Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ithalat

Kapsül Haber Ajansı - Ithalat haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ithalat haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türk İhracatçılardan Kazakistan’a Çıkarma Haber

Türk İhracatçılardan Kazakistan’a Çıkarma

Türk ve Kazak iş insanları iki ülke arasındaki dış ticaret hacmini son 5 yılda 3 kat büyüterek 6 milyar 706 milyon dolara yükselttiler. Türkiye-Kazakistan arasındaki dış ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmak isteyen Türk ve Kazak iş insanları Almatı’da 200’den fazla ikili iş görüşmesine imza attılar. T.C. Ticaret Bakanlığı Koordinasyonu, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) organizasyonunda, Ticaret Bakanlığı Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında Türk dizilerinin yoğun izlendiği, Türkiye’de tatil yapmanın popüler olduğu Kazakistan’a “Genel Ticaret Heyeti” düzenlendi. Türk ihraç ürünlerimizin tanıtımı amacıyla 20-23 Ekim 2025 tarihleri arasında Almatı’da düzenlenen organizasyonda Türk heyetine Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan Başkanlık etti. Türk – Kazak iş insanları 200’den fazla ikili iş görüşmesi yaptı Kazakistan Ticaret Heyetine; demir, çelik ve demirdışı metaller, gıda, zeytin ve zeytinyağı, makine, maden, elektrik, elektronik ve bilişim, kimyasal maddeler ve ürünler, savunma ve lojistik sektörlerinde faaliyet gösteren 18 ihracatçı firmayla katıldıkları bilgisini veren Başkan Ertan, Kazakistan tarafından 153 ithalatçıyla 200’ün üzerinde ikili iş görüşmesi gerçekleştirdiklerini ifade etti. Dış ticaretimizin 10 milyar dolara çıkması için iki tarafta istekli Intercontinental Otel Almatı’da yapılan ikili iş görüşmelerine Türkiye Cumhuriyeti Almatı Başkonsolosu Tuğba Alan Özdenfedakar, Ticaret Bakanlığı Almatı Ticaret Ataşeleri Ekrem Alper Bozkurt ve İlhan Polat’ın eşlik ettiğini paylaşan Ertan, “İkili iş görüşmelerinde Türk-Kazak İş İnsanları Birliği (TUKİB) ve Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD), ATAMEKEN gibi kuruluşların üst düzey yetkili ve iş insanları katılım gösterdi. Yeni ticari bağlantıların zemini oluşturuldu. Türk-Kazak İş İnsanları Birliği (TUKİB) Başkanı Abbas Şahin ile görüşme gerçekleştirdik. Önümüzdeki süreçte yapılabilecek iş birliklerini masaya yatırdığımız verimli bir görüşme oldu. Alım Heyetleri ve Sektörel Ticaret Heyetleri yapma konusunda mutabakata vardık. Çin’in Kazakistan ile son yıllarda son yıllarda artan ticari ilişkileri var. Kazakistan, Çin'in mallarını Avrupa’ya hızlıca ulaştırmak için oluşturduğu "Orta Koridor" rotasının merkezinde yer aldığı için Kazakistan’a önemli alt yapı yatırımları yapıyor. Kazakistan, periyodik cetvelde bulunan yeraltı zenginliklerinin neredeyse hepsine sahip bir ülke. Dünyanın en büyük uranyum üreticisi. Çin'in Kazak uranyumuna olan talebi günden güne artıyor. Ayrıca, tarım ürünleri arzında sürekliliği sağlamak için Kazakistan'da tarım yatırımları yapıp; buradan ithalat yapıyor. Bu sebeple bizim zaman kaybetmeksizin Kazakistan’daki varlığımızı artırmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde, artan Çin etkisi sebebiyle ihracatımızın düşüşe geçmesini istemiyorsak; Kazakistan’ın ihtiyaçlarını iyi analiz ederek, rekabet avantajımızın olduğu ürünlerin ihracatına ağırlık vererek bu ülkedeki payımızı artırmak üzere politikalar geliştirmemiz şart. İki ülke arasında dış ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarma konusunda iki tarafında istekli olduğunu gözlemledik” diye konuştu. Türk dizileri izleyen, Türkiye’de tatil yapan geniş bir kitle var “Kazakistan’daki iklim bizim pazar payımızın artması için müsait” tespitinde bulunan Ertan şöyle konuştu; “Kazak halkında bize yönelik yoğun bir ilgi ve sempati var. Türkçe konuşan gençlerin sayısı fazla. Türk dizilerini takip edip, Türk kültürüne ilgi duyan ve tatilini ülkemizde geçirmeyi seçen çok sayıda Kazak ile tanıştık. Türk giyim markalarına Kazak halkının ilgisi de üst düzeyde. Ayrıca bu ülkede tarım alanında bilhassa seracılıkta yatırım yapan Türk firmaları var. Burada yetiştirilecek sebzelerin ihracatında en önde gelen pazarlardan birisi de Rusya Federasyonu’dur.” Türkiye ile Kazakistan arasında son yıllarda dış ticarette çok iyi bir iş birliği zemini yakalandığı bilgisini veren Ertan; “Türkiye, 2019 yılında Kazakistan’ın ithalatından yüzde 2,5 pay alıyorken, 2024 yılı sonunda Kazakistan’ın yıllık ithalatında Türkiye’nin payı yüzde 5’e ilerledi. Türkiye, Kazakistan’ın en çok ithalat yaptığı üçüncü ülke konumuna yükseldi. Kazakistan’ın ihracatında 2019 yılında Türkiye’nin payı yüzde 2,7 olarak kayıtlara geçmişken, 2024 yılı sonunda Kazakistan’ın toplam ihracatında Türkiye’nin payı yüzde 4’e yükseldi. Kazakistan’ın en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında Türkiye 6. sırada yer alıyor. İki ülke arasında kazan-kazan modeline dayanan ticari ilişkilerin gelişimi için Kazakistan’a verimli bir ticaret heyeti düzenledik” diyerek sözlerini noktaladı. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Yalçın Erkan, Kazakistan temasları sırasında aynı tarihlerde düzenlenen Powerexpo Almaty 2025 (Kazakhstan International Energy, Electrical Equipment and Machine Building Exhibition) Fuarı’nı da ziyaret ederek incelemelerde bulundu. Fuara katılım sağlayan Türk firmaların standlarını ziyaret ederek Kazakistan pazarıyla ilgili istişarelerde bulundu. EİB’den Kazakistan’a ihracat yüzde 40 arttı Ege İhracatçı Birlikleri, 2025 yılının ocak – eylül döneminde Kazakistan’a ihracatını yüzde 40’lık artışla 51,3 milyon dolardan 71,8 milyon dolara çıkardı. 2025 yılının 9 aylık döneminde EİB’den Kazakistan’a ihracatta ilk sırada Ege Mobilya Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği yer aldı. EMKOÜİB 2024 yılının ocak – eylül döneminde 9 milyon dolar olan ihracatını yüzde 60’lık gelişimle 15 milyon dolara yükselterek zirvenin sahibi oldu. Kazakistan’a ihracatta Ege Tütün İhracatçıları Birliği, 13 milyon 262 bin dolarlık ihracatla ikinci sıraya yerleşirken, üçüncü basamakta 5,7 milyon dolarlık ihracatla makine sektörü yer aldı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

AYSAD Başkanı Sait Salıcı'dan Ayakkabı Sektöründe "Varoluşsal Kriz" Uyarısı Haber

AYSAD Başkanı Sait Salıcı'dan Ayakkabı Sektöründe "Varoluşsal Kriz" Uyarısı

Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, 12-15 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek 73. Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı (AYSAF) öncesinde düzenlediği basın yemeğinde, sektörün 2025 yılı ilk altı aylık dönemine ait alarm verilerini ve 2026-2027 yıllarına yönelik acil eylem planını paylaştı. Başkan Salıcı, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde yalnızca yılın ilk yarısında 3 binden fazla firmanın kapandığı ve on binlerce kişinin işsiz kaldığı bir dönemde, ayakkabı sektörünün de benzer, hatta daha kritik bir tehdit altında olduğunu belirterek, "Sektörümüz, ithalatın kontrol altına alınamaması ve fahiş maliyetler nedeniyle 'Varoluşsal' bir döneme girmiştir," dedi. AYSAD’ın açıkladığı 2025 yılı ilk altı aylık verileri, tablonun vehametini gözler önüne serdi. Türkiye Ayakkabı Sektörü, yılın ilk yarısında 489,2 Milyon Dolar ihracat gerçekleştirmesine rağmen, 804,3 Milyon Dolar ithalat yaparak tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı ve 315 Milyon Dolarlık dev bir dış ticaret açığı verdi. Başkan Salıcı, "Türkiye'nin ayakkabı sektörü, uzun yıllar dış ticaret fazlası veren bir kalem iken, ithalatın kontrolden çıkmasıyla ibre tamamen tersine döndü. 315 milyon dolarlık bu devasa açık, sektörümüzün başta Çin ($262,9 Milyon) ve Vietnam ($225,4 Milyon) gibi Uzakdoğu ülkelerinin yoğun ithalat baskısı altında nasıl zorlandığının en çarpıcı göstergesidir" dedi. Salıcı, sektörün bu kritik tablosuna karşı geliştirilen kısa ve orta vadeli eylem planını detaylandırırken, bu planın dört ana unsura odaklandığını belirtti. Öncelikle, Ayakkabı Yan Sanayinde ithal ikamesi yaratacak, özellikle spor ayakkabı gibi yüksek ithalat oranına sahip segmentlerde yerli üretimi teşvik edecek yatırım ve teşvik modellerinin derhal devreye alınmasıyla 315 milyon dolarlık açığı kapatma yol haritasının oluşturulması gerektiğini vurguladı. İkinci olarak, İthalat Baskısına Karşı Yan Sanayinin Rekabet Gücünü Artırma Planı kapsamında, mevcut gümrük vergilerinin etkinliğinin artırılması, yanıltıcı menşe beyanları ve kayıt dışı ithalat yollarının kesin olarak kapatılması ile haksız rekabetle mücadelenin sıkılaştırılması gerektiğini ifade etti. Üçüncü olarak, dönemin birleşme ve paylaşma dönemi olduğuna dikkat çekerek benzer sektörlerdeki sivil toplum kuruluşları ile iş birliğinin önemini vurguladı; sektörün ancak ortak akıl ve dayanışma ile bu krizden çıkabileceğinin altını çizdi. Son olarak, 12-15 Kasım'da İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek AYSAF Fuarı'nın bu kriz ortamında nasıl bir "Kurtuluş Köprüsü" olacağı konusuna değinen Salıcı, fuarın, küresel alıcılarla yerli üreticileri buluşturarak ihracatı maksimize etme ve böylece dış ticaret açığını kapatacak potansiyeli harekete geçirme misyonunu üstlendiğini kaydetti. AYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, "Ayakkabı sektörü, ülkemizin köklü bir sanayisidir. Önümüzdeki aylar, sektörümüz için bir dönüm noktası olacaktır. Ya devletimizin de desteğiyle güçlü tedbirler alarak bu krizi aşarız ya da üretim ve istihdamda geri dönülmez kayıplarla karşı karşıya kalırız. Biz, üretmek ve ihracat yapmak için AYSAF’ta gerekli iradeyi göstereceğiz" ifadeleriyle sözlerini noktaladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Kamar:"Vatandaşın altına hücumunun cezası mücevher ihracatçısına kesilmesin" Haber

Kamar:"Vatandaşın altına hücumunun cezası mücevher ihracatçısına kesilmesin"

2025'in Ocak-Eylül döneminde mücevher ihracatı kilogram bazında yüzde 41,4 azalırken, birçok firma kapandı ya da üretimini azaltmak durumunda kaldı. Bazı firmalar ise üretimlerini Çin, Dubai ve Malezya başta olmak üzere yurt dışına kaydırdı. Uluslararası fuarlara katılımcı firma sayısı ise yüzde 50 düştü. Türkiye'de mücevher üretimi ve ihracatının içinde bulunduğu durumu yoğun bakımdaki hastaya benzeten Takı Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (TÜİD) Başkanı Mustafa Kamar, soruna kalıcı tedavi için artık sırf kotanın kaldırılmasının yetmeyeceğini, mevzuatın yeniden yazılması gerektiğini söyledi. Mustafa Kamar Kuyumcukent'te düzenlediği basın toplantısında, altın ithalatına getirilen kota ile birlikte mücevher sektöründe başlayan ve giderek kangrenleşen sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin 2003 yılında dünya mücevher ihracatından sadece binde 5 pay aldığını hatırlatan Kamar, şöyle devam etti: 20 MİLYAR DOLAR İHRACATLA DÜNYA LİDERİ OLDUK "O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın desteği ile 2004'te Mücevher İhracatçıları Birliği'ni kurduk. Teşvikler sayesinde 2020'de sektörün dünya pazarından aldığı pay yüzde 10'a yaklaştı. İtalya'yı geride bıraktık. Ortadoğu ve Orta Asya'nın cash and carry pazarını ele geçirdik. Birçok yabancı firma Türkiye'de mağaza açtı. 'Laleli ihracatı' dediğimiz cash and carry ticareti de yine bu dönemde oluştu. Sektör 10 milyar doları ihracattan, 10 milyar doları da turiste ve Laleli'den yapılan satışlardan olmak üzere toplamda 20 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaştı. Ancak 'altın çağ' olarak adlandırdığımız bu dönem, yanlış tedaviler, yanlış tespitler sayesinde Ağustos 2023'te altın ithalatına getirilen kota ile birlikte sona erdi. Kota uygulaması kendi zenginlerini yarattı. 10-15 firma imtiyazlı konuma gelirken işini düzgün yapan, özellikle KOBİ ölçeğindeki firmalar mağdur edildi. Birçok firma üretimini düşürmek ya da tamamen durdurmak durumunda kaldı. Bazı firmalar üretimlerini Çin, Dubai ve Malezya gibi ülkelere kaydırdı. Kuyumcukent'te bir dönem kiralayacak yer yoktu ve üç vardiyaya çıkmıştık.Fuarlarda standlarımızı büyütüyor ve yeni fuarlara katılıyorduk. Şimdi dükkanlar boş, atölyelerin çoğu 15 gün çalışıyor, 15 gün tatil yapıyor. Son iki yılda kapanan mücevher üreticisi ve ihracatçısı 200'ü geçti, yaklaşık 15 bin kişi işsiz kaldı." ALTIN İTHALATINDAKİ ARTIŞIN SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ Mustafa Kamar, kota uygulamasına gerekçe gösterilen altın ithalatındaki artış ve cari açıktan mücevher ihracatçısının sorumlu olmadığını söyledi. Kamar, sözlerini şöyle sürdürdü: Peki cari açık neden artıyor? Cevabı çok açık. Altının kilogramı yurt dışında 130 bin dolarken Türkiye'de 140 bin dolardan satılıyor. Yani arada 10 bin dolar fark var. Bu farkı fırsata dönüştüren 10-15 firma, Dahilde İşleme Rejimini (DİR) suistimal ederek astronomik düzeyde ithalat yapıyor. Bunların kim olduğunu devlet biliyor, bütün bürokrasi biliyor. Merkez Bankası rezerv biriktirmek için altın ithal ediyor. Diğer taraftan hane halkı enflasyondan korunmak için tasarrufunu altında değerlendiriyor. Gerçek durum böyle olmasına rağmen devlet cari açığın faturasını mücevher ihracatçısına kesiyor. Bizim ürün çeşitliliği ve yarı mamül için yaptığımız ithalat kapatıldı. İthalatta peşin ödeme kaldırıldı. İhracatta yüzde 3 Merkez Bankası desteğini alamıyoruz. İhracatımız karşılığında altın getiremiyoruz. Özetle diğer sektörlerde ihracatçının yararlandığı desteklerin hiçbirinden mücevher ihracatçısı yararlanamıyor. Çünkü devlet desteğini istismar edenlerin ve hane halkının altını en güvenilir tasarruf aracı olarak görmesinin faturası bize kesildi. Altının kilogramını dünya ortalamasından 8-9 bin dolar daha pahalıya alıyoruz. Dolayısıyla fiyat tutturamıyoruz ve müşteri kaybediyoruz. Ne demek istediğime bir de Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) kayıtları üzerinden bakalım. Biz 2024'ün 9 aylık döneminde 9 bin 957 kilogrammücevher ihracatı karşılığında 5 milyar 404 milyon dolarlık gelir elde etmiştik. Bu yılın aynı döneminde ise 5 bin 838 kilogramlık ihracat karşılığında ülkemize 6 milyar 175 milyon dolar döviz kazandırmışız. Değer olarak yüzde 14,3 artıda görünmekle birlikte kilogram bazında yüzde 41,4 eksideyiz." İTHALATI KISITLAYAN HER ÖNLEM MÜCEVHER İHRACATÇISININ İŞİNİ ZORLAŞTIRIYOR Mustafa Kamar, cari açıkla mücadeleye destek verdiklerini, ancak altın ithalatını kısıtlamaya yönelik önlemlerin esas alıcı olan hane halkına yönelik olmadığını söyledi. Alınan her önlemin ihracatçının işini daha da zorlaştırdığını anlatan Kamar, bunun firmaların kapanmasına veya taşınmasına sebep olduğunu vurguladı. Kamar, "Türkiye'de mücevher ihracatçısının içinde bulunduğu durumu yoğun bakımdaki hastaya benzetebiliriz. Sektör olarak biz bu hastayı hızla sağlığına kavuşturup yeniden dünya lideri yapabiliriz. Çünkü gerekli altyapıya, yeteneğe ve bilgi birikimine sahibiz." dedi. KRİZİN ÇÖZÜMÜ İÇİN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR Devletin de bu süreçte mücevher ihracatçısının yanında olması gerektiğini vurgulayan Kamar, ihracatı yeniden zirveye taşıyacak önerilerini ise şöyle sıraladı: Sistem fabrika ayarlarına döndürülerek, altına dayalı enflasyon muhasebesine geçilmeli. (Bu olursa bütün sektör kayıt altına girer) Stok affı çıkarılmalı Altın ithalatında kota kaldırılarak mevzuat eski haline döndürülmeli. Firma ihracat ettiği kadar altını serbestçe ithal edebilmeli. Merkez Bankası'nın altın ithalatı ayrı bir başlık altında gösterilmeli. Problemin esas sebebi olan bireysel yatırım amaçlı ürünlerle ilgili çözüm bulunmalı. Kapasite kullanımı sıkı bir şekilde denetlenmeli. DİR ve HİR rejimi eski haline getirilmeli.Her türlü mevzuatı suistimal edenler en ağır şekilde cezalandırılmalı. İmtiyaz tanınacak firmalarda özellikle Mücevher İhracatçıları Birliği üyesi ve 2023 yılından önce kurulmuş olma şartı aranmalı. Özellikle tasarruf için alınan gram altın, sarrafiye ve 22 ayarda gerekli kontrol ve vergilendirme yapılmalı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Edirne Milletvekili Ün'den hububat destekleri açıklaması Haber

Edirne Milletvekili Ün'den hububat destekleri açıklaması

Edirne Milletvekili ve Ziraat Mühendisi Ediz Ün, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hububat desteklerini zamanında ödemediğini belirterek, çiftçilerin bu durum nedeniyle ciddi kayıplar yaşadığını söyledi. Hububat denildiğinde akla ilk olarak buğday, arpa, mısır ve çeltik geldiğini vurgulayan Ün, Türkiye’nin bu ürünlerin üretiminde önemli bir yere sahip olduğunu ancak üreticilerin alın terinin karşılığını zamanında alamadığını ifade etti. Ün, şu çarpıcı örneği verdi: "Çiftçilerimizin buğdayda hakkı olan 1 lira 75 kuruşluk destek, eğer Eylül ayında ödenmiş olsaydı, üreticilerimiz çok daha avantajlı bir konumda olacaktı. Örneğin, 100 ton ürün alan bir çiftçi, 175 bin lira destek alacaktı. Eylül ayında bu parayla 12 ton üre gübresi alabilirken, bugün ancak 9 ton gübre alabiliyor. Aradaki fark, çiftçinin cebinden 3 ton gübrenin uçup gitmesi demek. Peki, bu zararın hesabını kim verecek? Çiftçiye reva görülen bu kaybın sorumluluğunu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı üstlenecek mi?" ÇİFTÇİ KURAKLIKLA MÜCADELE EDERKEN DESTEKLER GECİKİYOR Ün, son 5 aydır yaşanan kuraklığın ardından ancak yeni yeni yağışların geldiğini belirterek, üreticinin içinde bulunduğu zor şartlara dikkat çekti: "Çiftçi, 2024 yılında büyük zorluklar yaşadı. 2025 üretim sezonuna da kuraklık tehlikesiyle girdi. Özellikle Trakya bölgesi bu süreçten en çok etkilenen yerlerden biri oldu. Çiftçinin tarlasına gübre atması, verimi artırması için destek ödemelerinin zamanında yapılması şart. Ancak AKP hükümeti, çiftçiye reva gördüğü bu gecikmelerle sadece tarıma zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda milli servetin de yok olmasına göz yumuyor. Ne zaman ki konu faiz lobisi ya da yandaş müteahhitler oluyor, ödemeler peşin yapılıyor, ekstra indirimler sağlanıyor. Çiftçinin tek bir talebi var: Hakkı olan desteğin zamanında ödenmesi. Bari bunu yapın!" AKP, ÜRETİME DEĞİL, İTHALATA DESTEK VERİYOR Son 15 yılda Türkiye’de hububat üretiminin 36 milyon ton civarında seyrettiğini hatırlatan Ün, AKP’nin üretimi artırmak yerine ithalatı tercih ettiğini belirtti. "AKP iktidarı boyunca 155 milyon ton hububat ithalatına 43 milyar dolar ödendi. Ama üretim bir gram artmadı! Çünkü dertleri üretimi teşvik etmek değil, dışa bağımlılığı artırmak. Şimdi Sayın Bakan Yumaklı, ‘2028’de hububat üretimini %13 artıracağız’ diyor. Siz daha çiftçinin desteğini bile zamanında ödeyemiyorsunuz, çiftçi size nasıl güvenecek? Kaldı ki 2028’e kalamayacaksınız! Gittiğiniz gün bu ülkenin tarlalarında yeniden güneş açacak!"  

Sarıbal: “Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru" Haber

Sarıbal: “Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru"

CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, 2024 yılı bitkisel ürünler ithalat verilerini Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.  Türkiye’nin tarımsal üretimdeki gerilemesi, 2024 yılında ithalat rakamlarına da yansıdı. Mısır ve soyada tüm zamanların ithalat rekoru kırılırken, stratejik tarım ürünlerinde dışa bağımlılık katlanarak arttı. Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmaktan hızla uzaklaştığını belirten Sarıbal, “İthalata bağımlılık arttıkça, küresel fiyat dalgalanmaları Türkiye’de gıda fiyatlarını daha da yukarı çekiyor. Saray rejiminin planı belli: Reel ücretleri baskılayarak talebi kısmak, uyguladıkları sözde dezenflasyon programının faturasını halkın sırtına yüklemek” dedi. 2024 yılında ithalat kalemlerinde en büyük artışın, yem sanayisinin temel girdileri olan soya ve mısırda yaşandığını kaydeden Sarıbal, “Soya ithalatı yüzde 30 artarak 3,8 milyon tona ulaştı. Bu ürün için ödenen bedel 1,8 milyar dolar oldu. Dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı. 4,5 milyon tonluk ithalat karşılığında 1 milyar doların üzerinde ödeme yapıldı. Ayçiçeği yağı ithalatı 1,3 milyar dolara ulaştı, toplamda 1,4 milyon tonluk ürün ithal edildi. Pamuk ithalatı 1,5 milyar doları aşarken, küspeler için de 1,1 milyar dolar ödendi. 2024 yılı boyunca yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar aktarıldı” diye konuştu.  22 YILDA 53 MİLYAR DOLAR AÇIK  2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açığın her yıl giderek büyüdüğünü,  birikimli olarak yapılan hesaplamalarla 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini açıklayan Sarıbal, “2024 yılında Genel Ticaret Sistemi kapsamında ihracat 261,9 milyon dolar, ithalat ise 344,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı 82,2 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 76,1 oldu. 2002’den itibaren ekonomik faaliyetlere göre tarımsal dış ticarette verilen açık her yıl giderek büyümektedir. Birikimli olarak yapılan hesaplamalar geçen 22 yılda toplam 53 milyar dolarlık açık verildiğini ortaya koymaktadır. 2002’den 2024’e kadar Standart Uluslararası Ticaret Sınıflamasına göre tarımsal ürün dış ticaretinde toplam 386 milyar dolarlık ihracata karşılık 372 milyar dolarlık ithalat yapılmıştır. Yani 22 yılda toplam 13 milyar dolarlık net ihracat yapıldığı görülüyor.  TÜRKİYE YEM SANAYİDE TAMAMEN İTHALATA BAĞIMLI  Milletvekili Sarıbal, açıklamasında Türkiye’de tarımsal üretimin giderek azaldığını ve çiftçilerin üretimden çekildiğini belirterek, “Mazot, gübre, tohum ve ilaç fiyatları kontrolsüz şekilde artarken, çiftçiye verilen destekler yetersiz kalıyor. Türkiye kendi üreticisini desteklemek yerine yabancı tarım şirketlerini finanse eden bir modele teslim oldu. TÜİK’in Mart 2024’te yayımladığı Bitkisel Ürün Denge Tabloları, Türkiye’nin tarımsal üretimde ne kadar kırılgan hale geldiğini gözler önüne serdi. Buna göre, yurt içi üretimin iç talebi karşılama oranları arpada yüzde 90, ekmeklik buğday, mısır, kırmızı mercimekte yüzde 86, pirinçte yüzde 74, yeşil mercimekte yüzde 60, ayçiçeğinde yüzde 51, soyada yüzde 5 oldu. Özellikle soyada yalnızca yüzde 5’lik bir yeterlilik oranına sahip olunması, Türkiye’nin yem sanayisinde tamamen ithalata bağımlı hale geldiğini ortaya koyuyor. EN BÜYÜK İHRACAT KALEMİ MEYVE, SEBZE, BUĞDAY Sarıbal, Türkiye’nin tarımda bilinçli bir şekilde uluslararası işbölümüne teslim edildiğini söyledi. Bu modele göre gelişmiş ülkeler sermaye ve teknoloji yoğun tarım ürünlerinde uzmanlaşırken, azgelişmiş ülkeler ucuz işgücüyle meyve-sebze gibi emek yoğun ürünlerde yoğunlaşıyor. TÜİK verilerinin bu tabloyu doğruladığını belirten Sarıbal, 2024’te fındık ihracatı yüzde 41,4 artarak 2,6 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin en büyük gıda ihracat kalemleri meyve, sebze ve buğday unu oldu. Buna karşın, hububat, yağlı tohumlar ve pamuk gibi sermaye yoğun tarım ürünlerinde ithalata bağımlılık sürdü. Tarım politikalarımız küresel şirketlerin çıkarlarına göre belirleniyor. Türkiye’ye ucuz işgücüyle sebze ve meyve üretme rolü biçilmiş durumda. Ancak bu durum, uzun vadede tarımı yok oluşa sürüklüyor” dedi. GIDA ENFLASYONU ANCAK ÜRETİMLE ÇÖZÜLÜR Hükümetin gıda enflasyonunu düşürmek için ithalatı bir çözüm olarak sunduğunu belirten Sarıbal, bu anlayışın en büyük yanlış olduğunu ifade ederek; “Üretimi artırmadan, ithalatla gıda enflasyonunu çözemezsiniz. Çözüm, çiftçiyi desteklemek, üreticinin girdi maliyetlerini düşürmek ve tarımı yeniden canlandırmaktır. Türkiye’nin 2024 yılında tarımsal ithalata ödediği toplam 11,4 milyar dolar, yaklaşık 370 milyar TL, hükümetin tarıma ayırdığı destek bütçesinden 4 kat fazla. Bu tablo, tarımda uygulanan politikaların kimleri desteklediğini açıkça gösteriyor. Çiftçilere gerçekçi destekler verilmeli, girdi maliyetleri sübvanse edilmeli. İthalat yerine yerli üretimi teşvik eden politikalar uygulanmalı. Gıda egemenliği sağlanmalı, Türkiye’nin kendi üreticisini destekleyen bir modele geçilmeli” açıklamasını yaptı.  22 YILDA 98 MİLYAR DOLAR AÇIK 2024 yılı bütününde en önemli ithalat kalemleri olan hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve türevleri ile pamuk ve tütüne toplam 11,4 milyar dolar, 370 milyar lira ödendiğini kaydeden Sarıbal,  “TÜİK verilerine göre tarımsal hammaddeler başlığında yer alan ürünlerde 2003-2025 döneminde toplam 21 milyar dolarlık ihracata karşılık 119 milyar dolarlık hammadde ithalatı yapılmıştır. Diğer bir ifade ile 98 milyar dolarlık açık verilmiştir. 2024 yılının 12 aylık döneminde, ihracatta öne çıkan ürünler sıralamasında yüzde 41,4 artışla fındık ilk sırada yer aldı. 323 bin tonluk iç fındık ihracatından 2,6 milyar dolar döviz elde edildi. İkinci sıradaki buğday unu ihracatında buğday ithalatındaki kısıtlamalardan dolayı yüzde 21’lik düşüş yaşandı. Buğday unu ihracatı 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ayçiçeği yağı ihracatı da 1 milyar dolarlık değerle üçüncü sırada kendisine yer buldu. Ayçiçeği yağı ihracatında yüzde 3 düşüş yaşandı. Yılın 12 aylık döneminde en çok ithalatı gerçekleştirilen ürün, miktar bazında ithalatı yüzde 30 artan, 1,8 milyar dolar ile soya fasulyesi oldu. Soyada ithalat 3,8 milyon tona ulaştı. İkinci sıradaki pamukta ithalat önceki yıla göre yüzde 8’lik gerilemeye rağmen 1,5 milyar doları aştı. Geçen yıl tüm zamanların ithalat rekoru kırılan buğdayda TMO’nun depolarında biriken stokların eritilmesi amacıyla buğday ithalatında önce yasak, ardından kısıtlama getirildi. Bu nedenle ithalat yarı yarıya azaldı ve 1,4 milyar dolarda kaldı. 1,4 milyon tonu aşan ayçiçeği yağı ithalatına da 1,3 milyar dolar ödendi. 4,5 milyon tona yükselen dane mısır ithalatında ise tüm zamanların rekoru kırıldı; ödenen bedel 1 milyar doları aştı. İthalatta ürün grubu olarak en yüksek bedel yağlı tohum ve bitkisel yağlara gitmektedir. 2024 yılının 12 aylık döneminde yağlı tohumlar, bitkisel yağlar ve küspeler ithalatına toplam 5,3 milyar dolar ödenmiştir. 3 milyon tonu aşan küspe ithalatı için ise 1,1 milyar dolar ödenmiştir” dedi.  İLİÇ EKOKIRIM SUÇUDUR, MURAT KURUM SORUMLUDUR Erzincan’ın İliç ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat 2024’te yaşanan faciadan bu yana bir yıl geçtiğini, ancak sorumluların hala hesap vermediğini kaydeden Sarıbal, Siyanürlü atık havuzlarının çökmesi sonucu 9 işçi göçük altında kaldı, tonlarca zehir doğaya karıştı. İliç’teki madenin riskleri uzun yıllardır bilim insanları ve çevre örgütleri tarafından dile getiriliyordu. 2010 yılında siyanürle altın üretimine başlayan şirket, kapasite artırımı yoluyla faaliyetini genişletirken, bölgedeki su kaynakları ve ekosistem üzerindeki yıkıcı etkiler göz ardı edildi. Türk Tabipleri Birliği, 2021’de yayımladığı raporda bölgedeki toprak, su ve bitki örneklerinde yüksek oranda arsenik tespit edildiğini açıklamıştı. Yerel halk ve çevre örgütleri, siyanürlü atık havuzlarının kapatılması ve projenin iptal edilmesi çağrısında bulundu. Ancak yetkililer, madenin faaliyetlerini genişletmeye devam etti. Olayın ardından kurulan TBMM Araştırma Komisyonu ve bilirkişi raporları, faciaya neden olan kapasite artışına izin veren yetkilileri işaret etti. Ancak soruşturma sürecinde bilirkişi heyeti değiştirildi, hazırlanan yeni raporla dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum aklandı. İliç ekokırım suçudur, Bakan Murat Kurum, sorumludur!” ifadelerini kullandı. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.