Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kriz

Kapsül Haber Ajansı - Kriz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kriz haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

AYSAD Başkanı Sait Salıcı'dan Ayakkabı Sektöründe "Varoluşsal Kriz" Uyarısı Haber

AYSAD Başkanı Sait Salıcı'dan Ayakkabı Sektöründe "Varoluşsal Kriz" Uyarısı

Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, 12-15 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek 73. Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı (AYSAF) öncesinde düzenlediği basın yemeğinde, sektörün 2025 yılı ilk altı aylık dönemine ait alarm verilerini ve 2026-2027 yıllarına yönelik acil eylem planını paylaştı. Başkan Salıcı, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde yalnızca yılın ilk yarısında 3 binden fazla firmanın kapandığı ve on binlerce kişinin işsiz kaldığı bir dönemde, ayakkabı sektörünün de benzer, hatta daha kritik bir tehdit altında olduğunu belirterek, "Sektörümüz, ithalatın kontrol altına alınamaması ve fahiş maliyetler nedeniyle 'Varoluşsal' bir döneme girmiştir," dedi. AYSAD’ın açıkladığı 2025 yılı ilk altı aylık verileri, tablonun vehametini gözler önüne serdi. Türkiye Ayakkabı Sektörü, yılın ilk yarısında 489,2 Milyon Dolar ihracat gerçekleştirmesine rağmen, 804,3 Milyon Dolar ithalat yaparak tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı ve 315 Milyon Dolarlık dev bir dış ticaret açığı verdi. Başkan Salıcı, "Türkiye'nin ayakkabı sektörü, uzun yıllar dış ticaret fazlası veren bir kalem iken, ithalatın kontrolden çıkmasıyla ibre tamamen tersine döndü. 315 milyon dolarlık bu devasa açık, sektörümüzün başta Çin ($262,9 Milyon) ve Vietnam ($225,4 Milyon) gibi Uzakdoğu ülkelerinin yoğun ithalat baskısı altında nasıl zorlandığının en çarpıcı göstergesidir" dedi. Salıcı, sektörün bu kritik tablosuna karşı geliştirilen kısa ve orta vadeli eylem planını detaylandırırken, bu planın dört ana unsura odaklandığını belirtti. Öncelikle, Ayakkabı Yan Sanayinde ithal ikamesi yaratacak, özellikle spor ayakkabı gibi yüksek ithalat oranına sahip segmentlerde yerli üretimi teşvik edecek yatırım ve teşvik modellerinin derhal devreye alınmasıyla 315 milyon dolarlık açığı kapatma yol haritasının oluşturulması gerektiğini vurguladı. İkinci olarak, İthalat Baskısına Karşı Yan Sanayinin Rekabet Gücünü Artırma Planı kapsamında, mevcut gümrük vergilerinin etkinliğinin artırılması, yanıltıcı menşe beyanları ve kayıt dışı ithalat yollarının kesin olarak kapatılması ile haksız rekabetle mücadelenin sıkılaştırılması gerektiğini ifade etti. Üçüncü olarak, dönemin birleşme ve paylaşma dönemi olduğuna dikkat çekerek benzer sektörlerdeki sivil toplum kuruluşları ile iş birliğinin önemini vurguladı; sektörün ancak ortak akıl ve dayanışma ile bu krizden çıkabileceğinin altını çizdi. Son olarak, 12-15 Kasım'da İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek AYSAF Fuarı'nın bu kriz ortamında nasıl bir "Kurtuluş Köprüsü" olacağı konusuna değinen Salıcı, fuarın, küresel alıcılarla yerli üreticileri buluşturarak ihracatı maksimize etme ve böylece dış ticaret açığını kapatacak potansiyeli harekete geçirme misyonunu üstlendiğini kaydetti. AYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sait Salıcı, "Ayakkabı sektörü, ülkemizin köklü bir sanayisidir. Önümüzdeki aylar, sektörümüz için bir dönüm noktası olacaktır. Ya devletimizin de desteğiyle güçlü tedbirler alarak bu krizi aşarız ya da üretim ve istihdamda geri dönülmez kayıplarla karşı karşıya kalırız. Biz, üretmek ve ihracat yapmak için AYSAF’ta gerekli iradeyi göstereceğiz" ifadeleriyle sözlerini noktaladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Çoklu İklim Krizlerine Karşı “iklim Uyum Eylem Planı”    Haber

Çoklu İklim Krizlerine Karşı “iklim Uyum Eylem Planı”   

İzmir Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı, Avrupa genelinde iklim direncini artırmayı hedefleyen CLIMAAX projesi kapsamında geliştirilen “İklime Hazır İzmir: Dirençlilik Stratejilerinin Geliştirilmesi (CRIZ-ERS) Projesi’ni sürdürüyor. Büyükşehir Belediyesi, iklim krizi ile mücadele stratejilerini güçlendirerek kentin çoklu iklim krizlerine hazırlanmasının yanı sıra olası risklerin bilimsel bir çerçevede analiz edilmesini, kırılganlıkların belirlenmesini ve uyum stratejilerinin geliştirilmesini hedefliyor. Sel ve taşkın riskleri kent ölçeğinde haritalandırıldı Proje, 3 fazdan oluyor. İlk fazda, tüm İzmir için hazırlanan iklim risk değerlendirme raporu CLIMAAX platformuna sunuldu. Bu raporda aşırı hava olaylarının mekansal dağılımı analiz edilerek, sıcak hava dalgaları, tarımsal kuraklık, sel ve taşkın gibi riskler kent ölçeğinde haritalandırıldı. Risklerin sıklığı ve şiddetindeki artışlar bilimsel verilerle ortaya kondu. “İzmir için öncelikli olduğunu gördüğümüz tehlikelere odaklanıyoruz” CLIMAAX projesinde şehir planlama ve iklim değişikliği konularında sorumlu uzman olarak görev yapan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Osman Balaban, yürütülen çalışmaya dair bilgi verdi. Balaban, İzmir’de iklim değişikliklerinden kaynaklı risklerin belirlenmesi ve bundan hareketle uyum eylem planlarının, çözüm önerilerinin geliştirilmesi, İzmir’in diğer planlama çalışmasına entegre edilmesi için çalıştıklarını anlattı. Çalışmaların sonunda İzmir’in iklim krizlerine karşı daha dirençli kent olmasına katkı sağlamak istediklerini söyleyen Osman Balaban, “Bu proje kapsamında tüm iklimsel tehlikeleri çalışamıyoruz çünkü iklim değişikliğinin etkileri çok yaygın ve geniş. Deniz seviyesinin yükselmesinden orman yangınlarına, sıcak hava dalgalarından tarımda kuraklığa, çeşitli taşkınlara, hava kirliliği ve sağlık sorunlarına varana kadar birçok olayı iklim değişikliği ile ilişkilendirmek mümkün. Ama CLIMAAX projesi kapsamında İzmir için öncelikli olduğunu gördüğümüz tehlikelere odaklanıyoruz. Bunlardan biri sıcaklıklardaki belirgin artışlar ve bunun neden olduğu sıcak hava dalgaları. Sıcaklığın mevsim normalleri dediğimiz seviyenin üzerine çıkması ve bunun ardışık olarak belli günler devam ettiği dönem. Birincisi buna bakıyoruz. Çünkü bu İzmir için önemli bir konu. Zaten sıcak iklim bölgesi. Sıcak hava dalgası iklim için önemli risk unsuru ve tehlikeli” diye konuştu. İzmir’i neler bekliyor? Prof. Dr. Osman Balaban, çalışmaların bir diğer ayağı olan kıyı taşkınlarını da incelediklerinin altını çizerek, “Hem deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak hem de aşırı hava olayları, fırtına kabarmaları gibi sudan kaynaklı aşırı hava olaylarının, İzmir’in kıyı kesimlerini su baskınları, taşkınlarla tehdit etmesi durumu var. Bununla birlikte tarımsal kuraklık, tarımda verimlilik düşüşü ve belli ölçülerde orman yangını... Biz bu tehlikelere, bu proje kapsamında yoğunlaşıyoruz. Şu ana kadar küresel modellerden elde ettiğimiz değişimleri incelediğimiz ve haritalandırıldığımız çalışmaları tamamladık. Bu da bize İzmir’de sıcaklıklarda artış olacağını, özellikle 11 merkez ilçenin yoğunlaştığı Körfez çevresinde bu sıcaklık değişimlerinin belirgin olacağını ve dolaysıyla bunlara karşı önlem alınması gerektiğini gösteriyor” dedi. “İzmir bütününde risklerin değerlendirilmesi aşaması sürüyor” Elde edilen bir diğer bulguyu paylaşan Balaban, şunları söyledi: “Elde ettiğimiz verilere göre yağışlarda toplamda bir azalma olacak ama şiddetli yağışların sıklığı artacak. Bu da kuraklık habercisi. Yağışların şiddetinin ve sıklığının artması aynı zamanda taşkın ve su baskını olaylarının habercisi. Kuraklık da tarımsal verimliliğin düşmesi riskini beraberinde getiriyor. Bunları haritalandırdık kısmen. Ama proje henüz faz 1 aşamasında. Yani İzmir bütününde risklerin değerlendirilmesi aşaması sürüyor. Yaptığımız çalışmalarla veri seti oluşturacağız. Bunu yaptıktan sonra haritalar kesinlik kazanacak, çözünürlüğü yüksek haritalar haline gelecek. Bu haritaları geliştirdikten sonra onları kentin planlama süreçleri, afet riskleri ve tehlikeleri, kültürel miras ile ekosistem alanlarının bozulma tehlikesi açısından yorumlayacağız.” İklim Uyum Eylem Planı hazırlanacak İkinci fazda, daha yüksek çözünürlüklü ve yerel düzeyde bir analiz yapılacak. Özellikle dezavantajlı mahallelerde risk ve kırılganlık haritaları güncellenecek, öncelikli müdahale alanları belirlenecek. Üçüncü ve son fazda ise elde edilen bulgular doğrultusunda İzmir geneli ve Konak ilçesi özelinde uygulanabilir uyum stratejilerini içeren iki ayrı İklim Uyum Eylem Planı hazırlanacak. Bu süreçte paydaş katılımı, kamuya açık dijital haritalar, eğitim programları ve bilgilendirme toplantılarıyla hem kurumsal kapasite artırılacak hem de toplumsal farkındalık güçlendirilecek. CLIMAAX projesi, sadece teknik bir çalışma değil aynı zamanda İzmir’in iklim krizine karşı daha dirençli, kapsayıcı ve bilim temelli adımlar atabilmesi için stratejik bir fırsat sunacak. Uluslararası alanda başarılarını sürdürüyor İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iklim nötr çalışmaları kapsamında hazırladığı projelerden biri olan İklime Hazır İzmir: Dirençlilik Stratejilerinin Geliştirilmesi (CRIZ-ERS) Projesi İklim Değişikliğine Uyum Misyonu kapsamında fonlanan CLIMAAX projesinden 145 bin Avro hibe almaya hak kazanmıştı. Avrupa Komisyonu’nun iklimle mücadele konusundaki çağrısına kabul edilerek AB üyesi kentler dışında “AB Şehirler Misyonu Etiketi” unvanını alan ilk kent olan İzmir, doğa dostu projelerle uluslararası alandaki başarılarını sürdürüyor.

Türkiye'de buğday krizi mi var? Haber

Türkiye'de buğday krizi mi var?

Buğdayın anavatanı olan Türkiye’de üretimin son 36 yıldır ortalama 20 milyon ton seviyesinde seyrettiğini ifade eden Ün, "2023 yılında 22 milyon ton olan buğday üretimi, 2024 yılında %5,5’lik bir düşüşle 20,8 milyon tona geriledi. En büyük üretim kaybı %74 ile Bartın’da yaşanırken, onu %43 ile Denizli, %38 ile Hakkari, %37 ile Yalova ve %35 ile Ağrı takip etti. Seçim bölgem Edirne, buğday, ayçiçeği ve çeltik üretimi ile geçinen bir il olmasına rağmen, burada da üretim %24 azaldı. Tokat, Giresun, Osmaniye, Mersin ve Van gibi illerde artışlar görülse de ülke genelinde toplam buğday üretimi 1,2 milyon ton azaldı" dedi. Üretimdeki bu gerilemenin ithalatı artıracağına dikkat çeken Ün, "Buğday üretimindeki her milyon tonluk düşüş, Türkiye’yi dışa bağımlı hale getiriyor. Çiftçimiz, yüksek girdi maliyetleri nedeniyle Rusya’daki üretim maliyetleriyle rekabet edemiyor. Ucuz ithal buğday yurda girince, yerli üreticinin ürünü değer kaybediyor. Bu nedenle çiftçimizin, üretimin desteklenmesi şart. Çiftçimizi desteklemeyen AKP iktidarları döneminde 105 milyon ton buğday ithalatı için 29 milyar dolar ödendi. Oysa buğdayın anavatanı olan Türkiye’nin bu ürünü ihraç etmesi gerekirken ithal etmesi, tarım politikalarındaki başarısızlığın en açık göstergesidir" diye konuştu. Edirne’nin son yıllarda kuraklığın etkisini ağır şekilde hissettiğini belirten Ün, "Küresel ısınma ve iklim değişikliği hem dünyada hem de ülkemizde tarımsal üretimi doğrudan etkiliyor. Ancak bu olumsuzluklardan en fazla etkilenen illerden biri Edirne. Çiftçilerimiz kuraklık nedeniyle ayçiçeği ve buğdayda istenilen verimi alamadı, çeltikte ise su sıkıntısı yaşadı. Trakya genelinde üretici ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Çiftçimiz, tarlasına atacağı bahar gübresini bile alamaz hale geldi. Borç yükü giderek artıyor, üretici adeta boğuluyor" dedi. Buğday üretiminin sürdürülebilir olması için desteklerin artırılması gerektiğini vurgulayan Ün, "Buğday üreticisine, prim desteği hariç dekara en az 1.000 lira doğrudan destek verilmelidir. Aksi takdirde bu yıl üretim 20 milyon tonun altına düşecektir. Buradan Tarım ve Orman Bakanı’na çağrıda bulunuyorum: Çiftçiyi desteklememek, milyonlarca insanın gıda güvenliğini riske atmak demektir. Buğday üreticisini sahipsiz bırakmanın vebali ağırdır" ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.