Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Phantom

Kapsül Haber Ajansı - Phantom haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Phantom haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Rolls-Royce’dan 100 Yıllık Efsanesine Özel Koleksiyon  Haber

Rolls-Royce’dan 100 Yıllık Efsanesine Özel Koleksiyon 

100 yıldır Phantom, dünyanın en etkili isimleri tarafından tercih edilen, başarı ve seçiciliğin nihai sembolü olarak tanınıyor. Efsanevi Phantom’un 100. yılı kutlanırken, Rolls-Royce Motor Cars Phantom Centenary Private Collection ile saygı duruşunda duruyor ve sadece 25 adet ile sınırlı bu özel koleksiyonu kutluyor. Rolls-Royce Bespoke (kişiselleştirme) Collective’in tasarımcı, mühendis ve ustaları, tüm uzmanlıklarını ve yaratıcılıklarını bir araya getirerek, markanın başyapıtı olarak nitelendirilebilecek bu eşsiz koleksiyonu hayata geçirdi. Rolls-Royce Bespoke ekibi, 1920’lerden günümüze Phantom’un her neslinin ruhunu ve kimliğini detaylı bir şekilde inceleyerek, modelin dünyasına tam anlamıyla nüfuz etti. Bespoke ekibi, Phantom’un önemli sahiplerini, Rolls-Royce’un kilit isimlerini, modelin tasarlanıp üretildiği mekanları ve dönemin ruhunu yansıtan önemli olayları detaylı bir şekilde araştırdı. Bu ilham kaynakları, önce 77 el çizimi motif olarak tasarlandı ve ardından Phantom Centenary Private Collection’a özenle işlenmiş arşiv referanslarıyla yansıtıldı. Ortaya çıkan bu özel koleksiyon, Phantom’un geçmişine saygı duruşunda bulunurken, bugününü tanımlıyor ve önümüzdeki 100 yıl boyunca modelin mirasını şekillendirecek prensipleri ortaya koyuyor. Her tarihi an, bu nadir ve koleksiyon değeri taşıyan saygı duruşu için özel olarak geliştirilen ileri düzey zanaatkarlık teknikleri ile hayata geçiriliyor. İç mekânda, couturier tasarımı tekstiller, çizim stilinde nakışlar, lazerle işlenmiş deri ve öncü ahşap işçiliği – üç boyutlu marküteri, altın varak ve üç boyutlu mürekkep katmanlama dahil – Phantom’un hikayesini çarpıcı ve detaylı bir şekilde anlatıyor. Dış tasarımda, kaput benzersiz bir Spirit of Ecstasy figürü ile taçlandırılıyor. Bu figür, Phantom’un ilk modelinde ilham alınarak yeniden yorumlandı ve bu özel yıldönümünü anmak için saf altından üretildi. Dış tasarım: Zarif ve özel Bespoke ifadesi Siyah – beyaz bir film yıldızının zamansız zarafetini yansıtan Phantom Centenary Private Collection’ın dış tasarımı, Phantom’un galalarda boy gösterdiği, sinema ikonlarını taşıdığı ve dönemin ışıltısının simgesi haline geldiği Hollywood’un altın çağını anımsatıyor. Araç, Bespoke iki tonlu boya ile tamamlanıyor ve uzun yüzeylerdeki bu uygulama, 1930’lu yılların Phantom modellerinin akıcı silüetine saygı duruşu niteliğinde. Yan gövde, Arctic White üzerine Super Champagne Crystal kaplamasıyla sunulurken, üst gövde siyah üzerine Super Champagne Crystal ile tamamlanıyor. Özel olarak geliştirilen bu kaplama, dış yüzeye olağanüstü bir metalik parlaklık kazandırıyor. Bu etki, şeffaf verniğe ince öğütülmüş cam parçacıklarının eklenmesiyle sağlanıyor. Bu özel kutlama Private Collection için, Rolls-Royce boya uzmanları, şeffaf parçacıkları şampanya rengi partiküllerle değiştirerek miktarını iki katına çıkardı ve böylece büyüleyici bir derinlik elde etti. Bu zamansız kaplama, Spirit of Ecstasy’nin benzersiz bir yeniden yorumlanmasıyla taçlandırılıyor. Phantom’a takılan ilk Spirit of Ecstasy figürünü referans alan tasarımcılar, bu ikonik figüre bir saygı duruşu niteliğinde tasarım ortaya çıkardı; önce 18 ayar saf altın ile dökülen figür, ardından 24 ayar altın kaplama ile tamamlanarak kusursuz ve kararmaya dayanıklı bir yüzey sunuyor. Parça, Londra’daki Hallmarking & Assay Office’e sunularak, özel olarak geliştirilen “Phantom Centenary” damgasını aldı. Rolls-Royce tarihinde bir ilk; altın ve beyaz mineli “RR” Figürün tabanı, el dökümü beyaz cam mine ile tamamlanıyor ve koleksiyonun adı özenle işlenerek kazınıyor. Rolls-Royce tarihinde bir ilk olarak, aracın ön, arka ve yan taraflarında yer alan “RR” Onur Rozeti, koleksiyona özel 24 ayar altın ve beyaz mine ile sunuluyor. Dış tasarımın tamamlayıcısı olarak, her biri 25 çizgiyle işlenmiş Phantom jantları yer alıyor. Bu detay, koleksiyondaki 25 araca saygı duruşu niteliğinde olup, toplamda 100 çizgi ile Phantom’un 100. Yılı kutlanıyor. İç tasarım: Phantom efsanesine yolculuk Phantom’un bir asırlık hikayeleri, Private Collection’ın iç mekandaki birçok yüzeyde zarif bir şekilde hayat buluyor; bazıları hemen fark edilen, bazıları ise zamanla keşfedilen görkemli arşiv referanslarıyla anlatılıyor. Geçmiş Phantom modellerine bir saygı duruşu olarak, Phantom Centenary’in iç mekânı tekstil ve deriyi bir araya getiriyor; bu tasarım, markanın ilk yıllarını anımsatıyor; şoför koltuğu dayanıklı deri ile arka kabin ise lüks kumaşlarla kaplanıyordu. Bu zarif kontrast, Phantom’un her zaman sürüşteki otorite ile yolcu kabinindeki mutlak huzuru mükemmel bir dengeyle bir araya getirdiğini gözler önüne seriyor. Arka koltuklar: Ustalığın zirvesi Phantom Centenary’in arka koltukları, 1926 yapımı ünlü “Phantom of Love” modelinden ilham alıyor. O dönemlerde, koltuklar el dokuması Aubusson halılarıyla özel olarak tasarlanmıştı. Koltuklardaki sanat eserleri, üç farklı hikâye katmanı üzerinden anlatılıyor. İlk katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanan arka plan, Phantom’un tarihine ait önemli mekanları ve objeleri gözler önüne seriyor. Bu detaylar, Londra’daki markanın ilk adresi Conduit Street’ten, Henry Royce’un Güney Fransa’yı konu alan yağlı boya tablolarına kadar uzanıyor. İkinci katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanmış olup, geçmişin ikonik Phantom modellerini ince detaylarla gözler önüne seriyor. Üçüncü ve en üst katman, Phantom’un her neslinden yedi önemli sahibi soyut bir şekilde temsil eden özenle işlenmiş nakışlarla oluşturuluyor. Bu özel kumaş, bir moda atölyesi ile iş birliği içinde 12 ay süren titiz bir çalışma sonucunda geliştirildi ve haute couture dünyasının ötesinde ilk kez Phantom Centenary için kullanıldı. Rolls-Royce’un yüksek standartlardaki dayanıklılık, dokunsal kalite ve estetik beklentilerini karşılamak üzere, yüksek çözünürlüklü baskı süreci Phantom Centenary Private Collection için özel olarak geliştirilmiş mürekkepler ve tekniklerle mükemmelleştirildi. Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu Yüksek çözünürlüklü baskılı kumaş, benzersiz bir el çizimi görünümü sunan özenle tasarlanmış nakışlarla tamamlanıyor. Bespoke Collective tarafından “iplikle eskiz yapmak” olarak tanımlanan bu özel nakış tekniği, bir kalem çizgisinin ifadesini tekstil üzerinde kusursuz bir şekilde yansıtıyor. Her bir görseli öne çıkarmak ve tanımlamak üzere ustalar, Golden Sands ipliği ile eskiz tarzında düzensiz dikişler uyguladı. Bu teknik, çizgilerin yüzeyin üzerinde hafifçe süzülüyormuş gibi görünmesini sağlıyor. Doku ve derinlik, Seashell ipliği ile yüksek yoğunluklu dikişler uygulanarak sağlandı. Tüm kompozisyon boyunca bu özenli işçilik, toplamda 160.000’den fazla dikişten oluşuyor. Tamamlanan eser, her biri tam hassasiyetle hizalanmış ve koltukların kıvrımlarına uyacak şekilde yerleştirilmiş 45 ayrı panelden oluşuyor. Bu süreç, Savile Row terzilik tekniklerinden ilham alınarak gerçekleştirildi ve sonuç olarak Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu ortaya çıktı. Arka koltukların, el dokuması bir halının çağdaş yorumu olarak tasarlandığını belirten Celina Mettang (Bespoke Colour and Material Designer, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Phantom’un hikayesi, özenle seçilmiş detaylar aracılığıyla tekstil ve nakışlarla gözler önüne seriliyor. Her bir nakış detayı, ustalar tarafından dijital olarak yeniden tasarlanarak işlendi ve her çizgi için özel dikiş teknikleri titizlikle seçildi. Örneğin, at motifinde saç dokusunu canlandırmak için aralıklı dikişler, kasları ve hatları belirginleştirmek için ise yoğun dikişler uygulandı. Bu ince detayların kusursuz bir şekilde uygulanabilmesi için olağanüstü bir hassasiyet gerekiyordu; bir motif, istenilen mükemmelliğe ulaşana kadar 24 kez revize edildi. Bu süreç, Phantom’un adını onurlandıran özel bir saygı duruşu yaratırken hissettiğimiz derin kişisel gururu ve bu ikonik mirası gelecek nesillere taşıma sorumluluğunu gözler önüne seriyor.” Ön koltuklar: Sürüş kabininde tasarımın zirvesi Ön koltuklardaki deri, Bespoke tasarımcı tarafından el çizimi olarak hazırlanan çalışmalar temel alınarak lazerle işlenmiş olup, çizerin ustalığını ve detaycılığını yansıtıyor. Motifler arasında, Phantom’un 100 yıllık mirasının olağanüstü ağırlığını zarif bir şekilde taşıyan sembolik detaylar yer alıyor. Bunlar arasında, 2003’teki Rolls-Royce yeniden lansmanının kod adı olan “Roger Rabbit”e gönderme yapan bir tavşan ve 1923 Phantom I prototipinin kod adı olan martı yer alıyor. Anthology Gallery: 100 yıldır anlatılan seçilen bir hikâye Phantom Centenary Private Collection’ın merkezinde, Anthology Gallery yer alıyor. Bu etkileyici kompozisyon, dikey olarak fırçalanmış 50 adet 3D baskılı alüminyum “kanatçıktan” oluşuyor ve bir kitabın sayfaları gibi zarif bir şekilde iç içe geçiyor. Her bir kanatçık, her iki tarafından da okunabilen oyma harflerle tasarlanmış olup, Phantom’un bir yüzyıl boyunca basında yer alan övgü dolu alıntılardan oluşuyor. Heykel, düşen havai fişeklerin ışıltısını çağrıştıran değişken ışıklandırmalarla zarif bir şekilde aydınlatılıyor. Her bir kanatçığın fırçalanmış kenarları, izleyicinin bakış açısına göre değişen yansıma ve ışık oyunları oluşturuyor. Ahşap işçiliği: Heykelsi bir ifade Phantom Centenary Private Collection, Rolls-Royce tarihinde yaratılmış en karmaşık ve detaylı ahşap işçiliğini içeriyor. Bir yıl süren bir çalışma sonucunda geliştirilen ve Blackwood ile renklendirilmiş kapı panelleri, Phantom’un en önemli ve dönüm noktası niteliğindeki yolculuklarını gözler önüne seriyor. Her bir kompozisyonda, coğrafi haritalar, kıvrımlı yollar, geniş manzaralar, bitkisel detaylar ve deneysel araba tasvirleri, Phantom’un mirasını yansıtan yaşayan bir sanat eseri yaratacak şekilde bir araya getiriliyor. Arka kapılar, Sir Henry Royce’un kış aylarını geçirdiği St. Tropez yakınlarındaki Le Rayol-Canadel-sur-Mer kıyı şeridini betimliyor. Ön yolcu kapısında, Sir Henry Royce’un yazlık konutunun bulunduğu West Wittering’in manzarası yer alıyor. Burası, günümüzde Rolls-Royce’un merkezi olan tesise yalnızca sekiz mil uzaklıkta bulunuyor. Sürücü kapısında, Goodwood döneminin ilk Phantom’ının Perth’ten başlayarak Avustralya kıtasını kat ettiği destansı 4.500 millik yolculuk anlatılıyor. Her bir kompozisyonda, derinlik ve doku yaratmak amacıyla 3 boyutlu çok yönlü marküteri, lazer kazıma, 3 boyutlu mürekkep katmanlama ve altın varak teknikleri bir araya getiriliyor. Haritalar, manzaralar, çiçekler ve ağaçlar gibi motifler, lazer kullanılarak ahşaba üç farklı derinlikte işleniyor. Bu yolculukları temsil eden yollar, 0.1 mikrometre kalınlığındaki altın varak karelerinden işlenmiş 24 ayar altınla parlatılıyor. Her bir yol özenle hazırlanıyor, kesiliyor ve yerleştiriliyor. Arka kapılarda, Güney Fransa’ya özgü çam, servi, eğrelti otu ve palmiye gibi bitki örtüleri de yer alıyor. Arka yolcu kapısının bir bölümü ise Sir Henry Royce’un bölgeye ait orijinal yağlı boya tablolarından birini, tuvalden ahşaba aktararak yeniden canlandırıyor. Royce’un evlerinin tam konumları – Güney Fransa’daki Villa Mimosa ve West Wittering’deki Elmstead – 2.76 mm çapında tek bir altın varak noktasıyla özenle işaretleniyor. Phantom’un hikayesinin farklı yönlerini bir araya getiren kompozisyonu oluşturmak için orijinal metinler, günlükler, fotoğraflar ve tablolar gibi eşsiz bir kaynak yelpazesinden yararlandıklarını belirten Katrin Lehmann (Bespoke Colour and Material Designer, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Bu proje için geliştirilen yeni teknolojiler, özellikle 3 boyutlu mürekkep katmanlama, daha önce mümkün olmayan ölçekte detayların eklenmesine olanak sağladı – bazıları yalnızca 0.13 mm yüksekliğinde; denizde yelken açan bir tekneden haritadaki konum isimlerine kadar her detay titizlikle işlendi. Phantom’un tarihindeki anları, bu ismi taşıyan modelin hak ettiği detay ve titizlikle hayata geçirebilmek büyük bir ayrıcalık.” Kapılardaki ahşap yüzeyler, özenle işlenmiş deri panellere dönüştürülüyor. 24 ayar altın “yollar”, altın iplik işlemeler olarak devam ediyor; haritalar ve manzaraların detayları siyah iplikle işlenerek kapıların kaplamalı bölümündeki kazınmış detayları yansıtıyor. Ahşap işçiliği, 1925 model orijinal Phantom I ve günümüz Phantom VIII’in tasvirleriyle tamamlanıyor; her biri arka piknik masalarına özenle kazınmış olarak sunuluyor. Modeller, piknik masalarının deri kaplı arka yüzeylerindeki işlemelerde de yansıtılıyor; bu, geçmiş ile günümüzü bir araya getiren bir diğer ince detay olarak öne çıkıyor. Piano Black kaplama, merkezi döner düğmeyi yansıtan altın tozu ile zenginleştirilmiş; söz konusu düğme de 24 ayar altın kaplamaya sahip olarak sunuluyor. Altın bir miras 6,75 litrelik V12 motor gibi muazzam bir mühendislik harikası, Arctic White ile tamamlanmış özel tasarım bir kapakla öne çıkarılıyor. Kapak, Phantom’un modern efsanesini ve başarısını şekillendiren kusursuz gücü onurlandırmak için 24 ayar altın detaylarla süsleniyor. Starlight (Yıldız tavan) altında Phantom’un hikayesi Hafif animasyonlu ve işlemeli Starlight tavan döşemesi, Phantom’un tarihindeki önemli anları 440.000 dikişle yansıtıyor. Tasarım, Henry Royce’un Wittering’deki bahçesinde, iki yakın meslektaşı – markanın Baş Motor Tasarımcısı Charles L. Jenner ve Rolls-Royce’un deneysel departmanının baş test sürücüsü Ernest Hives – ile birlikte dut ağacının altında fotoğraflandığı anı yansıtacak şekilde tasarlandı. Bespoke Collective, bu andan ilham alarak, Starlight tavan döşemesinin altında oturan müşterilerin Royce’un bir zamanlar yaşadığı gibi kendi hayal gücü ve olasılık kıvılcımlarını deneyimleyebileceği bir ilham atmosferi yaratmayı amaçlıyor. Sahne, markanın Goodwood’daki merkezinin avlusundaki karakteristik kare taçlı ağaçları da içerecek şekilde tasarlanıyor. Bal arıları – Rolls-Royce Arıcılığı’ndaki 250.000 sakinine atıfta bulunan bir detay – uçuş halinde tasvir ediliyor; muhtemelen yalnızca Rolls-Royce’un merkezinde yetiştirilen Phantom Rose’a doğru ilerliyorlar. Takımyıldızlarının arasında, geçmişin önemli Phantom modellerine sessiz övgüler yer alıyor; bunlar arasında, Sir Malcolm Campbell’in “Bluebird” olarak bilinen Phantom II’sini temsil eden bir kuş motifi de bulunuyor. Dut yapraklarının arasında, Goodwood döneminin ilk Phantom’unun tasarlandığı gizli 1990’lar tasarım stüdyosu “The Bank’teki” kasa kapısı kilit mekanizmasına ince bir gönderme yer alıyor. Hareket halinde unutulmaz bir miras Phantom Centenary Private Collection’ı hayata geçiren tasarımcılar, mühendisler ve zanaatkarlar için bu araç, nesilde bir kez üstlenebilecek türden özel bir sorumluluk anlamına geliyor. Ortaya konan bu eser, Phantom’un doğuşuna ilham veren aynı ruhu yansıtıyor: markanın mükemmelliğe olan sarsılmaz bağlılığını ve dünyanın en iyi aracını yaratma tutkusunu simgeliyor. Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection, dünyanın en saygın lüks ürününün 100 yıllık mirasına adanmış bir saygı duruşu olarak sunulduğunu belirten Chris Brownridge (Chief Executive, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Bu ödünsüz sanat eseri, özenle tasarlanmış Phantom VIII’i bir tuval olarak kullanarak Phantom’un olağanüstü yaşam öyküsünü ve onu şekillendiren insanları anlatıyor; Rolls-Royce’daki vizyonerlerden, efsanesinin oluşmasına katkıda bulunan sahiplerine kadar tüm hikayeyi kapsıyor. Bir yüzyıldır, Phantom isim plakası, Rolls-Royce’un yeteneklerinin zirvesini simgeliyor. Bu mirası onurlandırmak amacıyla hazırlanan son derece iddialı Private Collection, yeni teknikler sunuyor ve 40.000 saatten fazla emeğin ürünü olarak ortaya çıktı. Bu araç, Phantom’un hırs, sanatsal yaratıcılık ve tarihi ağırlık simgesi olarak statüsünü yeniden teyit ediyor.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Phantom’un müzikteki cesur yüzyılı Haber

Phantom’un müzikteki cesur yüzyılı

Rolls-Royce ile popüler müzik arasındaki bağ, neredeyse müzik kayıt endüstrisinin tarihi kadar eskidir. John Lennon, Elvis Presley ve Pharrell Williams gibi efsaneler Phantom’un hikayesine dahil olmadan önce, Duke Ellington, Fred Astaire, Count Basie, Ravi Shankar, Edith Piaf ve Sam Cooke gibi sanatçılar Rolls-Royce ile seyahat ediyor, markayı başarı ve sanatın en güçlü sembolü olarak görüyordu. “Müzik imparatoru” tanımıyla özdeşleşen Brian Epstein, Berry Gordy ve Ahmet Ertegun da markanın en dikkat çekici sahiplerinden oldular. Her türden, her coğrafyadan ve her kuşaktan sanatçılar için Rolls-Royce, yaratıcı dehanın zirvesi ve kişisel ifadenin tuvali olmayı sürdürüyor. Markanın zirvesi olan Phantom, tüm modeller arasında müzik dünyasıyla en çok özdeşleşen Rolls-Royce oldu. Sekiz nesil ve 100 yıl boyunca bu sıra dışı araç, müzik tarihinin en yaratıcı ve etkili isimleri tarafından tercih edildi. Phantom’un çekiciliği nesiller boyu sürerken, üstün mühendislik, seçkin malzemeler ve zarif el işçiliğiyle dünyanın prestijli lüks aracı olmaya devam ediyor. Aynı zamanda sahibine kimliğini tanımlama özgürlüğü sunuyor ve bu özellik, müzik dünyasının önde gelen isimlerine ait birçok Phantom’un kendi başına efsaneleşmesine olanak tanıyor. Marlene Dietrich: Falling in Love Again (Yeniden aşık olmak) Çoğu aktör şöhret peşinde Hollywood’a giderken, Marlene Dietrich çoktan bir yıldız topluluğunun parçası olarak gitti. “The Blue Angel” filmindeki çıkış rolünün ardından imza şarkısı “Falling in Love Again” ile tanınan Marlene Dietrich, 1930 yılında California’ya giderek “Morocco” filminin çekimlerine başladı. Karşılanması, ekrandaki duruşu kadar etkileyiciydi; Paramount Stüdyoları’nda sadece çiçekler değil, yeşil bir Rolls-Royce Phantom I da hediye edildi. Morocco, Dietrich’e bir Akademi Ödülü adaylığı getirirken, Phantom da filmdeki sahneleri ve tanıtım görselleriyle dikkatleri üzerine çekti. Elvis Presley: All Shook Up (Bambaşka bir halde) 1956’da, genç ve gelecek vadeden Elvis Presley’in kendi adını taşıyan albümü, Billboard listelerinde zirveye çıkan ilk rock ‘n’ roll albümü olarak 10 hafta boyunca liderliğini sürdürdü. 1963’te, şöhretin doruk noktasında, “The King” Midnight Blue Phantom V’yi özel Bespoke (kişiselleştirme) donanımlarıyla satın aldı. Aracın içinde erken bir karaoke uygulaması gibi tasarlanan bu Phantom, arka kol dayamasına yerleştirilmiş bir mikrofon, ilham anlarını yakalamak için bir yazı defteri, Elvis’i her an sahneye hazırlamak için ayna ve kıyafet fırçası gibi detaylarla donatılmıştı. Ev ortamına dair tatlı bir ayrıntı olarak, orijinal ayna parlaklığındaki boya, Elvis’in annesinin tavuklarının dikkatini çekmiş ve tavuklar kendi yansımalarını gagalamışlardı. Araç, çizikleri belli etmeyen daha açık Silver Blue tonuyla yeniden boyandı. John Lennon: Love Me Do (beni sev) Aralık 1964’te, John Lennon, The Beatles’ın “A Hard Day’s Night” filminin başarısını kutlamak için kendine ödül olarak Phantom V sipariş etti. Araç, camlar, tamponlar ve jant kapakları da dahil olmak üzere tamamen siyahtı ve iç donanımında kokteyl dolabı, televizyon ve bagajda buzdolabı yer alıyordu. Elvis’in Phantom V’si gibi, Lennon’un da aracı kapsamlı değişim yaşayacaktı. Mayıs 1967’de, “Sgt Pepper’s Lonely Hearts Club Band” albümü çıkmadan önce, araç sarıya boyandı, kırmızı, turuncu, yeşil ve mavi desenlerle elle süslendi, yan panellerine çiçek motifleri işlendi ve Lennon’un Terazi burcu simgesiyle aracın yeni kişiliği oluşturuldu. Gençler için, Lennon’un Phantom’u o yılın “Summer of Love” ruhunu mükemmel biçimde yansıtıyordu. Ancak olgun nesil için bu bir skandaldı; bir kadın Phantom’u Piccadilly’de görünce “Bir Rolls-Royce’a bunu yapmaya nasıl cüret edersiniz!” diye bağırarak şemsiyesiyle araca vurmuştu. Bu Phantom, Lennon’la ilişkilendirilen en meşhur Rolls-Royce olsa da, o başka bir Phantom’a daha sahipti. Lennon, 1968 yılında “White Album” lansmanıyla birlikte Yoko Ono ile hayatının yeni bir dönemini kutlamak amacıyla beyaz bir Rolls-Royce Phantom V aldı. Bu Phantom’un karakterini, beyaz giysiler giyinmesi, Berkshire’daki evinin iç ve dışının parlak beyaza boyanması ve net bir minimalist anlayış benimsemesi yansıtıyordu. Başlangıçta İkinci Dünya Savaşı’nda Spitfire pilotu olan ve sonrasında şoförlüğe geçen Wing Commander Paddy Barthropp tarafından siyah-yeşil iki tonlu olarak sipariş edilen bu Phantom, Lennon tarafından kişisel tarzına uygun şekilde özelleştirildi. O dönemde büyük bir evin fiyatına eşdeğer olan 12.000 sterlin ödeyerek Phantom’un iç ve dışını beyaza dönüştürdü ve araca açılır tavan, Philips pikap, 8 parçalı müzik çalar, telefon ve televizyon ekletti. Daha sonra bu Phantom, Beatles’ın “Let it Be” filmi ve Mick Jagger’in başrolünde olduğu “Performance” filminde yer aldı. Lennon, 1969 Eylül’de Phantom’u o dönem Beatles’ın menajeri ve ABKCO Records’un kurucusu olan Allen Klein’e sattı. Liberace: I’ll be seeing you (yakında görüşürüz) Müziğin bir diğer ikonik asi ismi Wladziu Valentino Liberace’ydi. Gösterişli ve çok yönlü yetenekleriyle Liberace, 1950’ler ve 1960’larda televizyon programları ve Las Vegas’taki uzun süreli sahne şovlarıyla dünyanın en yüksek ücretli eğlence sanatçısı oldu. “Mr. Showmanship” unvanını ona kazandıran gösterişli uygulamalarından biri, 1961 model Phantom V’ydi. Küçük ayna parçalarıyla kaplı bu araç, Liberace tarafından Las Vegas Hilton’daki uzun süreli sahne şovlarına girişte kullanılırdı. Bu Phantom, Michael Douglas’ın kısa ama ünlü yolculuğunu yeniden canlandırdığı, ödüllü Liberace biyografisi “Behind the Candelabra” filminde de göründü. Sir Elton John: Roket adam için yolculuk Liberace’in sahne tarzı aralarında Reginald Dwight adında genç bir piyanistin de bulunduğu bir nesil sanatçıyı etkiledi. Bugün Sir Elton John olarak tanınan sanatçı, yıllar sonra idolünden aldığı ilhamla birden fazla Phantom’a sahip oldu. 1973’te, beyaz Phantom VI’sıyla Manchester’daki bir konserine giderken Sir Elton, showroom vitrininde daha yeni bir Phantom gördü. Şoförüne durmasını söyledi, aracı satın aldı ve konser yolculuğuna bu yeni Phantom ile tamamladı. Daha sonra Phantom’u siyah gövde rengi, siyah deri döşemesi, koyu camları, televizyon, video oynatıcısı ve hatta bir faks makinesiyle güncelledi. Ancak en dikkat çekici yenilik, ses seviyesi yükseldiğinde arka camın parçalanmaması için güçlendirmesi gereken, özel yapım ses sistemiydi. Sir Elton’un ayrıca, dış tasarımda göz alıcı pembe-beyaz bir renk kombinasyonu, iç mekanında ise buna uyumlu detayların yer aldığı özel üretim Phantom V’ı de vardı. Sovyetler Birliği turnesinin ardından, kendisine nakit yerine kömürle ödeme yapıldığı için Sir Elton, müzisyenlerine ücretlerini ödeyemedi. Bunun yerine, Phantom’u nakit ücret karşılığında perküsyonisti Ray Cooper’a verdi. Cooper daha sonra bu aracı, ileride Blur ile müzik sahnesinde kendi yıldızını parlatacak genç Damon Albarn’ı okuldan almak için kullandı. 2020 yılında tam anlamıyla döngü tamamlandı; Albarn ve sanal grubu Gorillaz, “The Pink Phantom” adlı şarkıyı kaydederken, Sir Elton konuk vokalist olarak sahneye çıktı ve Phantom’un müzik tarihinde yolculuğu simgesel bir şekilde tekrar canlandı. Keith Moon: Won’t get fooled again? (Bir daha aynı tuzağa düşmeyeceğiz?) Efsaneye göre, 21. yaş gününü kutlarken, yetenekli ama kaderinde kendine zarar veren The Who davulcusu Keith Moon, Rolls-Royce’unu Michigan, Flint’teki Holiday Inn’in yüzme havuzuna sürerek rock ‘n’ roll tarihinin en kalıcı efsanelerinden birini yarattı. O gece gerçekten ne olduğuna dair anlatımlar ise büyük farklılıklar gösteriyor. Moon, 1972 yılında Rolling Stone Dergisi’ne verdiği röportajda, aracın bir başka otel müşterisine ait Lincoln Continental olduğunu ve el frenini indirip aracı havuza doğru sürdüğünü söylemişti. Partiye katılan diğer misafirler ise hiçbir aracın havuza girmediğini söylemişti. Bir aracın havuza girip girmemesi önemli değildi artık, bu efsane öyle güçlü ki rock ‘n’ roll aşırılığının simgesi haline geldi ve bu araç ancak bir Rolls-Royce olabilirdi. Phantom’un 100. Yılını ve aracın rock ‘n’ roll efsanesindeki ikonik yerini kutlamak üzere Rolls-Royce, bir Phantom’u* yüzme havuzuna indirerek bu efsaneyi gerçeğe dönüştürdü. Seçilen adres, İngiltere’nin Plymouth kentinde, Marş Denizi kıyısında yer alan ve Art Deco mirasının önemli simgelerinden biri olan Tinside Lido oldu. Phantom’un en ünlü sahiplerinden John Lennon ile anılan bu ikonik mekan, The Beatles’in 12 Eylül 1967’de “The Magical Mystery Tour” çekimleri için gerçekleştirdiği ziyaret sırasında çekilen tarihi fotoğrafın da fonunu oluşturmuştu. Aynı yıl John Lennon, el boyaması sarı Phantom V ile sahneye çıkarak, bu eşsiz aracın müzik dünyasının efsaneleri arasında yerini pekiştirdi. Hip-hop yıldızı Rolls-Royce, 2003 yılında üretime başladığı Goodwood’a taşındığından beri çağdaş müzik ile bağlarını daha da güçlendirdi. 2016 yılında, hip-hop müziğin hızlı yükselmesiyle, şarkı sözlerinde adı geçen marka haline geldi. 1960’larda kültürel bir güç merkezi haline gelen bu müzik türü, yüzyılın dönümünde evlerin vazgeçilmez parçası oldu; bu dönem, Rolls-Royce’un Goodwood’daki yeniden doğuşu ve 2003’te Phantom VII’nın lansmanına da denk geldi. Bir yıl sonra, Pharrell Williams ve Calvin “Snoop Dogg” Broadus JR., 2004 yılında “Drop it like it’s hot” klibinde ikonik Phantom VII’yi öne çıkararak, klibin üç hafta boyunca ABD Billboard Hot 100 listesinde zirvede kalmasını sağladı ve Phantom’un, türün en etkili sanatçılarıyla kalıcı bağın başlangıcını sağladı. Curtis, “50 Cent” Jackson, TV dizisi “Entourage”ta Phantom VII Drophead Coupe ile yer alarak, sosyal medyada sıkça paylaşılan ikonik sahneye imza attı. Phantom, Dwayne “Lil Wayne” Carter’in “Tha Carter II” albümü de dahil olmak üzere pek çok albüm kapağında da yer alarak müzik kültüründeki etkisini pekiştirdi. Bu müzik türü Rolls-Royce’un en ikonik özelliklerinden biri olan Starlight Headliner’ın (yıldızlı tavan) popülerleşmesinde önemli rol oynadı. “Stars in the roof” ifadesi ve onun çeşitli uyarlamaları, rap sözlerinde sıkça karşımıza çıkıyor ve Rolls-Rouuce sahipliğini tanımlayan, şiirsel bir simge haline geldi. Encore: Phantom’un kalıcı mirası Phantom modern müzik tarihinde sürekli ve gelişen yerini korudu. Her dönemde sanatçılara ve yenilikçilere kendilerini ifade etme, ilham alma ve kimliklerini yansıtma imkanı sundu. Phantom, ikinci yüzyılına adım atarken, bireyselliği ve insan hayal gücünün gücünü simgelemeye devam ediyor. Rolls-Royce Motor Cars Chief Executive Chris Brownridge, Hollywood’un altın çağından hip-hop’un yükselişine kadar, son 100 yılda müzik sanatçıları, Phantom’u hem kimliklerini yansıtmak hem de geleneklerini sorgulamak için kullandıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti; “Sanatçıların araçları da sıklıkla kendi başına birer ikon haline gelirken, modern müzik tarihindeki kalıcı yerini korudu. Bu kalıcı bağ, Rolls-Royce ile markanın hikayesinin bir parçası olan olağanüstü insanların tek amaç etrafında birleştiğini hatırlatıyor: varlıklarını hissettirmek.”

Rolls-Royce’un asırlık efsanesi Phantom, Scorpios’ta Haber

Rolls-Royce’un asırlık efsanesi Phantom, Scorpios’ta

Rolls-Royce Motor Cars İstanbul Genel Müdürü Hilal Aysal ve Scorpios Bodrum Genel Müdürü Can Erikan ev sahipliğinde gerçekleşen bu özel davet iş, sanat ve cemiyet hayatının önde gelen isimlerini bir araya getirdi. 1925’ten bu yana sekiz nesildir Phantom; kraliyet ailelerinden dünya liderlerine, sahne ve sinema yıldızlarından dünyaca ünlü sanatçılara ve iş dünyasının öncülerine kadar pek çok seçkin ismin vazgeçilmez tercihi oldu. Modern sanat tarihinin en önemli alanlarında sahneye çıkan bu ikonik model, lüks ve zarafetin değişmeyen sembolü olmayı sürdürüyor. Goodwood’da üretilen Rolls-Royce Phantom VIII, davette geçmiş nesillerine saygı duruşunda bulunarak markanın asırlık mirasını selamladı. Phantom, her an lüksün zirvesini temsil ediyor Rolls-Royce Motor Cars İstanbul’un Genel Müdürü Hilal Aysal, Phantom’un son 100 yıldır her an lüksün zirvesini temsil ettiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti; “Dönemlerinin en etkili isimleriyle özdeşleşen Phantom, zamanın ötesinde zarafetin, inceliğin ve tarzın zamansız ifadesi haline geldi. Ege Denizi’nin huzurlu kıyısında yer alan Scorpios Bodrum, topluluğun, yaratıcılığın ve meraklı zihinlerin buluştuğu özel bir mekan sunuyor. Scorpios, sıradanın ötesine geçen, anlam dolu deneyimler sunarak 100 yıldır kusursuz bir sürüş keyfi yaşatan efsanenin yıl dönümünü kutlamak için eşsiz bir atmosfer oluşturdu.” Yola çıktığı ilk günden bu yana Phantom, çağdaş sanatın en büyük ustaları ve vizyonerleriyle anıldı; Salvador Dali, Andy Warhol ve Pablo Picasso gibi efsanelerden, kendi alanlarının ve dönemlerinin sınırlarını aşan Elvis Presley ve John Lennon gibi müzik ikonlarına kadar birçok isim, bu zamansız efsanenin hikayelerinde yer aldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.