Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Özel Sektör

Kapsül Haber Ajansı - Özel Sektör haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Özel Sektör haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Telekomünikasyon Sektöründe Yenilikçi Adımlar Atılıyor Haber

Telekomünikasyon Sektöründe Yenilikçi Adımlar Atılıyor

Genel Kurul, sektörün mevcut durumu ve geleceğine dair önemli tartışmaların ardından tamamlandı. Başkanlığa seçilen Halil Nadir TEBERCİ, derneğin sektörün gelişimi ve Türkiye ekonomisinin altyapısının güçlenmesi konusundaki kararlılığını bir kez daha vurguladı. TEBERCİ, “Serbestleşme ve rekabetin sağlanmadığı bir ortamda, yurttaşlarımıza en iyi hizmeti sunmak mümkün değildir. Bu yeni dönemde, kamu ve özel sektör iş birliklerini artırarak, teknoloji ve dijital dönüşüm konularında yenilikçi projelere odaklanacağız” dedi. Yeni Yönetim Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Yönetim Kurulu Üyeleri: Halil Nadir TEBERCİ (Başkan) – TTM TELEKOM Mehmet Fahri CAN (Başkan Vekili) - İŞNET Ceren OKUTAN (Sayman) – VOIP TELEKOM Okan METİNER- TURKNET Mehmet Ali AKARCA – KOÇSİSTEM Yedek Yönetim Kurulu Üyeleri: Uğur EREN- VİVANET Onur ZORLU – ATLANTİS TELEKOM Ezgi AYATA- MILLENICOM İsmail ÖZEREN – RADORE Bülent ŞEN – DE-CIX Denetleme Kurulu Üyeleri: Sevil ÇİLOĞLU (Denetleme Kurulu Başkanı) – ESER TELEKOM Murat Raci AKSAKAL- NETSPEED Aydın İPEKİŞLEYEN – TTM TELEKOM Yedek Denetleme Kurulu Üyeleri: Emre Kopmaz – NOVA TELEKOM Sinan Öztimur- İSTTELKOM Mehmet Ali Koşar- DSMART TELKODER, Türkiye’nin dijitalleşme sürecinde öncülük etmeyi ve sektörel sorunlara çözüm bulmayı hedefliyor. Özellikle, fiber altyapısının yaygınlaştırılması, rekabetin sağlanması ve sektörün büyütülmesi bu dönemde izlenecek temel stratejiler arasında. Ayrıca dernek, yatırımların önündeki engellerin kaldırılması, tüketicilere daha çeşitli ve iyi hizmetler sunulması konularında da çalışmalarını sürdürecektir. Yeni yönetimin önceliği, sektörün dinamiklerini güçlendirerek, rekabeti desteklemek ve üyelerinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak olacaktır. TELKODER, sektördeki gelişim sürecine katkıda bulunmaya ve rekabeti geliştirme odaklı politikalar geliştirmeye devam edecektir.

UNICEF, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Rönesans Holding’den Eğitimde Güç Birliği Haber

UNICEF, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Rönesans Holding’den Eğitimde Güç Birliği

UNICEF, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Rönesans Holding, Türkiye’de gençlerin eğitim yolculuğu ile istihdama geçişleri arasındaki köprüyü güçlendirerek, onların geleceğini şekillendirme yolunda önemli bir adım attı. Rönesans Holding, UNICEF Türkiye’nin eğitimden istihdama geçiş sürecini destekleme misyonu kapsamında, gençleri iş gücü piyasasıyla uyumlu becerilerle donatmayı ve mezuniyet sonrası gençlerin istihdam edilebilirliklerini artırmayı amaçladığı programın önemli bir ortağı oldu. Bu iş birliği çerçevesinde Rönesans, Gaziantep Şehir Hastanesi’nin kapılarını açarak öğrencilere iş başında eğitim imkânı sunuyor. Ayrıca öğretmenler, usta öğreticiler ve rehber öğretmenler için kapasite geliştirme fırsatları sağlanmasını destekleyerek, öğrenciler için güvenli ve destekleyici eğitim ortamlarının oluşturulmasına katkıda bulunuyor. Program kapsamında, Gaziantep Şehir Hastanesi’nde yazılım geliştirme, yiyecek ve içecek hizmetleri, endüstriyel bakım ve onarım, tesisat ve enerji sistemleri ile endüstriyel otomasyon teknolojileri gibi alanlarda 120 öğrenciye mesleki eğitim fırsatı sunulacak. Böylece öğrenciler, eğitim alanlarındaki güncel uygulamaları, ileri teknoloji ile öğrendikleri bir deneyimle mesleklerine hazırlanacak. Aynı zamanda koordinatör ve rehber öğretmenler ile usta öğreticilerin teknik kapasiteleri güçlendirilecek; öğretim programları sektör ihtiyaçlarına uygun şekilde güncellenecek. Bu sayede gençlerin mezuniyet sonrası istihdam edilebilirliklerinin artarken, sağlık sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesine katkı sağlanmış olacak. İş birliğinin dikkat çeken yönlerinden biri olarak da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) paydaş olarak sürece sağladığı katkı gösteriliyor. Bankanın Rönesans Holding ile tesis ettiği sürdürülebilirlik bağlantılı finansman çerçevesi, programın, gençlerin beceri gelişimi ve istihdam edilebilirliğinin artırılmasına yönelik hedeflerle hizalanmasında katalizör etkisi yaratıyor. GENÇLER İÇİN İŞ DÜNYASINA GÜÇLÜ GEÇİŞ İMKANI Bu özel iş birliği hakkında konuşan UNICEF Türkiye Temsilcisi Paolo Marchi şunları söyledi: “UNICEF olarak, her gencin ihtiyaç duyduğu bilgi, beceri ve yetkinlikleri kazanarak potansiyelini en üst düzeye çıkarmasını desteklemek istiyoruz. Bu beceriler aynı zamanda iş gücü piyasasıyla uyumlu olmalı. Bu ortaklık iki önemli şeyi bir arada gerçekleştiriyor: Millî Eğitim Bakanlığı’nın kaliteli ve kapsayıcı mesleki ve teknik eğitim sağlamasına destek olmak ve Rönesans Holding gibi özel sektör ortaklarının uzmanlığından yararlanarak gençlere yenilikler ve fırsatlar sunmak. En önemlisi, bu iş birliği doğrudan hedeflenen öğrencilerin ötesinde sistemi de güçlendirmektedir. Mesleki ve teknik eğitim müfredatının güncellenmesi, iş sağlığı ve beceri eğitimi standartlarının iyileştirilmesi ve öğretmen kapasitesinin artırılması, Türkiye genelinde çok daha fazla sayıda mesleki ve teknik eğitim öğrencisine fayda sağlayacaktır. Böylece kaliteli, ihtiyaca ve geleceğe yönelik becerilerin istisna değil, standart hâline gelmesine katkıda bulunacaktır.” EBRD Türkiye ve Kafkaslar Yönetici Direktörü Elisabetta Falcetti ise, “Çeşitliliği teşvik eden, beceri geliştirme yoluyla rekabet gücünü artıran ve sektörlerin daha sağlam temeller oluşturmasına yardımcı olan bu çok yönlü girişime katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz. Fırsat eşitsizliği büyümeyi sınırlar; bu nedenle EBRD, tüm faaliyet bölgelerinde fırsat eşitliğini desteklemeye kararlıdır. Eşitlik ve toplumsal cinsiyet kapsayıcılığına yönelik stratejilerimiz doğrultusunda, özel sektör ortaklarımızla birlikte kapsayıcı işgüçlerinin potansiyelini açığa çıkarmak için çalışıyoruz. Bu girişimin sağlık sektöründe kritik bir insan kaynağı sorununu ele alacağına inanıyorum. Başarısının diğer sektörlere de taşınmasını dört gözle bekliyoruz” diye konuştu. MESLEKİ EĞİTİMDE ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIM Rönesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı İpek Ilıcak Kayaalp, bugüne kadar Rönesans Eğitim Vakfı aracılığıyla 14 binden fazla gence burs verdiklerini, Pusula Programı ile 1900 yeni mezun gence kariyer fırsatı sunduklarını, fen ve teknik meslek liseleri kurduklarını ve farklı projelerle 390 binden fazla çocuğun eğitimine katkı sağladıklarını hatırlattı. Nitelikli eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği için yürüttükleri projeleri daha da güçlendirmek için çalıştıklarını ifade eden Ilıcak Kayaalp, MEB ve UNICEF ile öncelikli alanı mesleki eğitim olan projeyi hayata geçirerek, çok önemli bir adım daha attıklarını söyledi. İpek Ilıcak Kayaalp, “Rönesans olarak, bu proje kapsamında Gaziantep Şehir Hastanesi’nde en modern ve yeni cihazlarla donatılmış bir ortamda, usta öğreticilerin rehberliğinde 120 öğrencinin mesleklerine hazırlanmasını sağlıyoruz. Öğrencilerimiz, program kapsamında haftada dört gün hastanemizde eğitim alacak. Bu proje, ‘Yalnızca bir eğitim uygulaması değil; özel sektör, uluslararası kuruluşlar ve kamu iş birliğinin Türkiye’deki öncü, dünyada ise örnek gösterilebilecek bir modeli’… Özel sektör üretim ve tecrübeyi koyuyor, kamu düzenleyici rolünü üstleniyor, UNICEF ise toplumsal fayda perspektifini sağlıyor. Bu üç gücün birleşimi, tek başına yapılamayacak etkileri ortaya çıkarıyor. Önceliğimiz, gençlere umut, fırsat ve güven dolu bir gelecek sunmak. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz bu gençlerin, çağın gerekliliklerine uyum sağlayan, sorgulayan ve üreten bireyler olarak yetişmeleri için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi. İpek Ilıcak Kayaalp, mesleki eğitim konusundaki söz konusu iş birliğini faaliyet gösterdikleri farklı alanlarda genişletmek için UNICEF ile görüşmelerinin devam ettiğini de sözlerine ekledi.

Bilim Dünyası Kuantum Yılı’nda Koç Üniversitesi’nde Buluştu  Haber

Bilim Dünyası Kuantum Yılı’nda Koç Üniversitesi’nde Buluştu 

Kuantum dünyasının önde gelen araştırmacılarını, dünya çapında çok değerli akademisyenleri, kamu ve özel sektör temsilcilerini ve öğrencileri bir araya getiren zirve, kuantum bilimi ve teknolojilerinin geleceğine dair uluslararası bir buluşma noktası oldu. Açılış konuşmasında Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti: “Koç Üniversitesi olarak kuantum bilimini yalnızca bir araştırma alanı değil, ‘fiziğin dili ile mümkün olanın sınırları’ arasında bir köprü olarak görüyoruz. Uluslararası Kuantum Yılı’nda düzenlenen bu zirve, üniversitemizin bilginin sınırlarını zorlayan, disiplinlerarası ve küresel ölçekte etkili araştırmalar konusunda kararlılığını yansıtıyor. Amacımız, Türkiye’yi kuantum biliminde bölgesel bir lider, Koç Üniversitesi’ni ise bu alanda ulusal bir merkez haline getirmek” dedi. UNESCO’nun 2025’i “Dünya Kuantum Bilimi ve Kuantum Teknolojileri Yılı” ilan etmesi kapsamında düzenlenen Kuantum Teknolojileri ve İnovasyonun Geleceği Zirvesi, 6 Kasım 2025 tarihinde Koç Üniversitesi’nin Rumelifeneri Kampüsü’nde düzenlendi. Etkinlik bilim, teknoloji ve inovasyonun geleceğini şekillendiren uluslararası bir platform olarak büyük ilgi gördü. Zirve, kuantum dünyasının önde gelen araştırmacıları, dünya çapında çok değerli akademisyenler, kamu ve özel sektör temsilcilerinin katılımıyla kuantum bilimi ve teknolojilerinin toplumsal ve ekonomik dönüşümdeki rolünü çok yönlü biçimde ele aldı. Katılımcılar, kuantum hesaplama, iletişim, sensör teknolojileri, veri güvenliği ve yapay zekâ gibi alanlardaki son gelişmeleri tartıştı. Prof. Dr. Metin Sitti: “Kuantum teknolojileri düşünme biçimimizi dönüştürüyor” Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Sitti, açılış konuşmasında kuantum alanının geleceğe yön veren stratejik bir kırılma noktası olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Bilim insanlığın en birleştirici dili; farklı disiplinleri, kurumları ve kültürleri ortak bir merak etrafında buluşturuyor. Kuantum bilimi de bu birliğin en güçlü örneklerinden biri; mühendisliği, fiziği ve teknolojiyi aynı potada eritiyor. Bu zirve, hayal gücüyle doğruluğun, keşifle iş birliğinin kesiştiği bir dönemin kapılarını aralıyor” dedi. Kuantum Yılı’nın küresel ayağı Türkiye’de UNESCO’nun küresel ölçekte yürüttüğü “Dünya Kuantum Bilimi ve Kuantum Teknolojileri Yılı” girişimi, bilimsel farkındalığı artırmayı ve kuantum teknolojilerinin disiplinlerarası etkisini görünür kılmayı amaçlıyor. Koç Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen zirve, girişimin Türkiye ayağı olarak bilimsel iletişim, uluslararası iş birliği ve inovasyon kültürü açısından önemli bir adım oluşturdu. Zirve kapsamında yapılan oturumlarda, kuantum teknolojilerinin sadece bilimsel değil, ekonomik ve stratejik boyutları da ele alındı. Katılımcılar, enerji verimliliğinden ilaç geliştirmeye, veri güvenliğinden yapay zekâya kadar birçok alanda kuantum tabanlı çözümlerin geleceğe etkisini değerlendirdi. Koç Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Dr. Özgür Müstecaplıoğlu, Koç Üniversitesi’nin kuantum araştırmalarındaki vizyonunu anlattığı konuşmasında, üniversitenin temel bilimlerden mühendisliğe uzanan disiplinlerarası birikiminin Türkiye’nin kuantum teknolojileri ekosistemine yön verecek bir merkez oluşturduğunu vurguladı. “Kuantum biliminde yalnızca teknoloji üretmiyor, aynı zamanda bu teknolojilerin insanlığa fayda sağlayacak etik ve toplumsal yönlerini de tartışıyoruz” dedi. Max Planck Işık Bilimi Enstitüsü Direktör Emeritus’u ve Ottawa Üniversitesi Fizik Bölümü fahri profesörü Gerd Leuchs, kuantum optiğinin geleceğini ele aldığı sunumunda, ışığın doğası ve kuantum gürültüsünün sınırlarını zorlayan yeni ölçüm tekniklerinden söz etti. Kuantum metrolojisi ve fotonik alanındaki gelişmelerin, haberleşmeden tıbba kadar pek çok uygulamayı dönüştüreceğini belirtti. Universidad Complutense de Madrid’te ve Almanya’daki Max Planck Işık Bilimi Enstitüsü’nde görev yapan Prof. Dr. Luis L. Sánchez-Soto, kuantum metrolojisi ve sensör teknolojileri üzerine yaptığı konuşmada, kuantum ilkelerinin doğadaki en küçük değişimleri bile ölçebilme kapasitesine dikkat çekerken; Palermo Üniversitesi ve Queen’s University Belfast’ta görev yapan Prof. Dr. Mauro Paternostro, kuantum bilgi ve hesaplama sistemlerinin sınırlarını anlattığı konuşmasında, kuantum termodinamiği ve bilgi işleme alanlarındaki son gelişmelerin, klasik bilgisayarların ötesine geçen yeni bir çağ başlattığını vurguladı. 2024 Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası sahibi ve Cambridge Üniversitesi Cavendish Laboratuvarı Başkanı olan Prof. Dr. Mete Atatüre ise konuşmasında kuantum optiği ve katı hal kuantum sistemlerinde yaşanan son gelişmelerin, kuantum teknolojilerinin gerçek dünya uygulamalarına dönüşmesinde nasıl kritik bir rol oynadığını anlattı ve spin-foton etkileşimleri ve atomik ölçekteki 2D malzemelerin kuantum cihaz tasarımına sunduğu olanaklara değindi. Bilimsel etik ve özgünlük özel oturumda ele alındı Zirvenin öne çıkan bölümlerinden biri, Koç Üniversitesi’nin öncülüğünde düzenlenen “Bilimsel Yayıncılıkta Özgünlük ve Etik” başlıklı özel oturum oldu. Akademik üretimde özgünlüğün, güvenilirliğin ve etik değerlere bağlılığın öneminin vurgulandığı oturum, genç araştırmacılardan deneyimli akademisyenlere kadar geniş bir katılımcı kitlesine hitap etti. Panelde, bilimsel bilginin paylaşımı, yapay zekânın akademik yazım süreçlerindeki rolü ve yayıncılığın geleceğine dair kapsamlı bir tartışma yürütüldü. Bilimsel iş birlikleri ve yeni araştırma alanları için güçlü bir zemin Zirve, yalnızca bilimsel bilgi paylaşımının değil aynı zamanda akademi, sanayi ve kamu arasında etkileşim ve iş birliğini güçlendiren bir platform sundu. Katılımcılar, yeni araştırma alanları ve ortak projeler üzerine görüş alışverişinde bulunarak, Türkiye’nin kuantum teknolojileri alanındaki konumunu güçlendirecek adımlar için önemli temaslarda bulundu. İki gün süren yoğun programın ardından zirve, katılımcılara geleceğin bilimi ve teknolojisine dair ilham verici bir perspektif sundu. Koç Üniversitesi, bilimsel mükemmeliyet ve yenilikçi araştırma vizyonu doğrultusunda, gelecekte de bu alandaki ulusal ve uluslararası iş birliklerini desteklemeyi sürdürecek.

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın Aktifleri 190 Milyar TL’yi Aştı Haber

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası’nın Aktifleri 190 Milyar TL’yi Aştı

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası, 2025 yılının ilk dokuz ayına ait finansal sonuçlarını Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) açıkladı. Banka, 2025 yılının üçüncü çeyreğinde aktiflerini bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artırarak 190,7 milyar TL’ye yükseltti. Kredi hacmi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19 artışla 116,4 milyar TL seviyesine ulaşırken, aktif kalitesinin önemli bir göstergesi olan brüt takipteki kredilerin toplam kredilere oranı ise yüzde 0,51 düzeyinde seyretti. Bankanın ortalama özkaynak kârlılığı yüzde 34,5 seviyesinde gerçekleşirken, net kârı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 47 artışla 6,4 milyar TL’ye yükseldi. Uluslararası iş birlikleriyle Türkiye ekonomisine katkımızı sürdürüyoruz 2025 yılının üçüncü çeyreğinde uluslararası finans kuruluşlarıyla güçlü iş birliklerini sürdürdüklerini belirten Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, “Dünya Bankası, Asya Altyapı Yatırım Bankası, Çin Kalkınma Bankası, Japon Uluslararası İşbirliği Bankası ve diğer önde gelen finans kuruluşlarıyla yürüttüğümüz çalışmalar doğrultusunda ülkemize kaynak temin etmeye devam ettik. Mayıs ayında Dünya Bankası ile imzaladığımız 500 milyon ABD doları tutarında finansman anlaşmasıyla, depremlerden etkilenen 11 il ile komşu 7 ilde kayıtlı istihdamın artırılmasına yönelik önemli bir adım attık. Ağustos ve Eylül aylarında ise Asya Altyapı Yatırım Bankası ve Çin Kalkınma Bankası ile toplam 400 milyon ABD doları tutarında yeni finansman anlaşmaları gerçekleştirdik. Bu kaynaklarla ülkemizin yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve reel sektörün finansmana erişim süreçlerine katkı sağlamaya devam ediyoruz” dedi. Yatırım bankacılığı faaliyetleriyle ülkemizin yatırım ekosistemine katkı sağlıyoruz Yatırım bankacılığı faaliyetlerimiz kapsamında kamu kurumları ve özel sektör firmalarına değer kattıklarını vurgulayan Öztop, “Birleşme ve satın alma danışmanlığı hizmetlerimizle ülkemizin yatırım ekosistemine katkı sağlamaya devam ettik. Teknoloji, start-up, gıda, döngüsel ekonomi ve turizm gibi stratejik alanlarda faaliyet gösteren firmalara danışmanlık hizmeti sunarken, turizm ve sağlık tesisi projeleri ile sosyal ve ekonomik etkisi yüksek yatırımlara da finansal danışmanlık desteğimizi sürdürdük” dedi. Sermaye piyasaları alanında önde gelen kuruluşların halka arz ve sukuk ihraçlarını başarı ile gerçekleştirdiklerinin altını çizen Öztop, kurumsal yatırımcılara, kamu kurumlarına ve reel sektöre yönelik yatırım bankacılığı kapsamında ürün ve hizmetleri çeşitlendirmek ve bankanın piyasadaki öncü rolünü pekiştirmek amacıyla çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerini belirtti. Girişimcilik ekosistemine stratejik yatırımlarla destek veriyoruz Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Genel Müdürü İbrahim Öztop, girişimcilik ekosisteminin gelişimine verdikleri önemi vurgulayarak şunları söyledi: “2025 yılının dokuz aylık sürecinde Türkiye Kalkınma Fonu aracılığıyla stratejik yatırımlar gerçekleştirdik. Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla; Türkiye Kalkınma Fonu çatısı altında 39 doğrudan yatırım için 29 milyon ABD doları, 8 fon yatırımı için 27,5 milyon ABD doları ve 440 TÜBİTAK BiGG girişimi için yaklaşık 11,6 milyon ABD doları olmak üzere toplamda 68,1 milyon ABD doları kaynak aktarımı sağladık. Yılın son çeyreğinde de hem doğrudan yatırımlar hem de fon yatırımlarıyla girişimcilik ekosistemimizi desteklemeye kararlılıkla devam edeceğiz.” Sürdürülebilir kalkınma misyonumuzla çevresel ve toplumsal etkimizi derinleştiriyoruz Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda yatırımlarına devam ettiklerini belirten Öztop, “Sürdürülebilirlik temalı kredi portföyümüz toplam portföyümüzün yüzde 96’sını oluşturuyor. Temin ettiğimiz kaynakların yüzde 61’ini yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği projelerine yönlendirerek ülkemizin yeşil dönüşümüne katkı sağlıyoruz. Türkiye’deki yenilenebilir enerji yatırımlarının yaklaşık %7,3’ü Bankamız tarafından finanse edilirken, bu projeler aracılığıyla 4,2 milyon ton CO₂ emisyonunun azaltılmasına destek olduk. Bununla birlikte, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu Sürdürülebilirlik Raporumuz ve GRI standartlarına uygun olarak hazırlanan 2024 yılı Entegre Raporumuz kamuoyu ile paylaşılmış, çevresel ve sosyal etki yönetimi sistem ve performansımızı içeren Etki Prensipleri ile uyumlu ülkemizin dördüncü Etki Raporu yayımlanmıştır. Ayrıca PCAF (Partnership for Carbon Accounting Financials) üyesi olan ilk kamu bankası olarak, Kapsam 3 emisyonlarını PCAF metodolojisine göre hesaplayarak ve uluslararası standartlarda ölçümleyerek karbon yönetiminde öncülük etmeye ve finans sektörüne örnek olmaya devam ediyoruz. Tüm bu çalışmalar, sürdürülebilir kalkınma vizyonumuzu yalnızca bir hedef değil, stratejik bir sorumluluk olarak benimsediğimizin göstergesidir” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Bursa’nın 2050 Vizyonu Ortak Akılla Şekilleniyor Haber

Bursa’nın 2050 Vizyonu Ortak Akılla Şekilleniyor

Bursa Büyükşehir Belediyesi, 2050 vizyonlu ‘1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı’ çalışmaları kapsamında toplumun tüm kesimleriyle buluşmaya devam ediyor. Bölgesel Muhtarlar Çalıştayları ve Hayalimizdeki Bursa’yı Konuşuyoruz toplantılarıyla 17 ilçede herkesin kente dair görüş ve düşüncelerini dinleyen Büyükşehir Belediyesi, Çevre Düzeni Planı çalışmalarını ‘Paydaş Çalıştayı’ ile sürdürüyor. Yenilikçi proje fikirleri üretildi Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’ndeki çalıştayın üçüncü toplantısına, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik’in yanı sıra Büyükşehir Belediyesi yöneticileri, merkezi yönetim, yerel yönetim, meslek odaları, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. İkinci toplantıda, Bursa’nın güçlü ve zayıf yönleri üzerine çıkarılan veriler sentezlenip stratejik öncelikler ortaya koyulmuştu. Üçüncü toplantıda ise Bursa’nın 2050 vizyonuna ulaşmasını sağlayacak yenilikçi proje fikirleri üretildi. “Geleceğin ihtiyaçlarına çözüm olacak” Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Çevre Düzeni Planı’nın başarıya ulaşması için şehrin tüm paydaşlarının projeyi sahiplenmeleri gerektiğini dile getirdi. Planlama süreçlerinin de ortak akıl anlayışı doğrultusunda yürütüldüğünü vurgulayan Halisçelik, “Her aşamada kapsayıcı ve katılımcı anlayışı ön planda tuttuk. Yoğunlaştığımız temalar üzerine yaptığımız toplantıları da farklı çalışma grupları üzerinden yorumladık. Bu sayede farklı bakış açıları geliştirilmesini amaçladık. Üçüncü çalıştayımızda, vizyonumuz çerçevesindeki hedef ve öncelikli projeler konuşuldu. Aşamalar tamamlandığında, gelecek nesillerin ihtiyaçlarına yönelik, yaşanabilir Bursa hedefimizi sağlam temellere oturtacak bir planı oluşturmuş olacağız” dedi. Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı ve İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Nazlı Yazgan, Çevre Düzeni Planı’nın faaliyet misyonu ve gelecek hedeflerinden bahsetti. Çevre Düzeni Planı Proje Yürütücü Koordinatörü Fatih Terzi de çalışmaların başladığı günden bugüne kaydedilen ilerlemeyi aktardı, temel sentez çalışmaları ve bulgular hakkında bilgiler verdi. Konuşmaların ardından Doç. Dr. Halisçelik, çalıştay gruplarını gezerek tartışılan konular hakkında bilgi aldı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, GESDA Zirvesi’nde Haber

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, GESDA Zirvesi’nde

Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen GESDA Zirvesi’nde filantropinin geleceğine dair görüşlerini paylaştı. “Değişen Dünyada Filantropi ve Özel Sektörün Rolü” oturumunda konuşan Sabancı, çoklu krizler döneminde filantropinin rolünü, güven ve hesap verebilirliğin önemini, ayrıca sürdürülebilir toplumsal dönüşüm için iş birliği ile ilgili görüşlerini paylaştı. “Artan eşitsizliklerle mücadelede bilim ve filantropi kilit rol oynuyor” Teknolojik ilerlemelerle birlikte artan eşitsizliklere dikkat çeken Sabancı, filantropinin artık yalnızca iyilik yapmak değil, sistemleri dönüştürmek anlamına geldiğini ve bilim ile birlikte kilit rol üstlendiğini vurguladı. “İnsanlık için gerçekten zor bir dönemden geçiyoruz. Artan eşitsizlikler karşısında, GESDA gibi bir platformda sorunları birlikte tartışabilmek çok önemli, çünkü büyük problemleri tek bir kurumla veya tek bir yöntemle çözmemiz mümkün değil. Bakış açımızı ve çözüm üretme biçimlerimizi yenilememiz gerekiyor. Bunları yeniden keşfetmeli, tartışmalı, tasarlamalı ve üzerine düşünmeliyiz.” “Gerçek güven, iyi niyetin ötesine geçmekle başlar” Sabancı konuşmasında, “Güven ve meşruiyet, filantropinin temelidir. Ben buna ‘filantropinin para birimi güvendir’ diyorum. Toplumsal gelişim; güvenin inşası, şeffaflık ve net bir amaca sahip olmakla başlar. Eğitim de güvenin ve sürdürülebilir gelişmenin temelidir. Bundan 25 yıl önce kurulan Sabancı Üniversitesi, birlikte yaratma ve birlikte öğrenme kültürünün en somut örneklerinden biridir. Bugün Sabancı Üniversitesi, ülkemizin en iyi araştırma kurumlarından biridir.” dedi. “Büyük meselelerin çözümünde iş birlikleri kritik rol oynuyor” “Sabancı Vakfı olarak son 20 yıldır hibe veriyoruz” diyen Güler Sabancı, “Bu süreçte genellikle sahada ilk kez proje yürüten küçük sivil toplum kuruluşlarına destek verdik. Bugüne kadar 250’ye yakın proje destekledik. Ancak her zaman söylediğim gibi, mesele sadece maddi destek değil. Önemli olan mentorluk yapmak, yol göstermek ve ortak bir hedefe birlikte yürümektir. Başarılı olmanın yolu, öncelikle ne yapılması gerektiğiyle ilgili ortak anlayış sağlamaktan geçer. Birlikte hareket edersek etkiyi çoğaltabiliriz.” Başarı Üçgeni: Kamu, Özel Sektör ve Sivil Toplum Sabancı, büyük sorunların çözümünde kamu, özel sektör ve sivil toplumun birlikte hareket etmesinin kritik rol oynadığını vurguladı. “Buna başarı üçgeni diyoruz. Filantropi bu üçgenin önemli bir parçası. Küresel perspektifimizi koruyarak çözüm için iş birlikleri geliştirmek hayati önem taşıyor.” ifadelerini kullandı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Özel sermaye sektöründe toparlanma sinyalleri geliyor mu? Uzmanı Açıkladı Haber

Özel sermaye sektöründe toparlanma sinyalleri geliyor mu? Uzmanı Açıkladı

Bain & Company, “2025 Küresel Özel Girişim Sermayesi Raporu’nu yayınladı. Rapora göre özel sermaye (PE) piyasasında küresel ölçekte bir canlanma yaşanıyor ve işlem hacmindeki toparlanma ivme kazanıyor. Ancak ekonomik belirsizlikler ve yavaş ilerleyen fon toplama süreçleri, özel sermaye sektörünün tam anlamıyla toparlanmasını engelleyen faktörler olarak öne çıkıyor. Bain & Company’nin 16’sını yayınladığı yıllık Küresel Özel Sermaye Raporu’na göre, sektör son iki yılın sert düşüşlerini tersine çevirerek yatırım ve çıkışlarda güçlü bir geri dönüş yaptı. Rapora göre özel sermaye yatırımları ve çıkışları, 2024 yılında kayda değer bir toparlanma gösterdi. Merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmesi ve yatırımcıların yeni fırsatlar arayışı, satın alma yatırımlarının yıllık bazda yüzde 37 artarak ek satin alma işlemleri hariç 602 milyar dolara ulaşmasını sağladı. Aynı zamanda, küresel çıkışlar da yıllık bazda yüzde 34 artarak 468 milyar dolara ulaştı ve çıkış sayısı yüzde 22 artarak 1.470’e yükseldi. Bu gelişmeler, büyük yatırımlacıların (GP’ler) birikmiş sermayeyi değerlendirme isteği ile piyasadaki hareketliliğin yeniden canlandığını gösteriyor. Rapora göre sektörde 29.000 satılmamış şirketten oluşan portföy yatrıımcılarını bekliyor durumda.  Buna rağmen, 2025 yılı için özel sermaye piyasasının momentumunu koruyabilmesi, ekonomik dinamikleri doğru yönetmesine bağlı olacak. Enflasyon, faiz oranları, ticaret politikaları ve jeopolitik riskler gibi faktörler hala belirsizlik yaratıyor. Bu konuda Bain & Company Ortağı, Volkan Kara şöyle dedi: "2024 yılı kısmi bir rahatlama yılı olarak değerlendirilebilir. Ancak, 2024'teki bu yeni ivmenin devam edip etmeyeceği, politikaların nasıl şekilleneceğine bağlı olacak. 2022 ortasından bu yana faaliyetleri engelleyen ters rüzgarların azalmaya devam edeceğini düşünüyoruz. Sektör anlaşma yapmaya hevesli, büyük yatırımcılar (GP’ler) likiditeyi artırmanın yaratıcı yollarını buluyor, varlık fonları ve özel sermayeden daha fazla para akışı bekleniyor ve getiriler güçlü kalmaya devam ediyor. Ancak, yatırımcı iştahı hâlâ piyasaları tedirgin eden belirsizlikler nedeniyle temkinli ilerliyor. Yatırımcılar, ekonomi, ticaret, düzenlemeler ve jeopolitik gelişmelerle ilgili politika belirsizliklerinin ortadan kalkmasını bekliyor.” Bain’in raporu, özel sermaye sektörünün önceki toparlanmalardan farklı bir yapıya sahip olacağını vurguluyor. Sektörde işlem maliyetleri hızla yükselirken, yatırımcılardan alınan yönetim ücretleri baskı altında kalıyor. Küresel mali krizden bu yana net yönetim ücretleri yarı yarıya düşerken, artan rekabet şirket değerlemelerini yüksek tutuyor ve borç maliyetleri kaldıraçlı yatırımlardan elde edilen getirileri kısıtlıyor. Bain & Company Ortağı Armando Guastella ise bu konuda şu ifadeleri kullandı: "Üretken yapay zekâdan gerçekten faydalanan özel sermaye şirketleri, cesur adımlar atanlardır—uzmanlığa yatırım yaparak, portföylerinde yapay zekâ yetkinliklerini geliştirerek ve bu teknolojiyi en stratejik girişimlerine entegre ederek fark yaratıyorlar. Bu dönüşüme öncülük eden firmalar yalnızca deneme yapmıyor; sistematik olarak içgörüler elde ediyor, yapay zekâ destekli çözümleri ölçeklendiriyor ve gerçek etkiler görüyorlar. Yapay zekâ yarışında, asıl avantaj, rakiplerinden daha hızlı hareket ederek iş modellerini ve maliyet yapılarını yeniden şekillendiren şirketlerin olacak. Bu durum, gelir ve maliyet kalemleri arasında gerçek bir dönüşüm yaratıyor. Yapay zekâ, herkese uyan tek bir çözüm değil, ancak öğrenerek ilerlemeye kararlı olanlar şimdiden verimlilikleri artırıyor ve yeni gelir kaynaklarını ortaya çıkarıyor." Satın Alma Yatırımlarında ve Çıkışlarda Canlanma Bain’in raporu, geçen yıl özel sermaye (PE) piyasasında yaşanan toparlanmanın detaylarını ortaya koyuyor. Sektördeki koşullar önemli ölçüde iyileşirken, faiz oranlarının düşmesi ve makroekonomik görünümde artan güven, işlem hacmindeki yükselişin ana nedenleri oldu. Bain, sendikasyonlu kredi ihracının %83 artmasının ve özel kredilerin büyümeye devam etmesinin, yaklaşık 282 milyar dolarlık kullanılmamış sermayeyi değerlendirmek isteyen yatırımcılar için süreci hızlandırdığını belirtiyor. Ancak, satın alma sektöründeki toplam kullanılmamış sermaye miktarı 1,3 trilyon dolardan 1,2 trilyon dolara düşerken, dört yıl veya daha uzun süredir birikmiş sermayenin payı %20’den %24’e çıktı. Bu durum, yatırımcıların baskı altında olduğunu ve uygun fiyatlı, kaliteli yatırımlar bulmanın hala zorlaştığını gösteriyor. Öte yandan küresel çapta satın alma işlemlerinin toplam değeri %37 artarken, işlem sayısı yıllık bazda %10 yükselerek yaklaşık 3.000’e ulaştı. 2024’te ortalama işlem büyüklüğü 849 milyon dolara çıktı ve bu, tarih boyunca kaydedilen en yüksek ikinci seviye oldu. 1 milyar dolar ve üzerindeki işlemler, toplam anlaşmaların %77’sini oluşturdu. Bölgelere bakıldığında, en güçlü büyüme Avrupa’da görüldü. İşlem sayısı %9 artarken, toplam işlem değeri %54 yükseldi. Kuzey Amerika’da da benzer şekilde işlem sayısı %9 artarken, toplam değer %34 arttı. Asya-Pasifik bölgesinde işlem değeri %11 büyüse de işlem sayısı hafifçe azaldı. Bölgedeki birçok ülke çift haneli büyüme kaydederken, Çin’deki zayıf performans ve Japonya’daki düşüş bu artışı sınırladı. 2020’de Asya-Pasifik’teki satın alma işlemlerinin yarısını oluşturan Çin’in payı, geçen yıl %25’in biraz üzerine geriledi. Özel sermaye piyasasında büyük işlemler ağırlıklı olarak halka açık şirketlerin özel sektöre devredilmesi (public-to-private) yoluyla gerçekleşti. Bu tür işlemler, geçtiğimiz yıl küresel çapta 250 milyar dolara ulaşarak Kuzey Amerika’da 5 milyar doların üzerindeki anlaşmaların neredeyse yarısını oluşturdu. ABD’de, hisse senedi piyasalarındaki yükselişe rağmen, düşük değerlenmiş varlıklara yönelen yatırımcılar bu süreci hızlandırdı. Teknoloji sektörü, özel sermaye yatırımlarında en büyük payı almaya devam etti. Satın alma işlemlerinin %33’ü değer bazında, %26’sı ise işlem sayısı bazında teknoloji sektöründe gerçekleşti. Ayrıca, teknoloji ve sağlık sektörlerinin kesiştiği alanlarda da güçlü bir yatırım eğilimi gözlendi. Finans sektöründeki satın alma işlemlerinin toplam değeri %92 artarken, sanayi sektöründeki anlaşmalar %81 yükseldi. Bölgesel farklılıklar ve küresel trendler Geçen yıl özel sermaye (PE) piyasasında çıkış işlemlerinin artması, sektörün canlanmaya devam ettiğine dair önemli bir işaret oldu ve aynı zamanda yatırımcıları memnun edecek likidite geri dönüşlerini sağlama konusunda sektöre bir nebze rahatlama getirdi. Küresel çapta çıkış işlemlerinin değeri %34 artarken, işlem sayısı %22 yükselerek 2024 yılında 1.470’e ulaştı. Bu artış, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa'da güçlü bir şekilde görülürken, Asya-Pasifik bölgesinde Çin’deki düşüşlerin diğer ülkelerdeki büyümeyi dengelemesi nedeniyle genel olarak yatay seyretti. Bain raporunda, çıkışlardaki bu yükselişin en büyük nedeninin sponsorlar arası satışların %141 gibi büyük bir oranda artarak toplamda 181 milyar dolara ulaşması olduğunu belirtiliyor. Bu artılarş, anlaşma büyüklüğündeki %48’lik yükselişle desteklendi. Öte yandan, kurumsal alıcılara yapılan satışlar geçen yıla kıyasla değişim göstermezken, halka arz (IPO) yolu ile çıkışlar durgun kaldı ve toplam çıkışların sadece %6’sını oluşturdu. 2024’te çıkış işlemlerinde görülen artışa rağmen, toplam çıkış değeri ve işlem sayısı hâlâ son beş yılın ortalamalarının oldukça altında kaldı. Bain’in değerlendirmesine göre, hem genel ortaklar hem de yatırımcılar için en büyük sorun, çıkış ortamının güçlü getiri elde etmeyi zorlaştırması oldu. Geçen yıl çıkış işlemlerindeki yükselişe rağmen, özel sermayenin toplam net varlık değerine oranla yapılan dağıtımlar %11’e gerileyerek son on yılın en düşük seviyesine indi. 2014-2017 yılları arasında bu oran ortalama %29 seviyesindeydi. Özel sermaye pazarında değişen dinamikler Bain’in analizine göre, çıkış işlemlerindeki süregelen durgunluk ve bunun sektör likiditesi üzerindeki etkileri, özel sermaye piyasasında fon toplamanın hâlâ zayıf kalmasının başlıca nedeni olarak öne çıkıyor. 2024 yılında özel varlık sınıflarındaki fon toplama faaliyetleri üst üste üçüncü kez düşerek yıllık bazda %24 azaldı ve 2021’deki 1,8 trilyon dolarlık zirveye kıyasla %40 geriledi. Kapanan fon sayısı ise %28 azalarak 3.000’e düştü ve bu rakam, sektörün Covid-19 pandemisinden önceki yıllık ortalamasının yaklaşık yarısına denk geliyor. Sektörün en büyük varlık sınıfı olan satın alma fonları (buyout), tüm toplanan fonların üçte birinden fazlasını oluşturmaya devam etti. Ancak, bu fonlar 2023’e kıyasla %23 daha az sermaye topladı ve 2024 yılı sonunda ellerinde bulunan 401 milyar dolar, satın alma fonlarının son beş yıllık ortalamasının yaklaşık %11 altında kaldı. 2024’te hedeflediği fon miktarına ulaşan veya bunu aşan satın alma fonlarının oranı %80’den %85’e çıksa da, fon toplama süresinin ortalama 20 ayda kalması dikkat çekti. Bu süre, önceki iki yıla kıyasla önemli bir değişiklik göstermediği gibi, pandemi öncesindeki yaklaşık 11 aylık sürenin neredeyse iki katı seviyesinde gerçekleşti. Bain raporunda, yatırımcıların giderek daha seçici hale geldiğini ve sermayelerini büyük, deneyimli, istikrarlı getiri sağlayan ve farklılaşmış stratejilere sahip fonlara yönlendirmeye devam ettiği belirtiliyor. Bu durum, en üst seviyede yer alan fon yöneticilerinin daha büyük devam fonları oluşturmasını sağlarken, alt seviyede yer alan birçok fonun önceki hedeflerine ulaşmakta veya büyümekte zorlandığını gösteriyor.  Toparlanmayı şekillendirecek değişimler ve özel sermaye (PE) için gerekli stratejik adımlar Bain raporunda, sektördeki rekabetin ve anlaşmaların artan şekilde sermaye için yarışa dönüşeceğini ve bunun önümüzdeki yıllarda sektörün rekabetçi manzarasını sarsacak köklü yapısal değişikliklere yol açacağını belirtiliyor. Raporda bu durum, firmaların daha fazla stratejik odaklanma ve disiplin gerektiren bir zorunluluk yaratacaktır deniliyor. Bain, özel sermaye oyuncularının, özellikle sıfır faiz oranları politikaları ve çoklu genişleme ile şekillenen son 15 yıl göz önüne alındığında. geçmişte olduğu gibi piyasa toparlanmasından faydalanarak başarı elde edebileceklerini varsayımlardan kaçınmaları gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Bain raporunda, firmaları tehdit eden başlıca değişimler arasında ücretler üzerindeki artan baskı, marjların daralması, ücretsiz ortak yatırım eğilimleri, maliyetlerin ve yatırım karmaşıklığının artması, sermaye için acımasız bir rekabetin yükselmesi ve ölçeğin giderek daha önemli hale gelmesi yer alıyor. Bain raporunda ayrıca,  yatırımcıların yeni sermaye kaynakları bulma konusunda farklı ihtiyaçları olduğunu belirtiyor ve bu kaynakların, önümüzdeki on yıl içinde alternatif varlık yönetiminde yaklaşık %60’lık bir büyüme sağlayacağı tahminlerine yer veriliyor. Raporda firmaların ölçeği daha önemli hale gelirken, büyük firmaların bu ölçek avantajlardan daha fazla yararlanmasıyla birlikte sektördeki birleşme ve devralmalarda geçmişe göre daha büyük bir rol oynayacakları vurgulanıyor. Bain raporunda, 2021'den bu yana 180 birleşme ve devralma işlemi gerçekleşen sektörde, alternatiflerin birleşme ve devralmalarda daha önce olduğundan daha büyük bir rol oynayacağını öngörüyor. Bain, sektördeki kazananlar ve kaybedenleri yeniden düzenleyebilecek bu tür değişimlere karşı, liderlik hedefleyen firmaların, nasıl öne çıkacaklarını tanımlamaları, hangi alanlarda ve nasıl rekabet edeceklerine dair net bir hedef belirlemeleri ve beş ila on yıl sonrasına yönelik cesur, uygulanabilir bir strateji geliştirmeleri gerektiğini vurguluyor. Gelecek beklentileri ve yapay zekâ Bain'in raporuna göre, özel sermaye firmaları, portföylerinde stratejik değer yaratmak için üretken yapay zekayı benimsemeye başlıyor ve bu teknolojinin dönüştürücü potansiyelini yakalamak için bir yarış içindeler. Bain’in araştırmasına göre, PE firmalarının portföy şirketlerinin çoğunluğunun yapay zekayı test ettiğini ve geliştirdiğini, neredeyse beşte birinin ise üretken yapay zeka kullanım senaryolarını zaten hayata geçirdiğini ve somut sonuçlar gördüğünü ortaya koyuyor.  Yapay zekadan değer yaratma konusunda başarılı bir şekilde faydalanan ve bu konuda sektöre öncülük eden özel sermaye firmaları, bu teknolojiye bağlılıklarını göstermiş ve yapay zekanın gücünü portföy şirketlerine uygulamak için uzmanlık oluşturmak ve yatırım yapmak konusunda agresif bir yaklaşım benimsemişler. Bu firmalar, yapay zeka içgörülerini sistematik olarak toplamak, bunları portföy şirketleri arasında paylaşmak, yapay zeka yetkinlikleri ve yeteneklerine yatırım yapmak, doğru yönetişimi uygulamak ve çabalarını öncelikli iş hedeflerine odaklamak için organize oluyorlar. Yapay zekanın hızla gelişen bir teknoloji olduğu belirtilen Bain raporunda, bunun bir panzehir olmadığını ve "tek bir çözümün herkes için uygun olmadığı" konusunda uyarıda bulunuluyor. Ancak, Bain raporunda, yapay zekanın potansiyelini operasyonel verimlilikler ve artırılmış gelirler elde etmek için kullanmanın anahtarının "yaparak öğrenmek" olduğu vurgulanıyor. Şirket bölünme işlemleri performans açısından düşüş gösterse de, hâlâ güçlü getiriler sağlıyor. Bain raporu, özel sermaye (PE) firmalarının şirket bölünme anlaşmalarındaki performans düşüşüne dikkat çekiyor. 2012 yılına kadar, şirket bölünmelerine yapılan yatırımlar, ortalama üç kat yatırım getirisi (MOIC) sağlarken, satın almalar ise %1.8 getiri sunuyordu. Ancak, 2012'den sonra bu performans %1.5'e geriledi. Düşüşün sebepleri, artan rekabetle birlikte yükselen satın alma fiyatları ve sponsorların operasyonel iyileştirmelerde eskisi kadar etkili olmamaları olarak belirtiliyor. Bain'in verilerine göre, şirket bölünmelerine yapılan yatırımların gelirleri ve kâr marjları 2012 öncesinde sırasıyla %31 ve %29 artarken, sonrasında bu oranlar %17 ve %2'ye düşmüş durumda. Rapora göre yine de en başarılı şirket bölünmeleri hala 2.5 kat yatırım getirisi (MOIC) sağlamaya devam ediyor. Bain, bu başarılı yatırımların ortak özelliğinin, değer yaratma planının temeline sıkı bir bağ kurmak ve yeni şirketi bu hedefe ulaşacak şekilde yapılandırmak olduğunu vurguluyor. Bain, yüksek getiri elde etmenin en sağlam yolunun ise inceleme aşamasında güçlü bir değer yaratma planı oluşturmak, ardından ayrılma planı, yetenek stratejisi ve bölünme sonrası değer yaratmayı hedefleyen bir uygulama planı devreye sokmak olduğunu belirtiyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.