Hava Durumu

#Deprem

Kapsül Haber Ajansı - Deprem haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Deprem haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

DeFacto’dan Hatay’da Miniklere Bayram Sevinci Haber

DeFacto’dan Hatay’da Miniklere Bayram Sevinci

Türkiye’nin global moda markası DeFacto, 2023 yılında yaşanan deprem felaketinin ardından bölgede yaptığı çalışmaları kararlılıkla sürdürüyor. Depremin ilk gününden bu yana devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde tüm imkânlarını seferber eden DeFacto, yalnızca ekonomik canlanmaya değil, aynı zamanda sosyal hayatın yeniden inşasına katkı sağlamayı hedefliyor. Bu kapsamda daha önce Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile iş birliği yaparak Bakanlığın koruması altındaki çocukların bir yıllık giysi ihtiyacını karşılayan DeFacto, Kurban Bayramı öncesinde Hatay’da düzenlediği “DeFacto Bayram Şenliği” ile Bakanlık korumasındaki miniklere bayram coşkusunu doyasıya yaşattı. Hatay Serinyol’da gerçekleştirilen şenlikte minikler, halat çekme, ip atlama, çuval yarışı, sek sek gibi geleneksel oyunlardan yüz boyama, balon şekillendirme gibi birçok eğlenceli etkinliğe katılırken palyaço, sihirbaz ve jonglör gösterileriyle doyasıya eğlendi. DeFacto çalışanlarından oluşan ‘DeFacto Gönüllüleri’nin aktif rol aldığı etkinlikte tüm günü keyifli aktiviteler ve sürprizlerle geçiren çocuklara, bayramlık kıyafetleri de DeFacto tarafından hediye edildi. Barış Sönmez: “Bölgenin kalkınması ve refah seviyesinin yükselmesi için birçok koldan çalışmalarımızı sürdüreceğiz” Etkinliğe katılan DeFacto Mağazacılık ve Pazarlama Genel Müdürü Barış Sönmez, DeFacto olarak toplumsal sorumluluğu uzun vadeli ve sürdürülebilir projelerle ele aldıklarını vurgularken şu ifadeleri kullandı: “Asrın felaketinin ilk gününden bu yana bölgedeyiz. Depremin ilk yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile koordine olarak, bakanlık himayesindeki çocukların 1 yıllık giyim ihtiyacını karşıladık. İlk günden bu yana 11 ilimizin ekonomisine ve finansman akışına canlılık katacak, bölgenin sürdürülebilir istihdamına destek sağlayacak çalışmaları odağımıza aldık. Bu kapsamda üreticilerimize can suyu olacak adımlar attık. ‘Üretim Hiç Durmasın’ projemizle tedarikçilerimize, milyonlarca adet ürün siparişi verdik ve istihdam sayısının artmasına katkıda bulunduk dedi., “Bölgenin kalkınması ve refah seviyesinin yükselmesi için birçok koldan çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bugün burada, çocukların yüzlerindeki bu mutluluğu görmek; tüm bu çalışmalarımızın en anlamlı yansımasıdır. Bu vesileyle başta bölge halkı olmak üzere herkesin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlar, bayramın getirdiği sıcaklığın ve dayanışma ruhunun toplumun her kesimine umut olmasını dilerim.” dedi. Süleyman Yıldırım: “Her Çocuk Bir Umut, Her Destek Bir Adım” Şenliğe katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Hatay İl Müdürü Süleyman Yıldırım ise şöyle konuştu: “Deprem sonrası çocuklarımızın iyileşme sürecine katkı sunmak adına düzenlenen bu tür etkinlikler, Bakanlığımızın yürüttüğü psikososyal destek hizmetleriyle bütünlük arz etmektedir. DeFacto’nun sürdürülebilir katkıları, devlet-özel sektör iş birliğinin ne kadar anlamlı olabileceğini bir kez daha göstermiştir. 2025 yılının Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte, aileyi ve çocukları odağına alan projeler daha da anlam kazanmış, özel sektörün bu sürece katkısının önemi artmıştır. Bu anlamda çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve aile bağlarının güçlendirilmesine yönelik her türlü katkının daha da kıymetli hâle geldiğini görüyoruz. Bu vesileyle tüm gönüllülere ve emeği geçenlere teşekkür ederiz.”

Afetlerde İletişim Kopmayacak: İzmir’de Güvenli Haberleşme Adımı Haber

Afetlerde İletişim Kopmayacak: İzmir’de Güvenli Haberleşme Adımı

İzmir Büyükşehir Belediyesi olası afetlerde GSM hatlarının kullanım dışı kalmasını önlemek ve iletişim kesintilerini en aza indirmek için bir dizi uygulamayı hayata geçiriyor. Bu kapsamda toplanma alanlarına haberleşme römorku yerleştirilecek. Afet anında iletişimin kesilmemesi için de ilk etapta Bayraklı ve Bornova’da baz istasyonları güvenli yapılara taşınacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi, “afetlere dirençli kent İzmir” yolunda önemli adımlar attı. Deprem başta olmak üzere olası afetlerde kesintisiz iletişim için Türkiye’de ilk kez bir belediye tarafından kurulan ve acil yardım kurumlarının haberleşmesini sağlayan telsiz sistemini devreye alan, Acil İzmir mobil uygulaması ile de Türkiye’ye örnek olan İzmir, iletişim şebekesiyle de afete dirençli hale geliyor. Toplanma alanlarına taşınabilir haberleşme römorku yerleştirmeye hazırlanan Büyükşehir Belediyesi, bina çatılarında yer alan baz istasyonlarının GSM operatörleri tarafından güvenli kulelere taşınması için de çalışma başlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin deprem hazırlıkları kapsamında “afete dirençli şebeke” oluşturmak için yürüttüğü çalışmalar ise şöyle: Neler yapılıyor? Afet römorkları hizmete alınıyor İzmir Büyükşehir Belediyesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı, afet anlarında kullanılmak üzere taşınabilir 4 haberleşme römorku aldı. Önümüzdeki günlerde yerleştirilecek römorkların tüm toplanma alanlarına konulması hedefleniyor. Römorklarda; uydu telefonu, telsiz, anons sistemi, ışıklandırma, jeneratör, şarj istasyonu ve ücretsiz internet gibi hizmetler yer alacak. Deprem transmisyon kuleleriyle iletişim kesilmeyecek Afet anında GSM operatörlerinin kullanılmaya devam edebilmesi için apartman çatılarında bulunan ve afet anında elektrik kesintileri nedeniyle kullanılamaz hale gelen baz istasyonları güvenli yapılara taşınıyor. Öncelikle Bayraklı ve Bornova’da belirlenen 11 nokta için GSM operatörlerine yer teslimi yapılıyor Apartman çatılarında bulunan baz istasyonları, ilçenin tamamını kapsayacak şekilde 11 noktada deprem transmisyon kulelerinde birleşecek. Enerjinin kesilmemesi amacıyla yedekli güç ünitelerinin yer alacağı sistemin kurulumu için GSM operatörlerince çalışma yürütülüyor. Böylelikle afet anında iletişimin kesilmemesi hedefleniyor. Metroda kesintisiz iletişim İzmir Büyükşehir Belediyesi, metroda cep telefonu ve internet kullanımını mümkün kılan kesintisiz iletişim projesini hayata geçirdi. İlk etapta, 2025 yılı ocak ayında Konak ardından Basmane ve Çankaya istasyonları ve tünellerinde hayata geçirilen uygulama, yolcuların cep telefonlarıyla konuşmalarına ve internete bağlanmalarına olanak tanıyor. Uygulama tüm güzergahlara yayılacak. Neler yapıldı? 28 noktayla İzmir kontrol altında 2011 yılında Türkiye’de ilk kez bir belediye tarafından kurulan “Sayısal Trunk Telsiz Sistemi” yenilendi ve güçlendirildi. Doğal afet anında tüm haberleşme hatları çökse bile iletişimi sağlayabilecek sistem kent genelinde 28 noktada hizmet veriyor. Kent merkezi ve çevre yerleşimlerin yanı sıra acil yardım kurumlarının sorumluluk alanına giren coğrafyayı da kapsayan sistem birimler ve kurumlar arası haberleşmeyi sağlıyor. Afete dirençli iletişim sistemi İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurumsal iletişimini de yedekli bir şekilde hazır halde bulunduran Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı, afet durumunda çağrı merkezini de uzak lokasyondan çalıştırılabilir şekilde düzenledi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin afetlere dirençli bir iletişim ağı bulunuyor. Acil İzmir hayat kurtarıyor İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ülkeye örnek olan Acil İzmir mobil uygulaması, Afet Portalı projesi ile birlikte afet ve acil durumlarda (deprem, yangın, arama kurtarma, sıkışmalı kaza, sel) itfaiye ekiplerinin kullanıcılara koordineli bir şekilde ulaşmasını amaçlıyor. Afet ve acil durumlar dışında ise vatandaşların ihtiyaç duyduğu bilgilere erişebileceği modüller sunuyor.

Batuhan Tozburun: "İzmir ve Çevresinde 50 Yıl İçinde 6.6 ve Altı Deprem Olasılığı Yüzde 92" Haber

Batuhan Tozburun: "İzmir ve Çevresinde 50 Yıl İçinde 6.6 ve Altı Deprem Olasılığı Yüzde 92"

Deprem tehdidinin ülkemizin öncelikli sorunlarının başında geldiğini belirten Tozburun, "Sürdürülebilir şehircilik ve yapı stoğunun kullanım sürelerini uzatmak için kentsel dönüşümde zemin ve temel mühendisliği (geoteknik) imalatları yaşamsal önem taşıyor" dedi. Zemin mühendisliği firmalarının birçok özelliğe birden sahip olmaları gerektiğinin altını çizen Batuhan Tozburun, "Zemin iyileştirme talep eden müteahhitler çalışacağı firmanın ekip, ekipman ve riskli işleri yapma konusunda yeterli olup olmadığına bakmalı. Hatta bence bu niteliklere sahip firmalara yetki belgesi de verilmeli. Sektörde çok önemli deneyim ve referanslara, hem teknik bilgisi, hem de deneyimi yüksek personele sahibiz. Firmalara farklı hizmetleri tek elden anahtar teslim sunabiliyoruz. Böylece hizmet verdiğimiz müteahhitler, farklı şirketler yerine tek firmayla muhatap oluyor. Hizmet kalitesi ve hız konusunda da avantaj sağlamış oluyoruz" diye konuştu. Deneyimli Firmalarla Çalışılmalı Tozburun, yapıların kullanım süreleri içinde kullanımlarını tamamlamaları için müteahhitlerin zemin iyileştirme imalatlarını yetkin, işinin ehli ve güçlü makine donanımına sahip firmalarla birlikte yapmaları gerektiğinin de altını çizdi. İzmir'de nüfusun önemli bir kısmının kent merkezinde ve denize yakın konumda ikamet ettiğini hatırlatan Batuhan Tozburun, "Denize yakın ilçelerde zemin sıvılaşmaya daha müsait bir yapıya sahip. Zeminin depremi büyütme değerleri incelendiğinde ise büyütme değerinin İzmir'de 1,31-2,15 arasında olduğu hesaplanmıştır. Bu değer bize yapının altında bulunan zeminin, muhtemel bir deprem dalgasını 2 kata kadar büyütebileceği bilgisini vermektedir. 2020'de Seferihisar açıklarında meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin Bayraklı ve Bornova bölgelerimize hem maddi hem manevi olarak verdiği zararları hep birlikte yaşadık. Bu verilere baktığımızda kentsel dönüşüm sayesinde sürdürülebilir şehircilik ve yapılarımızın kullanım sürelerini uzatmamız için zemin ve temel mühendisliği imalatları büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı. 50 Yıl İçinde 6,6 G Ve Altında Deprem Olasılığı Yüzde 92 İzmir ve çevresinde tarihsel dönem ve 20'nci yüzyıldaki aletsel dönemle yapılan kayıtlara göre 50 yıllık süre içinde 6,6 g veya altında büyüklükte bir deprem olasılığının % 92 olarak tahmin edildiği bilgisini paylaşan Tozburun, şu ifadeleri kullandı: "Bu bilgilerden hareketle 50 yıllık yapı ömründe İzmir ve çevresinde beklenen deprem aralığının 6,0 – 6,6 değerlerinin arasında kalması beklenmektedir. İzmir ve yakın yöresinde temeli Bornova karmaşığına ait tortul kayalar oluşturur. Gölsel tortullar alttan üste doğru çakıltaşı, kumtaşı, silttaşı, kiltaşı, marn ve killi kireçtaşlarından oluşmaktadır. Ayrıca zemin sınıfının ve yeraltı su seviyesinin deprem yükü altında zeminde sıvılaşmaya neden olduğu ve binaların yan yattığı temel taşıma kapasitesinin anlık olarak düşmesi ile yapının kullanılmaz hale gelmesine neden olmaktadır" Zemin Çalışmaları Binanın Ömrünü Uzatıyor Zemin iyileştirmelerinin bina maliyetinin yüzde 20 ila 30'unu oluşturduğunu belirten Tozburun, eğer bu iyileştirmeler gerektiği şekilde yapılırsa geri kalan yüzde 70'lik kısmın maliyetinin de korunduğuna dikkat çekti. Batuhan Tozburun, sözlerine şöyle devam etti: "Zemin iyileştirme çalışmaları hem inşaat firmasının hem de konut sahibinin canı ve malının korunmasında önemli bir etken. Eğer milyonlarca liralık bir binanın zeminine gereken önem verilmezse o bina depreme ve diğer etkilere karşı daha dayanıksız oluyor. Baştan bu çalışmalar planlanarak bu konuda deneyimli zemin firmalarıyla çalışılırsa orta ve uzun vadede önemli avantaj elde edilmiş oluyor. İstanbul Türkiye'nin finans merkezi. Bütün büyük firma ve bankalar orada bulunuyor. Olası bir depremde ülke olarak maddi ve manevi anlamda çok büyük kayıplar verebiliriz. İzmir, birinci derecede deprem bölgesi üzerinde yer alan bir kent olarak risk altında. Bu konuda vatandaşların bilinçlenmesi yerel yönetimler ve hükümet olarak acil adımlar atılmalı. Kentsel dönüşümle birlikte yaşlı ve depreme dayanıksız konut stoğunun bir an önce ada bazlı olarak dönüştürülmesi gerekiyor" Sürdürülebilir Kentler İçin Halkımız Bilinçlendirilmeli Sürdürülebilir kentler için bilinçli müteahhitler gerektiğini ve bu konutları kullanacak ailelerin doğru bilgilendirilmesi gerektiğini kaydeden Tozburun, "Zemin iyileştirme imalatlarının gereği kadar yapılmaması veya uygun yapılmamasının ülkemizin öz sermayesine ve halkımıza önümüzdeki yıllarda daha büyük zararlar verebileceğini düşünmekteyim. Kentsel dönüşümde uygun şehir plancılığı ve ilk imalatı olan zemin güçlendirme fore kazık, jet-grout, baret kazık gibi imalatların kalite kontrolleri yapılarak sürdürülebilir bir şehir elde edebiliriz. Deprem yönetmeliği, TSE, Eurocod ve Amerikan standartlarına uygun zemin iyileştirme imalatlarımız İzmirimize katma değer katacak projelerde hız kesmeden devam etmelidir. Kentsel dönüşümde misyonumuz temel ve zemin mühendislik problemlerinin çözümünde güvenilir, analitik ve ekonomik çözümler sunmak olmalıdır" diye konuştu.

İstanbul Depremi Sonrası Dubai’ye İlgi Arttı Haber

İstanbul Depremi Sonrası Dubai’ye İlgi Arttı

Dubai gayrimenkul piyasasındaki Türk yatırımcı ilgisi yeni bir evreye girdi. Parcel Estates CEO’su Özden Çimen, İstanbul’da yaşanan son deprem sonrası Türk yatırımcı profilinde dikkat çekici bir değişim yaşandığını belirterek, “Bugüne kadar Dubai’den mülk edinen Türk yatırımcıların neredeyse tamamı yatırım amaçlı alım yapıyordu. Ancak artık yaşama ve yerleşme motivasyonuyla gelen ciddi bir yatırımcı trafiğiyle karşı karşıyayız” dedi. Özden Çimen, Türkiye’de beklenen büyük İstanbul depremine dair tartışmaların yatırım kararlarında doğrudan etkili olmaya başladığını ifade ederek şunları söyledi: “İstanbul’da gerçekleşen 6.2 şiddetindeki son depremin ardından, Dubai’den mülk edinmek isteyen yatırımcıların taleplerinde bir yön değişikliği gözlemliyoruz. Yatırımdan ziyade yaşam için güvenli, kaliteli ve sürdürülebilir bir ortam arayışı öne çıkmış durumda. Dubai’nin fay hattı üzerinde olmaması, sıkı inşaat regülasyonları ve yüksek yapı kalitesi nedeniyle bu arayışta öne çıkan bir şehir olduğunu görüyoruz.” Eğitim ve Güvenlik Öncelikli Konular Haline Geldi Pandemi sonrası Dubai’ye olan ilginin katlanarak arttığını vurgulayan Çimen, “Sadece yatırım değil, çocuklarının eğitimi için Dubai’yi tercih eden ailelerin sayısında da ciddi artış var. Danışmanlarımıza gelen sorular artık sadece kira getirisi ya da fiyat artışı değil; uluslararası okullar, şirket kurulumları, yaşam alanları ve demografik yapılarla ilgili oluyor. Bu da Dubai’ye yerleşme motivasyonunun yükseldiğini açıkça gösteriyor” dedi. Mülk Edinmenin Ötesinde Yaşam Kuruluyor Parcel Estates olarak sadece gayrimenkul edinme süreçlerinde değil; şirket kurulumu, muhasebe ve hukuki danışmanlık gibi konularda da yatırımcıların yanında olduklarını belirten Çimen, “Dubai’ye taşınan yatırımcılarımızın yeni hayatlarına daha kolay adapte olmalarını sağlamak bizim en önemli önceliklerimizden biri. Dubai’de büyüyen Türk nüfusu ile kurduğumuz yakın bağlar sayesinde, hem yatırımcılarımıza hem de onların ailelerine kapsamlı bir destek sunuyoruz” şeklinde konuştu.

Mekanik Sistemler Depremde Hayat Kurtarıyor Haber

Mekanik Sistemler Depremde Hayat Kurtarıyor

Aytes Mühendislik’e göre, mekanik tesisat mühendisliğinde uygulanan çözümler, patlama, yangın ve su baskını gibi ikincil afet risklerinin önüne geçerek can ve mal kayıplarının önüne geçiyor. Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği, Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki son depremle bir kez daha gündeme geldi. Bu durum, binalarda yalnızca taşıyıcı sistemlerin değil, yapıların iç teknik altyapısının da bütüncül bir güvenlik anlayışıyla ele alınması gerektiğini gösteriyor. Özellikle doğalgaz, yangın, havalandırma ve sıhhi tesisat gibi sistemlerin deprem anında zarar görmesi, can ve mal kayıplarına sebep olabiliyor. Aytes Mühendislik, bu sistemlerin mühendislik esaslarına uygun biçimde projelendirilmesi ve sismik risklere karşı dayanıklı hale getirilmesinin, sadece ilk darbeye karşı değil, deprem sonrası ortaya çıkabilecek ikincil tehditlere karşı da koruma sağladığını belirtiyor. Son yıllarda, özellikle büyük ölçekli yapılar, konutlar, endüstriyel tesisler, raylı sistemler ve toplu kullanım alanlarında, mekanik tesisat mühendisliğine yönelik farkındalık artarken; bu sistemlerin hem yeni projelerde hem de mevcut yapılarda denetim, bakım ve güçlendirme çalışmalarıyla değerlendirilmesi, afetlere karşı ciddi bir koruma sağlıyor. AYRANCI: “SİSMİK TEDBİRLER YAPI MALİYETİNİN YALNIZCA %2’SİNİ KAPSIYOR” Mekanik tesisat sistemlerinin yapılar için önemine değinen Aytes Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ayrancı, “Öncelikle geçtiğimiz günlerde yaşanan Silivri depremi nedeniyle tüm ülkemize ve vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Can kaybı olmaması en büyük tesellimiz. Deprem, yalnızca binaların taşıyıcı sistemlerini değil, içerisinde yer alan teknik altyapıyı da ciddi biçimde etkileyen bir doğal afettir. Mekanik tesisat sistemleri bu noktada en hassas unsurların başında gelir. Özellikle doğalgaz, havalandırma ve sıhhi tesisat sistemlerinde yaşanabilecek olumsuzluklar; patlama, yangın ve su baskını gibi zincirleme riskleri tetikleyebilir. Örneğin, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş depremi sebebiyle Hatay’da yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı rezidanslar yıkılmış, sonrasında binalarda meydana gelen yangınlar ve patlamalar nedeniyle çok sayıda can kaybı yaşanmıştı. Bu yaşanan felaket mekanik tesisat mühendisliğinin önemini en net şekilde gösteriyor. Bu nedenle biz Aytes Mühendislik olarak, projelendirme sürecinden uygulama aşamasına kadar tüm mekanik sistemlerde güvenlik kriterlerine azami ölçüde dikkat ediyoruz. Yalnızca yeni projelerde değil, mevcut yapılarda da mekanik sistemlerin sismik dayanımı açısından denetlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle endüstriyel tesisler, konutlar, alışveriş merkezleri ya da kesintisiz çalışması gereken alanlarda, bu sistemlerdeki en ufak bir hasarın bile ciddi sonuçlar doğurabileceğini biliyoruz. Bu risklerin başında da tabii ki can ve mal kayıpları geliyor. Bu yüzden periyodik bakım, risk analizi ve gerekiyorsa güçlendirme çözümlerini mutlaka öneriyoruz. Üstelik bu hizmetler, çok düşük maliyetlerle maksimum güvenlik sağlıyor. Yapı maliyetlerinin yalnızca yüzde 2’sini oluşturan sismik tedbirler, doğru mühendislik uygulamalarıyla birleştiğinde, büyük kayıpların önüne geçebilecek bir etki yaratıyor.  Bu uygulamalar sadece sistemin korunmasını değil, aynı zamanda binada bulunan herkesin güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Aytes Mühendislik olarak sektör paydaşlarının ve vatandaşlarımızın dikkatini şu noktaya çekmek isteriz: Deprem güvenliğini yalnızca kolon ve kirişlerle sınırlı görmemek gerekir. Yapıların içinde yer alan mekanik tesisat sistemleri de en az taşıyıcı unsurlar kadar hayati önem taşır. Gerçekten güvenli yapılar, ancak bütüncül mühendislik çözümleriyle mümkündür” dedi.

Depremin çocuklarda psikolojik etkileri nelerdir? Haber

Depremin çocuklarda psikolojik etkileri nelerdir?

Depremler, yalnızca binaları değil, çocukların ruh dünyalarını da derinden sarsıyor. Ani gelişen bu doğal afetler, çocuklarda korku, kaygı, güvensizlik ve travma gibi kalıcı psikolojik etkiler bırakabiliyor.  Uzmanlar, özellikle afet sonrası dönemde çocukların duygusal ihtiyaçlarının doğru şekilde karşılanmasının, ilerleyen yaşantılarında ruh sağlıkları açısından kritik önem taşıdığına dikkat çekiyor. “Deprem gibi doğal afetler, yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da atlatmakta güçlük çekilen durumlardır ve depremden sonra çocuklarda kaygı belirtileri görülebilmektedir. Bazen yaşanılan bir depremde çok yoğun korku duymaları daha sonra yaşanan depremlerde aşırı stres belirtileri vermelerine neden olmaktadır. Bu belirtilerin uzaması halinde anksiyete bozukluğundan bahsedebiliriz” diyen Nev Sağlık Grubu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünden Uzm. Dr. Çiğdem Tanrıverdi, depremin çocuklar üzerinde psikolojik etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. “Depremin jeolojik bir doğa olayı olduğunu anlatmak gerekiyor” Tanrıverdi, “Yaşanılan doğal afetler çocukları duygusal olarak etkilediği için çocukların deprem sonrasında duygularını ifade etmelerine yardımcı olmak, onları anlamak ve destek olmak önemlidir. Ayrıca depremden sonra çocuklara depremle ilgili somut ve doğru bilgiler vermek önemli hale gelmektedir.  Çocukların duygularının önemsenmesi, bu konu ile ilgili sorularına da uygun yanıtlar verilmesi gerekmektedir. Çünkü bilmediği, belirsiz olan durumlarda da çocukların kaygıları artabilmektedir. Çocuğa bilgi verirken yaş grubuna uygun şekilde anlatmak gerekmektedir. Örneğin okul öncesi dönemdeki bir çocuğa oyunda depremin oluş şekli somutlaştırarak anlatılabilir. Depremin jeolojik bir doğa olayı olduğunu anlatmak gerekiyor. Ayrıca bunları anlatırken deprem anında ve sonrasında neler yapılabileceği ile ilgili çocuk bilgilendirilmelidir. Bu bilgilendirmeler yapılırken ‘’deprem olmayacak’’ şeklinde doğru olmayan bilgiler vermemek gerekiyor” dedi. “Kontrol edebileceği şeylerin olduğunu göstermek kaygıyı azaltmak için önemlidir” “Çocuklara deprem öncesinde, esnasında ve sonrasında ne yapabilecekleri bilgisinin verilmesi gerekmektedir” diyen Tanrıverdi, “Örneğin depremin kontrol edemeyeceğimiz bir doğa olayı olduğunu anlatırken deprem çantası hazırlayabileceğimiz, deprem anında nasıl davranmamız gerektiği ve sonrasında nerede toplanılacağı, dışarda kalınması gerekiyorsa nasıl birlikte kalınacağı konusunda çocuğu bilgilendirmek onun belirsiz bir süreçte kontrol edebileceği şeylerin olduğunu göstermek kaygıyı azaltmak için önemlidir” ifadelerinde bulundu. “Ebeveyn belirtilerini kontrol edemiyorsa çocuk daha çok etkilenebilmektedir” Tanrıverdi, “Ayrıca çocuklar bu süreçte ebeveynlerinin verdikleri tepkilere dikkat etmektedir. Deprem anında ebeveynlerin de çok kontrolünü yitirebilirler. Ancak akut durumdan sonra kaygılarını daha iyi kontrol edip çocuk için daha yapıcı olmaları gerekmektedir. Ebeveyn çok kaygılı ve kaygı belirtilerini kontrol edemiyorsa çocuk da bu olaydan daha çok etkilenebilmektedir. Ebeveyn kaygı yönetimine elinden geldiğince dikkat etmeli ancak bu duygularını bastırmak ve yadsımak anlamına gelmemelidir. Çocuğunun kaygılarını anlatabileceği, bu kaygı ve korkuları yargılamadan dinleyip anlayacak, onların kaygılarını kontrol etme konusunda yardımcı olacak ebeveyne ihtiyacı var. Ancak tüm bunlara rağmen çocuğun kaygı ve korkularının olması, uykuya dalmakta ve sürdürmekte güçlük, kabuslar görmesi, huzursuzluk, gerginlik sinirlilik halinin olması, davranım sorunları yaşaması, yoğun ağlamalar, oyunlarda sürekli deprem temalı oyunlar oynaması ve bu belirtilerin çocuğun günlük işlevselliğini bozması halinde ve bu sürecin uzaması durumunda bir uzmandan destek almasını öneriyoruz” açıklamalarında bulundu.

Ahmet Kılıç : "Riskli Yapı Kalmayana Kadar Çalışmaya Devam" Haber

Ahmet Kılıç : "Riskli Yapı Kalmayana Kadar Çalışmaya Devam"

Kılıç, "İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında tek bir riskli yapı kalmayana kadar çalışmaya, üretmeye, dönüşüm yapmaya ve bizi bu yolda sekteye uğratmaya çalışan zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu, bizim milletimize verdiğimiz söz, çocuklarımıza borcumuzdur" dedi. TBMM'de DEM Parti'nin "İstanbul'un Deprem Riski" hakkındaki grup önerisi görüşüldü. Bu konuda söz alan DEM Parti, Yeni Yol Partisi, İyi Parti ve CHP milletvekillerinin ardından Ak Parti'yi temsilen bir konuşma yapan Bursa Milletvekili ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Ahmet Kılıç, muhalefet partilerinin eleştirilerini cevapladı. AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, 1999 Marmara depremi sonrasında oluşturulan Özel İletişim Vergisi'nin merkezi bütçeye gelir olarak eklenmediğini söyledi. Bu verginin, altyapı, afet yönetimi, afet sonrası yeniden inşa, arama kurtarma kapasitesini geliştirme, eğitim ve ekipman yatırımlarına yönlendirildiğini aktaran Kılıç, "Toplanan vergilerin bu hizmetlerin çok küçük bir bölümünü ancak karşılayabildiğini görmekteyiz. İddia edilenin aksine, toplanan vergiler yok edilmemiş, tam tersine milletimizin yaralarını sarmak için seferber edilmiştir" diye konuştu. Konuşmasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2019 yılından bu yana CHP'nin yönetiminde olduğunu, ancak 5 yıl boyunca verilen vaatlerin hemen hiçbirinin gerçekleşmediğini söyleyen Kılıç,  "2019'da da '5 yılda İstanbul'un dönüşümünü tamamlayacağız' diyen bir belediye başkanının 2023 yılında '100 yılda bile dönüşmez.' deme gafletinde bulunduğu herkesin malumudur" ifadelerini kullandı.  "Dönüşüm bizim çocuklarımıza borcumuzdur" Milletvekili Kılıç, TOKİ, İller Bankası ve AFAD iş birliğiyle ülke genelinde yüz binlerce konutun dönüşümünü gerçekleştirdiğini ve riskli yapıların ortadan kaldırılması için kararlılıkla çalıştıklarını söyleyerek, "Bu süreçlerde birçok kez CHP'li yerel yönetimlerin iş birliğinden kaçınması sebebiyle dönüşüm projeleri sekteye uğratılmıştır. Ak Parti ilçe belediyelerimizin başlattığı kentsel dönüşüm projelerine 5 ilçede 43 dava açan İstanbul Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm projelerinin kilitlenmesine ve pek çok yerde durmasına sebep olmuştur. İstanbul'un deprem gerçeğini görmezden gelenler tarih önünde de millet önünde de emin olun ki sorumludur" şeklinde konuştu. Sadece 2024-2005 yılları arasında sağlanan kira destekleri, faiz sübvansiyonları, hak sahipliği düzenlemeleri ve TOKİ aracılığıyla sunulan konut imkânlarının vatandaşları dönüşüm sürecinde yalnız bırakmamak adına atılan önemli adımlar olduğunu belirten Ahmet Kılıç, "Yüz binlerce aile bu desteklerden yararlanmış, riskli yapıların yerine yeni ve güvenli yaşam alanlarına kavuşmuştur. Algı değil, hakikatle hareket etmemiz gerekiyor; laf değil, eserler üretmemiz gerekmektedir. İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında tek bir riskli yapı kalmayana kadar çalışmaya, üretmeye, dönüşüm yapmaya ve bizi bu yolda sekteye uğratmaya çalışan zihniyetle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu, bizim milletimize verdiğimiz söz, çocuklarımıza borcumuzdur" diye konuştu.

Modüler İnşaatla 3 Yılda 1 Milyon Konut Üretmek Mümkün Haber

Modüler İnşaatla 3 Yılda 1 Milyon Konut Üretmek Mümkün

Kentsel dönüşüm süreçlerinde, modüler inşaat tekniklerinin hızlı ve güvenli bir çözüm sunduğunun altını çizen Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “Geleneksel yapılara göre 7-8 kat daha dayanıklı olan ve 2-3 katı hızlı tamamlanan çelik yapılar, depreme karşı hem hızlı hem de güvenli bir çözüm sunuyor, ülkemizin olası depremlere hazırlanabilmesi için hızlı inşaat yapabilmek çok değerli. Modüler inşaat teknikleriyle 3 yılda 1 milyon konut üretmek mümkün” dedi.  23 Nisan’da Marmara Denizi’nde meydana gelen 6, 2 şiddetindeki deprem ve artçıları ülkemizi deprem gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze getirdi. Resmî açıklamalara göre; İstanbul'da 1,5 milyon riskli bina bulunuyor ve bu yapıların yüzde 30'unun acilen dönüştürülmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Kentsel dönüşüm süreçlerinin hızlandırılmasıyla yaklaşan deprem tehlikesine karşı önlem almak ve 3 yılda 1 milyon konut üretmek mümkün.  Modüler inşaat, kentsel dönüşümde ülkemize ciddi bir zaman kazandırabilir Modüler inşaat, geleneksel yöntemlerden farklı olarak, 2 veya 3 boyutlu modüllerin fabrikalarda üretilip şantiyede birleştirilmesini içeriyor. Bu yöntem, inşaat sürecini hızlandırırken iş gücü ihtiyacını da azaltıyor. Modüler teknikler, inşaatın planlama, tasarım ve montaj aşamalarını eş zamanlı yürüterek, geleneksel yöntemlere göre süreci yüzde 40'a varan oranda kısaltıyor. Bu da modüler inşaatın kentsel dönüşüm anlamında ülkemize ciddi bir zaman kazandırabileceğini gösteriyor.  Çelik taşıyıcılı yapılar, endüstriyel ortamda yüzde 100 denetimle üretildiklerinden insan hatalarına karşı çok daha fazla güvenilirler. Fabrikalarda, iklim koşullarından bağımsız üretildiklerinden 2-3 kat daha hızlı inşa edilebiliyorlar.  İstanbul’da deprem riski taşıyan yaklaşık 3 milyon 800 bin konut bulunuyor Consera Kurucusu ve Türk Yapısal Çelik Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Melih Şimşek, “İstanbul’da 2000 öncesi konut sayısı 4 milyon 500 bindi, şu anda 6 milyon 384 bin. Bakanlık verisine göre, bugüne dek kentsel dönüşüm yöntemiyle sadece 695 bin konutun dönüşümü sağlandı yani 2000 öncesi yapıların yüzde 16’sı yeni yönetmeliklere göre inşa edildi. 2000 sonrası inşa edilen tüm yapıların deprem dirençli olduğunu varsayarsak (kuşkusuz ki bu sadece bir varsayım), İstanbul’da hâlâ yüksek sayıda deprem riski taşıyan konut var demektir.” diyor. Senede 300 bin konut üretebilmek için 2 milyon ton yapısal çelik gerekiyor Depremlerde yıkılmayacak yapıların inşa edilmesinin can ve mal kayıplarını önlemesinin yanında büyük ekonomik kayıpların da önüne geçeceğinin altını çizen Şimşek, “Bir senede 300 bin konut üretebilmek için 2 milyon ton yapısal çelik gerekiyor. Ülkemizin kapasitesi ise 50 milyon ton. Bu üretim için 72 bin adet insan gücüne ihtiyaç var. 2023 verilerine baktığımızda resmi rakamlara göre 3,5 milyon iş arayan bulunmakta. Bu üretim için ise 6 adet TOGG Fabrikası kapalı alanına denk gelen bir fabrika kurmalıyız. Kısacası, tüm bu şartları yerine getirebilirsek üç yılda 1 milyon modüler konut üretebileceğimizi söyleyebilirim.” şeklinde sözlerini sürdürdü. “Prof. Dr. Naci Görür: Deprem dinamiğine uygun yapılar tasarlayarak depremin etkilerini azaltabiliriz” Geçtiğimiz dönemde, depreme karşı dirençli yapılara yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla hayata geçirdikleri “Çelik Mikrofon” YouTube kanalında Prof. Dr. Naci Görür’ü ağırladıklarını belirten Melih Şimşek, “Prof. Dr. Naci Görür programda; ‘dünyanın nabzı’ olarak nitelediği depremlerin kaçınılmaz olduğunu belirterek, insanları depremin değil, göçen binaların öldürdüğüne dikkat çekiyor ve ekliyor: “Yeni bina yapımında kat sayısını azaltmak ve hafif malzeme kullanmak önemli.” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.