Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Güven

Kapsül Haber Ajansı - Güven haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Güven haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Sürdürülebilirliğin Öncüleri 16. Kurumsal Sorumluluk Zirvesi'nde Buluşuyor Haber

Sürdürülebilirliğin Öncüleri 16. Kurumsal Sorumluluk Zirvesi'nde Buluşuyor

Türkiye Kurumsal Sorumluluk Derneği tarafından, kurumsal sorumluluk bilincini yaygınlaştırmak ve sürdürülebilirlik alanındaki iyi uygulamaları görünür kılmak amacıyla düzenlenen Kurumsal Sorumluluk Zirvesi, 5 Aralık tarihinde 16. kez gerçekleştirilecek. Alanında uzman konu şmacıların, sektör liderlerinin ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya geleceği zirve, bu yıl "Güven" teması etrafında şekillenecek. Etkinlikte, kurumsal sorumluluk yaklaşımında güven ve samimiyetin taşıdığı önem, kurumların sürdürülebilir bir gelecek inşa ederken üstlendiği roller ve bu dönüşümün yol haritaları kapsamlı biçimde ele alınacak. Türkiye Kurumsal Sorumluluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nuran Aksu tarafından yapılacak açılış konuşmasının ardından, "20 Yılın Hikayesi: Kuruluştan Bugüne TKSD" başlıklı panelde derneğin 20 yıllık yolculuğu ve bu süreçte sunduğu katkıları, Nuran Aksu, TKSD Kurucu Başkanı Serdar Dinler ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Feride Doğan tarafından konuşulacak. Paneliste katılımcılar, derneğin kuruluşundan günümüze gelişim sürecini, misyonunu ve ge leceğine dair vizyonunu kapsamlı biçimde paylaşacaklar. Etkinliğin Keynote bölümü, Marka Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı ve Brandmap Genel Yayın Yönetmeni Bülent Fidan tarafından "Samimiyet" temasıyla gerçekleştirilecek. Program kapsamında ayrıca, Researchmate Insights Genel Koordinatörü Barış Emrah tarafından hazırlanan "Güven ve Sorumluluğun Markalara Etkisi" araştırması da katılımcılarla paylaşılacak. "Zirvenin ilerleyen oturumlarında ise 'Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının Neresindeyiz?', 'Gezegen İçin Son Çağrı: Samimi Olma Zamanı' ve 'Söylemden Eyleme: Eşitliğin Samimiyeti' başlıklı konuşmalarla, sürdürülebilir kalkınma amaçları güven perspektifinden ele alınacak." Zirve, kurumsa l sorumluluk alanına değer katan projeler ve iyi uygulamaların ödüllendirileceği, gelenekselleşen Sürdürülebilirliğe Değer Katan Kuruluş Ödülleri töreniyle sona erecek.

Türkiye’de Her 2 Kişiden 1’i İkinci El Alışveriş Yapıyor Haber

Türkiye’de Her 2 Kişiden 1’i İkinci El Alışveriş Yapıyor

Kurulduğu günden bu yana ikinci el ürün alışverişine platform sağlayan sahibinden.com, KONDA Araştırma ile Türkiye’de bir ilk olma niteliği taşıyan “İkinci El Alışverişte Sürdürülebilirlik Etkisi” araştırmasını duyurdu. Türkiye’de ikinci el alışveriş dinamikleri ve toplumun sürdürülebilirlik algısını ortaya koyan araştırmanın sonuçları düzenlenen basın toplantısıyla paylaşıldı. Türkiye genelinde 28 ilde 2700 kişi ile yapılan araştırma, ülkemizde neredeyse her iki kişiden biri, bir yıl içinde ikinci el ürün almış veya satmış. Kıyafetten mobilyaya, cep telefonundan beyaz eşyaya uzanan geniş bir alanda alışveriş yapanların oranı yüzde 45’e ulaşıyor. Veriler, ikinci elin artık yalnızca ekonomik bir seçenek değil, çevresel ve toplumsal bir tercih olarak görüldüğünü de gösteriyor. “İKİNCİ EL ALIŞVERİŞ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜN PARÇASI” Etkinlikte konuşan sahibinden.com CEO’su Burak Ertaş, araştırma sonuçlarının Türkiye’deki değişimi açık biçimde ortaya koyduğunu söyledi. Ertaş, “İkinci el alışveriş artık toplumda yerleşik bir davranış haline geldi. Her iki kişiden birinin bu sürece dahil olması, döngüsel ekonomi yaklaşımının güçlü bir karşılık bulduğunu gösteriyor” dedi. Çevresel kaygıların ve ekonomik koşulların tüketim alışkanlıklarını yeniden şekillendirdiğini vurgulayan Burak Ertaş şöyle konuştu: “Bugün var olanı onarmak ve yeniden kullanmak hem çevreyi koruyan hem de bütçeyi rahatlatan bir tercih. Biz de bu sürecin sadece bir ticaret modeli değil, aynı zamanda yeni bir kültür oluşturduğuna inanıyoruz. Platformumuzda el değiştiren her ürün, bu dönüşümün bir parçası haline geliyor. Genç kuşağın duyarlılığı ve sürdürülebilir yaşama ilgisi ise geleceğe dair en güçlü işaretlerden biri.” “TOPLUMSAL ALGI BELİRGİN ŞEKİLDE DEĞİŞTİ” KONDA Araştırma ve Danışmanlık Genel Müdürü Aydın Erdem, araştırma sonuçlarıyla ilgili olarak şöyle konuştu: "Türkiye'de ikinci el alışveriş artık yalnızca bir seçenek değil. Veriler, bu davranışın bilinçli tüketim ve çevre duyarlılığının birleştiği yeni bir akışa dönüştüğünü gösteriyor. Özellikle genç ve eğitimli kesimde ikinci elin hızla normalleşmesi, toplumsal dönüşümün önemli bir işareti. İkinci elin önünde duran sosyal algı engellerinin etkileri artık yaygın değil. Bu durum, ikinci el alışverişi sürdürülebilir yaşamın güçlü bir parçası haline getiriyor.” ALIŞVERİŞ DİNAMİKLERİ DEĞİŞİYOR Araştırmaya göre ikinci el alışveriş tek seferlik bir deneyim olmaktan çıkıp, düzenli tekrarlanan bir alışkanlığa dönüşüyor. Her dört tüketiciden biri ayda bir ya da daha sık ikinci el ürün satın alıyor. Araştırmada bu grup "gerçek sürdürülebilirlik taşıyıcısı" olarak tanımlanıyor. Düzenli ikinci el alışveriş yapanların profili de araştırmada net biçimde ortaya konuyor. Ortalama yaş 35. Dijital platformları aktif kullanan, eğitim düzeyi üniversite olan bu kitle, büyükşehirlerde yoğunlaşıyor ve ikinci el pazarındaki dönüşüme liderlik ediyor. ALGI BARİYERLERİ YERİNİ BİLİNÇLİ TÜKETİME BIRAKIYOR Türkiye’de ikinci el alışverişe yönelik eski çekinceler hızla zayıflıyor. Araştırmada öne çıkan bulgular, sosyal algıdaki değişimin oldukça belirgin olduğunu gösteriyor. “İkinci el düşük statü göstergesidir” diyenlerin oranı yüzde 17’de kalmış durumda. Buna karşılık ikinci el ürün kullananlara yönelik “tasarruflu”, “çevreye duyarlı” ve “tarz sahibi” gibi olumlu ifadeler daha çok dile getiriliyor. Toplumdaki bu dönüşüm, ikinci el alışverişin artık geniş kesimler tarafından kabul gören bir davranış haline geldiğini ortaya koyuyor. Statüye dayalı eski bariyerler yerini bilinçli tüketim ve sürdürülebilirlik anlayışına bırakıyor. YENİ KUŞAK SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİMİ BENİMSİYOR Araştırma; özellikle genç, eğitimli ve büyükşehirlerde yaşayan kesimin ikinci el alışverişte daha aktif olduğunu gösteriyor. Bu grup israfı azaltmayı, çevresel etkileri düşürmeyi ve sürdürülebilir yaşamı günlük pratiklerinin bir parçası haline getirmiş durumda. Yayımlanan rapora göre Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramına aşinalık yüzde 61’e, karbon ayak izi farkındalığı ise yüzde 40’a ulaştı. Bu bilincin yaygınlaşması ikinci el alışverişe de doğrudan yansıyor. Dijitalleşme ikinci el alışverişi destekliyor. Güvenli ödeme, şeffaf ilan yapısı ve kullanıcı doğrulama adımları bu alanı hem erişilebilir hem de güvenilir hale getiriyor. CEP TELEFONLARI PAZARIN ZİRVESİNDE Araştırma, ikinci el pazarında en yoğun hareketliliğin cep telefonu ve aksesuarlarında olduğunu ortaya koyuyor. Bu kategori toplam pazarın yüzde 54’ünü oluşturuyor. Bu yüksek ilgi, yenilenmiş elektronik ürünlere yönelik talebi de artırıyor. Diğer kategorilerde giyim ve ayakkabı yüzde 42, bilgisayar ve tablet yüzde 45, elektrikli ev aletleri ise yüzde 41 oranında pay alıyor. Tercihler cinsiyete göre de farklılaşıyor. Kadınlar anne–bebek ürünleri, giyim ve mobilya–dekorasyon kategorilerine yönelirken; erkekler daha çok elektronik ürünleri tercih ediyor. Erkek kullanıcıların bilgisayar ve tablet alışverişindeki payı yüzde 45’e, cep telefonu kategorisindeki oranı ise yüzde 58’e kadar çıkıyor. YAŞAM ALANLARINDA İKİNCİ EL YAYGINLAŞIYOR Araştırma, Türkiye’de hanelerin önemli bir bölümünde ikinci el ürün bulunduğunu ortaya koyuyor. Hanelerin yüzde 46’sında en az bir kategoriye ait ikinci el eşya yer alıyor. En yaygın kategoriler elektronik (%43), mobilya (%38) ve giyim–ayakkabı (%36) olarak sıralanıyor. Gardıroplarda da benzer bir tablo var. Her üç evden birinde ikinci el kıyafet bulunuyor. Hijyen ve kaliteye yönelik çekinceler nedeniyle bu oran diğer kategorilere göre daha düşük kalsa da araştırma, ikinci el kıyafet kullanımında yukarı yönlü bir eğilim olduğunu gösteriyor. KULLANILMAYAN EŞYA YA SATILIYOR YA BAĞIŞLANIYOR Araştırma, Türkiye’de ikinci el döngüsünün yalnızca ekonomik gerekçelerle değil, duygusal tercihlerle de şekillendiğini gösteriyor. Anne–bebek ürünlerinde bağış oranı yüzde 72’ye kadar çıkıyor. Elektronik ürünlerde ise satış eğilimi daha güçlü; bu kategoride satış oranı yüzde 40’ın üzerinde. Veriler, bazı ürünlerde duygusal bağlılığın etkili olduğunu, bazı kategorilerde ise ikinci el alışverişin yerleşik bir davranış haline geldiğini ortaya koyuyor. GENÇ NESİL ONLINE’DA, BÜYÜKLER GELENEKSEL KANALDA Araştırma, ikinci el alışverişte platform tercihinin yaşa göre belirgin biçimde ayrıştığını ortaya koyuyor. Sadece online alışveriş yapanların oranı yüzde 8, yalnızca geleneksel kanalı kullananların oranı yüzde 19. Her iki kanalı birden tercih edenlerin oranı ise yüzde 16. Online alışverişi büyükşehirlerde yaşayan, 40 yaş altı ve yüksek eğitimli kullanıcılar yönlendiriyor. Geleneksel yöntemleri tercih eden kesim ise ağırlıklı olarak 45 yaş üzerindeki tüketicilerden oluşuyor. GÜVEN HER ŞEYİN ÖNÜNDE Araştırma, ikinci el alışverişte kararsız kalan tüketiciler için en belirleyici unsurun güven olduğunu gösteriyor. “Satıcı güven verirse alırım” diyenlerin oranı yüzde 83. “Ürün arızalı değilse alırım” diyenler yüzde 82, “garanti veya iade imkânı varsa alırım” diyenler de yine yüzde 82 seviyesinde. En belirgin çekince ise hijyen kaygısı; bu oran yüzde 58’e ulaşıyor. Bu tablo, güven mekanizmalarının ikinci el alışverişte neden kritik olduğunu açıkça ortaya koyuyor. TÜRKİYE YENİ BİR SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DÖNEMİNDE Araştırma, ikinci el alışverişin Türkiye’de yükselen yeni tüketim anlayışının bir parçası haline geldiğini gösteriyor. İsrafı azaltma, geri dönüşüme yönelme ve gereksiz tüketimden kaçınma gibi davranışlar geniş kesimlerde daha görünür hale geliyor. Bu eğilim, ikinci el alışverişin sürdürülebilirlik yaklaşımının merkezinde yer aldığını ortaya koyuyor. Bilinçli tüketicilerin artması, dijitalleşme ve çevre duyarlılığının güçlenmesi, ikinci elin Türkiye’de giderek daha yaygın bir tercih haline gelmesinde etkili oluyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Keskinoğlu, Avrupa’ya Pastörize Sıvı Yumurta İhracatına Başladı Haber

Keskinoğlu, Avrupa’ya Pastörize Sıvı Yumurta İhracatına Başladı

Şirketin sürdürülebilir büyüme ve globalleşme vizyonunun önemli bir adımı olan bu gelişme, Keskinoğlu’nun kalite ve güven odaklı üretim yaklaşımını uluslararası arenaya taşıma kararlılığını ortaya koyuyor. Günlük 5,8 milyon adet üretim kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük yumurta üreticisi olmanın yanı sıra en büyük yumurta ihracatçılarından da biri olan Keskinoğlu, Kasım ayı itibarıyla pastörize sıvı yumurta ürünlerini de ihracat portföyüne ekledi. Keskinoğlu Yumurta Grubu Direktörü Burak Özkan, başlayan pastörize sıvı yumurta ihracatına ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Yumurta üretimindeki yüksek kalite standartlarımız, kendi yumurtalarımızla ürettiğimiz pastörize sıvı yumurta ürünlerimize de birebir yansıyor. Kasım ayı itibarıyla bu ürün grubunu da ihracat faaliyetlerimize dahil ettik. Hijyenin yanında zaman ve iş gücü tasarrufu sağlaması nedeniyle tercih edilen pastörize sıvı yumurta ürünlerimiz, pratik ambalajlarıyla mutfaklarda kullanım kolaylığı sunarken aynı zamanda kalite ve güvenliği garanti ediyor. Ürünlerimiz müşterilerimize maliyet avantajı da sağlıyor. Avrupa’nın yanı sıra Orta Doğu pazarlarında da talebin arttığını gözlemliyoruz. Bu doğrultuda ihracata yönelik üretim kapasitemizi artırarak inovatif ürünler sunmaya devam edeceğiz. Amacımız hem iç pazarda hem de uluslararası arenada güvenilir, sağlıklı ve yüksek kaliteli pastörize sıvı yumurta ürünlerimizle Keskinoğlu’nu ve Türk yumurta sektörünü en iyi şekilde temsil etmektir.” İleri teknolojiyle donatılmış tesislerinde, uluslararası gıda güvenliği ve hijyen standartlarına uygun üretim yapan Keskinoğlu, Avrupa’ya başlattığı pastörize sıvı yumurta ihracatıyla global pazarlardaki konumunu güçlendirirken, kalite ve sürdürülebilirlik odaklı üretim anlayışını da uluslararası ölçekte yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Auto King, Sakarya’daki Yeni Bayisiyle Hizmet Ağını Genişletiyor Haber

Auto King, Sakarya’daki Yeni Bayisiyle Hizmet Ağını Genişletiyor

Auto King Oto Servis Sakarya bayisinin açılış törenine; Sakarya Erenler Belediye Başkanı Şenol Dinç, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Strateji Daire Başkanı, Kocaeli Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı, Ticaret Odası Acente Komitesi, Türkiye Sigorta Acenteleri Federasyonu (TÜSAF), Sigorta Acenteleri Derneği (SAB), Sigorta Eksperleri İcra Komitesi (SEİK) temsilcileri ile Kocaeli ve Sakarya’nın sigorta acenteleri başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren CEO Serkan Süer, Auto King’in kaliteli hizmet anlayışı ve müşteri memnuniyetine verdiği öneme dikkat çekerek, Sakarya bayisinin bölgeye katacağı değerin altını çizdi. Süer şöyle konuştu: “Auto King Oto Servis’in yıllardır sürdürdüğü güven, kalite ve müşteri memnuniyeti odaklı hizmet anlayışını Sakarya’ya taşımanın gururunu yaşıyoruz. Bizim için her yeni lokasyon, müşterilerimize verdiğimiz sözün bir yansımasıdır. Auto King olarak, Türkiye’nin her noktasında aynı standartta, aynı titizlikte ve aynı güvenle hizmet sunmayı ilke edindik.” Sakarya’nın markanın genişleme vizyonundaki önemine değinen Süer, “Sakarya’nın gelişen otomotiv ekosisteminin bu güçlü yapının önemli bir parçası olacağına inanıyoruz. Bu bayinin, bölge halkına yalnızca hizmet sunmakla kalmayıp aynı zamanda istihdam, güven, kalite ve yenilik katacağına inanıyoruz. Auto King olarak hedefimiz; müşterilerimizin hayatını kolaylaştıran, araçlarını güvenle emanet edebilecekleri bir hizmet ekosistemi oluşturmak. Sakarya bayimiz de bu vizyonun güçlü bir temsilcisi olacak” dedi. Konuşmasında ekip çalışmasının önemine de değinen Süer, “Başarı, ancak güçlü bir ekiple mümkündür. Bugün burada açılışını yaptığımız bu merkez, sadece modern altyapısıyla değil, alanında uzman kadrosu ve güçlü iş ortaklarımızla birlikte gerçek bir değer üretecek. Auto King ailesi olarak, her yeni bayimizde olduğu gibi Sakarya’da da fark yaratan bir müşteri deneyimi sunmak için var gücümüzle çalışacağız. Bu yatırımın hayata geçmesinde emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma, bayimiz Cihat Tunçay ve Erman Usta’ya, bizlere destek veren tüm kurum ve paydaşlara teşekkür ediyorum. Sakarya bayimizin, şehrimize değer katacağına, bölgenin oto bakım ve onarım alanındaki hizmet kalitesini daha da yukarı taşıyacağına gönülden inanıyorum” dedi. Konuşmasında sektördeki kadın yöneticilerin arttırılmasına vurgu yapan Süer sözlerini şöyle devam etti: “Sektörde kadın yöneticilerin varlığını güçlendirmeyi önemserken, Gülay Ak’ın liderliğiyle Sakarya bayisinin hizmet ve kalite anlayışına değer katacağına inanıyoruz.” Auto King Sakarya bayisi Servis Müdürü Gülay Ak, Auto King Oto Servis’in hizmet kalitesine kadın liderliğinin getirdiği titizlik ve çözüm odaklı yaklaşımını yansıtan isimlerden biri olacak” dedi. Firma sahibi Cihat Tunçay ve Erman Usta ise açılışta; “Bugün burada yalnızca bir servis merkezinin açılışını yapmıyoruz. Bugün burada, uzun süredir özveriyle yürüttüğümüz bir emeğin, bir inancın ve bir vizyonun yeni bir adımına hep birlikte tanıklık ediyoruz” dedi. Auto King markasının bir servis zincirinden çok daha fazlası olduğunu vurgulayan Tunçay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bu işi sadece ticaret olarak görmüyoruz. Bize aracını emanet eden her müşterimizin memnuniyetini sağlamak ve merkezimizden mutlu bir şekilde ayrılmasını garanti altına almak her zaman birinci önceliğimiz olacak” dedi. Yeni servis merkezinin Auto King Oto Servis’in kalite ve hizmet standartlarına uygun olarak tasarlandığını belirten Usta, merkezin modern altyapısı, son teknoloji ekipmanları ve uzman kadrosuyla Sakarya’da sektöre yeni bir soluk getireceğini ifade etti.

Öğretmen-Öğrenci İlişkisi Güvene Dayalı Olmalı! Haber

Öğretmen-Öğrenci İlişkisi Güvene Dayalı Olmalı!

Her öğrencinin ihtiyaçlarının farklı olduğuna dikkat çeken Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Becerileri ve zorlandıkları alanlar, psikolojik dayanıklılıkları değişiklik gösterir. Öğretmenlerin bunlara dikkat etmemesi ve iletişime özen göstermemesi; sadece sınıf düzeyinde değil, öğrencilerin bireysel olarak da duygusal, fiziksel ve sosyal gelişimlerinde aksamalar olacağı anlamına gelir.” dedi. Olumlu bir ilişkinin, öğrencilerin sorumluluk duygusunu geliştirdiğini, problem çözme becerilerini artırdığını ve akademik başarılarını desteklediğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, sınırların, öğrencilerin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak belirlenmesi ve açık şekilde ifade edilmesi gerektiğini aktardı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, sağlıklı bir öğretmen-öğrenci ilişkisi kurmanın önemi, sınırların belirlenmesi ve bireysel ihtiyaçlara dikkat edilmesinin öğrencilerin gelişimi üzerindeki etkileri hakkında bilgi verdi. Öğretmen-öğrenci ilişkisi, güven, saygı, empati ve açık iletişime dayalı olmalı! Öğretmen-öğrenci ilişkisinin, öğretmenler ile öğrencileri arasında onları motive eden, kişisel olarak büyümelerine yardımcı olan, öğretmenlerin neredeyse bir rol model olarak kabul edildiği karşılıklı anlayış ve güvene dayalı bir iletişimi ifade ettiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Bu ilişki hem öğrenme ortamını olumlu etkilemeli, hem de öğrencilere güvenlik duygusu vermeli. Güven, saygı, empati ve açık iletişim bu ilişkinin en önemli özellikleridir.” dedi. Öğretmenlerin, öğrenciler ahlaki, etik ve hatta sosyal açıdan gelişmeleri için motive ettiklerini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Luş, “Bu gelişim, öğrencilerde sorumluluk duygusunu besleyerek akademik açıdan daha pozitif bir gelişim göstermelerini sağlar. Olumlu sınıf ortamı oluşturarak akademik açıdan zorlanan öğrencilerin bu zorluklarını ifade etmeleri için olumlu koşullar yaratır, sınıf içinde daha aktif ve katılımcı olmalarına yardımcı olur. Hem de bu öğrencilere yardımcı olarak bireyin başarılı olma duygusunu hissetmesini sağlar. Doğal olarak öğrencilerin akademik başarıları da olumlu yönde artar.” şeklinde konuştu. Öğretmenlerin bireysel ihtiyaçlara dikkat etmemesi, öğrencilerin gelişimini olumsuz etkiler! Her öğrencinin ihtiyaçlarının farklı olduğunu hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Becerileri ve zorlandıkları alanlar, psikolojik dayanıklılıkları değişiklik gösterir. Öğretmenlerin bunlara dikkat etmemesi ve iletişime özen göstermemesi; sadece sınıf düzeyinde değil, öğrencilerin bireysel olarak da duygusal, fiziksel ve sosyal gelişimlerinde aksamalar olacağı anlamına gelir.” dedi. Öğretmen-öğrenci ilişkisinin olumsuz olması durumunda, öğrencilerin tavırlarını ve performanslarını düzeltmek için zamanında ve yapıcı geri bildirimlerden de mahrum kalacağına vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Luş, şöyle devam etti: “Çocuğun davranışını anlamadan, sabırsızca hareket eden bir öğretmen çocukta kaygı problemleri oluşmasına neden olabilir; ya da öğrencinin hangi alanlarda yeteneği olduğunu keşfedemeyebilir. Kendilerine güvenli birer yetişkin olmaları zorlaşabilir. Daha iyi davranışlar için onları etkili bir şekilde yönlendiremeyen öğretmen, disiplin konusunda da başarı sağlayamayabilir. Bu da özellikle davranış problemleri olan çocukların bu sorunu devam ettirmelerine neden olabilir.” Öğretmen ve öğrenci arasındaki sınır, öğrencilerin yaşına ve gelişim düzeyine göre belirlemeli! Sağlıklı bir ilişki için öğretmen ve öğrenci arasındaki sınırların nasıl belirlenmesi gerektiğine değinen Dr. Öğr. Üyesi Melek Gözde Luş, “Sınırları öğrencilerin yaşına ve gelişim düzeyine göre, onunla konuşarak, duygu ve düşüncelerini ifade etmesine izin vererek belirlemek gerekir.” dedi. Yargılama ve önyargı olmaksızın düzenli ve açık bir iletişim sürdürmek gerektiğinin altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Luş, sözlerini şöyle tamamladı: “Öğrencilerin fikir ve endişelerini paylaşabilecekleri etkileşimli etkinlikler, tartışmalar düzenlemek bunun için iyi bir örnek olabilir. Öğrencilere sorumluluk duygusu ve ekip çalışmasını öğreten işbirlikçi yaklaşım da oldukça faydalıdır. Bu şekilde öğrenciler eylemlerinin ve öğrenmelerinin sorumluluğunu üstlenirler; bu da problem çözme becerilerini geliştirir. Sınır, bunlara dikkat ederek açık bir şekilde öğrenciye ifade edilebilir. Sonrasında, ceza olmayan, yeni bir davranış önererek seçenek sunulabilir. İstenilen davranışı uygulayabilmesi için uygun ortamlar oluşturarak fırsat verilebilir. Öğrenci çabası için takdir edilebilir. Buna rağmen öğrenci olumsuz davranışını sürdürmeye devam ediyorsa yaptığı davranışın sorumluluğunu üstlenmesi sağlanabilir.”

5. İstanbul Uluslararası Coğrafi İşaretler Zirvesi, Gastronometro'da gerçekleştirildi Haber

5. İstanbul Uluslararası Coğrafi İşaretler Zirvesi, Gastronometro'da gerçekleştirildi

Türk mutfak kültürünün sürdürülebilirliğini sağlamak ve yerel ürünlerin değerini geleceğe taşımak misyonuyla çalışmalarını yürüten Metro Türkiye, bu kapsamda destek verdiği Coğrafi İşaret ekosistemini her yıl olduğu gibi bu yıl da geniş bir paydaş buluşmasına taşıdı. 5. İstanbul Uluslararası Coğrafi İşaretler Zirvesi, “Ürün, Yöre, İnsan: Değerin Döngüsü” ana temasıyla Gastronometro’da düzenlenerek kamu temsilcileri, ulusal ve uluslararası uzmanlar, üreticiler, kooperatifler, akademisyenler ve sektör profesyonellerini bir araya getirdi. Zirvenin açılış konuşmalarını Metro Türkiye CEO’su David Antunes, Avrupa Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü Coğrafi İşaretler Bölümü Başkanı João Onofre, Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammed Zeki Durak, TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı M. Kasım Gönüllü ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin gerçekleştirdi. “Tabağa Taşınan Coğrafya”, “Mirasın Ruhu Coğrafi İşaretler”, “Bir Tabağın Ulaştığı Dünya: Mutfak Mirasından İhracata” ve “Lezzetin Kimliği: Coğrafi İşaretle Gelen Hikâye” başlıklı panellerde; Türkiye’nin farklı bölgelerinden kooperatif temsilcileri, şefler, gastronomi yazarları ve akademisyenler Coğrafi İşaretlerin kültürel, ekonomik ve sektörel etkilerini değerlendirdi. Metro Türkiye tarafından yürütülen “Coğrafi İşaretlerin Etki Alanı Araştırması”nın bulguları ise Metro Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Baykal ve FutureBright Group Kurucu Ortağı Akan Abdula tarafından masaya yatırıldı. Zirve kapsamında Gastronometro şefleri tarafından hazırlanan Coğrafi İşaret tescilli ürün menüsü ise katılımcılara tadı damaklarda kalacak bir deneyim yaşattı. Antunes: Misyonumuz, yerli ürünü, yerel üretici korumak Coğrafi İşaret tescilli ürünlerin ürüne, yöreye ve insana kattığı değeri ele alan zirvenin, 10. Yılını kutlayan Gastronometro’da düzenlenmesinin çok anlamlı olduğuna dikkat çekerek söze başlayan Metro Türkiye CEO'su David Antunes, “Faaliyete başladığı 1990 yılından bu yana Metro Türkiye’nin misyonu; yerli ürünü, yerel üreticiyi ve Türk mutfağının zenginliğini desteklemek. 2012 yılında başlattığımız 'Coğrafi İşaretli Ürünler Projesi' ile bu konuyu daha önce hiç olmadığı kadar ulusal gündeme taşıdık. O zamandan beri gelenek ile gelecek arasında bir ortak ve köprü olduk. Ekiplerimiz ülke çapında gerçekleştirdikleri seyahatlerle üreticilerle bir araya geliyor, onların gerçeklerini dinliyor ve kalite standartlarından Coğrafi İşaret tesciline ve yeni pazarlara ulaşmaya kadar gelişimlerine yardımcı oluyor. Bugün 800'den fazla üretici ve kuruluşla çalışarak dolaylı olarak yaklaşık 100.000 çiftçiye ulaşıyoruz. Mevsime bağlı olarak mağazalarımızda yaklaşık 750 Coğrafi İşaret ve aday ürünü sunuyoruz. En yakın iş ortağı olduğumuz yeme içme sektörüne ışık tutuyoruz. Sektör kadar kamuoyunun da bu ürünlere sahip çıkmasını çok önemsiyoruz. Coğrafi İşaretler Zirvesi ise işte tam da bu rolü üstleniyor" dedi. Yenice Ihlamur Balı AB’den Tescil Aldı, Sayı 43’e Ulaştı Avrupa Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü Coğrafi İşaretler Bölümü Başkanı João Onofre, Türkiye ile Avrupa Birliği’ni birbirine bağlayan Coğrafi İşaret tescilli ürünlere yeni bir ürünün daha AB tarafından tescillenerek eklendiğini ilk kez zirvede açıkladı. Onofre, “Coğrafi işaretler, tat ve mekân aracılığıyla anlatılan hikâyelerdir. Hafıza, kimlik ve anlam taşırlar. Toplulukları, yalnızca yıllar değil, çoğu zaman yüzyıllar boyunca ürettikleri, korudukları ve aktardıklarıyla birbirine bağlarlar. İstanbul şehri gibi Coğrafi İşaret tescilli ürünler de birer köprü olup üreticileri tüketicilere bağlıyorlar. Birkaç gün önce Avrupa Birliği tescili alan İpsala Pirinci ve Bursa Kestane Şekeri’nin ardından bugün Yenice Ihlamur Balı’nın da tescile kavuştuğunu açıklamaktan mutluluk duyuyorum. Böylece Avrupa Birliği'nde korunan Türkiye menşeli Coğrafi İşaret tescilli ürün sayısı 43’e ulaştı. Bunun çok daha fazlası ise tescil aşamasında.” dedi. Tüketicilerin %34’ü Cİ tescilli ürün tercih ediyor Zirvede Metro Türkiye ve TURYID iş birliği ile FutureBright tarafından gerçekleştirilen "Coğrafi İşaretlerin Etki Alanı Araştırması"nın sonuçları da katılımcılarla paylaşıldı. Araştırma sonuçlarına göre Coğrafi İşaret tescilli ürünlerin ne olduğunu katılımcıların %72’sinin bildiği ve %34’ünün tercih ettiği sonucu çıkarken, araştırmada dikkat çeken en önemli kavram 'güven' oldu. Bu kavram bir yandan ürüne atfedilen 'değer', 'mükemmellik' ve 'mirası'ı tanımlarken diğer yandan özellikle yanlış etiket uygulamaları nedeniyle duyulan endişeleri ve ürüne ulaşılan kanala olan güveni gösteriyor. Araştırma sunumunda coğrafi işaretlerin gençleri köylerinde tutma potansiyelinin çok yüksek olduğu, tüketicilerin menülerde ürünlerin hikayesini dinlemeyi talep ettiği, üreticinin sesini duyurmasında desteğin şart olduğu gibi değerli veriler paylaşıldı.

130’dan Fazla Girişimci Kadın ‘Güç ve İş Birliği’nde Buluştu Haber

130’dan Fazla Girişimci Kadın ‘Güç ve İş Birliği’nde Buluştu

Aynı hikâyenin birer parçası olduklarını dile getiren Dernek Başkanı Ayşe Tuğba Dedeoğlu, "Güç, tek başına değil; birliğimizde. O yüzden birlikte üretiyoruz. Birlikte öğreniyoruz. Birlikte çoğalıyoruz. Bu çoğalmak sadece sayımızı değil, etkimizi artırmak" dedi. 10 Bin Kadın Girişimciler Derneği, kadınların girişimcilik ekosistemindeki rolünü güçlendirmek amacıyla düzenlediği "Güç ve İş Birliği Buluşmaları"nın ilkini büyük bir katılımla gerçekleştirdi. Fairmont Quasar – Ofis Mekân'da düzenlenen etkinliğe, Türkiye'nin farklı bölgelerinden 130'dan fazla girişimci kadın katıldı. Bu buluşmalarla girişimcilik ekosisteminde kadınların daha aktif rol almasını sağlamak, iş birliği ağlarını genişletmek ve ortak projeler geliştirmelerine zemin hazırlamak isteyen dernek, alanında uzman kişileri katılımcılarla buluşturdu. Bu sunumlarda kadın girişimcilerin işlerini büyütmeleri, yeni pazarlara açılmaları ve finansal kaynaklara erişimleri gibi kritik konular ele alınırken iş hayatına dair stratejik bakış açıları da deneyimlerle paylaşıldı. Her Sunum Girişimcilere Ayrı bir Yol Haritası Oluşturdu Etkinlikte sunum yapan Aret Vartanyan, "Yaşamda kendin olabilmenin günü" diyerek katılımcılara güçlü bir içsel yüzleşme alanı açarken, Saadet Büyük ise kadınların yaptığı her yatırımın sadece bireye değil; ailelere, topluluklara ve geleceğe nasıl değer kattığını çarpıcı örneklerle anlattı. Yatırımcılığın girişimci kadınlara sunduğu gerçek fırsatlar, Fuat Sami tarafından paylaşıldı. Etkinlikte, Canan Gül Ayata, liderlerin güç duruşunu katılımcılarla birebir deneyimletirken Ertuğrul Belen, network kurmanın aslında samimiyet, güven ve uzun soluklu bağlar inşa etmek olduğunu hatırlattı. Haluk Can Hür ise geleceğin yönetim anlayışını şekillendirecek "lidersiz şirketler" kavramıyla katılımcıları alışılmış kalıpların dışına taşırken Sanem Oktar da kadın gücünün sivil toplum kuruluşlarına aktığında nasıl bir ekosistemi dönüştürdüğünü kendi yaşam hikâyesiden deneyimler ile anlattı.

Form Endüstri Ürünleri, Toyotetsu Projesiyle 1600 Ton Karbon Emisyonunun Önüne Geçti Haber

Form Endüstri Ürünleri, Toyotetsu Projesiyle 1600 Ton Karbon Emisyonunun Önüne Geçti

Form Endüstri Ürünleri, sanayide enerji verimliliği ve karbon azaltımı için yürüttüğü projelere bir yenisini daha ekledi. Şirket, otomotiv sektörünün önde gelen üreticilerinden Toyotetsu ile gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik odaklı proje ile fabrikanın yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan üretim alanlarını tamamen ısı pompalarıyla iklimlendirdi. Proje kapsamında 6 adet Clivet havadan suya ısı pompası, 5 adet Lennox havadan havaya ısı pompası, 96 adet Form yüksek statik basınçlı fancoil ve 9 adet Form klima santrali kullanıldı. Böylece doğal gaz tüketimi sıfırlanırken, yıllık yaklaşık 7.500 MWh doğal gaz tasarrufu sağlandı ve 1600 ton karbon emisyonun önüne geçildi. Sıfır doğal gaz, maksimum verimlilik Form’un bugüne kadar gerçekleştirdiği projeler içinde en büyük kapasiteli projelerden biri olan Toyotetsu projesi, enerji dönüşümünde otomotiv sektörünün öne çıkan örnekleri arasında yer aldı. Sahada yapılan sürekli ölçümler sonucunda, soğutma prosesinde 4 MW kurulu güç ile 4.26 sistem verimliliği, ısıtma prosesinde ise 4.8 MW kurulu güç ile 4.41 sistem verimliliği elde edildi. Enerji tüketimini minimize eden uygulama hem işletme giderlerini optimize etti hem de üretim alanlarında sürdürülebilir iklimlendirme için yüksek performanslı bir çözüm sağlamış oldu. “Bu iş birliği Form’un stratejik çözüm ortağı kimliğini yeniden tanımlıyor” Projeye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Form Endüstri Ürünleri Endüstriyel Proje Geliştirme Müdürü Erdem Şahin, şunları söyledi: “Toyotetsu projemiz, departmanımızın bugüne kadar gerçekleştirdiği projeler içinde en büyüklerinden biri olma özelliğini taşıyor. Bu proje, yalnızca sahip olduğu teknik kapasiteyle değil, aynı zamanda iş birliği sürecinin niteliğiyle de bizim için özel bir yere sahip. Toyotetsu gibi global ölçekte güçlü bir üreticiyle çalışmak, bizim mühendislik bakış açımızı ve saha hakimiyetimizi ortaya koymak açısından önemliydi. Sahada yürüttüğümüz planlama, uygulama ve ölçüm süreçleri boyunca yüksek koordinasyon ve güven temelli bir iş ilişkisi kurduk. Özellikle sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda böylesine somut çıktılar sağlayan projelerin, sanayide de dönüşümü hızlandıracağına inanıyorum. Firmamız açısından son derece prestijli olan bu proje, Form’un çözüm ortağı olarak sadece teknolojik değil, stratejik açıdan da bir değer sunduğunun en somut göstergelerinden biri oldu.”

11. Ortak Gelişim Kongresi’nde  Gıda Ekosisteminin Geleceği İçin “Güven” Mesajı Verildi Haber

11. Ortak Gelişim Kongresi’nde Gıda Ekosisteminin Geleceği İçin “Güven” Mesajı Verildi

Bu yıl “Her Ürün Bir Güven Eseri” temasıyla düzenlenen kongreye; perakende sektörünün temsilcileri, üreticiler, tedarikçiler, çözüm ortakları, genç girişimciler ve kamu temsilcilerinden oluşan yüzlerce kişi katıldı. Açılış konuşmasını yapan GPD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Önder Özpamukçu, Türkiye gıda perakendesinin taşıdığı ekonomik ve sosyal sorumluluğa dikkat çekerek sektördeki dönüşümün merkezinde güvenin, şeffaflığın ve üretim gücünün yer aldığını vurguladı. Özpamukçu, “Organize perakende olarak, bugün market, hızlı servis restoranı, kahve zincirleri ve çözüm ortaklarıyla birlikte 465 binin üzerinde istihdama ve 47 bin satış noktasına ulaşmış dev bir yapıdan söz ediyoruz. 3,5 trilyon TL’yi bulan Türkiye gıda perakendesi içinde organize perakendeciler olarak 1,5 trilyon TL’yi aşan ciro büyüklüğüyle ekonomimizin en dinamik alanlarından biriyiz” bilgisini paylaşarak sektörün etkisine dikkat çekti. Organize perakende büyümeye devam ediyor Konuşmasında 2025 yılı sektör verilerine de yer veren Özpamukçu, NielsenIQ Perakende Paneli Uzay sonuçlarına göre Türkiye genelinde perakende nokta sayısının yalnızca %0,2 arttığını, buna karşın modern kanalın %5’lik büyüme ile güçlü bir artış gerçekleştirdiğini belirtti. Özpamukçu, bu eğilimin, organize perakendenin yatırım iştahının ve tüketiciye erişimdeki kapsayıcı rolünün altını çizdiğini de sözlerine ekledi. NielsenIQ Perakende Paneli Uzay verilerine göre; sigara ve alkol hariç Hızlı Tüketim Ürünleri Pazarı (FMCG), yılın ilk dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre %41 büyüme kaydederken, büyümenin %1’i hacim, %40’ı fiyat değişiminden kaynaklandı. Kategori ve e-ticaret büyümesi organize perakendenin dönüşüm hızını gösteriyor 2025’te hacim açısından en çok büyüyen kategori grupları alkolsüz içecekler, süt ürünleri, ev temizlik ürünleri, bakkaliye ve saç bakım ürünleri oldu. En hızlı büyüyen alt kategorilerde ise sıvıyağ, çikolata, donuk gıda, ev temizleyicileri, Türk kahvesi, dondurma, krem çikolata, evcil hayvan maması, soğuk kahve ve hazır kahve öne çıktı. Evcil hayvan mamaları, ev temizleyiciler ve donuk gıda kategorileri yüksek hacim artışıyla dikkat çekti. NielsenIQ içgörülerine göre 2026 yılı için perakendenin stratejik yol haritasında tüketici değer öncelikleri, uygun fiyat arayışı, promosyon etkinliği, güven ihtiyacı, yapay zekâ entegrasyonu, çoklu kanal deneyimi ve bilinçli & seçici tüketim trendleri öne çıkıyor. “Güven, gıda tedarik zincirinin temelidir” GPD Başkanı Özpamukçu, gıda güvenilirliğinin yalnızca halk sağlığı açısından değil; ekonomik istikrar ve uluslararası rekabet açısından da stratejik bir konu olduğunu vurguladı. Organize perakendenin bugün üretim süreçlerinden depolamaya, lojistikten raf güvenliğine, izlenebilirlikten hijyen denetimlerine uzanan tüm aşamalarda güvenin standartlarını belirleyen bir sektör olduğunu söyledi. Özpamukçu konuşmasında, Türkiye’de gıda sektörünün önemli bir kısmının hâlâ kayıt dışı kanallarda bulunduğunu, bunun da hem haksız rekabet yarattığını hem de gıda güvenliğinde şeffaflığı engellediğini belirterek, “Tarladan sofraya tüm süreçlerin izlenebilir, denetlenebilir ve şeffaf olması ulusal güvenlik kadar önemlidir.” dedi. Tarım ve üretim vurgusu: “Güçlü tarım olmadan gıda arz güvenliği sağlanamaz” Sektörün karşı karşıya olduğu maliyet baskıları, işgücü giderleri, lojistik dalgalanmaları ve küresel riskler nedeniyle üretimde sürdürülebilirliğin daha kritik hale geldiğini belirten Özpamukçu, çözümün merkezinde tarım ve hayvancılığın güçlendirilmesinin bulunduğunu vurguladı. Doğru planlama, etkin destek mekanizmaları, kooperatiflerin güçlendirilmesi, dijital tarım, kadın ve genç üreticilerin teşviki ve güçlü bir lojistik altyapının Türkiye’nin tarımsal potansiyelini açığa çıkaracağını ifade eden Özpamukçu, gıda israfının da kritik bir alan olduğunu söyledi. Türkiye’nin yılda yaklaşık 18 milyon ton gıda israf ederek 43 milyar dolar kaybettiğini hatırlatarak, organize perakendenin raf yönetimi, stok optimizasyonu, bağış sistemleri ve dijital takip teknolojileriyle bu alanda önemli adımlar attığını belirtti. “Amacımız sorunları değil, çözümleri konuşmak” Kongre boyunca gıda güvenliği, gıda arz güvenliği, tedarik zincirinin geleceği, üretici–perakendeci iş birliği, sürdürülebilirlik ve yeni teknolojiler masaya yatırıldı. Özpamukçu, “Güven, gıdanın da sektörün de ekonominin de temelidir. Bu kongrenin amacı sadece sorunları tartışmak değil, birlikte çözüm üretmektir.” diyerek katılımcılara teşekkür etti.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.