Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Büyük

Kapsül Haber Ajansı - Büyük haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Büyük haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

20’nci Felis Ödülleri Sona Erdi Haber

20’nci Felis Ödülleri Sona Erdi

Haliç Kongre Merkezi’nde Simge Fıstıkoğlu sunuculuğunda gerçekleşen final gecesinde; Creative Commerce Felis, Design Felis, Film Felis, Healthcare & Wellness Felis, Social Media Felis, Social Responsibility & Sustainability Felis bölümlerinde ödüller sahiplerine takdim edildi. Gecenin Öne Çıkan Büyük Ödülleri Son gecede dört Büyük Ödül sahiplerini buldu. Büyük Ödül alan işler şöyle sıralandı: Creative Commerce Felis Büyük Ödülü BLAB x CONCEPT’in, Shell için hayata geçirdiği “İnsanların Shell’i 2.0” projesine, Design Felis Büyük Ödülü Ogilvy 4129’un, Cumhuriyet Gazetesi için gerçekleştirdiği “Cumhuriyet 101” projesine, Film Felis Büyük Ödülü Untold’un, Açık Radyo için hayata geçirdiği “Apaçık” projesine, Social Responsibility & Sustainability Felis Büyük Ödülü BLAB’ın, Askıda Ne Var? için gerçekleştirdiği “Gurultusuz Gelecek” projesine layık görüldü. Jüri Başkanları Ödülleri Takdim Etti Bölümlerde verilen ödüller, ilgili jüri başkanları tarafından sunuldu: Creative Commerce Felis ödülleri: Nurçin Koçoğlu (C-Suite Professional), Design Felis ödülleri: Özge Güven(Görsel İletişim Tasarımcısı & Sanat Yönetmeni); Film Felis ödülleri: Can Faga (aRthuR Istanbul Kurucu Ortağı); Healthcare & Wellness Felis ödülleri: Akın Aksekili (Centurion İlaç Genel Müdürü); Social Media Felis ödülleri: Serkan Girgin (Google Türkiye CMO’su) ve Social Responsibility & Sustainability Felis ödülleri: Tarık Bayar (Reckitt Türkiye Genel Müdürü) tarafından takdim edildi. Gecenin Özel Ödülleri Pelin Özkan’ın takdimiyle açıklanan gecenin özel ödülleri ise şu şekilde duyuruldu: Yılın Fark Yaratan İşi: ELLE Muayene (Allianz X Concept), Yılın Bağımsız Ajansı: Rafineri, Yılın Yaratıcı Ajansı: Tribal Worldwide Istanbul Kapanış: Simena Açıkhava’da Paptircem Konseri ve DJ Cisetta Performansı Ödül töreninin ardından gece, Simena Açıkhava Sahnesindeki Paptircem konseri ve DJ Cisetta performansıyla devam etti

Her 3 Kişiden Biri Komşuluk İlişkilerinin Sona Erdiğini Söylüyor! Haber

Her 3 Kişiden Biri Komşuluk İlişkilerinin Sona Erdiğini Söylüyor!

Komşuluk, sosyal bir yakınlık Komşuluğun, sosyolojik açıdan insanların yaşadıkları çevrede birbirleriyle kurdukları sosyal ilişkileri ifade ettiğini dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bu ilişkiler, duygusal destek, yardımlaşma, güven ve karşılıklı sorumluluk gibi unsurlarla şekillenir. Komşuluk, yalnızca coğrafi bir yakınlık değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve psikolojik bağların oluşturduğu bir kavramdır. İnsanlar, genellikle benzer yaşam biçimleri, değerler ve ihtiyaçlar etrafında bir araya gelirler ve bu, komşuluk ilişkilerinin temellerini oluşturur.” dedi. Geleneksel toplumlarda komşuluk kritik rol oynuyordu Geleneksel toplumlarda komşuluğun, güçlü bir sosyal ağ oluşturduğunu ve toplumsal bağların pekişmesinde önemli bir rol oynadığını kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, komşularıyla sürekli etkileşimde bulunur, karşılıklı yardımlaşır ve güvenlik konusunda birbirlerine destek olurlardı. Komşuluk ilişkileri, aynı zamanda psikolojik destek sağlamak ve aidiyet duygusu açısından da büyük bir işlev görürdü. Bu tür ilişkiler, toplumsal uyumun sağlanmasında da kritik bir rol oynardı.” diye anlattı. Şehirlerde komşuluk bağları zayıflıyor Ancak modern kent yaşamı ile birlikte, apartmanlarda ve yüksek binalarda yaşayan insanların sayısının artması, anonimleşme ve sosyal izolasyon gibi olguların komşuluk ilişkilerini yüzeysel hale getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti: “İnsanlar artık komşularını tanımamakta ve karşılıklı etkileşimde bulunmamaktadır. 2024 yılında Areda Survey'in Türkiye genelinde yaptığı geniş çaplı bir araştırma, Türk halkının yüzde 63,3'ünün komşuluk ilişkilerinin eskisi kadar güçlü olmadığını, yüzde 31,2'sinin ise bu ilişkilerin tamamen sona erdiğini düşündüğünü ortaya koymuştur. AVM kültürü esnaf komşuluğunu da dönüştürdü Çarşıda ve esnaf komşuluklarında da benzer bir dönüşüm yaşanmıştır. Eskiden mahalle ve çarşı esnafı, sıkı sosyal bağlar kurarak alışveriş ve karşılıklı yardımlaşma ilişkilerini güçlendirirdi. Ancak günümüzde işyerlerinin anonimleşmesi, alışveriş merkezlerinin (AVM) yaygınlaşması ve müşteri ilişkilerinin daha işlevsel hale gelmesiyle birlikte, esnaf komşulukları da daha yüzeysel ve çıkar odaklı bir hale dönüşmüştür.” Şehirleşme ve bireyselleşme, komşuluk ilişkilerinde dönüşüm yarattı Şehirleşme ve bireyselleşmenin, komşuluk ilişkilerinde belirgin bir dönüşümü beraberinde getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Şehirleşme, insanları fiziksel olarak birbirinden uzaklaştırmış, yüksek katlı binalarda yaşayanlar arasında komşuluk bağları zayıflamıştır. Ayrıca, bireyselleşme eğilimleri, kişisel alanın ve mahremiyetin artmasına neden olmuş, komşularla etkileşimde bulunma isteği azalmıştır. Bu bağlamda, komşuluk gürültüsü gibi sorunlar, komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek komşuların birbirlerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Zamanla, bu tutumlar komşuları daha izole bir yaşantıya sürükler ve sosyal bağların giderek zayıflamasına yol açar. Yalnızlık ve güven kaybı, sadece Batı toplumlarına ait bir sorun olmaktan çıkmış, küresel bir problem haline gelmiştir.” diye konuştu. Komşularla artık yalnızca ihtiyaç duyulduğunda iletişim kuruluyor Apartman kültürü ve site yaşamının, fiziksel yakınlık sağlasa da sosyal etkileşimi azalttığını kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar daha çok kendi özel alanlarına çekildi ve komşularla yalnızca ihtiyaç duyduklarında iletişim kurmaya başladı. Bu durum, geleneksel komşuluk bağlarının zayıflamasına yol açtı. Eskiden mahallelerde yaygın olan sıcak, samimi ilişkiler ve yardımlaşma, apartmanlarda daha yüzeysel hale geldi. Özellikle site yaşamındaki ortak alanlar (park, otopark, sosyal tesisler), insanların bir araya gelmesini sağlamayı hedeflese de bu alanlarda bile ilişkiler yüzeysel kaldı. Ayrıca, dijitalleşme süreci, komşulukları daha bağımsız ve geçici hale getirdi; geleneksel sıcak ilişkilerin yerini ise daha sanal ve mesafeli bağlar aldı.” şeklinde konuştu. Komşular arasında dayanışma duygusu azaldı Geleneksel anlamda "komşu komşunun külüne muhtaçtır" sözünün, komşuluk ilişkilerinin ne denli yakın ve önemli olduğunu vurguladığını ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, zor zamanlarında birbirlerine maddi ya da manevi anlamda yardımcı olurdu ve bu anlayış, sosyal dayanışmanın ve karşılıklı güvenin temelini oluşturuyordu. Ancak günümüzde bu anlayış giderek zayıflamış durumda. Özellikle büyük şehirlerde, bireyselleşme ve kişisel alanın ön plana çıkmasıyla birlikte, ‘komşunun külüne muhtaç olmak’ gibi bir dayanışma anlayışı daha nadir görülüyor. Komşuluk ilişkileri, genellikle yalnızca ihtiyaç anlarında şekillenmeye başlamış, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma duygusu ise giderek azalmıştır.” dedi. Büyük şehirlerde komşuluk ilişkilerinin bazen sosyal statüyle de ilişkilendirilmeye başlandığını söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Yüksek gelir gruplarının yaşadığı yerlerde, komşular arasındaki ilişkiler daha yüzeysel ve rekabetçi hale gelebiliyor. Bu durum, komşuluğun geleneksel anlamda ‘yardımlaşma’ ve ‘paylaşma’dan ziyade, ‘toplumsal görünürlük’ ve ‘sosyal statü’ üzerinden şekillenmesine neden olabiliyor.” ifadesinde bulundu. Komşuluk ilişkilerini sürdürenler hala var Türk toplumunda, hatta metropollerde bile, sıcak ve dayanışmacı komşuluk ilişkilerini sürdürenlerin hala var olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Özellikle mahalle kültürünün güçlü olduğu yerlerde veya küçük apartmanlarda, insanlar arasında güven ve yardımlaşma hala önemli bir yer tutuyor.” dedi. Çat kapı misafirlik anlayışı tamamen kayboldu Modern yaşamda mahremiyetin giderek daha değerli hale geldiğini ve bunun, komşuluk ilişkilerine yansıdığını anlatan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, özel hayatlarına daha fazla saygı gösterilmesini istemekte ve bu yüzden komşularıyla daha az etkileşimde bulunmayı tercih etmektedirler. Mahremiyetin artan önemi, komşuluk mesafelerini genişletmiş ve insanlar arasında daha çekingen, yüzeysel ilişkiler oluşmuştur. Çat kapı misafirlik anlayışı da neredeyse tamamen kaybolmuştur. Eskiden komşular birbirlerine rahatlıkla misafir olabiliyorken, günümüzde izinsiz ziyaretler genellikle hoş karşılanmamaktadır.” diye konuştu. WhatsApp komşu grupları istenmeyen gerginliklere de neden oluyor Dijital çağ, komşuluk kavramını sanal ortamda yeniden şekillendirildiğini de ifade eden Prof. Dr. Süleymanlı, “WhatsApp grupları, sosyal medya ve çevrim içi forumlar, komşuların sadece bilgi paylaşımında bulunmalarını değil, aynı zamanda güvenlik sorunları ya da acil durumlar gibi durumlarda ortak çözümler üretmelerini sağlıyor. Bu sayede fiziksel olarak bir araya gelmeden de etkileşimde bulunulabiliyor. Yine de tüm bu kolaylıklara rağmen sanal komşuluklar, geleneksel ilişkilerin sıcaklığını ve samimiyetini yansıtamıyor. Bu dönüşüm, komşuluk ilişkilerinin daha yüzeysel ve dayanışmanın daha zayıf olmasına yol açıyor. Ayrıca dijital etkileşimler bazen yanlış anlaşılmalara veya gerginliklere de yol açabiliyor. Bir bilgi paylaşımı ya da yorum, komşular arasında istenmeyen gerginliklere de neden olabiliyor.” ifadesinde bulundu. Yalnız yaşayan yaşlılar veya çocuklu aileler için komşuluk hala önemli Komşuluk ilişkilerinin, toplumsal dayanışmanın temeli olan önemli bir sosyal olgu olduğunu belirten Prof. Dr. Süleymanlı, “Ancak modern toplumun dinamikleri, şehirleşme, bireyselleşme ve dijitalleşme gibi faktörler bu bağları zayıflatmış, yerine daha izole bir yaşam tarzı getirmiştir. Komşuluk ilişkilerinin yeniden güçlendirilmesi için yüz yüze etkileşimin teşvik edilmesi büyük önem taşır. Sosyal izolasyonun arttığı günümüzde, komşuluk ilişkileri yalnızlıkla başa çıkmak adına önemli bir araç olabilir. Basit bir selam bile bu ilişkileri güçlendiren etkili bir adım olabilir. Özellikle yalnız yaşayan yaşlılar veya çocuklu aileler için komşular arasında sıcak bir selam bile hayati önem taşır. Bu açıdan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ‘Komşuluk ilişkisi toplumu ayakta tutar’ sözü, yalnızlık ve güvensizlik gibi toplumsal sorunların önüne geçmek adına daha da anlam kazanıyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Borusan Next’in Carvak'ı Satın Alma Süreci Resmen Tamamlandı Haber

Borusan Next’in Carvak'ı Satın Alma Süreci Resmen Tamamlandı

Dijital ikinci el araç platformu Carvak’ın tüm hisselerinin, Kavak Grubu’ndan satın alınmasına yönelik hukuki adımlar atılarak, Rekabet Kurulu'nun 18.09.2025 tarihli kararı ile devralınma işlemine izin verilmişti. Rekabet Kurulu onayının ardından diğer kapanış koşulları tamamlandı ve 27.10.2025 tarihinde satın alma işlemi resmen gerçekleşti. Kullanılmış otomobil pazarında her marka ve model aracı tüketicilere Borusan Otomotiv kalitesi ve güvencesiyle buluşturmak vizyonuyla kurulan Borusan Next’in müşteri odaklı hizmet anlayışının ikinci el otomobil pazarında önemli bir dönüşüm yarattığını vurgulayan Borusan Otomotiv İcra Kurulu Başkanı Hakan Tiftik “Kullanılmış otomobil pazarında tüketicilerin en büyük beklentisi, güvenilir bir yapı ve uçtan uca şeffaf bir hizmet süreci. Borusan Next markamızla bu beklentileri karşılayan, müşteri deneyimini merkeze alan bir yapı kurduk. Carvak’ın teknolojik altyapısı ve sektörel deneyimi, sunduğumuz hizmet standardını daha da yukarı taşıyacak. Bu stratejik adımla birlikte, ikinci el araç pazarındaki kurumsal varlığımızı güçlendirirken, dijitalleşme odağında müşterilerimize sunduğumuz erişim ve hizmet ağını genişletmeyi hedefliyoruz.” dedi. Kavak CEO’su Carlos Garcia Ottai şunları ifade etti: “Kavak, ilk günden itibaren cesur ve veri odaklı kararlar alarak misyonumuzu desteklemek ve etkimizi maksimize etmek üzerine kuruldu. Türkiye, küresel öğrenme sürecimizde anlamlı bir rol oynadı ve orada ekibimizin kurduğu dijital altyapı ve operasyonel yetkinliklerden gurur duyuyoruz. Bu hamle, kaynaklarımızı yeniden tahsis etmemize, en güçlü pazarlarımızda büyümeyi hızlandırmamıza ve gelişmekte olan ekonomilerde otomotiv deneyimi konusunda standardı belirlemeye devam etmemize olanak tanıyor. Borusan Next’in bu sağlam temel üzerine inşa edeceğine ve Türkiye’de müşterilere değer sunmaya devam edeceğine eminiz. Bu karar, Kavak’ın en büyük ölçeklenme, inovasyon ve uzun vadeli etki fırsatlarını gördüğü temel pazarlara odaklanma stratejisinin bir yansımasıdır. Aynı zamanda, küresel ayak izini optimize ederek verimlilik ve büyümeyi artırma amacını taşımaktadır. Şirket, Latin Amerika ve Orta Doğu’da agresif şekilde büyümeye devam ederek, bir sonraki büyüme aşaması için en kritik bölgelerdeki liderlik konumunu pekiştiriyor.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Kocaeli, Cumhuriyet Koşusu’na Akın Etti Haber

Kocaeli, Cumhuriyet Koşusu’na Akın Etti

‘Sporun Başkenti Kocaeli’ vizyonu doğrultusunda sporun her branşına önem veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Sekapark’ta 12. Uluslararası Kocaeli Cumhuriyet Koşusu düzenledi. Cumhuriyet’in 102. yıl kutlamalarını Cumhuriyet Koşusu ile taçlandıran Büyükşehir Belediyesi sayesinde yerli ve yabancı her yaştan binlerce sporsever Sekapark alanına sığmayan bayram coşkusuna ortak oldu. Öte yandan Sekapark alanında 102 izci ile açılan dev Türk Bayrağı büyük bir alkış alırken, aileleri ile birlikte etkinliğe katılan çocuklar basket potası, tırmanış duvarı, zıplama alanı ve halat çekme oyunu gibi aktivitelerle keyifli vakit geçirdi. ETKİNLİĞE KATILIM 10 BİNİ GEÇTİ 7’den 70’e her yaş grubundaki koşucular ve vatandaşların katıldığı 12. Uluslararası Kocaeli Cumhuriyet Koşusu bu yıl da nefes kesti. 3 kilometrelik halk maratonu ve 10 kilometre koşusu olmak üzere 2 kategoride gerçekleştirilen Cumhuriyet Koşusu’nun startını Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın verdi. 3 kilometrelik halk maratonuna 3500, 10 kilometre koşusuna ise 16 farklı ülkeden 1322 kişinin katıldığı dev organizasyonda genç, yaşlı, gazi, engelli ve engelsiz 10 binin üzerinde vatandaş Cumhuriyet coşkusunu doyasıya yaşadı. “ÇIKIŞ ANINDA DİKKATLİ OLUNMALI” Start öncesi konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın “Sporcularımızdan özellikle küçük yaşta olanlar, yarışın başlangıcında heyecanla öne geçmeye çalışırken zaman zaman düşebiliyor. Aranızda özel sporcularımız da var onlara da ayrıca dikkat etmenizi istiyorum. Hiçbir sporcumuzun zarar görmemesi en önemli önceliğimiz olmalı. Lütfen çıkış anında dikkatli olun, çünkü en büyük endişem bu. Hepiniz çok heyecanlısınız ama bizim için en değerlisi güvenli bir şekilde koşmanız” dedi. “BAYRAĞIMIZ ASLA YERE DÜŞMEYECEK” Konuşmasında Cumhuriyetimizin 102. yılına vurgu yapan Büyükakın, “Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını, yol arkadaşlarını ve bu topraklar uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Onların bize emanet ettiği bu büyük bayrağı gururla dalgalandırıyoruz. Yüreklerimizde bu heyecan oldukça bayrağımız asla yere düşmeyecek. Bayrağımız yine dalgalanmaya devam edecek. Katılımları için tüm sporcularımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. 10 KM’DE EROL VE AMAÇTAN BİRİNCİ OLDU Yoğun katılımın olduğu 10 kilometre koşusunda sporcular göğüslerine takılan numaralardaki çiplerle takip edildi. Nefes nefese geçen 10 kilometrelik profesyonel sporcu koşusunda kadınlarda Sümeyye Erol birinci, Hirut Jemberu Girma ikinci, Diasy Jeptoo Kimeli üçüncü, Derya Kunur dördüncü, Urkuş Işık beşinci oldu. Erkeklerde ise Ömer Amaçtan birinci, Azat Demirtaş ikinci, Abdulhalik Çağıran üçüncü, Ayetullah Aslanhan dördüncü, Fetene Alemu Regasa beşinci oldu. Nefes kesen yarışmalarda birinci olan sporcular 45, ikinciler 42.500, üçüncüler 40, dördüncüler 37.500, beşinciler ise 35 bin TL’lik nakdi para ödülünün sahibi oldu. 3 KM’DE BAYSAL VE KAPAĞAN BİRİNCİ OLDU 3 kilometrelik halk maratonunda genel klasmanda kadınlarda Zehra Baysal birinci, Melek Akbay ikinci, Melek Yıldız üçüncü, Esmanur Yıldız dördüncü, Ceylan Dağ beşinci oldu. Erkeklerde ise Mehmet Can Kapağan birinci, Ayetullah Güldü ikinci, Ege Berk Keskin üçüncü, Mehmet Uslu dördüncü, Arda Berk Akdeniz beşinci oldu. Erkek ve kadın kategorilerinde halk koşusu birincileri 10, ikinciler 9, üçüncüler 8, dördüncüler 7, beşinciler ise 6 bin TL’lik nakdi para ödülünün sahibi oldu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Mimarlık ve Yaşam Söyleşileri'nde Sezonun İlk Konuğu Dr. Murat Sav Oldu! Haber

Mimarlık ve Yaşam Söyleşileri'nde Sezonun İlk Konuğu Dr. Murat Sav Oldu!

Sezonun ilk Mimarlık ve Yaşam programında “Koruma Yaklaşımları Odağında İstanbul’un Bizans Mimari Mirası” konusu ele alındı. Dr. Murat Sav’ın konuk olduğu Mimarlık ve Yaşam programının “Koruma Yaklaşımları Odağında İstanbul’un Bizans Mimari Mirası” alt başlıklı söyleşisi gerçekleşti. Dr. Murat Sav, çok katmanlı Bizans yapıları ve onları koruma yaklaşımları ile ilgili bilgilerini dinleyicilerle paylaştı. “20. yüzyılın ikinci yarısındaki onarımlarda romantik yaklaşımların etkisi var.” Dr. Murat Sav, İstanbul’daki Bizans yapılarını koruma yaklaşımlarının tarihine dair bilgi verdi: “1955 yılında İstanbul Uluslararası Bizans Tetkikleri Kongresi düzenleniyor. Bu nedenle Bizans yapıları o dönemde tekrar elden geçiriliyor. Küçük veya orta çaplı onarımlar yapılıyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında romantik yaklaşımların etkisinde onarılan yapılar vardır ayrıca. Tüm yapıların 20. yüzyıl onarım müdahalelerini etüt etmek amacıyla yaklaşık yüz dosya karıştırdım. Orada yapılan işler neydi, o dosyalar vasıtasıyla gördüm. Aldığım görevler nedeniyle bunları yapılar üzerinden okuma şansım oldu.” “Restorasyonun en büyük amacı, yapının sürekliliğinin sağlanması.” Dr. Murat Sav, konuşmasının sonunda restorasyonla ilgili bazı önerilerde bulundu: “Restorasyonun en büyük amacı, yapının sürekliliğinin sağlanması. Yapının plastik özelliklerini, dönem verilerini, pitoresk görünümüne yol açan arkeolojik değerlerini muhafaza edecek şekilde eski eserleri genel bir yaklaşımla korumak gerekli. İstanbul’da günümüze ulaşmayan Roma öncesi yapılar geri gelmeyecek. Elimizdeki çok az sayıda Roma ve Bizans yapılarının yanı sıra elbette ki bu yapılardaki Osmanlı karakterlerini koruyarak, gelecek nesillere aktarımı sağlanmalıdır.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Meme Kanseri Hastalarının Yüzde 90’ına Koruyucu Cerrahi Uygulanıyor  Haber

Meme Kanseri Hastalarının Yüzde 90’ına Koruyucu Cerrahi Uygulanıyor 

“Ameliyatta meme mutlaka alınır” düşüncesinin hatalı olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, “Günümüzde meme kanseri tanısı koyduğumuz hastaların en az yüzde doksanında meme koruyucu cerrahiler uyguluyoruz. Yani memenin tamamını almak yerine, yalnızca tümörlü dokuyu çevresindeki sağlıklı meme dokusuna zarar vermeden çıkararak tedaviyi başarıyla gerçekleştirebiliyoruz” dedi. Hastanın memesinin küçük, tümörünün ise büyük olduğu durumlarda memenin tamamının alınmasının gündeme gelebileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, “Ayrıca, kalıtsal açıdan riskli hastalarda yapılan genetik analizlerde BRCA1 veya BRCA2 gibi anlamlı mutasyonlar saptanırsa, bu durumda da memeyi korumak yerine o memeyi, hatta her iki memeyi birden önleyici olarak çıkarmak tercih edilebilir. Bu olasılıklar dışında ise önceliğimiz, sistemik ilaç tedavisiyle kitleyi küçültüp memeyi mümkün olduğunca yerinde tutmak. Yani 1970–80’lerdeki ‘meme kanseri = memenin alınması’ anlayışı artık tamamen değişti” dedi. Memenin estetik görünümü için hastanın kendi dokusundan faydalanılıyor Ameliyat sonrası memede şekil bozukluğu oluşumunun çok nadir görüldüğünü ifade eden Raşa, “Çünkü biz, memedeki kitleyi çıkardıktan sonra estetik görünümün bozulmaması için hastanın kendi dokusundan faydalanarak farklı kaydırma ve şekillendirme teknikleriyle bir anlamda memeye doğal formunu yeniden kazandırıyoruz. Sonuç olarak, meme kanseri cerrahilerini genellikle kabul edilebilir düzeyde deformite ile estetik açıdan tatmin edici bir görünümle tamamlamak mümkün. Meme koruyucu ameliyatı gerçekleştirdiğimiz hastaların büyük çoğunluğunda, eğer özel bir yandaş hastalık, kırılganlık veya ek risk faktörü yoksa, hastanede bir gece yatış yeterli oluyor. Memenin tamamının çıkarıldığı ve rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) yapılan hastalarda ise yatış süresi 2–3 gün civarında seyrediyor” şeklinde konuştu. Tedavinin başarılı olabilmesi için multidisipliner yaklaşım şart Meme kanserinin çok katmanlı bir hastalık olduğu için çok disiplinli bir yaklaşım ve tedavi gerektirdiğini vurgulayan Raşa, “Meme kanserinde son 15–20 yılda tedavi oranlarının bu kadar iyileşmesindeki en büyük unsurlardan biri de multidisipliner yaklaşımdır. Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi sistemik tedaviler bir arada ve uyum içinde kullanıldığında sonuçlar çok daha başarılı olur. Ek olarak bu tedavileri; tümörün boyutu, yayılımı, biyolojik tipi, hastanın yaşı ve bireysel önceliklerine göre kişiselleştirdiğimizde yani tüm hastalara ‘kopyala-yapıştır’ şeklinde tek tip bir tedavi planı değil, bireyselleştirilmiş bir tedavi uyguladığımızda sonuçların anlamlı şekilde iyileştiğini söylemek de mümkün. Bu farkındalıkla artık tüm hastalarımızda yalnızca cerrahi tedaviyi değil, aynı zamanda faydası olabilecek ilaç ve ışın tedavilerini de birlikte değerlendiriyor, elimizdeki tüm tedavi yöntemlerini içeren kapsamlı bir yol haritası oluşturuyoruz” dedi. Ameliyat sonrası kalıcı hareket kısıtlılığı ile nadiren karşılaşılıyor Ameliyat sonrasında kalıcı hareket kısıtlılığının oldukça nadir görüldüğünü belirten Raşa, “Ancak koltuk altı lenf bezlerinin geniş kapsamlı olarak temizlendiği, yani ‘diseksiyon’ adı verilen ameliyatlar uygulandığında, o bölgedeki dokulara yakın çalışıldığı için sinirler etkilenebilir ve bu durum zaman zaman hastanın kolunu ya da omzunu rahatça hareket ettirmesini zorlaştırabilir. Özellikle hareketlerini kendi haline bırakan veya kırılgan yaş grubundaki hastalarda bu oranın biraz daha yüksek olabildiğini görüyoruz. Bunu önleyebilmek için, hastanın aktif katılımıyla ameliyattan hemen sonra kol hareketlerine başlanması kıymetli. Bu proaktif yaklaşım sayesinde, hastaların yalnızca çok küçük bir bölümünde omuz veya kol hareketlerinde kalıcı kısıtlılık görülüyor” dedi. Tedavi sürecinde psikolojik destek büyük fark yaratıyor Meme, kadının cinsel kimliğini tamamlayan önemli bir uzuv olduğu için, meme kanseri cerrahisi ister koruyucu ister mastektomi şeklinde olsun, psikolojik etkileri kaçınılmazdır diyen Raşa, “Bu nedenle tedavi süreci başlamadan önce tüm hastalarımıza psikolog görüşmesi öneriyoruz. Medikal onkoloji ekibimizle birlikte çalışan psikologlarımız, hastaların yaşayabilecekleri psikolojik zorluklarla baş etmelerine ve beden algısındaki değişimlere uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Ayrıca hasta destek grupları da sürece büyük katkı sağlıyor; hastalar deneyimlerini paylaşarak bu zorlu hastalığı birlikte daha güçlü atlatabiliyor” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

LÖSEV’den, 4 Ekim’de Anıtkabir’de Büyük Buluşma Haber

LÖSEV’den, 4 Ekim’de Anıtkabir’de Büyük Buluşma

LÖSEV, 4 Ekim Cumartesi günü, 14.00’de kayıtlı aileleri, iyileşmiş gençleri, gönüllü ve bağışçıları ile birlikte ANITKABİR’de gerçekleştireceği tarihi buluşmaya lösemili çocukları ve ülkesini seven herkesi Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna davet ediyor. LÖSEV, her yıl olduğu gibi bu yıl da vakfa kayıtlı lösemi ve kanser tedavisi gören çocuklar, aileleri, iyileşmiş gençleri, gönüllü ve bağışçıları ile birlikte 4 Ekim’de Anıtkabir ziyareti gerçekleştirecek. LÖSEV, 4 Ekim’de Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelecek olan, Vakfa kayıtlı lösemi ve kanser tedavisi gören çocuklar, aileleri, lösemi ve kanseri yenmiş gençleri, gönüllü ve bağışçılarından oluşan bir heyetle LÖSEV Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer ile birlikte “Aslanlı Yolda” yürüyerek Ata’nın huzuruna çıkacak. Ardından, LÖSEV Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer, lösemi ve kanser tedavisi gören çocuklar, aileler ve iyileşmiş LÖSEV Gençleri ile birlikte mozoleye çelenk bırakacak, Anıtkabir özel defterini imzalayacak. LÖSEV, 4 Ekim’de gerçekleştireceği bu büyük ziyarete lösemili çocukları ve ülkesini seven herkesi davet ediyor. Bu kapsamda; “Tüm Türkiye’yi Atamızın huzurunda ve lösemili çocukların yanında olmaya ANITKABİR’e davet ediyoruz!” çağrısında bulunan LÖSEV, lösemili çocuklara söz verdiğini, lösemi tedavisindeki başarı oranını yüzde 100’lere çıkarmak için çok çalışacaklarını vurgulayarak, Cumhuriyetin 102. yılında gerçekleşecek olan bu büyük buluşmada, Atamıza verdikleri söz ile ülkemizin ve Cumhuriyetimizin umutlu yarınları için mücadele edeceklerini iletti. “Atatürk’ün ilke, devrim ve eserlerine sahip çıkarak ülkemizi yeniden kuruluş raylarına oturtacağız” çağrısıyla tüm Türkiye’yi ANITKABİR’e davet eden LÖSEV; “Söz konusu, sağlık ve vatan ise gerisi teferruattır” diyerek lösemili çocukları ve ülkesini seven herkesi 4 Ekim saat 14.00’te ANITKABİR’e bekliyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.