Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ey

Kapsül Haber Ajansı - Ey haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ey haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Avrupa’da Yeniden Yapılandırma Beklentisi Yükseliyor Haber

Avrupa’da Yeniden Yapılandırma Beklentisi Yükseliyor

Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, kurumsal finansman, strateji ve vergi hizmetleri firması EY (Ernst&Young) çatısı altında faaliyet gösteren EY-Parthenon (EYP), düzenli olarak gerçekleştirdiği Yeniden Yapılandırma Nabzı Araştırmasının 6. versiyonunu yayımladı. 25 ülkeden 200'den fazla banka profesyonelinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma; Birleşik Krallık’taki ve Avrupa’daki yeniden yapılandırma trendlerini, sektörlerin dönüşümünü ve finansal çözümlerin geleceği hakkında önemli içgörüleri gözler önüne seriyor. Araştırma, şirketlerin ekonomik ve sektörel baskılarla karşı karşıya kalmasıyla birlikte kurumsal yeniden yapılandırma işlemlerinin artacağına dair net beklentileri ortaya koyuyor. Avrupa'daki kurumsal yeniden yapılandırma faaliyetlerinin, 2025’in ikinci yarısında daha da artacağı beklentisi de en dikkat çekici noktalardan biri olarak öne çıkıyor. Batı ve Orta Avrupa sanayisi, tarifeler ve enerji dalgalanmaları nedeniyle zorluk yaşıyor Günümüzde kurumsal yeniden yapılandırma faaliyetleri; artan maliyetler, tedarik zinciri sorunları, jeopolitik belirsizlikler gibi zorluklarda şekilleniyor. Giderek artan baskı, Avrupa’da sektörleri ve bölgeleri farklı şekilde etkiliyor. Birleşik Krallık’ta artan istihdam maliyetleri başlıca endişe kaynağı olurken, Batı ve Orta Avrupa'da sanayi, tarifeler ve enerji dalgalanmaları nedeniyle zorluk yaşanıyor; Güney Avrupa ekonomileri ise turizm ve tarımdaki sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Araştırma, değişen koşullar karşısında daha proaktif ve uzlaşmaya dayalı yeniden yapılandırma stratejilerine doğru bir kayma olduğunu ortaya koyuyor. Borç yapılandırma-vade uzatma anlaşmaları, yeniden finansman ve operasyonel dönüşümler, yerel piyasa dinamiklerine göre uyarlanmış ve uzun vadeli iş dönüşümünü mümkün kılarken, değer korumayı amaçlayan yaklaşımlar tercih edilen araçlar hâline geliyor. Yeniden yapılandırma faaliyetleri artışta, ancak süreç hâlâ kontrollü bir hızda ilerliyor EY-Parthenon Yeniden Yapılandırma Nabzı Araştırması katılımcılarının yarıdan fazlası (%56), 2024’ün ikinci yarısında portföylerindeki kurumsal yeniden yapılandırma faaliyetlerinde artış yaşandığını belirtti. %68’i ise bu artışın 2025’in ilk yarısında da devam ettiğini ifade ediyor. Her ne kadar eğilim yukarı yönlü olsa da hız hâlâ kontrollü bir şekilde ilerliyor. Katılımcıların üçte biri (%32), 2025’in ilk yarısında yeniden yapılandırmada yalnızca %10’luk bir artış beklerken, %48’i 2025’in ikinci yarısında yapılandırma faaliyetlerinin zirveye ulaşacağını öngörüyor. %30’u ise en fazla artışın 2026’da gerçekleşeceğine inanıyor. Yavaşlayan büyüme ve artan küresel gerilimler baskıyı artırıyor Araştırmaya göre, kurumsal baskının en çok belirtilen tetikleyicileri arasında düşen satışlar ve zayıf ekonomik büyüme olduğu gösteriliyor. Son aylarda jeopolitik belirsizlikler belirgin bir endişe kaynağı hâline gelirken, katılımcıların %16’sı bu gerilimleri 2025’in ilk yarısında kurumsal yeniden yapılandırmanın temel temalarından biri olarak tanımladı. Bu oran, 2024’ün ikinci yarısının iki katı olarak göze çarpıyor. Olumlu bir gelişme olarak ise, finansman ve girdi maliyetlerine ilişkin baskıların azalması olduğu belirtiliyor. Bu da düşen enerji fiyatları, gerileyen faiz oranları ve kademeli olarak iyileşen kredi koşullarıyla destekleniyor. Küresel belirsizlikler, ticaret aksamaları ve politikalara dair artan endişe, makroekonomik verilerde ve şirket verilerinde de yankı buluyor. En fazla baskı, otomotiv ve imalat sektörlerinde hissediliyor Araştırma, otomotiv sektörünün kurumsal yeniden yapılandırma faaliyetlerinin başlıca itici gücü olma rolünü 2025’te de sürdüreceğini öngörüyor. ABD tarifelerindeki artıştan önce otomotiv şirketleri, düşen satışlar ve elektrikli araçlara yönelik yoğun dönüşümle mücadele ediyordu. Bu zorluklar; yüksek sabit maliyetler, yeterince kullanılamayan üretim kapasitesi, artan enerji ve iş gücü giderlerinin yarattığı marj baskılarıyla daha da ağırlaştı. İmalat sektörü de hem gelir hem maliyet baskılarıyla karşı karşıya. Avrupa’daki üreticiler; yüksek girdi maliyetleri, azalan talep ve özellikle Asya’nın giderek artan küresel rekabetiyle mücadele ediyor. İnşaat sektörü hâlâ ekonomik belirsizlik, iş gücü eksikliği ve devam eden maliyet baskılarından olumsuz etkileniyor. Son olarak, perakende sektörü ise zayıflayan tüketici güveni ve fiziksel mağazaların artan kira, enerji ve çalışan maaliyetleri gibi maliyetleri gibi etkenleri fiyatlara yansıtmakta yaşadığı zorluklarla mücadele etmeye devam ediyor. EY-Parthenon Türkiye Şirket Ortağı, Sermaye ve Borç Danışmanlığı Lideri Orçun Makal, Yeniden Yapılandırma Nabzı Araştırmasına dair şunları söyledi: “Araştırma sonuçlarına göre; 2025 yılının ikinci çeyreği kurumsal yeniden yapılandırmanın hız kazanacağı bir dönem olacak. Özellikle otomotiv ve imalat sektörlerinin baskı altında olduğu Batı ve Orta Avrupa'da, yeniden yapılandırma işlemlerinde artış yaşanacağını söylemek mümkün. Yeniden yapılandırma faaliyetleri ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişmekle birlikte yerel, bölgesel ve küresel zorlukların bir araya gelmesiyle birlikte de şekilleniyor. Borç yapılandırma, vade uzatma ve yeniden finansman sağlama, kurumsal yeniden yapılandırmada baskın stratejiler olmaya devam ederken; uzlaşmacı ve değer koruyan yaklaşımlar da tercih ediliyor. Türkiye’de de benzer şekilde yeniden yapılandırma işlemlerinde bir artış gözlemliyoruz. Yüksek enflasyon ve yüksek faiz ortamında üretim maliyetlerinde görülen artışlar sonucunda bütün sektörlerde şirket karlılıkları düşüyor. Özellikle ihracat yapan, dövize endeksli geliri olan ve emek yoğun üretim yapan sektörlerdeki şirketlerin satış gelirlerini üretim maliyetlerindeki artışlar oranında artıramamaları şirketlerin borç geri ödeme kapasitelerini olumsuz etkiliyor. 2025’in yaz döneminde Türkiye’de finansal yeniden yapılandırma işlemlerinin, para politikasındaki temkinli gevşemenin, talep koşullarındaki zayıflığın ve mevzuat tarafındaki güncellemelerin birleşik etkisiyle yeniden hız kazanmasını bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Temmuz toplantısında politika faizini 300 baz puan indirerek %43’e çekti, aynı dönemde imalat PMI 45,9 ile daralma bölgesinde kalırken, yıllık TÜFE %33,52’ye geriledi. Bu karşıt sinyaller, şirket bilançolarında vade uzatma ve yeniden finansman temelli, “değer koruyan” yeniden yapılandırma stratejilerini öne çıkarıyor.

Fiziksel Mağazalar Dijitalleşerek Gücünü Koruyor Haber

Fiziksel Mağazalar Dijitalleşerek Gücünü Koruyor

Uluslararası danışmanlık hizmetleri şirketi EY’ın 27 ülkede 20.000’den fazla tüketiciyle gerçekleştirdiği Geleceğin Tüketicisi Endeksi araştırması, perakendenin geleceğinde fiziksel mağazaların rolünü ortaya koyuyor ve dijital satışların yükselişine karşın fiziksel mağazaların hâlâ kritik bir rol oynadığını gösteriyor. Dijital satışların büyümesinin fiziksel satışları geride bıraktığı ve bu eğilimin devam edeceği görülse de fiziksel mağazaların, birçok pazarda ve kategoride hâlâ baskın kanal olarak kaldığı; fiziksel alanların yeni gelir ve kârlılık fırsatları sunduğu sonucu da ortaya çıkıyor. Rapora göre, mağazalar yalnızca satış noktası olmaktan çıkıyor ve markaların tüketiciyle bağ kurduğu deneyim alanlarına dönüşüyor. E-ticaret büyümeye devam ederken tüketiciler hâlâ alışverişe fiziki olarak da çıkmak istiyor. 2025’te %77 olan fiziksel alışveriş oranının 2028 yılında %73’e düşmesi beklense de bu oran fiziksel satışların payının markalar için önemini korumaya devam edeceğini ortaya koyuyor. Alışveriş tercihleri ülkelere, kategorilere, demografik gruplara ve kanallara göre değişkenlik gösteriyor. Örneğin, temel ihtiyaçlarda hâlâ geleneksel mağazalar ve marketler öne çıkmaya devam ediyor. E-ticaretin büyümesi dengelendiğinde, online ve fiziksel kanallar arasında bir denge oluşabilir. EY Geleceğin Tüketicisi Endeksi’ne göre, tüm kuşaklar hızlı tüketim ürünleri kategorisindeki ihtiyaçları için hâlâ geleneksel mağazaları tercih ediyor. Süpermarketler, güvenilirlikleri ve pratiklikleri nedeniyle öne çıkarken; ev ürünleri, kişisel bakım ve giyim gibi kategorilerde ise tüketiciler online alışverişe yöneliyor. Genç tüketiciler ise dijital kanalları da aktif biçimde kullanırken, mağazalarda kişiselleştirilmiş deneyimleri tercih ediyor. Dijital kanallar mağazaları destekleyebilir Dijital teknolojiler mağaza içi deneyimi iyileştirmek için kullanıldığında hem daha etkili hem de daha verimli sonuçlar elde edilebilir. Mağazalar artık yalnızca satış yapılan yerler değil, aynı zamanda ürün tanıtımı yapılan, marka sadakati artırılan ve müşteriyle güçlü bağlar kurulan alanlar haline geliyor. Dijital teknolojilerin yükselişe geçtiği bu süreçte fiziksel mağazalar, online siparişler için teslim noktası, showroom ve deneyim merkezi gibi yeni roller üstlenebilir. Özellikle lüks ve özel kategorilerde, mağaza çalışanları müşterinin online alışveriş geçmişini ve satın alma davranışlarını analiz ederek kişiselleştirilmiş öneriler sunabilir. Buna ek olarak, teknolojinin fiziksel mağazalarda da aktif olarak kullanılmasıyla artırılmış gerçeklik, dijital ekranlar ve etkileşimli vitrinler gibi yeni yaklaşımlar mağaza deneyimini zenginleştirebilir. Mağazalar yeni işlevler üstleniyor Fiziksel mağazalar, geleneksel satışın ötesine geçerek işletmelere yeni gelir kaynakları sunuyor. EY araştırması, mağazaların nasıl çok yönlü hale geldiğini vurguluyor. Bazı mağazalar stok yönetimi ve sipariş hazırlama merkezlerine dönüştürülürken diğerleri markanın müşterilerle bağ kurduğu deneyim alanlarına evriliyor. Bazı mağazalar ise medya ve içerik oluşturma stüdyosu gibi yaratıcı amaçlarla kullanılıyor. Bu dönüşüm, perakendecilere hem operasyonel verimlilik hem de müşteri bağlılığı açısından yeni fırsatlar sunuyor. EY Türkiye Şirket Ortağı, Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Kaan Birdal, raporla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Teknolojinin ve dijitalleşmenin ilerlemesiyle birlikte e-ticaret de hızlı bir yükseliş gösterse de fiziksel mağazaların tüketiciler için hâlâ önemli bir rol oynadığı da aşikâr. EY Geleceğin Tüketicisi Endeksi verileri, dijitalin yükselişine rağmen fiziksel mağazaların tüketiciyle etkileşimde, bağ kurmada ve deneyim sunmada büyük önem taşıdığını gösteriyor. Bu nedenle perakendeciler, gelecek planlarında mağazaları teknoloji ile dönüştüren ve deneyim alanı olarak tasarlayan bir yaklaşım benimseyebilir. Mağazalar sadece gelir sağlama anlamında değil; aynı zamanda yeni büyüme fırsatları ve alternatif gelir kaynakları sunma açısından da büyük bir potansiyele sahip olabilir. Dijital kanallarla entegre bir yapı kurgulanarak, mağazalar yalnızca satış noktası değil; bir deneyim alanı, teslimat merkezi ve marka sadakati oluşturan bir yapı olarak yeniden tanımlanabilir. Bu doğrultuda, perakendecilerin içinde bulunduğumuz dönüşüm sürecinde sadece dijitalleşmeyi değil, fiziksel varlıklarını da yeniden yapılandırarak çok kanallı stratejilere odaklanmaları gerekiyor.”

Türkiye’de Girişimciler 2025’e Yapay Zekâ ve İnovasyon Odağında Giriyor Haber

Türkiye’de Girişimciler 2025’e Yapay Zekâ ve İnovasyon Odağında Giriyor

Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY, Girişimcilik Barometresi 2025’i yayımladı. Araştırma; girişimlerin, start-up'ların ve çeşitli sektörlerdeki özel işletme sahiplerinin görüşleri alınarak Türkiye’nin de dahil olduğu Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa bölgesindeki 16 ülkeden birçok girişimcinin katılımıyla gerçekleştirildi. Araştırma, girişimciliğin genel ekonomik ortamdaki mevcut durumunu analiz ederek, bölgesel eğilimleri vurgulamayı ve paydaşlara fayda sağlayabilecek içgörüler sunmayı amaçlıyor. İnovasyon, stratejilerde ve süreçlerde bir gelişim aracı olarak öne çıkıyor Girişimcilik Barometresi 2025 sonuçlarına göre Türkiye'deki girişimciler, önümüzdeki 12 ay içinde inovasyona odaklanacağını belirtiyor. Anket katılımcılarının %51’i organizasyonel inovasyona, %49’u süreç inovasyonuna ve yine %49’u stratejik ve pazarlama inovasyonuna odaklanmayı planlıyor. Ürün inovasyonuna yönelenlerin oranının (%44) diğer inovasyon alanlarına göre daha düşük seviyede kaldığı görülüyor. Bu durum, Türkiye’deki girişimcilerin öncelikle mevcut organizasyonel yapılarını ve iş süreçlerini daha verimli hale getirmeyi, ardından pazarlama ve satış kanallarını güçlendirmeyi hedeflediklerini gösteriyor. Türkiye’de strateji ve pazarlama inovasyonuna (%49) yönelik Orta, Doğu ve Güneydoğu Avrupa bölgesine kıyasla (%38) daha güçlü bir eğilim gözlemleniyor. Ancak ürün inovasyonu konusunda bölge genelinin eğilimi %53 olurken, Türkiye’de bu oranın %44 olduğu görülüyor. Bu da Türkiye’deki girişimcilerin yeni ürün veya hizmet geliştirme konusunda daha temkinli davrandığını ortaya koyuyor. Girişimciler, AI uygulamaları konusunda kararlı görünüyor Araştırmaya göre; Türkiye’deki girişimcilerin dijital dönüşüm konusunda, son 12 ayda kayda değer bir artış gösterdiği, anket katılımcılarının büyük bir bölümünün dijital araçlara olan yatırımlarını artırdığı ve iş süreçlerine bu teknolojileri entegre ettiği görülüyor. Araştırmada, Türkiye’de AI kullanım oranının %74 ile bölge geneli ortalaması olan %61’in üzerinde yer alması dikkat çekiyor. Türkiye’deki anket katılımcılarının %76’sı, AI kullanımının operasyonel verimliliği ve üretkenliği önemli ölçüde artırmasını beklerken, bölge genelinde bu oranın %68 olduğu görülüyor. Ayrıca katılımcıların %62si, yapay zekânın hata oranlarını azaltacağına ve kalite kontrol süreçlerini iyileştireceğine inanırken; %52’si, karar verme süreçlerinin hızlanacağını; %45’i ise rutin görevlerin otomasyonu sayesinde iş gücü maliyetlerinde azalma yaşanacağını öngörüyor. Aynı zamanda %59’u AI’ı veri analitiğinde, %45’i süreç otomasyonunda kullanırken; müşteri destek hizmetlerinde ve pazarlama optimizasyonunda kullanımın %34 oranında olduğu görülüyor. Diğer yandan katılımcıların %48’i hassas bilgilere yetkisiz erişim ve yasal çerçevenin belirsizliğinden de endişe duyuyor. Bu durum, girişimcilerin stratejik kararlarını şekillendiriyor. Girişimciler, yatırım ve finansman konusunda temkinli bir tutum sergiliyor Türkiye’deki girişimciler, yatırım stratejilerini şekillendirirken önceliklerini dijital dönüşüm ve operasyonel verimlilik üzerine kuruyor; ekonomik belirsizliklere karşı öz kaynaklara dayalı bir finansman modeli benimsiyor. Önümüzdeki 12 ay içinde yapılması planlanan yatırımların başında %65 oranıyla BT sistemleri ve yazılım güncellemeleri yer alırken; bunu %44 ile süreç otomasyon teknolojileri, %35 ile online satış platformlarının geliştirilmesi ve %33 ile ekipman ya da makine yatırımları takip ediyor. Yeni tesis kurulumu yalnızca %19’luk bir kesim tarafından planlanırken, yatırım planlamayanların oranının %14 olduğu görülüyor. Yatırım kararlarını etkileyen en önemli faktörler arasında ise ekonomik riskler (%60) geliyor. Faiz oranlarındaki artış ve olumsuz kredi koşulları da %49 oranında yatırım iştahını sınırlayan unsurlar arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra, finansal kaynaklara erişim zorluğu (%44), yatırım fırsatı eksikliği (%26) ve geri dönüş endişesi (%21) gibi etkenler de girişimcilerin risk algısını şekillendiriyor. Bölge geneliyle kıyaslandığında Türkiye, %58’e karşı %65 oranında BT yatırımlarında daha kararlı bir görünüm çiziyor. Ancak regülasyon ve siyasi belirsizliğin Türkiye’de, bölge geneline kıyasla %37’e karşı %53 oranında daha yüksek olduğu görülüyor. İş gücü yönetimi ve gelişimi için stratejik yaklaşımlar gerekiyor Araştırma verilerine göre, Türkiye’deki girişimcilerin %44’ü önümüzdeki 12 ayda tam zamanlı çalışan alımı planlıyor, %42’si mevcut kadroyu korumayı tercih ediyor. İşe alım sürecinde karşılaşılan en önemli zorlukların başında da rekabetçi maaş ve yan haklar sunmak (%56), gerekli becerilere sahip aday bulmak (%53), deneyimli aday eksikliği (%49), aday beklentilerini karşılamak (%30) yer alıyor. İş gücünün yönetimi açısından ise girişimcilerin %58’i yetenekleri çekme ve elde tutmanın en büyük zorluk olduğunu belirtiyor. Bunu, %53 oranıyla çalışan bağlılığını ve kurum kültürünü sürdürme, rekabetçi maaş ve yan haklar sunarken iş gücü maliyetlerini kontrol altında tutma zorunluluğu takip ediyor. Bölge geneline kıyasla, Türkiye’de nitelikli iş gücü bulma sorununun %46’ya karşı %58 oranında; iş gücü maliyetlerinin de %44’e karşı %53 olarak daha yüksek olduğu görülüyor. Türkiye’de girişimciler daha çok maaş rekabetiyle baş etmeye çalışırken, bölge genelinde beceri temelli işe alım sorunlarının daha yaygın olduğu görülüyor. Yakın vadede şirket satışlarının gündemde olması öngörülüyor Araştırmaya göre; Türkiye’deki girişimcilerin sadece %12’si şirketinin bir bölümünü önümüzdeki 12 ay içinde satma konusunda "çok muhtemel" yanıtını verirken, %42’si bunu "biraz olası" olarak belirtiyor. Ancak neredeyse yarısının (%47’sinin) gündemlerinde şirket satışı konusunun bulunmadığı görülüyor. Girişimcilerin gelecekteki yönetim devri seçeneklerine bakıldığında, katılımcıların %60’ı şirketlerini başka bir şirkete satmayı değerlendiriyor; bu oranın bölge genelindeki %38’lik ortalamadan yüksek olduğu, Türkiye'deki girişimcilerin stratejik ortaklıklar ya da şirket birleşmeleri yoluyla büyüme ve sinerji yaratma motivasyonuna sahip olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda %37’lik bir kesim yatırım fonuna satış opsiyonunu değerlendirirken, %30’u halka arzı olası bir planlama seçeneği olarak görüyor. Araştırma sonuçları bölge geneliyle karşılaştırıldığında, Türkiye’deki girişimcilerin %22’ye karşı 35 daha yüksek oranda, 1-4 yıl içinde şirketini satmayı düşündüğü görülüyor. Bu da Türkiye'de, daha yakın vadeli bir şirket satışına odaklanıldığını ortaya koyuyor. Girişimcilik ekosistemi, ekonomik belirsizlik ve finansmana erişim eksikliği gibi zorluklarla baskılanıyor Araştırma verileri; Türkiye’de girişimciliğin büyük ölçüde ekonomik belirsizlik, finansmana erişim zorluğu ve yetenek açığı gibi yapısal sorunlardan etkilendiğini gösteriyor. Anket katılımcılarının %51’i girişimciler için mevcut iş ortamını olumsuz olarak değerlendirirken, %33’lük bir kesim koşulları olumlu buluyor, %14 ise nötr yaklaşıyor. Bölge geneline bakıldığında, Türkiye’de iş ortamını olumlu bulanların oranının (%34) %24’e karşı daha yüksek olduğu görülüyor. Öte yandan Türkiye’deki katılımcıların %37’si yerel düzenlemelerin bazı zorluklar barındırdığını ancak aynı zamanda inovasyon için fırsatlar sunduğunu belirtirken, %30’luk bir kesim ise bu düzenlemelerin kısıtlayıcı olduğunu ve büyümeyi engellediğini düşünüyor, %28’lik bir grup düzenlemelerin karmaşık yapısı nedeniyle ciddi kaynaklar gerektirdiğini ve bu durumun büyümeyi yavaşlattığını ifade ediyor. Türkiye’de girişimcilerin %70’i ekonomik belirsizliği en önemli zorluk olarak görürken, bölge genelinde bu oranın %40 olduğu görülüyor. Finansmana erişim (%67) ise ikinci sırada yer alırken, bürokrasi ve düzenleyici karmaşıklık (%40) ve kalifiye iş gücü eksikliği (%37) diğer önemli engeller arasında yer alıyor. Aile şirketlerinde halefiyet planlamasının öncelikli bir konu olarak ele alınması gerekiyor Halefiyet planlamasındaki zorluklar ve sermayeye erişim konusundaki güçlükler, Türkiye’deki aile şirketlerinin sürdürülebilir büyüme konusunda stratejik bir odaklanma gerektiğini gösteriyor. Türkiye’deki aile şirketlerinde genellikle dış danışmanların yer almaması, aile dinamiklerine olan bağlılığı yansıtıyor. Ancak bu, aynı zamanda etkili kuşak geçişlerinin sağlanması için profesyonel rehberliğe duyulan ihtiyacı da ön plana çıkıyor. Ek olarak, Türkiye’deki aile şirketleri arasında finansal sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik daha temkinli bir yaklaşımın var olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’deki aile şirketlerinde, kazançların yeniden yatırılması ise öncelikli bir hedef olarak öne çıkarken, bölgesel olarak bakıldığında bu oranın %57 olduğu görülüyor. Sonuç olarak, araştırmada girişimcilik ekosisteminin gelişimi için 5 öneri ise; dijital dönüşümün güçlendirilmesi, ekonomik risklerin azaltılması, yetenek açığının giderilmesi, şirket içerisinde inovasyon kültürünün geliştirilmesi ve halefiyet planlamalarının geliştirilmesi olarak sıralanıyor. EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı ve İş Geliştirmeden Sorumlu Sektörler Lideri Ateş Konca konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “EY Girişimcilik Barometresi 2025’te yer alan tüm başlıklar, Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin geleceğe daha güçlü, dirençli ve vizyoner adımlarla ilerlemesi adına önemli bir yol haritası sunuyor. Günümüzde Türkiye'deki girişimciler için sürdürülebilir başarının, sadece iyi bir fikirle değil, stratejik hazırlık ve güçlü yapı taşlarıyla mümkün olduğu söylenebilir. Şirketlerin operasyonel verimliliği ve müşteri etkileşimini iyileştirmesi için teknolojik altyapılarını güçlendirmesi gerekiyor. Aynı zamanda yetenek açığını kapatmak, nitelikli iş gücüne ulaşmak ve çalışan bağlılığını artırmak adına şirketlerin, stratejilerini gözden geçirmesi önem taşıyor. Buna ek olarak; ekonomik belirsizlikler karşısında, maliyet yönetimi ve alternatif finansman modelleriyle güçlü bir risk yönetimi stratejisi geliştirilmesi hayati önem taşıyor. Son olarak, deneysel yaklaşımı ve organizasyon içerisinde inovasyon kültürünün geliştirilmesini teşvik eden girişimcilerin, değişen koşullara karşı daha esnek ve rekabetçi olacağını söylemek mümkün."

Elektrikli Araçlarda Küresel Sıçrama: 2024'te 17 Milyon Satışa Ulaşıldı Haber

Elektrikli Araçlarda Küresel Sıçrama: 2024'te 17 Milyon Satışa Ulaşıldı

Dünya genelinde EY (Ernst & Young) çatısı altında strateji danışmanlığı hizmetleri sunan EY-Parthenon (EY-P), otomotiv sektörüne yönelik “Elektrikli Araç Ekosistemi ve Dönüşümü Analizi” serisinin ilkini yayımladı. İlk versiyonu “Dünyada ve Türkiye’de Elektrikli Araç Pazarı” konusu üzerine olan seri toplam 3 analizi kapsayacak olup, diğer versiyonlar ise şarj istasyon ağı ve batarya teknolojileri konuları üzerine olacak. EY-P Elektrikli Araç Pazarı Analizi; dünyadaki ve Türkiye’deki elektrikli araç kullanımına, elektrikli araç satışlarına, tüketici davranışlarına ve adaptasyonuna, marka bazlı analizlere, arzı ve talebi etkileyen faktörler ile gelecek projeksiyonlara dikkat çekiyor. EY-P Elektrikli Araç Pazarı Analizi kapsamında, BEV (bataryalı elektrikli), PHEV (şarj edilebilir elektrikli) ve FCEV (yakıt hücreli elektrikli) olmak üzere üç tip elektrikli araç modeli değerlendirildi. Analize göre; elektrikli araç satışlarında küresel pazardaki liderliği Çin üstlenirken, bunu Avrupa Birliği ve ABD takip etti. Türkiye’de ise vergi avantajlarının, yerli üretime yapılan yatırımların ve teknolojik gelişmelerin elektrikli araçlara yönelik ilgiyi artırdığı görülüyor. Küresel çapta elektrikli araç pazarını Çin domine ediyor Analize göre, küresel elektrikli araç satışları 2022-2024 arasında yıllık bazda %66 büyüme oranıyla 2024 yılında 17 milyona ulaştı. Küresel satışların %56’sını oluşturan Çin ilk sırada yer alırken, bunu Avrupa Birliği (%17) ve ABD (%12) takip ediyor. 2024 itibarıyla dünya genelinde kullanılan 55,9 milyon elektrikli aracın %54’ü ise Çin’de bulunuyor. Diğer yandan, küresel elektrikli araç parkı oranı ise 2019-2024 arasında %51’lik yıllık bileşik büyüme oranı gösterirken Çin, ABD ve AB haricindeki elektrikli araçların dünyanın toplam elektrikli araç parkındaki payı %15 oldu. Dünya genelinde yeni elektrikli araç kaydı 2023 yılında yaklaşık 14 milyon olurken, 2024’te yaklaşık 15,9 milyon oldu ve araç parkında ise 55,9 milyona ulaşıldı. 2024 yılında toplam elektrikli araç parkının %54’ü Çin’de, %19’u Avrupa Birliği’nde ve %12’si ise ABD’de yer aldı. Elektrikli otomobil satışları küresel olarak artmasına rağmen, 2024’te Çin’in ve AB’nin elektrikli araç parkındaki toplam %73 pay ile pazarı domine ettiği görülüyor. Elektrikli araç satışlarının, Çin’in büyük ölçekli üretim kapasitesi, ABD’nin şarj ağı yatırımları ve batarya teknolojisindeki gelişmelerine bağlı olarak hızla artmaya devam edeceği öngörülüyor. Aynı zamanda küresel elektrikli araç pazarı büyümesinin elektrik fiyatları, şarj altyapısı, tüketici bilinci ve devlet teşvikleri gibi faktörlere bağlı olarak da farklı bölgelerde farklı hızlarda gerçekleşebileceği tahmin ediliyor. Şarj ağının genişlemesi ve elektrikli araçların menzillerinin artması, elektrikli araç satışlarını hızlandırsa da kısa ve orta vadede hibrit araçların, içten yanmalı araçlar ve elektrikli araçlar karşısında iyi bir alternatif olmaya devam etmesi bekleniyor. Batarya teknolojilerindeki gelişmeler, çevresel düzenlemeler, devlet teşvikleri ve genişleyen şarj altyapısıyla bataryalı elektrikli araçların (BEV) ise elektrikli araçlar içerisindeki payını artırması bekleniyor. Türkiye’de elektrikli araç satışları 2023 yılında 75 bin ve 2024 yılında 1,5 katına çıkarak 115 bin seviyelerine ulaştı Türkiye’de araç satışları 2022-2024 yılları arasında toplam %65 oranında artış gösterirken, elektrikli araç satışları yaklaşık 13 katına çıkarak 115 bin seviyelerine, hibrit araç satışları ise 3 katına çıkarak 174 bin seviyelerine ulaştı. 2023 yılında Türkiye’de, Amerika ve Türkiye menşeli elektrikli araç üreticilerinin pazara yön vermesi ve şarj istasyon ağının genişlemesiyle, elektrikli araç satışlarında 2022’ye kıyasla yaklaşık 9 kat artış gözlemlendi. 2024’te hibrit araç satışları, elektrikli araçlara göre menzil avantajına sahip olması ve ÖTV indirimleriyle birlikte tüketicilere daha cazip gelmesi sebebiyle elektrikli araçlara kıyasla %50 daha fazla gerçekleşti. Türkiye’de elektrikli araç satışlarını 2022 yılına kadar Almanya, Fransa ve Çin merkezli firmalar domine ederken, 2023 yılında satışa başlayan yerli marka 2023 ve 2024 yıllarında %26’lık satış payı ile listeye ilk sıradan girdi. 2023 yılından beri elektrikli araç satışlarını domine eden Türkiye merkezli yerli markayı ise Amerika merkezli oyuncu 2. sıradan takip etti. EY-P Analizinde, Türkiye’de elektrikli araçlara olan ilginin 2020’den beri hızla arttığı, satışların ilgili dönemde her yıl 2,4 kat artarak 2024 yılında 115 bin adede ulaştığı ve araç parkında her yıl 1,9 kat ile en hızlı artışı göstererek 184 bin araca ulaştığı görülüyor. Ekonomik dalgalanmalar, kredi faiz oranlarındaki artış ve değişen sübvansiyonlar, elektrikli araç piyasasında daralmalara neden olsa da elektrikli araçlara yönelik tüketici güveninin orta ve uzun vadede piyasayı büyüteceği tahmin ediliyor. Gelecekteki elektrikli araç talebinin ve tüketici tercihlerinin, bölgesel altyapı farklılıklarına ve gelişen politikalara göre şekillenmesi bekleniyor. Özellikle içten yanmalı motorlu araç sahiplerinin hibrit araçları tercih etmesi, kısa vadeli elektrikli araç adaptasyonunu azaltıyor ve hibrit araçların bir geçiş trendinde olduğunu gösteriyor. Öte yandan enerji fiyatlarındaki artışlar da tüketicileri elektrikli araca yöneltiyor, ancak mali teşviklerin azalması, tüketicileri elektrikli araç satın alma konusundaki ilgisini azaltan bir etken olabiliyor. Bir yandan şarj istasyon ağı genişlerken ve menzil artarken, diğer taraftan batarya değişimi ve bakım maliyetleri elektrikli araç adaptasyonunu yavaşlatıyor. Tüketicilerin elektrikli araç satın alma yatkınlığının en yüksek olduğu bölge Asya, ülke ise %79 tüketici yatkınlığı ile Çin olarak öne çıkıyor. EY-Parthenon Şirket Ortağı Yusuf Bulut, elektrikli araç pazarıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “EY-P Elektrikli Araç Pazarı Analizimiz hem küresel pazar hem de Türkiye için oldukça önemli veriler sunuyor. Elektrikli araçların ilk pazara sunulduğu yıllarda talep yavaş ilerlerken, son yıllarda bu talebin hızla arttığı, eş zamanlı olarak da piyasanın farklı ticari modellerle çeşitlendiği gözlemleniyor. Elektrikli araç pazarında menzil, şarj altyapısı ve bulunabilirliğinin daha da geliştiği, batarya maliyetinin ise azaldığı görülüyor. Şarj altyapısının iyileştirilmesi ve menzil artırımı, elektrikli araçlara geçişte kritik bir öneme sahip olurken, diğer yandan hibrit araçlara olan talep de devam ediyor ve şarj edilebilir hibrit modeller pazarın daha hızlı büyümesine etki ediyor. Bununla birlikte, elektrikli araç satışlarının devlet teşvikleri, ÖTV avantajları ve yerli üretimin yükselişiyle birlikte pozitif yönde etkilenmesi bekleniyor.” EY-Parthenon Şirket Ortağı Cem Çamlı ise şunları ekledi: “Küresel elektrikli araç pazarını Çin, AB ve ABD domine ederken, Türkiye’de ise yerli marka ve Amerika menşeili elektrikli araç markalarının pazara girmesiyle Türkiye’de elektrikli araç satışlarında ciddi bir ivmelenme olduğu söylenebilir. Türkiye’de araç satışları 2022-2024 yılları arasında %65 oranında artarken, elektrikli araç satışları oranı yaklaşık 13 katına, hibrit araç satışları oranı ise 3 katına çıktı. Tüm bu gelişmeler, önümüzdeki 10 yıl içinde tüketici alışkanlıklarının değişmesiyle ve pazarın gelişmesiyle birlikte olumlu beklentileri gözler önüne seriyor.”

EY Endüstrilerin Geleceği 2025 Araştırması yayımlandı! Haber

EY Endüstrilerin Geleceği 2025 Araştırması yayımlandı!

Uluslararası danışmanlık hizmetleri şirketi EY, Türkiye’nin de dahil olduğu 26 ülke arasında 8 farklı sektörden 1.635 işletmenin katıldığı ve işletmelerin yenilikçi teknolojilere yönelik yaklaşımlarının ele alındığı Endüstrilerin Geleceği (Reimagining Industry Futures) Araştırması’nın 2025 versiyonunu yayımladı. EY araştırmasına göre; üretken yapay zekâ (GenAI), 5G ve uç bilişim (edge computing) gibi yenilikçi teknolojiler iş dünyasının geleceğini yeniden şekillendirirken; bunların uygulanması maliyet verimliliği, çeviklik ve inovasyon vaat ediyor. Ancak hızlı gelişen ve karmaşık olan bu ortam, işletmeler ile bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) tedarikçileri arasındaki ilişkilerin de değişmesine neden oluyor. Araştırmaya göre, gelişmekte olan teknolojilere yönelik kurumsal yatırım ivmesinin güçlü kalmaya devam ettiği görülüyor; üretken yapay zekâ (GenAI) alanında geçen yıl küresel çapta %43 olan yatırım oranının, bu yıl %47'ye çıkmasıyla işletmelerin neredeyse yarısının bu alana yatırım yaptığı gözlemleniyor. Anket katılımcılarının %43'ü ise nesnelerin interneti (IoT) alanına yatırım yaptığını belirtirken, %33'ü 5G teknolojisine yatırım yapıyor; bu, sırasıyla 2024'teki %39 ve %27'lik oranlarına göre artış trendini yansıtıyor. Ayrıca araştırma, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) tedarikçilerinin, işletmelerin dijital dönüşümde başarılı olabilmesi için stratejilerini gözden geçirmeleri gerektiğine vurgu yapıyor. Aynı zamanda EY araştırması; günümüzde üst düzey yöneticilerin %49'unun, tedarikçi seçimi de dahil olmak üzere, gelişen teknolojilere kurumsal stratejilerinde yer verdiğini ortaya koyuyor. Teknoloji yatırımlarının karar süreçlerinde CEO'ların doğrudan görev aldığı işletmelerin %51'i GenAI'ye yatırım yaparken, CEO'ların bu süreçlerde daha az yer aldığı organizasyonlarda ise bu oranın %44 olduğu görülüyor. Şirketler, pilot teknoloji uygulamalarını canlıya almakta zorlanıyor Gelişmekte olan teknolojilere yönelik yatırımlarda küresel çaptaki artış eğilimine rağmen; araştırma, çok sayıda işletmenin hala sadece deneme aşamasında olduğunu ve bu gelişimin önündeki en büyük zorlukların mevcut sistemlerle entegrasyon (%48) ile bütçe kısıtlamaları (%46) olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, IoT'ye yapılan yatırımlar; her ne kadar yıldan yıla artsa da aktif IoT uygulamalarına sahip işletmelerin oranı düşüş gösteriyor ve bu oran 2024'te küresel çapta %19 iken, bu yıl %16'ya gerilemiş durumda. Uç bilişimin aktif uygulamaları da yıllık bazda %22 ile sabit kalırken, ankete katılan işletmelerin yalnızca %1'inin GenAI aktif uygulamalarına sahip olduğu görülüyor. Şirketler, tedarikçi seçimi konusunda karar almakta güçlük yaşıyor Şirketler, dijital dönüşüm yolculuklarında operasyonlarını en iyi şekilde destekleyebilecek ICT (bilgi ve iİletişim teknolojileri) tedarikçileri seçme konusunda kararlar almakta zorlanıyorlar. Araştırmaya göre, küresel çapta anket katılımcılarının %73'ü, değişen tedarikçi ekosistemini daha iyi anlamaları gerektiğini ifade ediyor. Bu durum, farklı teknoloji sağlayıcıları arasındaki iş birliklerinin giderek daha yaygın hale geldiğini yansıtıyor. Anket katılımcılarının %56'sı ise teknoloji tedarikçilerinin ek iş ortakları hakkında farkındalık eksikliği yaşadıklarını düşünüyor. Farklı kullanım ihtiyaçları, ICT sağlayıcılarını sektör odaklı stratejiler benimsemeye yönlendiriyor Tüm sektörler genelinde, sistem ve süreç optimizasyonu (%40) bir IoT uygulaması olarak ilk sırada gelirken; uzaktan çalışma, eğitim ve iş birliği (%38) 5G tabanlı bir IoT kullanım alanı olarak bunu takip ediyor. Ancak, araştırmaya göre tercih edilen 5G kullanım alanlarına dair sektörler arasında büyük farklılıklar bulunuyor. Örneğin; uzaktan iş birliği konusu, enerji ve finansal hizmetler sektörlerinde öncelikli olurken, kritik altyapı kontrolü otomotiv ve imalat sektörlerinde en üst sırada yer alıyor. Tüketici ve kamu sektörleri için öncelikli 5G kullanım alanı ise sistem optimizasyonu olarak öne çıkıyor. Bu durum, ICT sağlayıcılarının stratejilerini sektör merceğinden ele alması gerektiğine işaret ediyor. Şirketler, maliyet avantajının ötesinde kapsamlı çözümler sunan tedarikçileri tercih ediyor İşletmeler ICT sağlayıcıları için ideal tedarikçi özelliklerini tanımlarken, ölçülebilir iş çıktıları sağlama yeteneğinin (%33) ve güçlü bir iş ortağı ekosistemine erişim sağlama yeteneğinin (%33) ilk sıralarda yer aldığını belirtiyor. Bu özelliklerin, değer bazlı fiyatlandırmanın (yaklaşık %10) önünde yer alması, işletmelerin tedarikçileri değerlendirirken maliyet avantajının ötesine baktığına işaret ediyor. İşletmelerin dijital dönüşüm süreçlerinde çok çeşitli tedarikçi pazarının olduğu bir ortamda, müşterilere sundukları teklifleri güçlendirmek için ICT sağlayıcıları aşağıdaki 5 adımı atabilirler: Sunulan çözümlerin kalitesine odaklanarak firmanın önemli bir iş ortağı olarak konumlandırılması Daha geniş bir yelpazedeki kurumsal müşterilerle etkileşim kurulması Müşterilerin yeni iş modelleri ve teknoloji kombinasyonları hakkında bilgilendirilmesi Tekliflerde ölçeklenebilirlik, güvenlik ve sürdürülebilirlik konularına öncelik verilmesi Sektörlere ve ekosistem ortaklarına odaklanılması   EY Türkiye Telekomünikasyon, Medya ve Teknoloji Sektör Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Emre Beşli, ilgili araştırmaya yönelik şu değerlendirmelerde bulundu: "EY Endüstrilerin Geleceği Araştırması‘nın 2025 versiyonunda, işletmelerin dijital dönüşümlerini desteklemek için 5G'den yapay zekâya (AI) ve uç bilişime kadar bir dizi yenilikçi teknolojiyi benimsemesiyle birlikte belli bir aşamaya geldiği ele alınıyor. İşletmeler bu yenilikçi teknolojileri benimsemeye kararlı olsalar da yatırımlarından değer sağlama konusunda bazı zorluklarla karşılaşıyorlar. Temel sorunlar arasında, tedarikçilerin yeteneklerinin ve iş ortağı ekosistemlerinin değer zincirine nasıl entegre olabileceklerinin yeterince anlaşılmaması ve ilgili teknolojilerdeki en son yeniliklere ilişkin farkındalığın düşük olması yer alıyor. Bu durum, bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) tedarikçilerinin, araştırmada belirtilen beş temel adımı atarak “şirketlerin bütünsel iş ortakları” olarak kendilerini yeniden konumlandırmalarının önemine işaret ediyor. Bu yeniden konumlandırma sayesinde ICT tedarikçileri, dijital dönüşüm için yapılan yatırımların uzun vadeli değere dönüşmesi konusunda müşterilerine yardımcı olabilirler.” EY araştırmasının sonuçlarının açıklandığı ve aynı zamanda raporda ele alınan konuların paralelinde teknoloji dünyasındaki gelişmelerin nabzının tutulduğu Mobile World Congress (MWC) 2025’e katılan EY-Parthenon Türkiye Strateji Hizmetleri Lideri Kağan Karamanoğlu ise kongreden gözlemlerini şöyle paylaştı:  “Her yıl dünya genelinden binlerce ziyaretçiyi bir araya getiren, mobil iletişim sektörünün önemli kongrelerinden biri olan MWC, bu sene de iletişim operatörlerinden mobil cihaz üreticilerine, teknoloji sağlayıcılarından endüstri liderlerine kadar sektörün önde gelen temsilcilerini ağırladı ve yenilikçi teknolojilere ev sahipliği yaptı. Kongrede, dünyanın en büyük girişimleri ve teknoloji devi şirketler, yapay zekâ teknolojisi başta olmak üzere en son yenilikleri tanıttı. Yenilikçi teknolojilerin yanı sıra geleceğin teknoloji trendleri de ele alındı. Aynı zamanda, üretken yapay zekâ (GenAI), 5G ve uç bilişim gibi teknolojilerin iş dünyasının geleceğini nasıl şekillendireceğine dair önemli veriler paylaşıldı. EY olarak, MWC’de yer alarak, sektör paydaşlarıyla bir araya gelmekten mutluluk duyduk.”

Vergi iş birliği için değişime uyum sağlanması gerekiyor Haber

Vergi iş birliği için değişime uyum sağlanması gerekiyor

Bu durumun, sınır ötesi işletme stratejilerinde, ticaret politikasında, uyumluluk ve finansal planlamayı etkileyen vergi politikalarında önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. İşletmelerin ise çevik olması, uyum sağlaması ve yeni büyüme fırsatları için verginin önemli bir rol oynadığını benimsemesi gerekiyor. Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY; değişen küresel vergi politikalarını ve işletmelerin neleri dikkate alması gerektiğini ortaya koyan 2025 EY Küresel Vergi Politikası ve İhtilaf Görünümü raporunu yayımladı. Yargı yetkisine sahip 71 profesyonelin 2025 yılında vergi alanında yaşanması beklenen gelişmelere dair projeksiyonlarını gösteren rapor, aynı zamanda küresel eğilimlerin etkisine ilişkin yerel bakış açıları da sunuyor.  Gelecekte değişim ve dönüşüm olmalı Geçtiğimiz yıllarda ulusların; ortak hedeflere yöneldiği, bilim, teknoloji, küresel hareketlilik ve ticarette kayda değer ilerlemeler elde ettiği görülüyor. Vergi alanında ise BEPS projesi ile, BEPS 1.0 kapsamında vergi raporlama ve itiraz edilmiş çözüm prosedürlerinin yanı sıra BEPS 2.0 projesinin Sütun 2 (Pillar 2) kapsamında, en az %15'lik küresel asgari vergiyi benimsemeye yönelik birçok uluslararası karar alındığı dikkat çekiyor. Küresel çapta vergi karmaşası ve birçok jeopolitik gelişme yaşanırken, işletmelerin güvenle ilerlemeyebilmesi için değişime hazır olmaları gerekiyor. Değişime hazır olan şirketlerin farklı stratejik ittifaklara, maliyet tasarruflarına ve başarıya ulaşması bekleniyor. Özellikle üretken yapay zekâ (GenAI) kullanımı, fırsatları tanımak ve benimsemek için önemli bir araç haline geliyor. Ayrıca, verginin şirket stratejisine entegre edilmesi ve vergi departmanlarının farklı alanlarla yakından çalışması tedarik zinciri, sürdürülebilirlik gibi birçok konuda değerli kararların verilebilmesi için önem taşıyor. Günümüzün dinamik koşullarında çeviklik büyük önem taşırken vergi departmanları da şirketlerin büyüme planlarının kritik bir bileşeni oluyor. Vergi geliri sağlamak ülkelerin ortak ihtiyacı haline geliyor Avrupa Birliği (AB) üye devletleri, AB pazarının işleyişini iyileştirmek için halihazırda kabul edilen girişimleri uygularken, diğer ülkeler de ekonomik görünümlerini iyileştirmek, büyümeyi teşvik etmek, yatırım teşvikleri sağlamak ve geliştirmek için vergi sistemlerini kullanıyor. Ancak, Sütun 2 (Pillar 2) ek vergisinin uygulanması, farklı vergilendirmeleri beraberinde getirebiliyor veya başka alanlarda halihazırda uygulanan teşviklerin değerini azaltabiliyor. Bu nedenle hükümetler, sundukları teşvikleri şirketler için değerini  koruyacak şekilde yeniden tasarlıyor. EY Küresel Vergi Politikası ve İhtilaf Görünümü anketine katılanların dörtte biri, 2025 yılında artırılmış sermaye ödenekleri, amortisman veya itfa payı gibi Ar-Ge teşvikleri veya diğer ticari teşviklerin artmasını bekliyor. Ayrıca yetki alanları, yeni ve artırılmış vergi yoluyla gelirlerini artırıyor. Bazı bölgeler kurumlar vergisi, katma değer vergisi (KDV) veya kişisel gelir vergisi oranlarını değiştiriyor. Öte yandan katılımcılara göre; iş birlikçi uyumluluk modeli, özellikle gelişmiş ülkelerdeki en büyük şirketlerin güvencesi durumunda. Model, şirketlerin vergi yönetimini göstermesini ve vergi operasyonlarında gerçek zamanlı şeffaflığı sağlıyor. Operasyonel vergi kontrollerini yapıyor ve şirketlerin amaçlandığı gibi işlediğini gösteren kapsamlı belgeleri sunmasına yardımcı oluyor. Güçlü yönetim gösteren şirketler azaltılmış denetim sıklığından yararlanıyor, zayıf olanlar ise daha yoğun inceleniyor. Bu yüzden güçlü küresel vergi yönetimi giderek önemli hale geliyor ve ülkeler etkili vergi uyumluluğu çerçevelerini iş operasyonları için ön koşul olarak görüyor. Bu değişim, tutarlı bir vergi kontrol ortamının önemini vurguluyor. GenAI, vergi süreçleri ve vergi ihtilafı hazırlığı için kullanılıyor GenAI, vergi yetkililerinin risk değerlendirmesini otomatikleştirmesine, anormallikleri tespit etmesine, denetim vakalarını daha verimli ve doğru bir şekilde seçmesine imkân tanıyarak uyumluluk süreçlerini kolaylaştırabiliyor. Vergi yetkilileri GenAI entegrasyonu için gerekli altyapıyı, uzmanlığı ve yönetim yapılarını oluşturdukça, GenAI’ın vergi uygulaması ve operasyonel verimlilik üzerindeki olumlu etkisinin artması bekleniyor. Aynı zamanda işletmeler proaktif vergi riski analizi için GenAI'dan yararlanıyor, düzenleyici standartlarla uyumu sağlıyor ve denetim riskini azaltıyor. 2025 EY Vergi Politikası ve İhtilaf anketine göre, vergi ve finans yöneticilerinin %39'u vergi ihtilafı yönetiminde GenAI araçlarını kullanıyor. Ayrıca, son EY anketine göre, vergi ve finans profesyonellerinin %87'si GenAI'ın rollerini daha verimli ve etkili hale getireceğini söylüyor. GenAI, iç ve dış verilerin kapsamlı analizini kolaylaştırarak  şirketlerin tutarsızlıkları belirlemesine imkân tanıyarak vergi ihtilafı hazırlığına yardımcı oluyor. BEPS 2.0, vergi iş birliği için önemli bir husus olarak öne çıkıyor OECD Kapsayıcı Çerçeve ile Sütun 2 (Pillar 2) vergilerinin iki yıl boyunca istikrarlı bir şekilde benimsenmesi ve Sütun 1 (Pillar 1) üzerindeki müzakerelerin devam etmesinin ardından, BEPS 2.0’ın bir dönüm noktasında olduğu görülüyor. Sütun 2 (Pillar 2) hükümlerinin yaklaşık 50 yetki bölgesinde yürürlükte olduğu ve bazı hükümlerin AB ve diğer ülkelerde 31 Aralık 2023'te yürürlüğe girdiği biliniyor. Ancak ABD'nin uygulamaya katılımının olmaması durumunda, Sütun 2’yi  yakında uygulaması beklenen bölgelerinin kabulünün gecikeceği ön görülüyor. Düşük Vergilendirilen Ödeme Kuralı’nı (UTPR) 1 Ocak 2025'ten itibaren uygulamaya koyanların ise rotasını değiştireceği düşünülüyor. Sütun 2’nin ABD desteği olmadan değişmesi mümkün olsa da birkaç büyük yetki bölgesi Sütun 2 kurallarına güçlü bir bağlılık gösteriyor ve bunları gelir projeksiyonlarına dahil ediyor. Bu nedenle, yasaların 2025'te ve önümüzdeki küresel tartışmalar sırasında yürürlükte kalması bekleniyor. Öte yandan AB'de, Sütun 2’nin kaldırılmasının veya Düşük Vergilendirilen Ödeme Kuralı’ndan (UTPR) herhangi birinin genişletilmesinin, 27 AB üye devletinin oybirliğini gerektiren Asgari Vergi Direktifi’ni değiştireceği düşünülüyor. BEPS 2.0 uygulanmaya devam ederken, ABD ülkeye ithal edilen tüm mallar için "genel" tarifeler de dahil olmak üzere %10-20 oranında birçok tarife önerdi. İşletmelerin bu noktada, vergi, ticaret ve ticari hususların dengelenmesi için işletme modellerinin etkinliğini yeniden değerlendirmesi gerekiyor. OECD iş birliği işletmeler ve hükümetler için bir çözüm yolu olabilir Küresel iş birliği, uluslararası çaptaki rekabete rağmen hem işletmeler hem de hükümetlerin geliri için önem taşıyor. OECD, tüm dünyada faaliyet gösteren işletmelerin karşı karşıya olduğu küresel sorunlara, uluslararası standartlar ve çözümler geliştirme potansiyeli sunduğu için ülkeler OECD'ye katılmaya devam ediyor ve bunun için vergi politikalarını değiştiriyor. Buna ek olarak, küresel iş birliği ortamının sağlanabilmesi için transfer fiyatlandırması yönergeleri, KDV rejimlerinin uyumlu hale getirilmesi ve küresel hareketlilikle ilgili vergi sorunları konusunda yapılması gerekenler bulunuyor. Ayrıca, uluslararası vergi iş birliği için Birleşmiş Milletler (BM) çerçeve sözleşmesi, OECD'deki çalışmaların dışında küresel iş birliği için başka bir yol olarak görülüyor.  EY Türkiye Vergi Hizmetleri Bölüm Başkanı Erkan Baykuş raporla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Günümüzde yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte, vergi ve finans alanlarının işlevleri de daha önce hiç görmediğimiz bir hızda yeniden tanımlanıyor. Uzun yıllardır süren küresel vergi iş birliğinin ardından, vergi rekabetinin yeniden canlanması ise olası bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Bu karmaşık ve dinamik dönemde başarılı olmak için işletmelerin bilgili, proaktif ve çevik olması gerekiyor. Birçok hükümet, açıkları kontrol etmeye çalışarak hem ekonomik büyümeden hem de yeni kaynaklardan daha fazla gelir elde etmeye odaklanıyor. Bu geliri toplamak için vergi idareleri yaptırımlarını yoğunlaştırıyor, şeffaflığı artırıyor ve yeni araçlar kullanıyor. Hükümetlerin buna nasıl uyum sağladığı veya farklılaştığı, küresel hedefleri de etkileyecek gibi duruyor. İşletmelerin ise adım adım vergi uyumluluğuna yönelerek tutarlı bir strateji ile verimliliğini artırması ve maliyetlerini azaltması mümkün. Bu nedenle, işletmelerin gelişen düzenlemelere uyum sağlaması, mevcut sistemlerle entegre olması, değişen gereksinimler için bir strateji geliştirmesi gerekiyor.” EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı ve Uluslararası Vergilendirme Hizmetleri Lideri Ateş Konca ise şunları ekledi; “Sütun 1 üzerinde halen nihai uzlaşıya varılamaması, belirli sorunlarda takılı kalınması ve dijital hizmetleri vergilendirmeye yönelik farklı ülke yaklaşımlarının devam ediyor olması belirsizliğin artmasına yol açabilir. Bu durum aynı zamanda uygulama karmaşıklığına ve çifte vergilendirmeye neden olabilir. Ayrıca, Sütun 1’de gelirin kaynağına ilişkin yeni kavramlar, vergi alma haklarının ülkelere yeniden tahsis edilmesi, farklılaşan transfer fiyatlandırması kuralları gibi diğer tek taraflı uygulamalar  da ortaya çıkmaya başladı. Diğer yandan, Sütun 2 vergilerinin hesaplanması ve raporlama gerekliliklerine uyum süreci de bir çok ülkede başladı. İş yapma biçiminde değişiklikler gerektiren bu yeni vergi uygulamaları, işletmeleri her zamankinden daha çevik olmaya itiyor. Bu nedenle şirketler yeni düzenlemelerin getirdiği zorlukları hızla tespit etmeli ve bunlarla doğacak fırsatları anlamaya ve uygulamaya odaklanmalıdır." 

Sigorta şirketleri, inovatif hizmetlere ve güvenliğe yatırım yaparak büyüyebilir Haber

Sigorta şirketleri, inovatif hizmetlere ve güvenliğe yatırım yaparak büyüyebilir

Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY; güvenlik açıklarının olduğu her alanın, sigorta şirketlerinin amacına uygun bir şekilde yenilik yapabilmesi ve büyüyebilmesi için önemli sorumluluklar getirdiğini ortaya koyan Küresel Sigorta Görünümü 2025 raporunu yayımladı. Rapor; sigorta şirketlerini etkileyen değişen küresel dinamikler karşısında inovasyona dayalı bir büyüme sağlanması gerektiğini gösteriyor.  Rapora göre, küresel çapta siber saldırılardan kaynaklanan kayıpların %99'unun ve doğal afetlerden kaynaklanan kayıpların ise %60'ının sigortasız olduğu, siber riskler ve iklim tehditlerine karşı korumadaki eksikliklerin yanı sıra, emeklilik birikimlerindeki açıklar da sigorta sektörüne önemli sorumluluklar yüklüyor. Bununla birlikte; sigorta şirketlerinin iş modellerini, tamamen modern teknolojiyle ve daha zengin verilerle donatması da kritik bir adım olarak görülüyor. Ancak sigorta şirketleri büyüme stratejilerinde yeni ürün geliştirmeye, birleşme ve satın almalara veya coğrafi genişlemeye öncelik verse de EY Küresel Sigorta Görünümü 2025 raporu, bazı temel aksiyonların büyüme yolunu açabileceğini ortaya koyuyor. Amaca yönelik yeni ürünler tasarlamak  EY raporu, emeklilik birikimleri ve iklim alanlarındaki güvenlik konularının daha çok gündeme gelebileceğini gösteriyor. Buna ek olarak, yaşam süresinin uzaması ve yaşlanan nüfuslar nedeniyle, gelir getiren ürünlere daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Sigorta şirketlerinin de bu sayede müşterileri finansal güvenliğe teşvik etmesi mümkün gözüküyor. Diğer yandan emeklilik yaşına ulaşan Baby Boomers kuşağının, finansal emlak planlama hizmetlerine ve sağlık programlarıyla zenginleştirilmiş hayat ve sağlık sigortasına olan talebinin artması bekleniyor. Sigorta şirketleri, bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak stratejilerini bu yönde şekillendirebilir ve değer sağlayabilir.  Yüksek potansiyelli müşterilere kişiselleştirilmiş teklifler Kullanıma dayalı ürünler, modüler eklenti özellikleri ve özel fiyatlandırma; müşteri sadakatini ve katılımını destekleyebilir. Yapay zekâ (AI) araçları ise daha doğru fiyatlandırma ve daha hızlı taahhüt süreçleri için yardımcı olabilir. Ayrıca, isteğe bağlı oluşturulan sigorta kapsamları ve gerçek zamanlı risk önlemleri, kişiselleştirme stratejisine değer katabilecek diğer yollar arasında yer alabilir. Aynı zamanda, yapay zekâ ve gelişmiş analizler de müşteriye yönelik ürün paketleri ve teklifler için yüksek potansiyele sahip müşterileri hedefleyebilir. Farklı segmentlere uygun ürünler  Sigorta şirketleri, yalın ve otomatikleştirilmiş bir işletme ortamı sayesinde düşük marjlı ürünleri, iş ortakları ve diğer kanallar aracılığıyla yeni segmentlere göre ölçeklendirebilir. Çünkü gerçekleşen olaylar karşısında ödeme yapan poliçeler olarak bilinen parametrik sigorta, sigorta şirketlerinin yeni müşterilere sunabileceği cazip ürün türlerini genişletebiliyor ve küresel parametrik sigorta piyasasının 2031 yılına kadar 29,3 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor. Parametrik çözümler çoğunlukla doğal afetler karşısında koruyan bir ürün olarak ilgi görüyor ancak ticari kesintilere, tedarik zinciri kesintilerine ve siber saldırılara karşı da uygulanabiliyor. Sektörel regülasyonlarla inovasyona giden yol   Avrupa'da giderek daha sıkı kuralların oluşması, ABD'de ise daha hafif bir denetim uygulanması dengesiz bir rekabet alanı oluşturabilir. Bu nedenle sigorta şirketlerinin %61'i, önümüzdeki yıl değişen mevzuat gerekliliklerinin en önemli operasyonel zorluk olacağını belirtiyor. Ancak, bu düzenlemelerin fırsat olarak değerlendirilmesiyle yenilikçi çözümler ortaya çıkabilir.  Kapsamlı ve entegre veri stratejileri Dijital çağda kapsamlı bir veri stratejisine sahip olmak, işletmelere birçok yönden katkı sağlıyor ve inovasyon için hayati önem taşıyor. Ayrıca, stratejik planlama gibi tüm üst düzey yönetim kararları daha zengin veri setlerini yansıtacak şekilde yeniden tasarlanabilir. Sigorta şirketleri de yapay zekânın ve diğer gelişmiş teknolojilerin gücünden yararlanılabilmeli, geleceğe hazır ve esnek bir veri altyapısına sahip gerekli bileşenlere sahip olmalıdır. Ayrıca, kaliteyi sağlamak ve güven oluşturmak için tam otomatik süreçlerin yanı sıra sağlam yönetişim ve kontrol modelleri oluşturulabilir.  En potansiyel müşteriler, yeterli hizmet alamayanlar  EY raporu; daha uygun fiyatlı, erişilebilir, satın alınması ve değiştirilmesi daha kolay olan yeni ürünler geliştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Parametrik poliçeler, satın alım gücü düşük olan ve yeterli hizmet alamayan kesimler için değer yaratmanın yollarından biri olarak görülüyor. Müşterilerin istediklerini sunmak için stratejik düşünmek ve yaratıcı olmak gerekiyor çünkü bu müşteriler, sigorta şirketlerinin performanslarını sürdürmesi için büyük potansiyel sunuyor. EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri ve Vergi Bölümü Şirket Ortağı Levent Atakan raporla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “EY Küresel Sigorta Görünümü 2025 raporuna göre; hızla değişen günümüz dünyasında artan güvenlik açıklarının olduğu bir ortamda sigorta şirketlerine büyük sorumluluklar düşüyor. Aynı zamanda, bu zorluklar sigorta şirketlerinin amacına uygun bir şekilde yenilik yaparak sürdürülebilir hizmet sunabilmeleri için fırsat da sunuyor. Günümüzde küresel çaptaki dalgalanmalar ve belirsizlikler, sigortacılık sektörünü de etkilemeye devam ediyor. Ancak sigorta şirketlerinin, zor dönemlerde değer sağlamak için kritik bir göreve sahip olduğu gerçeği de var. Bu nedenle sigorta şirketlerinin, içinde bulunduğumuz çağa göre inovasyona yatırım yapmaları ve geleneksel çözümlerin yanı sıra yenilikçi çözümlere yönelmeleri gerekiyor. İletişimleri ve ürünleri kişiselleştirmek için yapay zekâ destekli teknolojiye ve daha güçlü veri yönetimi yeteneklerine yatırım yaparak sigorta şirketleri tüm paydaşlar için daha hızlı ve katma değerli hizmetler sunabilir.”

Şirketler Yapay Zeka Projelerini Yapmakta Zorlanıyor Haber

Şirketler Yapay Zeka Projelerini Yapmakta Zorlanıyor

Uluslararası danışmanlık hizmetleri şirketi EY, Türkiye’nin de dahil olduğu 26 ülke arasında 8 farklı sektörden 1.635 işletmenin katıldığı ve işletmelerin yenilikçi teknolojilere yönelik yaklaşımlarının ele alındığı Endüstrilerin Geleceği (Reimagining Industry Futures) Araştırması’nın 2025 versiyonunu yayımladı. EY araştırmasına göre; üretken yapay zekâ (GenAI), 5G ve uç bilişim (edge computing) gibi yenilikçi teknolojiler iş dünyasının geleceğini yeniden şekillendirirken; bunların uygulanması maliyet verimliliği, çeviklik ve inovasyon vaat ediyor. Ancak hızlı gelişen ve karmaşık olan bu ortam, işletmeler ile bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) tedarikçileri arasındaki ilişkilerin de değişmesine neden oluyor. Araştırmaya göre, gelişmekte olan teknolojilere yönelik kurumsal yatırım ivmesinin güçlü kalmaya devam ettiği görülüyor; üretken yapay zekâ (GenAI) alanında geçen yıl küresel çapta %43 olan yatırım oranının, bu yıl %47'ye çıkmasıyla işletmelerin neredeyse yarısının bu alana yatırım yaptığı gözlemleniyor. Anket katılımcılarının %43'ü ise nesnelerin interneti (IoT) alanına yatırım yaptığını belirtirken, %33'ü 5G teknolojisine yatırım yapıyor; bu, sırasıyla 2024'teki %39 ve %27'lik oranlarına göre artış trendini yansıtıyor. Ayrıca araştırma, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) tedarikçilerinin, işletmelerin dijital dönüşümde başarılı olabilmesi için stratejilerini gözden geçirmeleri gerektiğine vurgu yapıyor. Aynı zamanda EY araştırması; günümüzde üst düzey yöneticilerin %49'unun, tedarikçi seçimi de dahil olmak üzere, gelişen teknolojilere kurumsal stratejilerinde yer verdiğini ortaya koyuyor. Teknoloji yatırımlarının karar süreçlerinde CEO'ların doğrudan görev aldığı işletmelerin %51'i GenAI'ye yatırım yaparken, CEO'ların bu süreçlerde daha az yer aldığı organizasyonlarda ise bu oranın %44 olduğu görülüyor. Şirketler, pilot teknoloji uygulamalarını canlıya almakta zorlanıyor Gelişmekte olan teknolojilere yönelik yatırımlarda küresel çaptaki artış eğilimine rağmen; araştırma, çok sayıda işletmenin hala sadece deneme aşamasında olduğunu ve bu gelişimin önündeki en büyük zorlukların mevcut sistemlerle entegrasyon (%48) ile bütçe kısıtlamaları (%46) olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, IoT'ye yapılan yatırımlar; her ne kadar yıldan yıla artsa da aktif IoT uygulamalarına sahip işletmelerin oranı düşüş gösteriyor ve bu oran 2024'te küresel çapta %19 iken, bu yıl %16'ya gerilemiş durumda. Uç bilişimin aktif uygulamaları da yıllık bazda %22 ile sabit kalırken, ankete katılan işletmelerin yalnızca %1'inin GenAI aktif uygulamalarına sahip olduğu görülüyor. Şirketler, tedarikçi seçimi konusunda karar almakta güçlük yaşıyor Şirketler, dijital dönüşüm yolculuklarında operasyonlarını en iyi şekilde destekleyebilecek ICT (bilgi ve iİletişim teknolojileri) tedarikçileri seçme konusunda kararlar almakta zorlanıyorlar. Araştırmaya göre, küresel çapta anket katılımcılarının %73'ü, değişen tedarikçi ekosistemini daha iyi anlamaları gerektiğini ifade ediyor. Bu durum, farklı teknoloji sağlayıcıları arasındaki iş birliklerinin giderek daha yaygın hale geldiğini yansıtıyor. Anket katılımcılarının %56'sı ise teknoloji tedarikçilerinin ek iş ortakları hakkında farkındalık eksikliği yaşadıklarını düşünüyor. Farklı kullanım ihtiyaçları, ICT sağlayıcılarını sektör odaklı stratejiler benimsemeye yönlendiriyor Tüm sektörler genelinde, sistem ve süreç optimizasyonu (%40) bir IoT uygulaması olarak ilk sırada gelirken; uzaktan çalışma, eğitim ve iş birliği (%38) 5G tabanlı bir IoT kullanım alanı olarak bunu takip ediyor. Ancak, araştırmaya göre tercih edilen 5G kullanım alanlarına dair sektörler arasında büyük farklılıklar bulunuyor. Örneğin; uzaktan iş birliği konusu, enerji ve finansal hizmetler sektörlerinde öncelikli olurken, kritik altyapı kontrolü otomotiv ve imalat sektörlerinde en üst sırada yer alıyor. Tüketici ve kamu sektörleri için öncelikli 5G kullanım alanı ise sistem optimizasyonu olarak öne çıkıyor. Bu durum, ICT sağlayıcılarının stratejilerini sektör merceğinden ele alması gerektiğine işaret ediyor. Şirketler, maliyet avantajının ötesinde kapsamlı çözümler sunan tedarikçileri tercih ediyor İşletmeler ICT sağlayıcıları için ideal tedarikçi özelliklerini tanımlarken, ölçülebilir iş çıktıları sağlama yeteneğinin (%33) ve güçlü bir iş ortağı ekosistemine erişim sağlama yeteneğinin (%33) ilk sıralarda yer aldığını belirtiyor. Bu özelliklerin, değer bazlı fiyatlandırmanın (yaklaşık %10) önünde yer alması, işletmelerin tedarikçileri değerlendirirken maliyet avantajının ötesine baktığına işaret ediyor. İşletmelerin dijital dönüşüm süreçlerinde çok çeşitli tedarikçi pazarının olduğu bir ortamda, müşterilere sundukları teklifleri güçlendirmek için ICT sağlayıcıları aşağıdaki 5 adımı atabilirler: Sunulan çözümlerin kalitesine odaklanarak firmanın önemli bir iş ortağı olarak konumlandırılması Daha geniş bir yelpazedeki kurumsal müşterilerle etkileşim kurulması Müşterilerin yeni iş modelleri ve teknoloji kombinasyonları hakkında bilgilendirilmesi Tekliflerde ölçeklenebilirlik, güvenlik ve sürdürülebilirlik konularına öncelik verilmesi Sektörlere ve ekosistem ortaklarına odaklanılması EY Türkiye Telekomünikasyon, Medya ve Teknoloji Sektör Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Emre Beşli, ilgili araştırmaya yönelik şu değerlendirmelerde bulundu: "EY Endüstrilerin Geleceği Araştırması‘nın 2025 versiyonunda, işletmelerin dijital dönüşümlerini desteklemek için 5G'den yapay zekâya (AI) ve uç bilişime kadar bir dizi yenilikçi teknolojiyi benimsemesiyle birlikte belli bir aşamaya geldiği ele alınıyor. İşletmeler bu yenilikçi teknolojileri benimsemeye kararlı olsalar da yatırımlarından değer sağlama konusunda bazı zorluklarla karşılaşıyorlar. Temel sorunlar arasında, tedarikçilerin yeteneklerinin ve iş ortağı ekosistemlerinin değer zincirine nasıl entegre olabileceklerinin yeterince anlaşılmaması ve ilgili teknolojilerdeki en son yeniliklere ilişkin farkındalığın düşük olması yer alıyor. Bu durum, bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) tedarikçilerinin, araştırmada belirtilen beş temel adımı atarak “şirketlerin bütünsel iş ortakları” olarak kendilerini yeniden konumlandırmalarının önemine işaret ediyor. Bu yeniden konumlandırma sayesinde ICT tedarikçileri, dijital dönüşüm için yapılan yatırımların uzun vadeli değere dönüşmesi konusunda müşterilerine yardımcı olabilirler.” EY araştırmasının sonuçlarının açıklandığı ve aynı zamanda raporda ele alınan konuların paralelinde teknoloji dünyasındaki gelişmelerin nabzının tutulduğu Mobile World Congress (MWC) 2025’e katılan EY-Parthenon Türkiye Strateji Hizmetleri Lideri Kağan Karamanoğlu ise kongreden gözlemlerini şöyle paylaştı:  “Her yıl dünya genelinden binlerce ziyaretçiyi bir araya getiren, mobil iletişim sektörünün önemli kongrelerinden biri olan MWC, bu sene de iletişim operatörlerinden mobil cihaz üreticilerine, teknoloji sağlayıcılarından endüstri liderlerine kadar sektörün önde gelen temsilcilerini ağırladı ve yenilikçi teknolojilere ev sahipliği yaptı. Kongrede, dünyanın en büyük girişimleri ve teknoloji devi şirketler, yapay zekâ teknolojisi başta olmak üzere en son yenilikleri tanıttı. Yenilikçi teknolojilerin yanı sıra geleceğin teknoloji trendleri de ele alındı. Aynı zamanda, üretken yapay zekâ (GenAI), 5G ve uç bilişim gibi teknolojilerin iş dünyasının geleceğini nasıl şekillendireceğine dair önemli veriler paylaşıldı. EY olarak, MWC’de yer alarak, sektör paydaşlarıyla bir araya gelmekten mutluluk duyduk.”

EY-Parthenon Türkiye'de Üst Düzey Atama Haber

EY-Parthenon Türkiye'de Üst Düzey Atama

Dünya genelinde sektöründe öncü firmalara strateji danışmanlığı hizmetleri sunan EY-Parthenon’un Türkiye’deki organizasyonuna Kağan Karamanoğlu Strateji Hizmetlerinden Sorumlu Şirket Ortağı olarak katıldı. Kağan Karamanoğlu şirketlere kurumsal strateji, büyüme stratejisi, satın alma stratejisi, pazara giriş stratejisi ve yeniden yapılandırma stratejisi gibi birçok alanda profesyonel hizmetler sunan EYP Türkiye bünyesinde göreve başladı.  1999 yılında University of Kent-Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Karamanoğlu, 2000 yılında London School of Economics'te yüksek lisans eğitimini tamamladı. Kariyerine uluslararası bir danışmanlık şirketinde başladıktan sonra 10 yıl boyunca Avrupa, Avrasya, Amerika ve Türkiye'deki firmaların strateji ve dönüşüm projelerinde önemli görevler üstlendi. 2010-2018 yılları arasında ise Telekom sektöründe öncü bir firmada strateji, ürün geliştirme ve iş geliştirme alanlarında liderlik pozisyonunda birçok önemli çalışmaya imza attı. Bu süreçte, yönetim ekibinin bir parçası olarak uluslararası tüketici operasyonlarının kârlı ve sürdürülebilir büyüme hedefleri doğrultusunda yürütülmesine ve geliştirilmesine katkıda bulundu. Yeni görevine başlamadan önce ise 2018-2024 yılları arasında uluslararası bir danışmanlık firmasında Strateji Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı olarak görev alan Kağan Karamanoğlu, EYP Türkiye’nin Strateji Lideri olarak farklı sektörlerdeki şirketlere kurumsal strateji, büyüme stratejisi, pazara giriş stratejisi gibi alanlarda danışmanlık sunacak. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.