Hava Durumu

#Iş Dünyası

Kapsül Haber Ajansı - Iş Dünyası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iş Dünyası haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

TOGG'da İşten Çıkarma İddiası: Otomotiv Yan Sanayinden Transfer Edilen 200 Kişinin İşine Son Mu Verildi? Haber

TOGG'da İşten Çıkarma İddiası: Otomotiv Yan Sanayinden Transfer Edilen 200 Kişinin İşine Son Mu Verildi?

Türkiye'nin yerli ve milli otomobil girişimi TOGG, kuruluşundan bu yana attığı her adımla yakından takip ediliyor. Gemlik'teki üretim tesislerinde seri üretime geçiş süreciyle birlikte, özellikle otomotiv yan sanayinden yüksek maaş verilerek çok sayıda nitelikli işçiyi bünyesine kattığı bilinen TOGG hakkında şok bir iddia ortaya atıldı: Şirketin yaklaşık 200 kişiyi işten çıkardığı öne sürülüyor. Bu iddia, hem otomotiv sektöründe hem de kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. İddianın Detayları ve Sektördeki Yankıları Sektör kulislerinde konuşulan iddialara göre, TOGG'un üretimi optimize etme ve maliyetleri düşürme gerekçesiyle bir süredir işten çıkarmalar yaptığı belirtiliyor. Özellikle otomotiv yan sanayinde çalışan deneyimli ve teknik personelin, TOGG'un sunduğu cazip maaş ve kariyer fırsatları nedeniyle mevcut işlerinden ayrılarak TOGG bünyesine katıldığı biliniyordu. Ancak şimdi, bu kişilerin bir kısmının iş akitlerinin sonlandırıldığı iddiası, hem çalışanlar hem de sektör temsilcileri arasında endişeye yol açtı. İşten çıkarıldığı iddia edilen 200 kişilik grubun hangi departmanlardan veya pozisyonlardan olduğu konusunda net bir bilgi bulunmamakla birlikte, iddialar genellikle üretim ve mühendislik alanlarına odaklanıyor. Otomotiv yan sanayi, bu tür toplu işten çıkarmalardan doğrudan etkilenebilecek bir sektör olduğundan, iddiaların doğruluğu büyük bir merak konusu. TOGG'dan Henüz Resmi Açıklama Yok Konuya ilişkin olarak TOGG cephesinden henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Şirketin, ortaya atılan bu iddialara nasıl bir yanıt vereceği veya iddiaların doğru olup olmadığına dair kamuoyunu ne zaman bilgilendireceği bekleniyor. TOGG, Türkiye'nin teknoloji ve sanayi alanındaki en büyük atılımlarından biri olarak görülüyor. Bu nedenle, şirketin istihdam politikaları ve insan kaynakları süreçleri, hem ekonomik hem de sosyal açıdan yakından takip edilmeye devam edecek. İşten çıkarma iddialarının doğrulanması halinde, bunun şirketin imajı ve sektördeki algısı üzerinde ne tür etkiler yaratacağı da önümüzdeki günlerde netleşecek.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Başarısı ve Samimiyetiyle Örnek CEO: Haluk Dortluoğlu'nun Liderlik Sırları Haber

Başarısı ve Samimiyetiyle Örnek CEO: Haluk Dortluoğlu'nun Liderlik Sırları

Kurumsal dünyanın soğuk yüzünü, sıcak ve samimi bir liderlik anlayışıyla değiştiren isimlerden biri: Haluk Dortluoğlu. Yönettiği şirkette sadece rakamları değil, insanları da büyüten, başarıyı ekibiyle birlikte kutlayan ve her fırsatta samimiyetini ortaya koyan Dortluoğlu, CEO'luk koltuğuna oturduğu günden bu yana hem finansal başarıları hem de oluşturduğu pozitif şirket kültürüyle adından söz ettiriyor. Onun liderlik felsefesi, sadece ofis içinde değil, BİM ve File Marketler gibi perakende devlerinin mağaza katlarında da hissediliyor. Kapısı Herkese Açık Bir Lider ve Sahada Müşterisiyle Birlikte Haluk Dortluoğlu'nun liderlik tarzı, klasik CEO kalıplarının çok ötesinde. Kendisiyle sohbet edenlerin veya toplantılarına katılanların ilk fark ettiği şey, ulaşılabilirliği ve çalışanlarına verdiği değer. "Benim kapım herkese açık" felsefesiyle hareket eden Dortluoğlu, departmanlar arası hiyerarşiyi minimuma indirerek, her çalışanın fikrine ve katkısına değer verdiğini hissettiriyor. Koridorlarda yürürken selamlaştığı en genç çalışandan, uzun yıllar tecrübe edinmiş yöneticilere kadar herkesle kurduğu sıcak iletişim, şirket içindeki motivasyonu ve aidiyet duygusunu artırıyor. Dortluoğlu'nun samimiyeti, sadece şirket içi iletişimle sınırlı değil. Onu sıklıkla BİM ve File Marketler gibi şirketin amiral gemisi perakende zincirlerinin mağazalarında, müşterilerle doğrudan temas halinde görmek mümkün. Bu ziyaretlerde, protokolden uzak, basit bir vatandaş gibi rafların arasında dolaşıyor, ürünleri inceliyor ve hatta kasada bekleyen müşterilerle sohbet etmekten çekinmiyor. Müşterilerin dileklerini, şikayetlerini ve beklentilerini ilk ağızdan dinlemesi, ona pazarın nabzını tutma ve stratejilerini doğrudan müşteri geri bildirimleriyle şekillendirme imkanı sunuyor. Bu "sokaktaki vatandaş" yaklaşımı, hem müşteri sadakatini artırıyor hem de şirket imajına olumlu katkı sağlıyor. Sadece Rakamlar Değil, İnsan Odaklı Büyüme ve Perakende Vizyonu Başarılı CEO, sık sık "Biz bir aileyiz" ifadesini kullanıyor ve bu sözü sadece bir söylem olarak bırakmıyor. Çalışanların kişisel gelişimlerine yatırım yapmaktan, onların özel günlerini unutmamaya, hatta zor zamanlarında destek olmaya kadar pek çok konuda ekibinin yanında olduğunu gösteriyor. Bu samimi yaklaşım, çalışanların işlerine daha sıkı sarılmasına ve ortak hedefler doğrultusunda kenetlenmesine yol açıyor. Dortluoğlu'nun liderliğinde şirket, sadece finansal tablolarıyla değil, aynı zamanda mutlu çalışanlar endeksiyle de dikkat çekiyor. Yenilikçi projeler, cesur adımlar ve perakende pazarındaki lider pozisyonunu koruma stratejileri, onun vizyoner bakış açısının bir yansıması. Özellikle BİM ve File Marketler'in rekabetçi perakende pazarında büyümeye devam etmesi, Dortluoğlu'nun müşteri odaklı yaklaşımının ve operasyonel mükemmelliğe verdiği önemin bir göstergesi. Ona göre, bir şirketin gerçek değeri, çalışanlarının motivasyonu, o işe duydukları tutku ve en önemlisi müşterinin kalbini kazanabilmesidir. Haluk Dortluoğlu, iş dünyasının dinamik ve rekabetçi ortamında, insan odaklı bir liderlik modelinin de ne kadar başarılı olabileceğini kanıtlıyor. Samimi duruşu, ulaşılabilir karakteri, ekibine olan inancı ve en önemlisi müşteriye doğrudan temas eden perakende vizyonuyla o, modern CEO profilini yeniden tanımlayan isimlerden biri olarak öne çıkıyor. ##### #######

İş Dünyasının Yeni Trendi:  “KURUMSAL BAĞIŞIKLIK” Haber

İş Dünyasının Yeni Trendi: “KURUMSAL BAĞIŞIKLIK”

Günümüz iş dünyasında şirketler, ekonomik dalgalanmalar, teknolojik gelişmeler ve küresel olayların getirdiği yoğun rekabet ve sürekli adaptasyon ihtiyacıyla karşı karşıya. Bu dinamik ortamda, şirketlerin hayatta kalabilmesi ve sürdürülebilir başarıyı yakalayabilmesi için yeni bir kavram ön plana çıkıyor: Kurumsal Bağışıklık. Bu, sadece bir trend olmaktan öte, şirketlerin geleceği için en güçlü kalkan olarak konumlanıyor. Modern kariyerlerin getirdiği yoğunluk ve iş yerinde artan stres gibi olgular, işverenlerin çalışanlarına yönelik yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini ortaya koydu. İşverenler çalışan sağlığına önemli yatırımlar yapmış olsa da yapılan araştırmalar bu alanda daha fazlasının yapılması gerektiğini gözler önüne seriyor. Kurumsal Bağışıklık Nedir? Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin, "Kurumsal Bağışıklık" kavramını şöyle tanımlıyor: "Kurumsal bağışıklık, bir şirketin dış tehditlere karşı direnç gösterme ve iç sorunlara hızlı bir şekilde cevap verme yeteneğidir. Bu, şirket kültüründen, çalışanların bağlılığına, risk yönetiminden inovasyona kadar birçok faktörü kapsar. Güçlü bir kurumsal bağışıklık sistemine sahip şirketler, krizlere daha hızlı adapte olur, değişime daha açık olur ve uzun vadede daha başarılı olurlar." Kurumsal Bağışıklığın Önemi Neden Artıyor? Dijitalleşme, küreselleşme ve sürdürülebilirlik gibi mega trendlerin, şirketlerin sürekli olarak dönüşüm geçirmesini gerektirdiğini belirten Elif Elkin, “Bu ortamda, çalışan bağlılığı hiç olmadığı kadar büyük önem kazanıyor. Gallup'un "Küresel İşyerinin Durumu: 2024 Raporu"na göre, dünya genelinde çalışan bağlılık oranı sadece %23 seviyesinde. Bu oran, dünya genelindeki çalışanların yalnızca yaklaşık dörtte birinin işlerine tutkuyla bağlı ve heyecanlı olduğunu göstermektedir. ABD ve Kanada'da bağlılık %33 iken, Avrupa'da bu oran %13 ile oldukça düşük. Dahası, düşük bağlılık gösteren ekiplerde işten ayrılma oranları %18 ila %43 daha yüksek seyrediyor ve ayrılan bir çalışanı değiştirme maliyeti, çalışanın yıllık maaşının yarısı ile iki katı arasında değişebiliyor. Düşük çalışan bağlılığının küresel ekonomiye maliyeti yıllık yaklaşık 8,9 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Bu, küresel GSYİH'nın %9'una denk gelmektedir ve şirketler için büyük bir verimlilik kaybı anlamına gelmektedir.” Kurumsal Bağışıklığı Güçlendirmenin Yolları Neler? Elif Elkin, kurumsal bağışıklığı güçlendirmenin yollarını anlatarak sözlerini şöyle noktaladı: “Kurumsal bağışıklığı artırmaya yönelik çalışmalar sadece inovasyon, risk yönetim sistemleri, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik gibi başlıklarla sınırlı kalmıyor. Tüm bu stratejilerin temelinde, çalışanın yaşam deneyimi ve sağlığı yer alıyor. Araştırmalar, yüksek bağlılığa sahip ekiplerin, düşük bağlılığa sahip ekiplere göre ortalama %14 ila %18 daha üretken olduğunu gösteriyor Bu nedenle, kurumlar her geçen gün çalışan sağlığına yönelik yaptıkları yatırımlarını artırıyor. Elkin Consultancy olarak, şirketlerin bu yeni dönemde kurumsal bağışıklıklarını güçlendirmeleri için stratejik danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Çalışanların bütünsel esenliğini merkeze alan yaklaşımlarımızla, şirketlerin sadece krizlere dayanıklı değil, aynı zamanda geleceğe hazır, dinamik ve başarılı yapılar inşa etmelerine destek oluyoruz.”

EGİFED bölge iş dünyasını buluşturdu Haber

EGİFED bölge iş dünyasını buluşturdu

Ege Genç İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (EGİFED), TAİDER Aile İşletmeleri Derneği ve Manisa Genç İş İnsanları Derneği (MAGİAD) iş birliğiyle düzenlenen, aile şirketlerinin sürdürülebilirliği ve kurumsal dönüşümüne odaklanan "Aile Şirketlerinde Nesiller Arası Devir ve Kurumsallaşma Süreci" paneli, Manisa The 45 Hotel'de yoğun katılımla gerçekleşti. Alanında uzman konuşmacıların katkılarıyla, iş dünyasının kalbinin attığı etkinlikte, aile şirketlerinin kuşaklar arası başarı yolculuğu mercek altına alındı. Panelin açılış konuşmaları, MAGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bozyaka, EGİFED Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer ve TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Olten tarafından gerçekleştirildi. Konuşmalarda, aile şirketlerinin uzun ömürlü olabilmesi ve değişen dünya koşullarına uyum sağlayabilmesi adına kurumsallaşmanın kritik rolüne dikkat çekildi. Başkanlar, yalnızca şirket içi dönüşüm değil, aynı zamanda bölgeler arası iş birliklerinin ve dayanışmanın da sürdürülebilir başarı için vazgeçilmez olduğunun altını çizdi. Ortak akıl ve ortak vizyon çağrısıyla, gelecek kuşaklara sağlam temeller bırakmanın gerekliliği vurgulandı. Gelecek Nesillere Sağlam Temeller Bırakmalıyız Panelin ev sahibi olarak açılışta söz alan Manisa Genç İş İnsanları Derneği (MAGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bozyaka, konuşmasında hem yerel hem de bölgesel ölçekte kurulan iş birliklerinin önemine dikkat çekti. Bozyaka, "Böylesine stratejik bir etkinliğe Manisa'da ev sahipliği yapmaktan gurur duyduklarını belirterek, "Manisa Genç İş İnsanları Derneği olarak, aile şirketlerinin yalnızca bugünü değil, yarını da inşa etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu inşa sürecinde kuşaklar arası bilgi aktarımı, değerlerin korunması ve kurumsal altyapının güçlendirilmesi hayati öneme sahip. EGİFED ve TAİDER ile birlikte hayata geçirdiğimiz bu anlamlı buluşma, yalnızca bir panel değil; aynı zamanda ortak vizyonun, kolektif aklın ve bölgesel dayanışmanın güçlü bir yansımasıdır. Manisa'nın üretim gücüyle, tarihiyle ve girişimci ruhuyla bu tür iş birlikleri için doğal bir cazibe merkezi olduğuna inanıyoruz. Geleceği inşa ederken birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüyoruz." dedi. Geleceği Yakalamak İsteyen, Kendini Bugünden Yenilemeli Panelin en dikkat çeken konuşmalarından birini de Ege Genç İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (EGİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer yaptı. Yelkenbiçer, Manisa gibi üretim gücü yüksek, köklü bir sanayi şehrinde iş dünyasının temsilcileriyle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bu tür sivil toplum buluşmalarının yalnızca bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda bölgeler arası iş birliğini güçlendirme ve deneyim transferini mümkün kılma açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, aile şirketlerinin sürdürülebilirliği için yalnızca yapısal değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşüm sürecine ihtiyaç duyulduğunun da altını çizdi. Yelkenbiçer, "Kurumsallaşma, sadece bir yönetim modeli değil; bir zihniyet değişimidir. Değerlerin kuruma entegre edilmesi, karar alma mekanizmalarının şeffaflaşması ve yeni nesil liderliğin teşvik edilmesi bu sürecin temel bileşenleridir. Aile şirketlerinde sürdürülebilir başarının anahtarı, kültürel ve yapısal dönüşümü bir bütün olarak ele almaktan geçiyor. Kurumsallaşma, şirketin sadece yönetim biçimini değil; değerlerini, iletişim tarzını ve karar alma süreçlerini de dönüştürür. Bu dönüşüm, geleceğe hazırlığın en güçlü adımıdır. Bugünü anlayan, geleceği de şekillendirir" dedi. Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm gibi küresel dinamiklerin, aile şirketlerinin yeni kuşak liderleriyle buluştuğunda daha güçlü ve kapsayıcı sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, EGİFED olarak genç iş insanlarına yalnızca bugünü değil, geleceği de şekillendirecekleri bir vizyon alanı sunmayı hedeflediklerini belirtti. Sözlerini, panelin aile şirketlerinde kuşaklar arası geçiş süreçlerine ışık tutarak hem ilham verici hem de yol gösterici olacağına inandığını ifade ederek tamamladı. Aile İşletmeleri Ekonominin En Önemli Kasıdır TAİDER Aile İşletmeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Olten, aile işletmelerinin sadece ekonomik sistemin değil, aynı zamanda toplumsal yapının da temel taşı olduğuna dikkat çekti. "Aile şirketleri, yalnızca üretim ve istihdam açısından değil, aynı zamanda kültürel değerlerin, güvenin ve sürdürülebilirliğin temsilcisidir" diyen Olten, TAİDER olarak bu bilinçle yürüttükleri faaliyetleri aktardı. Kuruluşlarından bu yana aile şirketlerinin uzun ömürlü olabilmesi için nesiller arası sağlıklı geçişleri desteklediklerini ve kurumsallaşma kültürünü yaygınlaştırmak adına Türkiye genelinde bilgi ve deneyim paylaşımına dayalı etkinlikler düzenlediklerini belirten Olten, "Amaçlarımızdan biri de, şirketlerin sadece dış rekabet gücünü değil, iç huzurunu da artıracak bir yönetim anlayışını teşvik etmek," ifadelerini kullandı. Manisa gibi güçlü sanayi temellerine sahip bir kentte, farklı kuruluşlardan iş insanlarıyla aynı çatı altında buluşmanın önemine de değinen Olten, "İnandığımız bir gerçek var: Ailede birlik sağlanmadan, işletmede sürdürülebilirlik mümkün değildir. Bu yüzden bu panelin yalnızca bilgi paylaşımı değil; aynı zamanda ilham veren ve farkındalık yaratan bir öğrenme ortamı olacağına yürekten inanıyoruz" diyerek sözlerini tamamladı. Panelin moderatörlüğünü EGİFED Danışma Kurulu Başkanı ve TAİDER Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Buğra İlter üstlendi. Panelde; İnci Vakfı Güç Kaynağı ve TAİDER Üyesi Ece Elbirlik Ürkmez, Sarıgözoğlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve TAİDER Yönetim Kurulu Üyesi Levent Sarıgözoğlu ile METYX – Telateks CEO'su ve TAİDER Üyesi Besim Uğur Üstünel konuşmacı olarak yer aldı. Panel boyunca, üç başarılı aile şirketinin kurumsallaşma yolculukları ve bu süreçlerde karşılaştıkları zorluklar katılımcılarla samimi bir şekilde paylaşıldı. Nesiller arası yönetim devrinde yaşanan değişim süreçleri, aile içi dinamikler, liderlik geçişlerinin nasıl yapılandırıldığı ve şirketlerin geleceğe nasıl hazırlandıkları gibi kritik başlıklar, konuşmacıların gerçek deneyimleri üzerinden ele alındı. Katılımcılar, panelden hem ilham verici hem de uygulanabilir bilgilerle ayrılırken, özellikle kurumsallaşmanın önemi ve nesiller arasındaki iletişim konusu vurgulandı.

İzmir ve Ege Bölgesi’nin ilk Melek Yatırımcılık Zirvesi’ne Yoğun İlgi Haber

İzmir ve Ege Bölgesi’nin ilk Melek Yatırımcılık Zirvesi’ne Yoğun İlgi

İzmir Ticaret Odası (İZTO), Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) ve İzmir Ticaret Borsası (İTB) ev sahipliğinde, TOBB İzmir İl Genç Girişimciler Kurulu ve EGİAD Melekleri koordinasyonunda gerçekleşen “Melek Yatırımcılık Zirvesi”, İzmir Ticaret Odası’nda girişimcilik ve iş dünyasının yoğun ilgisiyle düzenlendi. Melek yatırımcılık; yenilikçi fikirlerin hayata geçirilmesi, erken aşama girişimlerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması ve girişimcilik ekosisteminin büyümesi açısından kritik bir rol üstlenmekte. Yeni iş modellerinin ve teknolojilerin gelişimine katkı sağlayan bu yatırım modeli, Türkiye’de yatırımcılık kültürünün gelişmesinde de önemli bir yere sahip. Bu kapsamda gerçekleştirilen Melek Yatırımcılık Zirvesi, yatırımcılara deneyimlerini paylaşma fırsatı sunarken, melek yatırımcılığa ilgi duyan iş insanlarının bilgi edinmesini sağlamış oldu. Ekosistemin önde gelen isimlerini, yatırımcı adaylarını, ilham verici paneller, bilgi dolu konuşmalar ve yeni iş birliklerine zemin hazırlayan oturumlarla bir araya getiren etkinlik, kentin girişimcilik ve yatırımlar konusundaki bilinirliğinin arttırılmasına da büyük katkı sağladı. İzmir’in girişimcilik ve inovasyon kenti olma yolunda güçlü adımlar atıldığını gösteren zirvenin açılış konuşmalarını, sırasıyla EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Özhelvacı, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı & Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Işınsu Kestelli, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı & Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener yaptı. Melek Yatırımcılık ve Ekosistem Bilgilendirme sunumlarının da yapıldığı organizasyonda, Melek Yatırımcılık alanında EGİAD Melekleri Genel Koordinatörü Melisa İtmeç, Yatırımcılık Ekosistemi ve Rapor Sunumu’nda StartupCentrum Kurucu Ortağı Sami Harputlu yer aldı. Bireysel Katılım Sermayesi Yatırımcı Lisansı ve Destekler başlığında EGİAD Melekleri 18. Dönem İcra Kurulu Başkanı Arda Yılmaz Moderatörlüğünde, Hazine ve Maliye Bakanlığı Finansal Piyasalar ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Gönül Öztürk ayrıntılı bir değerlendirmede bulundu. Melek Yatırımcılık Deneyim Aktarımı Paneli ise, TOBB İzmir Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Cem Elmasoğlu’nun moderatörlüğünde, EGİAD Melekleri 18. Dönem İcra Kurulu Başkanı Arda Yılmaz, EGİAD Melekleri 18. Dönem İcra Kurulu Başkan Vekili Özüm İlter Demirci, EGİAD Melekleri 17. Dönem İcra Kurulu Başkan Vekili Filip Minasyan, EGİAD Melekleri 18. Dönem İcra Kurulu Başkan Vekili Zerrin Ülken deneyimlerini paylaştı. Girişimci Sunumları – Pitching Session kısmında ise, Skymod - Oltan Dere - Skymod AI Kurucu Ortağı, Max Potential - Hamdi Uğur & Gökhan Tasdivar - Max Potential Kurucu Ortakları konuşma gerçekleştirdiler. Keynote Konuşmacısı ise Hande Enes – Bireysel Teknoloji Yatırımcısı oldu. EGİAD Melekleri’nden 10 Yılda 5 Milyon $ Yatırım Özhelvacı, bu yıl 10. Yılını kutlayan EGİAD Melekleri Yatırım Ağı’nın 2024 yılında Türkiye’de “Yılın En Aktif Yatırım Ağlarından biri olarak ödül aldığını hatırlatarak şunları söyledi: “EGİAD Melekleri 10 Yılda 5 Milyon $ Yatırım gerçekleştirerek çok önemli bir girişimcilik misyonunu üstlendi. Melek yatırımcılık; yalnızca finansal bir katkıdan ibaret olmayan, aynı zamanda bilgi, tecrübe ve güçlü iş ağlarının erken aşamadaki girişimlerle buluşmasını sağlayan benzersiz bir destek modelidir. Genellikle girişimcilik yolunun başında olan ancak yüksek potansiyel taşıyan girişimlere yapılan bu yatırımlar, deneyimli iş insanlarının vizyonuyla birleştiğinde gerçek anlamda dönüşüm yaratır. Mevzuatımızda “bireysel katılım yatırımcısı” olarak tanımlanan melek yatırımcılar, girişimcilik ekosistemimizin başlıca itici güçlerindendir.” Melek yatırımcılığın bölgesel kalkınma açısından kritik bir rol oynadığını vurgulayan Özhelvacı, “Girişimcilik sadece büyük şehirlerle sınırlı kalmamalı; Anadolu’nun dört bir yanındaki fikirler, doğru destekle güçlü işletmelere dönüşebilir. Böylece hem istihdam artar hem de ekonomik dengesizlikler azalır” ifadelerini kullandı. Özhelvacı: Melek Yatırımcılar Girişimlerin Önünü Açıyor Melek yatırımcılığın önemine değinen EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Özhelvacı, “Yeni kurulan şirketlerin en büyük ihtiyacı, çoğu zaman bir ‘ilk inanan’dır. Melek yatırımcılar, aynı zamanda risk alabilme cesaretiyle devreye girerek girişimlerin önünü açar. Büyük inovasyonlar artık dev Ar-Ge merkezlerinden çok, genç girişimcilerin hayal gücünden doğuyor. Melek yatırımcılar bu noktada, yenilikçi fikirleri gerçeğe dönüştüren birer köprü işlevi görüyor. Ar-Ge ve inovasyonun finansmanında da melek yatırımcılık, katalizör etkisi yaratıyor ayrıca bölgesel kalkınma açısından da kritik bir rol oynuyor. Melek yatırım ağımız EGİAD Melekleri gibi melek yatırım ağları ise, bu sürecin organizatörleri” diye konuştu. Risk alabilen, vizyon koyabilen ve genç girişimcilerin yanında durabilen iş insanlarının sadece kendi şirketlerini değil, aynı zamanda geleceği de şekillendirdiğini belirten Özhelvacı, “EGİAD olarak, üyelerimizin melek yatırımcılık ekosisteminde yer almasını; liderliğin bir adım ötesine geçerek ilham verici birer dönüşüm aktörü olmalarını arzu ediyoruz. Geleceğimiz olan gençlerimizi daha iyi anlayabilmek ve özellikle iş dünyasında kuşaklar arasındaki iletişimi koruyabilmek için melek yatırımcılık mükemmel bir fırsat” dedi. Kestelli: Tarımda Melek Yatırımcılar Devreye Girmeli Geleneksel tarım yöntemlerinde ve akıllı tarım uygulamalarında her yeni gün bir inovasyonla, gelişen teknolojiye bağlı çözümlerle karşılaştıklarını belirten İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise “Bu değişim ve dönüşüm beraberinde finansman ihtiyacını da getiriyor. Bu noktada, tarım ve gıda girişimlerine destek sağlayan melek yatırımcıların daha çok devreye girmesi gerekiyor. İTB olarak projelendirip hayata geçirdiğimiz İzmir Tarım Teknoloji Merkezi’nin bu alanda çok önemli görevler üstleneceğine inanıyoruz. İTTM’de çeşitli fon ve kaynak sağlayıcılarla girişimcilerin bir araya geleceği etkinlikler düzenleyeceğiz. Kitlesel fonlama, iş melekleri, katılım şirketleri, risk sermayedarları gibi finans kaynaklarıyla farklı aşamadaki girişim ve işletmelerin kaynak ihtiyacını sağlamak için farklı organizasyonlar gerçekleştireceğiz. Ayrıca, sadece tarım, gıda ve agritech sektörlerine özel bir melek yatırımcı ağı oluşturmak da gündeme almayı planladığımız konular arasında yer alacak” dedi. Tarım, Melek Yatırımcılar için Eşsiz bir Vaha Kestelli, “Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırmalar, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 10 milyarı aşacağını ve artan nüfus ile yükselen gelir seviyesine bağlı olarak gıdaya olan talebin yüzde 50 ila 60 oranına ulaşacağını öngörüyor. İklim krizinin etkilerini, azalan tarım alanlarını, hızla tükenen su kaynaklarını ve yaşlanan tarım nüfusunu göz önüne aldığımızda bu talebe nasıl cevap verebileceğiz sorusu ile yüz yüze kalıyoruz. Bu sorunun cevabı yeni teknolojilerin kullanımında, yeni fikirlerde ve bu fikirlerin hayata geçirilmesini hızlandıracak sermayede gizli. Yani tarım, melek yatırımcılar için eşsiz bir vaha özelliğini taşıyor.” dedi Ege Bölgesi’ndeki Toplam 65 Startup Yatırımının 51’i İzmir’den Türkiye’nin küresel girişim ekosisteminde bir büyüme varsa bunda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin payının büyük olduğunu vurgulayan EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar “2007 yılında Kadın Girişimciler ve 2008 yılında Genç Girişimciler Kurulu oluşumları ile Türkiye genelinde ciddi bir ekosistem yaratmış, kadın ve genç girişimcilerin adeta çözüm ortağı olmuştur. TOBB Genç Girişimciler Kurulu’nun İzmir ayağının yürütücü Odası olarak, girişimcilik ekosisteminin bir parçası olmaktan da ayrıca çok mutluyuz. İzmir'de kurduğumuz sinerjinin özellikle finansman ayağını güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü, bugünün bilinen büyük markaları, facebook, uber, twitter, instagram, airbnb, erken aşamalarda yatırım desteği alarak değerlerini katlamıştır” dedi. Gençlerimizi girişimciliğe yönlendirmeyi, teknoloji avantajını kullanarak geleceklerini inşa etmelerini, hayallerini gerçekleştirirken, ülke ekonomisine de katkı sunmalarını sağlamayı amaçladıklarını belirten Yorgancılar, “İZQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezi, iş birliğimizin en güzel örneği. Henüz 3 yaşında olmasına rağmen; global networklar ile buluşturulan girişimcilerimiz, İZQ’nun network gücüyle 2 milyon dolar tohum yatırımı aldı. Bu rakamın 20 milyar dolara çıkacağına inanıyorum. 1,6 milyar nüfus, 26 trilyon dolar GSYİH ve 22,5 trilyon dolar ticaret hacmindeki bir pazarda daha çok yolumuz var. İzmir; 10 üniversite, 6 teknopark, 17 OSB, 103 Ar-Ge merkezi, 26 tasarım merkezi, nitelikli ve genç nüfusu ile girişimcilik ve inovasyon kenti olmaya en büyük aday. Ege Bölgesi’ndeki toplam 65 start-up yatırımının 51’i İzmir’e ait. İzmir’in Türkiye içindeki payı ise yüzde 9’lara yakın. 2024 yılında küresel startup ekosisteminde; yatırımlar tutar olarak yüzde 4,5 artış gösterirken, Türkiye’de adet olarak yüzde 62, tutar olarak yüzde 30’a yakın bir artışla 1,41 milyar dolara ulaştı. Yine aynı çalışma ile açıklanan, Türkiye özelinde, en az 1 kadın kurucu ortağı olan girişim oranının yüzde 32,2’ye yükselmesi, kadın girişimcilerin sistemde giderek güçlendiğini göstermektedir. Bu konuda, özellikle TÜBİTAK fonlarına teşekkür etmemiz gerekiyor” dedi. Avrupa startup ekosistem sıralamasında İstanbul ile 16. sıradayız. Tüm gayretimiz, gerekli potansiyele sahip İzmir’in de bu Avrupa listesinde yer bulması, Akdeniz Çanağı denilen Mısır’dan Fransa’ya uzanan bölgede söz sahibi olmasıdır” dedi. Mentorluk İzmir’in Genlerinde Var İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener düzenlenen zirvede şu konuşmayı yaptı: “Bugün gençlerimiz; daha duyarlı, daha teknoloji ve etki odaklı düşünüyor. Yalnızca bir ürün satmak değil, bir problemi çözmek istiyor. Özellikle yapay zekâ ve sürdürülebilirlik alanlarında da üretilen girişim fikirlerinin sayısı çoğalıyor. Bu noktada, yatırımcılarımızın sorumluluğunun bir kat daha arttığını görüyoruz. Gençlerimizi İzmir’de tutmak, onların hayallerini burada büyütmelerini ve gerçekleştirmelerini sağlamak adına onlarla daha çok bir araya gelmeli, fikirlerini dinlemeli ve birlikte hareket etmeliyiz. Bugün, ne yazık ki, melek yatırımcılık alanında olmamız gereken konumda olduğumuzu söyleyemiyoruz. Ülkemiz genelinde melek yatırımcı lisanslarında 772’sinin İstanbul, 107’sinin Ankara, 57’nin ise kentimizde olduğunu görüyoruz. Halbuki İzmir; köklü ticaret kültürü ve aile şirketi yapısıyla melek yatırımcılığı dayanışma modeline oldukça uygun bir şehir. Aile şirketlerimiz yalnızca mal ve hizmet üretmiyor; aynı zamanda bilgi, deneyim ve değer aktarımı yapıyor. Mentorluk, İzmir’in genlerinde var. Biz bu kültürü yeniden tanımlamamız değil, yeniden harekete geçirmemiz gerektiğine inanıyoruz.” Takım Ruhu İle Hareket Etmeyi Sürdüreceğiz Gençlerin yatırım yapmaktan ve girişimcilikten çekinmemeleri gerektiğinin altını çizen Özgener, “Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası ve EGİAD, ayrıca İzmir Valiliği ve İzmir Büyükşehir Belediyesi, ESİAD ve Ege İhracatçı Birlikleri ile güç birliği yaparak kentimize “İzQ Girişimcilik Merkezi ve İnovasyon Merkezi’ni kazandırdık. Nasıl ki girişimcilerin projelerini hayata geçirme aşamasında Takım olması önemli ise, bizler de girişimcileri destekleyen kurumlar olarak takım ruhu ile hareket etmeyi sürdüreceğiz.” dedi. Türkiye Girişimcilik Ekosistemi Hızlı Bir Gelişim Göstermekte Bireysel Katılım Sermayesi Yatırımcı Lisansı ve Destekler başlığında Hazine ve Maliye Bakanlığı Finansal Piyasalar ve Kambiyo Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Gönül Öztürk ise, Bireysel Katılım Sermayesi (BKS) sisteminin, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından geliştirilen, melek yatırımcıların erken aşama girişimlere yatırım yaparken vergi avantajı elde etmesini sağlayan bir teşvik mekanizması olduğunu belirterek, “BKS lisansına sahip olan yatırımcılar, yatırım yaptıkları girişimlerin %75’ine kadar olan kısmını gelir vergisi matrahlarından düşebilirler; bu oran, TÜBİTAK onaylı projelere yapılan yatırımlarda %100’e kadar çıkabilir. Lisans başvurusu yapacak kişilerin belirli bir maddi varlığa ve yatırım tecrübesine sahip olmaları gerekir; başvurular Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yapılır ve süreç genellikle belge sunumu, değerlendirme ve onay adımlarını içerir. Son dönemde yapılan BKS Yönetmeliği değişiklikleriyle birlikte yatırım yapılabilecek şirket türlerinde genişlemeler ve yatırımcılar için esneklik sağlayan yeni düzenlemeler getirilmiştir. Türkiye’deki girişimciler yatırım alma sürecinde özellikle yatırımcıya erişim, finansal okuryazarlık eksikliği ve ölçeklenebilir iş modelleri oluşturma konularında zorlanmaktadır. Melek yatırımcılar bu süreçte mentorluk, networke erişim sağlama ve yatırım sonrası destek mekanizmalarıyla süreci kolaylaştırabilir. Türkiye girişimcilik ekosistemi son yıllarda hızlı bir gelişim göstermekte; özellikle teknoloji, oyun, sağlık ve sürdürülebilirlik odaklı girişimler yatırımcıların ilgisini çekmektedir. Ancak exit (çıkış) stratejileri konusunda hâlâ önemli sorunlar yaşanmakta; potansiyel çözümler arasında fonlar arası iş birliği, stratejik alıcılara erişim ve ikincil piyasa mekanizmalarının gelişimi öne çıkmaktadır. Son olarak, yatırımcılara tavsiyem, sadece sermaye değil bilgi ve zamanlarını da girişimcilere aktarmaları; girişimcilere ise vizyonlarını net belirleyip dayanıklı ve ölçeklenebilir yapılar kurmaları olacaktır.” dedi. Girişimi Doğru Değerlendirmek Yatırım Yapmak Kadar Önemli EGİAD Melekleri İcra Kurulu Başkanı Arda Yılmaz ise, bir yatırımcı olarak girişimi doğru değerlendirmenin, en az yatırım yapmak kadar önemli olduğunu vurgulayarak; “Önümüzdeki üç yıl içinde etki yatırımlarının, kadın yatırımcıların ve bölgesel iş birliklerinin daha da ön plana çıkacağını, tematik fonların yaygınlaşacağını öngörüyorum. EGİAD Melekleri olarak bu dönüşümde aktif rol üstlenmeyi, sadece İzmir merkezli değil ulusal ve uluslararası düzeyde etki yaratmayı hedefliyoruz. Kuruluşumuzdan bu yana erken aşama girişimlere ilk yatırım yapma cesareti göstererek ekosistemde fark yarattık. Diğer yatırım ağlarıyla birlikte yatırım yaparak kolektif aklın gücünü benimsedik ve ekosistemdeki birlikteliği her zaman destekledik. Bu yaklaşımımızla sadece yatırım yapmakla kalmadık, aynı zamanda örnek bir model oluşturarak melek yatırımcılığın Türkiye genelinde daha fazla yaygınlaşmasına katkı sunduk. EGİAD Melekleri’nin yatırım kültürü; şeffaflık, kolektif akıl ve girişimciliği destekleme odağında şekilleniyor. Farklı sektörlerden gelen yatırımcıların bilgi birikimiyle kararlar alırken, girişimcilere sadece finansal değil stratejik katkı da sunuyoruz. Bu yapısı sayesinde EGİAD Melekleri, yatırımcı olmak isteyenler için hem güçlü bir topluluk hem de sürdürülebilir değer yaratma platformu sunuyor.” dedi. Melek Yatırımcılığı Tüm Yönleriyle Ele Aldık TOBB İzmir Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Cem Elmasoğlu ise, Melek Yatırımcılık Zirvesi’nin, girişimcilik ekosisteminin büyümesinde kritik bir rol oynayacağını belirterek, “Melek yatırımcılığı tüm yönleriyle ele alma fırsatı sundu. Alanında uzman konuşmacıların aktardığı bilgiler ve deneyimler, yatırım süreçlerine dair farkındalığı artırırken, genç girişimcilerimizin potansiyel yatırımcılarla buluşmasına da zemin hazırladı. Melek yatırımcılığın sadece finansal destekten ibaret olmadığını; aynı zamanda bilgi, tecrübe ve mentorlukla girişimlerin geleceğini şekillendirdiğini bir kez daha görmüş olduk. Bu değerli ekosistemi büyütmek ve yaygınlaştırmak adına önemli bir adım attığımıza inanıyoruz.” Dedi.

İzmir’in Kent Kimliği EGİAD'da Masaya Yatırıldı Haber

İzmir’in Kent Kimliği EGİAD'da Masaya Yatırıldı

Bu doğrultuda, İzmir Vakfı iş birliğiyle düzenlenen "İzmir Kent Kimliği" başlıklı seminer, EGİAD dernek merkezinde gerçekleştirildi. Etkinliğe İzmir Vakfı Genel Müdürü Deniz Karaca ve EGİAD üyeleri katılım sağladı. Toplantıda, günümüz iş dünyasında sürdürülebilirliğin taşıdığı kritik önem vurgulanırken, İzmir’in yaşam tarzının küresel sürdürülebilirlik trendleriyle örtüştüğü belirtildi. Yerel üretimi destekleyen gastronomisi, doğayla uyumlu kent yaşamı ve çevreci iş modelleriyle İzmir’in, geleceğin sürdürülebilir şehirleri arasında öncü konuma ulaşabileceği ifade edildi. Ayrıca, İzmir’in dinamik yapısının iş dünyasına sunduğu fırsatlar tartışılırken, genç iş insanlarının şehirle kurdukları bağın kariyerlerindeki başarıya nasıl katkı sağladığı somut örneklerle ele alındı. Etkinlikte, İzmir’in kent kimliğini oluşturan temel unsurlar, şehrin "İyi Yaşam" vizyonu çerçevesinde ele alındı. Bu vizyonun, İzmir’in ticaret hacmini genişleterek ve üretim kapasitesini artırarak ekonomik büyümeye katkı sağladığı vurgulandı. Ayrıca, İzmir’i yaşamak, çalışmak ve yatırım yapmak için cazip bir merkez haline getirmeye yönelik yürütülen projeler paylaşıldı. Seminerde, İzmir’in tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra, şehrin iş dünyasıyla olan etkileşimi de kapsamlı bir şekilde değerlendirildi. Katılımcılara, yaşadıkları kente dair yeni perspektifler sunmayı amaçlayan etkinlik, genç iş insanlarından yoğun ilgi gördü. İş İnsanları Yaşadıkları Şehirle Bağ Kurmalı Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı, İzmir’in kendine özgü kimliğine vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: "Bugün burada, İzmir’in ruhunu, yaşam tarzını ve iş dünyasıyla harmanlanmış eşsiz kültürünü keşfetmek için bir araya geldik. İzmir, yalnızca tarihi ve doğal güzellikleriyle değil; sunduğu sosyal ve ekonomik fırsatlarla da fark yaratıyor. Sizleri İzmir’in sunduğu bu ayrıcalıkları keşfetmeye, şehrin temposunu, insanını ve iş dünyasının dinamizmini daha yakından tanımaya davet ediyoruz. Bu seminer, iş dünyasında başarılı olmanın sadece rakamlarla ve stratejilerle değil; aynı zamanda yaşadığınız şehirle kurduğunuz bağlarla da mümkün olduğunu göstermeyi amaçlıyor. İzmir’i gerçekten anlamak, burada yaşamanın tadına varmak ve iş dünyasında sürdürülebilir başarı sağlamak için şehrin ruhunu hissetmek gerekiyor." Seminerde, İzmir’de iş yapmanın yalnızca ekonomik bir faaliyet olmadığı, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir deneyim olduğu vurgulandı. EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı, İzmir’de iş yapmanın şehrin sunduğu değerlerle bütünleştiğini belirterek şu sözleri kaydetti: "İzmir’de iş yapmak, yalnızca ofislerde ve toplantı salonlarında değil; Kordon’da yapılan sohbetlerde, tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki keşiflerde ve Çeşme, Urla, Seferihisar, Foça, Dikili,Karaburun gibi Ege’nin ruhunu taşıyan ilçelerde alınan ilham verici mola anlarında da şekillenir." Özhelvacı konuşmasında, "Günümüzde, lüks ve gösterişe dayalı tüketim alışkanlıkları yerini; daha bilinçli, sürdürülebilir ve anlamlı bir yaşam biçimine bırakıyor. Artık sadece pahalı ürünlere sahip olmak değil, kaliteli ve özenle üretilmiş, doğayla uyumlu ve yerel değerlere saygılı ürünleri tercih etmek ön planda. İzmir’in sunduğu yaşam tarzı, aynı zamanda bu sürdürülebilirlik trendleriyle de birebir örtüşüyor. Yerel üretimi destekleyen gastronomisi, doğayla uyumlu şehir yaşamı ve çevreci iş modelleriyle İzmir, geleceğin sürdürülebilir şehirleri arasında öncü bir konuma sahip olabilir. Bunu İzmirliler olarak hep birlikte başarabiliriz." dedi. Hayatı İzmirli Gibi Yaşa İzmir Vakfı Genel Müdürü Deniz Karaca, İzmir’in kent kimliği ve gelecekteki potansiyeli üzerine önemli bilgiler paylaştı. "İzmir Kent Kimliği" başlıklı sunumunda, kentin tarihi, kültürel ve ticari değerlerine vurgu yaparak İzmir’in sahip olduğu zengin mirasın altını çizdi. Şehrin algısını güçlendirmek amacıyla yaşanabilirlik, iş ve yatırım, eğitim, sağlık, kültür ve miras, sürdürülebilirlik, ulaşım, markalaşma ve yönetişim gibi temel kavramları ele alan Karaca, İzmir’in gelişimi için atılması gereken adımları sıraladı. "Başka şehirlere ilham kaynağı olan İzmir’in, iyi yaşam merkezi haline gelmesini hedefliyoruz. Hayatı İzmirli gibi yaşamak gerekiyor. İzmir, antik çağlardan bu yana ticaretin, sanatın ve yenilikçiliğin merkezi olmuş; hoşgörüsü ve kültürel çeşitliliği ile öne çıkan bir şehirdir. Bu mirası geleceğe taşımak hepimizin sorumluluğudur." dedi. Seminer, Deniz Karaca’nın sunumu ve genç iş insanlarının sorularını yanıtlamasıyla tamamlandı. Etkinliğin sonunda, EGİAD Sakız Ağacı Korusu Projesi kapsamında Karaca adına bağışlanan sakız fidanı sertifikası kendisine takdim edildi.

2025 BT kesintileri yılı mı olacak?  İş dünyasını neler bekliyor? Haber

2025 BT kesintileri yılı mı olacak? İş dünyasını neler bekliyor?

Dijital dönüşüm tüm sektörlerde hız kesmeden devam ederken, 2025 yılına ilişkin öngörüler iş sürekliliğini ciddi şekilde tehdit eden BT kesintilerinin artacağı yönünde. Türkiye’deki şirketlerin teknolojiye açılan penceresi olan ITserv Technology’e göre 2025 yılı siber saldırıların artışta olduğu bir yıl olacak. İşletmelerin BT altyapılarının ve dayanıklılığının sınandığı kritik bir yıl geçireceğiz. Bu nedenle BT altyapıların ve operasyonel süreçler gibi konuların detaylı bir şekilde ele alınması, risklerin ve bu risklere karşı alınabilecek önlemlerin belirlenmesi kritik öneme sahip. BT Kesintilerinin Artışında Siber Tehditler Başrolde Dünya genelindeki büyük araştırma kurumları tarafından yapılan araştırmalar, kurumların altyapılarını ve operasyonel süreçlerini daha dirençli hâle getirmeleri gerektiğini vurguluyor. 2025’te bulut altyapısı kullanılan firmalarda iş kesintisi riskinin artabileceği öngörülüyor. BT ekosistemlerinin etkin yönetilememesi halinde şirketlerin kritik iş süreçlerinde kesintiler yaşayabileceği belirtiliyor. Özellikle çoklu bulut yönetimi, yeni nesil siber tehditler ve ağ altyapısı yetersizlikleri, BT kurumlarının en fazla dikkat etmesi gereken konular arasında yer alıyor. Siber saldırılar yalnızca veri hırsızlığı değil, iş durdurma hedefi de güdebilir. Kurumların büyük çoğunluğu birden fazla bulut sağlayıcısıyla çalışmakta iken tek bir bulut sağlayıcısıyla çalışmaya devam eden diğer kurumlar için, iş kesintisi riskinde artış olabileceği bekleniyor.  Fidye yazılımları, kimlik avı ve tedarik zinciri saldırılarının artması beklenirken, hibrit çalışma modellerinin BT ağlarına ve güvenlik katmanlarına ek yük getirebileceği de düşünülmekte. Bu durum, şirketlerin çalışan deneyimini korumaya çalışırken aynı zamanda güvenlik risklerini yönetmelerini zorlaştırabiliyor. En Fazla Risk Altındaki Sektörler ITserv Technology’e göre özellikle finans, sağlık, üretim ve telekomünikasyon sektörleri en büyük risk altında yer alıyor. Gerçek zamanlı işlem yoğunluğu ve yasal düzenlemeler nedeniyle finans sektörü kritik riskler taşırken, sağlık hizmetleri için hasta verilerinin korunması ve medikal cihazların güvenliği hayati önem taşıyor. Üretim sektöründe Endüstri 4.0 ile artan otomasyon sistemleri siber saldırı tehdidini arttırırken, telekomünikasyon alanında 5G altyapısının yaygınlaşması ile geniş ölçekli hizmet kesintileri riski de yükseliyor. Şirketlerin Alması Gereken Önlemler Siber sigorta poliçelerinin 2025 itibarıyla daha fazla talep göreceği bekleniyor. Kapsamlı kriz yönetimi planları, yaşanabilecek kesinti maliyetlerini büyük oranda azaltabilir. Yapay zekâ destekli tehdit istihbaratı ve otomasyon araçlarının, saldırıları erken tespit etmede insan operasyonlarına kıyasla çok daha hızlı olabileceği belirtiliyor. ITserv Technology CTO’su Kerem Çebi; “BT kesintilerine karşı şirketlerin dayanıklı altyapı ve çoklu bulut stratejileri geliştirmesi kritik bir öneme sahip. Şirketlerin felaket kurtarma (Disaster Recovery) ve iş sürekliliği planlarını (Business Continuity Planning) düzenli olarak test etmesi gerekiyor. Çoklu bulut stratejisinde yük dengeleme ve otomasyon teknolojilerinin kullanımı da büyük önem taşıyor. 2025 sonuna kadar sıfır güven mimarisini uygulamayan kurumlar siber saldırılara karşı daha fazla risk altında olacak. Şirketler, ITserv Technology gibi alanında uzman firmalar ile siber güvenlik ve BT dayanıklılığını arttıracak çözümler geliştirmelidir. Bu doğrultuda kurumlar hem operasyonel hem de stratejik düzeyde alacakları tedbirlerle 2025’in getireceği zorlukları fırsata çevirebilir, rekabette avantaj elde edebilir.” şeklinde değerlendirmelerde bulundu. 

Mansur Yavaş iş insanları ile buluştu Haber

Mansur Yavaş iş insanları ile buluştu

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, OSTİM Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (OSİAD) 34. Seçimli Olağan Genel Kurul Toplantısına katıldı. OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen toplantıda sanayici ve iş insanlarına seslenen Yavaş, “Biraz önce Süleyman (Ekinci) Bey taleplerini de belirtti. Bu taleplerini basına da vermiş. Hem yaptıkları işleri vermiş, hem de OSTİM’li sanayici ve iş adamları için hükümetten beklediklerini de yazmış. Şimdi bunun içerisinde eleştiri de olabilirdi değil mi Süleyman Bey? Şunu yanlış yapıyorsunuz da olabilirdi. Peki, siz bunu söylediğiniz zaman hemen savcılık size soruşturma açar, bunu da basına verirse siz bundan sonra hiçbir şekilde kime derdinizi anlatabilirsiniz, hiç kimseye anlatamazsınız. Oysa biraz önce Fethi Başkan’ımızın söylediği gibi herkes eleştirilebilir, tenkit edilebilir. Böylelikle doğru yolu bulacağız. Hatta zaman zaman ben bazen şunu söylerim siyasetçi arkadaşlarımıza… Bir kahveye gittiğiniz zaman bazen oradaki vatandaş size bir şeyi şikâyet eder. Şikâyet eden aslında genellikle çözümünü de bilir. O şikâyet eden kişiye peki ne yapmalıyız diye sorduğunuz zaman o size cevabını da verir. Bazen dinlersiniz ki; en pratik en kolay o anda aklınıza gelmeyen çözümdür. Dolayısıyla bugün elbette sivil toplum kuruluşlarının ifade hürriyeti, talepleri ve eleştirileri belirtmeleri bir haktır” dedi.    “SİYASETÇİLER EN AĞIR ELEŞTİRİLERE KATLANMAK ZORUNDADIR” Yavaş, “Biz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzaladık. Orada ifade hürriyeti, basın hürriyeti hepsi var. Ve biz madem ona imza attık, uyacağız. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili maddesi gereğince toplumun önünde olan insanlar, özellikle siyasetçiler, sanatçılar bu şekilde gelen eleştirilere, en ağır eleştirilere katlanmak zorundadır. Kararlarının hepsi böyle, suç değildir diyor ve bizim yaptığımız şikâyetlerin hepsi takipsizlikle sonuçlanıyor. Biz artık bunu benimsedik, madem bu sözleşmeye bizim hükümetimiz imza attı, biz de bunu benimsedik, katlandık, katlanmaya da devam ediyoruz. Yapacak bir şey yok” ifadelerini kullandı. “KARİYER MERKEZİMİZLE ORGANİZE SANAYİLERİN BAĞLANTISINI KURDUK” İstihdam sorunu hakkında da konuşan Yavaş, “Birisi iş bulamıyor, birisi işçi bulamıyor. Bununla ilgili daha önceki yıllarda ben söylemiştim. 300 bin kadar özgeçmiş var. Bizim Kariyer Merkezimizle organize sanayilerin bağlantısını kurduk. Oradan istediğiniz elemanı seçip bizim üzerimizden talep edebiliyorsunuz. Özellikle organize sanayilerle sık sık toplanıyoruz. Çünkü en fazla özgeçmiş bize geliyor. Bunların iş bulması için yardımcı olmaya çalışıyoruz. Birlikte kurs açalım. Hangi dalda elemana ihtiyacınız varsa o kursu beraber açalım. Ben otobüs biletini vereyim o kursa katılanların, öğlen yemeğini de vereyim. Yeter ki bu insanlara iş bulalım diye özellikle söylemiştim. Bu kentte yaşadığımız insanlar bir başkasının desteğine ihtiyaç duymamasının yolu da bu. Çalışması, alın teriyle parasını kazanıp istediği gibi harcaması…” dedi. “FUAR ALANINDA BAYAĞI BİR MESAFE KAT ETTİK” Fuar alanlarıyla da ilgili bilgi aktaran Yavaş, “Fuar alanında bayağı bir mesafe kat ettik. Akyurt Belediyesi ile beraber oradaki bir şirketle ben onu şimdiden size de duyuruyorum. Onunla beraber hem konut hem fuar alanı projesini biraz sonra bana sunum yapacaklar. Epey bir seviyeye getirdik. İnşallah fuar alanını Ankara'mıza kazandıracağız” diye konuştu. METRO BORÇLARI BİTİYOR Mansur Yavaş metro ihaleleriyle ilgili sürece ilişkin bilgi verdi. “Mevcut metroların borcu bitiyor, o metroları da biz yapmış oluyoruz” ifadelerini kullandı. Yavaş, şöyle devam etti: “Malum Mamak Metrosunun ihalesini yapmıştık. Seçim öncesi yapmıştık. Adeta bizi sıkıştırır gibi 200 milyon Euro fazla beklediğimizden fiyat vermişlerdi. İhaleyi biz iptal ettik. Seçimi kaybetme pahasına... Çünkü Mamak bunu çok bir heyecanla bekliyordu. Daha sonra 187 milyon Euro daha ucuza ihale ettik. Şu anda en yakın teklif olan 50 milyon Euro veren ikinci teklif sürekli itiraz ediyor. Mahkeme yoluyla önümüz kesilmezse hep beraber inşallah oranın temelini Mamak Metrosunun temelini atacağız. Bu arada biz Çayyolu metrosunun borcunu bitirdik. Her zaman gelip de size şikâyet ediyordum. Geçen ay metronun borcunu da bitirdik. Batıkent’in de borcunu inşallah Şubat ayında bitiriyoruz. Nasıl bitiriyoruz? Bizden önceki dönemde bilet paralarının belli bir yüzdesi üzerinden tahsil edilecek para, 28 Nisan'da yani biz seçildikten sonra Nisan ayının sonra bir kararnameyle bize gelen payın yüzde 5’ini kesilmek üzere her ay gelen paranın yüzde 5’ini kesme suretiyle tahsil etmeye başladılar ve inşallah Şubat en geç Mart ayında metro borçlarımız bitiyor. O metroları biz yapmış olacağız. Ulaştırma Bakanlığı değil. Çünkü biz Mamak metrosu için çok uzun vadeli kredi bulduk. Metrolar çok uzun vadeli kredilerle yapılacak işlerdir. Ulaştırma Bakanlığı’na havaalanı metrosunu biz yapalım dedik. ‘Hayır dediler biz yapacağız dediler.’ Metro yapmak çok kolay bir şey değil ama 2.2 milyarlık metroyu yapmanız için en az 15-20 yıla yayılan kredi bulmanız gerekiyor. Ama bunu Ulaştırma Bakanlığı yaparsa bizden en kısa zamanda çatır çatır alıyor. Sonra da biz metro yapmamış oluyoruz. Koru Yaşamkent Koru'dan Bağlıca'ya, Bağlıca'dan Eryaman'a ve Keçiören Ovacık metro projelerimizi de bitirdik. Şu anda Dikmen hattında bir sıkıntı var. Yani sıkıntı dediğim yardımcı oluyor Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri. Oradaki hattın nereden geçeceği konusunda tartışmalar var. O bittiği an projemiz hemen hemen onay aşamasında inşallah onu da tahvil çıkarmak suretiyle öncelikli olarak Dikmen Metrosu'na başlamak istiyorum. Turan Güneş'e kadar gidiyor. Oradaki SİMPAŞ konutlarına kadar giden bir hat var. Tabii ki bu ihaleler yapılırken bu metrolar yapılırken buradan OSTİM Sanayici ve İş adamlarının da çok büyük oranda katkı sağlayacaklarından emek vereceklerinden hiç şüphem yok.” MANSUR YAVAŞ’TAN PARLAMENTER SİSTEM VURGUSU “Efendim biraz önce bu son günlerdeki hukukla ilgili şikâyetlerden bahsetmiştim. Niye böyle şikâyet edildiğini ve hatanın nerede olduğunu aynı zamanda bir hukukçu bir yönetici olarak anlatmak istiyorum. Şimdi parlamenter sistem mutlaka olmalı. Parlamenter sistem olmadığı zaman ne olduğunu gördük. Dün elime gelen ankette yüzde 67 oranında yeniden parlamenter sisteme dönülsün deniyor. Çünkü bir insanın gücü, kudreti hiçbir şeye yetmez. Tek başına idare etmeyi, bütün bilgilerin kendisine toplanması adeta kompüter olsa patlar. Bilgisayar olsa dayanamaz. Bunu ben hükümet yönetimine göre çok daha küçük boyutlar… Ankara Büyükşehirde bile görüyorum. Birçok işimiz aksıyor. Personel yapsın diye kendisine bırakırsa hata yaparsa o hata size mal oluyor… Bunun çaresi, bütün dünyada gelişmiş ülkelerde olması gereken bir şey var. Hükümetler şeffaf olacak. Bütün yöneticiler şeffaf olacak. Katılımcı olacak. Hesap verebilir olacak. Yani yaptığı her işi siz bir defa bunların bütçelerinde programlarını görebileceksiniz ve hesap da sorabileceksiniz. Bunun sistemini bütün Avrupa bulmuş. Geçenlerde biliyorsunuz kendi yönettiği bakanlığın bir şeyini kullanmış yani fotokopisini diyelim veya bilgisayarını kullanmış çocuğu istifa etmek durumunda kaldı. Bakanlığın arabasıyla yemeğe gittiği ortaya çıktı bir bakanın istifa etmek zorunda kaldı. Şimdi bize ne kadar garip geliyor değil mi? Ama oralara baktığınız zaman oraların milli gelirini görüyorsunuz. Bizden çok daha üstün. Şimdi ben hem yine duyurmuş olayım. Mozambik'ten bize bir kardeş belediye için geldiklerinde 5 bin konutluk bir projeleri olduğunu söylediler. Ayrıca AVM yapmak istediklerini ve bir de madenlerinin olduğunu söyleyerek bizden bir heyet istediler. Birden bire aklıma şu geldi. Afrika'nın birçok yerinde ticaret yapan sanayicilerimiz veya ihracat yapan sanayicilerimiz var. Şimdi Mozambik'e birisini götürdüğümüz zaman ilk aklınıza gelen şey acaba paramı alabilecek miyim? Acaba sıkıntı yaşar mıyım diye düşünüyorsunuz değil mi? Niye? Çünkü oralardaki demokrasinin hukuk sisteminin ne olduğu ne kadar geliştiğini bilmiyoruz veya buna benzer birçok yerde yaşanan sorunları da görüyoruz değil mi? Peki aynı konut projesi Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde olsa en ufak bir endişeniz olur mu? İşte hukukla demokrasiyle devlet yönetimi arasındaki fark budur. Fazlaca bizim Hukukun üstünlüğüne bir defa kulak vermemiz lazım. Bunu sağlamamız lazım.” TÜSAİD SORUŞTURMASINA TEPKİ “Bankaların hukuk ilkeleri var. Biz de benimsedik devlet olarak bunu. Diyor ki hâkim tarafsız olacak, bağımsız olacak. Ama diyor bu tarafsız ve bağımsızlığını hareketleriyle de hissettirecek insanlara. Yani hiçbir Allah'ın kulu ben yarın yargıya düşersem işin içerisine siyaset veya başka bir şeye girer, hâkimi etkiler de acaba ben buradan hakkımı alamaz mıyım diye endişe etmemeli diyorum. Bu kuralları biz kabul ettik. Şimdi buradaki problem nereden kaynaklanıyor? Süleyman Başkan'ın basına bir demeç vermiş. Şu öncelikle şunu söyleyeyim. Hiç kimse yargılanmaz değil. Bunu bağıra bağıra söylüyoruz. Bizler de dâhil hiç kimse yargılanmaz değiliz. Yargılanmak isteriz. Çıksın ortaya aklanalım, varsa bir suçumuz… Hiçbir şeyden korkmuyoruz, hesabımızı veriyoruz. Onun için TÜSİAD da yargılanmaz değil, eleştirilmez değil ama TÜSİAD bir açıklamayı yapıyor. Yarım saat sonra Savcılık işleme başlıyor, bu da yandaş medyadan duyuruluyorsa bunun herkes için anlamı şudur: ‘Konuşmayın arkadaşlar, hiç kimse konuşmasın.’ Peki, hiç kimse konuşmazsa biz doğruyu nerede bulacağız? Nereden bileceğiz hiç kimse konuşmazsa? Onlar konuşacak. Siz daha ağır cevap verebilirsiniz. Ancak böyle yargıyla insanları susturmak son günlerdeki yaratılan iklim gerçekten artık Türkiye hiçbir şekilde yatırım yapılamaz endişesini getiriyor. Niye gidelim oluyor? Neden? Çünkü orada şöyle oluyor. Anlamakla güçlük çekiyorlar. E haklılar çünkü biz onlarla beraber Avrupa İnsan Halkları Sözleşmesi'ni imzalamışız. Beraber çalışalım demişiz. Yani anlatmak istediğim budur. Böyle olursa ben OSTİM’in iş adamlarının işlerinde çok daha düzgün gideceğine inanıyorum. Ve inşallah bu parlamenter sisteme benim dileğim odur. Dönüldüğü takdirde tekrar benim her şeyim biraz daha uygun olacağını öncelikle yargı bağımsızlığını sağlamak suretiyle inşallah güzel günlere hep beraber ulaşacağız. Olmazsa olmazlarımızı inkâr edersek karşılaştığımız şeyde böyle oluyor. Mesela döviz neden sabit tutuluyor? Bunu siz gidip Sayın Şimşek görüşmeyecek misiniz? Görüşeceksiniz. Bunun size sağladığı zararları görüşmeyecek misiniz? Görüşeceksiniz. Tabii ki bu talebinizi söyleyeceksiniz. Yapmadığı takdirde de bunu bir şekilde basın önünde söylemek durumunda kalacaksınız. Böylelikle beraber doğru yolu bulacağız. Amacım hiçbir şekilde şu veya bu şekilde birini eleştirmekten öte hem yönetici hem hukukçu olarak sadece fikirlerimi söyledim Sayın Başkanım. Umuyorum bir şekilde katkısı olur. Ben genel kurulunun tekrar hayırlı olmasını diliyorum. Size Allah'tan sağlık, mutluluk ve bolca hayırlı işler diliyorum. Bol kazanın, çokça insan çalıştırın, bolca da vergi verin.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.