Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Nev Sağlık Grubu

Kapsül Haber Ajansı - Nev Sağlık Grubu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Nev Sağlık Grubu haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İştahsız Çocuk Nedir? Aileler Nelere Dikkat Etmeli? Haber

İştahsız Çocuk Nedir? Aileler Nelere Dikkat Etmeli?

“Çocukta iştahsızlık, yeme isteğinin azalması ya da tamamen kaybolmasıdır” diyen Nev Sağlık Grubu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Sinan Gültekin, “Ancak anne ya da babanın istediği kadar yemeyen her çocuk iştahsız değildir. Ailelerin yaklaşık yüzde 30–40’ı çocuklarının yeterince yemediğini düşünmektedir. İştahsızlık, çocuk polikliniklerinde en sık karşılaşılan şikâyetlerden biridir” dedi. “İştahsız çocukta nelere dikkat edilmeli?” Gültekin, “İştahsızlık çocuğun büyümesini etkileyebilir. Bu nedenle öncelikle çocuğun genel durumu değerlendirilmelidir. Kilo ve boyunun büyüme eğrisindeki yeri ile yıllık kilo ve boy artışı önemlidir. Ayrıca altta yatan bir hastalık belirtisi olup olmadığına bakılmalıdır. Sürekli kusma, ishal ya da kabızlık, aşırı su içme, halsizlik, karın ağrısı gibi bulgular varsa değerlendirme yapılmalıdır. Gerekli görülürse tetkikler yapılır, tanı konur ve tedavi planlanır. Ancak sağlık sorunu olmayan, büyüme eğrisinde sapma bulunmayan, boyu ve kilosu orantılı çocuklar için endişe edilmemelidir. Bu çocuklarda laboratuvar tetkikleri ya da vitamin kullanımı gereksiz ve yanlıştır” dedi. Çocukta iştahı etkileyen faktörler Çocukta iştahı etkileyen faktörlerini sıralayan Gültekin, “Çocuğun iştahı; çocuğun kendisi (bağımlılık, ayrılma ve bireysellik evreleri), aile ve çevre gibi faktörlerden etkilenir” dedi. “Anne ve babanın görevi nedir?” “Anne-babanın temel görevi, çocuğa çeşitli ve sağlıklı gıdaları sunmaktır” diyen Uzm. Dr. Sinan Gültekin, “Ne zaman ve ne yiyeceğine ebeveynler karar verir ne kadar yiyeceğine ise çocuk kendisi karar vermelidir. Ebeveynler anlayışlı, sabırlı ve sakin olmalı, belirli kurallar koymalıdır. Yemek sırasında göz teması kurulmalıdır” dedi. “Çocuğun yemek düzeni nasıl olmalı?” Gültekin, “Çocuk mümkünse aileyle birlikte ve mama sandalyesinde yemek yemelidir. Çocuk söyleneni değil, gördüğünü yapar; bu nedenle anne-babanın yemek davranışı tutarlı olmalıdır. Ne kadar yediğinden çok ne yediği önemlidir. Yemek saatleri düzenli olmalı, ara öğünlerde iştah kesici besinler verilmemeli, tatlılar ödül olarak sunulmamalıdır. Yemekten bir saat önce ve yemek sırasında sıvı tüketimi sınırlandırılmalıdır. Beslenme ortamı sessiz olmalı, televizyon açık olmamalıdır. Televizyon karşısında atıştırma, obezite riskini artırır. “Ağzına kuş uçtu”, “araba geldi” gibi oyunlarla zorla yedirme yapılmamalıdır. Yemek masasına oturulduktan sonra beslenme kısa sürede başlamalı, yemek çok uzatılmamalıdır” dedi. “Çocuk ne kadar yemeli?” Dr. Gültekin, “Yaşa uygun küçük porsiyonlar tercih edilmeli, çocuğa yemeği bitirme hissi verilmelidir. Porsiyon miktarı çocuğun kendi yumruğu kadar olmalıdır. Yaklaşık olarak ay başına 1–1,5 yemek kaşığı ya da 30 ml/kg hesabı yapılabilir. Araştırmalar, tabağın büyük olmasının çocuğun daha fazla yemesine neden olduğunu göstermektedir” diye konuştu. “Okul öncesi dönemde beslenme” “Okul öncesi çocuklar besin seçicidir, sevdikleri gıdalar sınırlıdır” diyen Gültekin, “Ancak görerek ve zamanla alışarak yeni besinleri sevebilirler. Sevmediği gıdayı ebeveynini yerken görmesi önemlidir. Çocuğa yemek yemesi için ısrar edilmemeli, yemek ödül olarak kullanılmamalıdır. Aksi halde çocuk kendi kendine yemeyi öğrenemez. Bu yaş grubunda çocuklar en az sebzeleri sever; ancak tekrar denemeye devam edilmelidir” açıklamalarında bulundu.

   Peş Peşe Depremler Sonrası Ebeveynlere Önemli Uyarılar Haber

  Peş Peşe Depremler Sonrası Ebeveynlere Önemli Uyarılar

Nev Sağlık Grubu Klinik Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Helin Ezgi Deniz, depremlerin özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki psikolojik etkilerine dikkat çekerek, “Her deprem aynı etkiyi yaratmaz” dedi. “Çocuklar için güven duygusu evin sağlamlığıyla başlar” Deniz, “Deprem, yetişkinler için bile sarsıcı bir deneyimken, çocuklar ve gençler için çok daha derin bir anlam taşır. Onların dünyasında güven duygusu; evin sağlamlığı, çevrenin öngörülebilirliği, hayatın belli bir ritimde akmasıyla beslenir. Bir deprem, işte o güvenin temelini sallayan, “Ev dediğim yer beni her zaman korumayabilir” gerçeğini acı bir şekilde hatırlatan bir olaydır. Ama burada önemli bir ayrım var: Her deprem aynı psikolojik etkiyi yaratmaz” dedi. “Büyük ve yıkıcı depremler travma riski taşır” Helin Ezgi Deniz, büyük, yıkıcı, can kaybı riski taşıyan depremlerin çocuklar ve gençler için travma açısından yüksek riskli olduğunu belirtti. Deniz, “Özellikle ölüm tehdidi algısının çok net olduğu, enkaz görüntülerinin yaşandığı ya da yakınlarının kaybedildiği durumlar, beynin hayatta kalma merkezini tetikler. Olay bitse bile tetikte olma hali, kabuslar, yoğun kaygı ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri uzun süre devam edebilir. Bu tür durumlarda iyileşme süreci daha uzun ve çoğu zaman profesyonel destek gerektirir” ifadelerinde bulundu. “Hissedilen ama yıkıma yol açmayan depremler daha çok kısa süreli korku yaratır” Deniz, “Çocuk ya da genç, birkaç gün uyumakta zorlanabilir, sallantı hissi yaşamaya devam edebilir, ani seslere irkilebilir. Ama ölüm tehlikesi yaşanmadığı ve sonrasında güven duygusu yeniden sağlandığı sürece bu tepkiler genellikle kısa sürede azalır” dedi. “Ebeveynlerin tutumu belirleyici” Deniz, yetişkinlerin tepkisinin çocukların psikolojik etkilenmesinde büyük rol oynadığını vurgulayarak, “Yıkım olmayan bir depremde ebeveynlerin aşırı panik tepkisi göstermesi, olayı dramatize etmesi; çocuktaki hafif korkuyu gereksiz yere kalıcı bir kaygıya dönüştürebilir. Tam tersine, sakin ve güven verici bir tavır; ‘Artık olmayacak’ gibi gerçek dışı sözler yerine, ‘Şu anda güvendeyiz, seni korumak için buradayız’ gibi hem gerçekçi hem koruyucu cümleler, psikolojik iyileşmeyi destekler” diye konuştu. “Depreme hazırlık, psikolojik dayanıklılığı artırır” Helin Ezgi Deniz, dayanıklılığın depremden önce inşa edildiğini ifade ederek, ailelerin çocuk ve gençlerle birlikte hazırlık yapmasının önemine değindi: “Deprem çantası hazırlamak, oturdukları binanın güvenliğini kontrol ettirmek, ailece deprem tatbikatı yapmak ve ‘Deprem olursa nerede buluşacağız, nasıl iletişim kuracağız?’ gibi konuları netleştirmek çok kıymetlidir. Bu tür hazırlıklar, gençlere ‘Ben pasif bir kurban değilim, bir planım var’ hissini verir.” “Oyun, sanat ve spor iyileştirir” Deprem sonrası toparlanma sürecinde rutinlerin korunması, sevilen eşyaların ve tanıdık yüzlerin çocuklara iyi geldiği belirtildi. “Bazı çocuklar yaşadıkları korkuyu oyunlarında ya da resimlerinde tekrar tekrar canlandırabilir; bu onların olayı anlamlandırma çabasıdır ve genellikle sağlıklı bir iyileşme sürecinin parçasıdır.” “Asıl kalıcı olan bazen korku değil, güven hissidir” Helin Ezgi Deniz, çocukların doğru destekle yüksek bir toparlanma kapasitesine sahip olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Her deprem bir iz bırakır ama bu izin travmaya dönüşüp dönüşmeyeceği; yaşanan olayın şiddeti, tehdit algısı, öncesindeki hazırlık düzeyi ve sonrasında sağlanan güven ortamıyla doğrudan ilgilidir. Çocuklar ve gençler, destek gördüklerinde ve ne yapacaklarını bildiklerinde olağanüstü bir toparlanma kapasitesine sahiptir. Bazen bir sarsıntının ardından en kalıcı olan şey korku değil, ‘Beni koruyan ve ne yapacağını bilen insanlar var’ hissidir.”

Akıllı Lens Ameliyatı Yaşam Kalitesini Artırıyor Haber

Akıllı Lens Ameliyatı Yaşam Kalitesini Artırıyor

“Akıllı lens ameliyatı hem katarakt hem de yakın görme bozukluğu sorunlarına modern ve kalıcı bir çözüm sunarak, hastaların gözlüksüz net görüşe kavuşmasını ve günlük yaşamda daha konforlu bir deneyim yaşamasını sağlıyor” diyen Nev Sağlık Grubu Göz Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr. Özgür Kiriş, akıllı lens ameliyatı ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Akıllı lens ameliyatı kimler için uygun?” Op. Dr. Özgür Kiriş, özellikle 40 yaş sonrasında ortaya çıkan yakın görme bozuklukları ve katarakt hastalığında, akıllı lens ameliyatının kalıcı bir çözüm sunduğunu belirtti. Göz sağlığının, bireylerin yaşam kalitesi üzerinde doğrudan etkili olduğunu vurgulayan Op. Dr. Özgür Kiriş, “Özellikle 40 yaş sonrasında başlayan yakın görme bozukluğu ve ileri yaşlarda ortaya çıkan katarakt, görme fonksiyonunu kısıtlayan en sık görülen nedenler arasında yer alıyor. Geleneksel tedavi yöntemleri çoğunlukla gözlük ve kontakt lenslerle sınırlıyken, günümüzde akıllı lensler sayesinde hastalara kalıcı bir çözüm sunulabiliyor” dedi. Op. Dr. Kiriş, akıllı lens ameliyatının, katarakt cerrahisi sırasında doğal merceğin çıkarılması ve yerine çok odaklı yapay göz içi lensin yerleştirilmesi prensibine dayandığını belirterek, “Bu lensler, yakın, orta ve uzak mesafelerde net görüş sağlayacak şekilde tasarlanmıştır” ifadelerini kullandı. Dr. Kiriş, akıllı lens implantasyonunun özellikle katarakt tanısı almış bireylerde, 40 yaş üzeri yakın görme güçlüğü yaşayanlarda hem uzak hem yakın gözlüğe bağımlı olanlarda ve lazer ameliyatına uygun olmayan, gözlükten ve lensten kurtulmak isteyen 40 yaş üstü hastalarda önerildiğini söyledi. Cerrahi işlemin standart katarakt ameliyatı ile aynı olduğunu dile getiren Kiriş, “Fakoemülsifikasyon yöntemi ile doğal mercek çıkarılır. Yerine seçilen çok odaklı göz içi lensi yerleştirilir. İşlem genellikle damla ile göz uyuşturularak lokal anestezi altında 10–15 dakika içerisinde tamamlanır. Hastalar çoğunlukla aynı gün taburcu edilir ve kısa sürede görme fonksiyonlarına kavuşur” dedi. “Gözlüksüz konfor ve yaşam kalitesinde artış” Akıllı lens ameliyatının en önemli avantajlarını da sıralayan Op. Dr. Kiriş, “Gözlük bağımlılığının azalmasıyla yakın, orta ve uzak mesafede net görüş sağlanır. Bu da okuma, bilgisayar kullanma ve araç sürme gibi aktivitelerde gözlüksüz konfor ve yaşam kalitesinde artış demektir. Üstelik tek seferlik cerrahi ile kalıcı bir çözüm sunulmuş olur” diye konuştu. “Her hasta için uygun değil” Her hastanın bu ameliyat için uygun olmayabileceğini vurgulayan Op. Dr. Kiriş, “Retina hastalıkları (örneğin sarı nokta hastalığı, tavuk karası), diyabet, göz tansiyonu (glokom), keratokonus gibi ilerleyici ve kalıtsal kornea hastalıkları, şiddetli kuru göz ve mükemmeliyetçi kişilik yapısı ya da gerçekçi olmayan beklentileri olan kişiler bu ameliyat için uygun değildir” dedi. Bazı hastalarda gece ışıklarında parlamalar (halolar) veya kontrast duyarlılığında azalma görülebileceğini ifade eden Kiriş, hasta seçiminin ve cerrahi öncesi bilgilendirmenin büyük önem taşıdığının altını çizdi. “Yaşam kalitesinde belirgin artış sağlamaktadır” “Akıllı lens ameliyatı, günümüzde hem katarakt tedavisinde hem de yakın görme bozukluğu tedavisinde modern ve etkili bir yöntem olarak öne çıkmaktadır” diyen Op. Dr. Kiriş, “Uygun hasta grubunda, doğru cerrahi teknikle uygulandığında yüksek memnuniyet oranları ve yaşam kalitesinde belirgin artış sağlamaktadır” şeklinde konuştu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Okul Sürecinde Beslenme Hem Göze Hem Damağa Hitap Etmeli Haber

Okul Sürecinde Beslenme Hem Göze Hem Damağa Hitap Etmeli

“Okullar, çocuklarının gününü ev dışında geçirdikleri en büyük zaman aralığın oluşturuyor. Hal böyle olunca, gün içi beslenmenin önemli bir kısmı okula kalıyor” diyen Nev Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Çağla Güngör, okul sürecinde beslenme ile ilgili açıklamalarda bulundu. “En önemli ve göz ardı edilen konu hijyen” “En önemli ve göz ardı edilen konu hijyen” diyen Güngör, “Çocuklar, yetişkinlere kıyasla gıda kaynaklı enfeksiyonlar konusunda daha hassastır. Beslenme çantaları hemen hemen her gün silinmeli ya da yıkanmalıdır. Beslenme çantasına yoğurt, peynir, sandviç gibi kolay bozulabilecek alternatifler koyuluyor ise altına ufak bir buz aküsü ya da buz kalıpları yerleştirilmelidir. Çocuk öğle arasında yemeğe oturmadan önce ellerini yıkamıyorsa, çantasında el mendilleri bulundurulmalıdır” dedi. “Çocuklar gözüne hitap eden yemekleri tercih ediyor” “Beslenme çantasındaki gıdalar çocuk için sadece mideyi doldurmak, açlığı bastırmak olarak düşünülüp konmamalıdır. Büyüme ve gelişimi, öğrenmesi ve bağışıklığı için olumlu yönde etkileyecek gıda alternatiflerine yer verilmelidir” diyen Güngör, “Tam tahıllı ekmek, peynir, avokado gibi örnek bir içeriğe sahip sandviç, taze meyve veya dilimlenmiş sebzeler, yoğurt, kefir gibi alternatifler ve yanına mevsim meyveleri, kuru meyve ve çiğ kuruyemiş karışımları. Yaptığınız sandviçlerin içerisine ya da yanına doğranmış kırmızı biber, roka ya da polifenol içeriği yüksek olabilecek sebze gruplarını eklemeniz bile beyin hücrelerini oksidatif stresten koruyacağı için yapılan çalışmalar polifenol içeriği yüksek öğünlerin de hafıza konusunda gelişim sağladığını ortaya koymuştur. Evet, B12 vitamini de hafıza konusunda fazlasıyla önemlidir ancak beslenme bir bütündür. Çocuğunuzun çantasına koyacağınız bir poğaçadansa tam tahıllı ekmek grubuna yönelmek hem lif alımı hem de bazı çalışmalarda ders içi dikkat süresinin arttığını göstermektedir. Bunlara ek olarak, çocuğunuzun renkli beslenmesi bağışıklığını olumlu yönde etkileyecektir. Bir çocuk sofraya oturduğunda, rengarenk bir tabak görmelidir” ifadelerinde bulundu. Çanta içerisine ne konmamalı? Güngör ayrıca mayonezli, kremalı ve raf ömrü kısa sandviçler, gazlı içecekler, hazır meyve suları, paketli cips ve çikolata gibi ürünlerin yanı sıra çiğ et ve çiğ yumurta içeren yiyeceklerin beslenme çantasına konulmaması gerektiğini belirtti. Beslenme çantalarının şeklinin, kullanılan çatal-kaşıklar ve yemeğin görselliğinin de çocuk açısından önem taşıdığını vurgulayan Güngör, özensiz hazırlanmış bir sandviç yerine kantinde satılan süslü bir abur cubur paketinin çocuğun ilgisini daha çok çekebileceğini söyledi. Bu nedenle, sağlıklı beslenme alternatiflerinin hazırlanırken görselliğin de ön planda tutulması gerektiğini ifade etti. “Ara atıştırmalık olarak çantaya neler eklenebilir?” Güngör, beslenme çantaları için elma dilimlerinin küçük bir kapta %100 fıstık ezmesiyle birlikte sunulabileceğini, nohut ve mercimek gibi baklagillerin fırınlanıp baharatlanarak cipslere sağlıklı bir alternatif haline getirilebileceğini söyledi. Güngör ayrıca ev yapımı hurma toplarının; yulaf ezmesi, hurma püresi, az badem ve kakao ile hazırlanarak tatlı isteğini karşılayabileceğini; badem, fındık ve ceviz gibi kuru yemişlerin ise kuru meyvelerle birlikte çocuğun yanına konabileceğini belirtti.

Okula Uyum Sürecinde En Büyük Kaygı: Ayrılık Haber

Okula Uyum Sürecinde En Büyük Kaygı: Ayrılık

Bu sadece yeni bir okul değil; yeni arkadaşlıklar, yeni kurallar ve yepyeni bir sosyal dünya anlamına geliyor. “Bu dönemde hem çocuklarda hem de ailelerde stresin ve kaygının yükselmesi son derece doğal. Burada unutulmaması gereken şey, bu duyguların bir sorun değil, gelişimin olağan bir parçası olduğudur” diyen Nev Sağlık Grubu Klinik Psikoloji Bölümü’nden Psk. Helin Ezgi Deniz, çocukların okula uyum sürecinde dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Ebeveynin vedalaşma şekli çok önemli” “Çocukların bu süreçte yaşadığı en yoğun duygu genellikle ayrılık kaygısıdır” diyen Deniz, “Örneğin, sabah evden çıkarken annesinin boynuna sarılıp bırakmak istemeyen bir çocuk düşünelim. Bu durumda ebeveynin ‘Ağlama, bir şey olmayacak’ demesi çocuğu rahatlatmaz; hatta kaygıyı pekiştirebilir. Bunun yerine, ‘Senden ayrılmak zor geliyor, seni anlıyorum. Ama öğretmenin yanında olacak, ben de çıkışta seni alacağım’ gibi hem duyguyu kabul eden hem güven veren cümleler çok daha etkilidir. İlk günlerde bazı çocuklar sabahları karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel şikâyetlerle uyanabilir. Bu genellikle kaygının bedene yansımasıdır. Ebeveynin ‘Numara yapma’ demesi, çocuğu yalnızlaştırır. Bunun yerine ‘Bazen kaygı karnımıza vurabilir, bu çok normal. İstersen birlikte nefes egzersizi yapalım, biraz rahatlarız’ demek hem çocuğun duygusunu normalleştirir hem de somut bir baş etme yöntemi sunar” ifadelerinde bulundu. “Arkadaşlık kaygısı çocuğun aklını kurcalıyor” “Sosyal ilişkiler de çocukların kafasını en çok meşgul eden konulardan biridir” diyen Deniz, ‘Hiç arkadaşım olmayacak’ diyen bir çocuğa, ‘Olur mu öyle şey, herkes seninle arkadaş olmak isteyecek’ demek gerçekçi olmaz. Onun yerine, ‘İlk günlerde yalnız hissetmen normal. Senin gibi yeni başlayan çocuklar da olacak. İstersen birine adını söyleyerek başlayabilirsin’ diyebilmek, çocuğun kaygısını kabul ettiği gibi ona küçük bir adım da önerir. Burada ebeveynlerin davranış biçimi çok belirleyicidir. Çocuğu sınıfa bırakırken vedayı uzatmak, sürekli geriye dönüp bakmak, kapıdan ayrılmamak kaygıyı artırır. Kısa, net ve güven veren bir veda, ‘Ben sana güveniyorum, birazdan görüşeceğiz’ mesajını verir. Bu da çocuğun ayrılığı tolere edebilmesini kolaylaştırır’ dedi. “Hazırlık sürecine çocuğu dahil edin” Psk. Helin Ezgi Deniz, “Hazırlık sürecinde de çocuğu aktif kılmak çok değerlidir. Çantasını birlikte hazırlamak, defterine hangi kalemi koymak istediğini sormak, okul yolunu önceden beraber gitmek… Bunların hepsi çocuğa ‘bu sürecin içinde benim de sözüm var’ hissini kazandırır. Böylece kontrol duygusu artar, kaygı azalır” dedi. “Güven ve sevgiyle başlayan yolculuk” Deniz, “Sonuç olarak hem çocukların hem de ailelerin stres yaşaması çok doğal. Burada kilit nokta, duyguları yok saymak değil, onları görmek ve kabul etmek. Çocuğun duygularını küçümsemek ya da hızlıca ‘cesur ol’ diye zorlamak yerine, yanında olmak, güven vermek ve küçük adımlarla desteklemek en sağlıklı yol. Çünkü çocuk okulun ilk yılında nasıl bir deneyim yaşarsa, ilerleyen yıllarda da eğitime öyle bakar. Güven ve sevgiyle başlayan bir yolculuk, öğrenmeye karşı ömür boyu sürecek bir olumlu tutumun temelini atar” açıklamalarında bulundu.

Nev Balıkesir’de Mucizevi Müdahale Haber

Nev Balıkesir’de Mucizevi Müdahale

Nev Sağlık Grubu bünyesindeki Nev Balıkesir Hastanesi, hayati tehlike taşıyan nadir bir vakaya karşı, hızlı ve koordineli müdahalesi ile adeta bir mucizeye imza attı. Ahşap doğrama fabrikasında çalışan bir genç, yüksek hızla fırlayan kesik tahta parçasının boynuna çarpması sonucu ağır şekilde yaralandı. Sol şah damarı yırtılan, nefes borusu zarar gören ve sol boyun damarı delinen hasta, olay yerinde hızla kan kaybı ve solunum güçlüğü yaşamaya başladı. Arkadaşlarının soğukkanlı müdahalesiyle boynundaki kanama havlu ve bezlerle baskılanarak kontrol altına alındı ve genç, hızla Nev Balıkesir Hastanesi’ne ulaştırıldı. Acil serviste görevli uzman hekimler tarafından derhal müdahale edilen hasta, vakit kaybetmeden ameliyata alındı. Nadir görülen vaka Nev Balıkesir Hastanesi’ndeki Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ulvi Güngör, KBB Uzmanı Op. Dr. Gökhan Kurtoğlu, Anestezi Uzmanları Dr. Cemil Kanberoğlu ve Dr. Galip Özcan’ın koordineli çalışması sayesinde; gencin yırtılan şah damarına by-pass uygulandı, zarar gören nefes borusu onarıldı ve delinen boyun damarları başarıyla dikildi. Tıbbi literatürde hayli nadir görülen bu tür bir yaralanmadan sağ kurtulmak, hekimin hızlı müdahalesi, doğru teşhis ve ekip çalışmasıyla mümkün oldu. Nev Balıkesir’in uzman ekibi sayesinde genç hasta, hayati risk taşıyan çoklu travmayı atlatarak, mucizevi bir şekilde sağlığına kavuştu.

Dr. Ergin Kopal Kimdir? Haber

Dr. Ergin Kopal Kimdir?

Op. Dr. Ergin Kopal, Bursa’nın ve Güney Marmara’nın önde gelen sağlık kuruluşlarından Nev Sağlık Grubu’nda, Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Nev Esentepe Hastanesi, Nev Anadolu Hastanesi, Nev FSM Hastanesi, Nev Balıkesir Hastanesi ve Nev Altıeylül Hastanesi gibi markaların da sahibi ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Ergin Kopal, ülkemizdeki sağlık sektörünün gelişimine katkı sağlamaya devam etmektedir. Nev Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Ergin Kopal, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimini tamamlayarak, 1999 yılında mezun olmuştur. 2000-2002 yılları arasında Yalova’da pratisyen hekim olarak çalışmış ve sonrasında Ankara’da askerlik hizmetini yapmıştır. Genel Cerrahi uzmanlık eğitimini 2009 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi’de tamamlayan Dr. Ergin Kopal, 2009-2010 yılları arasında Giresun Espiye Devlet Hastanesi’nde mecburi hizmet görevini tamamlamıştır. 2010 yılında görevinden ayrılarak 2012 yılına kadar Ordu Medical Park ve İstanbul’da çeşitli özel hastanelerde görev yapan Dr. Ergin Kopal, 2012 yılında Bursa Özel Hayat Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde çalışmıştır. Dr. Ergin Kopal daha sonrasında, girişimcilik ruhu ile 2015 yılında Özel Esentepe Hastanesi, 2017 Yılında Özel Anadolu Hastanesi ve 2018 yılında Özel Metafiz Tıp Merkezi'ni de bünyesine katarak, Nev Sağlık Grubu'nu oluşturmuştur. Son olarak, Balıkesir’de bulunan Sevgi Hastaneleri, Nev Sağlık Grubu bünyesine girmiştir. Dr. Ergin Kopal; Nev Esentepe, Nev Anadolu, Nev FSM, Nev Balıkesir ve Nev Altıeylül hastanelerini bünyesinde barındıran Nev Sağlık Grubu’nda, Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmalarına devam etmektedir. İngilizce bilen Dr. Ergin Kopal, evli ve 2 kız çocuk babasıdır.

Bayramda Et Tüketiminde Bunlara Dikkat! Haber

Bayramda Et Tüketiminde Bunlara Dikkat!

Etin bolca tüketildiği Kurban Bayramı’nda, beslenme konusunda yapılan hatalar; mide rahatsızlıkları, kilo artışı ve tansiyon gibi sağlık problemlerine davetiye çıkarabiliyor. Kurban Bayramı’nda artan et tüketimiyle birlikte, sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi hem sindirim sistemi sağlığı hem de genel vücut direnci açısından büyük önem taşıyor" diyen Nev Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet bölümünden Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, Kurban Bayramı’nda sağlıklı beslenme ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Kesilen et, tüketilmeden önce en az 24 saat bekletilmeli” “Etin sağlıklı tüketimi için öncelikle etin yağsız kısımları tercih edilmeli, günlük protein ihtiyacını aşmamak için porsiyon miktarına dikkat edilmeli” diyen Şen, “Et, demir, çinko, B12 vitamini açısından zengindir. Ama lif açısından fakirdir. Bu nedenle sebzelerle dengelenmelidir. Kesilen etin buzdolabında en az 24 saat bekletilerek tüketilmesi önerilir. Kavurma, kızartma geleneksel yöntemler olsa da yüksek ısıda pişirme etin besin değerini düşürebilir. En sağlıklı pişirme yöntemini söyleyecek olursak haşlama ve fırındadır” dedi. “Et tüketiminden hemen sonra çay kahve tüketilmemelidir” Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, “Et tüketiminden hemen sonra çay kahve tüketimi demir emilimini azaltır. Bu nedenle, özellikle demir eksikliği riski taşıyan bireylerin emilim sorunu yaşayan kişilerin bu duruma dikkat etmesi gerekir. Etle birlikte, C vitamini içeren besinler (örneğin limonlu salata, portakal suyu, domates) tüketilmesi faydalı olur. Bu sayede hem demir emilimi artar hem de sindirim daha sağlıklı şekilde desteklenmiş olur. Kırmızı etin yanında mutlaka tüketilmesi gereken besinler ise salata, limonlu yeşillikler, domates gibi C vitamini içeren besinler tüketilmelidir. Lif alımını artırmak için sebze yemekleri tam tahıllılar eklenebilir” dedi. “Et ağırlıklı öğünlerden sonra ne yemeliyiz” Şen, “Sindirimi kolay, hafif ara öğünler tercih edilmelidir. Tatlı tüketimi olduysa eğer o gün meyve tavsiye etmiyoruz. Tatlı tüketimi sonrası 20-30 dk yürüyüş yapmak, kan şekeri dengesine katkı sağlar. Bayramda öğün düzeninden bahsedersek, bir öğün fazla kaçarsa diğer öğünü hafifletmek gerekir. Akşam yemeğini çok yemeyin, akşam yemeğinden sonra sindirimi başlatacak herhangi bir besin tüketmeyin” ifadelerinde bulundu. “Kronik hastalığı olanlar dikkat!” Uzm. Diyetisyen Seher Dallı Şen, “Kronik hastalığı olan hastalar, Kurban Bayramı’nda beslenmelerine özellikle dikkat etmeli; et tüketimini sınırlayarak yağsız, sinirsiz ve iyi pişmiş etleri tercih etmeli, etleri haşlama ya da ızgara gibi sağlıklı yöntemlerle pişirmeli, etin yanında lif içeriği yüksek sebze ve tam tahıllı ürünlere yer vererek sindirim sistemini desteklemeli, aşırı tuz ve baharat kullanımından kaçınmalı ve genel olarak porsiyon kontrolünü elden bırakmadan dengeli ve düzenli beslenmeye özen göstermelidir” dedi. “Sıvı alımını ihmal etmemek önemli” Şen son olarak, “Kurban Bayramı’nda artan et tüketimiyle birlikte beslenme düzenine dikkat edilmesi büyük önem taşırken; etlerin dinlendirilerek tüketilmesi, kızartma gibi sağlıksız pişirme yöntemlerinden kaçınılması, yanında bol lif içeren sebze ve tam tahıllı besinlere yer verilmesi, yeterli miktarda su içilmesi ve aşırıya kaçmadan dengeli porsiyonlarla beslenilmesi, hem sindirim sisteminin korunmasına hem de bayram süresince sağlıklı bir şekilde yaşam kalitesinin sürdürülmesine katkı sağlamaktadır" ifadelerini kullandı.

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım Haber

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım

Nev Sağlık Grubu, Balıkesir'in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini bünyesine katarak, büyüme stratejisinde çok önemli bir adım daha attı. Sağlık sektöründe ülkemizi daha da ileriye taşıma noktasında çalışmalarını kararlılıkla sürdüren Nev Sağlık Grubu, önemli bir satın alma gerçekleştirdi. Bursa başta olmak üzere Güney Marmara Bölgesi’nde sağlık alanındaki yatırımlarıyla öne çıkan Nev Sağlık Grubu, çok değerli bir anlaşmaya imza atarak, Balıkesir’in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini satın aldı. Stratejik yatırımlarla Güney Marmara’da büyüyor Nev Sağlık Grubu, Bursa’daki üç sağlık merkezinin (Nev Esentepe, Nev Anadolu, Nev FSM) ardından, Bandırma’da 2023 yılında 200 milyon TL yatırımla hayata geçirdiği Nev Bandırma ve Görüntüleme Merkezi ile bölgenin sağlık altyapısına önemli bir katkı sağlamıştı. Şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşları olan Özel Sevgi Hastaneleri’ni (Özel Sevgi Hastanesi- Balıkesir/Karesi), (Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi Balıkesir/Altıeylül) büyük yatırımla bünyesine katan Nev Sağlık Grubu, Güney Marmara’daki etki alanını daha da genişletiyor. Yapılan anlaşmanın ardından bölgedeki hastaneler Nev Balıkesir ve Nev Altıeylül ismiyle çalışmalarını sürdürecek. Satın alma anlaşması kapsamında, iki özel hastane, iki imarlı arsa ve 1,5 MW kapasiteli güneş enerji santrali (GES) de Nev Sağlık Grubu’nun portföyüne eklendi. Bu yatırım, Nev Sağlık Grubu’nun sürdürülebilir ve çevreci sağlık hizmetleri vizyonunu da destekliyor. Balıkesir’in sağlık altyapısına modern dokunuş Balıkesir Özel Sevgi Hastanesi, 2009 yılından bu yana bölge halkına kaliteli sağlık hizmeti sunan, tam teşekküllü laboratuvar ve acil servisiyle 24 saat hizmet veren bir hastane olarak biliniyor. 13200 m2 üzerinde, 8000 m2 kapalı 3400 m2 açık otopark alanlı ve 104 yatak kapasitesi ile hizmet veren tesis, açık kalp cerrahisi, yoğun bakım üniteleri ve ileri görüntüleme teknolojileriyle öne çıkıyor. Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi ise şehir merkezindeki stratejik konumuyla geniş bir hasta kitlesine ulaşıyor. Nev Sağlık Grubu, bu satın alma ile birlikte hastanelerin mevcut altyapısını daha da geliştirerek, Bursa ve Bandırma’daki başarılı iş modelini Balıkesir’e taşımayı hedeflerken; yenilenen teknolojik donanım, uzman kadro ve hasta odaklı hizmet anlayışıyla bölgenin sağlık standartlarını da yükseltmeyi amaçlıyor. “Balıkesir Türkiye’de çok kıymetli” Balıkesir’de gerçekleşen basın toplantısında, yapılan yatırımla ilgili detaylı bilgiler basın toplantısında aktarıldı. Nev Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ergin Kopal, gerçekleştirilen yatırımdan duyduğu heyecanı dile getirerek, anlaşmanın hayırlı olmasını diledi. Op. Dr. Ergin Kopal, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Nev Sağlık Grubu olarak, Güney Marmara Bölgesi’nde kaliteli ve kesintisiz sağlık hizmeti sunma misyonumuz doğrultusunda yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Bandırma’daki yatırımımızın ardından şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşlarını bünyemize katarak, bölgedeki varlığımızı güçlendiriyoruz. Bu satın alma, sadece bir büyüme hamlesi değil, aynı zamanda Balıkesir halkına daha modern ve erişilebilir sağlık hizmeti sunma taahhüdümüzün bir göstergesidir. Önümüzdeki dönemde de teknoloji, insan kaynağı ve hasta memnuniyeti odaklı yatırımlarımızı sürdüreceğiz.” Balıkesir ve Bursa’nın köken, davranışsal ve yaşam şekli olarak birbirine çok benzediğini belirten Kopal, “Her zaman burada olmak istemiştik, çalışmalara Bandırma ile başladık. Bursa'da sağladığımız hasta ve çalışan odaklı sağlık hizmetini buraya taşımak temel amacımız. Çok kısa sürede etkilerini göreceksiniz. Tekrardan hayırlı olsun” dedi. “Aynı hizmet kalitesini Balıkesir ile buluşturacağız” Toplantıda konuşan Nev Sağlık Grubu CEO’su Dr. Seyhun Yavuz ise “Bu yatırım aslında bir bayrak devri oldu. Umarım her şey Balıkesir için iyi olur. Sağlık hizmeti aslında bir kamu hizmeti. Balıkesir’in değerlerine saygı duyarak, kaliteli sağlık hizmetine devam edeceğiz. Balıkesir’in ülkemizdeki öneminin farkındayız. Bölgenin ihtiyaçlarını hep beraber değerlendirerek en iyi hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Hayırlı olsun” dedi. ###

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.