Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kanser Tedavisi

Kapsül Haber Ajansı - Kanser Tedavisi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kanser Tedavisi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Koşar Adım LÖSEV Takımı Lösemili Çocuklar Haftası’nda Koştu Haber

Koşar Adım LÖSEV Takımı Lösemili Çocuklar Haftası’nda Koştu

Her yıl heyecanı daha da artırarak Lösemili Çocukların eğitim masrafları için koşan gönüllüler hem Lösemili Çocukların eğitim ihtiyaçları için bağış topladı hem de 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na dikkat çekti. LÖSEV Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın gönüllüleri maratonlarda farkındalık yaratmak ve Lösemili Çocuklara bağış toplamak için Koşar Adım LÖSEV Takımı oluşturdu. Bu yıl da 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na denk gelen maratonda, yaklaşık 700 gönüllü koşucu, Lösemi ve Kanser tedavisi gören çocuklara umut olmak için Koşar Adım LÖSEV ile koştu. Her yıl farklı maratonlarda gönüllüler hem sağlıklı yaşama dikkat çekiyor hem de lösemi ve kanserle mücadele eden miniklerin hayatına dokunuyor. Yaşıtları okullarda eğitim alıp spor ve sanatla buluşup sosyal ve kültürel anlamda gelişirken, Lösemi ve Kanser tedavisi gören minikler ise hastane odalarında, kapalı kapılar ardında hastalıkla mücadele ediyor. LÖSEV, hiçbir çocuğun eğitim hakkından mahrum kalmaması için eğitim konusunda projeler üretiyor. ‘Canım Kardeşim Ders Evleri’ projesiyle Türkiye’deki Lösemi ve Kanser ile mücadele eden ve eğitime ulaşamayan çocukları etütlerle desteklerken okul müfredatına uygun dersler veriyor. LSV Eğitim Kurumları ile de kolej statüsünde eğitimlerle dezavantajlı çocukları hayata hazırlıyor. Lösemili Çocukların eğitimlerine destek olmak amacıyla başlatılan bağış kampanyaları 30 Kasım tarihine açık kalmaya devam ediyor. LÖSEV, destekleriyle her zaman yanında olan tüm gönüllülerine, kurumlara katılımları için teşekkür eder; bu anlamlı etkinliğe verdikleri katkıdan dolayı tişört sponsoru olan Maraton Spor’a ayrıca teşekkürlerini sunar. Sen de Koşar Adım LÖSEV Takımında Yer Alabilirsin Türkiye’de düzenlenen birçok sportif organizasyonun içinde gönüllüleri ile yer alan LÖSEV, Türkiye’nin her noktasından tüm gönüllülerini Koşar Adım LÖSEV ile koşmaya davet ediyor. "Sen de Koşar Adım LÖSEV Takımında yer alabilirsin" diyen LÖSEV, başvuru linkinden tüm katılımcıların kendi adıyla veya şirket olarak, online bağış kampanyaları başlatarak, lösemili çocukların eğitimlerine destek olabileceklerini duyurdu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Merck Türkiye Çalışanları Kanser Tedavisi Gören Çocuklar için El Ele Verdi! Haber

Merck Türkiye Çalışanları Kanser Tedavisi Gören Çocuklar için El Ele Verdi!

Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında Merck Türkiye çalışanları, bir kez daha “İyilikte Buluşuyoruz” misyonuyla yola çıkarak Kanserli Çocuklara Umut Vakfı’nın (KAÇUV) ile iş birliği içinde ‘Umut Kafe’ projesini gerçekleştirdiler. Bu proje KAÇUV’un gezici Umut Kafe minibüsünde kahve ve atıştırmalık satışı gerçekleştirdiler. Gün boyu yapılan satıştan elde edilen tüm gelir, kanser tedavisi gören çocuklar ve ailelerine aktarıldı. Umut Kafe gezici aracı, belirlenen lokasyonda Merck Türkiye Gönüllülerinin desteğiyle, ziyaretçilerine hizmet verdi. Etkinlik sırasında Umut Kafe, bölgede bulunan ofis çalışanları, okul ve diğer ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördü. Merck Türkiye Genel Müdürü Şehram Zayer, projeye ilişkin şunları söyledi: "Bilimsel gelişimi ve insan hayatını merkeze alan bir bilim ve teknoloji şirketi olarak toplumsal sorumluluk projeleri bizim için büyük önem taşıyor. Umut Kafe etkinliği ile hem çalışanlarımızın gönüllü katkılarını teşvik ettik hem de kanser tedavisi gören çocuklara ve ailelerine destek olmayı amaçladık. ‘İyilikte Buluşuyoruz’ anlayışıyla, toplumumuz için anlamlı projeler geliştirmeye ve global olarak da Hastalar için Hep Birlikte (AsOneForPatients) vizyonumuzla hastalara destek olmaya devam ediyoruz." KAÇUV’un umut dağıtan sosyal sorumluluk projesi Umut Kafe, bir transit aracın gezici kafeye dönüştürülmesiyle hayata geçirildiğini belirten KAÇUV Genel Müdürü , Sn. Alican Yurtsever proje ile ilgili “Umut Kafe, ilk olarak İstanbul’da tedavi gören çocukların ailelerine iş olanağı ve destek sağlamak amacıyla 2017 yılında yola çıktı. Bugün ise gezici bir kafe olarak kurumları ziyaret ediyor, elde ettiği gelirle çocuklar ve ailelerine umut olmaya devam ediyor. Şirketler ile çalışanlarının destekleri ve gönüllülükleri, sosyal sorumluluk anlamında başka şirketlere de örnek oluyor. Merck Türkiye ve çalışanlarına bu örnek ev sahiplikleri için teşekkür ediyoruz.” dedi. İstanbul’un farklı noktalarında kahve ve atıştırmalık servisi yapan Umut Kafe’de yapılan satışlardan elde edilen tüm gelir kanser tedavisi gören çocuklara ve ailelerine destek olmak için kullanılıyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Ünlü Şarkıcı Hande Yener Meme Kanserini Nasıl Yendiğini Anlattı Haber

Ünlü Şarkıcı Hande Yener Meme Kanserini Nasıl Yendiğini Anlattı

Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliğine katılan Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras, Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten ve Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe de tanı ve tedavide en yeni gelişmeleri paylaştılar, katılımcılardan gelen soruları yanıtladılar… Dünya genelinde her 8 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanma riski taşıyor. Erken evrede tanı alan her 10 kadından 9’u ise meme kanserinden tamamen kurtuluyor. Kadınların ayda bir kendi kendine yapacakları meme muayenesi erken tanıda kritik rol oynuyor. Bunun en önemli örneklerinden biri ünlü sanatçı Hande Yener oldu. 5 yıl önce kendi kendini elle muayene ederken memesinde kitle hissedip hemen doktora giden ve meme kanseri olduğunu öğrenen Hande Yener, o dönem ailesini ve sevenlerini üzmemek için kanser tedavisi gördüğünü kimseye anlatmamıştı. Prof. Dr. Cihan Uras’ın başarıyla gerçekleştirdiği ameliyat ile kanseri yenen Hande Yener, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği ve Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü desteğiyle gerçekleştirilen “Meme Kanserine Karşı Her Raunda Hazırız” etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Kadınlara elle muayenenin ve erken teşhisin önemini anlatmak zorundayım” diyerek yaşadığı sancılı süreci tüm detaylarıyla, içtenlikle anlattı. Hande Yener: “Çok büyük şey yaşayıp, erken tanı sayesinde grip gibi atlattım” Meme kanserini, kendi kendine elle yaptığı muayene sırasında fark ettiğini, erken tanı ve doğru ellerde doğru tedavi sayesinde hızlıca atlattığını dile getiren Hande Yener konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Erken tanı için kendi kendini elle muayene çok önemli. Açıkçası bu kadar büyük şey yaşayıp, grip atlatmışım gibi çıktım hastalıktan. Değerli hocalarımın sayesinde, çok ağır bir şey yaşayıp çok hafif atlattım. Duyduğumda çok büyük travma yaşadım. Ben kendimi çok seven bir kişiyim, bu nedenle kendi kontrolümü elimle kendime yapıp, kendim buldum. O süreçte pandemi süreciydi, herkes hastanelere gitmekten korkarken ben hastaneye koşa koşa geldim. Henüz Cihan hocamızla tanışmamıştım, klasik jinekolojik kontrolümden birinde doktoruma ‘ben mememde bir şey hissediyorum, bakabilir misiniz?’ dedim. ‘Paniklik bir şey yok, takip ederiz’ deyip eve yolladı. Ama ben bir şey hissediyordum, çünkü bir şey vardı ve 3 ayı zor geçirdim, koşa koşa tekrar doktora gittim. ‘Bir şey var’ dedim. Bana ‘mamografi çektirelim mi?’ dedi, ‘tabi ki’ dedim. Akşam 7’de gittim, çektirdim, laboratuvarın önünde bekliyorum, kimseler yok. Hocalardan birinin odasına girdim. Keşke girmeseydim! O sırada laboratuvardaki doktorun ‘felaket’ diye konuştuğunu duydum. Yığıldım, büyük bir kriz geçirdim, ağlıyorum. Arkadaşımı aradım, ‘Cihan hoca’yı bul’ dedi bana. Hocamız akşam 7’de rapor okumaya hastaneye gidiyormuş. Cihan hoca beni kabul etti, odasına girdiğim an aydınlandım ben. Huzurlu bakışı ve profesyonelliğiyle beni çok rahatlattı. ‘Yarın sabah parça alacağım ama o kadar kötü durumun yok’ dedi. Annemden, ablamdan, oğlumdan, ailemden bir sene sakladım. ‘Hatam neydi, neden böyle oldum’ diye düşündüm. Ertesi gün ameliyat oldum. Bütün ekip odaya girdiler ve hocam elimi tuttu, dedi ki ‘lenfler güzel, hiçbir problem yok, iki üç güne taburcu olabilirsin.’ Direnlerim 15 gün kaldı, evdekiler fark etmesin diye ceplerime sakladım. Sonra ‘bu senin ikinci şansın, işine gücüne git’ dedim kendi kendime. Altın Kelebek’te ödül almaya direnlerimle gittim, direnlerimi vatkalarımın içine soktum belli olmasın diye… Bu süreçte uzaya fırlatılıp geri geldim adeta. 6 ayda bir kontrol oluyorum. Şu an 4. yılımdayım. Emin ellerde, güvende olmak, harika bir doktorla bu süreci atlatmak benim için çok büyük bir şans.” Sağlığına çok özen gösterdiğini vurgulayan Yener “Hem yokmuş gibi, hem de işin ciddiyetinin farkında olarak adım adım ilerleyip, sağlığım için neler yapabilirim bunu sürekli takip ettiğim için, hala da öyleyim, spor yapıyorum, iyi besleniyorum, uykuma dikkat ediyorum, sebzeyle besleniyorum, bol su içiyorum ve sık sık hocamızı ziyaret ediyorum” diye konuştu. Prof. Dr. Cihan Uras: “Erken tanı ile meme kanserini tamamen yenmek mümkün” Acıbadem Üniversitesi Senoloji Enstitüsü Başkanı ve Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cihan Uras konuşmasında; meme kanserinde erken tanı sayesinde hastalıktan büyük oranda hatta tamamen kurtulmanın mümkün hale geldiğini belirterek “Tekrar vurgulamak isterim ki; erken tanı çok önemli. Erken tanı hayat kurtarır. Erken tanının sağlanması da tarama yöntemleri ve kadınlarımızın kendi kendilerini muayene ederek memelerini tanımalarından geçiyor” dedi. Günümüzde meme kanseri tedavisinde çok ciddi ilerlemeler kaydedildiğini belirten Prof. Dr. Uras sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sayede çok ileri evredeki meme kanserli hastalarımızı iyi bir tedaviyle başlangıç noktasına döndürüp yeniden sağlıklı bir yaşama devam etmelerini sağlayabiliyoruz. Meme kanserlerinin biyolojik yapısını öğrendiğimizden beri her tümöre farklı yaklaşımlarımız var. Bunlar arasında standart kemoterapiler, antihormon tedavileri, immünoterapiler ve ‘akıllı ilaç’ olarak bilinen hedefe yönelik tedaviler var. Bu sayede kadınlarımızı çok daha etkili bir şekilde tedavi ederek sağlıklarına kavuşturabiliyoruz.” Prof. Dr. Özlem Sönmez: “Birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir” Erken tanının meme kanseriyle mücadelede yaşam süresini ve tedavi başarısını belirleyen en kritik faktör olduğunu söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez, “Basit bir tarama, bir hayatın yönünü değiştirebilir. Modern tıpta artık geç kalmak istemeyen değil, erken davranan kadınlar kazanıyor. Çünkü birkaç dakikalık bir kontrol, bir ömürlük fark yaratabilir” dedi. Günümüzde ‘her hastaya aynı tedavi’ döneminin geride kaldığını vurgulayan Prof. Dr. Sönmez sözlerini şöyle sürdürdü: “Her hastaya, kendi biyolojisine uygun en etkili tedavi uygulanabiliyor. Bu yaklaşım tedavideki başarıyı artırırken, yaşam kalitesini koruyor. Bilim artık yalnızca hastalığı değil, hastayı merkeze alıyor. Çünkü her kadının kanseri farklı ve tedavisi de öyle olmalı. Meme kanseriyle mücadelede bilim artık bir devrim çağında. Yeni nesil hedefe yönelik tedaviler, immünoterapiler ve klinik araştırmalar sayesinde her geçen gün daha fazla kadına umut doğuyor. Her yeni keşif, bir sonraki raundun daha güçlü geçmesini sağlıyor.” Prof. Dr. Gül Esen İçten: “Mamografi zararlı değil!” Mamografik taramanın erken tanıda etkinliği kanıtlanmış bir yöntem olduğuna dikkat çeken Acıbadem Maslak Hastanesi Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Gül Esen İçten, “Mamografi ülkemizdeki tüm hastanelerde ve KETEM tarama merkezlerinde sunulan bir hizmet. Günümüzde sıklığı giderek artan meme kanserinin tanısında gecikmemek için 40 yaşın üzerindeki tüm kadınlar bu hizmetten yararlanmalı. Yanlış bilgilendirmeler nedeniyle kadınlarımız mamografi tetkikinden çekiniyor ve zararlı olduğunu düşünüyor. Mamografi çekimlerinde dikkat edilmesi gereken faktörler, cihaz kalitesi ve incelemeyi değerlendirecek olan radyoloğun tecrübesi” dedi. Buna karşın mamografinin tek başına tüm meme kanserlerini saptayamayacağını vurgulayan Prof. Dr. İçten sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle meme dokusu yoğun olan kişilerde erken tanı, tümörün yayılımını değerlendirme ve tedavi sonrası için ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç var. Erken tanıda risk bazlı yaklaşımlar gelecekte daha çok kullanılacak. Risk durumlarına göre kişiye özel planlanacak incelemeler daha fazla kadının en erken evrede tanı almasını sağlayacak.” Prof. Dr. Nuran Beşe: “Gereksiz Protez Ameliyatlarından Kaçınılmalı” Acıbadem Maslak Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nuran Beşe, günümüzde tedavi sürelerinin kısaldığını belirterek “Radyoterapiyi çok özel bir durum olmadıkça 15-16 seansta tamamlıyoruz. Tedavilerde hastanın yaşam kalitesini koruyarak mümkün olduğunca en etkili, en minimal uygulamalara yöneliyoruz. Uygun hastalarda tüm meme yerine tümörün bulunduğu bölgeyi yani parsiyel meme ışınlaması uygulayarak kalp ve akciğerin aldığı dozları neredeyse sıfıra indiriyoruz ve radyoterapiyi 5 günde tamamlıyoruz” dedi. Hastaların gereksiz protez ameliyatlarından kaçınmaları gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Beşe şöyle konuştu: “Gerçekten bir risk varsa -örneğin BRCA 1/2 pozitifliği gibi genetik bir faktör söz konusuysa ya da cerrah tarafından memenin takibi çok zorsa, memede farklı kadranlarda tümör varsa, özetle hekim bu işlemi mutlaka gerekli görüyorsa hastalığın olduğu memenin ya da her ikisinin boşaltılması gündeme gelebilir. Ancak işlem hastanın isteğiyle, ‘her iki meme boşaltılsın ve bu hastalıktan kurtulayım’ yanılsaması ile yapıldığında kozmetik sonuç ne kadar iyi olursa olsun kişi yapay iki meme taşıyor olur ve hiçbir zaman kendi memesi kadar konforlu olamaz. Eğer hastaya implant takıldıktan sonra radyoterapi uygulanması gerekirse bu durumda çok daha dikkatli olunmalı. İmplantı etkileme ve kozmetik sonucu bozma riski ile karşı karşıya oluruz. Bu nedenle hastalar bu kararı tamamen doktorlarına bıraksınlar ve mutlak gerekli ise yaptırsınlar. Sonuçta meme koruyucu cerrahi ve radyoterapi altın standart olarak kabul edilmektedir.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.