Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Rolls-Royce

Kapsül Haber Ajansı - Rolls-Royce haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Rolls-Royce haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Güriş'ten Önemli Temsil Haber

Güriş'ten Önemli Temsil

Güriş Sanayi Grubu çatısı altındaki Parsan ve Döktaş firmaları, Türk sanayisinin uluslararası havacılık tedarik zincirindeki yerini güçlendirmek ve yeni iş birliği fırsatları geliştirmek amacıyla Airbus Türkiye Industry Day 2025 etkinliğinde yer aldı. Etkinlik, Airbus’ın Toulouse-Blagnac’taki Leadership University Event Center tesisinde, Türkiye ve Airbus arasında endüstriyel iş birliğini derinleştirmeye yönelik stratejik oturumlarla gerçekleştirildi. Türk Sanayisinden Güçlü Temsil Güriş Sanayi Grubu’nu etkinlikte; Parsan Mühendislik Direktörü Gürbüz Güzey, Güriş Sanayi Grubu Ar-Ge Müdürü Tansel Kasar ve Döktaş Satış Müdürü Alper Böge temsil etti. Heyet, Türk sanayisinin yüksek mühendislik kabiliyetlerini, dövme ve döküm teknolojilerindeki yenilikçi çözümlerini ve malzeme mühendisliği tecrübelerini Airbus, Rolls-Royce ve diğer Tier-1 tedarikçilerle paylaştı. Yaklaşık 50 Türk tedarikçi ve kamu kurumu temsilcisinin yer aldığı organizasyonda, Güriş Sanayi Grubu şirketleri, havacılık sınıfı üretim yetkinlikleri ve sürdürülebilir üretim vizyonlarıyla dikkat çekti. Yeni Nesil Sanayi İş Birliği: STEP Programı Etkinlikte tanıtılan Strategic Türkiye Enhanced Programme (STEP), Airbus’ın 2009 yılından bu yana yürüttüğü Competitive Industrial Programme (CIP)’in doğal devamı olarak konumlandırıldı. Yeni program, Türk sanayisinin kapasite, sürdürülebilirlik, kalite ve küresel rekabetçilik alanlarında gelişimini desteklemeyi hedefliyor. STEP, yalnızca Airbus değil, Rolls-Royce gibi dünya çapında motor ve sistem üreticilerinin de tedarik zincirinde Türkiye’nin rolünü güçlendirecek yeni ortak girişimlerin önünü açıyor. Etkinlikten Öne Çıkan Başlıklar Airbus Chief Procurement Officer Benoit Schultz ve EVP International Wouter Van Wersch, açılış konuşmalarında Türkiye’nin Airbus ekosistemindeki stratejik önemini vurguladı.Katılımcılar, A350, A330 ve A321 nihai montaj hatlarını (FAL) ziyaret ederek üretim süreçlerini yerinde inceledi.Gün boyunca düzenlenen Marketplace & B2B görüşmeleri, Türk firmaları ile Airbus, Rolls-Royce ve Tier-1 tedarikçileri arasında doğrudan temas kurulmasını sağladı.Güriş Sanayi Grubu’ndan Açıklama Güriş Sanayi Grubu temsilcileri Tansel Kasar ve Gürbüz Güzey, etkinlikle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Parsan ve Döktaş olarak, ileri mühendislik kabiliyetlerimizi ve sürdürülebilir üretim anlayışımızı havacılık sektörünün öncü kurumlarına tanıtma fırsatı bulduk. Airbus ve Rolls-Royce gibi küresel markalarla doğrudan temas, Türkiye sanayisinin potansiyelini uluslararası ölçekte göstermemiz açısından büyük önem taşıyor.”

Rolls-Royce’dan 100 Yıllık Efsanesine Özel Koleksiyon  Haber

Rolls-Royce’dan 100 Yıllık Efsanesine Özel Koleksiyon 

100 yıldır Phantom, dünyanın en etkili isimleri tarafından tercih edilen, başarı ve seçiciliğin nihai sembolü olarak tanınıyor. Efsanevi Phantom’un 100. yılı kutlanırken, Rolls-Royce Motor Cars Phantom Centenary Private Collection ile saygı duruşunda duruyor ve sadece 25 adet ile sınırlı bu özel koleksiyonu kutluyor. Rolls-Royce Bespoke (kişiselleştirme) Collective’in tasarımcı, mühendis ve ustaları, tüm uzmanlıklarını ve yaratıcılıklarını bir araya getirerek, markanın başyapıtı olarak nitelendirilebilecek bu eşsiz koleksiyonu hayata geçirdi. Rolls-Royce Bespoke ekibi, 1920’lerden günümüze Phantom’un her neslinin ruhunu ve kimliğini detaylı bir şekilde inceleyerek, modelin dünyasına tam anlamıyla nüfuz etti. Bespoke ekibi, Phantom’un önemli sahiplerini, Rolls-Royce’un kilit isimlerini, modelin tasarlanıp üretildiği mekanları ve dönemin ruhunu yansıtan önemli olayları detaylı bir şekilde araştırdı. Bu ilham kaynakları, önce 77 el çizimi motif olarak tasarlandı ve ardından Phantom Centenary Private Collection’a özenle işlenmiş arşiv referanslarıyla yansıtıldı. Ortaya çıkan bu özel koleksiyon, Phantom’un geçmişine saygı duruşunda bulunurken, bugününü tanımlıyor ve önümüzdeki 100 yıl boyunca modelin mirasını şekillendirecek prensipleri ortaya koyuyor. Her tarihi an, bu nadir ve koleksiyon değeri taşıyan saygı duruşu için özel olarak geliştirilen ileri düzey zanaatkarlık teknikleri ile hayata geçiriliyor. İç mekânda, couturier tasarımı tekstiller, çizim stilinde nakışlar, lazerle işlenmiş deri ve öncü ahşap işçiliği – üç boyutlu marküteri, altın varak ve üç boyutlu mürekkep katmanlama dahil – Phantom’un hikayesini çarpıcı ve detaylı bir şekilde anlatıyor. Dış tasarımda, kaput benzersiz bir Spirit of Ecstasy figürü ile taçlandırılıyor. Bu figür, Phantom’un ilk modelinde ilham alınarak yeniden yorumlandı ve bu özel yıldönümünü anmak için saf altından üretildi. Dış tasarım: Zarif ve özel Bespoke ifadesi Siyah – beyaz bir film yıldızının zamansız zarafetini yansıtan Phantom Centenary Private Collection’ın dış tasarımı, Phantom’un galalarda boy gösterdiği, sinema ikonlarını taşıdığı ve dönemin ışıltısının simgesi haline geldiği Hollywood’un altın çağını anımsatıyor. Araç, Bespoke iki tonlu boya ile tamamlanıyor ve uzun yüzeylerdeki bu uygulama, 1930’lu yılların Phantom modellerinin akıcı silüetine saygı duruşu niteliğinde. Yan gövde, Arctic White üzerine Super Champagne Crystal kaplamasıyla sunulurken, üst gövde siyah üzerine Super Champagne Crystal ile tamamlanıyor. Özel olarak geliştirilen bu kaplama, dış yüzeye olağanüstü bir metalik parlaklık kazandırıyor. Bu etki, şeffaf verniğe ince öğütülmüş cam parçacıklarının eklenmesiyle sağlanıyor. Bu özel kutlama Private Collection için, Rolls-Royce boya uzmanları, şeffaf parçacıkları şampanya rengi partiküllerle değiştirerek miktarını iki katına çıkardı ve böylece büyüleyici bir derinlik elde etti. Bu zamansız kaplama, Spirit of Ecstasy’nin benzersiz bir yeniden yorumlanmasıyla taçlandırılıyor. Phantom’a takılan ilk Spirit of Ecstasy figürünü referans alan tasarımcılar, bu ikonik figüre bir saygı duruşu niteliğinde tasarım ortaya çıkardı; önce 18 ayar saf altın ile dökülen figür, ardından 24 ayar altın kaplama ile tamamlanarak kusursuz ve kararmaya dayanıklı bir yüzey sunuyor. Parça, Londra’daki Hallmarking & Assay Office’e sunularak, özel olarak geliştirilen “Phantom Centenary” damgasını aldı. Rolls-Royce tarihinde bir ilk; altın ve beyaz mineli “RR” Figürün tabanı, el dökümü beyaz cam mine ile tamamlanıyor ve koleksiyonun adı özenle işlenerek kazınıyor. Rolls-Royce tarihinde bir ilk olarak, aracın ön, arka ve yan taraflarında yer alan “RR” Onur Rozeti, koleksiyona özel 24 ayar altın ve beyaz mine ile sunuluyor. Dış tasarımın tamamlayıcısı olarak, her biri 25 çizgiyle işlenmiş Phantom jantları yer alıyor. Bu detay, koleksiyondaki 25 araca saygı duruşu niteliğinde olup, toplamda 100 çizgi ile Phantom’un 100. Yılı kutlanıyor. İç tasarım: Phantom efsanesine yolculuk Phantom’un bir asırlık hikayeleri, Private Collection’ın iç mekandaki birçok yüzeyde zarif bir şekilde hayat buluyor; bazıları hemen fark edilen, bazıları ise zamanla keşfedilen görkemli arşiv referanslarıyla anlatılıyor. Geçmiş Phantom modellerine bir saygı duruşu olarak, Phantom Centenary’in iç mekânı tekstil ve deriyi bir araya getiriyor; bu tasarım, markanın ilk yıllarını anımsatıyor; şoför koltuğu dayanıklı deri ile arka kabin ise lüks kumaşlarla kaplanıyordu. Bu zarif kontrast, Phantom’un her zaman sürüşteki otorite ile yolcu kabinindeki mutlak huzuru mükemmel bir dengeyle bir araya getirdiğini gözler önüne seriyor. Arka koltuklar: Ustalığın zirvesi Phantom Centenary’in arka koltukları, 1926 yapımı ünlü “Phantom of Love” modelinden ilham alıyor. O dönemlerde, koltuklar el dokuması Aubusson halılarıyla özel olarak tasarlanmıştı. Koltuklardaki sanat eserleri, üç farklı hikâye katmanı üzerinden anlatılıyor. İlk katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanan arka plan, Phantom’un tarihine ait önemli mekanları ve objeleri gözler önüne seriyor. Bu detaylar, Londra’daki markanın ilk adresi Conduit Street’ten, Henry Royce’un Güney Fransa’yı konu alan yağlı boya tablolarına kadar uzanıyor. İkinci katman, yüksek çözünürlüklü baskı ile tasarlanmış olup, geçmişin ikonik Phantom modellerini ince detaylarla gözler önüne seriyor. Üçüncü ve en üst katman, Phantom’un her neslinden yedi önemli sahibi soyut bir şekilde temsil eden özenle işlenmiş nakışlarla oluşturuluyor. Bu özel kumaş, bir moda atölyesi ile iş birliği içinde 12 ay süren titiz bir çalışma sonucunda geliştirildi ve haute couture dünyasının ötesinde ilk kez Phantom Centenary için kullanıldı. Rolls-Royce’un yüksek standartlardaki dayanıklılık, dokunsal kalite ve estetik beklentilerini karşılamak üzere, yüksek çözünürlüklü baskı süreci Phantom Centenary Private Collection için özel olarak geliştirilmiş mürekkepler ve tekniklerle mükemmelleştirildi. Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu Yüksek çözünürlüklü baskılı kumaş, benzersiz bir el çizimi görünümü sunan özenle tasarlanmış nakışlarla tamamlanıyor. Bespoke Collective tarafından “iplikle eskiz yapmak” olarak tanımlanan bu özel nakış tekniği, bir kalem çizgisinin ifadesini tekstil üzerinde kusursuz bir şekilde yansıtıyor. Her bir görseli öne çıkarmak ve tanımlamak üzere ustalar, Golden Sands ipliği ile eskiz tarzında düzensiz dikişler uyguladı. Bu teknik, çizgilerin yüzeyin üzerinde hafifçe süzülüyormuş gibi görünmesini sağlıyor. Doku ve derinlik, Seashell ipliği ile yüksek yoğunluklu dikişler uygulanarak sağlandı. Tüm kompozisyon boyunca bu özenli işçilik, toplamda 160.000’den fazla dikişten oluşuyor. Tamamlanan eser, her biri tam hassasiyetle hizalanmış ve koltukların kıvrımlarına uyacak şekilde yerleştirilmiş 45 ayrı panelden oluşuyor. Bu süreç, Savile Row terzilik tekniklerinden ilham alınarak gerçekleştirildi ve sonuç olarak Rolls-Royce tarihinin en detaylı koltuk kompozisyonu ortaya çıktı. Arka koltukların, el dokuması bir halının çağdaş yorumu olarak tasarlandığını belirten Celina Mettang (Bespoke Colour and Material Designer, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Phantom’un hikayesi, özenle seçilmiş detaylar aracılığıyla tekstil ve nakışlarla gözler önüne seriliyor. Her bir nakış detayı, ustalar tarafından dijital olarak yeniden tasarlanarak işlendi ve her çizgi için özel dikiş teknikleri titizlikle seçildi. Örneğin, at motifinde saç dokusunu canlandırmak için aralıklı dikişler, kasları ve hatları belirginleştirmek için ise yoğun dikişler uygulandı. Bu ince detayların kusursuz bir şekilde uygulanabilmesi için olağanüstü bir hassasiyet gerekiyordu; bir motif, istenilen mükemmelliğe ulaşana kadar 24 kez revize edildi. Bu süreç, Phantom’un adını onurlandıran özel bir saygı duruşu yaratırken hissettiğimiz derin kişisel gururu ve bu ikonik mirası gelecek nesillere taşıma sorumluluğunu gözler önüne seriyor.” Ön koltuklar: Sürüş kabininde tasarımın zirvesi Ön koltuklardaki deri, Bespoke tasarımcı tarafından el çizimi olarak hazırlanan çalışmalar temel alınarak lazerle işlenmiş olup, çizerin ustalığını ve detaycılığını yansıtıyor. Motifler arasında, Phantom’un 100 yıllık mirasının olağanüstü ağırlığını zarif bir şekilde taşıyan sembolik detaylar yer alıyor. Bunlar arasında, 2003’teki Rolls-Royce yeniden lansmanının kod adı olan “Roger Rabbit”e gönderme yapan bir tavşan ve 1923 Phantom I prototipinin kod adı olan martı yer alıyor. Anthology Gallery: 100 yıldır anlatılan seçilen bir hikâye Phantom Centenary Private Collection’ın merkezinde, Anthology Gallery yer alıyor. Bu etkileyici kompozisyon, dikey olarak fırçalanmış 50 adet 3D baskılı alüminyum “kanatçıktan” oluşuyor ve bir kitabın sayfaları gibi zarif bir şekilde iç içe geçiyor. Her bir kanatçık, her iki tarafından da okunabilen oyma harflerle tasarlanmış olup, Phantom’un bir yüzyıl boyunca basında yer alan övgü dolu alıntılardan oluşuyor. Heykel, düşen havai fişeklerin ışıltısını çağrıştıran değişken ışıklandırmalarla zarif bir şekilde aydınlatılıyor. Her bir kanatçığın fırçalanmış kenarları, izleyicinin bakış açısına göre değişen yansıma ve ışık oyunları oluşturuyor. Ahşap işçiliği: Heykelsi bir ifade Phantom Centenary Private Collection, Rolls-Royce tarihinde yaratılmış en karmaşık ve detaylı ahşap işçiliğini içeriyor. Bir yıl süren bir çalışma sonucunda geliştirilen ve Blackwood ile renklendirilmiş kapı panelleri, Phantom’un en önemli ve dönüm noktası niteliğindeki yolculuklarını gözler önüne seriyor. Her bir kompozisyonda, coğrafi haritalar, kıvrımlı yollar, geniş manzaralar, bitkisel detaylar ve deneysel araba tasvirleri, Phantom’un mirasını yansıtan yaşayan bir sanat eseri yaratacak şekilde bir araya getiriliyor. Arka kapılar, Sir Henry Royce’un kış aylarını geçirdiği St. Tropez yakınlarındaki Le Rayol-Canadel-sur-Mer kıyı şeridini betimliyor. Ön yolcu kapısında, Sir Henry Royce’un yazlık konutunun bulunduğu West Wittering’in manzarası yer alıyor. Burası, günümüzde Rolls-Royce’un merkezi olan tesise yalnızca sekiz mil uzaklıkta bulunuyor. Sürücü kapısında, Goodwood döneminin ilk Phantom’ının Perth’ten başlayarak Avustralya kıtasını kat ettiği destansı 4.500 millik yolculuk anlatılıyor. Her bir kompozisyonda, derinlik ve doku yaratmak amacıyla 3 boyutlu çok yönlü marküteri, lazer kazıma, 3 boyutlu mürekkep katmanlama ve altın varak teknikleri bir araya getiriliyor. Haritalar, manzaralar, çiçekler ve ağaçlar gibi motifler, lazer kullanılarak ahşaba üç farklı derinlikte işleniyor. Bu yolculukları temsil eden yollar, 0.1 mikrometre kalınlığındaki altın varak karelerinden işlenmiş 24 ayar altınla parlatılıyor. Her bir yol özenle hazırlanıyor, kesiliyor ve yerleştiriliyor. Arka kapılarda, Güney Fransa’ya özgü çam, servi, eğrelti otu ve palmiye gibi bitki örtüleri de yer alıyor. Arka yolcu kapısının bir bölümü ise Sir Henry Royce’un bölgeye ait orijinal yağlı boya tablolarından birini, tuvalden ahşaba aktararak yeniden canlandırıyor. Royce’un evlerinin tam konumları – Güney Fransa’daki Villa Mimosa ve West Wittering’deki Elmstead – 2.76 mm çapında tek bir altın varak noktasıyla özenle işaretleniyor. Phantom’un hikayesinin farklı yönlerini bir araya getiren kompozisyonu oluşturmak için orijinal metinler, günlükler, fotoğraflar ve tablolar gibi eşsiz bir kaynak yelpazesinden yararlandıklarını belirten Katrin Lehmann (Bespoke Colour and Material Designer, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Bu proje için geliştirilen yeni teknolojiler, özellikle 3 boyutlu mürekkep katmanlama, daha önce mümkün olmayan ölçekte detayların eklenmesine olanak sağladı – bazıları yalnızca 0.13 mm yüksekliğinde; denizde yelken açan bir tekneden haritadaki konum isimlerine kadar her detay titizlikle işlendi. Phantom’un tarihindeki anları, bu ismi taşıyan modelin hak ettiği detay ve titizlikle hayata geçirebilmek büyük bir ayrıcalık.” Kapılardaki ahşap yüzeyler, özenle işlenmiş deri panellere dönüştürülüyor. 24 ayar altın “yollar”, altın iplik işlemeler olarak devam ediyor; haritalar ve manzaraların detayları siyah iplikle işlenerek kapıların kaplamalı bölümündeki kazınmış detayları yansıtıyor. Ahşap işçiliği, 1925 model orijinal Phantom I ve günümüz Phantom VIII’in tasvirleriyle tamamlanıyor; her biri arka piknik masalarına özenle kazınmış olarak sunuluyor. Modeller, piknik masalarının deri kaplı arka yüzeylerindeki işlemelerde de yansıtılıyor; bu, geçmiş ile günümüzü bir araya getiren bir diğer ince detay olarak öne çıkıyor. Piano Black kaplama, merkezi döner düğmeyi yansıtan altın tozu ile zenginleştirilmiş; söz konusu düğme de 24 ayar altın kaplamaya sahip olarak sunuluyor. Altın bir miras 6,75 litrelik V12 motor gibi muazzam bir mühendislik harikası, Arctic White ile tamamlanmış özel tasarım bir kapakla öne çıkarılıyor. Kapak, Phantom’un modern efsanesini ve başarısını şekillendiren kusursuz gücü onurlandırmak için 24 ayar altın detaylarla süsleniyor. Starlight (Yıldız tavan) altında Phantom’un hikayesi Hafif animasyonlu ve işlemeli Starlight tavan döşemesi, Phantom’un tarihindeki önemli anları 440.000 dikişle yansıtıyor. Tasarım, Henry Royce’un Wittering’deki bahçesinde, iki yakın meslektaşı – markanın Baş Motor Tasarımcısı Charles L. Jenner ve Rolls-Royce’un deneysel departmanının baş test sürücüsü Ernest Hives – ile birlikte dut ağacının altında fotoğraflandığı anı yansıtacak şekilde tasarlandı. Bespoke Collective, bu andan ilham alarak, Starlight tavan döşemesinin altında oturan müşterilerin Royce’un bir zamanlar yaşadığı gibi kendi hayal gücü ve olasılık kıvılcımlarını deneyimleyebileceği bir ilham atmosferi yaratmayı amaçlıyor. Sahne, markanın Goodwood’daki merkezinin avlusundaki karakteristik kare taçlı ağaçları da içerecek şekilde tasarlanıyor. Bal arıları – Rolls-Royce Arıcılığı’ndaki 250.000 sakinine atıfta bulunan bir detay – uçuş halinde tasvir ediliyor; muhtemelen yalnızca Rolls-Royce’un merkezinde yetiştirilen Phantom Rose’a doğru ilerliyorlar. Takımyıldızlarının arasında, geçmişin önemli Phantom modellerine sessiz övgüler yer alıyor; bunlar arasında, Sir Malcolm Campbell’in “Bluebird” olarak bilinen Phantom II’sini temsil eden bir kuş motifi de bulunuyor. Dut yapraklarının arasında, Goodwood döneminin ilk Phantom’unun tasarlandığı gizli 1990’lar tasarım stüdyosu “The Bank’teki” kasa kapısı kilit mekanizmasına ince bir gönderme yer alıyor. Hareket halinde unutulmaz bir miras Phantom Centenary Private Collection’ı hayata geçiren tasarımcılar, mühendisler ve zanaatkarlar için bu araç, nesilde bir kez üstlenebilecek türden özel bir sorumluluk anlamına geliyor. Ortaya konan bu eser, Phantom’un doğuşuna ilham veren aynı ruhu yansıtıyor: markanın mükemmelliğe olan sarsılmaz bağlılığını ve dünyanın en iyi aracını yaratma tutkusunu simgeliyor. Rolls-Royce Phantom Centenary Private Collection, dünyanın en saygın lüks ürününün 100 yıllık mirasına adanmış bir saygı duruşu olarak sunulduğunu belirten Chris Brownridge (Chief Executive, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti: “Bu ödünsüz sanat eseri, özenle tasarlanmış Phantom VIII’i bir tuval olarak kullanarak Phantom’un olağanüstü yaşam öyküsünü ve onu şekillendiren insanları anlatıyor; Rolls-Royce’daki vizyonerlerden, efsanesinin oluşmasına katkıda bulunan sahiplerine kadar tüm hikayeyi kapsıyor. Bir yüzyıldır, Phantom isim plakası, Rolls-Royce’un yeteneklerinin zirvesini simgeliyor. Bu mirası onurlandırmak amacıyla hazırlanan son derece iddialı Private Collection, yeni teknikler sunuyor ve 40.000 saatten fazla emeğin ürünü olarak ortaya çıktı. Bu araç, Phantom’un hırs, sanatsal yaratıcılık ve tarihi ağırlık simgesi olarak statüsünü yeniden teyit ediyor.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Rolls-Royce’tan Uzay Esintili Cullinan Cosmos Haber

Rolls-Royce’tan Uzay Esintili Cullinan Cosmos

Rolls-Royce, uzayın büyüleyici dramını yansıtan eşsiz tasarımı Cullinan Cosmos’u tanıtıyor. Dört yaşındaki oğullarıyla evrene olan hayranlıklarını paylaşan bir aile tarafından sipariş edilen bu özel tasarım, kişiselleştirilmiş detaylardan oluşan bir takımyıldızı ile hayata geçirildi. Tasarımın merkezinde, marka tarihinde ilk olarak, Rolls-Royce bünyesindeki bir sanatçı tarafından 160 saatten fazla sürede titizlikle el boyaması yapılan Starlight Headliner (Yıldızlı Tavan Döşemesi) yer alıyor. Özel olarak yaratılan Yıldız Kümesi motifinden esinlenen kişiselleştirilmiş detaylar, Cullinan Cosmos’un benzersiz karakterini vurguluyor. Cullinan Cosmos, Rolls-Royce Private Office Dubai aracılığıyla sipariş edilirken, Cullinan Cosmos’u sipariş eden müşteri “Amacımız, ailemiz için sonsuza dek hatırlanacak bir tasarım yaratmaktı: Evrenin özünü yansıtan ve hayallerin sınır tanımadığını gösteren bir Rolls-Royce.” dedi. Dış Tasarım renk paleti: “Outer Limits” Cullinan Cosmos, ay ışığının gökyüzünde gece bıraktığı yumuşak parlaklığı anımsatan, ışıltılı Arabescato Pearl rengiyle tamamlandı. Dış tasarım, el boyaması Charles Blue renginde ikili çizgi (coachline) detayıyla tamamlanırken, gece uzak bir yıldız gibi parlayan ışıklı Spirit of Ecstasy ile taçlandırılıyor. İç mekân konsepti: “İç uzayı keşfetmek” Cullinan Cosmos’un iç mekânı, uzayın derin dinginliği ve hayranlığından ilham alan sakin ve meditativ bir atmosfer sunuyor. Yatar koltuklar, Charles Blue ve Grace White deri ile kaplanırken, Grace White kontrast dikiş ve şerit detaylarıyla uyumlu bir şekilde tamamlanıyor. Piano White kaplamalar, uydu kasalarının parlak yüzeyini çağrıştırırken, ince ve teknik bir dokunuş katıyor. Sipariş veren müşteriler, Rolls-Royce tasarımcılarıyla birlikte özel bir Yıldız Kümesi motifi tasarladı. Bu motif, kapı panelleri ve baş dayamalarda kişiselleştirilmiş nakış olarak, ön yolcu panelinde ise el boyaması bir sanat eseri olarak yer alıyor. El boyaması yıldız tavan döşemesi: Yeni ufuklar Cullinan Cosmos, bir Rolls-Royce için şimdiye kadar yapılmış ilk tamamen el boyaması Starlight Headliner’a (Yıldız Tavan Döşemesi) sahip araç. Rolls-Royce bünyesindeki bir sanatçı tarafından 160 saatten fazla sürede tamamen el ile boyanan ve kişiselleştirilmiş iç mekân renk paletiyle uyumlu renk tonlarına sahip bu tavan, Samanyolu’nun (gece gökyüzünde görülen yıldız ve kozmik bulutların puslu bandı) eterik bir yorumunu sunuyor. Sis efektleri için makyaj fırçası kullanıldı Parlak bulut oluşumlarını yaratmak için sanatçı, derinlik ve boyut kazandırmak amacıyla 20’den fazla ardışık akrilik boya uygulaması yaptı ve çeşitli fırçalar kullandı. Sis efektini elde etmek için ise, en hafif pigment katmanlarının temasta nazikçe kurumasını sağlamak için beklenmedik bir araç olan makyaj fırçasını kullandı. Parıldayan el boyaması yıldızlar, ince ve uçlu fırçalar ile serpiştirme tekniği kullanılarak oluşturuldu. Böylece nihai kompozisyon, organik ve göksel bir nitelik kazandı. Starlight Headliner (Yıldız Tavan Döşemesi) üzerindeki boyama tamamlanıp sabitlendikten sonra, fiber optik delikler tek tek elle açıldı ve sanat eserinin hatlarını tamamlayacak şekilde konumlandırıldı. Cullinan Cosmos, Rolls-Royce’un vizyoner müşterilerine Bespoke Collective’in tüm olanaklarını sunmak amacıyla kurulan uluslararası Private Office’lerinden biri olan Private Office Dubai aracılığıyla sipariş edildi. Her yolculuğu adeta yıldızlar arasında bir keşif yolculuğuna dönüştürmeye hazır olan Cullinan Cosmos, sipariş verilen aileye özel bir etkinlikle teslim edildi. Uzay yolculuğunun bu eşsiz ve tek örnek aracı sipariş veren müşterileri için sürekli bir ilgi kaynağı olduğunu söyleyen Phil Fabre de la Grange (Head of Bespoke, Rolls-Royce Motor Cars) sözlerine şöyle devam etti; “Bespoke Collective için bu proje, markanın ilk el boyaması Starlight Headliner (Yıldız Tavan Döşemesi) ile yeni sınırları keşfetmeyi sağladı. Cesur tasarımı ve muhteşem uygulamasıyla bu özel sipariş, Rolls-Royce’un müşterilerinin dünya dışı vizyonlarını drama, derinlik ve hassasiyetle hayata geçirme yeteneğini ortaya koyuyor.”

Rolls-Royce Baharın Zarafetini Geleceğe Taşıyor Haber

Rolls-Royce Baharın Zarafetini Geleceğe Taşıyor

Rolls-Royce Motor Cars, baharın zarafetini yansıtan ve her biri tamamen kişiselleştirilmiş tasarımlardan oluşan bir seri olan Spectre Inspired by Primavera’yı gururla tanıtıyor. İtalyanca “bahar” anlamına gelen adı taşıyan Spectre Inspired by Primavera, mevsimin büyüsünü yansıtan özenle tasarlanmış özel detaylarıyla öne çıkıyor; zarif, ruhu canlandıran ve umut dolu. Spectre Inspired by Primavera Bespoke serisi, mevsimin farklı yönlerini temsil eden üç farklı yorumu içeriyor; Evanescent, Reverie ve Blossom. Her biri mevsimi farklı şekilde yorumlayan bu modeller, gelecek yılın başına kadar sipariş edilebilecek ve teslimatlar 2026 baharından önce başlayacak. Spectre Inspired by Primavera: Baharın şiirsel ifadesi Üç farklı renk seçeneğiyle sunulan her araçta, baharın simgesi olarak öne çıkan kiraz çiçeği motifi yer alıyor. Bu çiçek motifleri, Rolls-Royce Bespoke (kişiselleştirme) tasarım ekibi tarafından tek tek el çizimiyle oluşturuldu ve daha sonra dijital olarak işlenip aracın iç ve dış tasarım detaylarına dönüştürüldü. Her aracın dış tasarımında, açan kiraz dallarını betimleyen zarif el boyaması Coachline (gövde çizgisi) motifi bulunuyor. Seri için özel olarak tasarlanan yeni ve zarif 23 inç alaşım jant, açan bir çiçeğin zarafetini yansıtıyor. Jantın yönlendirilmiş tasarımı, doğanın canlılığına yapılan ince bir göndermeyle, yavaş yavaş açan çiçek yapraklarını ve baharın ışığıyla buluşmalarını anımsatıyor. “Spectre Inspired by Primavera” adını taşıyan aydınlatmalı eşik kapılarında ve başlıklarda, kiraz çiçeği detayı devam ediyor. Başlıklarda kullanılan heykelsi, silüet temelli nakış tekniği, yaprakların zarif görünümünü ustalıkla yansıtıyor. Her aracın en dikkat çekici detayı ise eşsiz bir dokunsallık sunan, genişleyen ve çiçek açan bir kiraz dalı motifinin işlendiği Blackwood ön panel ve orta konsol. Bu etkiyi yaratmak için 37 farklı lazer yoğunluğu denenerek cilalı ahşap yüzeyde kusursuz bir kontrast elde edildi. Sonrasında detayları koruyan, yüzeyin parlaklığını gölgelemeyen özel bir zımparalama tekniği geliştirildi. Kuzey Yarımküre’de bahar aylarında gökyüzünde beliren ve “bahar üçgeni” olarak anılan Boötes, Leo ve Virgo takımyıldızlarından esinlenen her araç, 4796 adet el işçiliğiyle yerleştirilmiş ışıkla donatılmış Starlight Doors’a ve 5500’den fazla yıldızdan oluşan soyut bir kümeyi Spectre logosu eşliğinde yansıtan aydınlatmalı ön panel ile donatıldı. Evanescent: Işıltılı güzellik Baharın geçici doğası ve zarif güzelliği, Spectre Inspired by Primavera’nın “Evanescent” tasarımına ilham kaynağı oldu. Bu tasarım, doğayı rengarenk tonları ve çeşitliliğiyle kuşatan yabani çiçeklerin özgün güzelliğini yansıtıyor. Aracın Crystal over Arctic White dış rengi, coachline kiraz çiçeği deseni, ince çizgili jant detayları ve Turchese tonundaki fren kaliperleriyle tamamlanıyor. Bu canlı dokunuş, iç mekanda Grace White deriyle uyum içinde devam ediyor. Reverie: Doğanın yeniden doğuşu Spectre Inspired by Primavera “Reverie”, baharın yeni başlangıçlar, canlılık ve yeniden doğuşa olan bağlarını vurgulayarak mevsimin ruhani anlamını keşfediyor. Adına uygun olarak, Spectre’in bu huzurlu yorumu, yolcularını tamamen huzurlu ve dingin bir rüya atmosferine davet ediyor. Aracın dış tasarımı, fren kaliperleri ve jant göbeklerindeki ince çizgilerle uyumlu olarak Forge Yellow ile el boyaması yapılmış coachline ve kiraz çiçeği motifleriyle Duck Egg Blue rengine sahip. İç tasarım, Grace White ve Charles Blue derilerin Forge Yellow’un canlı detaylarıyla buluştuğu saf bir estetik sunuyor. Blossom: Yenilenme mevsimi Bahar, doğanın en canlı ve narin formlarının kısa süreli sergilendiği, kış uykusundan tam çiçeklenmeye geçiş anı olan, parıltısıyla büyüleyen bir mevsim. Spectre Inspired by Primavera “Blossom”, Velvet Orchid Metallic dış rengiyle bu ruhu yansıtıyor; derin ve etkileyici tonu, erken açan çiçeklerin zenginliğini ve nadirliğini hissettiriyor. Spectre’ın omuz hizasında yer alan coachline ve çiçek motifi ile fren kaliperleri ve jant göbeklerindeki Forge Yellow detayları, zarif bir güneş ışığı ve enerji vurgusu yaratıyor. İç mekanda Grace White deri, derin Peony Pink tonlarıyla bütünleşiyor; Forge Yellow dikiş detayları ise mevsimin canlılığını zarif bir şekilde vurguluyor. Spectre Inspired by Primavera, baharın kısa süreli büyüsüne ve hissettirdiklerine bir övgü niteliğinde, Rolls-Royce’un özel tasarımıyla bu anları kalıcı hale getiriyor. Martina Starke (Rolls-Royce Motor Cars Head of Bespoke Design), baharın dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde kutlama zamanı olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti; “Bahar, gençlik ve romantizmle, kışın karanlığından sonra geri dönen ışık ve sıcaklıkla özdeşleşiyor. Baharın sevinç dolu dönüşümü hızlı ve geçicidir bu yüzden çok kıymetli. Spectre Inspired by Primavera ile baharın hissettirdiği duyguları, müşterilerimizin yılın her anında yaşayabileceği bir deneyime dönüştürdük. Bu özel tasarım serisinin özünde büyüleyici bir zıtlık var; baharın gelip geçici doğası Rolls-Royce’un kalıcılığıyla hayat buluyor. Spectre Inspired by Primavera, Rolls-Royce’un Bespoke ile dinamik gelişimini ortaya koyuyor ve müşterilerimizin sürekli değişen hayal gücünden ilham alıyor.”

Rolls-Royce Phantom 100 Yaşında! Haber

Rolls-Royce Phantom 100 Yaşında!

1925’ten beri, başarının en bilinen simgesi olarak anılan Phantom, sekiz nesil boyunca, kraliyet ailesinden liderlere, sanatçılardan sanayi dünyasının öncülerine kadar birçok ismi taşıyarak, modern tarihin en önemli anlarına tanıklık etti. Zamansız zarafetiyle saygı gören ikonların en ikonik olanı Phantom, etkileyiciliğin, seçkin zevkin ve kişisel tarzın en güçlü ifadesi haline gelerek, lüks dünyasının zirvesinde rakipsiz bir konum elde etti.  Rolls-Royce tasarımcıları, Phantom’un kültürel mirasını onurlandırmak amacıyla, yüzüncü yılına özel sekiz tane sanat eseri yarattı. 1910’da Spirit of Ecstasy’nin yaratıcısı Charles Sykes’a verilen, müşterilerin yaşam tarzlarını yansıtan mekanlarda Phantom’u tasvir eden yağlı boya tablolar üretme görevinin ilhamıyla hazırlanan bu eserler, Phantom’un son yüzyılda dokunduğu farklı yaşamları ve dünyaları yansıtıyor. Rolls-Royce, Phantom isminin yüzüncü yılını kutlarken, Phantom’un görkemli mirasını ve bu mirasın parçası olan rol aldığı etkileyici hikayelerden sadece bazılarını anımsıyor. Otoritenin simgesi İkinci Dünya Savaşı’nın büyük komutanlarından Mareşal Bernard Law Montgomery, gösterişten uzak yaşam tarzı nedeniyle “Spartalı General” olarak anılıyordu. Konfor adına yaptığı tek taviz, kişisel ulaşım aracıydı. İmajın ve sembollerin gücünü fark eden “Monty”, kalıcılığı, sağlamlığı ve güvenilirliği ifade etmek için iki adet Phantom III kullandı ve askerlerine en zor zamanlarda bile onların yanında olacağına dair net bir mesaj verdi.  Haziran 1944’te D-Day hazırlıkları sırasında Monty, sahip olduğu Phantom’lardan birini Winston Churchill, General Eisenhower ve hatta Kral VI. George’u Hampshire’daki Müttefik Sefer Kuvvetleri Yüksek Karargahı’ndaki toplantılara götürmek için kullandı. Savaştan sonra, diğer Phantom’unu Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda Başbakanlarını taşımak için kullandı. Kraliyet standardı Montgomery’nin Phantom’ları modern dünyayı şekillendiren olaylarda yer alırken, diğer Phantom’lar özellikle Rolls-Royce’un ana vatanı olan İngiltere olmak üzere, kraliyet saraylarında özel bir yere sahipti. 1948’de, Kraliyet Prensesi Elizabeth ile evlendikten kısa bir süre sonra Edinburgh Dükü, ortak kullanımları için Rolls-Royce’dan kendilerine özel bir Phantom üretmesini istedi. “Maharajah of Nabha” kod adıyla üretilen bu araç, ilk Phantom IV olarak tarihe geçti ve bugün hala aynı isimle kullanılıyor. İngiliz Kraliyet Ailesi, daha sonra hükümdarı taşımak amacıyla bir tane Phantom IV, iki tane Phantom V ve iki tane Phantom VI sipariş verdi. En uzun süre kullanılanlardan biri, Kraliçe II. Elizabeth’in tahttaki 25. yılı anısına 1977’de İngiliz otomotiv endüstrisi tarafından hediye edilen ünlü Silver Jubilee Phantom VI’dı. Daha sonra bu özel araç, 2011 yılında Cambridge Dükü ve Düşesi’nin düğününde gelinin Westminster Abbey’e gelişi sırasında kullanıldı. Dünya sahnesinde sessizce hizmet veren etkileyici otomobil: Phantom Kıtalar arasında, bir başka Phantom V, bir milletin doğuşuna eşlik etti. 1966’da Birleşik Arap Emirlikleri’nin “Kurucu Lideri” olarak anılan Şeyh Zayed Bin Sultan Al Nahyan’a teslim edilen Phantom, Abu Dhabi hükümdarı olarak göreve başlama töreninde yer aldı. 1971 yılında, Birleşik Arap Emirlikleri’nin resmen kuruluşunun ilan edildiği törene, ilk Birleşik Krallık Büyükelçisi James Treadwell’i taşıdı.  Dünya genelinde İngiliz diplomatlar da Phantom’u gücün bir simgesi olarak benimsediler. Bu güvenilir elçiler, Tokyo’dan Washington’a, Yeni Delhi’den dünyanın dört bir yanına uzanan görev yerlerinde hizmet verdiler. İngiltere’nin eski Paris Büyükelçisi Sir John Fretwell, The Times’a verdiği röportajda: “Élysée Sarayı’nı ziyaret ederken Rolls-Royce’um kesinlikle yardımcı oldu. Kapıdaki muhafızların, İngiliz Büyükelçisi olduğumu anlamamaları imkansızdı.” dedi.  1959’da tanıtılan Phantom V, 5.8 metre (yaklaşık 19 fit) uzunluğundaydı. Bunu kanıtlayan resmi bir belge bulunmasa da bazı tarihçiler İngiliz parkmetre aralıklarının, aracın boyutlarına uyum sağlamak için yeniden düzenlendiğini iddia ediyor. Beatle’a özel Phantom: İngiltere’de camları karartılmış ilk araçlardan biri Her Phantom V, kraliyet hizmeti veya diplomatik törenler için tasarlanmadı. Aralık 1964’te John Lennon, The Beatles’ın A Hard Day’s Night albümünün başarısını kutlamak için kendisine özel bir Phantom V sipariş etti. Lennon aracın içinin ve dışının tamamen siyah olmasını istedi ancak Rolls-Royce’un ısrarıyla Pantheon ızgarası ve Spirit of Ecstasy heykeli geleneksel parlak formunda kaldı. Lennon’ın Phantom’u, İngiltere’de camları karartılmış ilk araçlardan biriydi. Lennon, 1965 yılında Rolling Stone’a yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Eve dönerken hava hala aydınlıksa bile, aracın içi karanlık oluyor. Camları kapatıyorsun ve hala kulüpteymiş gibi hissediyorsun.”  Ancak bu, aracın en ünlü hali değildi. 1967’de, Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band albümünün çıkışından önce, Phantom parlak sarıya boyandı ve üzerine dönen çiçek desenleri ile burç sembolleri işlendi. Böylece aynı yıl Aşk Yazı’nın sanatsal manifestosu haline geldi. Lennon daha sonra, öfkeli bir İngiliz kadınının, “Bir Rolls-Royce’a bunu nasıl yaparsın!” diye bağırarak araca şemsiye ile saldırdığını iddia etti – bu olay aracın efsaneleşmesini daha da pekiştirdi.  Hollywood ve ötesinde Phantom başrolde  Hollywood da Phantom’u benimsedi. Sinemanın öncülerinden Warner Brothers stüdyosunun kurucularından Jack Warner, kendisini bir Phantom ile ödüllendirdi. Daha da ünlü olarak, Fred Astaire, Greta Garbo ve Mary Pickford gibi yıldızlar da Phantom’un ilk sahipleri arasında yer aldı.  1964 yılında Phantom, Goldfinger filminde boy göstererek, filmdeki kötü adamın bir Phantom III içerisinde altın kaçırdığı sahnede yer aldı. Bu, Rolls-Royce araçların uzun soluklu James Bond serisinde yer aldığı 12 sahneden biriydi. 2024 yılında Rolls-Royce, filmin 60. yıldönümünü kutlamak amacıyla, orijinalinin siyah ve sarı gövde tasarımını yeniden yaratan, yenilikçi, filmden ilham alan detaylarla donatılan, özel üretim benzersiz bir Bespoke Phantom VIII olan Phantom Goldfinger’ı üretti.  Ayrıca 1964’te The Yellow Rolls-Royce filminin galası yapıldı. Rex Harrison, Ingrid Bergman, Shirley MacLaine, Omar Sharif, George C. Scott, Alain Delon ve Jeanne Moreau gibi yıldız isimlerin yer aldığı kadroya, 1931 model Phantom II eşlik etti. Filmin müziklerinden “Forget Domani” şarkısı Altın Küre Ödülü kazandı ve daha sonra Perry Como hem de Frank Sinatra tarafından seslendirildi. Frank Sinatra ayrıca bir Rolls-Royce sahibi de oldu. Kralın seçimi: Elvis için bir Phantom Popüler kültürün diğer devleri de dünya çapında ünleri arttıkça Phantom’a yöneldi. “The King” Elvis Presley, 1963 yılında Phantom V satın aldı. Aracında, özel üretim bir mikrofon ve arka kol dayamasına yerleştirilmiş yazı seti bulunuyordu. Annesinin tavukları, kendi yansımalarını gagalayarak Midnight Blue rengindeki parlak kaplamaya zarar verince, Elvis aracını kusurların görünmediği Silver Blue rengine boyattı. Elvis, 1986 yılında aracını bir hayır kurumuna bağışladı ve bu jest, Leonard Cohen ve Was (Not Was) tarafından yazılan “Elvis’s Rolls-Royce” şarkısına ilham oldu. Başarıda yeni bir dönem Phantom VII’nin 2000’li yılların başında çıkışı, kendi başarısını yaratan girişimcilerin, küresel ünlü kültürünün ve sosyal medyanın yükselişiyle aynı döneme denk geldi. Geleneksel lüks anlayışından uzaklaşan yeni nesil, yalnızca başarılarını değil, kişiliklerini de ifade etmek istediler ve Phantom onlar için mükemmel bir ifade alanı oldu.  Tam bir döngü içinde, yeni sektörlerde servet kazanan birçok kişi, Phantom satın almayı tercih etti ve bu deneyimlerini televizyon, Facebook, Instagram ve Youtube gibi sosyal medya platformlarında dünyayla paylaştı. Varlığı giderek büyüyen Phantom, ödül törenleri ve gala etkinliklerinin vazgeçilmezi haline geldi; sahiplerine kırmızı halıda doğal bir zarafetle görkemli bir giriş sağladı. 2012 yılında Londra Olimpiyatları’nın kapanış töreninde üç özel üretim Phantom Drophead Coupe’nin sürpriz olarak sahneye çıktı. Bu görkemli an yüz milyonlarca kişiye canlı yayınlandı ve Phantom böylece sosyal medyada kendi başına parlayan bir yıldız oldu. Günümüzde Phantom Bugün, sekizinci neslinde, Phantom etkileyici duruşun ve kararlılığın en üst düzey ifadesi olmaya devam ediyor. Çevresindeki dünyayı yansıtmaya ve şekillendirmeye devam ederken, dönemlerini tanımlayan bireyleri kendine çekiyor. Her yeni ve giderek daha da ayrıntılı tasarlanan Bespoke (özel üretim) siparişi; güç, kültür, etki ve kişisel ifadenin olağanüstü hikayesine yeni bir bölüm daha ekliyor. Phantom’un bir araçtan çok daha fazlası olduğunu ifade eden Chris Brownridge (Chief Executive, Rolls-Royce Motor Cars), sözlerine şöyle devam etti: “Yüzyıllar boyunca Rolls-Royce’un zirvesi olan Phantom, çevresindeki dünyayı yansıtan ve onu etkileyen kültürel bir fenomendir. İlk günlerinden itibaren Phantom, başarıya ulaşanların en çok arzuladığı ödüllerden biri ve küresel arenada güç ile prestijin etkileyici bir simgesi oldu. Her şeyden önce, Phantom sahiplerine kişisel ifadelerini yansıtma imkanı sundu ve çoğu zaman kendi başına bir sanat eserine dönüştü. Bespoke’un zirvesi olan Phantom, her kültürden büyüleyici hikayelerle tasarlandı. Bu hikayeler ve onların ilhamıyla tasarımcılarımızın yarattığı zarif eserler, Phantom’un olağanüstü etkisini, onunla özdeşleşen dünyayı değiştiren insanları ve olayları gözler önüne seriyor.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.