan toplam bütçe 1,6 trilyon TL'yi aştı. Bu tutar, 2023'e göre nominal olarak %150'den fazla bir artışı ifade ediyor​. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi 1,09 trilyon TL'ye ulaşırken, YÖK ve üniversitelere ayrılan kaynaklar %157, ÖSYM bütçesi ise %203 artış gösterdi. Bu artışlarla birlikte eğitimin merkezi yönetim bütçesindeki payı da yükseldi; MEB bütçesinin GSYH'ye oranı 2023'te %1,64 iken 2024'te %2,65'e çıktı​. Raporda, bu artışın yalnızca finansal değil, stratejik anlamda da önemli olduğu belirtiliyor. Özellikle yükseköğretime yapılan yatırımların altyapı, akademik kadro ve Ar-Ge alanlarına yönlendirilmesi, eğitim kalitesini doğrudan etkileyen bir dönüşüm olarak değerlendiriliyor. Üniversitelere 2024'te sadece yatırım bütçesi olarak 35,5 milyar TL kaynak aktarıldı​. EPAM, bu gelişmeleri Türkiye'nin eğitimde "nicelikten niteliğe geçiş" sürecinin bir göstergesi olarak yorumluyor. Eğitim politikalarının sadece öğrenci performansına değil, eğitim ortamlarının güçlendirilmesine ve öğretim altyapısının kalitesine odaklanması gerektiği vurgulanıyor. Yükseköğretimde Öğrenci Sayısı Sert Düştü, Uluslararası Öğrenci Oranı Rekor Kırdı 2021-2022'de 8,3 milyon olan örgün yükseköğretim öğrenci sayısı, 2023-2024'te 7 milyona düştü. Özellikle lisans ve önlisans programlarında yaşanan bu düşüş, demografik daralmadan çok üniversite eğitiminin algılanan değerindeki aşınmaya işaret ediyor. Öte yandan, uluslararası öğrenci oranı %4,75'e yükselerek bugüne kadarki en yüksek seviyesine ulaştı. Yerel öğrencilerin ilgisindeki azalma ve yabancı öğrencilerin artışı, 2024'te yükseköğretim alanında öne çıkan en dikkat çekici bulgulardan biri olarak öne çıkıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.