Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Pandemi

Kapsül Haber Ajansı - Pandemi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Pandemi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Türkiye’nin İngilizce Karnesinde Gerileme Sürüyor Haber

Türkiye’nin İngilizce Karnesinde Gerileme Sürüyor

Türkiye geçen yıl yapılan araştırmada 497 puanla 116 ülke arasında 65’inci sıradaydı. Araştırmaya göre Marmara Bölgesi İngilizce yeterliliğinde ilk sıraya yerleşirken, İzmir en yüksek puanı alan şehir oldu. Ankara ise başkentler sıralamasında “orta yeterlilik” kategorisinde yer buldu. 100’den fazla ülkede dil, seyahat, kültürel değişim ve akademik programlar aracılığıyla yabancı dil eğitimi veren EF Education First’ün dünya çapında düzenlediği İngilizce Yeterlilik Endeksi’nin (EF EPI) 2025 sonuçları açıklandı. 123 ülke ve bölgeden 2,2 milyon kişinin verilerine dayanan bu yılki araştırma, İngilizce yeterliliğinde küresel ilerlemenin 2020’den bu yana durma noktasına geldiğini, Türkiye’nin ise bu yıl da düşük yeterlilik kategorisinde kaldığını ortaya koydu. Türkiye, 488 puanla 123 ülke arasında 71’inci sırada, Avrupa’da ise sondan ikinci sırada yer aldı. Türkiye, geçen yılki araştırmada 497 puanla 116 ülke arasında 65’inci sırada bulunurken, Avrupa kategorisinde ise yine sondan ikinci sırada yer almıştı. İngilizce yeterliliğini yapay zekâ ölçüyor Bu yılki EF İngilizce Yeterlilik Endeksi’nin katılımcılarının yüzde 46’sı erkeklerden, yüzde 54’ü ise kadınlardan oluşuyor. Katılımcıların ortalama yaşı 26 iken; kıtaya göre sınava katılanların dağılımı ise yüzde 39 Asya, yüzde 31 Latin Amerika, yüzde 16 Avrupa ve yüzde 3 ile Orta Doğu olarak sıralanıyor. Öte yandan bu yıl, ilk kez yalnızca okuma ve dinleme değil, konuşma ve yazma becerileri de EF’in teknoloji şirketi Efekta Education Group tarafından geliştirilen özel yapay zekâ teknolojisiyle değerlendirildi. Böylece küresel ölçekte daha hızlı ve kapsamlı değerlendirme yapılırken, dil yeterliliğine dair daha gerçekçi bir tablo ortaya kondu. Üretken İngilizce seviyesinde artış yok EF EPI 2025 verilerine göre, İngilizce yeterliliği dünya genelinde sabit seyretmeye devam ediyor. Araştırma, okuma ve dinleme becerilerinin daha güçlü, buna karşın “üretken İngilizce” kategorisine giren konuşma ve yazma becerilerinin belirgin biçimde zayıf olduğunu ortaya koyuyor. Ancak “üretken” kategorisinde yalnızca Kenya, Güney Afrika ve Zimbabve “yüksek yeterlilik” seviyesine ulaşabildi. Buna karşın okuma becerisi ülkelerin yüzde 80’inde en güçlü alan olarak öne çıktı. Hollanda bu yıl da liderliğini korudu Hollanda birinci sıradaki yerini korurken, onu sıralamasını yükselten Hırvatistan ve Avusturya izledi. Almanya ise Avrupa’daki en büyük sıçramalardan birini gerçekleştirerek dördüncü sıraya yükseldi. Ölçülen ülkelerin yarısından fazlasında İngilizcede en zayıf beceri konuşma oldu. Araştırmanın dikkat çeken bir diğer yönü ise gençlerle ilgili. Beklentilerin aksine, pek çok ülkede 25 yaş altı yetişkinler, daha ileri yaştaki yetişkinlerden daha düşük skorlar alıyor. Bölgesel değerlendirmede ise manzara şöyle: Avrupa’da gelişim yatay seyrediyor. Asya, İngilizce beceriler arasındaki farkın en dar olduğu bölge oldu. Latin Amerika’da yaş grupları arasındaki fark oldukça geniş, Afrika ise en dengeli tabloyu ortaya koydu. Öte yandan araştırmaya göre, cinsiyet farkı daralmaya devam ediyor. 2024’te 48 ülkede anlamlı fark gözlemlenirken bu yıl sayı 37’ye geriledi. Kadınlar Afrika’da erkeklerden daha yüksek skorlar almaya devam ederken, Orta Doğu ülkelerinde fark bu kez erkekler lehine genişledi. Türkiye 71’inci sırada, en iyi şehir İzmir Türkiye, 488 puanla geçen yıla göre 9 puan kaybederek 65’inci sıradan 71’inci sıraya geriledi. Ülke genelinde İngilizce yeterliliği “düşük” seviyede kalırken, Avrupa sıralamasında da sondan ikinci sırada yer aldı. İngilizce yeterlilikte en iyi bölge ise Marmara oldu. Oysa geçen yılki araştırmada Ege Bölgesi ön plana çıkmıştı. İzmir 515 puanla Türkiye’deki şehirler arasında ilk sıraya yerleşti ve Antalya’yı tahttan indirdi. Ankara ise başkentler sıralamasında 508 puanla Türkiye ortalamasının üstünde yer aldı. 501 puanla 26-30 yaş grubu öne çıkarken ülke genelinde en güçlü beceri okuma, en zayıf beceri ise konuşma oldu. Araştırmaya göre Türkiye’de özellikle 40 yaş üstü yetişkinlerde üretici (konuşma ve yazma) becerilerinde belirgin düşüş yaşandı. Genç yetişkinlerde ise pandemi öncesine kıyasla hâlâ toparlanma görülmüyor. Yapay zekâ çağında İngilizce Bu yılki araştırmada ayrıca, yapay zekânın İngilizce öğrenimi ve kullanımına etkisi geniş yer buldu. EF uzmanlarına göre, AI destekli konuşma tanıma, kişiselleştirilmiş müfredat yolları ve sanal konuşma partnerleri 7/24 konuşma pratiği sunarak kendi kendine dil öğreniminin en zorlayıcı yönlendiren birine çözüm oluyor ve yeni bir dönemi başlatıyor. Araştırmanın önsözünde ayrıca şu değerlendirmeye yer veriliyor: İngilizce yeterliliği ile yapay zekâ okuryazarlığının birleşimi, geleceğin iş dünyasında rekabet avantajının anahtarı olacak. “İngilizce eğitiminde seferberlik şart” EF Education First Türkiye Ülke Müdürü Özüm Sekmen, endeks sonuçlarını şu sözlerle değerlendirdi: “2025 araştırması, dünyanın birçok bölgesinde İngilizce yeterliliğinin durağanlaştığını, bazı ülkelerde ise gerilediğini gösteriyor. Türkiye de bu eğilimin dışında değil. Küresel ekonomiye entegre olmanın, uluslararası iş birliğinde yer almanın hatta yapay zekâ çağında rekabet edebilmenin yolu güçlü İngilizce becerilerinden geçiyor. Genç nüfusumuz, artan dijitalleşme ve küresel etkileşim ortamı düşünüldüğünde, İngilizce eğitimine her düzeyde daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor. Eğitimde ortak bir vizyonla ilerlersek Türkiye’nin küresel arenada çok daha üst sıralarda yer alacağına inanıyoruz.”

Koç Topluluğu, Geleneksel Anadolu Buluşmaları’nın Yeni Durağı Denizli Oldu Haber

Koç Topluluğu, Geleneksel Anadolu Buluşmaları’nın Yeni Durağı Denizli Oldu

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç açılış konuşmasında, dünyada uzun süredir devam eden belirsizliğe dikkat çekerken, “Bilhassa pandemi sonrasında uluslararası siyâsete hâkim olan dinamikler açık gösteriyor ki, İkinci Dünya Harbi sonrasında tesis edilen dünyâ düzeni büyük ölçüde değişiyor” dedi. Ömer M. Koç, tüm zorluklara rağmen Koç Topluluğu’nun, bâyilerinin de gayretiyle başarılı sonuçlar elde etmeyi sürdürdüğünü belirtti. Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ise Topluluğun başarılarında bâyilerin katkılarını vurgulayarak, “Sizlerin yıllardır müşterilerimizle kurduğunuz benzersiz ilişki Topluluğumuzun rekabetçi gücü olmaya devam edecek” ifadelerini kullandı. Koç Topluluğu’nun bâyileri ile görüş alışverişinde bulunmak üzere düzenlediği geleneksel Anadolu Buluşmaları’nın 33’üncüsü Denizli’de gerçekleştirildi. 500’den fazla bâyinin bir araya geldiği etkinliğin açılış konuşmalarını, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç ve Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu yaptı. Ömer M. Koç: “Dünyâ düzeni büyük ölçüde değişiyor.” Konuşmasında küresel ve ulusal ölçekteki gelişmeleri değerlendiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, dünyada uzun süredir devam eden belirsizliğe dikkat çekerken, “Bilhassa pandemi sonrasında uluslararası siyâsete hâkim olan dinamikler açık gösteriyor ki, İkinci Dünya Harbi sonrasında tesis edilen dünyâ düzeni büyük ölçüde değişiyor” dedi. Koç, değerlendirmesine “Sulhün en kıymetli müşterek menfaat olmaktan çıktığı, uluslararası ilişkilerde istişârenin yerini kaba kuvvetin aldığı, ikili çıkar uzlaşılarının çok taraflı stratejik ittifaklara tercih edildiği, al-ver pazarlıklarının değerlerin önüne geçtiği, serbest ticâretin değil jeopolitik hesaplarla belirlenen gümrük vergileri ve kısıtlamaların esas olduğu, maalesef gittikçe artan risklerle dolu bir dünyâ düzeni oluşuyor” şeklinde devam etti. Ömer M. Koç: “Topluluk şirketleri tarafından ödenen vergilerin, devletin vergi gelirleri içerisindeki payı %8 mertebesinde.” Tüm zorluklara rağmen Koç Topluluğu’nun, bâyilerinin de gayretiyle başarılı sonuçlar elde etmeyi ve Türkiye’nin yarınlarına yatırım yapmayı sürdürdüğüne dikkat çeken Ömer M. Koç, “Toplam kombine gelirimiz, gayri sâfi yıllık hâsılanın yüzde 7'sini aşıyor. Şirketlerimiz de ülke ihrâcâtının yüzde 7'sinden fazlasını gerçekleştiriyor. Topluluk şirketleri tarafından ödenen vergilerin, devletin vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 8 mertebesinde. Ciro büyüklüğü ve ihrâcât hacmine göre ülkemizin en büyük 10 şirketi arasında Tüpraş, Arçelik ve Ford Otosan olmak üzere üç lîder şirketimiz bulunuyor. Borsa İstanbul'da halka açık şirketlerimizin piyasa değeri ise toplam piyasa değerinin yüzde 17’sini oluşturuyor. Dünyânın en büyük şirketlerinin listelendiği Fortune Global 500’de bu yıl da ülkemizi tek temsil eden şirket Koç Holding” dedi. 2026 yılında Koç Topluluğu’nun 100’üncü yaşını kutlayacaklarının altını çizen Ömer M. Koç, Cumhuriyetle birlikte vâr olduklarını, Cumhuriyetle birlikte geliştiklerini ve büyüdüklerini vurguladı. Koç Topluluğu bâyilerine ve ailelerine teşekkür eden Ömer M. Koç, “İkinci yüzyılımızda da siz kıymetli bâyilerimizle birlikte, yan yana yürüyeceğiz. Yüz yıldır olduğu gibi, yurdun dört bir yanında yine sizin varlığınızdan cesâret alıyoruz, gücünüzü gücümüz sayıyoruz” dedi. Levent Çakıroğlu: “Ülkemizin geleceğine duyduğumuz güvenle yatırımlarımıza devam ettik.” Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu da; “Küresel çapta giderek artan belirsizliklerin artık yeni gerçeğimiz olduğunu kabul etmemiz gerekiyor” diye konuşarak, son dönemde jeopolitik çatışmaların şiddetlenmesinin de küresel ekonomide istikrarın tesis edilmesine engel olduğunu ifade etti. Çakıroğlu, “Böyle bir ortamda; uzun vadeli stratejik hedeflerimize odaklanarak çalışmayı sürdürdük. Koç Topluluğu olarak ülkemize duyduğumuz güvenle yatırımlarımıza devam ettik. Gerçekleştirdiğimiz kombine yatırım tutarı bu yılın ilk 9 ayında 2,6 milyar dolara ulaştı” değerlendirmesinde bulundu. Koç Topluluğu’nun Cumhuriyet vizyonunun iktisadi açıdan hayata geçirilmesine liderlik etmiş bir Cumhuriyet kurumu olduğunu hatırlatan Çakıroğlu, “İkinci yüzyılımızda da Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkarak ve daima en iyisini başarma sorumluluğuyla, var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Çakıroğlu; 61 ülkede, 130’dan fazla üretim ve satış şirketiyle faaliyet gösterdiklerini, ofislerinde 45 dil konuşulduğunu ve hazinelerinin 46 farklı para birimini yönettiğini sözlerine ekledi. Çakıroğlu, bâyilere de kaynaklarını en iyi bildikleri alana, yani esas işlerine tahsis etmeleri tavsiyesinde bulundu. Denizli, Afyon, Aydın, Isparta, Muğla ve Uşak’ta 650’ye yakın bâyi, mağaza ve banka şubesiyle hizmet verdiklerini ifade eden Çakıroğlu, şöyle devam etti: “Teknolojinin getirdiği imkânları kullanarak; müşterilerimize en etkin ulaşmaya, kişiselleştirilmiş çözümler sunmaya elbette devam edeceğiz. Ancak şunu özellikle vurgulamak isterim ki; sizlerin yıllardır müşterilerimizle kurduğunuz benzersiz ilişki, Topluluğumuzun rekabetçi gücü olmaya devam edecek.”

Türkiye’nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri Ödülleri Sahiplerini Buldu Haber

Türkiye’nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri Ödülleri Sahiplerini Buldu

Törenin açılış konuşmalarını Slimstock Türkiye Ülke Müdürü Songül Sezer, LODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Gülçin Büyüközkan ve LODER Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tanyaşyaptı. "Tedarik zinciri artık şirketlerin geleceğini şekillendiriyor" Slimstock Türkiye Ülke Müdürü Songül Sezer, konuşmasında tedarik zincirinin ekonomik büyüme ve rekabet gücündeki stratejik rolünü vurgulayarak şunları söyledi: "Bugün burada yalnızca başarıları değil, aynı zamanda sürdürülebilirliği, dayanıklılığı ve stratejik vizyonu da ödüllendiriyoruz. Tedarik zinciri artık sadece bir operasyonel alan değil, kurumların geleceğini şekillendiren bir değer zinciridir. Pandemi, küresel krizler ve hızla değişen tüketici beklentileri, tedarik zinciri yönetiminin stratejik önemini tüm dünyada bir kez daha gösterdi. Artık sadece maliyet ve verimlilik odaklı süreçler değil, esneklik, dayanıklılık ve veri temelli karar alma becerileri de başarının ana unsuru haline geldi. Biz Slimstock olarak, tüm bu dönüşüm sürecinde işletmelere sadece bir yazılım çözümü değil; öngörü, strateji ve sürdürülebilir büyüme yolunda güçlü bir iş ortaklığı sunuyoruz. Bugün burada ödül alan her bir profesyonel, şirketlerinin rekabet gücünü artırırken aynı zamanda ülkemizin üretim ve lojistik gücünü de ileriye taşıyor. 11 yıldır bu ödül töreninde bir araya gelmek, sektörümüzde bilgi paylaşımını ve profesyonel dayanışmayı güçlendiren çok kıymetli bir gelenek haline geldi. Bu buluşmaların, geleceğin tedarik zinciri liderlerini daha da cesaretlendireceğine inanıyorum. Başarılarıyla sektöre yön veren tüm profesyonelleri gönülden kutluyorum." 2025 Yılı Türkiye'nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri Listesi Jürinin belirlediği bu yılki "Türkiye'nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri" listesi soy isme göre alfabetik sıralama ile açıklandı. Ödül alan şirket ve temsilcileri şu isimlerden oluştu: Ata AKICI (DOĞUŞ Hospitality&Retail Group- Grup Satınalma ve Tedarik Zinciri Direktörü) Damla AKSU (MEDIAMARKT- Tedarik Zinciri Direktörü) Banu AKYILDIZ (BAYER- Tedarik Zinciri Direktörü, Türkiye & İran) Umut AKYOL (TÜMAD- Tedarik Zinciri Müdürü) Dr. Murat ASLAN (ASELSAN- Tedarik Zinciri Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı) C. Helin BALLIKTAŞ (HILTI- Lojistik Direktörü) Nur BOZDURGUT TUNÇ (OTOKAR- Global Tedarik Zinciri Lideri) S. Rahmi ERGON (CMS JANT- Planlama ve Lojistik Direktörü) Akın ERGÜR (TEMSA- Satınalma ve Tedarik Zinciri Direktörü) Kenan Mehmet KARABULUT (REBUL KOZMETİK- COO) Altay KERMOOĞLU (DÜZEY- Tedarik Zinciri Direktörü) Nihan KURT (BOEHRINGER INGELHEIM TÜRKİYE- Tedarik Zinciri Direktörü) Canan MUTLU (KOTON- Global Lojistik Direktörü) Tarık OKUMUŞ (DIVERSEY- Tedarik Zinciri Operasyonları Direktörü) Gözde ÖZYANDI SİLİ (KALYON PV- Tedarik Zincirinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı) Onur SARIKAYA (FORD OTOSAN- Malzeme Planlama ve Lojistik Lideri) Alper SAYGINER (SIBUR INTERNATIONAL- Lojistik Direktörü) Erhan TOSUN (İLKO İLAÇ- Satınalma Direktörü) Burcu ÜNVAN (ESTÉE LAUDER- Tedarik Zinciri Direktörü) Aynur YAN ÖZDEMİR (CREAVIT- Tedarik Zinciri Direktörü) Yılın En İyi Projeleri Ödüllendirildi "Türkiye'nin En Etkili Tedarik Zinciri Profesyonelleri" listesinde yer alan adaylar, projeleriyle "En Sürdürülebilir", "En Teknolojik", "En Yenilikçi" ve "En Etkin / Etkili" kategorilerinde ödüller için yarıştı. "En Sürdürülebilir/Dirençli" proje ödülünü FORD OTOSAN Malzeme Planlama ve Lojistik Lideri Onur Sarıkaya kazandı. "En Teknolojik" proje ödülü, OTOKAR Global Tedarik Zinciri Lideri Nur Bozdurgut Tunç'a verildi. "En Yenilikçi" proje ödülünü ASELSAN Tedarik Zinciri Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Dr.Murat Aslan aldı. Son olarak,"En Etkin / Etkili" proje ödülünün sahibi ise DÜZEY Tedarik Zinciri Direktörü Altay Kermooğlu'nun oldu. ''YILIN PROJESİ'' ÖDÜLÜ ASELSAN'IN OLDU. Törende "Yılın Projesi" de ödüllendirildi. Proje, salondaki katılımcıların ve jürinin oylarıyla belirlendi. Yılın Proje ödülü ise '' Uçtan Uca Dijital Tedarik Zinciri Dönüşümü'' projesi ile katılan ASELSAN Tedarik Zinciri Yönetim Genel Müdür Yardımcısı Dr.Murat Aslan'nın oldu.

2. Enerjinin Geleceği ve Depolama Kongresi’ Ankara’da Gerçekleşecek  Haber

2. Enerjinin Geleceği ve Depolama Kongresi’ Ankara’da Gerçekleşecek 

Pandemi dönemiyle birlikte küresel ölçekte enerji arz güvenliği, tıpkı gıda ve tarım kadar kritik bir öncelik haline geldi. Bu süreç, enerji sektörünü yalnızca üretim ve tüketim dengesi açısından değil, aynı zamanda teknolojik sürdürülebilirlik ve verimlilik boyutunda da yeniden şekillendirdi. Enerji depolama sistemleri, yenilenebilir enerji kaynaklarının kesintisiz ve dengeli biçimde sisteme entegrasyonunu mümkün kılarak hem arz güvenliğini güçlendirmekte hem de sıfır emisyon hedeflerine ulaşmada kilit bir rol üstlenmektedir. Türkiye de sahip olduğu coğrafi avantajlar, nitelikli iş gücü ve gelişmiş sanayi altyapısı ile bu dönüşüm sürecinde bölgesel bir merkez olma yolunda hızla ilerlemektedir. Kapsamlı içeriğiyle sektörün geleceğine yön verecek Kongre kapsamında enerji ve depolama ekosisteminin tüm bileşenleri, üretimden yatırım politikalarına kadar çok yönlü bir bakış açısıyla ele alınacak. Açılış oturumu dahil toplam 8 ayrı oturum düzenlenecek. Bu oturumlarda, küresel enerji dönüşümüyle uyumlu şekilde Türkiye’nin politik, teknik ve ekonomik stratejileri derinlemesine tartışılacak. Kongrenin ana başlıkları arasında şunlar yer alıyor: Enerji politikaları, regülasyonlar ve yeni yasal çerçeveler Depolamalı RES ve GES yatırımlarında güncel eğilimler Batarya teknolojilerindeki yenilikler, yerli üretim kapasitesi ve tedarik zinciri stratejileri Finansman modelleri, yatırım fırsatları ve yeni gelir dinamikleri Karbonsuz ekonomi hedefleri doğrultusunda sürdürülebilirlik ve enerji dönüşümü vizyonu. Bu yılki kongrede, Cumhurbaşkanlığı, TBMM Enerji Komisyonu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, EPDK ve diğer kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri ile birlikte, enerji sektörünün önde gelen özel sektör temsilcileri, yatırımcılar, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri konuşmacı olarak yer alacak. “Türkiye’nin bölgesel üs olma hedefi adım adım gerçekleşiyor” EDEDER Başkanı Doğa Can Bayram, enerji depolamanın sadece teknolojik bir gelişme değil, aynı zamanda enerji arz güvenliğinin sürdürülebilirliğini sağlayan stratejik bir unsur olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu: “Kısa tarihçemize rağmen, EDEDER olarak Türkiye’nin batarya ve enerji depolama teknolojilerinde bölgesel bir üs haline gelmesi yolunda önemli adımlar attık. Bu kongreyi, sektörün tüm paydaşlarını ortak bir hedef etrafında buluşturmak, fikir alışverişini artırmak ve ülkemizin bu alandaki konumunu güçlendirmek amacıyla sürdürüyoruz. Türkiye, jeopolitik avantajları, üretim kapasitesi, yatırım iştahı yüksek sanayicileri ve nitelikli iş gücüyle bu alanda liderlik potansiyelini her geçen gün daha da pekiştiriyor. Amacımız, bu süreci hızlandırmak ve enerji depolama alanında Türkiye’nin küresel ölçekte referans noktası haline gelmesine katkı sağlamak.” Yenilenebilir enerji kapasitesi hızla artıyor Türkiye’nin enerji kurulu gücü Eylül 2025 itibarıyla 120 bin MW’ı aşarken, yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu güç 75 bin MW seviyesine ulaştı. Bu oran, toplam kapasitenin yüzde 60’ına yakınının yenilenebilir kaynaklardan sağlandığını gösteriyor. Yenilenebilir enerji üretimindeki bu artış, doğası gereği “dalgalı” bir yapıya sahip olduğu için, enerji sisteminde istikrar ve süreklilik ancak gelişmiş depolama çözümleriyle mümkün hale geliyor. Bu bağlamda, depolama teknolojileri enerji arz güvenliği, sürdürülebilirlik ve ekonomik verimlilik açısından Türkiye’nin enerji stratejisinde merkezî bir konuma yükselmiş durumda. EDEDER’in misyonu: Türkiye’yi enerji depolamanın bölgesel üssü yapmak EDEDER, küresel enerji dönüşümünün temel unsurlarından biri olan enerji depolama teknolojilerinin gelişimini desteklemek amacıyla kurulmuştur. Dernek, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini uluslararası düzeyde artırmak, yerli üreticileri ve çözüm sağlayıcıları güçlendirmek ve ülkemizi enerji depolama sektöründe rekabetçi bir merkez haline getirmek hedefiyle çalışmalarını sürdürmektedir. EDEDER’in faaliyet alanları arasında: Enerji depolama sistemleri için ulusal standartların belirlenmesi, Konut, endüstriyel ve şebeke ölçekli uygulamalarda kalite kriterlerinin oluşturulması, Kamu, özel sektör ve akademi arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi, İnovasyonun teşvik edilmesi ve çevresel etkilerin azaltılması, Toplumda enerji depolama farkındalığının artırılması yer almaktadır. EDEDER üyeleri arasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TEİAŞ, Enerjisa, Kalyon Enerji, Kontrolmatik Teknoloji Enerji ve Mühendislik, İnovat Mühendislik, GlobalENCO Enerji, Akfen Yenilenebilir Enerji, SmartPulse, Maxxen Enerji Sistemleri, Ağaoğlu Enerji Grubu, Galatawind,Solar Storage, Teksan, YEO, ZES, SMT Enerji, Novocycle, Poweron, Kontrrol, HFS Madencilik, General Solar, SolarToday, EnnAg, Akiş Enerji, Batkon, EKOS Electric, Istrich, Renworld, PROFED, GAP Solar, Ardea, Progresiva, Solinved ve Tumurly gibi sektörün öncü kurumları yer almaktadır. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türkiye’de Bilet Sayıları Alarm Veriyor! Haber

Türkiye’de Bilet Sayıları Alarm Veriyor!

62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yan etkinlikler, 31 Ekim Cuma günü gerçekleştirilen, “Yeni Dalga mı Durgunluk mu: Bu Gişe Bizi Kurtarır mı?” ve “Pelikülden Dijitale - Sinemada Tasarım” panelleriyle sona erdi. Türk sinema sektöründeki üretim ve seyirci sayısı sorunları; yönetmen ve yapımcı Murat Şeker, CJ ENM Dağıtım Müdürü Ferhat Aslan ve Cinema Pink by Maximum Film Programlama Müdürü İlkay Erdem’in katıldığı “Yeni Dalga mı Durgunluk mu: Bu Gişe Bizi Kurtarır mı?” başlıklı panelde ele alındı. Bilet satışı en çok düşen ülke, Türkiye; en çok artan ise Suudi Arabistan Murat Şeker’in verdiği sayısal bilgiler, korkunç bir manzarayı işaret ediyordu. Önce Türkiye’de yıllar içindeki değişimi resmetti Şeker; buna göre 2017’de toplam 72 milyon bilet satılmışken bu sayı, 2024'te 33 milyona düşmüştü ve bu yıl için beklenti, 24 milyondu. Pandemi öncesi, 2015-2019 arası satılan toplam bilet sayısı 290 milyon iken 2020-2024 arası; bu rakam sadece 130 milyon. Uluslararası karşılaştırmalı bilgilerse durumun vehametini çok daha keskin gösteriyordu: Pandemi öncesi 5 yılda satılan toplam 6 milyon bileti, 70 milyona çıkaran tek ülke; Suudi Arabistan. “20 yıldır ilk defa bu yaz film çekmedim” Bilet satışlarındaki düşüşün sebebinin, alım gücünün düşmesinin uzantısı olduğunun bilindiğini ancak asıl sıkıntının, eşzamanlı olarak yapım maliyetlerinin yükselmesi olduğunu belirten Şeker, “Kendimden örnek vereceğim; 20 yıl sonra ilk defa bu yaz film çekmedim çünkü çekim maliyetini göze alamadım” dedi. Şeker; “Yapım maliyetlerinin artmasının Türkiye'deki özel sebebi; Netflix, Disney gibi Amerikan menşeli firmaların dijital platformalarda yapıma başlaması, yapım giderlerini dolar bazında yükseltmesi ve piyasayı dengesizleştirmesi. Burada; festivallere katılan, özellikle festival filmi üreten arkadaşların dikkat etmediği bir husus var: Ülkenin ana akım sineması çarkları dönmediğinde zaten festivaller, yarışmalar düzenlenemez hale gelir” uyarısında bulundu. “Üç yılda bir film üreten yapımcı kalmadı” CJ ENM Dağıtım Müdürü-Yapımcı Ferhat Arslan’sa kurumsallığın ve endüstrinin oluşmamasına dikkat çekti: Aslan, “BKM vardı, TAFF vardı, Avşar Film vardı. Med Yapım, Ay yapım; girdi, çıktı. Fakat hiçbirisi sürdürülebilir bir ekosistem yaratamadı. Biz bir yapımcı kültürü oluşturamadık. Türkiye'de üç yılda bir film üreten yapımcı kalmadı” “Sinema salonlarında doluluk oranımız, yüzde 5; bu bir felaket!” diyen Aslan; bu rakamın, bir seansın gösteriminin elektrik bedelini karşılamadığını ifade etti. Seyirciyi salonlara çekmek için alternatif yollar denenmesi gerektiğini söyleyen, Cinema Pink by Maximum Film Programlama Müdürü İlkay Erdem, “Bu nedenle etkinliklerin arttırılması gerektiğini düşünüyorum. Mesela 27- 28 Eylül'de çok düşük bir bilet fiyatıyla bir festival gerçekleştirdik. Vizyon filmleriyle devamını da getirmeyi planlıyoruz” diye konuştu. Bu uygulamada; 80 TL’lik bilet fiyatıyla hafta sonu satılan bilet sayısının 800 bin olduğu bilgisini veren Murat Şeker, “Bu, bize bir şey işaret ediyor: Türk insanının kültüre ayıracak parası yok” dedi. “Sektörü yakın zamanda sorunlar bekliyor; ilk filmini yapanlar belki bir daha film yapamayacaklar, salonlar kapanacak” şeklinde konuşan Şeker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sektörün çoğunluğu, televizyon ve dizi dünyasına yöneldi. Devlet desteği olmadan, bireysel yapımcıların finansal desteğiyle gerçekleşen sinemaya da ‘bunu neden yapıyorsun?’ diyemeyiz. Zaten bu sayede 70 milyon seyirci, senede 250 film, yarışmalar, festivaller gibi güzellikleri yaşadık” Melies’ten Da Vinci Resolve’a Altın Portakal’da günün diğer paneli, sinemada tasarım üzerineydi. “Pelikülden Dijitale - Sinemada Tasarım” panelinde akademisyen Emre Ahmet Seçmen, Melies’ten Da Vinci Resolve’a; sinema tarihindeki dönüm noktaları üzerinden değerlendirmelerde bulundu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Pancarın Öyküsü Müzik, Ritüel Ve Lezzetle Buluştu Haber

Pancarın Öyküsü Müzik, Ritüel Ve Lezzetle Buluştu

Nilüfer Belediyesi, yemek, müzik ve kültürü bir araya getiren yeni bir söyleşi serisine başladı. “Gastroetnomüzikolojik Kaynatmalar” adıyla düzenlenen serinin ilk buluşmasında, pancarın tarladan fabrikaya uzanan öyküsü, müzik ve yemek kültürüyle harmanlanan zengin bir anlatımla sunuldu. Prof. Dr. Özlem Doğuş Varlı’nın hazırlayıp sunduğu “Pancar Pezik Değil Mi?” başlıklı söyleşide, Doç. Dr. Erhan Akarçay konuk olarak yer aldı. Pancar Deposu’nda gerçekleşen etkinliğe Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in eşi Nuray Özdemir de katıldı. Etkinlik boyunca katılımcılar hem pancarla ilgili şarkılar dinledi hem de çeşitli pancar yemeklerini tatma fırsatı buldu. Şeker pancarı, pancar pekmezi, pezik turşusu, pezik turşusu yemeği ve pancar kvassı gibi farklı lezzetler sunulurken, her tadımda farklı bir ezgi ve hikaye paylaşıldı. YEMEK VE MÜZİĞİN KÜLTÜREL HAFIZADAKİ YERİ Prof. Dr. Özlem Doğuş Varlı, gastroetnomüzikoloji kavramını açıklarken, yemek ve müzik ilişkisine getirdiği yeni bakış açısını anlattı. Varlı, gastronomi uzmanlarının şölen yemeklerinden bahsederken şölenin içeriğine derinlemediğini, etnomüzikologların ise hasat ritüellerinden söz ederken hasatın kendisine odaklanmadığını belirtti. Bir yemeğin, bir ürünün varoluş sürecinde sesin, müziğin ve dansın nasıl iç içe olduğunu göstermek istediklerini belirten Varlı, “Cenaze, düğün gibi ritüellerimizde müzik vardır ama bu genelde unutuluyor. Biz bunları hatırlatmak ve Türkiye'ye özgü anlatılar üzerinden bir veri tabanı oluşturmak istiyoruz" dedi. Varlı, etkinliklerin ilkine, mekanın geçmişine atıfla pancardan başladıklarını, ekim-kasım aylarının da pancar hasadı dönemi olduğunu ekledi. ÜRETİMDEN KOPUŞUN TOPLUMSAL YANSIMALARI Doç. Dr. Erhan Akarçay ise modern kentlerde yaşayan bireylerin üretimden kopuşuna dikkat çekti. Bursa gibi hızla dönüşen kentlerde yaşayanların tarımsal üretim koşullarından ve emek süreçlerinden tamamen uzaklaştığını vurgulayan Akarçay, bunun büyük bir yabancılaşmayı beraberinde getirdiğini söyledi. “Şekerin fiyatı arttığında nihai tüketici olarak hissediyoruz ama şekerin üretim koşullarına, çiftçilerin tarımsal üretim ilişkilerinde nasıl dönüşüm geçirdiklerine dair bağlamdan uzaklaşmış durumdayız” diyen Akarçay, etkinliğin yapıldığı Pancar Deposu’nun da eskiden üretim ilişkileriyle tanımlanan bir mekandan, kültürel üretime dönüştüğünü belirtti. ŞEKERİN TARİHSEL YOLCULUĞU VE CUMHURİYET SANAYİSİ Akarçay, şekerin tarihsel süreçte aristokratların erişebildiği değerli bir üründen, günümüzde alt sınıfların kalori ihtiyacını karşılayan temel besin maddesine dönüşümünü anlattı. Türkiye’de şeker pancarından şeker üretiminin Cumhuriyet'in sanayi politikalarıyla yakından ilişkili olduğunu vurgulayan Akarçay, Alman teknolojisiyle kurulan fabrikaların sadece üretim merkezi değil, okuluyla, hastanesiyle bütün bir yaşam kompleksi oluşturduğunu söyledi. “Eskişehir'de Şeker Mahallesi var. Bu, şeker fabrikasının bir kentin mahallesine adını verebilecek kadar kurumsal kültür ve dayanışma yarattığını gösteriyor” diyen Akarçay, pandemi döneminde kolonya üretimi için şeker fabrikalarının etil alkol sağlamasının, bu tesislerin ne kadar hayati olduğunu kanıtladığını belirtti. Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında “üç beyaz” olarak un, şeker ve dokumanın sanayileşme politikalarının temelini oluşturduğunu hatırlatan Akarçay, günümüzde nüfusun yüzde 85’inin kentlerde yaşamasına rağmen tarımın hala ülkenin en önemli meselelerinden biri olduğunu vurguladı. Söyleşinin sonunda katılımcıların da sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Erhan Akarçay’a, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in eşi Nuray Özdemir günün anısına hediye verdi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Sağlıklı Nesiller için “Gıda Şenliği” Düzenlendi Haber

Sağlıklı Nesiller için “Gıda Şenliği” Düzenlendi

Nilüfer Belediyesi ve TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi; güvenli gıda, sağlıklı nesiller için farkındalık yaratmak amacıyla “Sağlıklı Gıda Şenliği” düzenledi. 23 Nisan Parkı’nda gerçekleştirilen etkinliğe Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları Zerrin Güleş, Bukle Erman ve Emre Karagöz, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Durmuş ve yöneticileri, Mudanya Belediye Başkan Vekili Baran Güneş, NİLKOOP Başkanı Süleyman Ayyılmaz, CHP Nilüfer İlçe Yöneticileri, Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Gülmez, 23 Nisan Mahalle Muhtarı Sevda Bayraktar, akademik oda temsilcileri ve çok sayıda çocuk katıldı. Sağlıklı Gıda Şenliği” çocukların kortej yürüyüşü ile başladı. Ellerindeki dövizlerle slogan atan çocuklar, sağlıklı gıda ve gıda israfına dikkat çeken mesajlar kullandı. Kortej yürüyüşünün ardından açılış konuşmaları yapıldı. Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Zerrin Güleş, 16 Ekim Dünya Gıda Günü kapsamında düzenlenen bu etkinliğin amacının, gıdanın bir ihtiyaç değil, temel bir yaşam hakkı olduğunu vurgulamak olduğunu belirtti. Yaşanan gıda israfına dikkat çeken Güleş, “Adil gıdanın mümkün olduğunu vurgulamak istiyoruz. Geleceğin daha sağlıklı, daha adil ve daha yaşanabilir bir dünya olması için bugün atacağımız adımlar çok önemli” dedi. ​TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş ise küresel iklim krizleri, savaşlar, pandemi ve ekonomik yoksulluk gibi faktörlerin gıdanın önemini artırdığını belirterek, “Bugün bu etkinliği gelecek nesillere gıdada ve tarımda farkındalık yaratmak amacıyla düzenliyoruz” diye konuştu. ​ Konuşmaların ardından şenlik programı başladı. Çocuklara ikramlıkların dağıtıldığı etkinlikte, minikler çeşitli aktivitelerle keyifli zaman geçirdi. Şenlikte, okçuluk atölyesi, su tasarrufu aparatı ve tohum dağıtımı, ayraç yapım atölyesi gibi bilgilendirici ve eğitici atölyeler büyük ilgi gördü. Ayrıca masaüstü curling, kapı süsü yapımı, çerçeve tasarlama ve denge oyunları gibi oyunlar, şenliğe renk kattı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.