Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Otomotiv Sektörü

Kapsül Haber Ajansı - Otomotiv Sektörü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Otomotiv Sektörü haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

2PLAN, Etkinlik Serisine Bir Yenisini Daha Ekledi Haber

2PLAN, Etkinlik Serisine Bir Yenisini Daha Ekledi

Otomotiv sektöründe yenilikçi yaklaşımlarıyla öne çıkan 2PLAN, sektöre değer katan etkinlik serisini yeni bir konferansla büyüttü. Bu yıl gerçekleştirdiği “Elektrikli Araç Konferansı”, “2. El Elektrikli Araç Günleri”, “Otomotiv Zirvesi” ve “Otomotivin Dönüşümü Konferansı”nın ardından portföyüne “E-Mobilite’nin Dönüşümü Konferansı” ekledi. İstanbul Etiler’deki 2PLAN Terminal’de düzenlenen konferans, sektörün alanında uzman isimlerini ve paydaşlarını bir araya getirdi. Garanti BBA ve Sigortaladım.com katkılarıyla gerçekleştirilen konferans, 2PLAN’ın sektöre sağladığı değeri ve otomotivin geleceğine yönelik ortak bir yol haritası oluşturma vizyonunu ortaya koydu. Konferansın panel bölümünde; Tofaş Markalar Direktörü İbrahim Anaç, Boston Consulting Group Yönetici Ortağı Aykan Gökbulut, Garanti BBVA Tüketici Finansmanı Direktörü Koray Öztopçu ve Sigortaladım.com Genel Müdür Yardımcısı Orçun Kızıltepe, teknolojik dönüşümden yeni nesil finansman çözümlerine, elektrikli araçların yaygınlaşma sürecinden geleceğin mobilite trendlerine uzanan başlıkları farklı perspektiflerden ele aldı. Orhan Ülgür: “Sektörün değişen ihtiyaçlarına yanıt veriyoruz” 2PLAN İcra Kurulu Başkanı Orhan Ülgür, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, düzenledikleri etkinliklerin sektörün değişen ihtiyaçlarına yanıt vermeyi amaçladığını belirterek şunları kaydetti: “2PLAN olarak elektrikli araçlardan, kadınların sektördeki temsiline kadar farklı alanlarda gerçekleştirdiğimiz konferanslarla sektöre yeni bir perspektif sunmaya çalışıyoruz. Tüketicilerin merak ettiği konuları uzmanlarla bir araya getirerek daha anlaşılır ve erişilebilir bir bilgi ortamı oluşturuyoruz. Bu konferansla da otomotivde önemli bir gündem başlığını değerli katılımcılarımızla birlikte ele aldık. Önümüzdeki dönemde de benzer etkinliklerle sektöre katkı sağlamaya devam edeceğiz.” İbrahim Anaç: “Otomobiller birer dijital platform haline geliyor” Tofaş Markalar Direktörü İbrahim Anaç ise 2025’in yalnızca yeni araçların değil, aynı zamanda yeni iş modellerinin de tartışıldığı bir dönem olduğuna dikkati çekti. Müşteri beklentilerinin farklı bir şekilde oluşmaya başladığını belirten Anaç, “Müşteri beklentileri farklı biçimlerde oluşuyor. Otomotiv sektörü çoğu zaman dönüşümünü kendi içinde tamamlayan bir yapıdaydı ancak özellikle emisyon regülasyonları bu evrimi hızlandırdı. Elektrifikasyon da bu sürecin en önemli tetikleyicilerinden biri oldu. Bugün beni en çok heyecanlandıran konulardan birisi, otomobillerin dijital platformlara dönüşmesidir. Eskiden otomobili mekanik bir sistem olarak görüyorduk ama artık bunun ötesinde bir hale geldi. Eskiden cep telefonları iletişim kurmak için nasıl birer donanımken şimdi bir dijital platform haline geldiyse otomobillerde de benzer trendler görüyoruz aslında. Yani yavaş yavaş otomobiller birer dijital platform haline geliyor, çalışmalar o yönde. İnsanlar aslında birçok işi otomobilin içinde yapabilecek hale gelecek.” dedi. Anaç, Türkiye’nin e-mobilite gelişiminde kötü bir noktada olmadığını ancak batarya teknolojileri ve şarj altyapısında hâlâ alınması gereken mesafe olduğunu ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde mekanikten çok elektronik ve yazılım ağırlıklı modeller göreceğiz. Büyük veri analitiği önem kazanacak. Bununla birlikte markaların tüketiciyle duygusal bağ kurması da önem kazanacak.” diye konuştu. Aykan Gökbulut: “En büyük dönüşümü 2026-27-28’de yaşayacağız” Boston Consulting Group Yönetici Ortağı Aykan Gökbulut ise küresel elektrifikasyon gelişiminin ülkeler arasında ciddi farklılıklar taşıdığına dikkati çekti. Gökbulut, “Full elektrikli araçlarda Çin yüzde 30 seviyesinde. Avrupa yüzde 15’lerde, ABD ise yüzde 7 civarında. Bunun yanında yeni otomotiv oyuncuları yükseliyor; bugün dünyada satılan otomobillerin yüzde 16’sı artık bu yeni oyunculardan geliyor. Çinli markaların Avrupa’da aldığı pazar payı yüzde 10 seviyesine ulaştı. Tüm verileri bir araya getirdiğimizde, son 20-30 yılın en büyük dönüşümünün 2026-2027-2028 döneminde yaşanacağını ve oyunun kurallarının yeniden yazıldığını görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Koray Öztopçu: “Mobilite boyut değiştiriyor” Garanti BBVA Tüketici Finansmanı Direktörü Koray Öztopçu, pandemi sonrasında otomotivde hızlanan teknolojik dönüşüme ve değişen müşteri davranışlarına vurgu yaptı. Bağlantılı araç teknolojilerinin finansman modellerini de dönüştürdüğünü belirten Öztopçu, “Mobilite artık farklı bir boyuta geçiyor. Yeni kuşak satın almak yerine kiralamaya yöneliyor. Saatlik kiralama modelleri şehir içi mobilite için önemli bir enstrüman haline geliyor. Üreticiler açısından da bu kritik, çünkü araç fiyatları artıyor. Bu nedenle müşteriye farklı kiralama seçeneklerinin sunulması ve yeni tercihlerin yakından izlenmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Orçun Kızıltepe: “Sigorta alanında otomotiv ürünleriyle ilgili çok hızlı bir ilerleme var” Sigortaladım.com Genel Müdür Yardımcısı Orçun Kızıltepe ise sektörde otomotiv ürünleriyle ilgili hızlı bir dönüşüm yaşandığını belirtti. Önümüzdeki dönemde otonom sürüş ve bağlantılı teknolojiler arasında devrim niteliğinde değişimler olacağını aktaran Kızıltepe, “Otonom sürüşte kaza olduğunda bunun sorumlusu kim olacak? Yazılım yapan OEM mi, yoksa kullanıcı mı olacak? Bunun henüz net bir cevabı yok ama bu alanda mutlaka regülasyonlar olacaktır diye düşünüyorum.” dedi. Elektrifikasyon alanında sektörün geçmişte hazırlıksız olsa da artık ciddi bir kapasite geliştirdiğini belirten Kızıltepe, “Benim sektörde gördüğüm en büyük değişim şu; kısa bir süre sonra artık kasko ve trafik poliçelerini müşteriler araçlarının içindeki ekranlardan kullanıma dayalı bir şekilde almaya başlayacaklar. Şu anda belki elektrikli araçlar genelde evin 2. aracı. Zaten çok büyük kullanımda yapmıyorsa kullandığın kadar öde ürünleri gelebilir. Şu anda kullandığın kadar öde sisteminin müşterilere kolaylık sunabileceğini söyleyebilirim.” diye konuştu. Etkinlikler, Terminal İstanbul ve Terminal İzmir’de devam edecek İstanbul ve İzmir’de hayata geçirdiği “Terminal” konseptiyle otomotiv sektöründe dikkati çeken 2PLAN; düzenlediği konferans, panel ve deneyim odaklı etkinliklerle yalnızca bilgi paylaşımı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda tüketiciyle doğrudan etkileşim kurabileceği temas noktaları oluşturarak sektörün dönüşümüne aktif katkı sunuyor. Marka, önümüzdeki dönemde de farklı konularla hayata geçireceği yeni etkinlikerle otomotiv dünyasının tüm paydaşlarını bir araya getirmeyi sürdürecek. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Yapay Zekâ, Otomotiv Üretiminde 2030’a Kadar Yüzde 30 Verimlilik Artışı Getirecek Haber

Yapay Zekâ, Otomotiv Üretiminde 2030’a Kadar Yüzde 30 Verimlilik Artışı Getirecek

Sektörün öncü markaları, yeni modelleri yalnızca 24 ayda piyasaya sunmayı hedefliyor. Otomotiv markaları, tasarım ve müşteri deneyimine odaklanırken sermaye yoğun üretimi stratejik iş ortaklarına devretmeye hazırlanıyor. Bain & Company’nin otomotiv sektörüne yönelik son analizine göre, dijital teknolojiler ve yapay zekâ, otomotiv sektörünün ekonomik yapısını kökten değiştirmeye hazırlanıyor. “Teknoloji Otomotiv Ekonomisini Radikal Şekilde Yeniden Şekillendiriyor” başlıklı rapor, Kuzey Amerika ve Avrupa’dan 300 otomotiv yöneticisiyle gerçekleştirilen bir anketin bulgularını paylaşıyor. Katılımcıların büyük çoğunluğu, yeni teknolojilerin önümüzdeki üç yıl içinde yüzde 10’un üzerinde, 2030’a kadar ise yüzde 30’a varan ek verimlilik kazançları sağlayacağına inanıyor. Bu durum, ürün geliştirme döngülerini hızlandırma, maliyetleri düşürme ve rekabet güçlerini artırma yönünde adım atan ABD’li otomotiv üreticileri ve tedarikçileri için kritik bir fırsata işaret ediyor. Bain & Company Türkiye Ortaklarından Armando Guastella, konu ile ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “Otomotiv üreticileri ve tedarikçileri, dijital iş birliğini, otomasyonu ve yapay zekâyı operasyonlarının her aşamasına entegre ederek öne geçme fırsatına sahipler. Araştırmamız, sektör liderlerinin kısa vadede maliyet tasarrufu ve pazara daha hızlı çıkış konusunda özellikle iyimser olduklarını gösteriyor. Bugün kararlı bir şekilde hareket eden şirketler, küresel rekabette yeni bir standart yakalayabilirler. Kazananlar, en gelişmiş araçlara ya da en büyük bütçelere sahip olanlar değil; teknolojiyi ölçekli biçimde entegre eden, gerçek sorunları çözen ve rakiplerinden daha hızlı hareket eden şirketler olacak.” Yapay Zekâ araç tasarımına ve üretimine yön verecek Sektördeki en büyük atılımlardan biri, daha hızlı ve daha akıllı ürün geliştirme süreçleri olacak. Otomotiv üreticileri (OEM) ile tedarikçiler arasındaki dijital iş birliği, araç geliştirme sürelerini şimdiden yüzde 40’tan fazla kısaltmış durumda. Lider şirketler artık sadece 24 ayda yeni modelleri piyasaya sunmayı hedefliyor. Ortak dijital platformlarda eşzamanlı çalışan ekipler, erken aşamalarda daha fazla deneme yapabiliyor, daha hızlı karar alabiliyor ve böylece karmaşıklığı ile maliyetleri azaltırken değişen talep ve düzenlemelere daha esnek şekilde yanıt verebiliyor. Bu dönüşümün merkezinde ise yapay zekâ yer alıyor. Katılımcıların yüzde 80’i, önümüzdeki on yıl içinde yapay zekânın araç konseptlerini tasarlayıp optimize edeceğine inanıyor. Benzer şekilde, yüzde 80’den fazlası yapay zekâ tabanlı simülasyonların üretim planlarını gerçek zamanlı olarak yeniden yapılandıracağını düşünüyor. Katılımcıların üçte ikisinden fazlası ise, insansı robotların üretimde aktif rol alacağını ve 24 saat kesintisiz şekilde, minimum insan müdahalesiyle çalışan tesislerin gelecekte standart hale geleceğini öngörüyor. Otomotiv üretimi dış kaynaklara devredilecek Ayrıca katılımcıların yüzde 80’den fazlası, fabrikasız üretim modeline geçişin 2035 yılına kadar gerçekleşmesini bekliyor. Bu modelde—tıpkı Apple’ın iPhone üretiminde Foxconn ile yürüttüğü iş birliğinde olduğu gibi—otomotiv markaları ürünün tasarımına, müşteri deneyimine ve marka yönetimine odaklanırken, sermaye yoğun üretim süreçlerini dış kaynaklara devredecek. Bununla birlikte ileri teknolojilerin benimsenmesiyle elde edilecek büyük tasarrufların önündeki en büyük engel zihniyet dönüşümü olarak öne çıkıyor. ABD’li yöneticiler kararlı adımlar atıyor olsa da, birçok şirket hâlâ kısa vadeli kazanımlara odaklanıyor. Bir diğer temel engel ise veri kalitesi. Birçok şirket bulut altyapısına ve uç bilişim çözümlerine yatırım yapmış olsa da, sistemler hâlâ parçalı, tanımlar tutarsız ve platformlar eski iş modellerine göre tasarlanmış durumda. Bu da büyük çaplı verimlilik potansiyellerinin hala değerlendirilmemesine neden oluyor. Bain analizine göre başarıya giden yol dört temel ilkeye dayanıyor: Sadece araçlar veya sistemler geliştirmeye odaklanmak yerine, gerçek operasyonel problemleri çözmeye odaklanılmasıÖlçeklenebilir ve yüksek etkili kullanım senaryolarının önceliklendirilmesiDijital araçları destekleyecek temiz ve tutarlı bir veri temelinin oluşturulmasıKalıcı değişimin kurumsallaştırılması için çalışma modellerinin ve teşvik mekanizmalarının dönüştürülmesi Otomotiv sektörü uzun süredir maliyet baskısı altında faaliyet gösteriyor; ancak yapay zekâ ve dijital teknolojiler artık yalnızca marjinal iyileştirmeler değil, verimlilikte sıçrama niteliğinde bir artış vadediyor.

Kaspersky, Otomotiv Yazılım Geliştirme Süreci için ISO Sertifikası Aldı Haber

Kaspersky, Otomotiv Yazılım Geliştirme Süreci için ISO Sertifikası Aldı

“ISO 26262 – Karayolu Araçları: Fonksiyonel Güvenlik” standardı, seri üretim yolcu araçlarında kullanılan elektrikli ve/veya elektronik sistemlerin güvenliğini sağlamak amacıyla geliştirilen uluslararası bir çerçevedir. Bu standart, karmaşık teknik sistemlerde oluşabilecek olası arıza veya hatalardan kaynaklanan riskleri sistematik olarak azaltarak hem insan hayatını hem de mülkiyeti korumayı hedefliyor. Bu sertifikasyonla birlikte Kaspersky, Kaspersky Automotive Secure Gateway gibi otomotiv sektörüne yönelik çözümler geliştirmenin yanı sıra, fonksiyonel güvenlik standartlarına sıkı biçimde uyum gerektiren ulaşım ve endüstriyel alanlarda da faaliyet gösterebilecek konuma geldi. Şirket, böylece ISO 26262 kapsamında tanımlanan dört güvenlik düzeyinden biri olan ASIL B gerekliliklerine tam uyum sağlayan yazılım ürünlerini resmi olarak sunma yetkinliğine kavuştu. Bu başarı, otomotiv üreticileri ve sistem entegratörleriyle yeni stratejik iş birliklerinin önünü açıyor. KasperskyOS Automotive Development Baş Güvenlik Analisti Tatiana Golubeva konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “ISO 26262 sertifikasını almak bizim için önemli bir dönüm noktası. Bu belge, fonksiyonel güvenlikte uluslararası standartlara tam uyumumuzu ve kalite ile güvenilirliğe olan bağlılığımızı teyit ediyor. İş ortaklarımız açısından bu, çözümlerimizin yalnızca kapsamlı siber güvenlik koruması sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda insan hayatını etkileyen kritik sistemlerin güvenliğini de garanti ettiğini gösteriyor. Geliştirme süreçlerimizin olgunluk düzeyini ortaya koyarak, otomotiv sektörü ve ilişkili alanlarda yenilikçi projelere kapı aralıyoruz.” KasperskyOS’un ve “Cyber Immune” yaklaşımının hikâyesi 2002 yılında başladı ve bu ay 23. yıl dönümü kutlanıyor. “Kırılamaz bir sistem” geliştirme fikriyle yola çıkan Kaspersky, yıllar içinde KasperskyOS’u — en yüksek güvenlik, güvenilirlik ve siber saldırılara karşı dayanıklılık sunmak üzere tasarlanmış mikro çekirdek tabanlı bir işletim sistemini — geliştirdi. Bu dönüm noktasını kutlayan Kaspersky, en sofistike ve öngörülemeyen tehditlere karşı kendini savunabilen, doğası gereği dayanıklı BT sistemleri geliştirerek “Cyber Immune” bir geleceğin şekillenmesine katkı sunma kararlılığını yineliyor.

İzmir'de MOTTA Motorlu Taşıtlar Fuarı Kapılarını Açtı Haber

İzmir'de MOTTA Motorlu Taşıtlar Fuarı Kapılarını Açtı

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Orion Fuarcılık tarafından düzenlenen MOTTA - Motorlu Taşıtlar Fuarı, Fuar İzmir’de açıldı. Açılış törenine, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Zafer Levent Yıldır, otomotiv sektörünün paydaşlarının yanı sıra oda, dernek, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve sektör profesyonelleri katıldı. Fuar yeni araç tanıtımlarının yapıldığı, test sürüşlerinin gerçekleştiği ve sektörün geleceğini şekillendirecek iş birliklerinin kurulduğu dinamik bir platform olacak. “Kaçırılmaması gereken bir fuar” Açılış töreninde konuşan Dr. Zafer Levent Yıldır, fuarın, teknoloji, yenilik ve sürdürülebilir mobiliteyi bir araya getirdiğini ifade ederek, “Kaçırılmaması gereken bir fuar. Fuarda hibrit ve elektrikli araçlar öne çıkıyor. Kentte yaklaşık iki milyon araç bulunuyor ancak elektrikli araç oranı az. Sürdürülebilirlik açısından ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Sera gazı salımlarında sanayi sektöründen sonra yüzde 23 ile ulaşımdan kaynaklı salımlar yer alıyor. Halkımızın yeni teknolojilerden ve çevre dostu araçlardan haberdar olması, dönüşüm için çok önemli” diye konuştu. “Sektöre katkı sağlamalıyız” Bu fuarın etki ölçeği sebebiyle diğer fuarlardan ayrıldığını vurgulayan Yıldır, “Ev sahipliği yaptığımız her fuar kıymetli, her fuar kentimiz ve ülkemiz için değer yaratıyor. Ancak bu fuar biraz daha farklı. Çünkü otomotiv sektörünün, ihracatın amiral gemisi, lokomotif gücü olma konusunda tartışmasız liderliği var uzun yıllardır. Son 19 yılın 18’inde ihracat şampiyonu. Bu yıl 39,2 milyar dolara, 2026’da 43,7 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Ticari hacmi bu kadar büyük bir sektöre, ihracatta başı çeken kentlerden biri olarak katkı sağlamamız gerekiyor” dedi. “Üçüncü büyük ihracat kenti İzmir’de fuarların payı büyük” İzmir’in 2025 Ocak–Eylül döneminde yaklaşık 18 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin üçüncü büyük ihracat kenti olduğunu hatırlatan Yıldır, fuarların bu başarıda önemli payı bulunduğunu söyledi. Yıl boyunca Fuar İzmir ve Kültürpark’ta düzenlenen fuarlarda; 4 bini aşkın katılımcı ve 2 milyondan fazla ziyaretçiyi ağırladıklarını belirten Yıldır, “Bu fuar ve etkinlikler, turizmden ulaşıma, yeme-içmeden konaklamaya birçok sektörde ekonomik canlılık yarattı. 2026’da da 30’un üzerinde fuar ve etkinlik düzenleyerek bu ivmeyi sürdüreceğiz. İzmir, fuarcılığın Türkiye’deki öncü kenti. Atatürk’ün ‘Bu şehirde fuarlar kurun, sergiler açın’ talimatıyla başlayan bu gelenek, bugün de aynı vizyonla devam ediyor. Güçlü altyapımız, yeni ulaşım hatlarımız ve sürdürülebilir planlama anlayışımızla İzmir’i fuarcılığın başkenti yapmaya kararlıyız” diye konuştu. Özpoyraz: Her fuar şehre yapılan bir yatırım Fuarın, İzmir’in otomotiv alanındaki potansiyelini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten İzmir Ticaret Odası Meclis Başkanı Selami Özpoyraz, “İzmir Ticaret Odası olarak kentimizde düzenlenen her fuarı bu şehre yapılan bir yatırım olarak görüyoruz. Otomotiv sektörü yalnızca araç satışından ibaret değil; gövdeden elektroniğe, yedek parçadan lojistiğe kadar uzanan geniş bir ekosisteme sahip ve bu yapı istihdama da olumlu katkı sağlıyor. Ülkemizde sektör artık sadece araç değil, yazılım, elektronik ve servis modeliyle de üretilebilen bir yapıya dönüştü. Elektrikli ve hibrit araçlara geçiş, akıllı sistemlerin yaygınlaşması ve dijital dönüşüm artık sektörün vazgeçilmez unsurları haline geldi” dedi. Yüksel: Fuar İzmir’i otomotivde güçlü bir aktör haline getiriyor MOTTA Motorlu Taşıtlar Fuarı’nın, yeniliğin, teknolojinin ve tutkunun buluştuğu bir fuar olduğunu ve İzmir’de düzenlenmesinden mutluluk duyduğunu ifade eden Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Arda Yüksel de, “Dünya devi Honda, Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’nde 90 dönümlük alanda motosiklet üretimine başlayacak, bölgede yeni yatırımlar var ve bu İzmir’in sektördeki üretim gücünü daha da artıracak. Bu tür fuarlar, sektörün yenilikçi yönünü destekleyerek küresel iş birliklerini güçlendirmekte ve İzmir’i otomotivde güçlü bir aktör haline getirmektedir” diye konuştu. Tan: Bu fuarı düzenlemekten mutluluk duyuyoruz Orion Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkan Vekili Burak Tan da 40. yıllarını kutladıklarını, AgroExpo gibi bu yıl 21.’sini açacakları köklü fuarlar gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, otomotiv sektörüne ivme kazandıracağına inandıkları MOTTA Motorlu Taşıtlar Fuarı’nı düzenlemekten mutluluk duyduklarını dile getirdi.

TÜVTÜRK ve Nişantaşı Üniversitesi Nitelikli İnsan Kaynağı İçin Güçlerini Birleştiriyor Haber

TÜVTÜRK ve Nişantaşı Üniversitesi Nitelikli İnsan Kaynağı İçin Güçlerini Birleştiriyor

TÜVTÜRK, otomotiv sektöründe nitelikli insan kaynağının geliştirilmesi hedefiyle Nişantaşı Üniversitesi ile stratejik bir protokol imzaladı. Nişantaşı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Komsuoğlu Çıtıpıtıoğlu, TÜVTÜRK Genel Müdürü Koray Özcan ve Genel Müdür Vekili Melis Avalin Korkmaz’ın katılımıyla gerçekleştirilen imza töreni, üniversite-sanayi iş birliğinin örnek bir modeli olarak hayata geçirildi. Bu adım, sektöre yeni yetenekler kazandırmanın yanı sıra gençlerin kariyer yolculuğuna da somut katkılar sağlamayı amaçlıyor. Eğitimle sektörü birleştiren stratejik vizyon TÜVTÜRK, otomotiv sektöründe dijitalleşme, yeni teknolojiler ve hizmet kalitesi standartlarının hızla geliştiği bir dönemde, bu dönüşümü destekleyecek nitelikli insan kaynağını yetiştirmeyi stratejik bir öncelik olarak konumlandırıyor. Şirket bu doğrultuda, teknik eğitimle sektörü daha yakın bir zeminde buluşturacak iş birliklerine ağırlık veriyor. Nişantaşı Üniversitesi ile atılan bu adım, TÜVTÜRK’ün eğitim ekosistemini üniversitelerle entegre ederek istihdam odaklı bir model oluşturma vizyonunun ilk örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Öğrencilere fırsatlar yaratacak İş birliği kapsamında Nişantaşı Üniversitesi Otomotiv Teknolojisi Programı öğrencileri, eğitim süreçlerinin bir bölümünü doğrudan sahada ve uygulamalı eğitimden faydalanarak geçirecek. Öğrenciler, TÜVTÜRK tesislerinde araç muayene süreçlerini yakından gözlemleyecek; teknik donanım kullanımı, muayene standartları, iş güvenliği ve müşteri deneyimi gibi konularda uzmanlaşacak. Eğitimler, TÜVTÜRK Akademi tarafından geliştirilen özel eğitim modülleri üzerinden yürütülecek ve amir yardımcılığı eğitimlerine denk seviyede içeriklerden oluşacak. Protokol sayesinde öğrenciler, TÜVTÜRK’ün bilgi birikimi ve teknik altyapısından yararlanarak mesleki gelişim, uygulamalı eğitim, staj ve mezuniyet sonrası istihdam olanaklarına erişebilecek. TÜVTÜRK’ten sektöre nitelikli insan kaynağı desteği TÜVTÜRK, bu proje kapsamında yalnızca tesislerini açmakla kalmayacak; gençlerin sektöre donanımlı bir şekilde katılımını destekleyecek kapsamlı bir eğitim modeli geliştirecek. Öğrencilerin uygulamalı eğitim süreçleri TÜVTÜRK araç muayene istasyonlarında yürütülecek; teknik becerilerini geliştirmeye yönelik atölye çalışmaları, proje temelli uygulamalar ve Ar-Ge faaliyetlerine katılım olanakları sağlanacak. TÜVTÜRK Akademi tarafından düzenlenecek teknik seminerler ve özel eğitim modülleri sayesinde öğrenciler, sektörün ihtiyaç duyduğu temel yetkinliklerle mezun olma şansına sahip olacak. Bu yaklaşım, mezunların hem teknik becerileri hem de operasyonel süreçlere hâkimiyetleriyle istihdam kabiliyetlerini önemli ölçüde artıracak. Akademi ve saha arasında güçlü bir köprü Nişantaşı Üniversitesi, otomotiv teknolojisi programını TÜVTÜRK’ün operasyonel ihtiyaçları ve sektördeki güncel teknolojik gelişmeler doğrultusunda revize edecek. Öğrencilerin dönem içi uygulama dersleri TÜVTÜRK araç muayene istasyonlarında gerçekleştirilecek; böylece teorik bilgi, gerçek iş süreçleriyle entegre bir biçimde aktarılacak. “Eğitimden sektöre güçlü köprü” vizyonu “Eğitimden sektöre güçlü köprü” vizyonuyla hayata geçen bu iş birliği; öğrencilerin TÜVTÜRK’ün teknik altyapısı ve bilgi birikiminden yararlanmasını, mezunların istihdam kabiliyetinin artmasını hedefliyor. Protokol kapsamında staj olanaklarının yanı sıra işbaşı eğitim, proje temelli uygulama, Ar-Ge katılımı ve seminerlerle öğrencilerin sahaya hazır, güncel teknolojilere hâkim bireyler olarak mezun olmaları sağlanacak. İş birliği TÜVTÜRK’ün uzun vadeli stratejisinin önemli bir parçası olarak konumlanıyor. Şirket, otomotiv sektörünün, teknolojiyle birlikte hızla dönüşmesinden hareketle, bu dönüşümün merkezinde yer alan nitelikli insan kaynağına yatırım yapmayı stratejik bir öncelik olarak görüyor. TÜVTÜRK, yalnızca hizmet alanlarında değil, sektöre katkı sağlayacak eğitim modellerinde de sorumluluk üstleniyor. Nişantaşı Üniversitesi ile gerçekleştirilen bu iş birliği gençlerin mesleki gelişimini destekleyerek sektörün geleceğini güçlendirmeyi hedefliyor. Nişantaşı Üniversitesi ise eğitim ve sektör arasında kurulan bu tür köprülerin, öğrencilerin teorik bilgilerin sahada uygulamaya dönüştürmelerine ve mezuniyet sonrası güçlü bir kariyer yoluna adım atmalarına imkan tanıması açısından büyük önem veriyor. TÜVTÜRK ile yapılan iş birliği, öğrencilere hem bilgi hem de pratik deneyim kazandırarak otomotiv sektörüne nitelikli insan kaynağı kazandırmada etkili olacak. TÜVTÜRK ve Nişantaşı Üniversitesi arasında imzalanan bu protokol, eğitimle otomotiv sektörü arasında güçlü bir bağ kurarak gençlere yeni fırsatlar yaratmayı, sektöre nitelikli insan kaynağı kazandırmayı ve ülke çapında sürdürülebilir bir istihdam ekosistemi oluşturmayı hedefliyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

DP World, Jebel Ali Limanı'nı Dev Ro-Ro Yatırımıyla Otomotiv Ticaretinin Merkezi Haline Getiriyor! Haber

DP World, Jebel Ali Limanı'nı Dev Ro-Ro Yatırımıyla Otomotiv Ticaretinin Merkezi Haline Getiriyor!

Küresel lojistik devi DP World, Dubai'deki amiral gemisi Jebel Ali Limanı'nda, Ro-Ro (Roll-on/Roll-off) altyapısında kapsamlı bir modernizasyon çalışmasını tamamladığını duyurdu. Bu stratejik hamle, özellikle büyüyen otomotiv sektörünün değişen ihtiyaçlarını karşılamayı ve Jebel Ali'yi Orta Doğu'nun en büyük araç ticaret merkezlerinden biri olarak konumlandırmayı hedefliyor. DP World GCC CEO'su Abdulla Bin Damithan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ticaret sürekli gelişiyor ve bizim işimiz de bu değişimin önünde kalmaktır. Jebel Ali Limanı'ndaki Ro-Ro altyapımızı, yükselen Asya ithalatı, artan yeniden ihracat akışları ve giderek karmaşıklaşan kargo yapısı gibi sektörün değişen ihtiyaçlarını karşılamak üzere tamamladık" dedi. Yeni Altyapı ile Dev Kapasite Yapılan yatırımın ardından Jebel Ali Limanı, otomotiv üreticileri, distribütörler ve lojistik sağlayıcılarına daha iyi hizmet verebilecek yeni kapasitelere ulaştı. Limanın Ro-Ro operasyonlarına yönelik yeni özellikleri şunlar: Aynı anda üç adet Ro-Ro gemisini ağırlayabilen 800 metre uzunluğunda rıhtım. Araç depolama kapasitesini toplam 75.000 CEU'ye (Araba Eşdeğer Birimi) çıkaran 241.548 metrekarelik devasa bir saha. Bin Damithan, bu kapasite artışının gelecekteki büyümeyi yönetme kabiliyetlerini güçlendireceğini vurguladı. Büyüme Rakamları Yatırımı Doğruluyor Jebel Ali Limanı, Ro-Ro sektöründeki canlılığı şimdiden deneyimliyor. 2025 yılının ilk 6 ayında Ro-Ro hacimlerinin bir önceki yıla göre %28 oranında artış gösterdiğini belirten Bin Damithan, bu yeni genişleme ile daha fazla büyümenin önünün açılacağını ifade etti. Bu rakamlar, yatırımın pazar dinamiklerine doğru bir yanıt olduğunu kanıtlıyor. Açıklamanın sonunda küresel tedarik zincirlerinin değiştiğini vurgulayan Bin Damithan, Dubai'nin bir ticaret merkezi olarak rolünün sürekli inovasyona bağlı olduğunu ve bu gelişimi desteklemeye kararlı olduklarını belirtti.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.