Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Nev Sağlık Grubu

Kapsül Haber Ajansı - Nev Sağlık Grubu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Nev Sağlık Grubu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Okul Sürecinde Beslenme Hem Göze Hem Damağa Hitap Etmeli Haber

Okul Sürecinde Beslenme Hem Göze Hem Damağa Hitap Etmeli

“Okullar, çocuklarının gününü ev dışında geçirdikleri en büyük zaman aralığın oluşturuyor. Hal böyle olunca, gün içi beslenmenin önemli bir kısmı okula kalıyor” diyen Nev Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Çağla Güngör, okul sürecinde beslenme ile ilgili açıklamalarda bulundu. “En önemli ve göz ardı edilen konu hijyen” “En önemli ve göz ardı edilen konu hijyen” diyen Güngör, “Çocuklar, yetişkinlere kıyasla gıda kaynaklı enfeksiyonlar konusunda daha hassastır. Beslenme çantaları hemen hemen her gün silinmeli ya da yıkanmalıdır. Beslenme çantasına yoğurt, peynir, sandviç gibi kolay bozulabilecek alternatifler koyuluyor ise altına ufak bir buz aküsü ya da buz kalıpları yerleştirilmelidir. Çocuk öğle arasında yemeğe oturmadan önce ellerini yıkamıyorsa, çantasında el mendilleri bulundurulmalıdır” dedi. “Çocuklar gözüne hitap eden yemekleri tercih ediyor” “Beslenme çantasındaki gıdalar çocuk için sadece mideyi doldurmak, açlığı bastırmak olarak düşünülüp konmamalıdır. Büyüme ve gelişimi, öğrenmesi ve bağışıklığı için olumlu yönde etkileyecek gıda alternatiflerine yer verilmelidir” diyen Güngör, “Tam tahıllı ekmek, peynir, avokado gibi örnek bir içeriğe sahip sandviç, taze meyve veya dilimlenmiş sebzeler, yoğurt, kefir gibi alternatifler ve yanına mevsim meyveleri, kuru meyve ve çiğ kuruyemiş karışımları. Yaptığınız sandviçlerin içerisine ya da yanına doğranmış kırmızı biber, roka ya da polifenol içeriği yüksek olabilecek sebze gruplarını eklemeniz bile beyin hücrelerini oksidatif stresten koruyacağı için yapılan çalışmalar polifenol içeriği yüksek öğünlerin de hafıza konusunda gelişim sağladığını ortaya koymuştur. Evet, B12 vitamini de hafıza konusunda fazlasıyla önemlidir ancak beslenme bir bütündür. Çocuğunuzun çantasına koyacağınız bir poğaçadansa tam tahıllı ekmek grubuna yönelmek hem lif alımı hem de bazı çalışmalarda ders içi dikkat süresinin arttığını göstermektedir. Bunlara ek olarak, çocuğunuzun renkli beslenmesi bağışıklığını olumlu yönde etkileyecektir. Bir çocuk sofraya oturduğunda, rengarenk bir tabak görmelidir” ifadelerinde bulundu. Çanta içerisine ne konmamalı? Güngör ayrıca mayonezli, kremalı ve raf ömrü kısa sandviçler, gazlı içecekler, hazır meyve suları, paketli cips ve çikolata gibi ürünlerin yanı sıra çiğ et ve çiğ yumurta içeren yiyeceklerin beslenme çantasına konulmaması gerektiğini belirtti. Beslenme çantalarının şeklinin, kullanılan çatal-kaşıklar ve yemeğin görselliğinin de çocuk açısından önem taşıdığını vurgulayan Güngör, özensiz hazırlanmış bir sandviç yerine kantinde satılan süslü bir abur cubur paketinin çocuğun ilgisini daha çok çekebileceğini söyledi. Bu nedenle, sağlıklı beslenme alternatiflerinin hazırlanırken görselliğin de ön planda tutulması gerektiğini ifade etti. “Ara atıştırmalık olarak çantaya neler eklenebilir?” Güngör, beslenme çantaları için elma dilimlerinin küçük bir kapta %100 fıstık ezmesiyle birlikte sunulabileceğini, nohut ve mercimek gibi baklagillerin fırınlanıp baharatlanarak cipslere sağlıklı bir alternatif haline getirilebileceğini söyledi. Güngör ayrıca ev yapımı hurma toplarının; yulaf ezmesi, hurma püresi, az badem ve kakao ile hazırlanarak tatlı isteğini karşılayabileceğini; badem, fındık ve ceviz gibi kuru yemişlerin ise kuru meyvelerle birlikte çocuğun yanına konabileceğini belirtti.

Okula Uyum Sürecinde En Büyük Kaygı: Ayrılık Haber

Okula Uyum Sürecinde En Büyük Kaygı: Ayrılık

Bu sadece yeni bir okul değil; yeni arkadaşlıklar, yeni kurallar ve yepyeni bir sosyal dünya anlamına geliyor. “Bu dönemde hem çocuklarda hem de ailelerde stresin ve kaygının yükselmesi son derece doğal. Burada unutulmaması gereken şey, bu duyguların bir sorun değil, gelişimin olağan bir parçası olduğudur” diyen Nev Sağlık Grubu Klinik Psikoloji Bölümü’nden Psk. Helin Ezgi Deniz, çocukların okula uyum sürecinde dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Ebeveynin vedalaşma şekli çok önemli” “Çocukların bu süreçte yaşadığı en yoğun duygu genellikle ayrılık kaygısıdır” diyen Deniz, “Örneğin, sabah evden çıkarken annesinin boynuna sarılıp bırakmak istemeyen bir çocuk düşünelim. Bu durumda ebeveynin ‘Ağlama, bir şey olmayacak’ demesi çocuğu rahatlatmaz; hatta kaygıyı pekiştirebilir. Bunun yerine, ‘Senden ayrılmak zor geliyor, seni anlıyorum. Ama öğretmenin yanında olacak, ben de çıkışta seni alacağım’ gibi hem duyguyu kabul eden hem güven veren cümleler çok daha etkilidir. İlk günlerde bazı çocuklar sabahları karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel şikâyetlerle uyanabilir. Bu genellikle kaygının bedene yansımasıdır. Ebeveynin ‘Numara yapma’ demesi, çocuğu yalnızlaştırır. Bunun yerine ‘Bazen kaygı karnımıza vurabilir, bu çok normal. İstersen birlikte nefes egzersizi yapalım, biraz rahatlarız’ demek hem çocuğun duygusunu normalleştirir hem de somut bir baş etme yöntemi sunar” ifadelerinde bulundu. “Arkadaşlık kaygısı çocuğun aklını kurcalıyor” “Sosyal ilişkiler de çocukların kafasını en çok meşgul eden konulardan biridir” diyen Deniz, ‘Hiç arkadaşım olmayacak’ diyen bir çocuğa, ‘Olur mu öyle şey, herkes seninle arkadaş olmak isteyecek’ demek gerçekçi olmaz. Onun yerine, ‘İlk günlerde yalnız hissetmen normal. Senin gibi yeni başlayan çocuklar da olacak. İstersen birine adını söyleyerek başlayabilirsin’ diyebilmek, çocuğun kaygısını kabul ettiği gibi ona küçük bir adım da önerir. Burada ebeveynlerin davranış biçimi çok belirleyicidir. Çocuğu sınıfa bırakırken vedayı uzatmak, sürekli geriye dönüp bakmak, kapıdan ayrılmamak kaygıyı artırır. Kısa, net ve güven veren bir veda, ‘Ben sana güveniyorum, birazdan görüşeceğiz’ mesajını verir. Bu da çocuğun ayrılığı tolere edebilmesini kolaylaştırır’ dedi. “Hazırlık sürecine çocuğu dahil edin” Psk. Helin Ezgi Deniz, “Hazırlık sürecinde de çocuğu aktif kılmak çok değerlidir. Çantasını birlikte hazırlamak, defterine hangi kalemi koymak istediğini sormak, okul yolunu önceden beraber gitmek… Bunların hepsi çocuğa ‘bu sürecin içinde benim de sözüm var’ hissini kazandırır. Böylece kontrol duygusu artar, kaygı azalır” dedi. “Güven ve sevgiyle başlayan yolculuk” Deniz, “Sonuç olarak hem çocukların hem de ailelerin stres yaşaması çok doğal. Burada kilit nokta, duyguları yok saymak değil, onları görmek ve kabul etmek. Çocuğun duygularını küçümsemek ya da hızlıca ‘cesur ol’ diye zorlamak yerine, yanında olmak, güven vermek ve küçük adımlarla desteklemek en sağlıklı yol. Çünkü çocuk okulun ilk yılında nasıl bir deneyim yaşarsa, ilerleyen yıllarda da eğitime öyle bakar. Güven ve sevgiyle başlayan bir yolculuk, öğrenmeye karşı ömür boyu sürecek bir olumlu tutumun temelini atar” açıklamalarında bulundu.

Nev Balıkesir’de Mucizevi Müdahale Haber

Nev Balıkesir’de Mucizevi Müdahale

Nev Sağlık Grubu bünyesindeki Nev Balıkesir Hastanesi, hayati tehlike taşıyan nadir bir vakaya karşı, hızlı ve koordineli müdahalesi ile adeta bir mucizeye imza attı. Ahşap doğrama fabrikasında çalışan bir genç, yüksek hızla fırlayan kesik tahta parçasının boynuna çarpması sonucu ağır şekilde yaralandı. Sol şah damarı yırtılan, nefes borusu zarar gören ve sol boyun damarı delinen hasta, olay yerinde hızla kan kaybı ve solunum güçlüğü yaşamaya başladı. Arkadaşlarının soğukkanlı müdahalesiyle boynundaki kanama havlu ve bezlerle baskılanarak kontrol altına alındı ve genç, hızla Nev Balıkesir Hastanesi’ne ulaştırıldı. Acil serviste görevli uzman hekimler tarafından derhal müdahale edilen hasta, vakit kaybetmeden ameliyata alındı. Nadir görülen vaka Nev Balıkesir Hastanesi’ndeki Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ulvi Güngör, KBB Uzmanı Op. Dr. Gökhan Kurtoğlu, Anestezi Uzmanları Dr. Cemil Kanberoğlu ve Dr. Galip Özcan’ın koordineli çalışması sayesinde; gencin yırtılan şah damarına by-pass uygulandı, zarar gören nefes borusu onarıldı ve delinen boyun damarları başarıyla dikildi. Tıbbi literatürde hayli nadir görülen bu tür bir yaralanmadan sağ kurtulmak, hekimin hızlı müdahalesi, doğru teşhis ve ekip çalışmasıyla mümkün oldu. Nev Balıkesir’in uzman ekibi sayesinde genç hasta, hayati risk taşıyan çoklu travmayı atlatarak, mucizevi bir şekilde sağlığına kavuştu.

Dr. Ergin Kopal Kimdir? Haber

Dr. Ergin Kopal Kimdir?

Op. Dr. Ergin Kopal, Bursa’nın ve Güney Marmara’nın önde gelen sağlık kuruluşlarından Nev Sağlık Grubu’nda, Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Nev Esentepe Hastanesi, Nev Anadolu Hastanesi, Nev FSM Hastanesi, Nev Balıkesir Hastanesi ve Nev Altıeylül Hastanesi gibi markaların da sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Ergin Kopal, ülkemizdeki sağlık sektörünün gelişimine katkı sağlamaya devam etmektedir. Nev Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Ergin Kopal, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimini tamamlayarak, 1999 yılında mezun olmuştur. 2000-2002 yılları arasında Yalova’da pratisyen hekim olarak çalışmış ve sonrasında Ankara’da askerlik hizmetini yapmıştır. Genel Cerrahi uzmanlık eğitimini 2009 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi’de tamamlayan Dr. Ergin Kopal, 2009-2010 yılları arasında Giresun Espiye Devlet Hastanesi’nde mecburi hizmet görevini tamamlamıştır. 2010 yılında görevinden ayrılarak 2012 yılına kadar Ordu Medical Park ve İstanbul’da çeşitli özel hastanelerde görev yapan Dr. Ergin Kopal, 2012 yılında Bursa Özel Hayat Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde çalışmıştır. Dr. Ergin Kopal daha sonrasında, girişimcilik ruhu ile 2015 yılında Özel Esentepe Hastanesi, 2017 Yılında Özel Anadolu Hastanesi ve 2018 yılında Özel Metafiz Tıp Merkezi'ni de bünyesine katarak, Nev Sağlık Grubu'nu oluşturmuştur. Son olarak, Balıkesir’de bulunan Sevgi Hastaneleri, Nev Sağlık Grubu bünyesine girmiştir. Dr. Ergin Kopal; Nev Esentepe, Nev Anadolu, Nev FSM, Nev Balıkesir ve Nev Altıeylül hastanelerini bünyesinde barındıran Nev Sağlık Grubu’nda, Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarına devam etmektedir. İngilizce bilen Dr. Ergin Kopal, evli ve 2 kız çocuk babasıdır.

Bayramda Et Tüketiminde Bunlara Dikkat! Haber

Bayramda Et Tüketiminde Bunlara Dikkat!

Etin bolca tüketildiği Kurban Bayramı’nda, beslenme konusunda yapılan hatalar; mide rahatsızlıkları, kilo artışı ve tansiyon gibi sağlık problemlerine davetiye çıkarabiliyor. Kurban Bayramı’nda artan et tüketimiyle birlikte, sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi hem sindirim sistemi sağlığı hem de genel vücut direnci açısından büyük önem taşıyor" diyen Nev Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet bölümünden Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, Kurban Bayramı’nda sağlıklı beslenme ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Kesilen et, tüketilmeden önce en az 24 saat bekletilmeli” “Etin sağlıklı tüketimi için öncelikle etin yağsız kısımları tercih edilmeli, günlük protein ihtiyacını aşmamak için porsiyon miktarına dikkat edilmeli” diyen Şen, “Et, demir, çinko, B12 vitamini açısından zengindir. Ama lif açısından fakirdir. Bu nedenle sebzelerle dengelenmelidir. Kesilen etin buzdolabında en az 24 saat bekletilerek tüketilmesi önerilir. Kavurma, kızartma geleneksel yöntemler olsa da yüksek ısıda pişirme etin besin değerini düşürebilir. En sağlıklı pişirme yöntemini söyleyecek olursak haşlama ve fırındadır” dedi. “Et tüketiminden hemen sonra çay kahve tüketilmemelidir” Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, “Et tüketiminden hemen sonra çay kahve tüketimi demir emilimini azaltır. Bu nedenle, özellikle demir eksikliği riski taşıyan bireylerin emilim sorunu yaşayan kişilerin bu duruma dikkat etmesi gerekir. Etle birlikte, C vitamini içeren besinler (örneğin limonlu salata, portakal suyu, domates) tüketilmesi faydalı olur. Bu sayede hem demir emilimi artar hem de sindirim daha sağlıklı şekilde desteklenmiş olur. Kırmızı etin yanında mutlaka tüketilmesi gereken besinler ise salata, limonlu yeşillikler, domates gibi C vitamini içeren besinler tüketilmelidir. Lif alımını artırmak için sebze yemekleri tam tahıllılar eklenebilir” dedi. “Et ağırlıklı öğünlerden sonra ne yemeliyiz” Şen, “Sindirimi kolay, hafif ara öğünler tercih edilmelidir. Tatlı tüketimi olduysa eğer o gün meyve tavsiye etmiyoruz. Tatlı tüketimi sonrası 20-30 dk yürüyüş yapmak, kan şekeri dengesine katkı sağlar. Bayramda öğün düzeninden bahsedersek, bir öğün fazla kaçarsa diğer öğünü hafifletmek gerekir. Akşam yemeğini çok yemeyin, akşam yemeğinden sonra sindirimi başlatacak herhangi bir besin tüketmeyin” ifadelerinde bulundu. “Kronik hastalığı olanlar dikkat!” Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, “Kronik hastalığı olan hastalar, Kurban Bayramı’nda beslenmelerine özellikle dikkat etmeli; et tüketimini sınırlayarak yağsız, sinirsiz ve iyi pişmiş etleri tercih etmeli, etleri haşlama ya da ızgara gibi sağlıklı yöntemlerle pişirmeli, etin yanında lif içeriği yüksek sebze ve tam tahıllı ürünlere yer vererek sindirim sistemini desteklemeli, aşırı tuz ve baharat kullanımından kaçınmalı ve genel olarak porsiyon kontrolünü elden bırakmadan dengeli ve düzenli beslenmeye özen göstermelidir” dedi. “Sıvı alımını ihmal etmemek önemli” Şen son olarak, “Kurban Bayramı’nda artan et tüketimiyle birlikte beslenme düzenine dikkat edilmesi büyük önem taşırken; etlerin dinlendirilerek tüketilmesi, kızartma gibi sağlıksız pişirme yöntemlerinden kaçınılması, yanında bol lif içeren sebze ve tam tahıllı besinlere yer verilmesi, yeterli miktarda su içilmesi ve aşırıya kaçmadan dengeli porsiyonlarla beslenilmesi, hem sindirim sisteminin korunmasına hem de bayram süresince sağlıklı bir şekilde yaşam kalitesinin sürdürülmesine katkı sağlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım Haber

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım

Nev Sağlık Grubu, Balıkesir'in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini bünyesine katarak, büyüme stratejisinde çok önemli bir adım daha attı. Sağlık sektöründe ülkemizi daha da ileriye taşıma noktasında çalışmalarını kararlılıkla sürdüren Nev Sağlık Grubu, önemli bir satın alma gerçekleştirdi. Bursa başta olmak üzere Güney Marmara Bölgesi’nde sağlık alanındaki yatırımlarıyla öne çıkan Nev Sağlık Grubu, çok değerli bir anlaşmaya imza atarak, Balıkesir’in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini satın aldı. Stratejik yatırımlarla Güney Marmara’da büyüyor Nev Sağlık Grubu, Bursa’daki üç sağlık merkezinin (Nev Esentepe, Nev Anadolu, Nev FSM) ardından, Bandırma’da 2023 yılında 200 milyon TL yatırımla hayata geçirdiği Nev Bandırma ve Görüntüleme Merkezi ile bölgenin sağlık altyapısına önemli bir katkı sağlamıştı. Şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşları olan Özel Sevgi Hastaneleri’ni (Özel Sevgi Hastanesi- Balıkesir/Karesi), (Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi Balıkesir/Altıeylül) büyük yatırımla bünyesine katan Nev Sağlık Grubu, Güney Marmara’daki etki alanını daha da genişletiyor. Yapılan anlaşmanın ardından bölgedeki hastaneler Nev Balıkesir ve Nev Altıeylül ismiyle çalışmalarını sürdürecek. Satın alma anlaşması kapsamında, iki özel hastane, iki imarlı arsa ve 1,5 MW kapasiteli güneş enerji santrali (GES) de Nev Sağlık Grubu’nun portföyüne eklendi. Bu yatırım, Nev Sağlık Grubu’nun sürdürülebilir ve çevreci sağlık hizmetleri vizyonunu da destekliyor. Balıkesir’in sağlık altyapısına modern dokunuş Balıkesir Özel Sevgi Hastanesi, 2009 yılından bu yana bölge halkına kaliteli sağlık hizmeti sunan, tam teşekküllü laboratuvar ve acil servisiyle 24 saat hizmet veren bir hastane olarak biliniyor. 13200 m2 üzerinde, 8000 m2 kapalı 3400 m2 açık otopark alanlı ve 104 yatak kapasitesi ile hizmet veren tesis, açık kalp cerrahisi, yoğun bakım üniteleri ve ileri görüntüleme teknolojileriyle öne çıkıyor. Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi ise şehir merkezindeki stratejik konumuyla geniş bir hasta kitlesine ulaşıyor. Nev Sağlık Grubu, bu satın alma ile birlikte hastanelerin mevcut altyapısını daha da geliştirerek, Bursa ve Bandırma’daki başarılı iş modelini Balıkesir’e taşımayı hedeflerken; yenilenen teknolojik donanım, uzman kadro ve hasta odaklı hizmet anlayışıyla bölgenin sağlık standartlarını da yükseltmeyi amaçlıyor. “Balıkesir Türkiye’de çok kıymetli” Balıkesir’de gerçekleşen basın toplantısında, yapılan yatırımla ilgili detaylı bilgiler basın toplantısında aktarıldı. Nev Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ergin Kopal, gerçekleştirilen yatırımdan duyduğu heyecanı dile getirerek, anlaşmanın hayırlı olmasını diledi. Op. Dr. Ergin Kopal, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Nev Sağlık Grubu olarak, Güney Marmara Bölgesi’nde kaliteli ve kesintisiz sağlık hizmeti sunma misyonumuz doğrultusunda yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Bandırma’daki yatırımımızın ardından şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşlarını bünyemize katarak, bölgedeki varlığımızı güçlendiriyoruz. Bu satın alma, sadece bir büyüme hamlesi değil, aynı zamanda Balıkesir halkına daha modern ve erişilebilir sağlık hizmeti sunma taahhüdümüzün bir göstergesidir. Önümüzdeki dönemde de teknoloji, insan kaynağı ve hasta memnuniyeti odaklı yatırımlarımızı sürdüreceğiz.” Balıkesir ve Bursa’nın köken, davranışsal ve yaşam şekli olarak birbirine çok benzediğini belirten Kopal, “Her zaman burada olmak istemiştik, çalışmalara Bandırma ile başladık. Bursa'da sağladığımız hasta ve çalışan odaklı sağlık hizmetini buraya taşımak temel amacımız. Çok kısa sürede etkilerini göreceksiniz. Tekrardan hayırlı olsun” dedi. “Aynı hizmet kalitesini Balıkesir ile buluşturacağız” Toplantıda konuşan Nev Sağlık Grubu CEO’su Dr. Seyhun Yavuz ise “Bu yatırım aslında bir bayrak devri oldu. Umarım her şey Balıkesir için iyi olur. Sağlık hizmeti aslında bir kamu hizmeti. Balıkesir’in değerlerine saygı duyarak, kaliteli sağlık hizmetine devam edeceğiz. Balıkesir’in ülkemizdeki öneminin farkındayız. Bölgenin ihtiyaçlarını hep beraber değerlendirerek en iyi hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Hayırlı olsun” dedi. ###

Depremin çocuklarda psikolojik etkileri nelerdir? Haber

Depremin çocuklarda psikolojik etkileri nelerdir?

Depremler, yalnızca binaları değil, çocukların ruh dünyalarını da derinden sarsıyor. Ani gelişen bu doğal afetler, çocuklarda korku, kaygı, güvensizlik ve travma gibi kalıcı psikolojik etkiler bırakabiliyor.  Uzmanlar, özellikle afet sonrası dönemde çocukların duygusal ihtiyaçlarının doğru şekilde karşılanmasının, ilerleyen yaşantılarında ruh sağlıkları açısından kritik önem taşıdığına dikkat çekiyor. “Deprem gibi doğal afetler, yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da atlatmakta güçlük çekilen durumlardır ve depremden sonra çocuklarda kaygı belirtileri görülebilmektedir. Bazen yaşanılan bir depremde çok yoğun korku duymaları daha sonra yaşanan depremlerde aşırı stres belirtileri vermelerine neden olmaktadır. Bu belirtilerin uzaması halinde anksiyete bozukluğundan bahsedebiliriz” diyen Nev Sağlık Grubu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünden Uzm. Dr. Çiğdem Tanrıverdi, depremin çocuklar üzerinde psikolojik etkileri hakkında açıklamalarda bulundu. “Depremin jeolojik bir doğa olayı olduğunu anlatmak gerekiyor” Tanrıverdi, “Yaşanılan doğal afetler çocukları duygusal olarak etkilediği için çocukların deprem sonrasında duygularını ifade etmelerine yardımcı olmak, onları anlamak ve destek olmak önemlidir. Ayrıca depremden sonra çocuklara depremle ilgili somut ve doğru bilgiler vermek önemli hale gelmektedir.  Çocukların duygularının önemsenmesi, bu konu ile ilgili sorularına da uygun yanıtlar verilmesi gerekmektedir. Çünkü bilmediği, belirsiz olan durumlarda da çocukların kaygıları artabilmektedir. Çocuğa bilgi verirken yaş grubuna uygun şekilde anlatmak gerekmektedir. Örneğin okul öncesi dönemdeki bir çocuğa oyunda depremin oluş şekli somutlaştırarak anlatılabilir. Depremin jeolojik bir doğa olayı olduğunu anlatmak gerekiyor. Ayrıca bunları anlatırken deprem anında ve sonrasında neler yapılabileceği ile ilgili çocuk bilgilendirilmelidir. Bu bilgilendirmeler yapılırken ‘’deprem olmayacak’’ şeklinde doğru olmayan bilgiler vermemek gerekiyor” dedi. “Kontrol edebileceği şeylerin olduğunu göstermek kaygıyı azaltmak için önemlidir” “Çocuklara deprem öncesinde, esnasında ve sonrasında ne yapabilecekleri bilgisinin verilmesi gerekmektedir” diyen Tanrıverdi, “Örneğin depremin kontrol edemeyeceğimiz bir doğa olayı olduğunu anlatırken deprem çantası hazırlayabileceğimiz, deprem anında nasıl davranmamız gerektiği ve sonrasında nerede toplanılacağı, dışarda kalınması gerekiyorsa nasıl birlikte kalınacağı konusunda çocuğu bilgilendirmek onun belirsiz bir süreçte kontrol edebileceği şeylerin olduğunu göstermek kaygıyı azaltmak için önemlidir” ifadelerinde bulundu. “Ebeveyn belirtilerini kontrol edemiyorsa çocuk daha çok etkilenebilmektedir” Tanrıverdi, “Ayrıca çocuklar bu süreçte ebeveynlerinin verdikleri tepkilere dikkat etmektedir. Deprem anında ebeveynlerin de çok kontrolünü yitirebilirler. Ancak akut durumdan sonra kaygılarını daha iyi kontrol edip çocuk için daha yapıcı olmaları gerekmektedir. Ebeveyn çok kaygılı ve kaygı belirtilerini kontrol edemiyorsa çocuk da bu olaydan daha çok etkilenebilmektedir. Ebeveyn kaygı yönetimine elinden geldiğince dikkat etmeli ancak bu duygularını bastırmak ve yadsımak anlamına gelmemelidir. Çocuğunun kaygılarını anlatabileceği, bu kaygı ve korkuları yargılamadan dinleyip anlayacak, onların kaygılarını kontrol etme konusunda yardımcı olacak ebeveyne ihtiyacı var. Ancak tüm bunlara rağmen çocuğun kaygı ve korkularının olması, uykuya dalmakta ve sürdürmekte güçlük, kabuslar görmesi, huzursuzluk, gerginlik sinirlilik halinin olması, davranım sorunları yaşaması, yoğun ağlamalar, oyunlarda sürekli deprem temalı oyunlar oynaması ve bu belirtilerin çocuğun günlük işlevselliğini bozması halinde ve bu sürecin uzaması durumunda bir uzmandan destek almasını öneriyoruz” açıklamalarında bulundu.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu nedir? Haber

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu nedir?

"Dikkat eksikliği, günümüzde birçok bireyi etkileyen yaygın bir durum olarak, özellikle çocuklar ve gençler arasında okul başarısını ve günlük yaşamı olumsuz yönde etkileyebiliyor" diyen Nev Sağlık Grubu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünden Uzm. Dr. Çiğdem Tanrıverdi, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Tanrıverdi, “DEHB’da klinik belirtiler dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlarla karakterizedir. Dikkat eksikliği, kişinin yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla odaklanmakta güçlük çekmesi, unutkan olması, dağınık olması, işlerini organize etmekte zorluk yaşaması, bir işe konsantre olduktan sonra basit bir uyaranla (ses, tıkırtı vs.) çok kolay dikkatinin dağılması, dikkat sabır gerektiren işlerden kaçınılması ve sık sık dikkat hataları yapmasıdır. Hiperaktivite, kişinin yaşına göre çok daha hareketli, aceleci veya aşırı konuşkan olmasıdır. Çocuklarda sürekli bir yerlere tırmanma, motor takılmış gibi koşuşturma hiperaktiviteyi akla getirir. Kişinin sırasını beklemede zorlanma, isteklerini erteleyememe, daha soru bitmeden yanıt verme, acelecilik, başkalarının sözlerini kesme gibi davranışlar ve bu davranışlar sonucu çocuğun işlevselliğinin olumsuz yönde etkilenmesi durumu ise dürtüsellik sorunlarını düşündürmelidir” şeklinde ifadelerde bulundu. “Kimlerde görülür?” Dr. Tanrıverdi, “Okul çağı çocuklarının %3-7’sinde görülmektedir. Tüm dünyadaki görülme sıklığı %5.29, erkeklerde kızlara oranla 3-7 kat daha sık görülmektedir. Bu farklılığın, kızlarda davranışsal semptomlara erkeklerden daha az rastlanmasından ve tedavi başvuru sıklığının erkeklerde daha fazla olmasından kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Erkeklerde 3 alt görünüm de daha sık görülürken, kızlarda dikkat eksikliği baskın görünüm daha sık görülmektedir” dedi. “Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun genetik bir yanı var mıdır?” “DEHB’nin etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Birçok genetik ve çevresel biyolojik faktörün erken gelişim sırasındaki etkileşimiyle oluşan kompleks bir etiyoloji olduğu bilinmektedir” diyen Uzm. Dr. Çiğdem Tanrıverdi, “Etyolojide en temel rolü genetik etkenlerin oynadığı, DEHB oluşumunda genetik etkenlerin %79 oranında görüldüğü, genetik geçişin en yüksek olduğu psikiyatrik bozukluktur. Aile çalışmalarında DEHB’li çocukların hem ebeveynlerinde hem de kardeşlerinde DEHB riskinin 2-8 kat arttığı gösterilmiştir. Hiçbir aday genin tek başına DEHB oluşumundan sorumlu olamayacağı ancak genetik yatkınlık düzeyinin artışıyla çevresel ve biyolojik etkenlerin de etkisi ile hastalığın oluşumuna eden olduğu öne sürülmektedir. DEHB anne babanın yanlış tutumları sonucu oluşan bir bozukluk değil çok yüksek genetik geçişe sahip, beynin dopaminerjik ve noradrenerjik dizgesinde bozukluklara yol açan ve beyinde başta frontostriato-serebellar bölgeler olmak üzere yaygın yapısal ve fonksiyonel değişikliklerle seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur” dedi. “Okul öncesi dönemde de DEHB belirtileri oluyor mu?” Dr. Tanrıverdi, “Okul öncesi dönemde DEHB çocuklarda sıklıkla aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat sorunları ile ilişkili olan agresif davranışlar, öfke nöbetleri, karşı gelme davranışları, zayıf akran ilişkileri nedeniyle başvurmakta. Bu çocuklar kreş ve anasınıfı ortamında diğer çocukların oyunlarını bozacak şekilde sürekli hareket halindedir. Uyku saatinde uyumaya direnç gösterebilir, uyumsuz davranışlar sergileyebilirler. Hikâye, dinleme gibi grup aktivitelerinde sessizce oturamazlar. Sürekli gürültülü oyunlar oynarlar. Oyuncak ve eşyalara zarar verebilen tehlikeli oyunları tercih ederler. Dürtüsellik nedeniyle kaza geçirme, düşme ve yaralanmalar olabilir” dedi. Tanrıverdi, “Kognitif-davranışçı psikoterapide istenilen davranışın pekiştirilerek sıklığının arttırılması ve istenmeyen davranışların söndürülmesi amaçlanır. Bu yaklaşımla tedavi sonucunda daha çok dürtü kontrolü, daha uzun düşünerek harekete geçme ve motor hareketliliğin uygun bir biçimde gerçekleşmesi sağlanır. Bireysel psikoterapi karamsarlık, kaygı, düşük benlik saygısı, depresyon gibi durumların ortaya çıkmasını engelleme ve tedavi etmede faydalı olabilir. Ailelerin DEHB’nin özellikleri ve gidişatı hakkında bilgilendirilmesi ve ebeveynlerin uygun disiplin yöntemlerini uygulanmasının sağlanması önemlidir. Ebeveynler aşırı hoşgörülü ya da aşırı cezalandırıcı tarzdaki yaklaşımlardan kaçınmalıdır” şeklinde ailelere uyarıda bulundu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.