Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Profesyonel Destek

Kapsül Haber Ajansı - Profesyonel Destek haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Profesyonel Destek haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Ebeveynler Akran Zorbalığına Karşı Bu Belirtileri Atlamamalı! Haber

Ebeveynler Akran Zorbalığına Karşı Bu Belirtileri Atlamamalı!

Fiziksel Belirtiler İlk Sinyali Verebiliyor Vücutta açıklanamayan morluklar, eşyaların hasar görmesi, okul çantasının sık sık kaybolması gibi fiziksel işaretler zorbalığın erken belirtileri arasında yer alıyor. Çocuğun okula gitmek istememesi, karın ve baş ağrısı gibi sık tekrarlayan yakınmalar da ebeveynlerin dikkat etmesi gereken önemli göstergelerden biri olarak öne çıkıyor. Dursun, “Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları zorbalığı söylemekten çekinir. Bu nedenle fiziksel değişiklikler ebeveynler için en görünür sinyallerden biridir,” diyor. Duygusal Değişiklikler Sessiz Bir Alarm Niteliğinde İçe kapanma, sessizleşme, daha önce keyif aldığı aktivitelerden uzaklaşma, okul saatleri yaklaşırken artan kaygı, ani öfke patlamaları ve sık ağlama nöbetleri zorbalığın duygusal etkilerini gözler önüne seriyor. Dursun, “Öz güvende hızlı düşüş ve kendini suçlama eğilimi, çocukların içsel dünyasında ciddi bir zorlanmanın habercisi olabilir,” diyerek ebeveynleri uyarıyor. Davranışsal Değişiklikler Gözden Kaçırılmamalı Devamsızlıkların artması, ders notlarında düşüş, sosyal ortamlardan uzaklaşma, arkadaş ilişkilerinin zayıflaması ve yalnız vakit geçirme isteği davranışsal düzeyde görülen etkiler arasında bulunuyor. Sosyal medya hesaplarını kapatma, çevrim içi olmaktan kaçınma ve mesajları silme gibi dijital davranış değişiklikleri de zorbalığın önemli göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Sosyal İzolasyon Ciddiye Alınmalı Arkadaş grubunun tamamen değişmesi veya ortadan kalkması, sosyal etkinliklere davet edilmemek, okuldan mutsuz dönmek ya da yalnızlık hissinin artması zorbalığın sosyal boyutunu ortaya çıkarıyor. Dursun, bu durumun uzun vadede hem öz güven hem de sosyal beceriler üzerinde kalıcı hasarlar bırakabileceğini belirtiyor. Zorbalığın Uzun Vadeli Etkileri Derinleşebiliyor Araştırmalar, akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda kaygı bozukluğu riskinin yaklaşık üç kat, depresyon riskinin ise iki ila dört kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Sürekli eleştirilme, aşağılanma ve dışlanma, çocukta “değersizlik” algısını pekiştirerek bu etkilerin ergenlikten yetişkinliğe kadar devam etmesine neden olabiliyor. Dursun, bu durumun gelecekte akademik başarıyı, sosyal ilişkileri ve mesleki performansı olumsuz etkileyebileceğini, hatta travma belirtilerine yol açabileceğini vurguluyor. Dijital Zorbalık Evde Bile Bitmeyen Bir Tehdit Artan ekran süresi ve sosyal medya kullanımıyla birlikte dijital zorbalık da çocuklar için daha görünmez ve daha sürekli bir hale geliyor. Yüz yüze zorbalık belirli ortamlarda yaşanırken, dijital zorbalık 7/24 devam edebiliyor. Bu durum çocuğun güvenli alanı olan evde dahi kendini tehdit altında hissetmesine neden oluyor. Ebeveynlerin İlk Tepkisi Sürecin Yönetimini Belirliyor Zorbalığa maruz kalan çocukların çoğu zaman utanma, suçluluk ve korku nedeniyle yaşadıklarını anlatmaktan çekinebildiğini belirten Dursun, ebeveynlerin yargılamadan dinlemesi gerektiğinin altını çiziyor ve “Empatik yaklaşım, sakin kalmak, somut sorular sormak çocuğun kendini ifade etmesini kolaylaştırır,” diye ekliyor. Ebeveynlerin çocuğu suçlayan ya da küçümseyen ifadelerden kesinlikle kaçınması gerektiğini belirtiyor. Aile–Okul İş Birliği Zorbalığın Etkisini Azaltıyor Zorbalıkla mücadelede en etkili adımlardan biri aile ile okul arasında kurulacak iş birliği. Çocuğun okulda kendini güvende hissedebileceği yetişkinlerin belirlenmesi ve öğretmenlerle sürecin birlikte yönetilmesi, zorbalığın etkilerini önemli ölçüde azaltabiliyor. Sosyal beceri geliştirici etkinlikler ise çocuğun öz güvenini yeniden güçlendirmesine yardımcı oluyor. Sosyal Medyada Zorbalığı Önlemek İçin Üçlü Destek Gerekli Ailelerin çocukların gizlilik ayarlarını düzenli olarak kontrol etmesi, takip listelerini gözden geçirmesi ve ekran süresini dengelemesi dijital güvenlik açısından kritik önem taşıyor. Okullarda verilen dijital farkındalık eğitimleri çocukları bilinçlendirirken, çocukların da güvenli paylaşım alışkanlıkları edinmesi zorbalığın yayılmasını engelleyebiliyor. Zorbalığa tanık olan çocukların bir yetişkine haber vermeyi öğrenmesi ise akran destek mekanizmasını güçlendiriyor. Zorbalığın erken fark edilmesi çocukların duygusal iyilik halini korumada büyük önem taşıyor. Çakmak Erdem Hastanesi’nde görev yapan Klinik Psikolog Tuğçe R. Tuncel Dursun, ailelerin küçük sinyalleri göz ardı etmemesinin ve gerektiğinde profesyonel destek almasının uzun vadeli etkileri azaltabileceğini belirtiyor.

Sanal Kumar Gençliği Tehdit Ediyor! Haber

Sanal Kumar Gençliği Tehdit Ediyor!

Ailelerin gözlemlemesi gereken kritik belirtilere işaret eden Sedef Koç Bal, “Oyuna yatırılan bahisler nedeniyle kontrolsüz para harcamalarının görülmesi ve sık sık ihtiyaç dışı para talep edilmesi ilk dikkat çeken işaretlerdir. Ayrıca bireyin aile ortamında daha az bulunması, evde olsa bile zihninin sürekli oyunda olması, engellendiğini düşündüğü anlarda öfke, tahammülsüzlük gibi tepkiler göstermesi de bir sorunun varlığına işaret eder.” dedi. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, gençler arasında yaygınlaşan sanal kumar bağımlılığını değerlendirdi. Renkli oyunlar sanal kumar tuzağına dönüşüyor Dijitalleşmenin getirdiği kolay erişim ve akranlar arasında popülerliğin sanal kumar bağımlılığına işaret eden Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, özellikle gençler arasında yaygınlaşan, renkli ve eğlenceli arayüzlere sahip bazı mobil uygulamaların, aslında bahis sistemi üzerine kurulu sanal kumar tuzağı olduğunu ifade etti. Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, bu tarz oyunların başlangıçta eğlence vaat ettiğini, ancak hızlıca kontrol kaybına dönüştüğünü belirterek, “Renkli şekerleri eşleştirme ya da farklı kombinasyonlar yapmaya dayanan ve üzerine bahis konulan oyunlar, şans oyunu gibi görünse de neden olduğu maddi kayıplar ve sorunlar nedeniyle sanal kumar bağımlılığını akla getiriyor. Bu oyunlar, beyinde dopamin salgısını artırarak ‘haz’ duygusunu tetikliyor. Üstelik bu haz arayışı sadece oyunda uzun süre vakit geçirmekle sınırlı kalmıyor; birçok kişi oyuna para yatırarak bu süreci daha da artırıyor.” diye anlattı. Kaybettiklerini kazanma hırsı ve akran popülerliği Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, sanal kumarın gençleri çeken en büyük faktörlerinden birinin, kazanma ve kaybetme arasındaki heyecan döngüsü olduğunu, bu döngünün, kayıplar yaşandıkça "Kaybettiklerimi tekrar kazanmalıyım" hedefine dönüştüğünü ve bağımlılığın derinleştiğini kaydederek, “Kazanma ve kaybetme arasındaki hızlı değişimler heyecan verse de, zamanla yaşanan kayıplar kişide ‘Kaybettiklerimi geri almalıyım’ düşüncesini doğurarak yeni bir hedef yaratıyor. Gençlerin bu oyunlara ilgisini canlı tutan bir diğer unsur ise akranları arasında popüler olması. Sosyal çevre, gençleri arkadaş grubuna uyum sağlamak ve dışlanmamak için benzer deneyimleri yaşamaya yönlendiriyor.” dedi. Ailelerin çocuklarının dijital araçlarla geçirdiği zamanı değil, bu davranışın neden olduğu sorunları takip etmesi gerektiğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “Sanal kumar bağımlılığı geliştiğinde, bireyin akademik, sosyal ve ailevi işlevselliği zayıflıyor.” ifadesinde bulundu. Aileler için dikkat çeken belirtiler neler? Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, ailelerin gözlemlemesi gereken kritik belirtileri şöyle sıraladı: “Oyuna yatırılan bahisler nedeniyle kontrolsüz para harcamalarının görülmesi ve sık sık ihtiyaç dışı para talep edilmesi ilk dikkat çeken işaretlerdir. Teknolojik cihazlarda geçirilen sürenin yaş grubuna önerilen sınırların üzerine çıkması, bu dengenin bozulmasıyla birlikte akademik başarının düşmesi, okulda devamsızlıkların artması ve kişinin keyif aldığı aktivitelerden uzaklaşması gibi değişiklikler ise sağlıklı iletişim kurulan bir aile tarafından genellikle fark edilebilir. Ayrıca bireyin aile ortamında daha az bulunması, evde olsa bile zihninin sürekli oyunda olması, engellendiğini düşündüğü anlarda öfke, tahammülsüzlük gibi tepkiler göstermesi de bir sorunun varlığına işaret eder.” Bağımlılık gelişince yalan ve gizleme ortaya çıkıyor Kumar bağımlılığı yerleştiğinde, bireylerin utanç ve suçluluk duygularının yanı sıra, oyuna devam edebilmek amacıyla yalan söyleme ve gerçeği saklama davranışları sergilediğini belirten Sedef Koç Bal, bu aşamada profesyonel destek almanın zorunlu olduğunu ifade etti. Sedef Koç Bal, sağlıklı sınırların önemini ve tedavi sürecinin kapsamını şu sözlerle anlattı: “Çocuğun gelişim dönemine uygun bir yaklaşımla, açık ve sağlıklı iletişim kurulması önemlidir. Dijital dünyanın oluşturduğu riskler anlatılırken, çocuğun duygu ve düşünceleri ile bireysel ihtiyaçları mutlaka dikkate alınmalıdır. Tedavi sürecinin amacı yalnızca oyuna erişimi kısıtlamak değildir; davranışın altında yatan nedenleri değerlendirmek, gerekli görüldüğünde ilaç desteğine başvurmak, riskleri ve koruyucu önlemleri belirlemek, etkili baş etme yöntemleri geliştirmek ve finansal yönetim planı oluşturmak gibi kapsamlı bir süreç hedeflenir. Bu süreçte aile desteği kritik rol oynar; ancak bu destek, sınırsız maddi yardım sağlamak ya da ortaya çıkan borçları kapatmak olarak anlaşılmamalıdır. Ailenin görevi, yapıcı sınırlar koymak, doğru iletişim kurmak ve tedavi sürecini güçlendirmektir.”

   Peş Peşe Depremler Sonrası Ebeveynlere Önemli Uyarılar Haber

  Peş Peşe Depremler Sonrası Ebeveynlere Önemli Uyarılar

Nev Sağlık Grubu Klinik Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Helin Ezgi Deniz, depremlerin özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki psikolojik etkilerine dikkat çekerek, “Her deprem aynı etkiyi yaratmaz” dedi. “Çocuklar için güven duygusu evin sağlamlığıyla başlar” Deniz, “Deprem, yetişkinler için bile sarsıcı bir deneyimken, çocuklar ve gençler için çok daha derin bir anlam taşır. Onların dünyasında güven duygusu; evin sağlamlığı, çevrenin öngörülebilirliği, hayatın belli bir ritimde akmasıyla beslenir. Bir deprem, işte o güvenin temelini sallayan, “Ev dediğim yer beni her zaman korumayabilir” gerçeğini acı bir şekilde hatırlatan bir olaydır. Ama burada önemli bir ayrım var: Her deprem aynı psikolojik etkiyi yaratmaz” dedi. “Büyük ve yıkıcı depremler travma riski taşır” Helin Ezgi Deniz, büyük, yıkıcı, can kaybı riski taşıyan depremlerin çocuklar ve gençler için travma açısından yüksek riskli olduğunu belirtti. Deniz, “Özellikle ölüm tehdidi algısının çok net olduğu, enkaz görüntülerinin yaşandığı ya da yakınlarının kaybedildiği durumlar, beynin hayatta kalma merkezini tetikler. Olay bitse bile tetikte olma hali, kabuslar, yoğun kaygı ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri uzun süre devam edebilir. Bu tür durumlarda iyileşme süreci daha uzun ve çoğu zaman profesyonel destek gerektirir” ifadelerinde bulundu. “Hissedilen ama yıkıma yol açmayan depremler daha çok kısa süreli korku yaratır” Deniz, “Çocuk ya da genç, birkaç gün uyumakta zorlanabilir, sallantı hissi yaşamaya devam edebilir, ani seslere irkilebilir. Ama ölüm tehlikesi yaşanmadığı ve sonrasında güven duygusu yeniden sağlandığı sürece bu tepkiler genellikle kısa sürede azalır” dedi. “Ebeveynlerin tutumu belirleyici” Deniz, yetişkinlerin tepkisinin çocukların psikolojik etkilenmesinde büyük rol oynadığını vurgulayarak, “Yıkım olmayan bir depremde ebeveynlerin aşırı panik tepkisi göstermesi, olayı dramatize etmesi; çocuktaki hafif korkuyu gereksiz yere kalıcı bir kaygıya dönüştürebilir. Tam tersine, sakin ve güven verici bir tavır; ‘Artık olmayacak’ gibi gerçek dışı sözler yerine, ‘Şu anda güvendeyiz, seni korumak için buradayız’ gibi hem gerçekçi hem koruyucu cümleler, psikolojik iyileşmeyi destekler” diye konuştu. “Depreme hazırlık, psikolojik dayanıklılığı artırır” Helin Ezgi Deniz, dayanıklılığın depremden önce inşa edildiğini ifade ederek, ailelerin çocuk ve gençlerle birlikte hazırlık yapmasının önemine değindi: “Deprem çantası hazırlamak, oturdukları binanın güvenliğini kontrol ettirmek, ailece deprem tatbikatı yapmak ve ‘Deprem olursa nerede buluşacağız, nasıl iletişim kuracağız?’ gibi konuları netleştirmek çok kıymetlidir. Bu tür hazırlıklar, gençlere ‘Ben pasif bir kurban değilim, bir planım var’ hissini verir.” “Oyun, sanat ve spor iyileştirir” Deprem sonrası toparlanma sürecinde rutinlerin korunması, sevilen eşyaların ve tanıdık yüzlerin çocuklara iyi geldiği belirtildi. “Bazı çocuklar yaşadıkları korkuyu oyunlarında ya da resimlerinde tekrar tekrar canlandırabilir; bu onların olayı anlamlandırma çabasıdır ve genellikle sağlıklı bir iyileşme sürecinin parçasıdır.” “Asıl kalıcı olan bazen korku değil, güven hissidir” Helin Ezgi Deniz, çocukların doğru destekle yüksek bir toparlanma kapasitesine sahip olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: “Her deprem bir iz bırakır ama bu izin travmaya dönüşüp dönüşmeyeceği; yaşanan olayın şiddeti, tehdit algısı, öncesindeki hazırlık düzeyi ve sonrasında sağlanan güven ortamıyla doğrudan ilgilidir. Çocuklar ve gençler, destek gördüklerinde ve ne yapacaklarını bildiklerinde olağanüstü bir toparlanma kapasitesine sahiptir. Bazen bir sarsıntının ardından en kalıcı olan şey korku değil, ‘Beni koruyan ve ne yapacağını bilen insanlar var’ hissidir.”

Güneş Azaldıkça Depresyon Artıyor Haber

Güneş Azaldıkça Depresyon Artıyor

Uzmanlara göre bu durumun adı mevsimsel depresyon ya da mevsimsel duygudurum bozukluğu. Toplumda sanıldığından daha yaygın olan bu sorun, kişinin hem psikolojik hem de fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Mevsimsel depresyon nedir? Psikiyatri Hekimi Uzm. Dr. Serap Kaya, mevsimsel depresyonun mevsim değişiklikleriyle ortaya çıkan bir depresyon türü olduğunu belirtiyor. En sık sonbahar ve kış aylarında görüldüğünü vurgulayan Uzm. Dr. Kaya, “Güneş ışığının azalması, havaların soğuması ve günlerin kısalması beyindeki serotonin ve melatonin hormonlarını etkileyerek depresyonu tetikleyebilir” dedi. Belirtiler uzun süre devam ederse dikkat edilmeli İstek kaybı, keyifsizlik, hayattan zevk alamama, uyku ve iştah değişiklikleri, enerjide belirgin azalma ve odaklanma zorluğu en sık görülen belirtiler arasında. Normal yorgunluğun birkaç gün içinde geçtiğini söyleyen Uzm. Dr. Kaya, “Mevsimsel depresyonda bu belirtiler haftalarca sürebilir ve kişinin iş, okul ya da aile hayatını olumsuz etkileyebilir” diye konuştu. Kimler risk altında? Kadınların, daha önce depresyon geçirmiş kişilerin, ailesinde depresyon öyküsü olanların ve kapalı ortamlarda uzun süre çalışanların risk grubunda olduğunu belirten Uzm. Dr. Kaya, “Kuzey bölgelerinde yaşayanlar ve güneş ışığını az görenler bu sorunu daha sık yaşayabiliyor. Ayrıca stresli yaşam, yalnızlık ve sosyal destek eksikliği de riski artırıyor” dedi. Sadece ruh halini değil bedeni de etkiliyor Mevsimsel depresyon yalnızca psikolojik değil fiziksel belirtilerle de kendini gösterebiliyor. Uyku düzeni bozulabiliyor, aşırı uyuma ya da uykusuzluk gelişebiliyor. Tatlı ve karbonhidrat isteği artabiliyor, buna bağlı olarak kilo değişiklikleri görülebiliyor. Uzm. Dr. Kaya, “Sürekli halsizlik, kaslarda yorgunluk, baş ağrısı ve motivasyon eksikliği de sık karşılaşılan şikâyetler. Bazı kişilerde bağışıklık sistemi zayıflayarak sık hastalanmalara yol açabiliyor” dedi. Ne zaman doktora başvurmalı? Eğer belirtiler iki haftadan uzun sürüyorsa, iş ve okul hayatını aksatıyorsa ya da sosyal hayattan uzaklaşmaya neden oluyorsa uzman desteği almak büyük önem taşıyor. Umutsuzluk hissi, uyku ve iştah değişikliklerinin belirgin olması ya da kendine zarar verme düşüncelerinin ortaya çıkması halinde vakit kaybetmeden psikiyatri uzmanına başvurulması gerekiyor. “Erken başvuru tedavi sürecini kolaylaştırır ve yaşam kalitesini hızla artırır” diyen Uzm. Dr. Kaya, toplumda bu konuda farkındalık yaratmanın önemine dikkat çekti. Umut veren bir mesaj Çakmak Erdem Hastanesi’nden Psikiyatri Hekimi Uzm. Dr. Serap Kaya, mevsimsel depresyonun tedavi edilebilir olduğunu vurgulayarak şu sözlerle sonlandırdı: “Karanlık günlerin ruh sağlığınızı gölgelemesine izin vermeyin. Profesyonel destek, doğru beslenme, düzenli egzersiz ve ışık terapisi ile bu süreci sağlıklı şekilde atlatmak mümkün.” diyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.