Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Npi̇stanbul Hastanesi

Kapsül Haber Ajansı - Npi̇stanbul Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Npi̇stanbul Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Bel Ağrısı Bel Kaymasının Belirtisi Olabilir! Haber

Bel Ağrısı Bel Kaymasının Belirtisi Olabilir!

Kayan kemiğin sinirlere bası yapması durumunda bacaklarda ağrı, uyuşukluk ve kuvvetsizlik görülebileceğini dile getiren Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, “Daha ileri vakalarda idrar ve büyük abdest kontrolünde sorunlar yaşanabilir.” dedi. Yaşlanmaya bağlı disk ve eklem değişikliklerinin en yaygın nedenler arasında olduğunu aktaran Prof. Dr. Yaman, travmalar ve doğuştan gelen anatomik farklılıkların da bel kayması oluşumunda etkili olabileceğini ifade etti. Prof. Dr. Yaman ayrıca, erken tanı ve doğru tedavinin, komplikasyonların önlenmesi açısından hayati önem taşıdığını vurguladı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, bel kaymasının nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Bel kayması farklı belirtiler gösterebilir! Bel kaymasının, alt omurlardan birinin diğerinin üzerine kayması sonucu ortaya çıkan klinik bir durum olduğunu aktaran Prof. Dr. Onur Yaman, “Kayan kemiğin veya diskin omuriliğe ya da bacağı besleyen sinirlere bası yapması, çeşitli belirtilere yol açabilir.” dedi. Bel kaymasının en sık görülen belirtisinin bel ağrısı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yaman, “Kayan kemiğin sinirlere bası yapması durumunda bacaklarda ağrı, uyuşukluk ve kuvvetsizlik görülebilir. Daha ileri vakalarda idrar ve büyük abdest kontrolünde sorunlar yaşanabilir.” şeklinde konuştu. Yaşlanmaya bağlı sorunlar bel kaymasının en sık görülen nedeni! Bel kaymasının çeşitli nedenlerle ortaya çıkabileceğini kaydeden Prof. Dr. Onur Yaman, “Yaşlanmaya bağlı olarak disk ve eklemlerde meydana gelen değişiklikler bel kaymasının en sık görülen nedenlerindendir.” dedi. Ayrıca travmaların da bel kaymasına yol açabileceğine işaret eden Prof. Dr. Yaman, bazı durumlarda ise doğuştan gelen anatomik farklılıklar nedeniyle bel kaymaları gelişebileceğini ifade etti. Bel kayması, uygun tanı ve tedavi ile yönetilebilen bir durum! Bel kaymasının tedavisinde hem konservatif hem de cerrahi yöntemler uygulanabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Onur Yaman, “Konservatif tedavide bel ve kalça kaslarını güçlendiren egzersizler, korse kullanımı ve ağrıya yol açan nedenin ortadan kaldırılması amaçlanır.” dedi. Bu yöntemlerin, birçok hastada cerrahiye gerek kalmadan semptomların kontrol altına alınmasını sağladığının altını çizen Prof. Dr. Yaman, sözlerini şöyle tamamladı: “Cerrahi tedavi ise, konservatif yöntemlerle şikayetleri geçmeyen veya nörolojik defisiti olan hastalarda uygulanır. Cerrahi endikasyonu, özellikle bacaklarda kuvvetsizlik, idrar kontrol problemleri ve uzun süreli ağrı şikayetleri belirler. Bel kayması, uygun tanı ve tedavi ile yönetilebilen bir durumdur. Erken tanı ve doğru tedavi yaklaşımı, komplikasyonların önlenmesi açısından büyük önem taşır.”

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli! Haber

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli!

Tedavi sürecinde sabırlı olmanın, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılmasının ve takip muayenelerine gidilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı.” dedi. Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bağımlılık yapıcı ilaçların belirli gruplarla sınırlı olduğunu ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçların bağımlılık oluşturmayacağına dikkat çekti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, psikiyatrik ilaçların doğru kullanımının önemi, yan etkileri, takip süreçleri ve tedavi sürecindeki rolü hakkında bilgi verdi. Psikiyatrik ilaçlar yalnızca uzman reçetesi ile kullanılmalı! Psikiyatrik ilaçların, doğru tanı ve uygun takip süreçleri ile kullanıldığında birçok ruhsal hastalığın tedavisinde son derece etkili olabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Ancak her ilaçta olduğu gibi bu ilaçların da yan etkileri, ilaç reaksiyonları ve kişisel farklılıklara bağlı beklenmedik etkileri görülebilir.” dedi. Bu nedenle psikiyatrik ilaçların mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilip reçete edilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Psikiyatrik bir ilaç kullanmaya ihtiyaç olduğunu düşünen kişinin ilk adımı, bir psikiyatri uzmanına başvurarak kapsamlı bir değerlendirmeden geçmek olmalı. Muayene sonucunda gerekli görülürse hekiminiz, tanıya uygun ilacı belirleyip tedaviye başlayacaktır.” şeklinde konuştu. Psikiyatrik ilaçların düzenli kullanımı ve takip muayeneleri tedavi sürecinde çok önemli! İlaç kullanımı sırasında hem olumlu etkilerin hem de ilk günlerde ortaya çıkabilecek yan etkilerin hekim tarafından yakından izlendiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Tolerasyon güçlüğü yaratan bir yan etkiyle karşılaşıldığında, doktora haber vermek ve gerekirse doz ayarlaması ya da ilaç değişimi yapmak gerekir.” dedi. Psikiyatrik ilaçların olumlu etkilerinin genellikle birkaç hafta içinde ortaya çıkmaya başladığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu şöyle devam etti: “Tedavi sürecinde sabırlı olmak, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılması ve takip muayenelerine gidilmesi çok önemlidir. Bu değerlendirmelerde ilaç etkinliği, yan etkiler ve tedavide izlenecek yeni yol haritası belirlenir. Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. Tedavi başladıktan sonra görülebilecek yan etkilerin izlenmesi önemli. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı. Birden fazla ilaç kullanan hastalarda ise, yeni başlayacak ilacın mevcut ilaçlarla etkileşimi mutlaka göz önünde bulundurulur. Gerekirse ilaç düzeyi ölçümleri yapılarak daha güvenli bir kombinasyon oluşturulur.” Bireylerin genetik yapıları ilaca verilen yanıtı etkileyebiliyor! Psikiyatrik ilaçlarda doz ayarlamasının, uluslararası literatürdeki tedavi etkin dozlar ve hastanın klinik özellikleri dikkate alınarak yapıldığını aktaran Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Bunun yanında günümüzde bireylerin genetik yapılarının ilaca verdikleri yanıtı etkileyebileceği biliniyor.” dedi. Bu nedenle gerektiğinde ilaç kan düzeyi ölçümleri ve farmakogenetik testler kullanılarak daha kişiye özel ve güvenli bir tedavi planı oluşturulabildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bu yöntemlerin, beklenmeyen yan etkilerin açıklanmasında da yol gösterici olduğunu söyledi. Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir! Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde ilaçların çoğu zaman tek başına yeterli olmayabileceğine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, şunları söyledi: “Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir. Depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve psikotik bozukluklarda psikoterapi önemli bir destek sağlar. Bunun yanı sıra aile ve hasta psiko-eğitimi, sosyal destek çalışmaları tedavinin etkisini artıran unsurlar arasındadır. Çocuk ve ergenlerde ise ergoterapi, dil ve konuşma terapisi ile eğitimsel destekler büyük rol oynar. İlaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda biyolojik tedavilerden yararlanılır; Manyetik Uyarım Tedavisi (TMS) ve daha ciddi klinik tablolar için uygulanan Elektrokonvülsif Terapi (EKT) bu yöntemlerin başında gelir.” Kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz! Psikiyatrik ilaçların bağımlılık yapıp yapmadığı sorusunu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunuyor. Ancak bağımlılık yapıcı ilaçlar belirli gruplarla sınırlıdır ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz.” dedi. Buna rağmen bazı ilaçların kontrolsüz, kulaktan dolma bilgilerle veya reçetesiz şekilde temin edilip uzun süre kullanıldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Bu durum ciddi riskler doğurur. Bu nedenle ilaçlar kesinlikle doktor reçetesi ile alınmalı, tanıdık tavsiyesi ile ilaç başlanmamalı, tedavi süresi ve doz yalnızca hekim tarafından belirlenmelidir. Bağımlılık potansiyeli olan ilaçlarla ilgili gerekli tüm uyarılar ve kullanım kuralları hekim tarafından açıkça belirtilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Alzheimer Hastalığının 10 Uyarıcı Belirtisi Nedir? Haber

Alzheimer Hastalığının 10 Uyarıcı Belirtisi Nedir?

Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, bazı belirtilerin Alzheimer gibi ciddi bir hastalığın erken habercisi olabileceği konusunda uyararak, ailelerin ve bireylerin dikkatle gözlemlemesi gereken 10 kritik işareti paylaştı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, Alzheimer hastalığının sıradan unutkanlıklarla karıştırılmaması gereken 10 sinsi ve uyarıcı belirtisini açıkladı. Prof. Dr. Tanrıdağ, bu belirtilerin bir veya birkaçının sürekli olarak yaşanmasının, vakit kaybetmeden bir uzmana danışmayı gerektirdiğinin altını çizdi. Alzheimer'ın 10 uyarıcı belirtisi: Gündelik Hayatı Felç Eden Unutkanlık: Özellikle yakın zamanda planlanan randevuları, toplantıları veya alışveriş listesini sık sık unutmak. Bu, basit bir dalgınlığın ötesinde, yeni bilgiyi kaydetmede yaşanan bir soruna işaret eder. Planlama ve Hesaplamada Güçlük: Daha önce kolayca yapılan yemek tarifini karıştırmak, faturaları takip edememek veya basit hesaplamalarda zorlanmak. Bilinir Görevlerde Aksama: Yıllardır yapılan iş ve ev görevlerinde (evin düzeni, alet kullanımı gibi) kafa karışıklığı yaşamak ve işleri tamamlayamamak. Zaman ve Mekân Algısının Kaybı: Her gün gidilen marketin, caminin yolunu şaşırmak. Günleri, ayları veya günün hangi saatinde olduğunu karıştırmak. Evin içinde odaları bulmakta zorlanmak. Görüntüleri Anlamlandırma Zorluğu: Yazıları okumakta, şekilleri algılamakta ve mesafeyi kestirmekte zorlanmak. Bu durum, özellikle trafikte ciddi sorunlara yol açabilir. İnsan yüzlerini veya mekânları karıştırmak da bu belirtiye dâhildir. Konuşma ve Anlamada Bozulma: Sohbet sırasında doğru kelimeyi bulamamak, cümleleri yarıda bırakmak veya nesnelerin adını hatırlayamamak. Eşyaları Garip Yerlere Koymak ve Başkalarını Suçlamak: Gözlüğü buzdolabına, ayakkabıyı yatağın altına koymak gibi olağandışı davranışlar ve sonrasında eşyayı bulamayınca yakınlarını hırsızlıkla suçlama eğilimi. Yargılama ve Karar Vermede Zayıflama: Giyilecek kıyafeti seçmek gibi basit kararları bile verememek, para yönetiminde anlamsız ve riskli kararlar almak. Sosyal Hayattan Elini Eteğini Çekmek: Düzenli olarak katıldığı arkadaş toplantılarından, hobilerden veya sosyal aktivitelerden sebepsizce uzaklaşmak ve eve kapanmak. Kişilik ve Davranış Değişiklikleri: Normalde cömert olan birinin aniden cimrileşmesi, sakin birinin aniden öfkeli veya şüpheci birine dönüşmesi. Hiçbir şeyden zevk alamama (apati) ve abartılı davranışlar sergileme. Prof. Dr. Tanrıdağ, bu belirtilerin Alzheimer hastalığının beyinde yarattığı bölgesel hasarlardan kaynaklandığını belirterek, erken teşhisin hastalığın ilerleyişini yavaşlatma ve hastanın yaşam kalitesini artırma açısından hayati önem taşıdığını vurguladı.

Uzun Süren Ağrı ve Uyuşukluk İhmal Edilmemeli! Haber

Uzun Süren Ağrı ve Uyuşukluk İhmal Edilmemeli!

Cerrahi olmayan yöntemlerin şikayetleri gidermede yetersiz kalması durumunda omurga cerrahisine ihtiyaç duyulabildiğini aktaran Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, Acil cerrahi ise omurga veya omurilik basısına bağlı olarak kollar, bacaklar veya tuvalet kontrolü gibi işlevlerde ciddi sorunlar ortaya çıktığında uygulanır. Ayrıca, omurga tümörleri veya enfeksiyon kaynaklı basılarda, nörolojik kayıplar hızla ilerliyorsa acil müdahale gerekir.” dedi. Ağrı, uyuşukluk veya kuvvetsizlik şikayetlerinin uzun süre devam etmesi halinde uzman hekime başvurmak gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Yaman, teknolojik gelişmeler sayesinde minimal invaziv yöntemler ve robotik cerrahi ile ameliyatların daha güvenli hâle geldiğini vurguladı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, omurga cerrahisinin ne zaman gerekli olduğu, teknolojik gelişmelerle cerrahinin güvenliği ve omurga hastalıklarının belirtileri hakkında bilgi verdi. Cerrahiye karar vermeden önce cerrahi olmayan yöntemlere başvuruluyor! Omurga cerrahisinin, özellikle bel, sırt ve boyun ağrılarında, omuriliğe veya sinirlere bası yapan durumlarda gerekli olduğunu aktaran Prof. Dr. Onur Yaman, “Bu durumların çoğu disk problemleri veya omurilik kanalındaki daralmalar nedeniyle ortaya çıkar.” dedi. Cerrahiye karar vermeden önce hastalarda öncelikle cerrahi olmayan (konservatif) yöntemlerin uygulandığına dikkat çeken Prof. Dr. Yaman, “Bu yöntemler şikayetleri gidermede yetersiz kaldığında, yaklaşık yüzde 10’luk küçük bir hasta grubunda omurga cerrahisine ihtiyaç duyulabilir. Cerrahi öncesi hastaların ameliyatın kapsamını, olası risklerini ve komplikasyonları anlaması kritik öneme sahiptir.” şeklinde konuştu. Bazı durumlar acil cerrahi gerektirebiliyor! Acil cerrahinin, omurga veya omurilik basısına bağlı olarak kollar, bacaklar veya tuvalet kontrolü gibi işlevlerde ciddi sorunlar ortaya çıktığında uygulandığını kaydeden Prof. Dr. Onur Yaman, “Ayrıca, omurga tümörleri veya enfeksiyon kaynaklı basılarda, nörolojik kayıplar hızla ilerliyorsa acil müdahale gerekir.” dedi. Teknolojik gelişmeler cerrahi işlemleri güvenli hale getiriyor! Teknolojinin gelişmesiyle birlikte omurga cerrahisinde kullanılan yöntemlerin de ilerlediğini hatırlatan Prof. Dr. Yaman, şunları söyledi: “Yeni görüntüleme teknikleri sayesinde omurga ve omuriliğin milimetre hassasiyetinde incelenmesi mümkün. Cerrahi uygulamalarda daha küçük kesilerle yapılan minimal invaziv yöntemler tercih ediliyor. Ameliyathanelerde O-arm navigasyon sistemleri ve robotik cerrahi, vidaların ve diğer implantların daha güvenli yerleştirilmesini sağlıyor.” Uzun süren ağrılarda mutlaka bir uzmana başvurulmalı! Omurga hastalıklarının en sık görülen belirtisinin ağrı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Onur Yaman, sözlerini şöyle tamamladı: “Ağrı, hastalığın kaynağına bağlı olarak boyun, sırt, bel veya kuyruk sokumunda ortaya çıkabilir. Bunun yanı sıra sinirlere basıya bağlı olarak kollar veya bacaklarda uyuşukluk, ağrı ve kuvvetsizlik gelişebilir. İleri vakalarda idrar ve bağırsak kontrolünde problemler de görülebilir. Uzun süren ağrı, uyuşukluk veya kuvvetsizlik durumlarında mutlaka uzman bir hekime başvurulmalı.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Yüz Felci Hafife Alınmamalı! Haber

Yüz Felci Hafife Alınmamalı!

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Kulak, Burun, Boğaz Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi K. Ali Rahimi, yüz felci ve daha ağır bir tabloya yol açan Ramsay Hunt sendromu ile ilgili nedenler, belirtiler ve tedavi gerekliliği hakkında bilgi verdi. Yüz felci, basit tedavilerle iyileşebilir; Ramsay Hunt sendromu ise daha ağır bir tabloya neden olur! Yüz felcine, ‘facial paralysis’ denildiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Ali Rahimi, “Yüzün bir tarafında olan yüz felcidir. Bu tabi ki nörolojik felçler gibi ağır bir sendrom değildir.” dedi. Bunun en büyük sebebinin bell paralizisi olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Rahimi, “Beyinden çıkan ve yüz kaslarına giden sinirin bir kanal içerisinde sıkışmasıdır. Bu durum basit bir tedaviyle geçer. Yüz felcinin ağır olan durumuna Ramsay Hunt sendromu denir.” açıklamasını yaptı. Herpes zoster virüsü iç kulakta kalıcı olarak sinir kaybına neden oluyor! Ramsay Hunt sendromunda yüz felcinin yanında kulak çınlaması, kalıcı işitme kaybı, sinirlere bağlı olarak denge kaybı yaşanabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ali Rahimi, “Bu belirtilerin hepsi mevcutsa hastanın Ramsay Hunt sendromu olmasından şüpheleniriz. Bu sendrom bir virüsün sebep olması sonucu oluşur.” dedi. Ramsay Hunt sendromuyla ilişkilendirilen herpes zoster virüsünün su çiçeğine benzeyen bir virüs çeşidi olduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Rahimi, “Bu virüs Ramsay Hunt sendromunu tetikler. Virüs iç kulakta kalıcı olarak sinir kaybına, denge bozukluğuna, kulakta çınlamaya neden olur.” şeklinde konuştu. Ramsay Hunt sendromunun en belirgin özelliği kulak çevresindeki döküntüler! Ramsay Hunt sendromundan şüphelenildiğinde önce hastanın kulak çevresine bakıldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ali Rahimi, “Kulak çevresinde küçük kabarcıkların varlığını araştırırız. Bu kabartılar su çiçeğine benzer, daha sonra kurur ve dökülür. Döküntüler bu sendromun en belirgin özelliğidir.” dedi. Bu sendromun diğer yüz felçleri gibi kendi kendine geçmediğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Rahimi, “Virüsün tedavisi şarttır. Yüz felci olduğunda zaman çok önemlidir. Hızlı bir şekilde tedaviye başlanmalıdır.” diyerek sözlerini tamamladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Dünyaca Ünlü Omurga Uzmanları İstanbul’da Buluştu! Haber

Dünyaca Ünlü Omurga Uzmanları İstanbul’da Buluştu!

Omurga cerrahisinde dünyanın önde gelen uzmanlarını bir araya getiren “İstanbul Spine Masters 2025”, 24-27 Nisan 2025 tarihleri arasında Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi İbni Sina Oditoryumundaki etkinliğin açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, NPİSTANBUL Yönetim Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, Uluslararası Omurga Akademisi Başkanı Oscar L. Alves, Uluslararası Omurga Akademisi Başkanı Jutty Parthiban, Kongre Başkan Yardımcısı ve NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman yaptı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Nörobilim ve nöropazarlama gibi lisansüstü programlarda Türkiye'de öncüyüz” Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, NPİSTANBUL Yönetim Kurulu Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bugünkü toplantının üniversitenin kuruluş misyonuyla derin bir tematik bağı olduğunu ifade ederek, “2011 yılında nörobilimi merkeze alarak yola çıktık. Moleküler biyoloji, mühendislik ve davranış bilimleri temalarıyla birlikte yola çıktık. 2018 yılında Türkiye'nin ilk, Avrupa'nın ikinci beyin hastanesini kurduk. Bugün yaklaşık 4 bini uluslararası olmak üzere 24 bin öğrencimiz var. Nörobilim ve nöropazarlama gibi lisansüstü programlarda Türkiye'de öncüyüz. Beyin ve omurilik cerrahisi grubu olarak sizleri aramızda görmek bizim için büyük bir mutluluk. Deneyimlerin ve bilginin paylaşıldığı, aktarıldığı bu tür toplantılara destek vermek bizim için onurdur.” dedi. Prof. Dr. Onur Yaman: “Spine Masters etkinliği 2015 yılında başlandı” Kongre Başkan Yardımcısı ve NPİSTANBUL Hastanesi Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Onur Yaman, İstanbul Spine Masters etkinliğinin 2015 yılında başlandığını dile getirerek, Covid dönemi haricinde, bu döneme kadar da sürekli düzenlendiğini ve bütün dünyadan Almanya'dan Kore'ye, Portekiz'den Japonya'ya, Amerika'dan Tunus'a, Mısır'a kadar uzmanların gelip sunumlarını yaptıklarını hatırlattı. Teoriyle sınırlı kalmıyor, canlı cerrahi uygulamalarla destekleniyor… “Katılımcılar, omurga cerrahisindeki en güncel literatürü paylaşıp kendi deneyimlerini aktarıyor.” diyen Prof. Dr. Onur Yaman, şöyle devam etti: “Omurga cerrahisinde travma, dejeneratif hastalıklar, deformiteler ve konjenital anomaliler gibi birçok alanda dünyanın önde gelen uzmanları, en güncel literatürü paylaşarak kendi klinik deneyimlerini aktarıyor. Toplantılar yalnızca teorik sunumlarla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda canlı cerrahi uygulamalarla da destekleniyor. Bu yılki organizasyonda iki ayrı kurs programı düzenleniyor. Bunlardan ilki, temel eğitimlerin verildiği ‘basic kurs’. Bu kursta, dört masaya ayrılmış gruplar halinde beşer-altışar kişilik ekiplerle çalışılıyor. Katılımcı cerrahlar, boyun omurgasına vida yerleştirme, sırt omurgasına vida takma gibi işlemleri maketler üzerinde birebir uygulama şansı buluyor. Böylece teorik bilgiler, pratik deneyimle pekiştiriliyor. Eğitimlerin bir bölümü hastane ameliyathanesinde yürütülüyor İkinci kurs ise ileri düzey cerrahlara yönelik olarak planlanan ‘advanced kurs’. Bu programda, ‘Upsurgeon’ olarak adlandırılan ve kas dokuları ile birlikte anatomik açıdan kadavraya oldukça benzeyen ancak kadavra olmayan özel maketler kullanılıyor. Türkiye’de omurga bölgesi üzerinde bu teknikle düzenlenen ilk uygulama geçtiğimiz yıl yapılmıştı. Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi iş birliğiyle bu yıl ikincisi gerçekleştiriliyor. Eğitimlerin bir bölümü hastane ameliyathanesinde yürütülüyor. Üç farklı salonda, omurganın çeşitli bölgelerine yönelik cerrahi teknikler ayrı ayrı gösteriliyor.” Robot yardımıyla ameliyat simülasyonları… Katılımcıların, anatomik yapıya oldukça uyumlu modeller üzerinde pratik yapma fırsatı bulacağını söyleyen Prof. Dr. Onur Yaman, “Öğleden sonra ise ileri düzey kurs kapsamında, özel olarak tasarlanmış bir omurga cerrahisi eğitim merkezinde uygulamalı çalışmalar gerçekleştirilecek. Bu merkezde, omurganın yapısı sisteme tanıtılarak robot yardımıyla ameliyat simülasyonları yapılacak. Katılımcılar, modeller üzerinde robot destekli cerrahi pratiği gerçekleştirme imkânı elde edecek. Bu toplantı neden önemli? Çünkü dünyanın dört bir yanından omurga cerrahisinde uzmanlaşmış hekimler bir araya gelerek bilgi ve deneyimlerini paylaşıyor. Türkiye olarak böylesine prestijli bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz.” İfadelerini kullandı. Dr. Yaman: “Türkiye omurga cerrahisinde dünyadaki ileri ülkeler seviyesinde” Yaman, özellikle vurgulamak gerekir ki, Türkiye omurga cerrahisinde dünyadaki ileri ülkelerle aynı seviyede, hatta birçok alanda öncü konumdadır.” şeklinde sözlerini tamamladı. Etkinliğin açılışında Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, Ortadoğu Omurga Derneği Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Zileli, Ortadoğu Omurga Derneği Başkanı Mohammad Zohair Shaker, Uluslararası Omurga Akademisi Başkanı Oscar L. Alves, Uluslararası Omurga Akademisi Başkanı Jutty Parthiban da açılış konuşmaları gerçekleştirdi. Etkinlik 4 gün sürecek Bilimsel ve eğitsel içeriğiyle alanının en prestijli etkinliklerinden biri olan “İstanbul Spine Masters 2025”, 28 ülkeden katılımcıyı ağırlarken, aralarında alanında dünya çapında tanınan isimlerin de bulunduğu 44 akademisyen sunumlarıyla bilimsel katkı sağlıyor. Toplam 123 katılımcı, dört gün boyunca omurga cerrahisindeki en güncel teknikler, vaka analizleri, video sunumları ve konsensus oturumlarıyla donatılmış yoğun bir programa katılıyor. 4 gün sürecek etkinlik kapsamında; 8. İstanbul Spine Masters Toplantısı, Uluslararası Omurga Akademisi (IAS) Servikal Disk Hernisi Konsensus Toplantısı, Ortadoğu Omurga Derneği Temel Omurga Kursu 2. Modülü ve Upsurgeon maketler üzerinde, ameliyathanede O-ARM cerrahi görüntüleme sistemi ve robot eşliğinde omurga cerrahisinde pratik uygulamalar yapılacak. Omurga cerrahisine dair güncel gelişmelerin, vaka analizlerinin, yeni prosedürlerin sonuçlarının ve ileri tekniklerin detaylı şekilde tartışılacağı bu etkinlikle, klinik pratiğe doğrudan katkı sağlama hedefleniyor. 

Türk bilim insanı Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel’e liderlik ödülü Haber

Türk bilim insanı Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel’e liderlik ödülü

Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Hastanesi, psikiyatride küresel Nöro-Teknoloji Konsorsiyumu’nda ortaklık kurduğu ve 10 yılı aşkın süredir katıldığı Beyin Haritalama ve Tedavileri Derneği’nin (SBMT) bu yılki toplantısı 27 Şubat - 2 Mart 2025 tarihleri arasında Los Angeles’da gerçekleştirildi. 3 gün süren “22. Nöro-Teknoloji Kongresi”nde Üsküdar Üniversitesi'nden Prof. Dr. Türker Tekin Ergüzel, sinirbilim alanındaki yenilikçi çalışmaları dolayısıyla ABD merkezli Beyin Haritalama Vakfı (World Brain Mapping Foundation WBMF) tarafından verilen "Golden Axon Leadership" ödülüne layık görüldü. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Kurulu Başkanı psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın psikiyatrik hastalıklarda yapay zeka ile ön tanı, nöroteknoloji uygulamaları, büyük veri analizi, hesaplamalı sinirbilim ve dijital terapötikler (DTx) alanlarında ilham verdiği ve gelişimine katkı sağladığı araştırmacılardan Prof. Dr. Ergüzel, bu ödüle Türkiye'den Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan sonra layık görülen ikinci bilim insanı oldu. SBMT toplantıları bilimsel gelişime önemli katkılar sağlıyor Prof. Dr. Ergüzel, ödül töreninde yaptığı konuşmada, 10 yıldır katıldığı SBMT toplantılarının, yeni teknolojileri hayat kurtaran teşhis ve tedavi yöntemlerine dönüştürerek toplumun refahını artırmaya ve hasta bakımını iyileştirmeye yönelik araştırmalara ve bilimsel gelişime önemli katkılar sağladığını belirtti. Konuşmasında Prof. Dr. Ergüzel, ödüle layık görülmekten ziyade, bu başarının kendisinin gelişiminde büyük emeği olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın ilham veren üretkenliğine, araştırmacılara verdiği desteğe ve uluslararası referanslardan yararlanarak bilimsel araştırma kültürünü ülkemizde de yaşatma tutkusuna katkı sağlayan bir adım olduğuna inandığını belirtti. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.