Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Birleşmiş Milletler

Kapsül Haber Ajansı - Birleşmiş Milletler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Birleşmiş Milletler haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Gelecek Varlık, Sektöründeki İlk Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı  Haber

Gelecek Varlık, Sektöründeki İlk Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı 

Gelecek Varlık Yönetimi Genel Müdürü Sezin Ünlüdoğan “20’nci yılımızda güçlü finansal sonuçlar elde ederken, sektörümüzde ilk kez yayımlanan Sürdürülebilirlik Raporumuzla sorumlu finans yaklaşımımızı, sürdürülebilir büyüme stratejimizi ve uzun vadeli değer üretme hedefimizi kurumsal bir çerçeveye taşıyoruz” dedi. Gelecek Varlık Yönetimi, kuruluşunun 20’nci yıldönümünde sektöre öncülük eden önemli bir adım attı. Türkiye varlık yönetim sektörünün ilk Sürdürülebilirlik Raporunu yayımlayan şirket, yalnızca finansal sonuçlarıyla değil, çevresel, sosyal ve yönetişim alanındaki sorumluluklarıyla da sektöre örnek oldu. 1 Ocak – 31 Aralık 2024 dönemini kapsayan ve Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’na (TSRS) uyumlu olarak hazırlanan rapor, Gelecek Varlık’ın sürdürülebilir büyüme vizyonunu, paydaşlarına uzun vadeli değer yaratma taahhüdünü ve toplumsal sorumluluk bilincini ortaya koyuyor. Rapor, sera gazı emisyonlarının azaltılmasından iklim değişikliğine uyum çalışmalarına, bireylerin finansal sisteme yeniden kazandırılmasına yönelik projelerden kurumsal yönetişim yapısına kadar geniş bir çerçevede şirketin faaliyetlerini şeffaf bir şekilde aktarıyor. Rapor, sürdürülebilirliğin Gelecek Varlık’ın iş modeliyle bütünleştiğini ve şirketin kurumsal yapısının merkezine yerleştirildiğini ortaya koyuyor. “20’nci yılımızda sektöre yön veren ilkleri hayata geçiriyoruz” Gelecek Varlık Yönetimi Genel Müdürü Sezin Ünlüdoğan, rapora ilişkin değerlendirmede bulundu. Ünlüdoğan, “20’nci yılımızda, güçlü finansal sonuçlar elde etmeye devam ederken sürdürülebilir büyüme stratejimizin de somut adımlarını atıyoruz. Sektörümüzde ilk kez yayımlanan Sürdürülebilirlik Raporumuz, sorumlu finans yaklaşımımız ve uzun vadeli değer üretme hedefimizi kurumsal bir çerçeveye taşıyor. İklim değişikliğiyle mücadeleden toplumsal faydaya kadar birçok alanda ortaya koyduğumuz çalışmalar, ülkemizin ekonomik ve sosyal istikrarına katkı sağlamaya devam edecek.” dedi. Finansal gücü toplumsal faydaya dönüştürüyor Kuruluşundan bu yana toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden Gelecek Varlık, sürdürülebilirliği yalnızca ekolojik bir konu değil, toplum ve ekonomi için değer yaratmanın ayrılmaz bir parçası olarak tanımlıyor. Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu şekilde çevresel etkilerin azaltılmasını, toplumsal faydanın artırılmasını ve şeffaf yönetişim standartlarının güçlendirilmesini hedefleyen şirket, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma taahhüdünü yineliyor. Gelecek Varlık olarak sürdürülebilirlik alanında öncü bir finans kuruluşu olmayı amaçladıklarını vurgulayan Ünlüdoğan, “Bizim için sürdürülebilirlik, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras. Finansal gücümüzü toplumsal fayda ile birleştirerek ülkemize ve paydaşlarımıza kalıcı değer sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Yanlış Atık Yönetimi, Gezegenin En Büyük Tehdidi Haline Geldi! Haber

Yanlış Atık Yönetimi, Gezegenin En Büyük Tehdidi Haline Geldi!

Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, dünyayı bekleyen çevresel riskleri anlattı. Çevre sağlığı önemli ve hassas bir konu! Çevre sağlığının uzun yıllardır gündemde olması, pek çok bilimsel ve teknolojik gelişme sayesinde bu alandaki bilgimizin artmasına rağmen hala önemli ve hassas bir konu olma özelliğini koruduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Günümüzde atık suların arıtılmasından, suyun dezenfeksiyonuna, atık yönetiminden kirlilik izleme teknolojilerine kadar pek çok gelişim gösteren alan maalesef nüfus artışı ve üretim süreçlerinden çıkan pek çok atıkla başa çıkmakta zorlanmaktadır.” dedi. Güncel sorunlar, hava, su ve toprak kirliliği… Günümüzde farklı bölgelerde farklı çevresel sorunların kendini gösterdiğine işaret eden Dr. Adiller, “Sanayi bölgeleri ve yoğun nüfusa sahip şehirlerde hava kirliliği, su kirliliği, yanlış atık yönetiminden kaynaklı toprak kirliliği yoğun bir şekilde görülürken, bir yandan da iklim değişikliği su ve toprak gibi doğal kaynakları baskı altına almaktadır.” diye konuştu. Çevre kirliliği ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor! Çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini de değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti: “Aslında çevresel anlamda her türlü kirliliğin kısa ve uzun vadeli etkileri bulunduğu gibi doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmaktadır. Hava, su ya da toprakta bulunan kirleticilerin bazıları kısa süreli anlık sağlık sorunları yaratırken bazıları uzun sürede kendini göstermekte ve ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ayrıca bir çevre bileşeninde kendini gösteren kirlilik bir diğerinde bozulmaya yol açmakta ve beklenmedik sonuçlar doğurabilmektedir. Örneğin içerisinde zararlı maddeler bulunan bir su ile sulanan bitkiler gıda güvenliği riski oluşturabilmektedir.” Bir kot pantolon üretiminde 3 bin 781 litre su tüketiliyor Bireylerin günlük yaşamda alabileceği önlemlere de işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bireyler günlük hayatlarında öncelikle çevre sağlığını koruma amaçlı önlemler almalıdırlar. Çünkü her ne kadar tüketiciler doğrudan çevreyi kirletmese de çevreyi kirleten üreticilerden aldıkları ürünlerle ya da fazla tüketimleri sonuçlarında ortaya çıkan atıklarla çevre kirliliğine ortak olmaktadırlar. Bu yüzdende her tüketici aldığı herhangi bir ürününün -ne kadar masum olursa olsun- üretim sürecinin çevreye zararı olduğunun bilincinde olmalıdır. Çünkü üretim sürecinde ortaya çıkan atıklar ne kadar doğru biçimde yönetilirse yönetilsin, her üretim sürecinde ortaya çıkan atık ya da kullanılan doğal kaynak çevrede bir iz bırakmaktadır. Bunun en önemli örneklerinden biri de su tüketimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP verilerine göre bir kot pantolon üretiminde 3 bin 781 litre su tüketilmektedir. Su sıkıntısı yaşadığımız bu günlerde bunun aslında hayatımız için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebiliriz.” şeklinde konuştu. Türkiye hızla “su fakiri” ülke olmaya doğru gidiyor Su kıtlığına dikkat çeken Dr. Adiller, şöyle devam etti: “Su canlı hayatı için en temel ihtiyaçlardan biridir. Ve bu kadar önemli olan bir ihtiyaç maalesef ülkemizde ve içinde bulunduğumuz coğrafyada iklim değişikliği etkisiyle giderek azalmaktadır. Ortadoğu ve Akdeniz ülkeleri iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemiz su kaynakları açısından değerlendirildiğinde su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde yer almakta ve hızla su fakiri ülke olma yolundadır. Bu noktada bizlere düşen doğrudan ve dolaylı olarak kullandığımız su miktarını azaltmaya çalışmaktır. Genellikle su tasarrufu denince akla diş fırçalarken musluğu kapatma önerisi gelmektedir. Ancak bu öneri çok kısıtlı bir tasarruf sağlamaktadır. Bireysel olarak kullandığımız su doğrudan ve dolaylı kullanım olarak 2 sınıfa ayrılır. Doğrudan kullandığımız su günlük ihtiyaçlarımız için musluğumuzdan tükettiğimiz suyu tarif etmektedir. Dolaylı kullandığımız su ise, tüm ihtiyaçlarımızın üretim süreçleri için harcanan su miktarını ifade etmektedir. Günümüzde büyük şehirde yaşayan bir kişinin doğrudan su tüketimi kabaca günlük 200 litre seviyesindedir. Ancak aynı kişinin ortalama günlük dolaylı su tüketimi 4 bin litrenin üzerinde olabilir. Örneğin satın aldığınız bir akıllı telefonun üretim süreçlerinde 12 bin litreden fazla su tüketilmektedir. Bu açıdan bakıldığında tüketim alışkanlığını değiştirmek yılda milyonlarca litre su tasarrufuna sebep olabilir.” Enerji tasarrufu da doğanın korunmasında önemli bir unsur Enerji tasarrufuna da değinen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şunları söyledi: “Enerji tasarrufu da benzer şekilde doğanın korunmasında ve sürdürülebilirlik konusunda bir diğer önemli unsurdur. Dünyanın pek çok ülkesinde yenilenebilir enerji yatırımları yapılsa da günümüzde hala enerji önemli bir oranda doğalgaz ya da kömür gibi fosil kaynaklar yardımıyla gerçekleştirilmektedir. Fosil yakıtlar yardımıyla üretilen bu enerjinin bedeli ne kadar önlem alınıyor olsa da hava kirliliği, karbon emisyonları ve hatta asit yağmurları olmaktadır. Hava kirliliğine bağlı ortaya çıkan hastalıklar, karbon emisyonlarındaki artıştan etkisini arttıran iklim değişikliği ve asit yağmurlarından kaynaklanan tarımsal verim kaybının bedeli ekolojik açıdan ve halk sağlığı açısından büyük olmaktadır. Ayrıca bu durumun geri çevrilmesi için ekonomik bedeller de ödenmektedir.” Araştırmalar kanımızda bile mikro boyutta plastik kalıntıları olduğunu gösteriyor Atık yönetiminde bireylerin sorumluluğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Dünyamızda hiçbir madde sınırsız değildir. Bunun yanı sıra bir madde bir anda yok olmaz. Üretim süreçlerinde kullanılan pek çok hammadde doğadan farklı şekillerde elde edilir ve doğadan elde edilen bu maddelerin bir rezerv miktarı vardır. Bu noktada ürünlerin kullanım ömürlerini doldurduktan sonra geri dönüştürülerek doğadan alınan hammadde miktarının azaltılması hem bu rezervleri korumakta hem de bu rezervlerin doğadan elde edilme süreçlerinde ortaya çıkabilecek kirlilik risklerini ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca bu ürünlerin geri dönüştürülmemesi ve atık haline dönüşmesi ciddi bir çevre sağlığı sorunu yaratmaktadır. Atıkların geri dönüştürülmediği her senaryoda bu atıklar ya yakılarak atmosfere karışarak ya da toprağın altında uzun yıllar boyunca bozulmadan kalacaklardır. Daha kötü şekilde yönetilmeleri bu atıkların sulara ve toprağa karışarak çevreye ve canlılara daha fazla zarar vermesine yol açacaktır. Örneklendirecek olursak günümüzde plastik tüketimi sonucunda ortaya çıkan atıkların doğru şekilde yönetilmemesi okyanuslarda ülkemiz yüzölçümünden daha büyük plastik atık adaları oluşmasına sebep olmuştur. Ayrıca yapılan araştırmalar kanımızda bile mikro boyutta plastik kalıntıları olduğunu göstermektedir.” diye konuştu. Devlet ve toplum el ele vermeli Çevre sağlığının korunmasında devletlerin ve yerel yönetimlerin öncelikli adımlarına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Günümüzde eşiğinde bulunduğumuz çevresel felaket ancak devlet, yerel yönetim ve halkın tam katılımlı çevreci bir yaklaşım benimsemesiyle mümkündür. Öncelikle devlet ve yerel yönetimlere düşen ilk görev kamu ve özel kurumlarda tam çevreci bir yaklaşım sergilenmesini sağlamaktır. Bu çevreci yaklaşımı sağlarken alanın uzmanlarının gerektiği noktalarda istihdam edilmesi, özellikle kamu ve özel sektörde sürdürülebilirlik ve çevre koruma ile ilgili konumlarda çevre mühendisleri ve çevre sağlığı teknikerlerinin istihdamının arttırılması ülke genelinde bu konudaki bilinci ve işlevselliği arttıracaktır. Ayrıca vatandaşların çevre bilincini ve ekolojik okuryazarlık seviyelerinin yükseltilmesi konusunda da çalışmalar yapılmasını desteklemek gerekmektedir.” ifadesinde bulundu. Çözüm fırsatı için geleceği beklemeyelim! Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Hava, su ve toprak kirliliği temel çevresel sorunlar olarak görülse de bu sorunların hayatın her bölümüne yansıması pek çok ciddi çevresel, yaşamsal, ekonomik ve sosyolojik sorun yaratmaktadır. Su stresi yaşadığımız günlerde su kaynaklarımızı kirletmemiz bizi su fakiri haline getirir. Suyu ve toprağı kirletmemiz kısa vadede gıda güvenliğini riske atar, uzun vadede ise toprak kaynaklarımıza zarar vererek tarımsal verimliliği düşürür ve kıtlığa sebep olabilir. Dünyanın farklı ülkelerinde geçmişte yaşanan pek çok çevresel felaket ülkemiz ve içerisinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanabilir. Çözüm fırsatı için geleceği beklemeyelim, gelecek nesiller için temiz bir çevre bırakmayı bile düşünmeye gerek yok. Günümüz nesli bile çok uzak olmayan bir gelecekte çevresel risklerle ciddi boyutta karşı karşıya gelebilir. O yüzden sorunun çözümü için yarını bile beklemeden bugünden çalışmaya başlamalıyız.” şeklinde sözlerini tamamladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Merck Türkiye, ‘Eşitlikçi Liderlik’ ile Kapsayıcı Geleceğe Katkı Sağlıyor Haber

Merck Türkiye, ‘Eşitlikçi Liderlik’ ile Kapsayıcı Geleceğe Katkı Sağlıyor

Birleşmiş Milletler’in (UN) 2025 Dünya Kadınlar Günü teması “Kapsayıcılığa İlham Ver” olarak belirlenirken, Merck Türkiye de bu tema kapsamında ilk etkinliğini “Eşitlikçi Lider Atölyesi” ile gerçekleştirdi.  Merck Türkiye’nin Çeşitlilik, Eşitlik, Kapsayıcılık ve Aidiyet Grubu tarafından düzenlenen "Eşitlikçi Lider Atölyesi"nde, çalışanlar kapsayıcı liderliğin temelleri, ön yargılar ve kalıp yargıların iş ortamına etkileri, ayrımcılığın önlenmesi ve otantik kapsayıcılığın gerekliliği üzerine kapsamlı bir eğitim aldı. Atölye katılımcıları, kapsayıcı liderliğin önemi ve bu alandaki farkındalığın nasıl artırılabileceği üzerinde fikir alışverişinde bulundu. Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer, iş dünyasının geleceğiyle birlikte doğan fırsatların eşit haklar açısından büyük potansiyel sunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “İş dünyasında eşit haklar, her zaman gündemimizin öncelikli konularından biri. Kadınlar, özellikle liderlik pozisyonlarında hâlâ yeterince temsil edilmiyor. Ancak ilaç sektörü, bu konuda önemli ilerlemeler kaydetmiş ve öncü bir rol üstlenmiştir. Merck olarak biz de yenilikçi projelerimizle kadınların şirketimizde ve sektörümüzde daha güçlü bir yer edinmesi için adımlar atmaya ve çeşitli projeleri desteklemeye devam ediyoruz.” Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığı şirket kültürünün merkezine alan Merck Türkiye, bu alandaki çalışmalarıyla 2024 yılı sonunda da şirketin dünya çapında faaliyet gösterdği 150 ülke arasında düzenlenen Merck Küresel Çeşitlilik, Eşitlik, Kapsayıcılık ve Aidiyet (DEIB) Ödülleri’nde ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kategorisinde birincilik ödülü kazanmıştı. Şirket, eşitlikçi ve kapsayıcı bir çalışma ortamı oluşturma vizyonu doğrultusunda yeni projeler geliştirmeye ve çalışanlarının kişisel ve profesyonel gelişimlerine katkı sağlamaya kararlılıkla devam ediyor.

Kaspersky BM'nin Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi'ni destekliyor Haber

Kaspersky BM'nin Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi'ni destekliyor

Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi, dijital teknoloji ve yapay zekanın küresel yönetişimine yönelik kapsamlı bir çerçeve ortaya koyuyor. Dijital teknolojinin potansiyelini harekete geçirmek için işbirliğine yönelik bir yol haritası ortaya koyan belge, küresel ve kapsayıcı bir çabayı teşvik ediyor ve kuruluşları ve dernekleri vizyonunu ve ilkelerini onaylamaya teşvik ediyor. Sözleşme, beş ana hedef etrafında yapılandırılıyor: Dijitalleşmenin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmada ilerlemeyi hızlandırmasının sağlanması;Dijital ekonomiye katılımın ve dijital ekonomiden elde edilen faydaların genişletilmesi;İnsan haklarına saygı duyan ve bu hakları koruyan bir dijital alanın teşvik edilmesi;Sorumlu veri yönetişimi yaklaşımlarının geliştirilmesi;Herkesin yararı için yapay zekanın uluslararası yönetişiminin geliştirilmesi. Kaspersky, Compact'a katılarak siber riskleri en aza indirerek ve toplumu dijital tehditlere karşı bağışıklığa yönlendirerek, dünyamızı daha sürdürülebilir hale getirme taahhüdünü bir kez daha teyit ediyor. Dijital okuryazarlığın geliştirilmesi bu amaca yönelik temel eylem alanlarından biri olduğundan, Kaspersky siber güvenlik araştırmalarını yayınlayarak ve Kaspersky Academy tarafından yürütülenler de dahil olmak üzere eğitim girişimlerini geliştirerek kamuoyunun siber güvenlik bilincini artırmaya devam edecek. Güvenlik değerlendirmesi konusunda daha derin bir bilgi sağlamak için Kaspersky, Uzman Eğitim programlarını işletmelerin, devlet kurumlarının ve akademik kurumların ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geliştirmeyi sürdürecek. Kapsayıcı, açık, güvenli ve emniyetli bir dijital alanı teşvik etmek, internet yönetişiminden dijital güven ve güvenliğe kadar çok sayıda unsuru dikkate alan çok yönlü bir yaklaşım gerektiriyor. Dijital güvenin ilk öncülerinden olan Kaspersky, şirketin ürünlerinin, iç süreçlerinin ve iş operasyonlarının güvenilirliğini göstermek için Global Şeffaflık Girişimi'ni (Global Transparency Initiative - GTI) genişleterek bu alanda liderlik etmeye devam ediyor. Güvenilir iş ortakları ve müşterilerin yanı sıra regülatörlerin de ürünlerinin kaynak kodunu, yazılım güncellemelerini ve tehdit tespit kurallarını kontrol etmesine izin veren Kaspersky, güvenilir ve güvenli bir dijital alanın oluşmasına katkıda bulunuyor. Kaspersky ayrıca, yapay zeka da dahil olmak üzere gelişmekte olan teknolojilerin geliştirilmesinde siber güvenlik hususlarının dikkate alınmasını amaçlayan mevzuat, politika ve diğer belgelerin hazırlanması sürecine sık sık katkıda bulunuyor. Kısa bir süre önce, 2024 BM İnternet Yönetişimi Forumu'nun bir parçası olarak Kaspersky, "Yapay Zeka Sistemlerinin Güvenli Geliştirilmesi ve Dağıtımı için Kılavuz İlkeleri” sundu ve öncesinde inovasyonun herkesin yararına olmasını sağlamak için "Yapay Zeka Sistemlerinin Siber Güvenlikte Etik Kullanım İlkelerini" belirledi. Kaspersky Kamu İşleri Başkan Yardımcısı Yuliya Shlychkova, şunları söyledi: "Kaspersky kamu, özel sektör ve sivil toplum dahil olmak üzere çeşitli paydaşların işbirliğini teşvik eden küresel girişimlerin büyük bir destekçisi olmuştur. Global Digital Compact, dijital teknolojilerin daha sürdürülebilir bir dünyanın sağlayıcıları olarak hareket ettiği bir vizyonun ana hatlarını çiziyor. Bu, şirketimizin tasarımla güvenli teknolojiler oluşturarak daha güvenli bir çevrimiçi alanı teşvik etme misyonunun doğasında var. Kaspersky, İlkeler Sözleşmesi'nin hazırlanmasında yer almaktan ve dijital geleceği herkes için bir gelecek haline getirmek için bu sözleşmeyi onaylamaktan gurur ve memnuniyet duyuyor." Kaspersky, Eylül 2024'te New York'taki Geleceğin Zirvesi'nde Sözleşmenin kabul edilmesinden önceki gayri resmi istişarelere ve paydaş oturumlarına aktif olarak katıldı. Şirket, özellikle siber güvenlikte bir paradigma değişiminin, yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi ve dağıtımı da dahil olmak üzere tasarım yoluyla güvenli veya Cyber Immune teknolojilerine doğru gelişimin önemini vurguladı. Kaspersky'nin dikkate alınması çağrısında bulunduğu bir diğer odak noktası ise yapay zeka tarafından üretilen içeriğin etiketlenmesi ve yapay zeka odaklı inovasyonun daha iyiye doğru bir değişim getirmesini sağlamak için çeşitli paydaşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ihtiyacı oldu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.