Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Psikoterapi

Kapsül Haber Ajansı - Psikoterapi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Psikoterapi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Psikolojik Dayanıklılık Engelleri Aşmayı Kolaylaştırıyor! Haber

Psikolojik Dayanıklılık Engelleri Aşmayı Kolaylaştırıyor!

Engellilik bireyin mizacına göre olumlu veya olumsuz etkiler gösterebiliyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, engelliliğin doğuştan, kaza sonucu veya uzun süren bir hastalığa bağlı olarak organ bozukluğu ya da yokluğu nedeniyle bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerde çeşitli derecelerde kayıp olarak tanımlandığını ifade ederek, “Bazı bireyler engelli olarak doğarken, bazıları için engellilik yaşamın herhangi bir döneminde aniden ortaya çıkabilir veya zaman içinde yavaş yavaş gelişebilir. Bu iki durumun psikolojik etkileri farklılık gösterebilir. Bireyin mizacı, kişilik özellikleri ve sahip olduğu psikolojik, sosyal, çevresel ve finansal kaynaklar, özellikli bireylerin iyi oluşu üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler gösterebilir.” dedi. Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığı şartlara da bağlı Psikolojik dayanıklılık, bireyin stresli ve zorlayıcı yaşam deneyimleri karşısında uyum sağlayabilme, esneklik gösterebilme ve güçlenerek ilerleyebilme yeteneği olduğuna dikkat çeken Aytop, “Engellilik deneyimi psikolojik dayanıklılığı hem olumlu hem olumsuz yönde etkileyebilir. Engellilik deneyimi, bireyleri yaşamın zorluklarına karşı daha sabırlı, esnek, uyumlu ve anlayışlı olmaya teşvik edebilir. Bu süreç, problem çözme becerilerini geliştirmelerine ve mevcut şartları daha yaratıcı ve işlevsel kullanmayı öğrenmelerine katkı sağlayabilir. Öte yandan, eşlik eden ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklar, engele bağlı gelişen fiziksel sınırlılıklar, toplumsal önyargılara ve etiketlemelere maruz kalmak, dışlanmak, sosyal izolasyon, çeşitli imkanlara erişilebilirlik sorunları (eğitim, sağlık, istihdam gibi), ekonomik zorluklar bireyin öz-şefkatini, öz-saygısını, öz-değerini, öz yeterliğini, öz- farkındalığını, kendisi ve çevresi üzerindeki kontrol hissini, umudunu, yaşam doyumunu, motivasyonunu, kişiler arası ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını zedeleyebilir.” diye konuştu. Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını artıran faktörler neler? Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını artıran faktörlere işaret ederek, “Bireyin öz-şefkati, öz-saygısı, öz-değeri, öz-yeterliği, öz-farkındalığı, kendini kabulü, anlam ve amaç arayışı, erdemleri ve karakter güçleri ile etkili iletişim ve empati becerileri, dayanıklılığı güçlendiren önemli psikolojik kaynaklar arasında yer alıyor. Ayrıca aile içi sağlıklı iletişim, karşılıklı anlayış, adil görev dağılımı ve değişen koşullara uyum, bireyin kendini değerli hissetmesini ve zorluklarla başa çıkmasını destekliyor.” ifadesinde bulundu. Sosyal ve toplumsal desteklerin de kritik olduğunu belirten Aytop, “Sosyal çevreden algılanan destek, yalnızlık ve izolasyon hissini azaltarak kaygı ve depresyona karşı koruyucu rol oynuyor. Yapılandırılmış psikoterapi, bireylerin esneklik, farkındalık ve problem çözme becerilerini artırırken, erişilebilir fiziksel ortam, eğitim ve istihdam olanakları, zorbalık ve ayrımcılığın azaltılması; özellikli bireylerin hem günlük yaşamda hem de psikolojik olarak daha dayanıklı olmalarını sağlıyor.” şeklinde konuştu. Toplumdaki önyargılar özellikli bireyin kendini değerli hissetmesini zorlaştırıyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını zayıflatan risklere de dikkat çekerek, “Engelin getirdiği zorunlu sınırlamalara ek olarak, toplumdaki önyargılar, etiketleyici tutumlar ve ayrımcılık bireyin kendini değerli hissetmesini zorlaştırıyor; eğitim, istihdam ve sosyal yaşamda yaşanan eşitsizlikler aidiyet duygusunu azaltıyor. Sürekli mücadele gerektiren mimari ve sistemsel engeller, kronik stres, tükenmişlik ve yorgunluğa yol açarken, aşırı korumacı veya baskıcı aile ve çevre tutumları bireyin bağımsızlık, özgüven ve kendini gerçekleştirme çabalarını engelleyebiliyor. Özellikle sonradan özellikli olan bireyler kayıp ve yas süreciyle karşı karşıya kalıyor, umutsuzluk ve belirsizlik düşünceleri psikolojik dayanıklılığı zayıflatıyor; tüm bunlar depresyon ve kaygı bozuklukları gibi ruhsal sorunların ortaya çıkmasını kolaylaştırabiliyor.” dedi. Hobilerle ilgilenmek ruhsal dengeyi ve içsel güveni artırıyor Özellikli bireylerin günlük yaşamda psikolojik dayanıklılıklarını artırmak için duygusal farkındalık geliştirmelerinin, zor duyguları tanıyıp kabul etmelerinin ve bunları yargısızca deneyimlemelerinin önemli olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bireylerin güçlü yönlerine odaklanması, sanatsal ve sportif faaliyetler, problem çözme, teknoloji kullanımı gibi alanlarda kendini ifade etmesi özsaygı, öz-yeterlik ve motivasyonu artırıyor. Düzenli uyku, dengeli beslenme, fiziksel hareket ve planlı bir gün gibi günlük rutinler ile sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi dayanıklılığı besliyor. Kendine zaman ayırmak, hobilerle ilgilenmek, öz-şefkat göstermek ve küçük, gerçekçi hedefler belirlemek ruhsal dengeyi ve içsel güveni artırıyor. Ayrıca rehabilitasyon programları, destek grupları ve gerektiğinde profesyonel psikolojik destek, bireyin kaynaklarını etkin şekilde kullanmasını, zorluklarla başa çıkmasını ve anlamlı, amaçlı bir yaşam sürmesini sağlıyor.” diye konuştu. Engellilere destekte toplumun rolü de büyük Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığının yalnızca bireysel çabalarla sınırlı olmadığını, toplumun tutum, norm, değer ve fiziki yapılarıyla doğrudan ilişkili olduğunu ifade eden Aytop, “Toplumun özellikli bireyleri kabul eden, kapsayıcı ve çeşitliliği değerli gören bir atmosfer oluşturması, bireyin kendisini ait ve değerli hissetmesini sağlar. Fiziksel çevrede erişilebilirlik düzenlemeleri, eğitimde fırsat eşitliği ve kapsayıcı politikalar; bireyin bağımsızlık, özgüven ve sosyal aidiyet duygusunu güçlendirerek psikolojik dayanıklılığa katkı sunar. Ayrıca toplumun özellikli bireylere yönelik bilinçlenmesi ve farkındalık çalışmaları, yanlış inanç ve önyargıları azaltarak sosyal izolasyon ve psikolojik sıkıntı riskini düşürür.” şeklinde konuştu. Toplumun rolünün yalnızca farkındalıkla sınırlı kalmadığını; istihdam politikaları, sosyal destek sistemleri, gönüllü çalışmalar ve sosyal hizmet mekanizmaları da bireyin dayanıklılığını güçlendirdiğini ifade eden Aytop, “Özellikli bireylerin kamusal alanda görünür olması, karar alma süreçlerine dahil edilmesi ve haklarının uygulanabilir olması, kendilerini değerli ve güvende hissetmelerini sağlıyor. Sağlık hizmetlerine, rehabilitasyon ve psikolojik desteğe erişim imkânları ile sosyal güvenlik mekanizmaları; yaşam kalitesini artırarak, özellikli bireylerin hem zorluklarla başa çıkma kapasitesini hem de içsel güçlerini destekliyor.” ifadesinde bulundu. Yüksek psikolojik dayanıklılık sağlığı olumlu etkiliyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, yüksek psikolojik dayanıklılığın özellikli bireylerin hem fiziksel hem de sosyal sağlığını olumlu etkidiğini belirterek, şöyle devam etti: “Dayanıklı bireyler stresle daha sağlıklı başa çıkar, duygularını düzenler, sorunlarla etkili şekilde yüzleşir ve gerektiğinde sosyal veya profesyonel destek alarak ruhsal yüklerini hafifletir; bu durum bağışıklık sistemi ve iyileşme süreçleri üzerinde koruyucu etki sağlar. Aynı zamanda dayanıklılık, bireyin kendi sağlığına yönelik sorumluluklarını yerine getirmesini kolaylaştırır; düzenli kontroller, tedaviye uyum, ilaç kullanımı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları daha kolay benimsenir. Sosyal yaşamda da dayanıklılık, güvenli ilişkiler kurma, iletişimde rahatlık ve sosyal etkinliklere katılımı artırır; yalnızlık ve izolasyonu azaltarak yaşam doyumunu yükseltir. Dayanıklı bireyler zorluklarla karşılaştığında pes etmek yerine çözüm yolları üretir, eğitim, iş ve topluluk faaliyetlerinde aktif rol alır, özgüven ve öz-yeterlik duyguları sayesinde toplumsal rollere daha cesurca katılır. Bu tutum, hem sosyal başarıyı hem de yaşamdan keyif alma ve üretken olma kapasitesini artırarak özellikli bireylerin genel yaşam kalitesini güçlendirir.” Aileler aşırı koruyucu olmaktan kaçınmalı Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığında ailelerin ve bakıcıların rolünün belirleyici olduğuna vurgu yaparak, “Bireyin engelliliğini kabul etmek, eleştirel değil destekleyici bir tutum sergilemek ve güçlü yönlerine odaklanmak, özsaygı, yeterlilik inancı ve kendine güveni artırıyor. Aşırı koruyucu tutumlardan kaçınmak, bireyin bağımsızlık kazanmasını ve problem çözme becerilerini geliştirmesini sağlarken, etkili iletişim de duyguların ifade edilmesini kolaylaştırıyor. Bireyin günlük yaşamda sorumluluk almasına izin vermek, kişisel bakım, ev işleri veya sosyal aktivitelerde katkıda bulunmasını desteklemek; kontrol duygusunu ve dayanıklılığı güçlendiriyor.” dedi. Ailelerin duygusal destek sağlamasının, empati kurmasının ve bireyin duygularını geçerli bulmasının psikolojik sağlamlık için kritik olduğunu belirten Aytop, “Özellikli bireylerin toplumsal hayata katılımını teşvik etmek, eğitim ve sağlık süreçlerine aktif katılımını desteklemek, başarılarını fark edip takdir etmek dayanıklılığı artırıyor. Ayrıca ailelerin ve bakım verenlerin kendi fiziksel ve ruhsal sağlıklarına özen göstermesi, sosyal ve profesyonel desteklerden faydalanmaları; özellikli bireye sağlıklı ve sürdürülebilir bir destek sunabilmelerini sağlıyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli! Haber

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli!

Tedavi sürecinde sabırlı olmanın, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılmasının ve takip muayenelerine gidilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı.” dedi. Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bağımlılık yapıcı ilaçların belirli gruplarla sınırlı olduğunu ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçların bağımlılık oluşturmayacağına dikkat çekti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, psikiyatrik ilaçların doğru kullanımının önemi, yan etkileri, takip süreçleri ve tedavi sürecindeki rolü hakkında bilgi verdi. Psikiyatrik ilaçlar yalnızca uzman reçetesi ile kullanılmalı! Psikiyatrik ilaçların, doğru tanı ve uygun takip süreçleri ile kullanıldığında birçok ruhsal hastalığın tedavisinde son derece etkili olabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Ancak her ilaçta olduğu gibi bu ilaçların da yan etkileri, ilaç reaksiyonları ve kişisel farklılıklara bağlı beklenmedik etkileri görülebilir.” dedi. Bu nedenle psikiyatrik ilaçların mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilip reçete edilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Psikiyatrik bir ilaç kullanmaya ihtiyaç olduğunu düşünen kişinin ilk adımı, bir psikiyatri uzmanına başvurarak kapsamlı bir değerlendirmeden geçmek olmalı. Muayene sonucunda gerekli görülürse hekiminiz, tanıya uygun ilacı belirleyip tedaviye başlayacaktır.” şeklinde konuştu. Psikiyatrik ilaçların düzenli kullanımı ve takip muayeneleri tedavi sürecinde çok önemli! İlaç kullanımı sırasında hem olumlu etkilerin hem de ilk günlerde ortaya çıkabilecek yan etkilerin hekim tarafından yakından izlendiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Tolerasyon güçlüğü yaratan bir yan etkiyle karşılaşıldığında, doktora haber vermek ve gerekirse doz ayarlaması ya da ilaç değişimi yapmak gerekir.” dedi. Psikiyatrik ilaçların olumlu etkilerinin genellikle birkaç hafta içinde ortaya çıkmaya başladığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu şöyle devam etti: “Tedavi sürecinde sabırlı olmak, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılması ve takip muayenelerine gidilmesi çok önemlidir. Bu değerlendirmelerde ilaç etkinliği, yan etkiler ve tedavide izlenecek yeni yol haritası belirlenir. Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. Tedavi başladıktan sonra görülebilecek yan etkilerin izlenmesi önemli. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı. Birden fazla ilaç kullanan hastalarda ise, yeni başlayacak ilacın mevcut ilaçlarla etkileşimi mutlaka göz önünde bulundurulur. Gerekirse ilaç düzeyi ölçümleri yapılarak daha güvenli bir kombinasyon oluşturulur.” Bireylerin genetik yapıları ilaca verilen yanıtı etkileyebiliyor! Psikiyatrik ilaçlarda doz ayarlamasının, uluslararası literatürdeki tedavi etkin dozlar ve hastanın klinik özellikleri dikkate alınarak yapıldığını aktaran Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Bunun yanında günümüzde bireylerin genetik yapılarının ilaca verdikleri yanıtı etkileyebileceği biliniyor.” dedi. Bu nedenle gerektiğinde ilaç kan düzeyi ölçümleri ve farmakogenetik testler kullanılarak daha kişiye özel ve güvenli bir tedavi planı oluşturulabildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bu yöntemlerin, beklenmeyen yan etkilerin açıklanmasında da yol gösterici olduğunu söyledi. Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir! Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde ilaçların çoğu zaman tek başına yeterli olmayabileceğine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, şunları söyledi: “Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir. Depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve psikotik bozukluklarda psikoterapi önemli bir destek sağlar. Bunun yanı sıra aile ve hasta psiko-eğitimi, sosyal destek çalışmaları tedavinin etkisini artıran unsurlar arasındadır. Çocuk ve ergenlerde ise ergoterapi, dil ve konuşma terapisi ile eğitimsel destekler büyük rol oynar. İlaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda biyolojik tedavilerden yararlanılır; Manyetik Uyarım Tedavisi (TMS) ve daha ciddi klinik tablolar için uygulanan Elektrokonvülsif Terapi (EKT) bu yöntemlerin başında gelir.” Kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz! Psikiyatrik ilaçların bağımlılık yapıp yapmadığı sorusunu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunuyor. Ancak bağımlılık yapıcı ilaçlar belirli gruplarla sınırlıdır ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz.” dedi. Buna rağmen bazı ilaçların kontrolsüz, kulaktan dolma bilgilerle veya reçetesiz şekilde temin edilip uzun süre kullanıldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Bu durum ciddi riskler doğurur. Bu nedenle ilaçlar kesinlikle doktor reçetesi ile alınmalı, tanıdık tavsiyesi ile ilaç başlanmamalı, tedavi süresi ve doz yalnızca hekim tarafından belirlenmelidir. Bağımlılık potansiyeli olan ilaçlarla ilgili gerekli tüm uyarılar ve kullanım kuralları hekim tarafından açıkça belirtilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Okullarda Akran Zorbalığı Alarmı Haber

Okullarda Akran Zorbalığı Alarmı

Nev Sağlık Grubu Klinik Psikoloji Bölümü’nden Psk. Helin Ezgi Deniz, akran zorbalığının yalnızca çocuklar arasındaki bir çatışma değil, yetişkinlerin tutumuyla şekillenen bir iklim sorunu olduğunu vurguladı. Deniz, “Yetişkinler aynı dili konuştuğunda çocuklar çok hızlı iyileşir” dedi. “Akran zorbalığının üç ayağı var” Akran zorbalığını, “Aynı yaş grubundaki çocuk ya da ergenler arasında okulda, sokakta, kursta ya da çevrim içi ortamlarda bilerek ve isteyerek yapılan, tekrar eden ve güç dengesizliği içeren davranışlar” olarak tanımlayan Deniz, “Burada niyet, süreklilik ve güç farkı önemlidir. Bu yüzden iki arkadaşın tartışması ya da tek seferlik sert söz akran zorbalığı değildir” dedi. Deniz, akran zorbalığının alay edilme, dışlanma, tehdit, eşya gaspı ya da çevrim içi itibarın zedelenmesi gibi ısrarlı örüntülerle seyrettiğini ekledi. “Zorbalık fizikselden dijitale taştı” Günümüzde zorbalığın birden fazla yüzle karşımıza çıktığını söyleyen Deniz, “Fiziksel zorbalık en görünür olanıdır; itme, tekmeleme, çelme takma, zorla eşya alma gibi. Sözel olanı daha sinsi ilerler; lakap takma, küçük düşürme, küfür gibi” dedi. Deniz, sosyal/ilişkisel zorbalığın ise çocuğun sistemli biçimde dışlanması üzerine kurulduğunu ifade ederek, “Bir de cinsiyetçilik, görünüş, etnik köken, engellilik gibi özelliklere yönelen önyargı temelli zorbalık vardır ki, bu hem bireye hem gruba saldırıdır” diye konuştu. Siber zorbalığın ayrı bir başlık olduğunun altını çizen Deniz, “WhatsApp gruplarında taşlama, TikTok’ta montaj videolar, story üzerinden ima, izinsiz fotoğraf paylaşımı… Dijital zorbalığın en tehlikeli yanı 7/24 sürmesi ve izinin kalıcı olmasıdır” dedi. “Belirtileri tek tek değil, birlikte okuyun” Ailelere seslenen Deniz, “Çocuğun ritmindeki ani kırılmalara bakın” diyerek şu örnekleri paylaştı: “Okula gitmek istememe, sabah mide ya da baş ağrısıyla uyanma, notlarda düşüş, eşyaların sık kaybolması, arkadaş çevresinin hızla değişmesi, uykunun bozulması ve sinirlilik… Bunlar alarm olabilir. Siber zorbalıkta telefon çalınca tedirgin olma, sosyal medya hesaplarını silip yeniden açma da sık görülür.” Bazı çocukların yaşadıklarını sakladığını belirten Deniz, “O yüzden sinyalleri tek tek değil, tablo halinde görmek gerekir.” “Bu bir kötü çocuk meselesi değil, iklim meselesidir” Zorbalığın nedenlerine değinen Deniz, “Sadece ‘kötü niyetli bir çocuk’ anlatısına sıkışmak yanıltır. Zorbalık bir kişi değil, bir iklim meselesidir” dedi. Psk. Helin Ezgi Deniz, denetimin düşük olduğu alanlar, yetişkin tutarsızlığı, ‘gülüp geçme’ kültürü ve popülerlik dinamiklerinin zorbalığı beslediğini belirterek, “Zorbalığı yapan çocuk her zaman özgüvensiz değildir; bazen sosyal açıdan etkili ama empati penceresi dar gençlerdir” diye ekledi. Hedef alınan çocukların zayıf oldukları için değil, çoğu zaman “farklı, yeni, içe dönük veya yalnız oldukları için seçildiğini” söyleyen Deniz, “Sınıfın yüzde 70–80’i tanıktır ama çoğu susar. Tanıklar ses verdiğinde zorbalık hızla irtifa kaybeder” dedi. “Önlemede anahtar: okul, aile ve çocuk aynı yönde olmalı” Engelleme yöntemlerinde tek bir sihirli formül olmadığını vurgulayan Psk. Helin Ezgi Deniz, “Ama iyi sonuç veren çerçeve bellidir: Okul, aile ve çocuk aynı yöne bakar” dedi. Deniz, “Zorbalığa sıfır tolerans politikası, şeffaf süreçler, sıcak noktalarda yetişkin görünürlüğü, öğretmenlerin zorbalık ayrımını yapabilmesi için düzenli eğitim, empatiyi büyüten sınıf etkinlikleri ve sosyal-duygusal beceri programları olmazsa olmazdır” ifadelerini kullandı. Deniz, siber zorbalık için ise “Gizlilik ayarlarını bilmek, ekran süresinin uykuya saygılı olması ve okulun net bir siber zorbalık protokolüne sahip olması şarttır” dedi. “Müdahalede ilk ilke güvenliktir” Deniz, bir zorbalık durumunda ilk yapılması gerekenin güvenliği sağlamak olduğunu belirterek, “Olayı durdurun, tarafları ayırın ve ‘burada kimsenin incinmesine izin vermeyiz’ mesajını verin” dedi. Çocuğun duygusunu anlatması için alan açılması gerektiğini vurgulayan Deniz, “Duygusunu isimlendirebilen çocuk davranışını değiştirmeye başlar” dedi. Zorbalık yapan çocuklara yaklaşımda “utandırma değil, sorumluluk aldırma” gerektiğini belirten Deniz, “Yaptırım korkutmak için değil dönüştürmek içindir” dedi. “Ebeveynlere iki ayrı yol haritası” Psk. Helin Ezgi Deniz, aileler için iki senaryo olduğunu belirterek şunları söyledi: Çocuk hedef olduğunda, “Dinleyin, suçlamayın, ‘abartıyorsun’ demeyin, kanıtları saklayın, plan yapın ve okul ile iş birliği kurun. Çocuğa kısa ve uygulanabilir hazır cümleler öğretin. Siber zorbalıkta telefonu tamamen elinden almak yalnızlaştırır; bunun yerine kısıtlama ve raporlama yollarını öğretin. Çocuk zorbalık yaptığında, “Önce bilgi toplayın, davranışı net isimlendirin, sınır koyun. Davranışın kökenine bakın; güç arayışı mı, aidiyet mi, öfke mi? Utandırmak değil, onarım ve sorumluluk hedeflenmelidir.” “Tanıklar sessiz kalmasın” Deniz, tanıklığın önemine vurgu yaparak, “Güvenli üç müdahale vardır: Hedefteki kişiyi yalnız bırakmamak, bir yetişkinden yardım istemek ve olayı güvenli şekilde raporlamak” dedi. Deniz, siber zorbalık için ise şu formülü paylaştı: “Kayıt al, erişimi kısıtla, bildir ve güvende kal.” “Etkileri kalıcı olabilir ama bu kader değil” Akran zorbalığının etkilerinin yıllar sürebileceğini belirten Deniz, “Ama bu kader değildir. Bir çocuğun hayatında tek bir güvenilir yetişkinin varlığı bile koruyucudur. Okul–aile iş birliği, net kurallar, güvenli bildirim yolları ve gerektiğinde psikoterapi desteği iyileşmeyi mümkün kılar” ifadelerini kullandı.

Kanser Tedavisinde Ruhsal Destek Şart! Haber

Kanser Tedavisinde Ruhsal Destek Şart!

Tanı konulduğunda, birçok hastanın ilk anda yoğun bir şok, korku, inkar ve çaresizlik hissettiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, “Bu süreçlerde çoğu hasta yıkıcı olumsuz düşüncelere kapılır. Bu düşünceler, kişinin geleceğe dair umudunu ve kontrol duygusunu zayıflatır.” dedi. Bu dönemde verilen psikolojik desteğin, duygusal yükü hafiflettiğini, tedaviye uyumu ve yaşam kalitesini artırdığını vurgulayan Erol, ruhsal destek olmadan yürütülen bir tedavinin eksik kaldığını aktardı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, kanser tanısının hastalarda yarattığı psikolojik etkileri ve psikolojik desteğin tedavi sürecindeki önemini anlattı. Kanser tanısı, bedeni ve ruhu sarsan bir deneyim! Kanser tanısı almanın, insanın yaşamını yalnızca bedensel değil ruhsal anlamda da sarsan bir deneyim olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, “Kişinin hayatındaki pek çok alanın yeniden yapılanmasıyla birlikte en temel inanç sistemleri de değişir.” dedi. Tanı konulduğunda, birçok hastanın ilk anda yoğun bir şok, korku, inkar ve çaresizlik hissettiğini ifade eden Erol, “Bu süreçlerde çoğu hastanın zihninde beliren yaygın otomatik düşünceler ‘artık eskisi gibi olamayacağım’ ya da ‘bunu hak ettim’ gibi yıkıcı olumsuz inançlardır. Bu düşünceler, kişinin geleceğe dair umudunu ve kontrol duygusunu zayıflatır. ‘Neden ben?’ sorusu zihinde yankılanırken, ölüm korkusu, belirsizlik, bedensel kontrolün kaybedilmesi ve sosyal rollerin değişmesi gibi faktörler duygusal yükü artırır.” şeklinde konuştu. Psikolojik destek, hastanın duygusal yükünü hafifleterek, tedaviye uyumunu artırıyor! Bu süreçte hastaların genellikle anksiyete, depresyon, öfke patlamaları, uyku bozuklukları, dikkat dağınıklığı, umutsuzluk ve sosyal izolasyon gibi psikolojik belirtiler yaşadığına dikkat çeken Erol, “Bu noktada psikolojik desteğin devreye girmesi, hem duygusal yükün hafiflemesi hem de tedavi sürecine uyumun artması açısından kritik bir önem taşır.” dedi. Bilimsel verilerin, psikolojik desteğin yaşam kalitesini artırdığını, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve tedaviye uyumu arttırdığını ortaya koyduğunu kaydeden Erol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ruhsal olarak iyi hisseden bir hastanın, kemoterapi ve radyoterapi gibi zorlu tedavi süreçlerine daha dayanıklı olduğu gözlenmiştir. Klinik deneyimlerde de sıkça görüldüğü üzere, psikoterapi desteği alan hastalar yan etkilerle daha iyi baş edebiliyor. İlaçlarını düzenli kullanıyor ve hastalığa rağmen günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor. Psikolojik desteğin etkisi, beynin stres ve bağışıklık sistemleri arasındaki bağlantıyla da açıklanabilir; çünkü yüksek stres, kortizol düzeylerini artırarak bağışıklık sistemini zayıflatırken, duygusal dengeyi korumak bu biyolojik mekanizmayı da olumlu etkiler.” Psikoterapi, hastaların kontrol edilebilir yönlere odaklanmasını sağlar! Psikoterapinin kanser hastalarında sıkça görülen olumsuz otomatik düşünceleri fark etmeyi ve yeniden yapılandırmayı hedeflediğine değinen Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, “Yani yıkıcı inanışlar yerine hastalığın kontrol edilebilir yönlerine ve yaşamın halen sürdürülebilir değerlerine odaklanma sağlanır.” dedi. Kabul ve Kararlılık Terapisinin (ACT) ise hastalığın getirdiği belirsizlik ve acı karşısında duygusal kabul geliştirmeye, kişinin yaşamına anlam katan değerlere yeniden yönelmesine yardımcı olduğuna işaret eden Erol, “Mindfulness temelli yaklaşımlar, kişinin şu ana odaklanmasını ve bedeninde olan değişimlerle savaşmak yerine onlarla birlikte var olmayı öğrenmesini destekler. Bu sayede kaygı düzeyi azalır, duygusal regülasyon artar ve yaşam kalitesinde belirgin bir iyileşme gözlenir.” açıklamasını yaptı. Ruh sağlığı desteklenmeden yapılan bir tedavi, eksik kalır! Psikolojik desteğin yalnızca bireysel terapiyle sınırlı olmadığını hatırlatan Uzman Klinik Psikolog İpek Erol, “Grup terapileri, sanat terapisi ve aileye yönelik psiko-eğitim programları da büyük önem taşır.” dedi. Grup terapilerinin, hastaların benzer deneyimlerden geçen kişilerle paylaşım yapmasını sağlayarak yalnızlık hissini azalttığını ve umut duygusunu güçlendirdiğini vurgulayan Erol, sözlerini şöyle tamamladı: “Sanat terapisi, hastalığı söze dökmenin zor olduğu durumlarda duyguların ifade edilmesine olanak tanır. Aileye verilen psiko-eğitim ise hastanın yakın çevresinin de sürece bilinçli ve destekleyici şekilde katılmasını sağlar. Çünkü kanser yalnızca bireyi değil, ailesini ve sosyal çevresini de etkileyen bir krizdir. Kanserle başa çıkmak, hastalığı yenmek kadar, yeniden yaşama tutunmayı, yeniden umut etmeyi öğrenmektir. Ruh sağlığı desteklenmeden yapılan bir tedavi, eksik kalır. Çünkü insan yalnızca bedenden ibaret değil; iyileşme de yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda ruhsal bir süreçtir.”

Türkiye’de İlk Olacak AMATEM’le Bahar Projesi İçin İmzalar Atıldı Haber

Türkiye’de İlk Olacak AMATEM’le Bahar Projesi İçin İmzalar Atıldı

Protokol imza töreninde konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, emniyet birimlerinin yaptığı operasyonlar hakkında bilgiler vererek, “4 Haziran 2023’ten bu yana ilk defa burada söylüyorum. 90 bin tutuklama sayısını geçtik. 328 uyuşturucuyla ilgili üretici ve büyük satıcı dediğimiz yani baron tabiriyle ifade edilenlerle ilgili organize suç örgütü çökertildi. Devamlı surette sahadayız ve kendimizi hep update ediyoruz” ifadelerini kullandı. DÜNYA’YA ÖRNEK MÜCADELE! Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadeledeki başarısına değinen Bakan Ali Yerlikaya, "Dünyada, mütevazi değiliz Türkiye olarak. Dünyada, Avrupa'da uyuşturucunun arz cephesinde mücadelede Türkiye gibi güçlü mevzuatı, Türkiye gibi kararlı, Türkiye gibi sahaya basan başka bir ülke yok” diye konuştu. PROJEYLE 21 GÜNLÜK TEDAVİ SONRASI İLK DEFA SOSYAL REHABİLİTASYON UYGULANACAK Çağın en büyük sorunlarından biri olarak görülen başta madde olmak üzere bağımlılıklara karşı Türkiye’de ilk olacak proje hayata geçiriliyor. İmzalanan AMATEM’le Bahar Projesi Protokolü ile 61 dönümlük arazide kurulacak yeni tesiste, 21 günlük tıbbi tedavi sonrası en önemli olarak görülen 6 ay ve 1 yıllık sürede kişileri korumak adına sosyal rehabilitasyon süreci başlayacak. Bireyin psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak yeniden yapılandırılmasının hedeflendiği doğa ile iç içe olacak projede, sosyal rehabilitasyon sürecinde detoks uygulamaları, bireysel ve grup psikoterapi seansları, 12 aşamalı grup tedavi modeli, bilgisel davranış terapi modelleri uygulanacak ve burada tedaviye aileler de dahil edilecek. Oluşturulan modüllerle sadece bireysel psikoterapiler değil, aileler de sürecinin içerisinde olacak. Tedavi sürecinin ardından bireylerin topluma yeniden kazandırılması için sosyal entegrasyon programları, geçim kaynakları oluşturma çalışmaları ve mesleki kapasite geliştirme eğitimleri sunulacak. Agro-tarım uygulamaları, tekstil atölyeleri, e-ticaret eğitimleri, girişimcilik destekleri gibi faaliyetlerle bireylerin üretkenliği arttırılarak ekonomik bağımsızlıkları güçlendirilecek. ALINAN SONUÇLAR PAYLAŞILARAK MODELİN TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİR OLMASI SAĞLANACAK Başarılı yöntemler uygulayan 5 Avrupa ülkesinde inceleme yapılarak oluşturulan rehabilitasyon sürecinde hem sanat terapileri hem müzik terapisi gibi birçok yöntem uygulanacak ve bunların akademik açıdan da başarısı denenecek. Alınan sonuçlar paylaşılarak modelin Türkiye'de de uygulanabilir ve erişilebilir olunması sağlanacak. YERLİKAYA’DAN GAZİ ŞEHRE ÖVGÜ! Projenin Gaziantep’te yapılacağına dikkat çeken Bakan Ali Yerlikaya, “Hep Gaziantep öncü bir şehirdir. Dört seneye yakın burada hizmet ettim. Gaziantep hayırda bir numaradır. Üretimde bir numaradır. Gaziantep ticarette bir numaradır. Dünyanın neresinde bir müşteri varsa bilin ki oraya Gaziantepli gider. Ama Gaziantep sadece para kazanmak, karda olmak değil şu gönlü yarda yani hayırda iyilik kapısını açmakta da Gaziantep bir modeldir” dedi. YERLİKAYA: UYUŞTURUCUYLA MÜCADELENİN ARZ VE TALEP CEPHESİNDE BİZ HÜKÜMET OLARAK TAM SAHA PRES YAPIYORUZ Konuşmasının devamında projenin protokolüne şahitlik etmenin mutluluğunu yaşadığını ifade eden Bakan Yerlikaya sözlerine şu ifadelerle devam etti: “İçişleri Bakanı olarak 4 Haziran 2023 tarihinde göreve başladığımız günden beri biz İçişleri Ailesi olarak 675 bin arkadaşımla beraber Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı, onun hükümetler döneminde de hassaten daha ilk günden itibaren devam eden bir süreç. Uyuşturucuyla mücadelenin arz ve talep cephesinde biz hükümet olarak tam saha pres yapıyoruz. Devamlı surette sahadayız ve kendimizi hep update ediyoruz. Bilinen yöntemlerin dışında sokak satıcılarıyla mücadele ediyoruz ve aynı şekilde bilinen yöntemlerin çok daha fevkinde biz Interpol, Europol ile birlikte ortak operasyonlar yapıyoruz. Pek çok operasyonlar daha yakın zamanda kamuoyuna ilan edilecek. Yani biz kendi ülkemiz içerisinde ve ülkemiz dışındaki suç ve suçlarla mücadelede hem tek başımıza yapmamız gerekenlerde hem de birden fazla ülkeyle beraber müşterek ve cesaretle ve kararlılıkla bunu yapıyoruz.” AMATEM İLE BAHAR PROJESİ DE TAM DA BİZİM İSTEDİĞİMİZ GİBİ BİR PROJE Bakan Yerlikaya konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Arz cephesinde durmadan, duraksamadan, kararlı devam edeceğiz ama bu işin bir de talep cephesi var. Yani orada bilinçlenme, şuurlanma, aileyi güçlü hale getirme, sokağı, mahalleyi, caddeyi, birlik, beraberlikle medyayı, üniversiteleri, sağlık bilimleri, tüm kurum kuruluşlar, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu var. Kusur işlemiş, bağımlı olmuş. Ne yapacağız? Hep beraber ona sahip çıkarak onu tekrar normal, arınmış, geçmişteki o sıkıntılı günlerine dönmeyen ve bu tecrübesini de yeni arkadaşlarına ‘Bakın ben kurtuldum, zinhar böyle bir yola gitmeyin’ duruşuyla örnek bir başarı hikayesi ortaya çıkarmamız lazım. Bu proje Amatem ile Bahar Projesi de tam da bizim istediğimiz gibi proje.” GELİN ELİNİZİ UZATIN, BİZ SİZİ KUCAKLAYALIM VE SİZİ TEKRAR YAŞAMINIZA SAĞLIKLI, SIHHATLİ, AFİYETLİ BİR ŞEKİLDE DÖNDÜRELİM Çalışmanın oluşturulmasında emeği geçenleri tebrik eden Bakan Yerlikaya sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Bu projenin sayısının artarak devam etmesi için de hükümet olarak da uğraşacağız. Şurada ikinci bir baharı yaşamak için çok güzel bir isim vermişler. Sadece bir bina, o binanın içerisinde sağlıkla teknik bir arınma değil. Asıl zor kısım sağlıkla ilgili teknik arınmadan sonraki en zor aşama başlıyor. Dengeleme, istikrarlı bir şekilde tekrar başa dönmemek. Bu çok zor. Allah kimseyi imtihan etmesin. Ama imtihan edilenlere Gazişehir'den bütün ülkemize söylüyorum. Yalnız olmadıklarını bak şehir el ele veriyor, diyor ki ‘Biz sizin yanınızdayız’. Dolayısıyla hem Amatem, Amatem’den çıktıktan sonra buradaki mükemmel, müthiş evleriyle beraber, annesi de gelebilir, kardeş de gelebilir. Orada onların artık onun şahitliğinde, müşahitliğinde ve sevgiyle ilgili, ilgiyle ilgili ne kadar ihtiyaç varsa, bizim de aynı şekilde katkımız. Aile buradan el ele tutuşup ‘Yarabbi bir daha bizi bu şekilde imtihan etme’ duası ve müteşekkir duygularla beraber çıkacak. Şehir olarak bunları yapmak zorundayız. Bu sistem bunu yaptığı zaman Gazişehir'deki bütün hemşerilerimizin vebali sorumluluğu da Allah'ın izniyle bu protokolle beraber gidecek. Buradan arınmayla ilgili olan kardeşlerimize diyorum ki ‘Gelin elinizi uzatın, biz sizi kucaklayalım ve sizi tekrar yaşamınıza sağlıklı, sıhhatli, afiyetli bir şekilde döndürelim.’” ŞAHİN: BU MASA GAZİANTEP MODELİ Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise protokol imza törenindeki konuşmasında bağımlılığın Türkiye ve dünya için önemli bir sorun olduğuna dikkat çekerek şunları ifade etti: “Bu madde bağımlığı, teknolojik bağımlılık, sanal kumar olarak karşımızda çıkıyor. Sayın Bakanımız işin güvenlik boyutunda jandarmamız, emniyetimiz elinden gelen, valimiz elinden gelen her şeyi yapıyor ama bunun bir tıbbi tedavi bir de sosyal rehabilitasyon bölümü var. Kurucu Aile Bakanlığı yaptığımdan dolayı bu işlerin o boyutunu da çok iyi bilen bir kardeşiniz olarak sağ olsun Asım Başkan'ın zamanında Oya Bahadır bizim on sekiz yaş altı için başladı. Başlarken de dünya modelleri incelendi. Yale Üniversitesi'nin yazılımıyla yerelleştirilerek çok önemli bir model gelişti ama artık on sekiz yaş üstü için de bunun yenilenmesi gerekiyordu. Biz bunun bütün çalışmalarını yaptığımız için yaklaşık on beş yıllık bir tecrübe var. O tecrübeyi kullandık. Dünyanın bu konudaki en iyi merkezleri incelendi, bir model oluştu. Bu modelde kapalı alanımız, açık alanımız çok ciddi tıbbi altyapımız, sosyal rehabilitasyon bölümümüz var. Bu masa Gaziantep Modeli.” ÇEBER: BU BURADA BAŞLAYACAK AMA TÜRKİYE’DE GÜZEL BİR ÖRNEK OLACAĞINI DEĞERLENDİRİYORUZ Gaziantep Valisi Kemal Çeber’de yaptığı konuşmada her türlü bağımlılıkla mücadele ettiklerini anlatarak, “Uyuşturucu bağımlılığının üzerinde de hem arz hem talep yönüyle bu mücadelenin olması gerektiğini biz de değerlendirdik ve bir taraftan arz bölümüyle güvenlik birimlerimiz mücadele ediyor. Düzenli olarak rakamlarımız geliyor. Hem operasyon sayısında hem şüpheli hem tutuklu sayısında ciddi artmalar var. Son zamanlarda yapılan analizlerde şehir atık sularında uyuşturucu oranlarının yüzde yirmi beş civarında azaldığını memnuniyetle ifade edebilirim. Bağımlılarla biz bire bir sohbetler yapıyoruz. Onlar uyuşturucuya ulaşmada zorluklar yaşandığını, satıcılar güzergah değişikliklerinden bahsediyor. Arz boyutuyla ilgili elimizden geleni yapıyoruz. Protokolün içeriği olan talep boyutunu da boş bırakamayız. Bu burada başlayacak ama Türkiye’de güzel bir örnek olacağını değerlendiriyoruz. 61 dönümlük çok güzel bir doğa içerisinde sağlık boyutları başta olmak üzere her boyutunu kapsayacak bir çalışmayla hem bağımlılık hem de onunla ilgili tüm sosyal kesimleri tedavinin içine alarak devam ettireceğiz. Bu protokolü görmeyenler de bilmelidir ki bizi bu konuda cesaretlendiren, hırslandıran Sayın Bakanımızın talimatları ve biz de onlar doğrultusunda elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Konuşmaların ardından protokol ile Şireci Ailesi’nden Esat ve Didem Şireci ve Gaziantep İl Sağlık Müdürü Dr. Beytullah Şahin proje için imzaları attı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

İBB, Kumar Bağımlılığıyla Mücadelede Farkındalığı Artırıyor Haber

İBB, Kumar Bağımlılığıyla Mücadelede Farkındalığı Artırıyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), panel ile hem kumar bağımlılığı konusunda toplumsal farkındalığı yükseltmeyi hem de sahada vatandaşla doğrudan temas eden meslek elemanlarının (psikolog, sosyal hizmet uzmanı vb.) doğru bilgilendirme ve yönlendirme yapabilmeleri için gerekli bilgi ve donanıma sahip olmalarını amaçladı. Etkinliğe İBB Sağlık İşleri Dairesi Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Önder Yüksel Eryiğit, bilim insanları ve İBB Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlıklarından uzman personel katıldı. TOPLUM SAĞLIĞINI KORUMAK İÇİN KRİTİK ADIMLAR Panelin açılış konuşmasını yapan Dr. Öğr. Üyesi Önder Yüksel Eryiğit, İBB'nin kumar ve madde bağımlılığı sorunlarına karşı yerel yönetimler bazında aktif çözümler geliştirmeye devam ettiğini belirtti. Eryiğit, konuşmasında şu kritik noktaları vurguladı: “İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun vizyonu doğrultusunda, mevcut 9 SUDEM merkezimizi 2029 yılına kadar 15’e çıkararak daha geniş bir kitleye ulaşmayı planlıyoruz. Kumar bağımlılığı, kişinin kumar oynama davranışı üzerinde kontrolünü kaybetmesiyle ortaya çıkan ciddi bir halk sağlığı sorunudur ve diğer bağımlılıkların da başlangıç noktasını oluşturabilmektedir. Bu nedenle, kumar bağımlılığına neden olabilecek biyolojik, psikolojik, sosyal ve çevresel risk faktörlerini anlamak önem taşımaktadır. Kumar bağımlılığı; ruhsal çöküntü, sosyal ilişkilerde bozulma, finansal kayıp, boşanma, intihar gibi çok ağır sonuçlar doğurmasının yanı sıra alkol ve sigara bağımlılığını tetikleyerek ağır fizyolojik hasarlara neden olabilmektedir.” ALANINDA UZMAN İSİMLER ÖNEMLİ KONULARI ELE ALDI Çorbada Tuzun Olsun Derneği (ÇOTUN) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Evren Tüfekçi'nin moderatörlüğünü üstlendiği panelde; Prof. Dr. Kültegin Ögel, Prof. Dr. Cemal Onur Noyan, Uzman Psikolog Kinyas Tekin, Dr. Öğretim Üyesi Belma Yön, Dr. Öğretim Üyesi Gülşah Zengin Yazıcı ve Araştırma Görevlisi Betül Buzluk birer sunum gerçekleştirdi. Oturumlarda, "Kumar Bağımlığı: Bilmemiz Gerekenler," "Kumar Bağımlılığı Tedavisi," "Kumar Bağımlılığında Aile ile Çalışma," "Bağımlılığın Dijital Yüzü: Sanal Bahis," "Kumar Bağımlılığında Ergoterapi" ve "Dijital Evren ve Kumar Bağımlılığı" gibi güncel ve önemli başlıklar detaylıca ele alındı. KAPSAMLI BAĞIMLILIKLA MÜCADELE HİZMETLERİ Sosyal Uyum Destek Merkezleri (SUDEM), tütün, alkol, madde kullanım bozukluğu, kumar ve ekran (teknoloji, sosyal medya, online oyun vb.) bağımlılığı alanlarında hizmet veriyor. Merkezlerde, bağımlılığa yönelik farkındalığın artırılması amacıyla, bağımlılık tanısı almış bireylere ve yakınlarına yönelik danışmanlık ve bilgilendirme hizmetleri sunuluyor. Kişinin ihtiyacına göre arındırma, tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine yönlendirme çalışmaları yapılıyor. SOSYAL VE MESLEKİ DESTEK Ayrıca bireysel psikoterapi, aile/grup çalışmaları ve psikoeğitimler ile bağımlılık tanısı almış bireylerin toplumsal hayata katılımının arttırılması, bireysel ve çevresel sorunlarla başa çıkma becerilerinin kazandırılması amaçlanıyor. Bunların yanı sıra; kültür, sanat ve sosyal etkinlikler ile rehabilitasyon süreçleri desteklenirken, iş/uğraş terapisi hizmetleriyle de bireylere çeşitli mesleki bilgi ve becerilerin kazandırılması, bağımlılık tanısı almış birey ve yakınlarının iş yaşamına ve sosyal hayata uyumunun artırılması hedefleniyor. HİZMET VERİLEN SUDEM BİRİMLERİ Toplamda 9 merkezle hizmet veren SUDEM birimleri şunlar: SUDEM Bağcılar SUDEM Sultanbeyli SUDEM Esenyurt SUDEM Sultangazi SUDEM Ataşehir SUDEM Arnavutköy SUDEM Beyoğlu SUDEM Sancaktepe SUDEM Tuzla 153 Çözüm Merkezi üzerinden SUDEM birimleri ve hizmetleri ile ilgili detaylı bilgi alınabilir. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.