Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Rekabet

Kapsül Haber Ajansı - Rekabet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Rekabet haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Anti-Damping Kararı Yerli Çeliğe Can Suyu Olacak Haber

Anti-Damping Kararı Yerli Çeliğe Can Suyu Olacak

Türk sanayi sektörünü üretim yapamaz hale getiren dampingli ürünlere karşı, Ticaret Bakanlığınca kesin önlem uygulamasına karar verilerek yüzde 3,95 oranında anti-damping vergisi getirildi. Resmi Gazete’de yayımlanan karara yönelik açıklama yapan Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı, “Yerli üreticiye daha adil bir rekabet ortamı sağlayacak olan bu kararı, sektörü büyük kayıplar vermekten kurtaracak uygulamaların ilk adımı olarak görüyoruz ve devamının geleceğine inanıyoruz ” dedi. Demir-çelik sektörü temsilcilerinin, artan ithalat baskısına karşı anti-damping uygulaması kapsamında gerçekleştirdiği başvuru karara bağlandı. Ticaret Bakanlığı, Çin’den ve farklı Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilen düşük fiyatlı ve kalitesiz ürünlerin iç piyasada haksız rekabet yarattığına yönelik başvuruyu haklı bularak, ithalatta yüzde 3,95 oranında anti-damping vergisi uygulanmasına karar verdi. İthalatta haksız rekabetin önlenmesine ilişkin yayımlanan karar, yeni dönemde demir-çelik sektöründe eşit şartlarda rekabetin önünü açarak, Türkiye ekonomisine can suyu olacak. HALUK KAYABAŞI: ANTİ DAMPİNG YENİ YATIRIMLARIN ANAHTARI OLACAK Türkiye’de dampingli ithalata karşı alınabilecek proaktif ve kalıcı önlemlerin yeni yatırımların önünü açacağını ifade eden Haluk Kayabaşı, “Paslanmaz çelik, modern sanayinin hem stratejik hem de vazgeçilmez girdileri arasında önemli bir yere sahip. Otomotivden sağlığa, gıdadan enerjiye, mutfaktan savunma sanayisine kadar yüksek katma değerli sektörlerin çoğunda kilit bir rol oynuyor. Ancak Asya ve Uzak Doğu menşeli ürünlerde görülen dampingli fiyatlar, iç piyasadaki rekabet ortamını bozmakla kalmıyor, yerli üreticinin yatırım kapasitesini de zayıflatıyor. Ticaret Bakanlığımız tarafından yerli üreticiye stratejik kalkan oluşturacak bu yaptırımların, ülkemizin paslanmaz çelikte sürdürülebilir bir büyüme yakalamasına etki edeceğine inanıyorum. Böylesine güçlü bir ürünü, dışa bağımlı hale getirmek ülkemiz için büyük bir kayıp olur. Dünyanın birçok ülkesinde uygulanan ve emsal teşkil eden koruyucu ticaret politikaları, yerli üretici için büyük bir dayanak. Anti-damping, yeni yatırımların anahtarı olacak” dedi. TÜRK SANAYİSİ YENİ DÖNEMDE İSTİHDAMLA GÜÇLENECEK Türkiye'nin paslanmaz çelik sektöründe yeni bir dönemin kapılarının aralandığını ifade eden Haluk Kayabaşı, “Paslanmaz çelik pek çok sektör için stratejik bir girdi. Bu ham maddeyi son ürün haline getirecek yerli üretim gücünün desteklenmesi hayati önem taşıyor. Milli ekonomimize katma değer sağlayan paslanmaz çeliğe hayat verecek tüm uygulamaları destekliyoruz” diyerek yüzde 3,95 oranında uygulanacak anti damping vergisinin olası etkilerini anlattı: “Halihazırda mevcut üretim, sanayinin artan ihtiyacının yalnızca üçte birini karşılayabiliyor. Türkiye’nin yıllık soğuk haddelenmiş paslanmaz çelik tüketimi 400–450 bin ton civarında. Ancak bu tüketimde ithalat yüzde 80 gibi bir paya sahip. Diğer yerli üretici ile birlikte toplam iç pazar ihtiyacının yüzde 90'ını karşılayabilecek kapasitedeyiz. Yerli üretimi güçlendirmek, hem cari açık açısından hem de sanayimizin stratejik bağımsızlığı için çok önemli. Bakanlığımız tarafından yayımlanan anti-damping önlemi kararının ardından üretimimiz inanıyorum ki önemli oranda artış gösterecek. Kapasite kullanım oranlarımız artacak, fabrikalarımız daha düşük maliyetle üretim yapacak. En önemlisi istihdam ve işgücü artacak. Yatırım iştahı canlanırken, ülkemizin rekabet gücü gelişecek. Bakanlığımızın desteğiyle oluşturulacak güçlü sanayi ekosistemi, yatırımların kalıcı hale gelmesini ve katma değerli üretimin gelişmesini sağlayacak. Türkiye, daima büyüyen sanayisiyle ve üretim kabiliyetiyle küresel rekabet içinde giderek daha görünür hale geliyor. Altını çizerek söylemek isterim ki; paslanmaz çelik, kat edilen bu yolun, ulaştığımız bu büyümenin omurgasını oluşturan sektörlerden biri. Bu adım, Türkiye’nin yalnızca tüketen değil, bölgesinde üretim üssü haline gelen konumunu da güçlendirecek. Böylelikle sektörümüzde, dünya çapında söz sahibi bir oyuncu olacağız” dedi.

Albaraka Türk ve ITFC’den 20 Milyon Euro'luk Anlaşma Haber

Albaraka Türk ve ITFC’den 20 Milyon Euro'luk Anlaşma

Türkiye'de katılım bankacılığının öncüsü Albaraka Türk, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli kalkınmasında finansal kapsayıcılığın, reel sektörün ve sürdürülebilir ticaretin kritik rolünün güçlenmesine katkı sağlamaya devam ediyor. Katılım finans ekosisteminin öncüsü olarak, Türkiye’nin ihracat kapasitesinin geliştirilmesi yönünde etkisi yüksek iş birliklerini stratejik bir öncelik olarak gören Albaraka Türk ve İslam Kalkınma Bankası (IsDB) Grubu'nun bir üyesi olan Uluslararası İslami Ticaret Finans Kurumu (ITFC), 20 milyon Euro’luk Murabaha anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, Türkiye'deki özel sektör müşterileri, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler) için katılım bankacılığına uygun ticaret finansmanı çözümlerine erişimi genişleterek temel mal ve emtiaların ithalat ihtiyaçlarını ve ihracat öncesi işlemlerini desteklemekte ve ITFC'nin Türkiye'de kapsayıcı ve sürdürülebilir özel sektör büyümesine olan bağlılığını güçlendirmektedir. Anlaşma ile ilgili açıklamalarda bulunan ITFC Ticari Finansman Genel Müdürü Abdihamid Abu, “Albaraka Türk ile sağladığımız stratejik ortaklık, Türkiye'nin KOBİ'lerin gelişimi ve ihracatın büyümesi konusundaki öncelikleri ile ITFC'nin katılım bankacılığı ekosistemine uygun ticaret finansmanını genişletme ve işletmelerin rekabet etmesini ve istihdam yaratmasını sağlama misyonuyla uyumludur” dedi. Albaraka Türk Katılım Bankası'nın Hazine ve Uluslararası Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Serhan Yıldırım ise şu yorumda bulundu: “Bu Murabaha finansman anlaşmasıyla ITFC ile uzun süredir devam eden ortaklığımızı güçlendirmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bu imkân katılım bankacılığına uygun ticaret finansmanı çözümlerine daha fazla erişim sağlayarak, özellikle KOBİ'ler olmak üzere müşterilerimize daha iyi hizmet vermemizi sağlayacaktır. Ayrıca bu imkân, tarafların önümüzdeki dönemde mutabık kalabileceği ilave finansman işlemlerine yönelik daha kapsamlı bir iş birliği sürecinin ilk adımını teşkil etmektedir. Türkiye'nin özel sektörünü desteklemek ve ticareti geliştirmek, “Öncü Bankacılık” misyonumuzun temelini oluşturmakta ve bu iş birliği, sürdürülebilir büyüme ve ekonomik kalkınma konusundaki ortak vizyonumuzu yansıtmaktadır.”

"Doğru İşe Doğru İnsanı Koymak, En Pahalı Alarm Sisteminden Daha Etkilidir" Haber

"Doğru İşe Doğru İnsanı Koymak, En Pahalı Alarm Sisteminden Daha Etkilidir"

16 yıllık İK birikimini güvenlik sektörüne taşıyan Arven Özel Güvenlik'in Kurucusu Melike Çalışır'ın, disiplinler arası liderlik hikayesi ile sizleri baş başa bırakıyoruz... Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, ben Melike Çalışır 1986 Tarsus doğumluyum. Kariyerime 2004 yılında Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri eğitimiyle başladım ve tam 16 yıl boyunca İnsan Kaynakları alanında çalıştım. Bu süreçte binlerce çalışanın motivasyonunu, gelişimini ve başarısını yönettim. Ancak bir noktada fark ettim ki, en değerli kaynağımız olan insanı koruma misyonunu, doğrudan iş modelinin kalbine taşımalıyım. İşte bu vizyonla, son 4 yıldır Arven Özel Güvenlik' in kurucusu olarak, insan kaynakları prensiplerini güvenlik sektörünün liderliğine entegre ediyorum. Amacım: “Sadece tesisleri değil, oradaki insanı güvence altına almaktır." Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Arven Özel Güvenlik'in kurucusu olmadan önce, stratejik İK deneyimimi Kafkas Kestane Şekeri ve Güneş İnsan Kaynakları gibi köklü markalarda olgunlaştırdım. Bu süreçte öğrendiğim en büyük ders, en iyi operasyonel başarının bile temelinde yüksek nitelikli ve motive edilmiş insan kaynağı olduğu gerçeğiydi. Kafkas'ın yüz yıllık mirasından gelen kalite hassasiyeti ve Güneş İK'dan gelen stratejik personel planlama yetkinliği sayesinde, güvenlik sektöründeki geleneksel İK sorunlarını (düşük motivasyon, yüksek sirkülasyon) çözmeye odaklandım. Bugün Arven'de uyguladığımız insan odaklı güvenlik modeli, işte bu köklü ve çapraz disiplinli İK geçmişimin bir ürünüdür ve bizi sektörde farklılaştıran temel güçtür. "Kendi şirketimi kurmak ise en büyük dönüm noktamdı. Bugün geriye dönüp baktığımda, bu adımın kariyerimdeki en doğru karar olduğunu açıkça söyleyebilirim. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, sadece finansal hedeflere ulaşmak değil, sektör standartlarını yukarı çeken kalıcı bir değişim yaratmak ve bu değişimi etik insan sermayesiyle gerçekleştirmektir. Beni diğerlerinden farklı kılan ve başarımı garantileyen temel strateji, İK disiplinini, girişimcilik çevikliği ve operasyonel hassasiyetle birleştirmemdir. Yani Rakiplerim operasyonel riskleri teknik veya fiziki boyutta yönetirken, ben önce personel riskini yönetirim. Güneş İnsan Kaynakları'nda öğrendiğim gibi, doğru işe doğru insanı koymak ve onu yüksek motive tutmak, en pahalı alarm sisteminden daha etkilidir. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Kariyerimde karşılaştığım en büyük zorluk, kurumsal dünyanın stratejik İK uzmanlığından, özel güvenlik sektöründe sıfırdan bir girişimci olmaya geçiş yapmaktı. Çünkü Güvenlik sektörüne adım attığımda gördüm ki, sektördeki yaygın bakış açısı, güvenlik personelinin düşük ücretli, yüksek sirkülasyonlu ve genellikle son çare olarak görülen bir iş gücü olmasıydı. Güneş İK'da öğrendiğim yetenek yönetimi prensiplerini uyguladım. İşe alım süreçlerimizi, sadece fiziki yeterliliğe değil, iletişim, problem çözme ve kriz yönetimi becerilerine odaklanacak şekilde yeniden yapılandırdım. İK uzmanlığımı kurucu vizyonuyla birleştirerek ve insan kalitesine tavizsiz yatırım yaparak aştım. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Kendinizi tanıyıp ne istediğinizi biliyor olmanız ilk önerim olabilirim. Çünkü İnsanın olduğu her yerde önce iletişim sonra sabır devreye giriyor bunu bilerek yaşamınızı şekillendirmeniz diyebilirim. İkinci önerimse; "Her şeyi biliyorum" fikrinden vazgeçin. Değişen ve gelişen hayata karşı direnmeyin. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderlik anlayışımı, Dönüştürücü ve Hizmetkar Liderlik modellerinin birleşimi olarak tanımlayabilirim. Dönüştürücü Liderlikten amacım, sadece görevleri dağıtmak değil, vizyon yaratmak ve bu vizyonu takip edenleri ilham vererek yetkilendirmektir. Sürekli öğrenme ve gelişim kültürünü teşvik ederim. Hizmetkar Liderlikten amacımsa ekibimin (altyapımın) başarılı olması için gereken tüm kaynakları, bilgiyi ve engelleri ortadan kaldırmaktır. Ben, ekibimin başarısının bir kolaylaştırıcısıyım. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Bölgesinde ve ulusal çapta, teknoloji, proaktif risk yönetimi ve insan kaynağının kusursuz entegrasyonuyla tanınan, sektörde güvenilirliğin mutlak standardı olmakla birlikte değişen ve karmaşıklaşan tehdit profillerine karşı sadece fiziksel koruma sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda stratejik risk danışmanlığı sunarak onların iş sürekliliğini, huzurunu ve itibarını garanti altına almak. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Küresel ekonomik belirsizlikler ve yoğun rekabet, güvenlik sektöründe maliyet hassasiyetini ve aynı zamanda risk yönetimi ihtiyacını artırmaktadır. Arven olarak, bu ortamda kendimizi maliyet etkin, teknoloji odaklı ve proaktif risk ortağı olarak konumlandırıyoruz. Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için; Arven olarak hem maliyet baskılarına yanıt veriyor hem de güvenlikte teknoloji ve insan kalitesini birleştirerek üstün bir değer teklifi sunuyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Arven Özel Güvenlik olarak, sürdürülebilirliği sadece çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda uzun vadeli iş sürekliliğinin ve itibar yönetiminin temel bir direği olarak görüyoruz. İş dünyasının sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusundaki sorumluluğunu sadece bir zorunluluk değil, varoluşsal bir gereklilik olarak görüyoruz. İş dünyası, kaynakları tüketen değil, yenileyen ve toplumu güçlendiren bir kuvvet olarak hareket etmelidir. Arven olarak biz de güvenlik hizmetlerimizi bu bakış açısıyla tasarlamaya devam edeceğiz. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme ve Yapay Zekâ (YZ), özel güvenlik sektörünü reaktif (olay sonrası müdahale) bir modelden, proaktif (olay öncesi önleme) bir modele dönüştürüyor. Arven için bu, sadece yeni kameralar almak değil, hizmetin ve personelimizin niteliğini yeniden tanımlamak anlamına geliyor. Bu köklü değişime adapte olmak için üç aşamalı stratejik bir yol haritası izliyoruz: Yetenek ve Zihniyet Dönüşümü, Teknolojik Pilot Uygulamalar ve Ölçeklendirme, Sürekli Araştırma ve İş Birliği. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Bugünkü dinamik ve belirsizliklerle dolu iş dünyasında kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmek isteyen gençlere vereceğim en kritik tavsiyeler, geleneksel yetkinliklerin ötesine geçen, adaptasyon ve kalıcı öğrenmeye odaklanan üç ana prensipte tavsiye verebilirim. 1-"T Şekilli" Olun, Tek Bir Alanla Yetinmeyin Artık sadece bir alanda uzmanlaşmak yetmiyor; uzmanlığınızı çevrenizdeki diğer disiplinlerle bağlayabilmeniz gerekiyor. 2- "Öğrenmeyi Öğrenin" ve Hızla "Unutun" Bilgi ve teknoloji hızla eskidiği için, bir şeyi ne kadar bildiğiniz değil, ne kadar hızlı yeni bir şey öğrenebildiğiniz önemlidir. 3-"Değer Yaratmaya ve İletişime Odaklanın" Teknik yetkinlikler sizi işe sokar, ancak iletişim ve değer yaratma yeteneği sizi zirveye taşır.

ANTGİAD'ın Konuğu Fikret Orman Oldu Haber

ANTGİAD'ın Konuğu Fikret Orman Oldu

Toplantının onur konuğu; Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne modernleşme hamleleri kazandıran, UEFA başarılarıyla adından söz ettiren ve Vodafone Park stadyumunu hayata geçiren geçmiş dönem Beşiktaş başkanlarından iş ve spor insanı Fikret Orman oldu. Kahvaltı eşliğinde gerçekleşen etkinlikte, ANTGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Yavaş’ın yaptığı açılış konuşması büyük beğeni topladı. Konuşmasında ANTGİAD’ın girişimcilik, eğitim, kadın liderliği ve genç istihdamı alanlarındaki projelerini ayrıntılarıyla anlatan Yavaş, sosyal sorumluluk faaliyetlerinin dernek için temel bir değer olduğunun altını çizdi. “ TEMİZ TOPLUM, TEMİZ SİYASET, TEMİZ SPOR “ Yavaş konuşmasında ayrıca, son dönemde Türkiye’nin gündeminde yer alan “temiz toplum, temiz iş dünyası ve temiz spor” başlıklarına dikkat çekerek yasa dışı bahis ve şike tartışmalarına vurgu yaptı. Yavaş, “Alın teri kutsaldır. Emek kutsaldır. Rekabet sahada olmalıdır. Şeffaflık ve adalet hem iş dünyasının hem sporun temel taşıdır. Diliyoruz ki spor camiası arınmış ve hak edenin kazandığı adil bir iklime kavuşsun.” ifadelerini kullandı. Fikret Orman’la Liderlik, Spor Yönetimi ve İş Dünyası Üzerine Derin Bir Söyleşi Açılış konuşmasının ardından sahneye davet edilen Fikret Orman, Başkan Ercan Yavaş’ın sorularını büyük bir açıklık ve samimiyetle yanıtladı. Yavaş’ın yönelttiği sorular; Beşiktaş’ın yeniden yapılanma sürecinden modern spor ekonomisine,teknik direktör seçimlerinden transfer stratejilerine,şampiyonlukların arka planındaki yönetim aklından , iş dünyasındaki büyük projelere kadar geniş bir çerçeveyi kapsadı. “Başkanlığa aday olmaya nasıl karar verdiniz?” sorusuna Orman, Beşiktaş’ın zorlu bir dönemden geçtiğini ve sorumluluktan kaçamayacağını hissettiği için aday olduğunu söyledi. “Göreve geldiğinizde karşınızdaki tablo nasıldı?” sorusuna ise Orman şu sözlerle yanıt verdi: “Beşiktaş büyük bir kulüptü ama ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içindeydi. Bu tabloyu değiştirmek için hem finansal hem de yapısal dönüşüm gerekiyordu.” ŞAMPİYONLUKLARIN ARKASINDAKİ STRATEJİ Yavaş’ın, “Arka arkaya gelen şampiyonlukların ve Avrupa başarılarının görünmeyen stratejisi neydi?” sorusunu Orman şöyle yanıtladı: “Başarı tesadüf değildir. Doğru kadroyu kurmak, doğru hocayı seçmek, doğru finansal modeli uygulamak ve camiayı tek yürek yapmak zorundasınız. Biz o dönemde tüm bu unsurları aynı anda doğru yönetmeyi başardık.” Orman ayrıca genç yeteneklere verilen önemi ve sportif başarıyla ekonomik disiplinin bir arada yürütülmesi gerektiğini vurguladı. FİNANS YÖNETİMİ , BORÇ YAPISI VE KRİZLERLE MÜCADELE Yavaş’ın, “Spor kulüplerinde borcu artıran faktörler nelerdir?” sorusu üzerine Orman; kur riskleri, futbol ekonomisindeki aşırı enflasyon, yüksek oyuncu maliyetleri ve Avrupa’daki rekabet seviyesi gibi unsurları sıraladı. Süleyman Seba ile Kıyaslanmak: “Sorumluluğu ağır, gururu büyüktür.” Söyleşinin duygusal bölümlerinden biri, Ercan Yavaş’ın şu sorusu oldu: “Beşiktaş camiasında Süleyman Seba’dan sonra en iz bırakan başkanlardan biri olarak anılmak size ne hissettiriyor?” Fikret Orman bu soruya şu sözlerle yanıt verdi: “Süleyman Seba ile aynı cümlede anılmak büyük bir gururdur ama aynı zamanda omuzlarınıza büyük bir sorumluluk yükler. Ben Beşiktaş’ta kalıcı değerler bırakmak için çalıştım.” İş Dünyası ve Yatırım Felsefesi Başkan Yavaş’ın iş dünyasına yönelik sorularına Fikret ORMAN net cevaplar verdi. İnşaat ve turizm sektörlerinde yatırım yaparken en önemli göstergelerinin lokasyon, finansman modeli ve talep projeksiyonu olduğunu belirten ORMAN, “ Bir projeye başlarken ilk baktığım şey nakit akışının sürdürülebilir olup olmadığıdır.” sözleriyle cevapladı. ANTGİAD üyelerinin sorularını da içtenlikle yanıtlayan Orman , Gençlere yönelik mesajında ise “ Ölçmeden büyümeye kalkmayın. Önceden ölçtüğünüz rakamlar sizi her zaman korur.” ifadelerini kullandı. ANTGİAD: Üreten, Büyüten ve Değer Yaratan Bir Mekanizma Etkinlik sonunda Başkan Ercan Yavaş, ANTGİAD’ın yalnızca bir dernek olmadığını, şehrin geleceğine yön veren güçlü bir vizyon örgütü olduğunu vurguladı.Yavaş, “ANTGİAD’ın enerjisini siz değerli üyelerimizden alıyoruz. Bu ailenin her ferdi, Antalya’nın ve Türkiye’nin yarınlarına imza atmaktan gurur duyuyor “ diyerek toplantıyı sonlandırdı.

İş Birlikleri  Ekonomiye Güç Katıyor Haber

İş Birlikleri  Ekonomiye Güç Katıyor

İstanbul PERDER’e üye zincir market temsilcileriyle üretici, tedarikçi ve distribütör firmaları bir araya getirerek iletişim ve iş birliği fırsatları yaratan, B2B görüşmelerle pazarın gelişmesine katkı sağlayan İstanbul Yerel Marketler Buluşması ve Fuarı Yerelİst, 10-11 Aralık tarihlerinde WOW Kongre Merkezi’nde, 9. kez sektör paydaşlarını bir araya getirdi. Etkinlik kapsamında sektör liderleri ve temsilcileri ile bir araya gelme fırsatını yakaladıklarını belirten Teksüt Satış Direktörü Murat Keleş, yerel iş birliklerinin ulusal çapta güçlü olmanın olmazsa olmazı olduğunu aktardı. İlk günden beri katlıyoruz oluyoruz Yerelİst’in Tematik sponsorları arasında yer alan Teksüt etkinliğe en başından beri destek sunuyor. Teksüt Satış Direktörü Murat Keleş, söz konusu iş birliği ile ilgili şunları söyledi: “Teksüt olarak süt ve süt ürünleri sektörünün en köklü markalarından birsiyiz. Türkiye genelinde her sabah ürünlerimiz ile sofralarda yer alabilmek için çalışıyoruz. Bir markanın sadece kaliteli ya da bilinir olması yeterli değil. Aynı zamanda tüketici ile doğru kanallar üzerinden iletişim içinde olması gerekiyor. Yerel zincirler bu kapsamda tüketicilerin zihnine ve sofrasına ulaşmanın en doğru yollarından biri. İstanbul Yerel Marketler Buluşması’nda zincir market temsilcileri, üretici, tedarikçi, distribütör firmaları ve sektör profesyonelleri ile bir araya geldiğimiz için çok önemsiyoruz.” Yerel zincirler tüketicilere ulaşmanın en doğru yollarından biri Murat Keleş sözlerine şöyle devam etti: “Süt ve süt ürünleri sektöründe işimize odaklanmış bir şirketiz. Dünyadaki gelişmeleri, trendleri yakından takip etmeye çalışıyoruz. Rekabet yoğun bir sektörde hizmet sunuyoruz. Amacımız katma değerli ürünler üreterek hem Türkiye’de hem de dünyada pazar payımızı artırmak. AR-GE çalışmalarına önem veriyoruz. Yeni lezzetler ile ürün yelpazemizi genişletiyoruz.”

Marcus Schnabel, SunExpress CEO’su Olarak Atandı Haber

Marcus Schnabel, SunExpress CEO’su Olarak Atandı

Türk Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress’in üst yönetiminde yeni atama gerçekleşti. Marcus Schnabel, SunExpress Yönetim Kurulu kararıyla 1 Şubat 2026 tarihi itibarıyla SunExpress CEO’su olarak atandı. Schnabel görevi, 2020 yılından bu yana şirketin başarısına önemli katkılarda bulunan ve Ocak ayı sonunda görevinden ayrılacak olan Max Kownatzki’den devralacak. Kownatzki kariyerine Eurowings CEO’su olarak devam edecek. Marcus Schnabel, Lufthansa Grubu bünyesinde 2024 yılından bu yana Lufthansa Airlines’ın Münih Merkezi’nde yer işletme operasyonlarından sorumlu ve Münih Merkezi Başkan Vekili görevini yürütüyor. Schnabel’in liderliğinde, Lufthansa’nın en büyük merkezlerinden biri olan Münih Merkez’de operasyonel mükemmelliği ve müşteri memnuniyetini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir dönüşüm programı başarıyla tamamlandı. SunExpress Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat, konuyla ilgili şunları söyledi: “COVID-19 krizinin başında görevi devralan Max Kownatzki, sektörümüzün karşılaştığı en zorlu dönemlerden birinde SunExpress’i büyük bir başarıyla yönetti. Onun liderliğinde SunExpress, güçlü bir finansal performansla, yoğun rekabet ortamına rağmen sürdürülebilir bir büyüme yakaladı. Yönetim Kurulu adına, vizyoner liderliği ve SunExpress’i bugün bulunduğu güçlü konuma taşıyan değerli katkıları için Max Kownatzki’ye en içten teşekkürlerimizi sunuyorum. Marcus Schnabel’in SunExpress CEO’su olarak görevi üstlenecek olmasından büyük memnuniyet duyuyorum. Güçlü liderlik geçmişi ve SunExpress’in hedeflerine hâkimiyetiyle Schnabel, hava yolunu yeni büyüme dönemine başarıyla taşıyacak niteliklere sahip. Schnabel’in liderliğinde SunExpress’in güçlü performansını sürdürerek tatil hava yolu pazarındaki öncü konumunu daha da pekiştireceğine yürekten inanıyorum.” SunExpress Yönetim Kurulu Başkan Vekili Jens Bischof ise şu ifadeleri kullandı: “Max Kownatzki’ye güçlü, içten ve kararlı liderliği için yürekten teşekkür ediyorum. Son altı yılda SunExpress’in pek çok zorlu sürecin başarıyla üstesinden gelmesini sağladı ve şirketi sürdürülebilir, kârlı ve rekorlarla dolu bir büyüme yolculuğuna taşıdı. Max Kownatzki’in liderliğinde SunExpress filosu iki katına çıkarken, şirket tarihinde rekor yolcu sayılarına ulaşıldı. Sağlam bir finansal temel üzerinde yakalanan büyüme ivmesiyle şirket, “Dünyanın En İyi Tatil Hava Yolu” unvanıyla küresel ölçekte takdir kazandı. Önümüzdeki dönemde, Marcus Schnabel’in SunExpress ekibine katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz. SunExpress Yönetim Kurulu olarak, sektör deneyimi ve stratejik vizyonu ile SunExpress’in önümüzdeki yıllardaki büyümesine başarıyla liderlik edeceğine inancımız tam. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyoruz.” Yeni görevine ilişkin açıklamada bulunan Marcus Schnabel ise şöyle konuştu: “SunExpress, son yıllarda sergilediği sürdürülebilir büyüme performansı ile dinamik ve güçlü bir hava yolu olduğunu net biçimde ortaya koydu. Bu güçlü ekibe katılmaktan ve SunExpress’in başarı yolculuğunun yeni dönemine birlikte yön verecek olmaktan büyük heyecan duyuyorum. Operasyonel mükemmeliyet odağıyla havacılık ve turizmin geleceğine yön vererek, yolcularımız ve iş ortaklarımız için değer yaratmaya ve SunExpress’in bu dinamik sektördeki konumunu güçlendirmeye devam edeceğiz.” Görevini devretmeye hazırlanan Max Kownatzki, “Bu değerli görevi devralan Marcus Schnabel’i içtenlikle tebrik ediyorum. Bu olağanüstü ekibe liderlik etmek benim için büyük bir onurdu. Birlikte başardıklarımızdan sonsuz gurur duyuyorum. SunExpress ailesinin her bir üyesiyle pek çok zorluğun üstesinden geldik, tarihi başarılara imza attık ve SunExpress için parlak bir geleceğin temellerini birlikte attık. Marcus Schnabel’in liderliği ile SunExpress’i daha da ileriye taşıyacağına olan güvenim tam. Tüm ekibe, SunExpress’in tutkusunu, özverisini ve aile ruhunu yansıtan fırsatlarla ve yeni başarılarla dolu bir gelecek diliyorum” dedi. Marcus Schnabel Hakkında Marcus Schnabel, Lufthansa Grubu’nda yer hizmetleri, uçuş operasyonları, emniyet ve güvenlik ile stratejik planlama alanlarında yirmi yıllık bir liderlik deneyimine sahiptir. Nisan 2024’ten bu yana Lufthansa Airlines Münih Merkezi’nde yer işletme operasyonlarından sorumlu ve aynı zamanda Münih Merkezi Başkan Vekilliği görevlerini yürütüyor. Lufthansa’nın en büyük merkezlerinden biri olan Münih Merkezi’nde, operasyonel ve ticari performanstan sorumlu olup operasyonel mükemmellik ve müşteri memnuniyetini güçlendirmeyi amaçlayan dönüşüm programına liderlik etti. Schnabel, kariyerine 2000 yılında Lufthansa Grubu’nda ticari pilot olarak başladı. Frankfurt’ta Uçuş ve Yer İşletme Standartları & Güvenlik Kıdemli Başkan Yardımcılığı, Zürih’te Swiss International Air Lines Operasyon Planlama ve Yönetimi Başkan Yardımcılığı, Münih’te ise Ekip Kapasite Planlama & Operasyon Destek Kıdemli Direktörlüğü gibi görevler üstlendi. Mevcut görevi öncesinde dünya genelinde 250 istasyonda grubun ticari ve operasyonel standartlarından sorumlu olan Schnabel, aynı dönemde Lufthansa Services Tayland ve Portekiz ile Global Load Control Cape Town’un ticari faaliyetlerine liderlik etti. Schnabel, Lufthansa Airlines’ın 2013’teki “Score” adlı yeniden yapılanma programında önemli bir rol üstlenirken; Swiss International Air Lines’ın operasyonel performansının ve müşteri hizmetlerinin iyileştirilmesine katkı sağladı. Schnabel, aynı zamanda, Lufthansa, Alman Hava Trafik Kontrolü ve Münih Havalimanı ile birlikte inovasyon projeleri yönetmiştir. Marcus Schnabel, Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi ve FernUniversität Hagen İşletme Bölümü mezunudur. Bununla birlikte, Operasyon Araştırması ve Kontrol alanında akademik eğitim almıştır. Ticari pilot lisansına sahip olan Schnabel, üst düzey yöneticilik deneyimini Kaptan olarak aktif uçuş görevleriyle birleştirerek, sektöre stratejik bakış açısı ve operasyonel deneyimi ile katkı sunuyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Risk Değil, Rota: Yalın Yüregil ile Türkiye'den Avrupa'ya Güvenle Açılmanın Formülü Haber

Risk Değil, Rota: Yalın Yüregil ile Türkiye'den Avrupa'ya Güvenle Açılmanın Formülü

Prag merkezli YeYe Agency'nin Kurucusu ve CEO'su Yalın Yüregil, "Türk şirketlerini Avrupa pazarına güvenle taşımak" misyonuyla çıktığı yolda, özellikle lojistik sektöründe nasıl vazgeçilmez bir stratejik partner haline geldiğini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz... Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ben Yalın Yüregil. Prag merkezli YeYe Agency’nin kurucusu ve CEO’suyum; işim, Türk şirketlerini Avrupa pazarına güvenle ve sistemli şekilde taşımak. Özellikle lojistik, üretim ve hizmet sektörlerinde; şirket kuruluşu, lisanslar, back-office yönetimi ve iş geliştirme tarafında çalışıyorum. Çek-Türk Ortak Ticaret Odası Başkanı ve DTİK / DEİK ekosisteminde aktif bir temsilci olarak Türkiye–Çekya hattında köprü kuruyorum. Bir de hayatımda çok önemli başka bir rolüm var: Efe’nin babasıyım. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimin ilk yıllarında POS Media’da çalışırken Kiev, İstanbul, Münih ve Moskova’da ofis açmaktan sorumluydum; bu dönem bana “yeni bir ülkede sıfırdan iş kurma” disiplinini öğretti. 2014’te YeYe Agency’yi kurmam ise ikinci büyük kırılma noktasıydı; odak noktamı tamamen “şirketleri yeni pazarlara taşımaya” çevirdim. Son yıllarda lojistik sektörünü stratejik öncelik haline getirmemiz ve Çekya’yı bir merkez ülke olarak konumlandırmamız hem YeYe’nin hem de benim hikâyemde yeni bir faz başlattı. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı; karmaşık görünen bir süreci, müşterim için öngörülebilir ve tekrarlanabilir hale getirebilmektir. Türkiye’den Avrupa’ya açılmak birçok iş insanının gözünde “risk”tir; biz o riski iyi tasarlanmış bir “rota”ya dönüştürebildiğimizde kendimi başarılı sayıyorum. Kişisel stratejim üç kelimeye indirgenebilir: Planla, Uygula, Büyüt. Önce fotoğrafı net çizerim, sonra sahada bizzat uygulamaya girerim, ardından sistemi ölçekleyip ekiplerime devrederim. Kısa vadeli fırsatların değil, uzun vadeli ilişkilerin peşinden gitmeyi tercih ediyorum. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, farklı ülkelerde iş yaparken mevzuat, kültür ve güven üçgenini aynı anda yönetmekti. Her ülkede yeniden “sıfırdan tanınmak” ve doğru insanlarla çalışmak zaman alıyor. Bunu, rastlantıya bırakmak yerine sistemle aşmaya çalıştım: Her yeni pazarda önce güçlü yerel ortaklar ve kurumlarla (ticaret odaları, dernekler, kamu temsilcileri) sağlam ilişkiler kurdum, sonra müşteri projelerini bu ağın üzerine inşa ettim. Bugün YeYe’nin lojistikte güçlü olmasının sebebi, bu uzun vadeli ağ inşasıdır. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Öncelikle “her şeyi yapan” biri olmaya çalışmak yerine, belirli bir alanda derinleşmelerini öneririm. Ben kendi odağımı “Türkiye–Avrupa hattında iş kurma ve büyütme” üzerine kurdum; bu netlik, zamanla güven ve talep yarattı. İkinci önerim; ilişkilere, kartvizit olarak değil, ekosistem olarak bakmaları. Bugün lojistikte bir firmaya destek verirken, arkasında banka, factoring, üretici, kamusal otorite gibi birçok aktörü aynı masada toplayabiliyorsak, bu yılların ilişkisine dayanıyor. Üçüncüsü de: Rakamlarla konuşmayı öğrenmek. Hedefi, maliyeti ve getiriyi net hesaplayamayan kimse sürdürülebilir başarıyı yönetemez. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Ben kendimi “sahada olan lider” olarak tanımlıyorum. Masada strateji kurup, sahada müşterinin yanında durmayı önemsiyorum. Ekiplerimi üç şeyle motive etmeye çalışırım: Net hedef, net sorumluluk, net geri bildirim. Hangi projede, hangi müşteriye, hangi değeri sunduğumuzu herkesin açıkça bilmesini isterim. Ayrıca YeYe’de liderlik, sadece benim etrafımda kurulu bir yapı değil; her proje sorumlusunun kendi alanında inisiyatif almasını teşvik eden yatay bir model. Bu da özellikle lojistik gibi hızlı değişen bir sektörde çevikliğimizi artırıyor. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? YeYe Agency’nin vizyonu; Türk girişimciler için Avrupa’da “ilk aranan stratejik partner” olmak. Misyonumuz ise, yeni pazarlara açılmak isteyen şirketlerin üzerindeki belirsizliği azaltmak ve onlara uçtan uca destek sunmak. Önümüzdeki dönemde lojistik sektörü bizim için lokomotif olacak; Çekya modeli üzerinden, Türk taşımacılık şirketleri için Avrupa’ya girişte standart bir başarı reçetesi oluşturmak istiyoruz. Hedefimiz; 2030’a kadar, Türkiye’den Avrupa’ya açılan her 10 lojistik firmasından en az birkaçının yolculuğunda YeYe’nin imzasının olması. "Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz?" Belirsizlik arttıkça, şirketlerin güvenilir ve öngörülebilir iş ortaklarına ihtiyacı büyüyor. Biz YeYe’yi tam bu noktada, “riski azaltan, yolu sadeleştiren stratejik partner” olarak konumlandırıyoruz. Prag merkezli olmamız, Çekya’yı Avrupa lojistik haritasının kalbinde stratejik bir üs olarak kullanmamıza imkân veriyor. Türk lojistik şirketleri için sadece şirket kuran bir yapı değil; lisans, mevzuat, insan kaynağı, finansman ve iş geliştirmeyi tek elde toplayan bir “one-stop-shop” sunuyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği sadece çevresel değil, ekonomik ve sosyal bir bütün olarak görüyorum. Avrupa’ya açılan her Türk şirketi, doğru kurgu yapıldığında hem kendi ayakları üzerinde duran bir yapı kuruyor hem de iki ülke arasında kalıcı bir değer zinciri oluşturuyor. Lojistikte daha verimli güzergâhlar, doğru planlama ve finansal disiplin hem karbon ayak izini hem de “boşa giden emek”i azaltıyor. Çek-Türk Ortak Ticaret Odası başkanlığımda da, şirketleri sadece kâr eden değil, bulunduğu ekosisteme istihdam, vergi ve uzun vadeli iş birliği getiren oyuncular olmaya teşvik ediyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Bugün YeYe’de yaptığımız işin önemli bir kısmı bilgi, süreç ve ilişki yönetimi. Dijitalleşme ve yapay zekâ sayesinde, bu bilgiyi sistematik hale getirip, müşterilerimize daha hızlı ve kişiselleştirilmiş hizmet sunabiliyoruz. Örneğin, lojistik kampanyalarımızda başvuru formlarından WhatsApp süreçlerine kadar birçok adımı otomatikleştiriyoruz; böylece ekibimiz rutin işler yerine stratejik konulara odaklanabiliyor. Hedefimiz, danışmanlığın insan dokunuşunu korurken; arka plandaki operasyonu mümkün olduğu kadar veri ve otomasyonla desteklemek. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Öncelikle kendilerine bir “oyun alanı” seçmelerini öneririm: Lojistik, yazılım, finans… Hangi alanda olursa olsun, o alanın dili, dinamikleri ve oyuncularını derinlemesine öğrenmek çok değerli. İkinci olarak, mutlaka uluslararası bir perspektif geliştirsinler; dünya artık tek bir pazar ve dil bilmek, kültür anlamak en büyük sermaye. Üçüncüsü; sabır ve istikrar. Başarı çoğu zaman bir “patlama anı” değil, yıllarca üst üste konan küçük ama doğru adımların sonucu. Ve son olarak: Kimseye “mükemmel olma” sözü vermek zorunda değiller; ama “öğrenmeye ve gelişmeye açık olma” sözünü kendilerine vermeliler.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.