Hava Durumu

#Sağlık

Kapsül Haber Ajansı - Sağlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Miyom Hakkında Merak Edilenler: Kimler Risk Altında, Nasıl Tedavi Edilir? Haber

Miyom Hakkında Merak Edilenler: Kimler Risk Altında, Nasıl Tedavi Edilir?

Günümüzde kadınların en sık karşılaştıkları sorunlardan birini miyomlar oluşturuyor. Bazen hiçbir belirti vermeyerek sinsice ilerleyen miyomlar, bazen de şiddetli ağrı ve kanama ile günlük yaşamı kabusa çevirebiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen ülkemizde her 4 kadından 1’inin miyomun yol açtığı şikayetlerle başvurduğunu belirterek “Ülkemizde özellikle 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda miyom sorunu oldukça yaygındır. Modern çağda sağlıksız yaşam alışkanlıkları, aşırı kilo, kırmızı et ağırlıklı beslenme, düzenli egzersiz yapmama ve hormonal değişikliklerin de etkisiyle miyomların görülme sıklığı son yıllarda hızla artmaktadır. Özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda miyom görülme oranı yüzde 70’lere ulaşabilmektedir” diyor. Ailede anne, teyze ya da abla gibi birinci derece akrabalarında miyom olan kişilerde hastalığın görülme riskinin 2,5 kat arttığını, düzenli jinekolojik kontrollerin, miyomların erken tanı ve tedavisi açısından önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Görgen “Halk arasında ‘ur’ olarak adlandırılan miyomlar, rahimde görülen normal dışı düz kas dokusu büyümeleridir. Bazen büyüme o kadar fazla olur ki, hasta ve yakınları gebelikten şüphelenebilir. Miyomlar genellikle iyi huylu tümörlerdir ve çoğu durumda kansere dönüşmezler. Ancak, büyüklükleri ve yerleşim yerlerine bağlı olarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilirler” diye konuşuyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen miyomlar hakkında en sık sorulan soruları ve tedavide yeni nesil yöntemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. SORU: Miyomlar kansere dönüşebilir mi? CEVAP: Miyomlar genellikle iyi huyludur ve kanserleşme riski çok düşüktür. Menopoz öncesi miyom nedeniyle rahimde belirgin büyüme saptansa bile, bu durumun kötü huylu bir tümöre işaret etmesi oldukça düşük olasılıktır. Ancak menopoz sonrası, özellikle eşlik eden ağrı ve kanama varsa, kötü huylu olma olasılığı göz önünde bulundurularak ileri tetkik yapılmalıdır. SORU: Miyomlar hamile kalmayı engeller mi? CEVAP: Rahimin içine doğru yani bebeğin yerleşeceği yere doğru büyüyen miyomlar rahim iç yüzeyini bozar ve embriyonun tutunmasını engelleyebilir. Bu tip miyomlarda gebelik oranlarıının yaklaşık yüzde 70 azaldığı görülmüştür. Bu miyomların ameliyat ile alınması doğurganlığı arttırır. Rahim dışına doğru büyüyen miyomlar doğurganlığı etkilemezler. SORU: Miyomlar kendiliğinden kaybolur mu? CEVAP: Miyomlar genellikle kendiliğinden kaybolmaz ancak bazı durumlarda küçülebilir veya belirgin şekilde gerileyebilirler. Menopoz gibi östrojen seviyelerinin düştüğü dönemlerde küçülebilir ancak aktif hormon üretiminin olduğu dönemlerde kendiliğinden kaybolmaları nadirdir. Şikayete yol açmayan miyomlar tedavi gerektirmese de mutlaka takip edilmelidir. SORU: Miyomlar nasıl tedavi edilir? CEVAP: Tedavinin, miyomun büyüklüğüne, konumuna ve semptomlara bağlı olarak değiştiğini belirten Prof. Dr. Hüsnü Görgen “İlaç tedavisi, hormon tedavisi ya da cerrahi müdahale (miyomektomi veya histerektomi) gibi yöntemler kullanılabilir. Günümüzde sıklıkla laparoskopik ve histeroskopik miyomektomi yapılmaktadır. Laparoskopik miyomektomi ile daha az kan kaybı yaşanır, ameliyat sonrası ağrı daha azdır. Bu nedenle, uygun vakalarda laparoskopik miyomektomi, hastanın konforu ve iyileşme süreci açısından tercih edilebilecek minimal invaziv bir yöntemdir. Ancak miyom sayısına ve büyüklüğüne bağlı olarak açık ameliyat ile de miyomektomi yapılması gerekmektedir. Küçük rahim içine doğru büyüyen ve kanama yapan miyomlar histeroskopi ile alınabilir. Histeroskopi -mide içerisine bakmak için kullanılan endoskopi gibi- rahim içerisine bakmak için kullanılan bir yöntemdir. Histeroskopi yolu ile rahim içine büyüyen miyomlar kesilerek tamamı veya büyük bir kısmı çıkarılarak hastanın şikayelerinin geçmesi sağlanır. Rahim alınmasında sorun olmayan ve çocuk isteği olmayan hastalarda miyom için histerektomi ameliyatı yapılır” diyor. SORU: Miyomlar tekrar oluşur mu? CEVAP: Miyomlar cerrahi olarak çıkarılsalar da hormonal dengesizlikler devam ederse tekrarlayabilirler. Miyom sayısı arttıkça tekrarlama riski artmaktadır. Miyomektomi, miyomların çıkarılmasını sağlasa da yeni miyom gelişimini engellemez. Hastaya, miyomların tekrarlama riskinin kişiye göre değişeceği anlatılmalıdır. Tedavi sonrası düzenli kontrol ve sağlıklı yaşam tarzıyla (kilo kontrolü, beslenme, egzersiz vb) riskler azaltılmaya çalışılmalıdır. SORU: Miyomlar adet düzensizliğine neden olur mu? CEVAP: Evet, özellikle rahim iç yüzeyine yakın miyomlar yoğun ve düzensiz adet kanamalarına yol açabilir. Bu durum anemiye (kansızlık) neden olabilir. 5 cm’den büyük miyomu olanlar, daha küçük miyomları olanlara göre adet dönemlerinde daha fazla ani ve yoğun kanama yaşamaktadır. SORU: Miyomlar ağrı yapar mı? CEVAP: Büyük miyomlar pelvik ağrıya, bel ve bacak ağrılarına, sık idrara çıkma veya kabızlık gibi semptomlara neden olabilir. Ancak, küçük miyomlar genellikle belirti vermez. Pelvik ağrı genellikle miyomun büyümesine değil, beslenme yetersizliği nedeniyle doku ölümüne bağlı dejenerasyona bağlıdır. Bazen rahim dışına doğru büyüyen saplı miyomlarda torsiyon (kendi etrafında dönme) olması pelvik ağrıya neden olur ki genellikle cerrahi müdahale gerekir. SORU: Miyom varken hamile kalırsam çocuğu aldırmam gerekir mi? CEVAP: Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen “En sık sorulan sorulardan biri de bu oluyor. Miyom ile hamile kalanlarda gebeliği sonlandırmaya gerek yoktur. Gebelik sırasında miyom saptanma sıklığı yüzde 2-10 arasında değişmektedir. Gebelik sırasında tespit edilen bu miyomların boyutları hamileliğin ilk 3-4 ayında yüzde 15-25 oranında büyüme gösterir. Üçüncü aydan sonra genellikle boyutlarında çok az değişiklik olur. Büyük miyomlar (5 cm den büyük) daha fazla büyüme eğilimindedirler. Bazı miyomların boyutları hamilelik sıranda değişmeden kalabilir. Gebelik sırasında saptanan miyomlar rahim içerisindeki yeri, sayısı ve büyüklüğüne göre gebelikte birtakım sorunlar yaratabilir. Ancak miyomların gebelik sırasında bebekte sakatlık yapıcı herhangi bir zararı yoktur” diyor. SORU: Miyomların gebelik sırasında yaratabileceği sorunlar nelerdir? CEVAP: Gebelik sırasında ağrıya yol açabilir. Miyom sayısına göre düşük ve erken doğum riski artar. Normal doğum yerine sezaryen gerekebilir. Doğum sonrası kanama riskinde artış olabilir. Gebelik sırasında miyom saptanan hastalarda genel bilgiler verilerek gebelik takip edilir. Miyomların yeri, sayısı ve büyüklüğü ultrason ile saptanır. Ağrı için ağrı kesiciler kullanılır. Yalnız bu ilaçların kullanımında doktor kontrolünde olmak gerekir. SORU: Miyom riskini azaltmak için nelere dikkat etmek gerekir? CEVAP: Prof. Dr. Hüsnü Görgen “Yağlı ve kalorili beslenme miyom gelişimine yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalarda vücut ağırlığında her 10 kg artışın miyom riskini yüzde 21 artırdığı, vücut yağ oranı yüzde 30’un üzerinde olan kadınlarda da miyom riskinin arttığı görülmüştür. Bu nedenle sağlıklı kilo verme, özellikle miyom riski taşıyan kadınlar için koruyucu olabilir. Beslenme alışkanlıklarının da miyom gelişimi üzerinde önemli etkileri olduğu gösterilmiştir. Kırmızı et yönünden zengin bir diyet, miyom riskini artırmaktadır. Bu etki, kırmızı etin yüksek doymuş yağ içeriği ve östrojen metabolizmasını etkileyen maddeler içermesiyle ilişkili olabilir. Buna karşın, yeşil sebzelerden zengin diyet ise miyom riskini azaltmaktadır. Öte yandan yeşil sebzelerin: antioksidan içeriği, lif açısından zengin olması, hormonal dengeyi desteklemesi vb sayesinde koruyucu etki sağladığı düşünülmektedir. Hareketsiz yaşam biçimi de hormonal dengesizliklere yol açarak miyom gelişimini tetikler. Yapılan çalışmalarda, düzenli fiziksel aktivitenin miyom gelişimi üzerinde koruyucu bir etkisi olduğu gösterilmiştir” diyor.

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım Haber

Nev Sağlık Grubu’ndan Balıkesir’e Büyük Yatırım

Nev Sağlık Grubu, Balıkesir'in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini bünyesine katarak, büyüme stratejisinde çok önemli bir adım daha attı. Sağlık sektöründe ülkemizi daha da ileriye taşıma noktasında çalışmalarını kararlılıkla sürdüren Nev Sağlık Grubu, önemli bir satın alma gerçekleştirdi. Bursa başta olmak üzere Güney Marmara Bölgesi’nde sağlık alanındaki yatırımlarıyla öne çıkan Nev Sağlık Grubu, çok değerli bir anlaşmaya imza atarak, Balıkesir’in en büyük özel sağlık grubu olan Sevgi Hastanelerini satın aldı. Stratejik yatırımlarla Güney Marmara’da büyüyor Nev Sağlık Grubu, Bursa’daki üç sağlık merkezinin (Nev Esentepe, Nev Anadolu, Nev FSM) ardından, Bandırma’da 2023 yılında 200 milyon TL yatırımla hayata geçirdiği Nev Bandırma ve Görüntüleme Merkezi ile bölgenin sağlık altyapısına önemli bir katkı sağlamıştı. Şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşları olan Özel Sevgi Hastaneleri’ni (Özel Sevgi Hastanesi- Balıkesir/Karesi), (Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi Balıkesir/Altıeylül) büyük yatırımla bünyesine katan Nev Sağlık Grubu, Güney Marmara’daki etki alanını daha da genişletiyor. Yapılan anlaşmanın ardından bölgedeki hastaneler Nev Balıkesir ve Nev Altıeylül ismiyle çalışmalarını sürdürecek. Satın alma anlaşması kapsamında, iki özel hastane, iki imarlı arsa ve 1,5 MW kapasiteli güneş enerji santrali (GES) de Nev Sağlık Grubu’nun portföyüne eklendi. Bu yatırım, Nev Sağlık Grubu’nun sürdürülebilir ve çevreci sağlık hizmetleri vizyonunu da destekliyor. Balıkesir’in sağlık altyapısına modern dokunuş Balıkesir Özel Sevgi Hastanesi, 2009 yılından bu yana bölge halkına kaliteli sağlık hizmeti sunan, tam teşekküllü laboratuvar ve acil servisiyle 24 saat hizmet veren bir hastane olarak biliniyor. 13200 m2 üzerinde, 8000 m2 kapalı 3400 m2 açık otopark alanlı ve 104 yatak kapasitesi ile hizmet veren tesis, açık kalp cerrahisi, yoğun bakım üniteleri ve ileri görüntüleme teknolojileriyle öne çıkıyor. Özel İzmiryolu Sevgi Hastanesi ise şehir merkezindeki stratejik konumuyla geniş bir hasta kitlesine ulaşıyor. Nev Sağlık Grubu, bu satın alma ile birlikte hastanelerin mevcut altyapısını daha da geliştirerek, Bursa ve Bandırma’daki başarılı iş modelini Balıkesir’e taşımayı hedeflerken; yenilenen teknolojik donanım, uzman kadro ve hasta odaklı hizmet anlayışıyla bölgenin sağlık standartlarını da yükseltmeyi amaçlıyor. “Balıkesir Türkiye’de çok kıymetli” Balıkesir’de gerçekleşen basın toplantısında, yapılan yatırımla ilgili detaylı bilgiler basın toplantısında aktarıldı. Nev Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ergin Kopal, gerçekleştirilen yatırımdan duyduğu heyecanı dile getirerek, anlaşmanın hayırlı olmasını diledi. Op. Dr. Ergin Kopal, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Nev Sağlık Grubu olarak, Güney Marmara Bölgesi’nde kaliteli ve kesintisiz sağlık hizmeti sunma misyonumuz doğrultusunda yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Bandırma’daki yatırımımızın ardından şimdi de Balıkesir’in köklü sağlık kuruluşlarını bünyemize katarak, bölgedeki varlığımızı güçlendiriyoruz. Bu satın alma, sadece bir büyüme hamlesi değil, aynı zamanda Balıkesir halkına daha modern ve erişilebilir sağlık hizmeti sunma taahhüdümüzün bir göstergesidir. Önümüzdeki dönemde de teknoloji, insan kaynağı ve hasta memnuniyeti odaklı yatırımlarımızı sürdüreceğiz.” Balıkesir ve Bursa’nın köken, davranışsal ve yaşam şekli olarak birbirine çok benzediğini belirten Kopal, “Her zaman burada olmak istemiştik, çalışmalara Bandırma ile başladık. Bursa'da sağladığımız hasta ve çalışan odaklı sağlık hizmetini buraya taşımak temel amacımız. Çok kısa sürede etkilerini göreceksiniz. Tekrardan hayırlı olsun” dedi. “Aynı hizmet kalitesini Balıkesir ile buluşturacağız” Toplantıda konuşan Nev Sağlık Grubu CEO’su Dr. Seyhun Yavuz ise “Bu yatırım aslında bir bayrak devri oldu. Umarım her şey Balıkesir için iyi olur. Sağlık hizmeti aslında bir kamu hizmeti. Balıkesir’in değerlerine saygı duyarak, kaliteli sağlık hizmetine devam edeceğiz. Balıkesir’in ülkemizdeki öneminin farkındayız. Bölgenin ihtiyaçlarını hep beraber değerlendirerek en iyi hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Hayırlı olsun” dedi. ###

Sağlık Bilinci Podcast ile Buluşuyor Haber

Sağlık Bilinci Podcast ile Buluşuyor

TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nden yapılan açıklamada, projenin temel amacının doğru sağlık bilgisini toplumla buluşturmak olduğu vurgulanarak, “Sağlık sadece tedaviyle değil, bilgiyle de başlar. Bu projeyle, güvenilir ve eğlenceli içerikler üretmeyi, toplumda sağlık bilincini güçlendirmeyi hedefliyoruz.” bilgisine yer verildi Podcast serisinin sunuculuğunu, hastanenin Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hazal Kutlucan üstlenecek. Enerjisi ve doğal anlatımıyla dinleyiciyle etkili bir bağ kuran Dr. Kutlucan, her bölümü hem öğretici hem de samimi bir sohbet ortamına dönüştürecek. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından başlatılan ve Spotify üzerinden yayınlanacak olan podcast serisi “Sağlıkla Sohbet”, ilk bölümüyle dinleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Serinin ilk konuğu, Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Aslıhan Onay Çolak olacak. “Röntgen Çekilirken Neden Nefes Tutulur” İlk bölümde ele alınacak konunun, tıbbi uygulamalarda sıkça karşılaşılan ancak çoğu zaman nedeni bilinmeyen bir soru olan “ Röntgen çekilirken neden nefes tutulur” olacağı belirtildi. Dinleyicilere hem bilimsel hem de anlaşılır bir dille sunulacak bu içerik, serinin bilgi odaklı ama esprili yaklaşımının ilk örneğini oluşturacak.  Dinleyici Katılımını Önceleyen Yayın Modeli Olacak “Sağlıkla Sohbet” yalnızca bir dinleme deneyimi sunmuyor; aynı zamanda dinleyicilerin aktif katılımını da teşvik eden bir formatla hazırlanıyor. Sosyal medya üzerinden gönderilen sorular, ilerleyen bölümlerde doğrudan yanıtlanacak ve kimi zaman bu sorular özel bölümlerin temasını oluşturacak.

Sunshine Botanicals ve Ashley DeRamus Vakfı Tarihi Bir Ortaklığa İmza Attı Haber

Sunshine Botanicals ve Ashley DeRamus Vakfı Tarihi Bir Ortaklığa İmza Attı

KAHA - Bu çığır açan işbirliği, tarihi bir ilke imza atıyor: Tutkulu bir girişimci, özel ihtiyaçları olan bireylerin savunucusu ve Down sendromlu bir öncü olan Ashley DeRamus, profesyonel cilt bakım endüstrisine adım atıyor. Ashley, Down Sendromlu Bireyler İçin Özgüven ve Kişisel Gelişim konusunda uzun zamandır çalışmalar yürüten bir isim.  Şimdi, estetik alanında yeni bir yolculuğa çıkıyor. Sunshine Botanicals'ın kurucusu ve CEO'su Emily Fritchey'in mentorluğunda, Ashley, holistik cilt bakımı ve estetikte eğitim alan ilk Down sendromlu birey olmaya hazırlanıyor. Bir Ortaklıktan Daha Fazlası—Bir Hareket Bu birlik sadece cilt bakımıyla ilgili değil; engelleri aşmak ve güzellik ile öz bakımın ayrıcalık değil, evrensel haklar olduğunu kanıtlamakla ilgili. Ashley'nin holistik estetik ve beslenme alanına girişi, kapsayıcılığa doğru bir değişimi simgeliyor ve doğru mentorluk ve tutkuyla hiçbir şeyin ulaşılamaz olmadığını gösteriyor. Holistik estetikte dünya çapında tanınan bir lider olan Emily Fritchey ile özel, uygulamalı eğitimler aracılığıyla Ashley, özel ihtiyaçları olan bireyler arasında yaygın olan benzersiz cilt ve sindirim sorunlarını ele alacak.  Sunshine Botanicals CEO'su Emily Fritchey, "Kariyerimi insanların ciltlerinin sağlığını ve güzelliğini geri kazanmalarına yardımcı olarak geçirdim, ancak bu ortaklık yaptığım her şeyin ötesine geçiyor," dedi. "Ashley'nin kararlılığı ve tutkusu ilham verici. Birlikte, estetik endüstrisinin yeni bir kapsayıcılık ve güçlendirme seviyesine hazır olduğunu kanıtlıyoruz." Sunshine Botanicals, botanik bilimi aracılığıyla cilt sağlığını dönüştürmeye uzun zamandır kendini adamışken, Ashley DeRamus Vakfı, Down sendromlu bireyleri yükseltmek için yorulmadan çalıştı. Şimdi, bu iki değişim gücü, profesyonel cilt bakımında erişilebilirlik ve temsiliyetin önemini vurgulamak için birleşiyor. Bu işbirliği, güzellik, sağlık ve profesyonel mükemmelliğin sınır tanımaması gerektiği inancının altını çiziyor. Ashley'nin estetikteki öncü rolü, yalnızca Down sendromlu gelecekteki profesyonellerin yolunu açmakla kalmayacak, aynı zamanda güzellik endüstrisinde gerçek kapsayıcılığa yönelik küresel bir harekete de ilham verecek.

BUSADER’den sürdürülebilirlik seferberliği Haber

BUSADER’den sürdürülebilirlik seferberliği

Birleşik Uluslararası Sağlık ve Eğitim Gönüllüleri Dernekleri Federasyonu (BUSADER) “Sürdürülebilirlik” projesi ile ilgili 2025 yılı çalışmaları hakkında bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Podyum Davet’te düzenlenen toplantıya BUSADER Federasyonu Başkanı Zerrin Özgüle, Yönetim Kurulu Üyesi ve Bursa BUSADER Başkanı Elif Evke, Yönetim Kurulu Üyesi ve Veteran BUSADER Başkanı Deniz Cantürk, Yönetim Kurulu Üyesi ve Sanart BUSADER Başkanı Sinem Uğurgün, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Oktay, Yönetim Kurulu Üyesi Sayman Fatma Çil, Yönetim Kurulu Üyesi Sekreter Melek Üyük, Yönetim Kurulu Üyesi Av. Şerafettin Tiryaki ve Yönetim Kurulu Üyesi Tülin Günbatılı katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan BUSADER Federasyonu Başkanı Zerrin Özgüle, BUSADER olarak 2025-2026 döneminin ana projesinin “Yenilenebilir Çevre ve Sürdürülebilir Dünya İçin Elele” olduğunu açıkladı. Başkan Zerrin Özgüle BUSADER’in “Sürdürülebilirlik” çalışmaları ile 2025 yılı hedeflerini paylaştığı konuşmasında ilk olarak çevre dostu çalışmalardan bahsetti. TOPLUMA KATKI VEREN ÇALIŞMALAR BUSADER’in 2017 yılında tek bir dernek olarak kurulduğunu söyleyen Başkan Zerrin Özgüle, “5 yılda 5 ayrı dernekle federasyon çatısı altında toplandık, şuanda Ankara, İstanbul ve Bursa’da 6 derneğimiz bulunmakta olup, İstanbul ve farklı bölgelerde yeni dernekler için çalışmalarımız sürmektedir. BUSADER olarak 300 üyemiz bulunmakta olup, 250’yi bulan çoğunluğu Tıp Fakültesi öğrencisi olan bursiyerlerimiz var. 2 yılda bir toplumsal bir soruna parmak basıyoruz. Daha öncesinde obezite, pandemi, organ bağışı ve depremle ilgili çalışmalar gerçekleştirdik. Deprem bölgesine ilk başta 7 yardım tırı gönderdik ve sonrasında 50 konteynerle katkıda bulunduk, Hatay Samandağ BUSADER İlkokulu’nu yaptık” dedi. “ÇEVRE BİLİNCİNİ ARTIRMALIYIZ” BUSADER’in bu yılki ana temasının “Yenilenebilir Çevre ve Sürdürülebilir Dünya İçin Elele” olduğunu açıklayan Başkan Zerrin Özgüle, “Dünya olarak en büyük tehdit bildiğimiz gibi iklim değişikliğidir. Dönüştürülemeyen atıkların çevremize ve geleceğimize verdiği zarara karşı farkındalık oluşturmak istiyoruz. Çevre bilincinin ve doğal kaynakların sürdürülebilir olmasını önemsiyor, çalışıyoruz. Çevre dostu ürünlerin özendirilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” bilgisini verdi. Göynüklü’de oluşturacağımız 10.000 ağaçlık BUSADER Ormanı’nın temsili fidan dikimini 25 Mart 2025 tarihinde yapacaklarını söyleyen Başkan Zerrin Özgüle, plastik ve kağıt atıklarının ilk olarak pilot bölge seçilen Nilüfer İlçesi’nde toplanacağını ve Balat Bölgesi’nde ‘’BUSADER Atık Toplama Konteyneri’’ oluşturulacağını ifade etti. Başkan Özgüle, konuyla ilgili oluşturulacak aplikasyonla öğrencilerin eğitim burslarına ve sokak hayvanlarına katkıda bulunulacağını söyledi. “GERİ DÖNÜŞÜMDE ÖNCÜLÜK EDECEĞİZ” Sanart BUSADER tarafından 2025 Haziran ayının sonuna kadar Osmangazi veya Mudanya ilçelerinden birinde Geri Dönüşüm Sokağı oluşturacaklarını belirten Başkan Zerrin Özgüle, “Ayrıca Bursa BUSADER, Ekim 2024’de üretimini gerçekleştirdiği zeytin çekirdeğinden yapılan bio bazlı termoslar ile farkındalık yaratmaya ve talep edenlerle ‘Eko Dostu Promosyon Ürünleri’ buluşturmaya devam ediyor. Bursa ve Veteran BUSADER derneklerimiz ‘’Atma - Dönüştür’’ atölyesini başlatarak, üyelerimizin kullanmadığı giysileri dönüştürüp yeniden kazanmasını ve konu ile ilgili örnek oluşturmayı hedefliyor. İlki 14 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen atölye, 4 hafta sürecek” dedi. YEŞİL İSTİHDAM VE DÖNGÜSEL EKONOMİ VURGUSU BUSADER’in geleceğin teminatı çocukların eğitimleri için yapacağı faaliyetler hakkında bilgi veren Başkan Zerrin Özgüle, “Bursa ve Veteran BUSADER dernekleri, Necatibey Kız Meslek Lisesi ile ‘Sürdürülebilir Moda’ için işbirliği protokolünü imzalayarak çalışmaları başlattı. 2025 Mayıs ayında eski giysi ve aksesuarlardan değiştirilip dönüştürülen tasarımlarla bir defile gerçekleştirilecek. Bursa Teknik Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi ile işibrliği yapılarak öğrencilere sürdürülebilirlik eğitimleri verilecek. Buradaki amacımız sürdürülebilirlik konusunda iş kurmuş başarılı sanayicileri gençlerle buluşturmak, yeşil istihdam ve döngüsel ekonomi hedeflerini desteklemek olacaktır. Geri dönüşüm sektörünün önde gelen sanayici ve STK başkanlarının konuşmacı olarak yer alacağı seminerlerin Mart ayında başlaması planlanmaktadır” diye konuştu. BUSADER olarak 2025 yılında okul eğitimlerine ağırlık vereceklerini ifade eden Başkan Zerrin Özgüle, “İstanbul BUSADER, “İstanbul Konuşuyor” sloganıyla İstanbul’daki Doğa Kolejleri’nde Ocak ayında başlattığı ‘Sürdürülebilir Çevre Serisi’ eğitimlerini sürdürüyor. Bursa BUSADER, Şehit Murat Atsen İlköğretim Okulu’nda ‘Yağmur Suyu Hasadı’ projesini Çevre Mühendisleri Odası ile birlikte gerçekleştirecek. Bilfen Anaokulu’nda çevre mühendisleri tarafından 20 Şubat’ta eğitim verilecek olup, Gürsu Belediyesi ile imzalanan protokol kapsamında bölgedeki okullarda eğitimler sürmektedir” bilgisini verdi. “DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇOCUKLARIMIZI UNUTMADIK” Kahramanmaraş merkezli 2023 yılında gerçekleşen depremlerden etkilenen çocukları da unutmadıklarını vurgulayan Başkan Zerrin Özgüle, “Şubat 2024’de açılışını gerçekleştirdiğimiz Hatay Samandağ BUSADER İlkokulumuza ve deprem bölgesine katkılarımız sürdürebilir yardımın örneği olarak derneklerimiz tarafından sürdürülüyor. Çocuklarımızın ihtiyaçlarının giderilmesinin yanı sıra belirli aralıklarla kişisel gelişimlerine ve eğitimlerine katkıda bulunacak etkinliklerin gerçekleştirilmesine devam ediliyor. 15 Nisan 2025 tarihinde Bursa BUSADER’in öğrencileri Ankara’ya götürmesi, Ekim 2025’de Sanart BUSADER’in okulda sanat çalışmaları gerçekleştirmesi önümüzdeki sürecin planları arasında yer alıyor” dedi. BUSADER’in diğer alanlardaki faaliyetlerinden de bahseden Başkan Zerrin Özgüle, Avrupa Birliği Hibe Projeleri kapsamında Bursa BUSADER tarafından Gürsu Belediyesi ve Fransa ile Almanya’dan seçilen sivil toplum kuruluşları ile hazırlanan “Şifa Veren Eller- Sağlık Elçileri” Projesi ile hibe başvurusunun yapıldığını söyledi. Başkan Özgüle ayrıca toplumun bilgilendirilmesi ve farkındalık yaratılmasını hedefleyen ‘Sürdürülebilirlik Bilgi Buluşmaları’nın ilkinin 8 Ocak 2025 tarihinde gerçekleştirildiğini ve ikinci buluşmanın RUMELİSİAD ile ortak olarak iklim konusunda ‘’Geleceğe Ne Bırakıyoruz’’ başlığıyla 10 Nisan 2025 tarihinde gerçekleştirileceğini aktardı. “SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YANINDAYIZ” Başkan Özgüle BUSADER olarak kuruluştan bu yana sağlık çalışanlarının ve doktorların motivasyonunu önemsediklerini belirterek projeler gerçekleştirdiklerini söyledi. Başkan Özgüle, geçen yıl Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın Tıp Bayramı Konseri ile gerçekleştirilen kutlamanın, bu yıl Atatürk Araştırmacısı ve Yazar İlknur Güntürkün Kalıpçı ile “Cumhuriyetimizin Doktorları” tiyatral konferansı ile gerçekleştireceğini belirterek konuşmasını tamamladı. BUSADER Federasyonu Başkanı Zerrin Özgüle, Bursa BUSADER Başkanı Elif Evke, Veteran BUSADER Başkanı Deniz Cantürk, Sanart BUSADER Başkanı Sinem Uğurgün ve yönetim kurulu üyeleri programın son bölümünde toplantıya katılan basın mensuplarının sorularını cevapladı. Başkan Zerrin Özgüle ve yönetim kurulu üyeleri, basın mensuplarına fidan sertifikası ile zeytin çekirdeğinden yapılan bio bazlı eko dostu termos hediye etmesiyle toplantı sona erdi.

Sağlık amaçlı termal yatırımlara ihtiyaç büyük Haber

Sağlık amaçlı termal yatırımlara ihtiyaç büyük

KAHA - Türkiye'de sayıları artan termal tesisler, sadece kaplıca turizmine odaklanan altyapı ile inşa edilirken; dünyada talebi hızla artan fizik tedavi rehabilitasyon ve termal kür merkezlerinin ülke genelindeki sayısı son derece yetersiz bulunuyor. Jeotermal enerjide dünyanın en zengin 4'üncü ülkesi olan Türkiye'nin, bu alanda taşıdığı büyük potansiyele dikkat çeken Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, "Yatırımları planlanan termal turizm tesisler, profesyonel hekimler ve sağlık çalışanlarının hizmet verdiği termal tedavi, kür ve fizik tedavi merkezleri ile birlikte planlamalıdır. Böylelikle ülkemiz, büyük potansiyel taşıyan jeotermal kaynaklarından sağlık turizmi boyutuyla da daha fazla yararlanmış olacaktır." dedi. Türkiye'deki jeotermal kaynakların; sıcaklık, debi, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa'daki örneklerinden çok daha üstün nitelikler taşıdığını vurgulayan Kındap, bu alanda hizmet verecek turizm tesislerinin birer hastane gibi tasarlanarak sağlık hizmeti sunan kuruluşlar olması gerektiğini kaydetti.  2024 yılında hizmete giren dokuz termal otel ve bu yıl hizmete girmesi planlanan 15 termal otel ile mevcuda 7 bin 500 termal yatak kapasitesinin eklenebileceği bilgisini veren JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, şu değerlendirmeyi yaptı: "Başta en önemli ticaret partnerimiz olan Avrupa'da kür merkezlerindeki termal tedaviye ilgisi giderek artıyor. Türkiye bu noktada büyük potansiyel vaat etse de, hizmete giren ve yatırım aşamasında olan tesislerimiz daha çok kaplıca turizmine odaklanan altyapılara sahip. Yüz milyonlarca dolar yatırım yaptığımız bu tesislerimiz, uluslararası akreditasyonu olan fizik tedavi ve rehabilitasyon, balneoterapi ve kür tedavisi merkezleri ile birlikte planlanmalı. Bu tesisleşme atılımını yaparsak, milyarlarca dolar gelir elde etmemiz mümkün." JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, Anadolu coğrafyasının dünyada jeotermal kaynaklarla sağlık uygulamalarının ilk uygulandığı coğrafya olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin jeotermal enerjide Avrupa'nın lider ülkesi olmasına rağmen sadece 70 bin termal yatak kapasitesine sahip olduğunu anımsattı. Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar az kaynağı Almanya'nın 750 bin termal yatak kapasitesi ile her yıl 10 milyondan fazla turiste ev sahipliği yaptığını belirten Kındap, "Rekorlarla kapattığımız 2024 yılında 62,2 milyon turisti misafir ettik ve toplamda 61,1 milyar dolar gelir elde ettik. Turist başına gelirimiz ise 1000 dolar seviyesinde kaldı. Ülkemizde termal turizmden yararlananların sayısı ise sadece 3 milyon seviyesinde. Bu sayının hemen tümü yerli turistlerden oluşuyor. Termal tedavi merkezleri ile kişi başına elde ettiğimiz turizm gelirimizi en az iki katına çıkarmamız mümkün" dedi.

Kış aylarında artan hastalıklara karşı bağışıklığınızı güçlendirin Haber

Kış aylarında artan hastalıklara karşı bağışıklığınızı güçlendirin

Kış aylarının gelmesiyle birlikte soğuk hava koşulları ve kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirilmesi, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasına zemin hazırlıyor. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, vücudu virüs ve bakterilere karşı koruyarak hastalıkların etkisini en aza indirmede kritik rol oynuyor.  Orzaks İlaç Medikal Müdürü Dr. Feyza Özdemir, kış mevsiminde bağışıklığın birçok nedene bağlı olarak düştüğünü belirterek, “Soğuk hava, burun ve üst solunum yollarında enfeksiyonlara karşı savunma mekanizmalarını zayıflatırken, kapalı ve havalandırması yetersiz alanlar virüslerin daha hızlı yayılmasına neden oluyor. Bunun yanı sıra güneş ışığının azalmasıyla ortaya çıkan D vitamini eksikliği, dengesiz beslenme, yetersiz uyku ve stres gibi etkenler de bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabiliyor” dedi. Bağışıklığı güçlendirmede vitamin ve mineraller öne çıkıyor  Tükettiğimiz besinlerin değerlerinde son yıllarda dramatik düşüşler olduğunu dikkat çeken Dr. Feyza Özdemir, “Çok da uzun olmayan bir zaman öncesinde bir insanın 1 portakal yiyerek edindiği mikro besin değerini alabilmek için bugün çok daha fazla tüketim ile ancak aynı miktarlara erişebiliyoruz. Bu da kronik hastalıkların sıklığının artması gibi yeni sorunları tetikliyor. Bu nedenlere bağlı olarak da beslenmeyle yeterli düzeyde alınamayan vitamin ve minerallerin takviye edici gıdalarla desteklenmesi artık çok daha fazla gündeme geliyor.” diye konuştu.  Dr. Feyza Özdemir; C vitamini, D vitamini, çinko, probiyotikler ve Omega-3 gibi bağışıklığı destekleyen bileşenlerin beslenmeye dâhil edilmesi gerektiğinin de altını çizdi. Dr. Feyza Özdemir, “C vitamini, güçlü bir antioksidan olarak hücreleri serbest radikallere karşı korur ve bağışıklık hücrelerinin etkinliğini artırır. D vitamini, bağışıklık hücrelerinin düzgün çalışmasını destekleyerek vücudu enfeksiyonlara karşı korur. Çinko, bağışıklık hücrelerinin üretimini artırarak vücudu virüslere karşı daha dirençli hale getirir. Omega-3 yağ asitleri, iltihaplanmayı azaltarak bağışıklık sisteminin aşırı tepkisini önler ve genel bağışıklık fonksiyonlarını destekler” dedi. Probiyotikler bağırsak sağlığıyla birlikte genel bağışıklık fonksiyonlarını da destekliyor Dr. Özdemir, probiyotiklerin bağırsak sağlığıyla birlikte genel bağışıklık fonksiyonlarını iyileştirmede de önemli rol oynadığına dikkat çekti. Özdemir; “Probiyotikler, bağırsak mikrobiyotasını dengeleyerek bağırsakla ilişkili lenfoid doku üzerinden sistemik immün yanıtları düzenler. Bağırsak epitel bariyerini güçlendirerek mukozal immüniteyi destekler ve bağırsaktan kana geçen zararlı mikroorganizmaların miktarını azaltır. Bu bileşenlerin düzenli ve yeterli miktarda alınması, bağışıklık sistemini güçlendirerek kış aylarında hastalıklara karşı doğal bir kalkan oluşturur” diye ekledi. “Çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için koruyucu tedbirler artırılmalı” Bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerin kış aylarında ekstra önlemler alması gerektiğinden de bahseden Dr. Özdemir, özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler için koruyucu tedbirlerin artırılması gerektiğine dikkat çekti. Özdemir; “Hijyen kurallarına uymak, düzenli el yıkamak ve toplu alanlarda maske kullanımı gibi basit ama etkili önlemler, hastalıklardan korunmada büyük fark yaratabilir. Ayrıca, beslenme yoluyla yeterli vitamin ve mineral almak, düzenli uyku uyumak ve stresi yönetmek bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar.” diye açıkladı.

Evde bakım ekipleri İzmir’in dört bir yanına sağlık hizmeti ulaştırıyor Haber

Evde bakım ekipleri İzmir’in dört bir yanına sağlık hizmeti ulaştırıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi Evde Bakım ekipleri, sabahın erken saatlerinde yola çıkarak İzmir’in dört bir yanına sağlık hizmeti ulaştırıyor. İhtiyaç sahibi vatandaşlara banyo, kişisel bakım, kuaför, ev temizliği, psikolojik destek ve küçük onarım hizmeti veren ekipler, İzmirlilerin kalplerine dokunuyor.   Sosyo-ekonomik yoksulluk ve yoksunluk içinde bulunan, günlük yaşam faaliyetlerini tek başına sürdüremeyen hasta, yaşlı ve engelli ihtiyaç sahibi İzmirliler, İzmir Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı Sağlıklı Yaşam ve Evde Bakım Şube Müdürlüğü’nün hizmetlerinden faydalanmaya devam ediyor. Evde Bakım ekipleri, iki haftada bir kişisel bakım, dört haftada bir kuaför, beş haftada bir ev temizliği, vakaların durumuna göre değişen periyodlarda psikolojik destek ve mini onarım hizmetlerini ulaştırmak için sabahın erken saatlerinde yola koyuluyor. İzmir’in her noktasına yayılan hizmet ağı, ihtiyaç sahipleri tarafından da memnuniyetle karşılanıyor.  “İzmir’in tamamına hizmet ulaştırmaya çalışıyoruz” Evde Bakım hizmetini anlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı Sağlıklı Yaşam ve Evde Bakım Şube Müdürü Dr. Nihat Mermer, “Müdürlük olarak yaşlı, yatağa bağımlı ve hasta oldukları için kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek durumda olan vatandaşların talebi doğrultusunda banyo, kişisel bakım, kuaför, ev temizliği, psikolojik destek ve küçük onarım hizmeti veriyoruz. Gün içinde ev temizliği için dört ekip, kişisel bakım için dokuz ekip, kuaför için üç ekip, küçük onarım için de bir ekibimiz hizmet veriyor. Sabah 09.00 itibariyle İzmir’in tamamına hizmet ulaştırmaya çalışıyoruz” dedi.  “Evimi silip süpürüyorlar” Tek başına yaşayan 80 yaşındaki Kiraz Kamiloğlu, rahatsızlığı nedeniyle ev temizliğini yapamadığını, bu sebeple belli aralıklarla ev temizliği hizmeti aldığını söyledi. Hizmetten çok memnun kaldığını belirten Kamiloğlu, “Allah evimi temizleyenlere uzun ömürler versin. Çok memnunum. Ben yalnız yaşıyorum. Dizlerim ameliyatlı, boynumda rahatsızlık var. Temizlik yapamıyorum. Beni arayıp ‘Evde misin?’ diye soruyorlar. Geliyorlar, evimi silip süpürüyorlar. Onları buraya yollayanlardan Allah bin kere razı olsun” diye konuştu. “İyi ki böyle bir hizmet var”  60 yaşındaki Musa Bal’ın ablası Fatma Güler de kardeşinin trafik kazası geçirdikten sonra engelli kaldığını anlattı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden kardeşi için banyo ve kuaför hizmeti aldığını ifade eden Güler, “Hizmetten çok memnunuz, Allah bin kere razı olsun. Gelen ekipler kardeşimi motive ediyor. Ekiplerin geldiğini duyunca seviniyor, mutlu oluyor. İyi ki böyle bir hizmet var” ifadelerini kullandı.  HİM üzerinden iletişim kuruluyor Evde Bakım hizmeti almak için müracaat eden vatandaşlara belli koşulların sağlanması halinde destek sunuluyor. Her hizmet başlığı altında farklı kriterlerin esas alındığı çalışmada, sosyal inceleme ekibi tarafından ziyaretler yapılıyor. Bu sayede ihtiyaç sahibi vatandaşlar hizmetlerin birini, birkaçını ya da hepsini alabiliyor. Hizmetlerden yararlanmak ve gerekli koşullar hakkında bilgi almak isteyen vatandaşlar, 153 Hemşehri İletişim Merkezi’ni (HİM) arayabiliyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.