Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kuraklık

Kapsül Haber Ajansı - Kuraklık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kuraklık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Depolamalı Rüzgar ve Güneş Enerjisi Yatırımları En Kısa Sürede Devreye Alınmalı  Haber

Depolamalı Rüzgar ve Güneş Enerjisi Yatırımları En Kısa Sürede Devreye Alınmalı 

T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, yayınlanan bu kararla arz güvenliği açısından her bir MW’ın ve bu güvenliğin her koşulda sağlanması için gerekli tüm tedbirlerin alınacağını kamuoyuna bir kez daha gösterdiğini belirten TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erden, “Kararla birlikte özellikle rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinde azami verimlilik için yapılan ilave mekanik (ya da DC) güç kurulumlarının, belirli bir süreyle de olsa, herhangi bir idari sınıra tabi olmaksızın kullanılabilmesinin önü açıldı” dedi. Bu karar, yalnızca kısa dönemli arz güvenliği ihtiyaçlarından değil, aynı zamanda Türkiye’nin orta ve uzun vadeli enerji bağımsızlığı hedefinin bir sonucudur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın üç temel sacayağı üzerinde kurduğu enerji stratejisi kapsamında, 2022 yılından bu yana yenilenebilir enerji ve nükleer enerji ülkemizin enerji yol haritasında merkezi bir konumda yer almaktadır. Bundan hareketle, 2022 yılından bu yana lisanssız öz tüketim, depolamalı lisanslı yatırımlar ve YEKA projeleri gibi farklı mekanizmalar üzerinden yenilenebilir enerji projeleri yatırımcılara arz edilmekte; projelerin geliştirme süreçleri adım adım ilerlerken yatırımlar da peyderpey tamamlanarak devreye alınmaktadır. 2035 yılı için güçlü bir vizyon ortaya koyan “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – 2035 Yenilenebilir Enerji Planı” ile de bu yatırımların kararlılıkla desteklenmesi ve sürdürülmesi hedeflenmiştir. DEPOLAMA DÜZENLEMELERİNDE MEVZUATIN OLUŞUMU Bu minvalde, ulusal 2035 Yenilenebilir Enerji Planı doğrultusunda yapılan depolama düzenlemeleri, santrallerde kurulu ilave mekanik (ya da DC) gücün Kurum’dan ayrıca istisnai izin almadan verimli kullanımının önünü açacaktır. Bu süreç, son yıllarda depolama ve yenilenebilir enerji alanında adım adım oluşturulan mevzuatın doğal bir devamı niteliğindedir. Elektrik depolama faaliyetine yönelik mevzuat hazırlıkları 2020 yılında başlamış; 9 Mayıs 2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasasında Depolama Faaliyetleri Yönetmeliği” ile depolama ilk kez mevzuat kapsamına alınmıştır. 26 Mayıs 2022 tarihinde gerçekleştirilen “Enerji Yatırımları Takip ve Koordinasyon Kurulu” toplantısında, rüzgar ve güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerine bütünleşik elektrik depolama ünitesi kurulması şartıyla kapasite yarışması yapılmaksızın üretim lisansı alınabilmesine yönelik düzenlemenin kanunlaşmasına karar verilmiştir. Aynı kapsamda, kapasite artışlarına da depolama şartıyla imkân tanınması kararlaştırılmıştır. Bu stratejik kararlar ve ilk düzenlemelerin ardından, 5 Temmuz 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 7417 sayılı Kanun ile, elektrik depolama tesisi kurmayı taahhüt eden tüzel kişilere, kurmayı taahhüt ettikleri depolama tesisinin kurulu gücüne kadar Kurum tarafından rüzgâr ve/veya güneş enerjisine dayalı elektrik üretim tesisi kurulmasına ilişkin ön lisans verilmesi hakkı getirilmiştir. Elektrik depolama faaliyetine ilişkin diğer kapsamlı mevzuat değişiklikleri 19 Kasım 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış, çok sayıda yönetmelikte depolama faaliyetini kapsayan önemli düzenlemeler yapılmıştır. İlgili mevzuatın yayımlanmasının ardından başlayan başvuru sürecinde yaklaşık bir yıl içinde yüzlerce şirket tarafından binlerce proje başvurusu yapılmış; Kuruma gelen 6.000’in üzerindeki başvurunun toplam büyüklüğü 260 GW seviyelerini aşmıştır. Değerlendirmeler sonucunda 700’ün üzerinde proje ve yüzlerce yatırımcıya 34 GW’a yakın kapasite tahsisi yapılmıştır. Bu tahsisler, rüzgâr ve güneş enerji yatırımlarının küçük ölçekli şirketlere de açılmasını sağlayarak yatırımların tabana yayıldığı rekabetçi bir piyasa yapısının oluşmasına katkı sağlamıştır. DEPOLAMALI YATIRIMLARDA PİYASA GELİŞİMİ VE TEŞVİK ETKİSİ Tüm dünyada büyük ve hızlı bir yapısal dönüşümden geçen enerji sektörü ve piyasalarının geleceğinde daha fazla yenilenebilir enerji entegrasyonu yapılabilmesi için en önemli başlıklardan birisi de ülkemizde de elektrik depolama faaliyetleri olacaktır. Ülkemizde de dünya ile eş zamanlı olarak gelişen elektrik depolama faaliyetine yönelik mevzuat çalışmaları ile birlikte Türk şirketleri de elektrik depolama faaliyeti yatırımları için teknik, finansal ve proje geliştirme çalışmalarına hızlı bir şekilde başlamış, ilgili mevzuat hazırlıklarının yapıldığı dönemde hazırlıklarını büyük oranda tamamlamıştır. Ülkemizde uzun yıllardır on binlerce MW kapasite tahsisinin yapıldığı lisanssız rüzgar ve güneş enerjisi santralleri, hibrit santraller (HES–GES, RES–GES, JES–GES vb.) ve kapasite artış projelerinde uygulananlarla benzer yöntemle depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin kapasite tahsisleri de ilgili mevzuat çerçevesinde bir katkı payı ya da benzeri bir edinim maliyeti oluşmadan bedelsiz olarak gerçekleştirilmiştir. Bu uygulama neticesinde yatırımların maliyetlerinin aşağı çekilmesi, finanse edilebilirliğinin kolaylaştırılması ile yatırımların daha hızlı bir şekilde ve daha az öz kaynakla gerçekleştirilmesi sanayicilerimiz için tahsis edilen lisanssız projelerde olduğu gibi enerji santral yatırımcılarımız için önemli bir teşvik aracı olacaktır. DEPOLAMALI YATIRIMLAR ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜN TEMEL UNSURU Depolamalı yenilenebilir enerji yatırımlarının kritik önemine dikkat çeken TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erden, “Depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santral projeleri, enerjide dışa bağımlılığın ve enerji ithalat maliyetlerinin azaltılması, 2053 net sıfır hedefine ulaşılması, tüketicilere rekabetçi ve uygun fiyatlı elektrik sağlanması ve enerji dönüşümünün sürdürülebilir şekilde ilerleyebilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santralleri iletim ve dağıtım sistemine ne kadar hızlı ve güçlü şekilde entegre edilirse, sisteme o ölçüde daha fazla yenilenebilir enerji kaynağı dahil edilebilir. Bu da Türkiye’nin ucuz, temiz ve tükenmeyen enerji kaynaklarından daha fazla yararlanmasına, dolayısıyla cari açığın azaltılmasına önemli katkı sağlayacaktır. Son dönemde Portekiz ve İspanya’da yaşanan kesintilerin de gösterdiği üzere, depolamalı santraller sadece daha fazla yenilenebilir kapasitenin sisteme entegrasyonunu mümkün kılmakla kalmıyor; aynı zamanda iletim sistem güvenliği açısından hayati bir dengeleme ve destekleme görevi üstleniyor. Enerjide 2035 hedefleri için de önemli bir kilometre taşı olan depolamalı rüzgar ve güneş santralleri, 35 milyar doların üzerindeki yatırım hacmiyle Türkiye açısından büyük bir yatırım hamlesidir. Bu yatırımlarla birlikte her yıl düzenlenen 2.500 MW seviyesindeki YEKA RES ve GES yarışmaları, yerli ekipman kullanımının da güçlü şekilde teşvik edildiği bir yapı oluşturarak 10 yılda 25.000 MW yenilenebilir YEKA santralinin devreye alınmasına imkân tanıyacaktır.” dedi. SÜPER İZİN KANUNU YENİ DÖNEMİ BAŞLATIYOR Geçtiğimiz Temmuz ayında yenilenebilir enerji projeleri için ‘Süper İzin’ Kanunu’nun Meclis’te kabul edilerek yasalaşmasıyla birlikte, tüm bu yatırımların önünü açan yeni bir dönem başladığını belirten Erden, "’Süper İzin’ Kanunu, uzun süredir sektörün hızını etkileyen izin süreçlerini hızlandırarak, yatırımcılar için daha net ve öngörülebilir bir çerçeve sunmaktadır. Bu düzenleme, depolamalı projelerin de daha hızlı hayata geçebilmesine imkân tanıyarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik sistemine entegrasyonunu kolaylaştıracaktır. Yapılan kanunî düzenlemenin ardından ikincil mevzuatta yapılması beklenen değişikliklerin ivedilikle tamamlanması, yatırımcıların izin süreçlerinde yaşadıkları zorlukların ve gecikmelerin ortadan kaldırılmasını sağlayacak ve depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santrali projelerinin hızla devreye alınmasını sağlayacaktır. Bu durumun ülkemizin orta ve uzun vadede enerji arz güvenliği açısından kritik önemde olduğunu vurgulamak isterim.” DEPOLAMALI SANTRALLERİN ACİL DEVREYE ALINMASI GEREKİYOR Erden; “Ayrıca, ülkemizde son iki senedir yaşanan kuraklık sebebiyle hidroelektrik santrallerde yaşanan su sıkıntısına bağlı olarak üretimlerin ciddi düşüş göstermesi, yatırım ve izin süreçleri hâlen devam eden depolamalı projelerinin tamamlanarak en kısa zamanda devreye alınmasının önemini bir kez daha göstermektedir. Ülkemizin enerjide 2035 hedeflerine ulaşmasında en önemli kilometre taşlarından olan ve geliştirilmesi için yıllardır büyük emek verilen depolamalı rüzgar ve güneş enerjisi santrali projelerinin tüm ilgili kamu kuruluşları ve yatırımcılarımızın koordinasyonu ile hızla hayata geçirileceğine inancımız tamdır” dedi.

Akıllı Bir Telefon İçin 12 Bin Litreden Fazla Su Tüketiliyor! Haber

Akıllı Bir Telefon İçin 12 Bin Litreden Fazla Su Tüketiliyor!

Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller hem bölgesel hem ulusal ölçekte yaşanan su krizini değerlendirdi. Su krizi sadece çevresel bir sorun değil Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, suyun tüm canlıların en temel ihtiyaçlarından ve yapıtaşlarından biri olduğunu dile getirerek, “Geçtiğimiz yaz aylarında artan sıcaklıklar, kuraklık ve iklim değişikliği etkisiyle ortaya çıkan düzensiz yağış rejimi, bu aylarda artan su ihtiyacıyla birlikte ülkemizin birçok bölgesinde ciddi bir su krizine yol açtı. Bu kriz yalnızca çevresel bir sorun değil; aynı zamanda halk sağlığını, gıda güvenliğini ve ekonomik istikrarı tehdit eden bir boyut da kazandı. Özellikle ülkemizdeki su kaynakları ve nüfusun değişken bir yapıda olması su kaynaklarının az, nüfusun yüksek olduğu bölgelerde büyük su sıkıntılarının yaşanmasına yol açıyor.” dedi. Dünya nüfusunun yüzde 25’i güvenli ve temiz suya tam anlamıyla erişemiyor İçme suyundaki azalmanın, özellikle suyun kalitesinin düşmesi ve hastalık yapma riski barındıran bazı mikroorganizmaların daha kolay çoğalabilmesi nedeniyle ciddi sağlık riskleri meydana getirdiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Yeterli ve temiz suya erişim sağlanamadığında bulaşıcı hastalıklar artmakta, hijyen koşulları bozulmakta ve toplumun genel sağlığı olumsuz etkilenmektedir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olan bireyler bu süreçten daha ağır etkilenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre günümüzde hala dünya nüfusunun yüzde 25’i yani dörtte biri güvenli ve temiz suya tam anlamıyla erişememektedir. Bu durum DSÖ verilerine göre yılda 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini ortaya koymaktadır.” diye konuştu. Su tüketiminin büyük bir bölümü sanayi ve tarım alanında gerçekleşiyor Su sıkıntısının gündelik hayatta olduğu gibi tarımsal ve sanayi üretiminde de önemli ihtiyaçlar arasında yer aldığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Ülkemizde ve dünyanın pek çok ülkesinde su tüketiminin büyük bir bölümü sanayi ve tarım alanında gerçekleşmektedir. Su kıtlığı, tarımsal üretimin azalmasına ve ürün verimliliğinin düşmesine yol açmaktadır. Bu durum gıda fiyatlarının artmasına, ithalat bağımlılığının yükselmesine ve gıda güvenliğinin zayıflamasına neden olabilir. Sanayide yaşanacak su sıkıntısı ise üretim maliyetlerini artırarak ekonomi üzerinde doğrudan olumsuz etki yapmaktadır.” ifadesinde bulundu. Bir akıllı telefonun üretim süreçlerinde 12.000 litreden fazla su tüketiliyor Sadece ülkemizde değil, içerisinde bulunduğumuz coğrafyada da pek çok ülkenin su sıkıntısı yaşadığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti: “Yapılan çalışmalar Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinin iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüzden vatandaşlarımıza sadece su sıkıntısının en üst düzeyde olduğu yaz aylarında değil, yılın tamamında suyun korunması ve tasarruflu kullanımı noktasında önemli görevler düşmektedir. Bu görevler arasında doğrudan kullandıkları günlük su kullanımını olabildiğince azaltmaları yanında satın aldıkları her üründe dolaylı olarak su tükettiklerinin bilincinde olmaları gerekmektedir. Günümüzde büyük şehirde yaşayan bir kişinin doğrudan su tüketimi kabaca günlük 200 litre seviyesindedir. Ancak aynı kişinin ortalama günlük dolaylı su tüketimi 4 bin litrenin üzerinde olabilir. Örneğin satın aldığınız bir akıllı telefonun üretim süreçlerinde 12 bin litreden fazla su tüketilmektedir. Bu açıdan bakıldığında tüketim alışkanlığını değiştirmek yılda milyonlarca litre su tasarrufuna sebep olabilir. Bu yapılan günlük su tasarrufların yanı sıra yağmur suyu hasadı gibi küçük ama etkili uygulamalara yönelinmesi, tarımda modern sulama yöntemlerinin desteklenmesi de kritik önem taşımaktadır.” Su kaynaklarının azalması, ekosistemlerde geri dönüşü zor tahribatlar yaratıyor Eğer su krizine karşı etkili önlemler alınmazsa, ülke genelinde hem çevre sağlığı hem de ekonomik yapının ağır darbe alabileceğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Su kaynaklarının azalması, ekosistemlerde geri dönüşü zor tahribatlar yaratırken; tarım ve sanayideki aksaklıklar işsizlikten enflasyona kadar pek çok olumsuz ekonomik etkiyi beraberinde getirecektir.” ifadesinde bulundu. Bazı barajlarda suyun bitmesi su krizinin somut göstergesi Bazı barajlarda suyun tamamen bitmesinin, su krizinin somut bir göstergesi olarak kabul edilebileceğini de ifade eden Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “İçme suyu kaynakları açısında sınırda olan illerimize altyapı yatırımlarına hız verilmesi ve halkın ihtiyaç duyacağı suyun garanti altına alınması gerekiyor. Belediyeler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının vatandaşları bilinçlendirme konusunda daha etkin adımlar atması gerekmektedir. Eğitim kampanyaları, tasarruf yöntemlerinin tanıtımı ve toplumun su yönetimi süreçlerine katılımı, bu sürecin en önemli parçalarıdır. Dönemsel olarak kurumaya yüz tutan pek çok gölümüzde yıllık ortalama su seviyeleri neredeyse %50 seviyelerinin üzerine çıkan azalma gösterdi. İklim değişikliği, artan nüfus ve yanlış su politikaları göz önünde bulundurulduğunda, sürdürülebilir su yönetimi artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiştir. Eğer bugünden adım atılmazsa, su kıtlığı sadece bölgesel değil, ülke çapında ciddi bir kriz haline gelecektir.” şeklinde sözlerini tamamladı

İklim Krizine Karşı Ortak Mücadele Haber

İklim Krizine Karşı Ortak Mücadele

Avrupa Birliği’nin finanse ettiği ve Türkiye Belediyeler Birliği ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı’nın lider kurum olduğu, UNDP tarafından yürütülen Sivil Katılım Projesi kapsamında uygulanan İklim Değişikliğine Karşı Güçlü Eskişehir Projesi çerçevesinde Halk Toplantısı gerçekleştirilirken İklim Eylem Merkezi de hayata geçirildi. Eskişehir’deki Ergin Orbey Sahnesi’nde gerçekleştirilen Halk Toplantısına Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Dairesi Başkanı Dr. Aytaç Ünverdi, TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Eylem Tuncaelli, UNDP Sivil Katılım Projesi Hibe Yöneticisi Dilek Erarslan Meral ve Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Ahmet Kapanoğlu’nun yanı sıra belediye bürokratları, yerel yönetimler, çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile vatandaşlar katıldı. İklim değişikliğine uyumun ancak ortak hareketle mümkün olduğunu vurgulayan Eylem Tuncaelli, “İklim Değişikliğine Karşı Güçlü Eskişehir Projesi ve İklim Eylem Merkezi ile hedefimiz, Eskişehir’de iklim farkındalığını artırmak ve krize karşı güçlü bir yerel dayanışma modeli oluşturmak. Bu merkez, Eskişehirlilerin kendi şehirlerine dair söz söyleyebileceği, birlikte çözüm üretebileceği ve dayanışmayı büyütebileceği bir alan olacak. İklim krizi hepimizin ortak meselesi. Yarattığı sorunlara karşı çözümü de ancak hep birlikte üretebiliriz. Bu projenin iki önemli ayağı bulunuyor; teknik çalışmalar ve halkın katılımı. 2030 yılına kadar Eskişehir’in aşırı sıcaklıklar, sel ve taşkınlar, orman yangınları ve kuraklık gibi iklim değişikliği kaynaklı risklerden nasıl etkileneceğini belirliyoruz. Bu çalışmayı bitirmek üzereyiz. Böylece karşılaşacağımız riskleri netleştirip, kentin en kırılgan gruplarının nasıl etkileneceğini görecek ve kenti daha dirençli hale getirecek adımları planlayacağız. Bu projenin süresi sona erse bile Eskişehir halkının iklim krizine karşı bu çalışmayı sahiplenerek sürdürmeye devam edeceğine, İklim Eylem Merkezi’ni aktif olarak kullanacağına ve hep birlikte çözümler üreteceğine yürekten inanıyoruz.” dedi. Konuşmasında iklim değişikliğine vurgu yapan Aytaç Ünverdi de “Artık bu sorun uzak ülkelerin değil, bizim şehrimizin, bizim mahallelerimizin gerçeği. Yazlar uzuyor, sıcaklıklar artıyor, yağışlar azalıyor, ani fırtınalar ve seller günlük yaşamımızın bir parçası haline geliyor. Bu değişim yalnızca doğayı değil, tarımı, suyu, ekonomiyi, sağlığımızı ve sosyal hayatımızı da etkiliyor. İşte bu nedenle Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak iklim değişikliğini en öncelikli gündemimiz haline getirdik. Bizim için mesele sadece çevre değil, kent güvenliği ve halk sağlığı meselesidir. Bu bilinçle Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız Ayşe Ünlüce önderliğinde hem iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak hem de şehrimizi bu yeni koşullara uyumlu hale getirmek için çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı. Bu yıl Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde gerçekleşen yangını hatırlatan ve büyük üzüntü duyduklarını ifade eden Seyitgazi Belediye Başkanı Uğur Tepe ise “İklim değişikliği artık gözle görülür bir noktaya ulaşmış durumda. Seyitgazi ilçemizde 2019, 2023 ve son olarak 2025 yılında büyük yangın felaketleri yaşadık. Ne yazık ki bu yangınlarda 10 şehidimiz oldu. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Bu felaketler, iklim değişikliğinin etkilerini somut olarak gösteriyor. Seyitgazi, Eskişehir’in orman varlığının önemli bir kısmına sahip bir tarım ilçesidir. Ancak su kaynaklarımız hızla tükeniyor. 670 bin dekar ekilebilir alanımızın yalnızca 180 bin dekarını sulayabiliyoruz. Kunduzlar Barajı şu anda yalnızca yüzde 7, Çatören Barajı ise yüzde 17 doluluk oranında. Yeraltı su seviyemiz her geçen yıl düşüyor; 5-6 yıl önce 120 metreden çıkan su bugün 200 metreden çıkıyor. Bu gidişle birkaç yıl içinde içme suyu sıkıntısı yaşamamız kaçınılmaz. Bu nedenle hem kurumlarımız hem de bireyler olarak suyu tasarruflu kullanmalı, ormanlarımıza ve yeşil alanlarımıza sahip çıkmalıyız. İklim değişikliğine karşı yerel yönetimlerin iş birliği ve halkın bilinçlenmesi büyük önem taşıyor.” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından EBB İklim Değişikliği ve Enerji Yönetimi Şube Müdürü Sibel Benek, ESTÜ öğretim üyesi Dr. Hakan Uyguçgil ile TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Proje Koordinatörü Yasemin Korkmaz iklim değişikliğiyle ilgili sunumlarını gerçekleştirdi.

İklim Krizi Kentlerin Geleceğini Tehdit Ediyor Haber

İklim Krizi Kentlerin Geleceğini Tehdit Ediyor

Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa Kent Konseyi, iklim değişikliğinin kent yaşamı ve doğal ekosistemler üzerindeki etkilerine dikkat çekmek amacıyla ‘İklim Değişikliğinde Ormanlar ve Kentler’ başlıklı panel düzenledi. Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’ndeki programda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Hepimiz biliyoruz ki; iklim değişikliği artık yalnızca çevresel bir mesele değil, insanlığın ortak sınavıdır. Dünyanın bir kısmı kentlerin sular altında kalmasının nasıl önleneceğini konuşurken; bir kısmı ise susuzlukla nasıl mücadele edileceğini konuşuyor. Kuraklık, seller, ani ve yıkıcı iklim olayları ile orman yangınları artık uzak coğrafyaların değil, yaşadığımız kentin gerçekleridir. Bilim insanların öncülüğünde çalışmalıyız. Ancak bu şekilde kentimizi geleceğe hazırlayabiliriz” dedi. “Tedbir alınsaydı 20-30 metreden suya ulaşabilirdik” Son 5-6 yıl ele alındığında ovanın neredeyse dörtte birinin kaçak fabrika yapılaşmalarıyla kaybedildiğini belirten Başkan Bozbey, “Uzun süredir boyahanelerin inanılmaz su tükettiğini, su çektiğini dile getirdik. Tedbir alınması gerektiğini anlattık. Ama bir adım atılmadı. 155 kuyumuz var. 5-10 gün arayla bazı kuyular çöküyor. Bu sefer 280 metreye kadar iniyoruz. Toplum olarak ovanın korunması için çalışma yürütseydik belki şimdi 20-30 metrede suya ulaşabilecektik” diye konuştu. “Kentin ortak değerlerinde bir arada olabilmeliyiz” Bursa’nın yaşadığı susuzluğa da dikkat çeken Başkan Bozbey, Bursa’nın su sorunu yaşayacağının yıllar öncesinden belli olduğunu, bilim insanların sık sık uyardığını hatırlattı. Yöneticilerin hazırlık yapmasının, 30-40 yıllık planlama hazırlamasının önemine değinen Başkan Bozbey, ovadaki yeraltı su seviyesinin 250 metreye kadar indiğini dile getirdi. 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın çevre değerlerini önceleyen bir anlayışla hazırlandığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, “Çevreyi korumak için el birliğiyle mücadele etmeliyiz. Nilüfer Çayı’nın temiz akması için öncelikle BUSKİ olarak görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Tüm atıkları toplayıp arıtma tesisinden geçirdikten sonra suyu Nilüfer Çayı’na göndermeliyiz. O zaman biz insanlardan daha fazlasını talep etme hakkına sahip oluruz. Tüm bunlar gerçekleştikten sonra Nilüfer Çayı temiz akmaya başlayacak. Hepimiz aynı kentin havasını soluyoruz, aynı sokaklarında geziyoruz. Bu kentin ortak değerlerinde bir arada olabilmeliyiz” dedi. “Her bir Bursalıya teşekkür ediyorum” Suyun az olduğu dönemde Bursalıların inanılmaz bir birliktelik ve hoşgörü gösterdiğinin de altını çizen Başkan Bozbey, “Halkımızdan tasarruf edilmesini istedik. Günlük 525 bin metreküplük su kullanımı 450 bin metreküpe kadar düştü. Bursalılarla doğruları paylaşınca, beklentinizi ilettiğinizde karşılığını görüyorsunuz. Her bir Bursalıya teşekkür ediyorum” diye konuştu. “Ormancılık dışı faaliyete açılan ormanlık alan 375 bin 861 hektar” Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy ise, Meclis’te bazı kanunlarda yapılan değişikliklerle doğa koruma yaklaşımının tümden terk edildiğine dikkat çekti. Korunması gereken alanlarda yatırımların önünün açıldığını, kamu yararı ve çevresel etkilerin ise göz ardı edileceğini söyleyen Aksoy, “Son 10 yılda enerji, maden gibi birçok ormancılık dışı faaliyete açılan ormanlık alan 375 bin 861 hektardır. Bu büyüklük Kocaeli’yle eşdeğerdir. TEMA, 29 ilde yaptığı çalışmada, bu illerin toplam yüz ölçümünün ortalama yüzde 67’sinin IV. Grup madenlere ruhsatlı olduğu belirlenmiştir” dedi. Türkiye’de ve Bursa’da yaşanan orman yangınlarının sonrasında Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa Kent Konseyi işbirliğinde ‘Temizle, yeşert ve koru’ etkinliği düzenlendiğini hatırlatan Ertuğrul Aksoy, panelin de bu çalışmaların devamı niteliğinde olduğunu vurguladı. Uzmanlar, iklim değişikliğine dikkat çekti Açılış konuşmalarının ardından program oturum bölümüyle devam etti. Bursa Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Dr. Özge Sivrioğlu’nun moderatörlüğünde yapılan panelde, Türkiye Ormancılar Derneği Genel Başkanı Hüsrev Özkara, ‘Ormanlarda Yangın Öncesi, Yangın Anı ve Yangın Sonrası’ başlıklı sunum yaptı. BTÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Sayan Atanur ise ‘Kent ve Yeşil Alan’ isimli konuşmasıyla iklim değişikliği ve kentlerdeki yeşil alan sıklığı arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay da ‘Yeni Yangın Rejimi’ başlığı altında orman yangınlarının değişen dinamiklerini aktardı. BTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Neşat Erkan da ‘İklim Değişikliği, Ormanlar ve Orman Yangınları’ sunumu ile iklim değişikliğinin orman yangınları noktasındaki rolünü masaya yatırdı. Panele, Başkan Mustafa Bozbey’in CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Genel Sekreter Yardımcıları Nazlı Yazgan ve Mehmet Emin Direkçi, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, geçmiş dönem Büyükşehir Belediyesi Başkanı Erdem Saker ve vatandaşlar katıldı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Bursa Ticaret Borsası’nın İşlem Hacmi 9 Ayda Yüzde 57 Arttı Haber

Bursa Ticaret Borsası’nın İşlem Hacmi 9 Ayda Yüzde 57 Arttı

Bursa TB Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “Tescil işlem hacmimizdeki artış, don, kuraklık ve ekonomik zorluklara rağmen üyelerimizin üretim ve ticaret azminin sürdüğünü ortaya koyuyor” dedi. Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB), güçlü üye yapısı ve etkin hizmet anlayışıyla Bursa ve Türkiye ekonomisine katkısını sürdürüyor. Bursa TB Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, 2025 yılının üçüncü çeyreği ile 9 aylık periyotta gerçekleşen tescil işlem hacmi rakamlarını açıkladı. Temmuz-Eylül dönemini kapsayan yılın üçüncü çeyreğinde işlem hacminde bir önceki yıla göre yüzde 42 oranında artış kaydettiklerini ifade eden Başkan Özer Matlı, yılın ilk 9 ayında ise tescil işlem hacmini yüzde 57 artışla 29 milyar 945 milyon liradan 46 milyar 948 milyon liraya yükselttiklerini belirtti. Başkan Özer Matlı, dokuz aylık dönemde Borsa kotasyonuna tabi ürünler arasında en çok işlem gören ürün grubunun 13 milyar 361 milyon lira ile zeytin olduğunu söyledi. Zeytini 7 milyar 42 milyon lira ile yaş sebze-meyve, 5 milyar 801 milyon lira ile canlı hayvan (büyükbaş-küçükbaş), 3 milyar 952 milyon lira ile et (büyükbaş-küçükbaş-piliç) ve 3 milyar 425 milyon lira ile mısır izledi. Bursa TB, Marmara ÜPAK’ta 7. sırada yer aldı Tarım ticaretini dijital ortama taşıyan ve Bursa Ticaret Borsası’nın kurucu ortakları arasında yer aldığı Marmara Ürün Piyasası Aracı Kurumu’nda (Marmara ÜPAK), Borsa üyelerinin 9 aylık performansını da değerlendiren Başkan Özer Matlı, üyelerin modern piyasa araçlarına olan ilgisinin her geçen gün arttığına dikkat çekti. Başkan Matlı, “Borsamız, Ocak-Eylül döneminde 562 milyon 443 bin liralık işlem hacmi büyüklüğüne ulaşarak Marmara ÜPAK’a üye 22 borsa arasında 7. sırada yer alma başarısı gösterdi. Bu süreçte en fazla işlem gören ürünler ise mısır, arpa ve buğday oldu” dedi. Tarım ticaretinin geleceğinin dijitalleşmede olduğuna vurgu yapan Başkan Matlı, Bursa Ticaret Borsası olarak bu dönüşümün öncüsü olduklarını ifade etti. Matlı: “Üyelerimizin azmi Bursa ekonomisine güç katıyor” Bursa TB Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, işlem hacmindeki artışın en önemli kaynağının zorluklar karşısında üretimden vazgeçmeyen üyeler olduğunu belirtti. 2025 yılının don, kuraklık ve ekonomik sıkıntılarla geçtiğini vurgulayan Matlı, “Tüm bu olumsuzluklara rağmen üyelerimizin ticaret azmi Borsamızın güçlü ve güvenilir bir merkez olma konumunu pekiştiriyor. Bu başarının altına imza atan, zorluklara göğüs gererek üreten, istihdam sağlayan ve şehrimiz ekonomisine değer katan üyelerimize şükranlarımı sunuyorum. Bursa Ticaret Borsası olarak, üyelerimizin yanında olmaya ve yürüttüğümüz projelerle onların gücüne güç katmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

İSTİB Başkanı Ali Kopuz TCBM Faiz Kararını Değerlendirdi Haber

İSTİB Başkanı Ali Kopuz TCBM Faiz Kararını Değerlendirdi

Ali Kopuz açıklamasında şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bugünkü toplantısında faiz indirim döngüsünü ılımlı şekilde sürdürerek 100 baz puanlık bir indirimle, gösterge faizini yüzde 39,5 seviyesine düşürdü. Küresel eğilimler ve içerde devam eden dezenflasyon süreci birlikte, piyasa dengeleri açısından gösterge faizinin yüzde 40 psikolojik eşiğinin altına inmesini olumlu karşılıyoruz. Enflasyon görünümünde son dönemde bazı kalemlerdeki katılık Merkez Bankasının ancak ihtiyatlı bir indirim yapmasına imkân veriyordu ve bu alanı kullanmış oldu. Eylül ayında Tarım ÜFE'de aylık yüzde 5,8 ve bir önceki yıla göre yüzde 46,8 artış kaydedildi. Bu oranların; yıllık yüzde 26,6 olarak açıklanan üretici fiyat enflasyonu (ÜFE) ile yüzde 33 olarak açıklanan tüketici fiyat enflasyonu (TÜFE)’nin üzerinde seyretmesi, özellikle gıda fiyatları üzerinde maliyet kaynaklı bir baskıya işaret ediyor. Tabi tarımsal üretimde don, kuraklık ve küresel girdi maliyetleri gibi dinamikler de bu tabloyu etkiliyor. Diğer yandan, küresel ekonomik aktivitede güçlü bir toparlanma emaresi olmaması sebebiyle, önde gelen ekonomilerin merkez bankalarının önümüzdeki dönemde faiz indirimi eğilimlerini sürdürmeleri bekleniyor. Para politikasındaki adımların mali disiplinle ve yapısal reformlarla desteklenmesiyle, ekonomide OVP hedefleri doğrultusunda istikrarlı ve daha dengeli bir yapı oluşacaktır.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Bozbey’den Çarpıcı Su Krizi Açıklamaları Haber

Bozbey’den Çarpıcı Su Krizi Açıklamaları

MBB ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa’nın geleceğini doğrudan ilgilendiren ve iklim değişikliyle kronikleşen su konusundaki gerçekleri Doğancı Barajı’nda düzenlediği ‘Ekim Ayı Değerlendirme Toplantısı'nda tek tek anlattı. Toplantıya, CHP Bursa Milletvekilleri Kayıhan Pala ve Hasar Öztürk, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, CHP Parti Meclis üyesi Canan Taşer, geçmiş dönem DSİ Bölge Müdürü ve Büyükşehir Belediye Başkanı Erdem Saker ile basın mensupları katıldı. “Mevcut durum, ‘Suyumuz tükendi’ anlamına gelmiyor” Şu anda barajlarda görünen oranın yüzde sıfır olduğunu vurgulayan Başkan Mustafa Bozbey, durumun ‘suyumuz tükendi’ anlamına da gelmediğini dile getirdi. Hiç kimsenin endişelenmesine gerek olmadığını söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, “DSİ’nin önerdiği kotun altındaki su da kullanılabilir durumda ve ihtiyaca göre bu su sistemimize dâhil ediliyor. Belirlenen kotun altındaki su ise rezerv kottur. Bu süreçte Bursa’ya günlük ortalama 430 bin metreküp su veriyoruz. Bu suyun 90 bin metreküpü kuraklığın getireceği bu günleri düşünerek yaptığımız Çınarcık Barajı by-pass hattından, 175 bin metreküpü yeraltı kuyularından, 35 bin metreküpü ise kaynak sularından sağlanıyor. Çınarcık Barajı by-pass hattını günlük 100 bin metreküp olarak hesaplamıştık. Ancak oradaki sanayinin yol güzergahı değişikliğinden dolayı 10 bin metreküp daha az su alıyoruz” diye konuştu. “Doğancı Barajı’nda kotun altında 8,5 milyon metreküplük suyumuz var” İhtiyacın yüzde 70’ine denk gelen 300 bin metreküp suyu alternatif kaynaklardan sağladıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, Nilüfer Barajı’ndan pompalarla günde 25 bin metreküp su ile Doğancı Barajı’nın beslendiğini ifade etti. Doğancı Barajı’na Nilüfer Barajı’ndan cazibe ile günde 45 bin metreküp daha ilave suyun akıtıldığını anlatan Başkan Bozbey, “Bursamızın ihtiyacı olan toplamda 370 bin metreküp suyu böyle karşılarken, kalan 70 bin metreküpe yakın suyu da Doğancı’daki su alma kotu altındaki bölümden pompa ile arıtma tesisine aktarıyoruz. Doğancı Barajı’nda kotun altında yaklaşık 8,5 milyon metreküplük suyumuz var. Kurduğumuz sallı pompalar sayesinde arıtma tesislerimize aktarılıyor. Kısacası; Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ olarak akılla, planla ve alınan yerinde önlemlerle su teminini sürdürüyoruz” dedi. “Geleceğin tehlikesi olarak beklenen şey, artık bugünün gerçeği” Bu tablonun rehavete değil, sorumluluğa çağırdığını da vurgulayan Başkan Mustafa Bozbey, iklim krizinin ve kuraklığın artık kapıda değil hayatın tam ortasında olduğunu aktardı. Bakanlığın da açıkladığı gibi Türkiye’nin son 52 yılın en büyük kuraklığını yaşadığını söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, “Cenevre’de düzenlenen Birleşmiş Milletler Başkanlar Forumu’ndaki ve Barselona Dünya Metropol Zirvesi’ndeki tüm oturumlarda, en öncelikli gündem maddeleri iklim değişikliği, kuraklık, yenilenebilir enerji ve konut kriziydi. Bu sorunlar sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın ortak mücadele alanı hâline geldi. Dünya Meteoroloji Örgütü, 2050 yılında beklenen sıcaklık seviyesine 2025’te ulaştığımızı duyurdu. Bu demektir ki geleceğin tehlikesi olarak beklenen şey artık bugünün gerçeği. Son 17 yılın yağış grafiği her şeyi açık bir şekilde gözler önüne seriyor” diye konuştu. “Önceki yönetimler gerekli önlemleri almadı” Bugün yaşanan sıkıntıların bir günde, bir ayda ya da bir buçuk yılda ortaya çıkmadığını dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, tablonun yılların ihmaliyle oluştuğunu belirtti. “Bu tablo, bugün yaşanan su sorunu, bilim insanlarının ‘kuraklık kapıda, önlem alın’ çağrılarına kulak asmayan, altyapıya yeterli yatırımı yapmayan, Bursa’nın geleceğini umursamayan, günü kurtarmaktan ötesini düşünemeyen, projeleri kağıt üzerinde bırakıp uygulamaya geçirmeyen önceki yönetimlerin eseridir” diyen Başkan Mustafa Bozbey, “Şimdi herkes ‘neden sular kesiliyor?’ diye soruyor. Cevap açık. Çünkü önceki yönetimler bilim insanlarının önerileri doğrultusunda gerekli yatırımları yapmadı ve gerekli önlemleri almadı. Koskoca 20 yıldan bahsediyoruz. Neredeyse çeyrek asır demek. ‘Nasıl olsa Bursa su kentidir’ deyip, büyük bir vurdumduymazlıkla, Bursa’yı asla yaşamaması gereken susuzluk sorunuyla yüz yüze bıraktılar. İsale hatları geçtiğimiz 20 yılda tamamlanmadı. Dönemin tüm kurum yöneticileri bütün alarm zilleri çalmasına rağmen gerekli adımları atmadı. Yıllardır beklenen Çınarcık Barajı isale hattı da aynı hatalı anlayışın ihmaliyle yapılamadı. Gerçekten onların bu konularla ilgili hiç bir söz söylemeye yüzleri ve hakları yok” dedi. DSİ ile yapılan yazışmalar ve hazırlanan protokoller paylaşıldı Son bir buçuk yılda neden bu çalışmaların yapılmadığı yönünde eleştirilerde bulunanlara da seslenen Başkan Mustafa Bozbey, dönemin belediye başkanının Ocak 2021 tarihinde yaptığı ‘2023 yılında Çınarcık Barajı suyunun şehrimize taşınmasıyla birlikte inşallah 2050 yılına kadar sıkıntı yaşamayacağız’ açıklamasını da hatırlattı. Bu rağmen 2023’te gelmesi gereken suyun nerede olduğunu soran Başkan Bozbey, geçmiş yıllarda DSİ ile yapılan yazışmaları, hazırlanan protokolleri de basın mensuplarıyla paylaştı. 2002 yılında tamamlanan Çınarcık Barajı’ndan bugüne kadar suyun Bursa’ya taşınamamasının sadece teknik olmadığını, idari bir sorumsuzluk ve vurdumduymazlık olduğunu vurgulayan Başkan Bozbey, “2002 yılından bu yana aslında birçok girişim var ancak sonuca ulaşılmamış. DSİ ve BUSKİ arasında isale hattı yapımı için farklı yıllarda yazışmalar mevcut. Örneğin 2015 yılında Çınarcık Barajı mevcut içme suyu entegrasyonunu sağlayacak projenin, 2015 yılı yatırım programına alındığı DSİ 1. Bölge Müdürü’nün imzası ile BUSKİ’ye bildirilmiş. Yine 23 haziran 2017 tarihinde ise DSİ ile BUSKİ arasında Çınarcık Barajı ana isale hatları arıtma tesisinin yapımını da içeren protokol imzalanmış. Ancak daha sonra 2021 yılında bu protokol o dönemdeki belediye yönetimi tarafından iptal edilmiş. İmzalanan bu protokol neden iptal edildi? Bu protokol iptal edilmeseydi, bu projeler DSİ tarafından yapılsaydı, projenin tümünün geri ödemeleri 15 yıl içinde TL bazlı olarak BUSKİ tarafından ödenecekti. Ne oldu? Çınarcık isale hattı ile arıtma tesisini yapmak için kredi başvurusu yapıldı. 155 milyon euro kredi alındı. BUSKİ, 155 milyon euroya yakın borçlandırılmıştır. Hem Bursa, Çınarcık Barajı suyuna çok daha erken kavuşacaktı hem de BUSKİ borç batağına saplanmayacaktı. Bunların sorumlusu önceki yönetimdir” diye konuştu. “Su kesintileri, önceki yönetimin sebep olduğu su krizini yönetmenin önlemidir” 2022 yılında DSİ’nin, BUSKİ’nin talebi üzerine Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programından projeyi çıkardığını hatırlatan Başkan Bozbey, 2022 yılında da Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ndan Çınarcık Projesi için 261,3 milyon dolar dış kredi onayı alındığını ve bugünlere gelindiğini anlattı. BUSKİ’nin finansal olarak büyük bir sıkıntıya düşürüldüğünü, isale hatları ve arıtma tesislerinin de tamamlanmadığını söyleyen Başkan Bozbey, yıllar boyunca birçok girişimin yapıldığını, ancak her nedense her birinin bir noktada durdurulduğunu belirterek tüm bunların nedenini önceki yönetimin iyi bileceğini dile getirdi. Göreve geldikten sonra bugünleri önceden görerek hızlı bir şekilde by-pass hattını devreye aldıklarını anlatan Başkan Bozbey, şunları söyledi; “Bu sayede Bursa’ya her gün 90 bin metreküp suyu Dobruca İçmesuyu Arıtma Tesisi’ne aktarıyoruz. Aldığımız kararda gecikmiş olsaydık Eylül ayı başından itibaren su kesintilerine başlamış olacaktır. Bu, 3 günde bir su kesintisi yapmamızı sağlayan bir projedir. Yaptığımız su kesintileri, bu sürecin bir parçası ve önceki yönetimin sebep olduğu su krizini yönetmenin önlemidir. Her 3 günde bir yapılan planlı kesintilerle günde 50 bin metreküp su tasarrufu sağlıyoruz. Öğrencilerimizi düşünerek akşam 17.00’dan sonra su kesintisi yapıyoruz. Hastanelerin hiç birinde su kesintisi yapmıyoruz. Yüzde 12 civarında bir tasarruf yapıyoruz. Bu da Bursamıza en az bir ay kazandırdı. Yağışların ne zaman olacağını bilmiyoruz. Çınarcık Barajı, yalnızca Bursa merkezine su sağlamayacak. Aynı zamanda, Görükle Su Deposu’na aktarım hattı üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Bu hat sayesinde Mudanya’ya da Çınarcık barajından su sağlayacağız. Çalışmalarını sürdürdüğümüz bu hattın devreye girmesiyle birlikte suyu cazibeyle Mudanya’ ya ulaştırıp elektrik enerjisinden yıllık yaklaşık 50 milyon liralık bir tasarruf elde etmiş olacağız. Şu an Mudanya’ya içme suyunu pompa istasyonundan elektrik enerjisi harcayarak iletiyoruz.” “Sadece bu yıl 45 tane su kuyusu açtık” Çınarcık barajı isale hattından Karacabey’e su vermek için de proje hazırlıklarının olduğunu açıklayan Başkan Bozbey, Karacabey’e uzanan hat üzerinden TOKİ’nin yaptığı 3500 konut için ve ilave yapacağı 2500 konut için toplam olarak en az 6 bin konutun su ihtiyacını da projesini hazırlamaya başladıkları bu hattan karşılayacaklarını anlattı. Seçimden sonra Nisan 2024’ten bu yana 52 su kuyusu açtıklarını belirten Başkan Bozbey, “Sadece bu yıl 45 tane su kuyusu açtık. Bu süreçte DSİ bize destek sağlıyor. Hem göletlerin açılıp Doğancı ve Nİlüfer’e suyun gelmesini sağladıkları gibi merkezde de kooperatiflere ait olan su kuyularını bize tahsis ederek kentimize aktarılmasını sağlıyorlar. DSİ’ye teşekkür ediyorum. Kuraklık ve DSİ’nin izin verdiği bazı fabrikaların su tüketiminin olması sebebiyle merkezde su kuyularındaki seviyesinin sürekli düştüğünü görüyoruz. Ancak bu kesintileri yaparak 50 bin metreküp tasarruf edip süreyi uzatmış oluyoruz. Valimizin başkanlığını yaptığı Bursa Su Kurulu’nun da tespitlerini alıp birlikte çözüm üreteceğiz. Ayrıca tüm paydaşlarımızı kapsayan, kuraklıkla mücadele platformunu oluşturmak için de çalışmalarımıza başladık” dedi. “Bu kadarına da ‘pes’ dememek elde değil” Tüm bunlara rağmen bazı kesimlerin kasıtlı olarak sosyal medyada ‘proje durdu, sular bitti’ gibi iddialar yaydığını üzülerek gördüklerini söyleyen Başkan Bozbey, halkı yalan-yanlış bilgilendiren, halkı galeyana getirmeye çalışan ve halkı daha fazla su tüketimine iten kişiler hakkında hukuki süreci başlatacaklarını açıkladı. Projeyi durdurmadıklarını, aksine projenin hızla ilerlediğini belirten Başkan Bozbey, “Göreve geldiğimizde projenin yüzde 5 olan ilerleme seviyesi, şu anda Çınarcık Arıtma Tesisi’nde yüzde 63, inşaat kısmında ise yüzde 90’dır. Birileri hâlâ içme suyu arıtma tesisinin Eylül 2025’te tamamlanacağını iddia ediyor. Buna kinayeli gülüyorum. Bu kadarına da ‘pes’ dememek elde değil. Gerçekler ortadayken kamuoyunu yalanlarıyla, iftiralarıyla yanıltmaya çalışıyorlar. Bu tesisin yapımına ilişkin ihale sözleşmesi 23 Ekim 2023 tarihinde imzalanmıştır. Ancak işe başlanabilmesi için gerekli olan müşavirlik hizmeti ihalesi, 5 Şubat 2024 tarihinde sonuçlandırılmıştır. Ortada henüz yüklenici firma sahaya inmemişken, müşavir firma süreci yeni başlamışken ve tam 4 aylık bir zaman kaybı yaşanmışken bu işin Eylül 2025’te biteceğini söylemek ya süreci hiç bilmemek ya konuyu saptırmak ya da birileri tarafından kandırıldığını kabul etmektir” diye konuştu. Bu mesele siyaset değil, hayat meselesidir ‘Bursa neden bu noktaya geldi, kim ne zaman neyi yapmadı’ gibi sorularının cevaplarının ortada olduğunu ifade eden Başkan Bozbey, bugün bu tartışmaları bu belgelerle sonlandırdıklarını, Bursalıları doğru ve şeffaf olarak bilgilendirmeye devam edeceklerini aktardı. Kimsenin algı manipülasyonu yapmasına, su gibi hayati bir konuyu siyaset malzemesine dönüştürmesine de izin vermeyeceklerini anlatan Başkan Bozbey, “Bu mesele siyaset değil, hayat meselesidir. Bu mesele, çocuklarımızın geleceği meselesidir. Bu mesele, memleket meselesidir. Bugün biz sadece krizi yönetmiyoruz. Aynı zamanda geleceğin su kültürünü de inşa ediyoruz. Çünkü meselenin bütün dünyayı etkileyen büyük bir kuraklık krizi olduğunu biliyoruz. Bunun için de önceki dönemin aksine ihmal ve vurdumduymazlığın yerine, sorumluluk ve görev bilincini koyuyoruz. Suyu aziz gören, her damlasını emanet bilen bir anlayışla, su kaynaklarımızı koruyacak ve güçlendirecek iki önemli adımı hayata geçiriyoruz. Bu dönemde, tüm konut projelerinde gri su kullanım sistemlerini zorunlu hale getireceğiz” dedi. “Su tüketiminin yaklaşık yüzde 70’i tarım alanlarında” Yağmur suyu hasadı çalışmalarını hızla başlatacaklarını söyleyen Başkan Bozbey, park ve bahçelerde de gri su uygulamasını başlattıklarını hatırlattı. Az suya ihtiyaç duyan bitkilerin park ve bahçelerde kullanımını artıracaklarını belirten Başkan Bozbey, iklim krizinin etkilerini azaltmak için ‘yeniden yeşil Bursa’ hedefi doğrultusunda ağaçlandırma çalışmalarını artırdıklarını ifade etti. Yanan bölgeleri yeniden yeşertmenin ve kente yeni yeşil alanlar kazandırmanın en öncelikli görevlerinden biri olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, “Tarımsal sulamada bilinçsiz kullanımın önüne geçmek için, çiftçilerimizle birlikte eğitim ve planlama süreçleri yürütüyoruz. Bugün en yoğun su tüketimi, yaklaşık yüzde 70 oranıyla tarım alanlarımızda gerçekleşiyor. Dolayısıyla özellikle bu alanda ciddi adımlar atmamız gerekiyor. Büyükşehir Belediyesi olarak bu dönüşümü başlattık. Damla Sulama tesisimizle ödüllü örnek uygulamalar yapıyoruz. Ürettiğimiz damla sulama borularını çiftçimize ücretsiz dağıtarak destek oluyoruz. Suyu daha az kullanarak yüksek verim almasını sağlıyoruz” diye konuştu. “Sanayi, Bursa’nın toplam su kaynaklarının yüzde 15’ini kullanıyor” Organize sanayi bölgelerinin ve özel şirketlerin su tüketimini yakından takip ettiklerini açıklayan Başkan Bozbey, şunları söyledi; “Bugün sanayi, Bursa’nın toplam su kaynaklarının yüzde 15’ini kullanıyor. Paketlenmiş su tesisleri ise içme ve kullanma suyunun yüzde 4’ünü kullanıyor. Bu oran artık dikkatle hesaplanmak ve yönetilmek zorunda. Çünkü kurulan her yeni sanayi bölgesi, bu oranın üzerine yeni bir yük daha ekliyor. Bunun bilincinde olmamız ve planlamalarımızı buna göre yapmamız gerekiyor. Son günlerde su paketleme tesislerinin denetimiyle ilgili de doğru olmayan, yalan-yanlış çeşitli paylaşımlar yapıldığını görüyoruz. Ancak bu noktada bir hatırlatmayı da yapmak isterim. Bursa’da 32 özel su şirketi var. Bu şirketlerin su kaynaklarını yönetme yetkisi hüküm ve tasarrufu, mayıs ayı itibarıyla Valilik bünyesindeki Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na devredilmiştir”. “Kayıp-kaçak oranlarını düşürmek için çalışıyoruz” Kuraklığın sadece iklimin değil, alışkanlıkların da sonucu olduğunu vurgulayan Başkan Bozbey, suyu korumanın sadece bir yönetim politikası olmadığını, toplumsal bir sorumluluk da olduğunu yineledi. Artık suyun sınırsız bir kaynak gibi tüketilemeyeceğini anlatan Başkan Bozbey, “Doğa, yapılan her hatayı bize kuraklıkla, afetle, yoklukla fatura ediyor. Aslında yıllarca doğaya karşı yaptıklarımızın cezasını çekiyoruz ve çekeceğiz. Onun için tüm planlamalarımızda doğaya rağmen değil, doğayla barışık olmak zorundayız. Bugün alışkanlıklarımızı değiştirmek ve kültürel bir değişimi hep birlikte başlatmak zorundayız. Biz bu konuda yoğun çaba harcıyoruz. Kayıp-kaçak oranlarını düşürmek için çalışıyoruz. Hala birçok ilçemizde kayıp kaçak oranları yüzde 50’ler seviyesinde” dedi. “Kaynaklarımızı korumak ve geliştirmek zorundayız” İnegöl’de kayıp kaçak oranının yüzde 55’ler seviyesinde olduğunu, büyük bir sorumluluk alarak içme suyu hatlarını değiştirdiklerini ve değiştirmeye devam ettiklerini anlatan Başkan Bozbey, İnegöllüleri hem kanserojen etkisi olan astbestli su borularından kurtardıklarını hem de kayıp kaçak oranını düşürdüklerini belirtti. Birileri konuşurken kendilerinin bilimin ışığında halka sağlıklı hizmeti götürmeye devam ettiklerini ifade eden Başkan Bozbey, “Finansman sorununu çözdükçe diğer ilçelerimizde de buna benzer projelerimizi uygulayacağız. Kurum olarak da suyun bir kamu hakkı ve gelecek kuşakların emaneti olduğu bilinciyle, uzun vadeli sürdürülebilir çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Bu yüzden kaynaklarımızı korumak ve geliştirmek zorundayız. Bu bizim gelecek nesiller için ahlaki ve vicdani bir sorumluluğumuzdur” diye konuştu. “Bursamızın ve Bursalıların geleceğini koruyacağız” Su kaynaklarının her geçen gün tükenmeye ettiğini, sanayi ve nüfus planlamaların çok üstünde artığını hatırlatan Başkan Bozbey, küresel iklim değişikliği ve kuraklık devam ettikçe Çınarcık Barajı’nın da Bursa’ya yetmeyeceğine dikkat çekti. Günübirlik ve ucuz siyaset yapmadıklarının altını çizen Başkan Bozbey, şunları belirtti; “Biz, bilimsel ve akılcı bakıyoruz. Biz, planla hareket ediyoruz. Biz, her koşulda Bursamızın ve Bursalıların geleceğini koruyacağız. Bugün zor bir dönemden geçiyoruz. Ancak biz bu kenti, gülümseyerek ve kararlılıkla geleceğe taşıyacağız. Gülümsemek, yıllardır biriken sorunların karşısında pes etmek değil; çözüm üretmenin kararlılığıdır. Bursamızda suyun akması için gece gündüz emek veren tüm çalışma arkadaşlarıma gönülden teşekkür ediyorum. En büyük teşekkürüm ise, her zaman her konuda yanımızda olan, destek olan Valimiz Erol Ayyıldız’a, dayanışma içinde olduğumuz tüm kurumlara ve her şeyden önemlisi, sabırla, anlayışla bize güvenen hemşehrilerimize. Bursamızın suyunun her damlası bizim için kıymetlidir. Her bir damlasını korumak, bu kentin geleceğini korumaktır. Bursamıza yakışmayan bu günleri aşacak gücümüz, azmimiz ve inancımız var. Geçmiş 20 yılın ihmalkar, vurdumduymaz, bilimden uzak akılın bize bıraktığı bu kötü mirası kabul etmeyeceğiz. Su krizi meselesini bilimle, veriye dayalı politikalarla ve doğru-şeffaf bilgilendirmelerle bursa’mızın gündeminden çıkaracağız. Hep birlikte çalışacağız, hep birlikte başaracağız”. “Derdimiz, Bursalıların sorununu çözme derdidir. Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Başkan Mustafa Bozbey, şu anda su kesintisi takviminde herhangi bir değişiklik öngörülmediğini açıkladı. Toplam kapasitesi 150 milyon metreküp olan Çınarcık Barajı’nın doluluk oranının yüzde 50 civarında olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, Çınarcık Barajı’ndaki projenin de 2026 Haziran ayında bitirileceğini dile getirdi. Gökdere’de iyi bir kaynak tespit ettiklerini açıklayan Başkan Bozbey, “Hazırlık yapıyoruz. Ayrıca Çataltepe’de bir kuyu kazdık. Oradan Kestel’e su vereceğiz. Bu kaynakları değerlendirerek Bursa’da su kesintilerini bitirmeyi hedefliyoruz. Ama daha fazla yağmurun yağması lazım. 1/100.000’lik plan çalışmalarında kaçak sanayi bölgeleri veya ovada bulunan sanayilerle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Sanayi, mevcut suyun yüzde 15’ini kullanıyor. Az bir oran değil. Boyahanelerle ilgili başka bir tasarruf ortaya koymalıyız. Suyun yüzde 4’ü de ticari olarak kullanılıyor. Valimizin önderliğinde bunun takibi yapılacaktır. Ayrıca barajlardan aldığımız tüm su, Dobruca’daki arıtma tesislerinde arıtılarak Bursalılara ulaşıyor” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Bursa’nın Suyu Güvenle Arıtılıyor Haber

Bursa’nın Suyu Güvenle Arıtılıyor

Kentte yaşam kalitesini artırmak için çalışmalarını hızlandıran Bursa Büyükşehir Belediyesi, iklim değişikliği neticesinde ortaya çıkan kuraklık sonucu su kaynaklarının azalması ve baraj doluluk oranlarının kritik seviyeye düşmesi sebebiyle de gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. BUSKİ Genel Müdürlüğü ekipleri, her gün metreküplerce suyun ulaştığı Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi’nde titiz bir çalışma yürütüyor. Ulusal ve uluslararası kriterler uygulanıyor Dünya Sağlık Örgütü’nün, Sağlık Bakanlığı’nın ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirlediği kriterlerin büyük dikkatle uygulandığı tesiste, birçok ileri düzey fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtma işlemleri yürütülüyor. Tesislerde arıtılan ve sürekli örnek alınan su, şehre dağıtımı yapılmadan önce modern laboratuvar ortamında birçok testten geçirilerek analiz ediliyor. Riskler oluşmadan önleniyor Tesisin arıtma sürecinde su, önce kaba ve ince ızgaralardan geçirilerek fiziksel kirliliklerden arındırılıyor. Ardından kimyasal çöktürme, filtrasyon ve dezenfeksiyon aşamalarıyla suyun içme suyu standartlarına ulaşması sağlanıyor. Bu süreçte kullanılan otomasyon sistemleri sayesinde tüm işlemler anlık olarak izleniyor. Olası riskler daha oluşmadan önleniyor. Çevreye duyarlı yaklaşım Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi, sadece içme suyu kalitesiyle değil, çevreye duyarlı yaklaşımıyla da örnek oluyor. Enerji verimliliğini artırmak amacıyla yenilenebilir enerji kaynaklarının ve modern otomasyon teknolojilerinin kullanıldığı tesiste, hem işletme maliyetleri düşürülüyor hem de çevresel sürdürülebilirlik sağlanıyor. Yatırımlar sürüyor Bursa Büyükşehir Belediyesi, kentin artan nüfusu ve iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak uzun vadeli su yönetimi stratejilerini de devreye alıyor. Bu kapsamda suyun tasarruflu kullanımı, kayıp-kaçak oranlarının azaltılması ve altyapının güçlendirilmesine yönelik yatırımlar da sürdürülüyor. 7/24 esasıyla süreç takip ediliyor BUSKİ ekipleri, suyun şebeke boyunca kalitesini korumak amacıyla düzenli hat temizliği, basınç kontrolü ve numune analizleri yapıyor. Vatandaşların musluklarından akan suyun güvenle içilebilir olmasını sağlamak için tüm süreçler 7 gün 24 saat esasına göre takip ediliyor. Su, en değerli kaynak Suyun yalnızca bugünün değil, geleceğin de en değerli kaynağı olduğu bilinciyle hareket eden Büyükşehir Belediyesi, Dobruca İçme Suyu Arıtma Tesisi başta olmak üzere kent genelindeki tüm arıtma tesislerinde çevreye duyarlı, sürdürülebilir ve yenilikçi uygulamaları hayata geçirmeye devam ediyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.