Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Gastronomi

Kapsül Haber Ajansı - Gastronomi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gastronomi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

"Dünyanın En İyi Turizm Köyleri 2025” Listesinde Türkiye’den 4 Köy  Haber

"Dünyanın En İyi Turizm Köyleri 2025” Listesinde Türkiye’den 4 Köy 

Türkiye’nin lider seyahat platformu ENUYGUN.com, listeye giren Muğla Akyaka, İzmir Barbaros, Mardin Anıtlı ve Antalya Üçağız köyleri ile Likya Yolu’na dair seyahat ipuçlarını paylaştı. Kültürel mirasın korunması, sürdürülebilirlik ve yerel kalkınmaya katkı gibi kriterlerle hazırlanan UNWTO “En İyi Turizm Köyleri 2025” listesine bu yıl Türkiye’den dört köy girdi. Muğla Akyaka, İzmir Barbaros, Mardin Anıtlı ve Antalya Üçağız köyleri doğal güzellikleri, geleneksel mimarisi, gastronomi ve sürdürülebilir turizm uygulamalarıyla “Dünyanın En İyi Turizm Köyü” unvanını kazandı. Listeye giren köyler, geleneksel mimarileri, doğal dokuları, yerel gastronomileri ve sürdürülebilir turizm uygulamalarıyla uluslararası arenada “En İyi Turizm Köyü” oldu. Harika manzaralara şahit olabileceğiniz Likya Yolu da Time Out Dergisi tarafından "Dünyanın En Güzel Yürüyüş Rotası" seçildi. Türkiye’nin lider seyahat platformu ENUYGUN.com, dünyanın en iyi turizm köyleri arasında yer alan köyler ile dünyanın en güzel yürüyüş rotası seçilen Likya Yolu’nun doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerini paylaştı. Muğla Akyaka: Doğayla İç İçe Eşsiz Köy Dokusu Doğayla barışık köy dokusunun korunduğu, geleneksel çevre dostu mimarisiyle “En İyi Turizm Köyleri” listesine giren Akyaka’da, “Gökova Aşıklar Yolu”nda yürüyüş yapabilir, Azmak Nehri’nde sandalla ya da kanoyla nehirde gezinti yapabilir, nehir kıyısındaki restoranlarda yöresel balık ve mezeleri deneyebilirsiniz. Teknelerle ulaşılabilen, başta Akbük Koyu olmak üzere el değmemiş koylarda denize girip güneşin tadını çıkarabilirsiniz. Tarih ve doğanın birleştiği bir Azmak Kaya Mezarları’nda oyulmuş eski mezarları görebilirsiniz. Gökova Körfezi’nin, Akyaka ve çevresinin panoramik manzarasını sunan Sakartepe Seyir Tepesi’nde de fotoğraf çekebilirsiniz. İzmir Barbaros Köyü: Sanat ve Doğanın Buluşma Noktası Sanat, doğal ve yerel yaşamın birlikte harmanlandığı Barbaros Köyü’nde zeytinlikler arasında yürüyüş yapabilir, sokaklara yerleştirilmiş, köyün karakteristiği haline gelmiş “oyuk” (korkuluk) figürlerini keşfedebilirsiniz. Taş evlerin, renkli sokakların ve köyün sanatla birleşmiş dokusunda fotoğraf çekerek eşsiz kareler yakalayabilirsiniz. Yerel üretim zeytinyağı tadımı, köy kahvaltısı ve doğal ürünleri deneme şansı bulabilirsiniz. Gün batımında köy kahvesinde mola verip, halkla sohbet edebilirsiniz. Zeytinlikler ya da bağ evleri arasında kamp ya da kır temalı otel seçenekleriyle doğayla iç içe bir tatil yapabilirsiniz. Mardin Anıtlı Köyü: Tarih ve İnançla İç İçe Köyde, Mor Sobo Katedrali ve Meryem Ana Kilisesi’ni ziyaret ederek Tur Abdin’in inanç tarihine dokunabilirsiniz. Tarihi kiliseler, taş evler ve panoramik manzaralar eşliğinde fotoğraf çekerek harika kareler yakalayabilirsiniz. Anıtlı/Hah harabeleri arasında gezerek, 4. ve 5. yüzyıldan kalma yapıların kalıntılarını inceleyebilirsiniz. Köy çevresindeki bağlar, bahçeler ve yüksek tepecikler de yürüyüş için ideal. Bölge, zeytinlik ve verimli tarım arazileriyle çevrili olduğu için manzarası da oldukça etkileyici. Yerli halk tarafından yürütülen turistik projelere katılabilir, köyün kalkınmasına doğrudan katkı verecek yerel satış noktalarından el işi ürünler veya yerel gıda ürünleri alabilirsiniz. Antalya Kale Üçağız Köyü: Tarih, Deniz ve Lezzet Bir Arada Kale Üçağız Köyü, mimarisi, zengin tarihi ve manzarasıyla adeta bir masal diyarı. Zeytin ağaçları ve taş evlerle çevrili dar patika yolları, antik kalıntılarıyla ziyaretçilerine hem dinginlik hem gizem yaşatan bir belde. Zamanın yavaş aktığı, sürdürülebilir turizmin somut örneklerinin yaşandığı Üçağız Köyü’nde gün doğumunda limanda kuş cıvıltılarını dinleyebilir, gün batımında da eşsiz manzarayı izleyebilirsiniz. Üçağız limanından kalkan teknelerle Kekova bölgesine düzenlenen turlara katılabilir, su altı kalıntılarını gözlemleyebilir ve masmavi denizin keyfini çıkarabilirsiniz. Üçağız’dan kısa bir yürüyüşle Teimiussa Nekropolisi’ne ulaşılabilir, Likya dönemine ait kaya lahitler ve mezar kalıntıları da keşfedilebilirsiniz. Simena Antik Kenti’ni ziyaret ederek taş lahitleri, kaya mezarlarını, antik tiyatroyu ve Orta Çağ kalesini gezebilirsiniz. Kalede, Kekova Adası ve civar koyların nefes kesen manzaralarına karşı fotoğraf çekebilirsiniz. Yerel restoranlarda deniz mahsulleri, yöresel zeytinyağı ve Akdeniz lezzetlerini deneyebilirsiniz. Likya Yolu: Tarih, Doğa ve Denizle İç İçe Bir Keşif Rotası UNESCO tarafından korumaya alınan birçok arkeolojik alanın içinden geçen Likya Yolu, Fethiye’den başlayarak Antalya’ya uzanan yaklaşık 540 kilometrelik dünyaca ünlü bir keşif hattı. Rota boyunca kayalara oyulmuş Likya mezarlarını, antik kentleri, denize sıfır patikaları, dağ geçitlerini, köy yaşamını ve tarihin binlerce yıl önce bıraktığı izleri iç içe deneyimleyebilirsiniz. Likya Yolu’nun en etkileyici etaplarından biri de “En İyi Turizm Köyleri 2025” listesine giren Kale Üçağız bölgesi. Üçağız, Simena ve Kekova hattı, antik dünyanın batık şehir kalıntılarını, masmavi koylarını ve taş evlerin süslediği tarihi köy dokusunu keşfetmek isteyenler için benzersiz bir durak. Burada yürüyüşe kısa bir mola verip, teknelerle Kekova’ya açılarak su altı kalıntılarını görebilir, Simena Kalesi’ne çıkarak tüm Likya kıyılarını kuşbakışı izleyebilirsiniz.

Japon Şefler Türk Yemeklerini Öğrenerek Mezun Olacak Haber

Japon Şefler Türk Yemeklerini Öğrenerek Mezun Olacak

Türkiye’nin Michelin yıldızlı restoranı TERUAR’ın kurucusu ve şefi Osman Serdaroğlu, Otsuma Women’s Üniversitesi’nde öğrenciler ve akademisyenlere 3 seansta Türk mutfağını anlattı. Türk mutfağının lezzetlerinden menüler hazırladı, Japon öğrencilerin ve akademisyenler Türk menülerine hayran kaldı. Şef Osman Serdaroğlu, Türk orkinosu, zeytinyağı, kuru meyve, baharat, bulgur, nar ekşisi gibi öne çıkan ürünlerimizin kullanıldığı menüleri öğrencilere sundu. Ayrıca bakır cezve ve çaydanlıkla hazırlanan Türk çayı ve Türk kahvesi seremonisi de programa ayrı bir zenginlik kattı. Türk mutfağının önümüzdeki süreçte Otsuma Women’s Üniversitesi ders programına girmesi için Ege İhracatçı Birlikleri ve Üniversite Yönetimi arasındaki görüşmeler olumlu bir zeminde ilerliyor. Uçak: “Japonya’ya gıda ihracatında hedefimiz 1 milyar dolar” Türk gıda ihracatçıları olarak Japonya’ya son 5 yılda ihracatlarını yüzde 75’lik artışla 209 milyon dolardan 367 milyon dolara çıkardıklarını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Otsuma Women’s Üniversitesi’yle yapılan iş birliği sayesinde Türkiye’nin Japonya’ya gıda ihracatının yeni bir atılım göstermesini beklediklerini belirtti. “Türkiye dünyanın gıda ambarı” diyen Uçak, “Japonya’ya meyve sebzeler ve meyve sebze mamullerinden su ürünlerine, kuru meyvelerden hububat bakliyat yağlı tohumlara, odun dışı orman ürünlerinden zeytin ve zeytinyağına geniş bir ürün gamında lezzetler sunuyoruz. Otsuma Women’s Üniversitesi’nde gastronomi okuyan şef adayları bu projeyle Türk mutfağını öğrenerek mezun olacaklar. Türk lezzetlerine profesyonel kariyerlerinde yer verecekler. Ege Bölgesi’nden Japonya’ya 2024 yılında ihracatımız yüzde 42’lik artışla 89 milyon dolardan 126 milyon dolara yükseldi. Türkiye’nin Japonya’ya gıda ürünleri ihracatını orta vadede 1 milyar dolara çıkaracak güzel bir iş birliğini başlattık” diye konuştu. Işık: “Turkish Tastes’te ikinci durak Japonya olacak” Japonya’nın yıllık 80 milyar dolar gıda ürünleri ithal ettiğine dikkati çeken Ege İhracatçı Birlileri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, Otsuma Women’s Üniversitesi’yle iş birliğinin tohumlarının 11-14 Mart 2025 tarihleri arasında düzenlenen Foodex Fuarı’nda atıldığını kaydetti. Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altındaki 6 gıda birliğinin ABD pazarında başarıyla sürdürdüğü Turkish Tastes isimli TURQUALITY Projesi’nde 6. Yıla girdikleri bilgisini veren Işık şöyle devam etti: “Turkish Tastes Projesi’nde başarının altında yatan etkenlerden birisi ABD’li şeflerle ve üniversitelerle yürüttüğümüz ortak projeler oldu. Japonya pazarında da yürüteceğimiz TURQUALITY Projesini sağlam zemine inşa ediyoruz. Japonya’da tek kişilik yaşam ve çalışan çiftlerdeki artış nedeniyle hazır yemeklere yöneliş var. Bu da işlenmiş ve dondurulmuş sebzelere olan talepleri artıyor. Türkiye bu noktada güçlü üreticilere sahip. Ege Bölgesi’nden Japonya’ya ihracatta 2024 yılında kuru meyve sektörümüz 42 milyon dolarlık performansla lider oldu. Hedefimiz Japonya’ya kuru meyve ihracatını orta vadede 100 milyon dolara çıkarmak.” Girit: “Foodex Fuarına 25 yıldır katılıyoruz” Uzakdoğu’nun en büyük gıda fuarı olan Japan Foodex Fuarı’nın Türkiye Milli Katılım Organizasyonunu 25 yıldır Ege İhracatçı Birlikleri’nin yaptığı bilgisini veren Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, her yıl 40’ın üzerinde gıda ihracatçısı Türk firmasının Foodex Fuarı’na katıldığını, Japon tüketicilerin beklentilerine göre üretim kültürünün Türk gıda sektöründe yerleştiğini ifade etti. Türkiye’nin su ürünleri ve hayvansal mamuller ihracatının Japonya’ya 2024 yılında yüzde 121’lik artışla 53 milyon dolardan 118 milyon dolara çıktığını dillendiren Girit, “Japonların milli yiyeceği suşi Türkiye’den ihraç edilen orkinoslarla yapılıyor. Etkinlik süresince Türkiye’nin Michelin yıldızlı restoranı TERUAR’ın kurucusu ve şefi Osman Serdaroğlu, Türk orkinosundan menüler hazırladı. Bu iş birliğinin meyvelerini önümüzdeki yıllarda yiyeceğiz” ifadelerini kullandı. Öztürk: “Japonlar Türk makarnasına hayran” Japon tüketicilerin öncelikli talebinin kaliteli ve sağlıklı gıda olduğunun altını çizen Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, Japon tüketicilerin kaliteli ve sağlıklı gıdaya hak ettiği fiyatı ödediğine vurgu yaptı. Japonların Türk makarnasına yoğun ilgi gösterdiğini paylaşan Öztürk sözlerini şöyle tamamladı; “Japonya’da 2024 yılında 72 milyon dolarlık makarna ihraç ettik. Makarna ihracatında Japonya ikinci büyük pazarımız oldu. Bitkisel yağlar, baharatlar, şekerleme ürünleriyle Japonya’ya 2024 yılında ihracatımızı yüzde 11’lik artışla 95 milyon dolardan 107 milyon dolara yükselttik. Japonya’ya gıda ihracatımızı 1 milyar dolara taşırken, 250 milyon dolarının bizim sektörümüzden olması için çaba göstereceğiz.” Uygun: “Japonya ikinci büyük ihraç pazarımız oldu” Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü olarak üretici olmayan pazarlara odaklandıklarına değinen Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Uygun, Japonya’nın stratejilerinin merkezindeki ülkelerden birisi olduğunu, Japonya’da 90’lı yıllarda 5 bin ton seviyesinde olan zeytinyağı tüketiminin günümüzde 50 bin tona ulaştığını dile getirdi. ABD’de sürdürdükleri Turkish Tastes isimli TURQUALITY Projesi sonrasında Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında ABD’nin payının yüzde 46’ya yükseldiğini söyleyen Uygun, “ABD pazarındaki benzer bir başarıyı Japonya’da tekrarlamak istiyoruz. Japonya mevcut ihracat rakamıyla bizleri umutlandırıyor. Türkiye olarak, 2024/25 sezonunu 50 bin 713 tonluk zeytinyağı ihracatıyla geride bıraktık. Bu ihracatta ABD’den sonra ikinci sırada 22 milyon 511 bin dolarla Japonya yer aldı. Amacımız Japonya’ya zeytinyağı ihracatında yüzde 10 pazar payına ulaşmak” dedi. Gürle: “Baharatlar tüm yemeklere lezzet katıyor” Japon mutfağında baharatların yoğun kullanıldığını ifade eden Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, Türkiye’den baharat ürünleri ihracatında Japonya’nın 4,8 milyon dolarla ön sıralarda yer aldığını, Otsuma Women’s Üniversitesi’yle yapılan iş birliğinin Türk baharatlarının Japon mutfağındaki temsiliyetini artıracağını vurguladı. Defne ve kekikte Türkiye’nin dünya birincisi olduğunu paylaşan Gürle şöyle konuştu: “Türkiye’nin Michelin yıldızlı restoranı TERUAR’ın kurucusu ve şefi Osman Serdaroğlu etkinlik kapsamında Türk mutfağının ve baharatlarının kültürel zenginliğini, pişirme tekniklerini ve gastronomik mirası üniversitenin akademisyen ve öğrencilerine kapsamlı bir şekilde aktardı. Programa Tokyo Ticaret Başmüşavirlerimiz Mukaddes Nur Yılmaz ve Sedat Yıldız, Müşavirliğimiz Uzmanı Mehmet Ayaz katılım sağladı ve bize büyük destek verdiler. Etkinlik boyunca toplamda yaklaşık 80 öğrenci, Türk mutfağını hem teorik hem de uygulamalı olarak deneyimleme fırsatı buldu. Katılımcılardan “Türk mutfağının dünya mutfakları arasındaki güçlü konumunu yeniden fark ettim” ve “Türkiye’yi ziyaret ederek yemekleri yerinde tatmak istiyorum” gibi olumlu geri bildirimler aldık. Türk mutfağına yönelik ilginin belirgin şekilde arttığı gözlemledik.”

Bursa Cantığına Özel Gün Haber

Bursa Cantığına Özel Gün

Sahip olduğu 8500 yıllık tarihi birikimiyle birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve bu sayede çok zengin bir mutfak kültürüne sahip olan Bursa, 35 coğrafi işaret tescil belgeli değeriyle de Anadolu’nun en önemli merkezleri arasında yer alıyor. Gemlik zeytini, Bursa şeftalisi ve Bursa siyah incirinin ardından son olarak Bursa kestane şekerinin de de Avrupa Birliği'nden (AB) coğrafi işaret tescili almasıyla Bursa, gastronominin parlayan yıldızı olmaya devam ediyor. BÜYÜKŞEHİR’DEN BURSA CANTIĞINA DESTEK Bursa Büyükşehir Belediyesi de Bursa'yı zengin yemek kültürü hikayeleriyle Avrupa’nın ve dünyanın önemli gastronomi rotalarından biri yapmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bursalı cantık üreticileri tarafından 22 Kasım’ın ‘Dünya Cantık Günü’ ilan etmesinin ardından Bursa Büyükşehir Belediyesi de harekete geçerek destek oldu. Bursa’nın sembol mutfak ürünlerinden olan cantığın daha fazla tanınmasını amaçlayan Büyükşehir Belediyesi, Orhangazi Parkı’nda vatandaşlara ücretsiz cantık dağıttı. “CANTIĞI, TÜRKİYE’YE VE DÜNYAYA TANITMAMIZ GEREKİYOR” Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de etkinliğe katılarak Bursa’ya has lezzetlerden olan cantığı ve yanında ayranı, vatandaşlara ve turistlere ikram etti. İlk kez cantığın tadına bakan Uzak Doğulu turistler ise lezzetini çok beğendiklerini dile getirdi. Başkan Bozbey ile hatıra fotoğrafı da çektiren turistler, Bursa'nın huzurlu ve mistik havasına hayran kaldıklarını ifade etti. Geçtiğimiz günlerde cantık üreticilerinin kendisini ziyaret ettiğini ve 22 Kasım’ın cantık günü olarak ilan edilmesini istediklerini hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, “Bu güzel düşüncelerinden dolayı ben de kendilerini tebrik ettim. Cantık, Bursa’nın tescilli ürünü. Osmanlı’dan itibaren gelen çok besleyici özelliğe sahip bir ürün ve yemektir. Cantığı, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmamız gerekiyor. 22 Kasım Dünya Cantık Günü ile birlikte cantığı daha geniş kitlelere tanıtacağımıza inanıyorum. Yanında Bursa ayranı da tercih edilmeli. Bursalıları cantığa sahip çıkmaya ve tanıtımına destek olmaya davet ediyoruz” dedi. BURSA, ZENGİN BİR GASTRONOMİ KÜLTÜRÜNE SAHİP Bursa'nın 35 coğrafi işaret tescil belgeli değerinin bulunduğunu ve 4 tanesinin de AB tarafından coğrafi işaret tescili aldığını ifade eden Başkan Mustafa Bozbey, Bursa’nın çok zengin bir gastronomi kültürüne sahip olduğunu dile getirdi. Geleneksel hale getirilen Bursa Gastronomi Festivali’nin her geçen sene daha fazla ilgi gördüğünü anlatan Başkan Mustafa Bozbey, “Bursa gastronomisini tüm Türkiye’nin ve dünyanın bilmesini ve öğrenmesini istiyoruz. Ürün çeşitliliği bakımından çok geniş bir alana hitap edebiliyoruz” diye konuştu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Gastromasa İstanbul, 10. Kez Türkiye ve Dünya Gastronomisi   Arasında Köprü Oldu Haber

Gastromasa İstanbul, 10. Kez Türkiye ve Dünya Gastronomisi Arasında Köprü Oldu

“Stories of 10 Years – 10 Yılın Hikâyeleri” temasıyla düzenlenen etkinlik, gastronomideki mirası, yaratıcılığı ve geleceğin vizyonunu ele alarak sektörde yeni bir dönüm noktası yarattı. 6–7 Kasım 2025 tarihlerinde gerçekleşen Gastromasa İstanbul Uluslararası Gastronomi Konferansı & Fuarı, gastronomi dünyasının en önemli isimlerini buluşturarak unutulmaz bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Stories of 10 Years” teması doğrultusunda, dünya mutfaklarının önde gelen temsilcileri, gastronomik mirasın geleceğe taşınmasındaki rolünü ve son 10 yılda gastronominin geçirdiği dönüşümü ele aldı. 10. Yılda Rekor Katılım ve Uluslararası Buluşma Bu yıl da 17 bin ziyaretçiyi aşkın gastronomi, turizm ve ağırlama sektörlerinin profesyonellerinin, gastronomi tutkununun ilgiyle takip ettiği Gastromasa, icat edilen fikirler, paylaşılan deneyimler ve uluslararası etkileşimle benzersiz bir gastronomi ekosistemi sundu ve rekor katılımla tamamlandı. Açılış konuşmalarını İstanbul Vali Yardımcısı Sayın Hasan Gözen, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin, Sözen Group CEO’su & Gastromasa Kurucusu Sayın Gökmen Sözen, İTO Yönetim Kurulu Üyesi Sn. Bahadır Yaşık, Türk Mutfağı Araştırmacısı ve Şef Sayın Vedat Başaran, ETÜDER Başkanı Sayın Melih Şahinöz ve Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Hamit Baykal gerçekleştirdi. Sözen Group CEO’su ve Gastromasa Kurucusu Gökmen Sözen, konuşmasında şunları söyledi: “12 yıl önce başladığımız bu yolculuk, bugün Türkiye’yi uluslararası gastronomi dünyasında güçlü bir marka haline getirdi. İstanbul ve Londra’daki etkinliklerle birlikte Gastromasa artık dünya çapında bir kongreye dönüştü ve tam 10 yıldır Türkiye ve dünya arasında güçlü bir köprü kuruyor. Bu yıl, beş kıtadan gelen 60’tan fazla dünyaca ünlü şef; 20'den fazla barista, sommelier ve miksolojist; 350’yi aşkın konuşmacı, sektörün lider yatırımcıları ve markaları ile birçok değerli STK bizimle. Onların katkılarıyla, Türkiye’nin kültürel kimliğini gastronomi aracılığıyla dünyaya anlatan yolculuğumuzu iki gün sürecek panellerle sizlerle paylaşacağız. Gastromasa bugün Gastromasa bir fikir platformu, bir ekosistem. Artık sadece bir gün konuşmuyoruz; veri üretiyor, ortaklıklar kuruyor, genç yeteneklere alan açıyoruz. Gastromasa’nın yanı sıra; Gault&Millau’yu Türkiye’ye kazandırdık ve şu anda on şehirde faaliyet gösteriyor. Nisan 2025’te Salon du Chocolat’ın ilk edisyonunu gerçekleştirdik ve şimdi sıra 2026’da ikinci edisyonunda. 2026 yılında dünyanın en büyük gastronomi şehir festivali olan “Taste of Istanbul” etkinliği yine Sözen Group ile İstanbul’da düzenlenecek. Ayrıca; 2024 yılında ilk kez düzenlenen Gastromasa London, Avrupa’nın önde gelen gastronomi merkezlerinden biri olan Londra’da büyük ilgi gördü. Şimdi ise hedefimiz Londra’yı devam ettirirken; Dubai’de ve dünyanın birçok noktasında Gastromasa ile köprü oluşturmak. Sözen Group olarak gastronomi ve ağırlama sektörünün nabzını tutmak için neredeyse her yıl bambaşka, yeni projelerle sizlerin karşısında olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Etkinlikte İstanbul Vali Yardımcısı Hasan Gözen, “İstanbul’un yalnızca kültürlerin değil, aynı zamanda lezzetlerin de kesişim noktası olduğunu düşünüyorum. Bu şehrin zengin gastronomi mirasını, Osmanlı mutfağından günümüze uzanan bir estetik ve paylaşım kültürü olarak görüyorum.İstanbul’un gastronomi alanında küresel standartları belirleyen bir şehir olma yolunda emin adımlarla ilerlediğine inanıyor ve bu başarıların devamını diliyorum.” sözleriyle Türkiye’nin gastronomi vizyonuna vurgu yaptı. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise “Gökmen Sözen’e on yıllık emeği ve bu güçlü Anadolu hikayesi için teşekkür ediyorum. Türkiye’nin gastronomideki algısının olumlu olduğunu, ancak “olgusal” alanda daha fazla gelişmemiz gerektiğini düşünüyorum. Gastronomi liseleri, bölümler, şehir sermayesi ve Anadolu irfanı bize güçlü bir temel oluşturuyor. Gastronomi sadece mutfak sanatı değildir; “tohumdan tabağa uzanan bir ekosistem”dir, aynı zamanda bir “yeşil ekonomi”dir. Yapay zekâ ve tasarım çağında rekabet artık bu unsurlar üzerinden şekilleniyor.” Dünya Gastronomi Sahnesinin Dev İsimleri Aynı Sahnede! Bu yıl beş kıtadan 60’tan fazla dünyaca ünlü şef, yüzlerce konuşmacı, yatırımcı ve marka İstanbul’da bir araya geldi. Gault&Millau ödüllü ve üç Michelin yıldızlı Emmanuel Renaut, üç Michelin yıldızlı Julien Royer, Gault&Millau şapkalı ve üç Michelin yıldızlı Marco Müller, The World’s 50 Best Restaurants 2024 listesinde ‘Dünyanın En İyi Restoranı’ unvanını kazanan üç Michelin yıldızlı Disfrutar’ın Kurucu Ortağı Oriol Castro, üç Michelin yıldızlı Ángel León, iki Michelin yıldızlı Andoni Luis Aduriz, üç Michelin yıldızlı Ana Roš, Michelin yıldızlı Albert Adrià, üç Michelin yıldızlı Simon Rogan, iki kez The Best Chef Awards tarafından Dünyanın En İyi Pasta Şefi seçilen Antonio Bachour, iki Michelin yıldızlı Diego Guerrero, “The World’s 50 Best Restaurants tarafından 2023’te Dünyanın En İyi Restoranı seçilen Central’ın Şefi Virgilio Martínez, Gault & Millau şapkalı ve üç Michelin yıldızlı Christian Le Squer, iki Michelin yıldızlı Jorge Vallejo, üç Michelin yıldızlı Torres Brothers, The World’s 50 Best Restaurants 2025 tarafından Dünyanın En İyi Restoranı Seçilen Maido’nun Şefi Mitsuharu Tsumura, iki Michelin yıldızlı Jeremy Chan, Gault&Millau şapkalı ve iki Michelin yıldızlı René Frank, üç Michelin yıldızlı ve The World’s 50 Best Restaurants tarafından 2012’de Dünyanın En İyi Kadın Şefi seçilen Elena Arzak, Uluslararası Gastronomi Akademisi tarafından iki kez ‘Dünyanın En İyi Pastry Şefi’ seçilen Paco Torreblanca, efsanevi Bernachon ailesinin üçüncü kuşak temsilcisi Philippe Bernachon, The Connaught Bar’ın yaratıcı Miksolojisti Giorgio Bargiani, Gault&Millau şapkalı ve Michelin yıldızlı Maksut Aşkar ve Gault&Millau Türkiye şapkalı ve iki Michelin yıldızlı Fatih Tutak gibi dünyaca ünlü şefler ve pastry şefleri, sommelierler ve miksolojistler, turizm ve ağırlama sektörünün önemli yatırımcıları ve profesyonelleri, fikir önderleri, ulusal ve uluslararası markalar 10. kez Gastromasa’da bir araya geldi. Global Partnerlik İş Birlikleri Gastromasa kapsamında bu yıl da Gastromasa Pastry, Gastromasa Hospitality ve Gastromasa Bar bölümleri yoğun ilgi gördü; alanında uzman yerli ve yabancı konuşmacılar sektöre yön veren sunumlar gerçekleştirdi. Etkinliğin Resmi Havayolu Partneri Türk Hava Yolları olurken; Ana Partnerler Altınmarka, Coca-Cola ve Metro; Hijyen Partneri Selpak Professional; Gold Partnerler Kozoliv, Özmen Un, Unilever Professional, Pınar, Galeri Kristal, Chef Seasons ve Etüder; Profesyonel Mutfak Partneri Öztiryakiler; Sofra Üstü Ekipman Partneri Bonna; Teknoloji Partnerleri Culinarist, Kerzz ve Resfor; Catering Partneri Sofra/Compass; Konaklama Partnerleri The Stay, The Peninsula İstanbul, Swissôtel The Bosphorus İstanbul, Aliee İstanbul, Rixos Tersane İstanbul, Raffles İstanbul, Fairmont Quasar İstanbul, Shangri-La İstanbul, Marriott Executive Apartments, Avantgarde Refined Caves of Cappadocia, Museum Hotel, Argos in Cappadocia, Innova Sultanahmet İstanbul oldu. Gala Partneri Rahmi Koç Müzesi; Akşam Yemeği Partnerleri; TURK by Fatih Tutak, Neolokal, Mikla, Seraf; Medya Partnerleri Foodinlife, Gault&Millau Türkiye, Salon du Chocolat, Food and Travel; İletişim Partneri Effect Burson; Üniforma Partneri White Uniform; Oturum Partnerleri HİB, Altınmarka, Bonna, Callebaut, Chef Seasons, Doğanay, Ingredy, Jumbo, Kafessiz Türkiye, Kütahya Porselen, Nesos, Özmen Un, Öztiryakiler, Pernod Ricard Türkiye, Resfor, Ruins, Shark Ninja, Unilever Food Solutions, Galeri Kristal, The Stay, GISP ve Marriott Executive Apartments olarak yer aldı. Diğer Katılımcı Firmalar; AccoLink, Arslan, Arzum, Ayvalık Belediyesi, Barilla, Bivero, California Walnuts, Callebaut, Cambro, CarrefourSA, Çayista, Deliziya, Denebi Çerez, Doğanay, Dovital, Eker, EkolFood, Erenil, Erüst, Fasdat, Frenox, Everything for Kitchen, Füme Ustası, Galez, Gastropartner, Gusto, İçim, Hausbrandt, Heinz, HİB, Horeca Concept, ID Fine, Karaköy Güllüoğlu, İmpeks, Hotel Restaurant, İnterni, Kahvaltı Dünyası, Kemal Özcan, Koza Gıda, Kroom, L’arenda, Lente, Lezita, Lipton, Marmara Seafood, MatGusto, Migros, Napoli Antica, Neomezura, Özmermer Un, Pepsico, Perinthos, Porland, Proverse, Redbull, Roasting Works, Robot Coupe, Segafredo, Fresh Breath, Samixir, SMR, Spicy Seoul, Sunar, Turkish Culinary Academy, Thermomix, Tork, Turco Truffle, Turyağ, Unilever Food Solutions, Papatya Design Furniture, USA Rice, Vanova, Veliche, Venado, WP Selection, Yenigün, Yemek, Zambo, Zwilling; Etkinlik, HİB, ETÜDER, TURYİD, TÜROB, TÜROFED, TUSİD, AKTOB, GPD, TAFED, Chaîne des Rôtisseurs gibi önemli kurum ve kuruluşların destekleriyle gerçekleştirildi. 60’dan Fazla Uluslararası Yıldız İsim Etkinliğe; Gault&Millau şapkalı ve Michelin yıldızlı şeflerden ödüllü pastacılara, dünyaca ünlü sommelierlerden miksoloji uzmanlarına kadar beş kıtadan 60’ın üzerinde uluslararası gastronomi yıldızı katıldı. Şefler; kariyer hikâyelerini, miraslarının köklerini, menü gelişim süreçlerini ve gastronominin geleceğine ışık tutan yaklaşımlarını paylaştılar. Gastromasa’nın bünyesinde gerçekleşen Gastromasa Pastry, Gastromasa Hospitality ve Gastromasa Bar alanlarında düzenlenen paneller, workshop’lar ve deneyim alanları yoğun ilgi gördü. Katılımcılar hem Türkiye’den hem dünyadan birçok markanın inovatif ürünleriyle buluştu. Gastronomide Geleceğe Yön Veren Gündem Sektörde sürdürülebilirlik, gastronomi mirası, menü inovasyonu, turizm & ağırlama trendleri ve yeni nesil gastronomi vizyonları etkinlik süresince detaylı şekilde ele alındı. Etkinlik, Türkiye’nin gastronomi sektöründe global ölçekteki konumunu daha da güçlendirdi. Ulusal ve uluslararası basının yoğun ilgi gösterdiği X. Uluslararası Gastromasa Gastronomi Konferansı, gastronomi profesyonellerinin güçlü katılımı ile tamamlandı. Türkiye’nin mutfak kültürünün gücünü ve uluslararası vizyonunu bir kez daha ortaya koyan Gastromasa, önümüzdeki yıllarda da global gastronomiye yön vermeye devam edecek. 6 Kasım Akşamı Ünlü Şefler ve Gastronomi Profesyonelleri Gala Kokteylinde Buluştu “Stories of 10 Years” temasıyla 10. yılını kutlayan Gastromasa İstanbul, 6 Kasım akşamı Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen görkemli Gala Kokteyli ile unutulmaz anlara ev sahipliği yaptı. Dünyaca ünlü şefler, gastronomi profesyonelleri ve ağırlama sektörünün önde gelen isimleri bu özel gecede bir araya geldi. On yılın deneyiminin kutlandığı bu özel gecede, misafirlere gastronomik bir şölen ve eşsiz bir müzik ziyafeti sunuldu. Trio şovu ve 3D Çiçekli Tablo Gösterisi ile başlayan özel gece; Sözen Group CEO’su ve Gastromasa Kurucusu Gökmen Sözen’in etkileyici açılış konuşmasıyla devam etti. Keman Virtüözü Pierpaolo Foti’nin büyüleyici performansının ardından gerçekleşen Gastromasa 10. Yıl Dönümü Konuşmaları ve Solanch De La Rosa’nın enerjik sahnesiyle gece renk kazandı. Etkinlik, DJ Thai’nin ritimleriyle coşkulu bir kapanışla sona erdi. Kapadokya'da Gastronomi Dolu İki Gün Gastromasa 2025 öncesi, konferansa katılacak şefler Sözen Group organizasyonuyla 3-4 Kasım tarihlerinde Kapadokya'da ağırlandı. Argos Hotel, Avantgarde Refined Caves of Cappadocia ve Museum Hotel'de konaklayan misafirler, otellerin yemek davetlerinde buluştu. Argos Hotel içerisinde konumlanan ve danışmanlığını Ömür Akkor'un yaptığı Nahita Restaurant; Avantgarde Refined Caves of Cappadocia içerisinde konumlanan ACE Restaurant ve Museum Hotel içerisinde konumlanan Lil'a Restaurant, Gastromasa davetlilerine özel hazırladıkları eşsiz menülerle şeflerin unutulmaz iki gün geçirmesini sağladı. Şefler ayrıca Ürgüp ve Göreme turlarıyla şehrin tarihi dokusuyla tanışma şansı yakaladı. Konuklar, iki günlük davetin ardından Gastromasa 2025 için İstanbul'a doğru yola çıktı.

TÜRSAB’da Dönüşüm Zamanı Haber

TÜRSAB’da Dönüşüm Zamanı

“Sömestir Tatili Yedi Ayrı Bölgede Ayrı Ayrı Planlanmalı” Aylin Özsavaş, sömestir tatilinin ülke genelinde aynı tarihlerde uygulanmasının kış turizmini olumsuz etkilediğini belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bugün sömestir tatili tüm ülkede aynı tarihlerde uygulanıyor. Oysa Türkiye’nin yedi bölgesi de farklı iklim ve turizm özelliklerine sahip. Bu tatilin bölgesel takvimlerle planlanması gerekiyor. Her bölgeye göre ayrı bir sömestir takvimi belirlenirse, bu dönem iki aya kadar yayılabilir. Böylece hem yoğunluk azalır hem de herkes daha uygun koşullarda tatile erişebilir. Turizm sadece belli bir kesimin değil, her vatandaşın erişebileceği bir alan olmalıdır.” Özsavaş, bu düzenlemenin hem turizm işletmelerine nefes aldıracağını hem de yerel ekonomilerin canlanmasına katkı sağlayacağını ifade etti. “Türkiye’de kış turizmi potansiyelinin yalnızca yüzde 30’u kullanılabiliyor. Bölgesel takvim modeliyle bu oran kısa sürede iki katına çıkabilir,” dedi. “Kış Turizmini Kayak Merkezleriyle Sınırlamamalıyız” Türkiye’nin dört mevsime yayılan bir turizm anlayışına geçmesi gerektiğini vurgulayan Özsavaş, kış turizminin ise kendi sezonu içinde çeşitlendirilmesi gerektiğini söyledi: “Kış turizmini sadece kayak merkezleriyle sınırlamamalıyız. Gastronomi, kültür rotaları, termal tesisler ve doğa yürüyüşleriyle kış dönemini zenginleştirebiliriz. Ayrıca genç turistleri çekmek için kar festivalleri, gece kayağı ve kültürle harmanlanmış rotalar gibi yenilikçi konseptler hayata geçirilmelidir.” “Sadece Söylemde Kalmayacağız, Somut Adımlarla Sahada Olacağız” Sürdürülebilir turizm vizyonunun yalnızca çevre duyarlılığıyla sınırlı olmadığını belirten Özsavaş, bu anlayışın sosyal ve ekonomik boyutlarını da içeren bir bütünlük taşıması gerektiğini ifade etti: “Sürdürülebilirlik yalnızca çevreyle ilgili bir kavram değil; aynı zamanda ekonomik adalet ve toplumsal dengeyle ilgilidir. Biz bu konuyu söylemde bırakmayacağız, proje bazlı somut adımlarla sahada hayata geçireceğiz.” Özsavaş, yerel üreticileri ve turizm paydaşlarını destekleyen, bölgesel kalkınmayı önceleyen bir model oluşturacaklarını vurguladı. “Küçük işletmelerin ve yerel üreticilerin turizm zincirine entegre edilmesi, sürdürülebilir turizmin en güçlü halkasıdır,” dedi. “TÜRSAB’da Dönüşüm Zamanı” TÜRSAB’ın yeni dönemde dijitalleşme, yerel kalkınma ve genç girişimciliğe odaklanması gerektiğini belirten Özsavaş, vizyonunu şu sözlerle özetledi: “TÜRSAB’ın geleceğini birlikte inşa edeceğiz. Dijitalleşen, kapsayıcı, çevreye duyarlı ve yerel değerleri koruyan bir turizm anlayışıyla sahada olacağız. Kış turizmi, sadece birkaç merkezde değil, Türkiye’nin dört bir yanında, kendi sezonu içinde çok daha geniş bir kitleye ulaşabilmelidir. Biz bu dönüşüm için hazırız.”

Ünlü Şef Danilo Zanna, 4.Uluslararası Tarsus Festivali’nde İlgi Odağı Oldu Haber

Ünlü Şef Danilo Zanna, 4.Uluslararası Tarsus Festivali’nde İlgi Odağı Oldu

Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin ‘4. Uluslararası Tarsus Festivali’, bu yıl gastronomi tutkunlarını ünlü şeflerle buluşturdu. Festivalin son gününde ünlü İtalyan Şef Danilo Zanna’nın ‘Türkiye’ye Geliş, Ünlü Olma Serüveni ve Yemekle Olan Hayatı’ konu başlıklı söyleşisi ve MasterChefler Ezgi Yıldırım ile Muratcan Sural’ın ‘Tahinli Mini Lavaş, Tandır, Sarı Ulak Zeytin Salatası, Tarsus Beyazı Sos’ Gastronomi Show’u katılımcılardan büyük ilgi gördü. Ünlü İtalyan Şef Danilo’dan samimi ve keyifli bir söyleşi Ünlü İtalyan Şef Danilo Zanna, Tarsus Müzesi’nde gerçekleştirdiği ‘Türkiye’ye Geliş, Ünlü Olma Serüveni ve Yemekle Olan Hayatı’ konu başlıklı söyleşisinde, hem kariyer yolculuğunu hem de Türk mutfağına olan ilgisini ve sevgisini katılımcılarla paylaştı. Renkli kişiliği ve samimi anlatımıyla büyük ilgi gören Zanna, Türkiye’ye geliş sürecinden, ilk televizyon programı deneyiminden ve Türkçe’yi öğrenirken yaşadığı komik anılardan söz etti. İtalyan ve Türk mutfağının benzerliklerini anlatan Zanna, yemek yapmanın ve mutfakta olmanın kendisini için bir tutku olduğunu kaydetti. Zanna, söyleşi boyunca katılımcıların merak ettiği soruları da yanıtladı. Danilo Zanna: “Tarsus inci gibi bir yer” Söyleşi sonunda Tarsus ve Uluslararası Tarsus Festivali ile ilgili de konuşan Zanna, “Tarsus inci gibi bir yer ama bence Türkiye’de özellikle gastronomi konusunda yeteri kadar keşfedilmemiş yerlerden biri. Tarsus’un kendini tanıtabilmesi için yeteri kadar hem yemeği hem de kültürü var” dedi. Festival için teşekkürlerini de ileten Zanna, “Bu organizasyonu düzenleyen Büyükşehir Belediye Başkanımıza ve emeği geçenlere, beni davet ettiği için teşekkür ederim. Biz, özellikle bu güzel festivalden sonra Tarsus’un güzelliğini, gastronomisini ve sıcaklığını anlatmaya devam edeceğiz” diye belirtti. “Festival mükemmel geçiyor” 14 yaşındaki Abdullah Sımsıkı da Danilo Zanna hayranı gençlerden. Sımsıkı, hem festivali hem de söyleşiyi değerlendirerek, “Festivalimizin 3. günü de yine mükemmel geçiyor. Hayranları olarak Danilo Zanna’yı dinlemeye geldik. Gayet samimiydi. Festival de gayet iyi. Festivalin her noktası şenlik alanı gibi. Adım attığımız her yerde mutlu oluyoruz” dedi. Danilo Zanna’nın minik hayranlarından Deniz Bilge Şanlı ise “Bana göre ortam çok güzel. Danilo Zanna’yı programdan izliyorum. Mersin’e gelmesi, Tarsus’u ziyaret etmesi ve yemeklerimizi yemesi bence iyi bir şey” diye konuştu. MasterChefler Yıldırım ve Sural, Gastronomi Show ile hem gözleri hem de damakları doyurdu Festival kapsamında St. Paul Meydanı’nda MasterChefler Ezgi Yıldırım ve Muratcan Sural tarafından ‘Tahinli Mini Lavaş, Tandır, Sarı Ulak Zeytin Salatası, Tarsus Beyazı Sos’ Gastronomi Show’u yapıldı. MasterChef’ler Yıldırım ve Sural, Tarsus’ta müthiş bir misafirperverlikle karşılaştıklarını ve festivalin de mükemmel geçtiğini kaydettiler. Kentin her noktasında birbirinden farklı çok güzel etkinliklere şahit olduklarını ifade eden MasterChef’ler, Tarsuslulara bu güzel misafirperverlikleri için teşekkür ettiler ve Tarsus’un lezzetlerini çok beğendiklerini anlatarak, Tarsus’ta bulunmaktan dolayı duydukları memnuniyeti ifade ettiler. Tarsus’a özgü olan lezzetleri harmanlayarak ortaya enfes bir tat çıkaran şefler, Gastronomi Show’u hem sohbetleri hem de ortaya çıkardıkları lezzetler ile adeta şenlendirdiler. Katılımcıların sorularına da yanıt veren şefler, mutfağa girdiklerinde hangi lezzeti nasıl ortaya çıkarmak için farklı teknikleri nasıl kullandıklarını katılımcılarla paylaştılar. MasterChef’lerden festivale tam not MasterChefler Ezgi Yıldırım Gastronomi Show’un ardından yaptığı değerlendirmede; “Festivalin ilk 3’üne katılmadığım için, ‘Neden daha önce gelmemişim, görmemişim ve katılma şansı bulamamışım?’ diye esef duyuyorum. İnanılmaz profesyonel, çok doğru çizgide yürüyen bir iş. Sadece gastronomi ayağı olmayan, bir yanda festival alanlarının ve pazarların kurulduğu, halayların çekildiği, konserlerin düzenlendiği nefis bir iş. Bu kadar profesyonel bir organizasyonu Tarsus’a kazandırdığı için Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Vahap Bey’e son derece teşekkür ediyorum. Eşi Meral Hanım’dan kadın kooperatiflerine desteklerini dinledik ve iyice duygularım kabardı. Burada olduğum için mutluyum” dedi. Ortaya çıkardıkları yemek hakkında da bilgiler veren Yıldırım, “Çok bilindik bir lezzeti farklı ürünlerle harmanlamış olduk. Burada olduğumuza da değdi diye düşünüyoruz. Böyle bir organizasyonda sahnede olmak büyük bir gururdu” diye belirtti. MasterChef Muratcan Sural da, festivalde bulunmaktan dolayı duydukları gururu ifade ederek, “Öncelikle Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bizi buraya davet etmesi ve böyle bir organizasyon düzenlemesi çok kıymetli. Bu etkinliklerin 14, 24, 34… diye ilerlemesini temenni ediyoruz. Tarsus’a geldik, yemek pişirdik, insanlar bizi televizyonda izledikten sonra yaptığım yemekleri burada da tatmış oldular. Bizim için bu tarif edilemez bir duygu” dedi ve emeği geçenlere teşekkürlerini iletti. Gastronomi Show katılımcıları memnun etti Gastronomi Show’u izleyen yurttaşlardan Şengül Tire, “Festival çok güzeldi, MasterChef’lerin yaptığı yemek de enfesti. Tadına baktım çok güzeldi. Değişik bir tattı ve çok hoşuma gitti. Büyükşehir Belediye Başkanımız bu festivali lütfen her yıl düzenlesin. Ben geçen sene katılamamıştım, bu sene katıldım çok sevdim” dedi. Yurttaşlardan Belda Çalıcı ise festivali çok beğendiğinden ve çok büyük bir emek örneği olduğundan söz ederek, “Bu sene insanların ilgisi her zamankinden daha çoktu. Çok memnun kaldık, umarım her sene bu şekilde devam eder. Biz Tarsuslular olarak çok memnun kaldık” diye belirtti. Dr. Ayşegül Çoruhlu: “Uzun ömrün sırrı sağlıklı yaşamın süresini uzatmakta” 4. Uluslararası Tarsus Festivali’nin son gününde düzenlenen ‘Sağlıklı Yaşamın Yeni Başlığı: Longevity’ başlıklı söyleşide ise Antiaging ve Biyokimya Uzmanı Dr. Ayşegül Çoruhlu, katılımcılara sağlıklı ve uzun yaşamın ipuçlarını anlattı. Çoruhlu, ömrü uzatmanın değil, sağlıklı kalınan dönemi uzatmanın önemine dikkat çekerek, yatay ilerleyen ve yüksek pikler yapmayan kan şekeri değerinin bunu mümkün kıldığını belirtti. Dr. Ayşegül Çoruhlu, uzun yaşamın sadece genlerle değil, yaşam tarzıyla önemli ölçüde şekillendiğini belirterek, “Yaşam alışkanlıklarımız içinde fiziksel olanı düzeltmek daha kolaydır. Günü ikiye bölmek, sabah ve gündüz saatlerinde hareket etmek, akşamları ise dinlenmeye ve uykuya ayırmak modern yaşamın kurtarıcısı olabilir. Yeme ve içmenin zamanı gündüz saatleridir; özellikle saat 17.00 sonrasını daha erken yatağa giderek sabaha kadar kendimiz için daha kutsal bir zaman ilan edip yemeksiz, erken uyuyan, dinlenen ve stresi azaltmaya çalışan bir model olmalıyız. Şu anki modern yaşam ancak böyle kurtarabilir” ifadelerini kullandı. ‘Longevity’ kavramını açıklayan Çoruhlu, bu yaklaşımın yalnızca hastalıkları önleme değil, sağlıklı bir bedeni daha da ileriye taşıma bilimi olduğunu söyleyerek, “Longevity diyor ki; iyiyken bile kendini bırakma. 90’a kadar yaşayacak genlerimiz var ama önemli olan 70’ten 90’a kadar teklemeden yaşamak. Yani ömrü öteleyelim ama sağlıklı kısmı uzatmak asıl hedefimiz olmalı. Sağlıklı olduğumuz zaman da performansımızı hem fiziksel hem mental artıralım. Aslında Longevity, ‘cep telefonunun bir üst modeli olmak ister misin?’ demek” dedi. “Festivallerde gerçekleştirilen söyleşiler farkındalık için çok etkili” Festivallerde, bireylerin uzman kişilerle yüz yüze gelme şansı bularak doğru bilgiye ulaşabilme konusunda fırsat bulduğunu söyleyen Çoruhlu, toplumun medya aracılığıyla pek çok konuda bilgiye erişmesine karşın yanlış bilgilere de maruz kalabildiğine dikkat çekerek, yerel etkinliklerde gerçekleştirilen söyleşilerin bu konuda önemli bir farkındalık sağladığını kaydetti. Tarsus Festivali’nde de katılımcıların sağlık konusundaki ilgili yaklaşımından memnun kaldığının dile getiren Çoruhlu, “Bu tür yerel etkinlikler, insanları hem bir araya getiriyor hem de doğrudan iletişim kurma imkânı sağlıyor. Belki sosyal medyada milyonlar izliyor ama söyleşilerde bir kişinin kafasında sohbetle bir ışık yanabiliyor ve uzman kişiyle doğrudan temas kurabildiği için merakını giderebiliyor. Belediyelerin bu tür farkındalık çalışmalarını çok kıymetli buluyorum” diye konuştu.

4. Uluslararası Tarsus Festivali Büyük Bir Coşkuya Sahne Oldu Haber

4. Uluslararası Tarsus Festivali Büyük Bir Coşkuya Sahne Oldu

Tarihi ve kültürel dokusuyla öne çıkan Tarsus, festival süresince kültür, sanat, gastronomi ve eğlence dolu anlara ev sahipliği yaptı. Kentin farklı noktalarında kurulan sahne ve etkinlik alanlarında dans gösterileri, konserler, tiyatrolar, atölyeler ve söyleşiler yoğun ilgi gördü. Tarsus’un yöresel lezzetleri de gastronomi etkinlikleriyle tanıtıldı. Her yaştan vatandaşın coşkuyla katıldığı festival, kentin kültürel kimliğini güçlendirerek bölgeye hareketlilik kazandırdı. Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 4.’sü düzenlenen ‘Uluslararası Tarsus Festivali’, 3 gün süren dolu dolu etkinliklerin ardından renkli görüntülerle sona erdi. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan kadim kent Tarsus, 3 gün boyunca kültür, sanat ve eğlence dolu anlara tanıklık etti. Büyükşehir Belediyesi Kültür, Sanat ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı koordinesinde gerçekleştirilen festival, her yaştan vatandaşın katılımıyla büyük bir coşku içinde tamamlandı. Tarsus bu yıl da festivale doydu Festivalde; gastronomiden dans gösterilerine, söyleşilerden konserlere, atölyelerden çok çeşitli stantlara kadar birçok farklı etkinlik katılımcılarla buluştu. Sabah saatlerinden itibaren başlayan programlarda, kentin dört bir yanında kurulan sahneler ve etkinlik alanları dolup taştı. Sabah saatlerinden itibaren başlayan programlarda, kentin dört bir yanında kurulan sahneler ve etkinlik alanları dolup taştı. Kent meydanlarında ve tarihi sokaklarda sahne alan yerli ve yabancı dans grupları, geleneksel müzikler eşliğinde izleyenlere görsel bir şölen sundu. Yüzlerce dansçının sergilediği gösteriler Tarsus’u adeta bir karnaval alanına dönüştürdü. Yaş gruplarına göre düzenlenen atölye çalışmaları, çocuklar ve gençlerden büyük ilgi gördü. Gastronomi etkinliklerinde Tarsus’un kendine özgü lezzetleri tanıtılırken, kültür, sanat, sağlık ve edebiyat söyleşilerinde katılımcılar alanında uzman isimlerle bir araya geldi. Tarsus’un tarih kokan atmosferinde gerçekleşen festival, hem kent sakinlerine hem de çevre illerden gelen ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşattı. Festivalin eğlenceli ruhu katılımcıların yüzüne yansıdı Tarsus Festivali’nin küçükten büyüğe herkese hitap ettiğini söyleyen vatandaşlardan Duran Eren, “Çocuklar için güzel olduğunu düşünüyorum. Bizim için de değişiklik oldu. Şehre renk kattı” dedi. Festivalin uluslararası olmasından dolayı kentin tanıtımına katkı sunduğunu belirten Yürü Uçan, “Çok daha başarılarını bekliyoruz başkanımızın, zaten çok çalışkan. İlçede karnaval havası esti. Çok mutluyuz” diye konuştu. Etkinliklerine kızıyla birlikte katılan Semra Sakin, “Dolu dolu geçti. Kızımla birlikte çok eğlendik. Çok güzel zaman geçirdik. Düzenleyen ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Her şeyiyle çok çeşitlilik vardı” ifadelerine yer verdi. Vatandaşlardan Recep Topuz, “Gerçekten muhteşem. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Çok güzel vakit geçirdik. Bu festivalde toprakta tarih, sofrada tat, sokakta neşe oldu” dedi. Üretici Kadın Stantlarında yer alan Handan Sorgucu, “Festivalimiz çok güzel ve dolu dolu geçti. Bu etkinlikler için Sayın Vahap Seçer’e çok teşekkür ediyoruz. Satışlarımız çok arttı. Çünkü çok büyük bir kalabalık vardı. Festivalin her zaman devamını diliyoruz” dedi. Üretici kadınlardan Mehtap Güneş ise yıllardır festivale katıldığını ifade ederek, “Geçen sene ve bu sene tavan yaptı. Her şey mükemmel. Mersin Büyükşehir mükemmel bir organizasyon yaptı. Bütün Tarsus çok mutlu. Biz üreticiler çok mutluyuz. Harika günler geçirdik. Çok güzel satışlarımız oldu. Çocuklarımız da çok eğlendi” diye konuştu. Çocuklar eğlenceli günler geçirdi Miniklerden Neva Çimen, “Tarsus Festivali çok güzel geçti. Ben birçok atölyeye, etkinliklere katıldım. Bütün çocuklar çok eğlendi, ben de çok eğlendim. Bu festival seneye bir daha olsun” dedi. Çocuklardan Deniz Taylan Ateş, “Tarsusluyum. Festivalimiz çok güzel. Dolu dolu geçti. Çocuklar mutlu oluyor. Çocuklar için birçok aktivite vardı. Konserler vardı. Ailelerimiz de biz de çok keyifli vakit geçirdik. İyi ki Tarsus Festivali var” diye konuştu. Minik katılımcılardan Mehmet Ali Özaras, “Festivalde birçok etkinliğe katılma fırsatım oldu. Önceki senelere göre aktiviteler çok artmış. Çok eğlenceliydi” dedi.

Seçer: “Tarsus Gastronomisi Bir Tarih Kitabı Kadar Değerli Haber

Seçer: “Tarsus Gastronomisi Bir Tarih Kitabı Kadar Değerli

Etkinlik ile Tarsus’un tarih kokan sokaklarında bir kez daha kültür, sanat ve lezzet bir araya geldi. Birgül, Mersin’in eşsiz lezzetlerinden biri olan tantuni ile humusu modern tekniklerle yeniden yorumlarken, ortaya ‘Tarstuni’ adında bir lezzet çıkardı. Festivalin büyük bir coşkuyla başladığını söyleyen Başkan Seçer, “Çok güzel bir 3 gün geçireceğiz. Tarsus benim anlatmamla bilinecek bir yer değil, dünyanın bildiği bir yer. Mersin’in en kadim yerleşim yerlerin başında da Tarsus geliyor” diyerek, Tarsus tarihinin çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını vurguladı. Bir Tarsuslu olarak Tarsus’un çok özel bir kent olduğunu söyleyen Seçer, “Amacımız Tarsus’u dünyanın gelip gördüğü açık hava müzesi haline getirmek” dedi. Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ‘Toprakta Tarih, Sofrada Tat, Sokakta Neşe’ sloganıyla 4.’sü gerçekleştirilen ‘Uluslararası Tarsus Festivali’ 7-8-9 Kasım tarihlerinde sürecek şekilde tüm coşkusu ve enerjisi ile başladı. Festival kapsamında, Mersinden Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Meral Seçer ve Refika’nın Mutfağı’nın kurucusu Refika Birgül’ün ‘Kadim Lezzetleri ile Yenilikçi Tarsus Mutfağına Fikirler’ adlı ‘Gastronomi Show’u ilk güne renk kattı. St. Paul Meydanı’nda gerçekleştirilen söyleşi tadındaki Gastronomi Show’u Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkan Vekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer de dinledi. Bu festivalde kültür, sanat ve lezzet bir arada Gerçekleşen etkinlikte Tarsus’un tarih kokan sokaklarında bir kez daha kültür, sanat ve lezzet bir araya geldi. Meral Seçer ve Refika Birgül’ün gerçekleştirdiği etkinlik, Tarsus’un köklü mutfak mirasını modern dokunuşlarla harmanladı. Meydanı dolduran katılımcılar, hem görsel hem de lezzet anlamında unutulmaz bir deneyim yaşadı. Tarsus’un yöresel tatlarının çağdaş gastronomiyle buluştuğu etkinlikte, geçmişten bugüne uzanan tantuni ve humus yeniden yorumlandı ve ortaya eşsiz bir lezzet şöleni çıktı. Katılımcılar, hem Birgül’ün keyifli sunumuyla hem de Meral Seçer’in sohbetiyle unutulmaz bir Gastronomi Show izledi. ‘4. Uluslararası Tarsus Festivali’, kadim lezzetlerin yenilikle harmanlandığı bu özel buluşmayla damaklarda olduğu kadar gönüllerde de iz bıraktı. Tantuni modern tekniklerle yeniden yorumlandı, ortaya ‘Tarstuni’ çıktı Bir taraftan tantuniyi ve humusu yapan Birgül bir taraftan da katılımcıların sorularını yanıtladı. Birgül’e mutfakta Meral Seçer ve şefler Burak Arpak ile Adile Sarıtaş eşlik etti. Tarsus’un çok kadim bir şehir olduğunu ifade eden Birgül, Tarsus’un daha çok tanıtılması gerektiğini anlattı. Yaptığı tantuniye ‘Tarstuni’ adını veren Birgül, Meral Seçer ile Mersinden Kadın Kooperatifi’nin çalışmaları ve faaliyetleri hakkında da sohbet etti. Meral Seçer de gastronomi alanının gelişmesi için kooperatiflere büyük önem verilmesi gerektiğini ifade etti. Mersin’de çok sayıda kadın kooperatifi olduğunu vurgulayan Meral Seçer, her bölgenin kooperatifinin kendi bölgesindeki ürünlerini öne çıkararak koruma ve kayıt altına aldığını söyledi. Meral Seçer bu gibi lezzetlerin unutulmaması gerektiğini kaydederek, Birgül gibi değerli şeflerin elinde bu lezzetlerin yeniden yorumlanmasını kıymetli bulduğunu söyledi. Başkan Seçer: “Mersin’in en kadim yerleşim yerlerinin başında Tarsus geliyor” TBB Başkan Vekili ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, festivalin coşkuyla başladığını belirterek, “Tarsus’ta çok güzel bir 3 gün geçireceğiz. Tarsus benim anlatmamla bilinecek bir yer değil, dünyanın bildiği bir yer. Hep Mersin-Tarsus ayrımı yapılıyor, açıkçası biraz tuhafıma gidiyor. Çünkü Mersin’i gezmek için Anamur’a kadar 250 kilometre yoldan gitmeniz, 320 kilometre de kuş gibi sahilden uçmanız lazım. Mersin coğrafyasının en kadim yerleşim yerlerinin başında da Tarsus geliyor” diyerek, Tarsus tarihinin çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını vurguladı. “Tarsus’u açık hava müzesine dönüştürmek istiyoruz” Bir Tarsuslu olarak Tarsus’un çok özel bir kent olduğunu söyleyen Seçer, “St. Paul Meydanı gibi yapılar Tarsus’un eski merkezi ve bu programı burada yaptık. Çok uzun yıllardır yenileniyor ama yenileme zaman alıyor. Bu bölgeler yenileme, koruma ve sit alanları. Prosesi oldukça uzun oluyor ama tarihimize sahip çıkmamız lazım. Bu çalışmalar kolay değil. Umarım biz ve bizden sonraki jenerasyonlar daha iyi çalışacaklar. Amacımız Tarsus’u dünyanın gelip gördüğü açık hava müzesi haline getirmek” sözlerine yer verdi. Gastronomik açıdan kadim bir yer olan Tarsus’ta tantuninin yeniden yorumlanmasının çok önemli olduğunu söyleyerek, bunu yapan Birgül’e teşekkürlerini ileten Seçer “Çok değerli bir program yaptınız. Bizler sizi Tarsus’ta ağırlamaktan da mutlu olduk, onur duyduk. Tarstuni’yi Büyükşehir’in kafelerinde menüye koyacağız” diye konuştu. Meral Seçer: “Tarsus gastronomisi bir tarih kitabı kadar değerli” Tarsus gastronomisini; ‘Tarih kitabı’ olarak betimleyen Mersinden Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Meral Seçer de Refika Birgül ile gerçekleştirdiği etkinliğin heyecan verici olduğunu dile getirerek, “Medeniyetlerin beşiği Tarsus’ta gastronomi; hikâyeleri olan yemeklerden oluşuyor ve bu nedenle de çok kıymetli. Refika Hanım’ın geleneksel yemeklerimizi çağa uygun bir şekilde değiştirmesi ve başka bir konsept ile ele alması çok güzel oldu. Humus ile tantuninin karışımı olan harika bir yemek ortaya çıkardı. Bu yemeği Mersin’de ve Tarsus’ta deneyerek yeni bir lezzet kazandırmış olacağız” dedi. Gastronominin sadece yemekten ibaret olmadığını belirterek, kurulan sofraların insanların birlikteliğini güçlendirdiğini vurgulayan Meral Seçer, “Sofralar; insanları bir araya toplar, mutlu ve üzüntülü günlerinde dostlarıyla bir araya getirir. Bunun kıymetini bilmemiz ve sahip çıkmamız gerekiyor” sözlerini kaydetti. Birgül: “Tarsus’a özel bir lezzet armağan ettik, ‘Tarstuni’” Yerel malzemeleri ve yerel teknikleri dünyaca tanınan, popüler ve daha lezzetli hale getirmeyi amaçladıklarını söyleyen Birgül, Tarsus’a özel bir yemek armağan ettiklerini belirterek, bu yemeğe ‘Tarstuni’ adını verdiklerini ifade etti. Mersin’in çok güzel bir şehir olduğunu, özellikle sıcak insan ilişkilerinin buraya ayrı bir değer kattığını dile getiren Birgül, “Bazılar diyor ki; ‘Bu yemek zaten başka yerde vardı.’ Açıkçası bu tür tartışmaları sevmiyorum. Çünkü bir şeyi sahiplenmenin en güzel yolu, onu gerçekten yapmaktan geçiyor. Üretmek, yaşatmak o zaman anlam kazanıyor. Mesela Bodrum’un çökertmesi var, o da böyle çıkmış bir yemek aslında. Hepimizin evinde, bir şekilde sofralarda yer buldu. Ben istiyorum ki, Tarsus’un yemekleri de öyle olsun. Herkes tatsın, sahip çıksın, yaşatsın” sözlerine yer verdi. Tarsus’a ilk defa geldiğini söyleyen ve bu kadim kenti çok uzun zamandır merak ettiğini söyleyen Refika Birgül, “Tarsus’ta bu ülkenin ve yörenin insanlığının ne kadar pırıl pırıl olduğunu, hem zeki hem bilgili hem de çok sıcak kanlı olduğunu gördüm. Tarsus’un her noktasında farklı sıcaklıklar var” diyerek, kentin her yanının tarih koktuğunu belirtti. Tarsus’un eşsiz lezzetlerini harmanlayarak ortaya ‘Tarstuni’ isimli başka bir lezzet çıkardıklarını dile getiren Birgül, “Tarsus’un sıcak humusu, pastırması, fıstığı ve üzerine de tantuni etinden pastırma koyarak yaptığımız aşırı doyurucu bir lezzet ortaya çıktı. Umarım herkes tarafından sevilir” diye konuştu. Türkiye’nin her yanının zengin bir kültürü olduğunu ifade eden Birgül, “İnsanların festival için bu kente geliyor olması ve bu tür festivallerin keşif adına insanlara bir fırsat oluşturması müthiş bir duygu. Ayrıca festivalin bu yıl 4.’sünün gerçekleştirilmesi de çok önemli. Nice 4, 8 ve 10. yıllara diyorum. 10. yılında insanlar muhtemelen sokaklarda yürüyemeyecek ve öyle kalabalıklar olacak. O günlerde de yine beraber olmak dileğiyle” diye belirtti. Bu festivallerin yapılmasında emeği geçen yerel yönetimlerin de kıymetine değinen Birgül, “Halkımız bilmeli ki belediye başkanlarının bütçeleri artık sınırlanıyor. Bunları yapabilmek için gerçekten dişten, tırnaktan artırmak gerekiyor ve bu bir özveri. Bu festival aslında uzun vadeli bir festival, bir gelenek haline geldi. Bu festival, Vahap Başkan’ın kentin geleceğini düşündüğünün en büyük kanıtı ve bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da bizim zaten kendi oylarımızla seçilen başkanlara sahip çıkmanın da önemli bir sebebi” diyerek, emeği geçen herkese teşekkür etti. Fotoğraflarla gastronomi hikâyesi... St. Paul Meydanı’nda ayrıca Serkan Sarıkef’in ‘Tarsus Lezzetleri Gastronomi Hikayesi Fotoğraf Sergisi’ de yer aldı ve Tarsus’un birbirinden lezzetli yiyecek ve içeceklerinin hikayeleri ile birlikte fotoğrafları sergilendi.Tarsus Lezzetleri Gastronomi Hikayesi Fotoğraf Sergisi’nin sahibi Serkan Sarıkef, festivalin ilk gününü değerlendirerek, “Festival çok iyi geçiyor. Özellikle gastronomi bu alanda büyük dikkat çekiyor. Ve ben 2 yıl boyunca çalışmış olduğum Tarsus Lezzetleri Gastronomi Hikayesi Fotoğraf Sergisi’yle yer aldım. Oldukça dikkat çekti. Katılım çok iyi, çok verimli bir festival oluyor. Umarım daha sonraki festivalle de bu denli keyifli ve güzel geçer” dedi. Kendisinin de Tarsuslu olduğunu söyleyen Sarıkef, festivalin Tarsus’a renk kattığını sözlerine ekleyerek, “4 yıldır yapılan festival inanılmaz akıcı ve gastronomi üzerine dolu dolu geçiyor. Bundan sonraki süreçlerde de festivalde görev almaya devem edeceğim” diye belirtti. Tarsus’un tarihi dokusundaki lezzet şöleni katılımcıları büyüledi Tarstuni’yi deneyen ve çok sevdiğini söyleyen Tarsuslu Arzu Kaya, “Festivale her yıl katıldım hiç kaçırmadım, her etkinliğe de katılmaya çalışıyorum. Tarsus’un böyle bir festivallere ihtiyacı vardı, çünkü önceden etkinlik hiç olmuyordu, o yüzden çok seviyorum” diyerek, Başkan Seçer’i her yıl düzenlediği coşkulu festivalden dolayı tebrik etti. Başkan Seçer’e böyle güzel bir festivali Tarsus’a kazandırdığı için teşekkür eden Zeynep Yılmaz, “Tarsus’ta herkes çok coşkulu ve heyecanlı. Tarsus bir medeniyetler şehri, ben de bu medeniyetleri yeniden yaşatan ve hatırlatan festivallere her yıl katılıyorum” diyerek, emek veren herkese teşekkür etti. Birgül, etkinlik sonunda Meral Seçer’e; ‘Miras Türk Mutfağı Teknikleri’ adlı kitabını hediye etti. Etkinlikte katılımcılara da çeşitli hediyeler verildi. Ortaya çıkan tantuni ve humusun tadına katılımcılar da baktı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) PM Üyesi Engin Özkoç ile CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış tarafından Birgül’e etkinlik sonunda çiçek ve plaket takdimi yapıldı. Gastronomi Show’un ardından, Başkan Seçer ve protokol üyeleri Serkan Sarıkef’in fotoğraf sergisini ve TADEKA Binası’ndaki ‘Plastik Sanatlar Kurulu Karma Resim Sergisi’ni gezdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.