Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Şeffaflık

Kapsül Haber Ajansı - Şeffaflık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şeffaflık haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

“Türkiye’nin Öğrenci Ödülleri” On Binlerce Gencin Oylarıyla İlk Kez Yapılıyor Haber

“Türkiye’nin Öğrenci Ödülleri” On Binlerce Gencin Oylarıyla İlk Kez Yapılıyor

Popüler ödül törenlerinin güvenilirliğinin tartışıldığı, aynı isimlerin tekrarlayan şekilde ödül alması, jürilerin tarafsızlığı, menajer ve şirket baskıları gibi eleştirilerin arttığı bir dönemde gençler artık kendi sözünü söylüyor! Tamamen üniversite öğrencilerinin oylarıyla şekillenen “Türkiye’nin Öğrenci Ödülleri”, 43 şehirdeki 79 üniversiteden 300’ün üzerinde kulübün katılımıyla hayata geçiyor. Şeffaf, bağımsız ve Türkiye’de eşi benzeri olmayan bu model, gençlerin kendi ödül platformunu ilk kez ülke çapında kurmasını sağlıyor. Türkiye’de son yıllarda ödül mekanizmalarına dair tartışmaların arttığı, özellikle gençlerin güveninin zedelendiği bir dönemde; tüm kararları üniversite öğrencilerine bırakan ulusal bir ödül töreni ilk kez hayata geçiyor. “Türkiye’nin Öğrenci Ödülleri”, 43 şehirde bulunan 79 üniversitedeki 300’ün üzerinde öğrenci kulübünün katılımıyla tamamen gençler tarafından belirleniyor. Gençlere Tam Söz Hakkı! Jüri Yok, Menajer Lobisi Yok, Sponsor Baskısı Yok Bu yeni modelin en çarpıcı yanı, sürecin başından sonuna kadar hiçbir jürinin, yapım şirketinin, menajerin ya da kurumsal lobi gücünün devrede olmaması. Adaylar, üniversitelerde aktif rol alan öğrenci kulüplerinin yaptığı ön oylama ile belirleniyor; ardından Türkiye’deki tüm üniversite öğrencilerinin katılabildiği genel oylama süreci başlıyor. Her kategoride dört final adayının yer aldığı 36 dalda toplam 144 isim, tamamen gençlerin yaptığı bu ön seçimle belirleniyor. Yüzlerce adayının içinden sıyrılan bu isimler için son sözü yine yalnızca üniversite öğrencileri söylüyor. Böylece, yıllardır “Her yıl aynı isimler ödül alıyor” diyen gençlerin karşısına, ilk kez gerçekten kendi tercihlerini yansıtan bir ödül tablosu çıkması hedefleniyor. Türkiye’nin dört bir yanından 79 üniversite, 300’ün üzerinde öğrenci kulübü Üniversite öğrencileri, bu yıl ilk kez yalnızca oy veren taraf değil, sürecin her adımını şekillendiren karar verici konumunda. 6–14 Kasım tarihleri arasında yürütülen ön oylamada 79 üniversiteden 300’den fazla kulüp, 36 kategoride yer alacak isimleri belirledi. Ardından her kategoride 4 final adayı belirlendi ve tüm ülkedeki üniversite öğrencilerinin katılacağı genel oylamaya sunuldu. 17 Kasım–7 Aralık tarihleri arasındaki genel oylama, yalnızca edu.tr uzantılı e-posta adresiyle ve iki aşamalı doğrulama sistemi üzerinden yapılabilecek. Böylece, oy güvenliği ve şeffaflık en üst seviyeye taşınmış oluyor. 36 Dalda Yılın Enleri İlk Kez Tüm Üniversitelerin Ortak Kararıyla Seçilecek Oyunculuk, müzik, spor, sosyal medya içerik üreticileri, yapımcılık ve daha pek çok alanda toplam 36 kategoride ödüller sahiplerini bulacak. Ödül töreni yaklaşık beş saat boyunca YouTube üzerinden canlı yayınlanacak. Yayın boyunca elde edilecek gelirler ve “super chat” bağışları, üniversite öğrencilerine destek olmak amacıyla oluşturulacak özel bir burs fonuna aktarılacak. Büyük Final 21 Aralık’ta Haliç Kongre Merkezi’nde Final gecesi, 3.004 kişi kapasiteli Haliç Kongre Merkezi’nde görkemli bir organizasyonla gerçekleştirilecek. Etkinlik, klasik bir ödül töreninin ötesine geçerek Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğrencilerin yer aldığı büyük bir gençlik festivaline dönüşüyor. Organizasyonun Gümüş Sponsoru olan Borusan Next, geleceğin genç yeteneklerinin güçlenmesine ve Türkiye’de yeni bir gençlik platformunun hayata geçmesine önemli destek sağlıyor. Ödül töreninin tüm hazırlıkları, farklı üniversitelerden gönüllü gençlerin oluşturduğu ekip tarafından yürütülüyor.

Türkiye’de Fast Food Sektöründe Tüketim Davranışları ve Algısı Araştırması Sonuçları Açıklandı Haber

Türkiye’de Fast Food Sektöründe Tüketim Davranışları ve Algısı Araştırması Sonuçları Açıklandı

Çarpıcı sonuçlara ulaşılan araştırmaya göre fast food, bir başka ifadeyle hızlı servis restoran işletmeciliğinde tüketicilerin taleplerinin değiştiği yeni bir dönem başlıyor. Tüketicilerin %85’i, markalardan çevresel ve toplumsal konularda sorumluluk üstlenmelerini ve bu alanlarda somut adımlar atmalarını bekliyor. Deneyimlerinde öne çıkan hijyen, tazelik ve şeffaflık gibi kriterler, sürdürülebilirlik odağındaki beklentilerin hızla güçlendiğine işaret ediyor. Türkiye’nin lider hızlı servis restoran işletmecisi TAB Gıda, “Bir hamburgerden daha fazlasıyız” diyerek gıdaya saygı yaklaşımıyla tüketicilere güvenli, yenilikçi ve sürdürülebilir gıda çözümleri sunarken, tüketicilerin değişen beklenti ve taleplerini anlamak için araştırmalar yapmaya devam ediyor. Bu kapsamda TAB Gıda, Sürdürülebilirlik Akademisi ile iş birliği içerisinde hazırlanan “Sürdürülebilir Tabağın İzinde: Türkiye’de Fast Food Sektöründe Tüketim Davranışları ve Algısı Araştırması” sonuçlarını açıkladı. Çarpıcı sonuçlara ulaşılan araştırmaya göre hızlı servis restoran işletmeciliğinde tüketicilerin taleplerinin değiştiği yeni bir dönem başlıyor. Araştırma sonuçlarıyla ilgili açıklamalarda bulunan TAB Gıda CMO’su Caner Alpaslan, “Bu araştırma sektörümüzde sürdürülebilirliğin; ekonomi, hijyen, israf yönetimi, yerli üretim ve şeffaflık eksenlerinde şekillenen bir algıyla tüketicinin aklında yer ettiğini gösteriyor. Ekonomi hala tüketici davranışlarının merkezinde yer alsa da tüketiciler sektörümüzdeki işletmelerden sadece çevresel değil somut uygulamalar ve açık bilgi paylaşımına dayalı güven veren markalar oluşturmasını bekliyor. Biz TAB Gıda olarak, her gün 1 milyonu aşkın misafire hizmet verirken sadece hızlı ve lezzetli deneyimler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda erişilebilirliği, gıda güvenliğini, yüksek kaliteyi ve çevresel duyarlılığı iş yapış biçimimizin ayrılmaz bir parçası haline getirerek sürdürülebilirlikte de sektörümüze öncülük ediyoruz. “Ne Yediğini Bil” platformu ile ürünlerin kaynağından gıda güvenliği sertifikalarına kadar olan tüm detayları şeffaf bir şekilde tüketicilerimize sunuyoruz. Tüm hammaddelerimizi TFI TAB Gıda Yatırımları çatısı altındaki ekosistem şirketleri aracılığıyla temin ederek tedarik zincirini uçtan uca kontrol edebiliyoruz. Elde ettiğimiz iç görülerle bu çalışmaları daha da ileri seviyeye taşıyarak tüketicilerin sürdürülebilir hızlı servis restoran işletmecisi olma hedefi doğrultusunda ilerleyeceğiz. Yaptığımız bu araştırmanın herkese ilham vereceğine ve sektörün sürdürülebilirliğine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz” dedi. Araştırmayı değerlendiren Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç, “Tüketici davranışlarında köklü bir değişim yaşanıyor. Artık insanlar, hızlı servis restoranlarından sadece lezzet ve hız değil; değerlerinin karşılığını, yani sorumlu bir duruş, şeffaf bir üretim zinciri ve topluma katkı arıyor. Yeni nesil, çevresel ve toplumsal duyarlılığı tercihleriyle görünür kılarak kültürel bir dönüşümün öncülüğünü yapıyor. Bu dönüşüm, markalar için yalnızca bir uyum süreci değil, yeni bir kimlik inşası anlamına geliyor. Sürdürülebilirliği yaşamın doğal akışına, deneyimin odağına ve günlük alışkanlıkların merkezine taşıyabilen markalar geleceği şekillendirecek. TAB Gıda’nın bu araştırmayla sektörün dönüşümüne yön veren içgörüler sunması, bu anlamda ilham verici bir liderlik örneği” dedi. Tüketicilerin yüzde 85’i markaların çevresel ve toplumsal konularda sorumluluk üstlenmelerini bekliyor. Araştırma sonuçlarına göre, tüketicilerin %81’i son dönemde beslenme tercihlerinde değişikliğe gitti. Bu değişimin temel motivasyon kaynakları arasında kaynağı belli, güvenilir ürün arayışı (%35) ve ekonomik nedenler (%30) olarak öne çıkıyor. Tüketicilerin %85’i işletmelerden çevresel ve sosyal konularda sorumluluk üstlenmelerini bekliyor. Kaynağı belli, güvenilir ve sürdürülebilir ürün algısı yükselirken tüketici deneyiminde öne çıkan hijyen, tazelik ve şeffaflık gibi başlıklar bu konudaki taleplerin artacağına işaret ediyor. Tüketiciler sürdürülebilir restoranlara %11 daha fazla ödemeye hazır Yapılan araştırma fast food sektöründe tüketicilerin sürdürülebilir restoranlara %11 daha fazla ödemeye hazır olduğunu gösteriyor. Ancak bunun için lezzet ve kalite güvencesi, ödenen farkın nereye gittiğinin açıklanması, indirim, sadakat puanı gibi ek avantajlar sunulması ve çevresel katkıların somut biçimde gösterilmesi gibi bazı koşulların karşılanmasını talep ediyor. Hijyen kurallarına uyum %42 oranında öne çıkıyor Hijyen, tazelik, şeffaf bilgi paylaşımı tüketici nezdinde sürdürülebilir marka algısının temel bileşenleri arasında yer alırken hijyen kurallarına uyum %42 oranında öne çıkan bir öncelik olarak görülüyor. Tüketiciler hijyeni sadece gıda güvenliği açısından değil, aynı zamanda marka güvenilirliği ve sürdürülebilirlik göstergesi olarak değerlendirirken ideal bir fast food restoranını hijyenik, güvenilir tedarik zincirine sahip, israfı önleyen, kaynağı belli ve güvenilir ürün sunan yer olarak tanımlıyor. Geri dönüşüm ve gıda israfı %69 oranında önem taşıyor Tüketicilerin %69’u yemekten kalan gıdaların israf edilip edilmediğini, kalan gıdaların nasıl değerlendirildiğini, geri dönüşüm yapılıp yapılmadığını önemli bir konu olarak görüyor. Tüketicilerin %42’si için bu konu restoran seçimini doğrudan etkileyen bir kriter. Tüketiciler günün menüsünde gıda israfını önleyici uygulamalar (%38), su tasarruflu musluklar (%30) ve geri dönüşüm istasyonları (%29) gibi konular, tüketicilerin restoranlarda görmek istedikleri sürdürülebilirlik uygulamaları arasında yer alıyor. Bununla birlikte tüketicilerin %78’i ambalaj türü ve miktarına dikkat ederken %88’i de ambalaj üzerinde geri dönüşüm bilgisini görmek istiyor. Tüketicilerin %44’ü şeffaf şekilde bilgilendirilmek, ne yediğini bilmek istiyor Yapılan araştırmada tüketicilerin %44’ü, sürdürülebilir bir markadan en temel beklentilerden biri olarak şeffaf bilgilendirilmeyi gösteriyor. Sürdürülebilirlik uygulamaları için ek ödeme yapmayı düşünenlerin %35’i, ödenen farkın nasıl kullanıldığının açıkça belirtilmesi durumunda bunu yapabileceğini, %32’si ise çevresel katkıların somut biçimde paylaşılmasını istiyor. Tüketicinin ne yediğini bilmek istediğine işaret eden bu sonuçlar, hızlı servis restoran işletmeleri için önümüzdeki dönemde sürdürülebilirlikle ilgili en önemli konunun şeffaflık olduğunu gösteriyor. Yerel ve mevsiminde tedarik edilmiş malzemelerle hazırlanmış ürünler tercih sebebi Araştırmaya katılan tüketicilerin %53’ü, ürünlerin mevsiminde, doğal yollarla veya organik malzemelerle üretilmesini öncelikli sürdürülebilirlik kriteri olarak görüyor. Tüketicilerin ideal restoran tanımında yerel ve mevsiminde üretilmiş taze malzemelerle hazırlanmış ürünler merkezi bir rol oynuyor. Araştırmada yerli üretim, yalnızca kalite ve ürün kaynağının güvenilirliğiyle değil, çevresel sorumluluk ve ekonomik katkı ile de ilişkilendiriliyor. Tüketiciler sürdürülebilir fast food markası olarak Burger King’i öne çıkarıyor Hızlı servis restoran işletmeciliği sektöründeki markaların sürdürülebilirlikle ilgili algısı çok yüksek değil. Her 4 tüketiciden 1’i (%25) sürdürülebilir marka denince herhangi bir isim veremiyor. Bununla birlikte Burger King %27 oranıyla tüketicilerin gözünde sürdürülebilir fast food markası olarak ilk sırada yer alıyor.

Gençler Sağlık Sigortası Yerine Telefon İstiyorlar Haber

Gençler Sağlık Sigortası Yerine Telefon İstiyorlar

6'ncı Boğaziçi Zirvesi kapsamında düzenlenen ve moderasyonunu Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) Yönetim Kurulu Üyesi Şerif Kaynar'ın yaptığı 'Yönetmek Kolay, Yönetişim Zor' başlıklı panele Vodafone CEO'su Engin Aksoy, Allianz Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Indorama İplik COO'su Sandip Sharma ve UN Global Compact Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dördüncü katıldı. Panelde konuşan Vodafone CEO'su Engin Aksoy, yeni nesilde iş yeri tercihlerinin değişmeye başladığını ifade ederek, "Eskiden büyük uluslararası şirketlerde çalışmak en öncelikli unsur iken, artık öğrenme-gelişim, sosyal fayda, esneklik, çeşitlilik ve kapsayıcılık yeni neslin esas olarak aradığı şeyler haline geldi." dedi. Şeffaflık ve hesap verebilirliğin iş dünyasında nasıl stratejik avantaja dönüştüğünün tartışıldığı panelde konuşan Vodafone CEO'su Engin Aksoy, genç jenerasyonda çalışacakları işyeri kriterlerinin değişmeye başladığını belirterek, "20–30 yıl önce, yeni mezun, iyi eğitimli, değer yaratmak isteyen genç biri için yapılacak “en iyi şey”, büyük uluslararası şirketlere iş başvurusu yapmak olurdu. Bugün hâlâ böyle ama tablo biraz değişti. Gençler artık start-up’larda çalışmayı ya da kendi işlerini sıfırdan kurmayı da seçenek olarak görüyor." dedi. 'ÇALIŞANLARIN FİKİRLERİNDEN YOLA ÇIKAN BİR KÜLTÜR İNŞA ETMEYE ÇALIŞIYORUZ' Bunun ekonomik gerçeklikler yanında bir diğer önemli nedeninin esneklik olduğunu kaydeden Aksoy, "Vodafone olarak piyasaya getirdiğimiz en önemli şeylerden biri esneklik. ‘Geleceğin İşvereni’ başlığıyla bir çalışma grubu kurduk. Bu ekipte sadece insan kaynakları değil, tüm fonksiyonlardan insanlar var. 'Bu yeni beklentileri nasıl karşılayabiliriz, bunu gerçekten nasıl hayata geçirebiliriz?' diye çalışıyoruz. Burada kullandığımız ana araç esneklik. 15–20 yıl önce özel sağlık sigortası yan haklar arasında bir numaralı tercih iken artık bazı gençler 'Ben gencim, 25 yaşındayım; sağlık sigortasından çok daha iyi bir telefon isterim' diyebiliyor. Biz de yan hak paketlerimizi bu tür tercihlere göre esnetiyoruz. Burada önemli olan verdiğiniz toplam yan hak tutarından çok, çalışanlara sağladığınız seçenek özgürlük ve kişiselleştirme imkânı." ifadelerini kullandı. Çeşitlilik ve kapsayıcılık konularının da gençlerin şirket tercihlerinde önemli olduğunun altını çizen Aksoy, "Üst yönetim ekibimize baktığınızda, yaklaşık yüzde 60 erkek, yüzde 40 kadın lider oranımız var. Direktör ve üzeri seviyede ise yüzde 50 kadın lider oranına ulaştık. Genel şirket içinde kadın lider oranımız yaklaşık yüzde 44 ve bu, içinde bulunduğumuz sektör için oldukça yüksek. Bu da çalışanların markamıza duyduğu güveni ve saygıyı artırıyor. Elbette kapsayıcılık da bunun parçası. İnsanlar kararlara katkı sunmak istiyor. Bazı durumlarda yukarıdan aşağıya kararlar gerekebilir ama büyük çoğunlukla biz, çalışanların fikirlerinden yola çıkan bir kültür inşa etmeye çalışıyoruz. Örneğin bütçe ve stratejimizi her yıl gözden geçirirken süreç en alttaki çalışanlardan başlayıp üst yönetime bir öneri olarak geliyor. Üst yönetimin aşağıya dikte ettiği bir plan yerine, çalışanlardan yukarıya doğru gelen bir süreç kurguluyoruz." diye konuştu. 'SADECE DUVARA YAZMAKLA OLMAZ' Gençlerin tercihlerinde belirleyici olan iki unsurdan daha bahseden Aksoy, şöyle devam etti: "Bunlardan biri 'sosyal fayda'. Gençler toplum için bir şey yapmak istiyorlar. Bizim ‘Vodafone Vakfı’ adında bir vakfımız var. Bazı çalışanlarımız bu vakıfta gönüllü olarak çocuklara, gençlere ve teknolojiye erişimi kısıtlı kadınlara destek veriyor. Çalışanlarımız çeşitli STK’larda gönüllü olmaya başladı, hayvanlara yardım eden de var, gezegene odaklanan da, başka alanlarda çalışanlar da... Son unsur ise öğrenme ve gelişim. İnsanlar çalıştıkları şirketin onlara öğrenme araçları sunmasını, kendilerini geliştirmelerine imkân tanımasını bekliyor. Bizim ‘Red Academy’ adını verdiğimiz çevrim içi bir akademimiz var. Çok sayıda program içeriyor ve biz bu programları kişiselleştiriyoruz. Özetle öğrenme-gelişim, sosyal fayda, esneklik, çeşitlilik ve kapsayıcılık yeni neslin esas olarak aradığı şeyler." Tüm şirketlerde bazı yönetişim ilkeleri olduğunu ancak çalışanların bu ilkeleri hissetmesi gerektiğini anlatan Aksoy, "Kültürün tanımı işleri yapma biçimimizdir. Duvarlara yazdığınız ya da şirket dokümanlarına koyduğunuz bir şey değil, gerçekten nasıl davrandığınız olmalıdır. Dolayısıyla evet, yönetişim ilkeleri var, ancak şirket kültürü ve üst yönetim ekibinin bu kültürü yaşatma rolü son derece önemli. Eğer bu kültürü gerçekten yaşıyorsanız, bu, yönetişiminizin de çalıştığı anlamına gelir. Aksi takdirde yönetişim, sadece resmi olarak uyulan bir kural seti olmaktan öteye geçemez." diyerek sözlerini noktaladı. 'GÜVENİN TEMELİ ARTIK KURALLARA DEĞİL, SORGULAYICILIĞA VE ŞEFFAFLIĞA DAYANIYOR' Allianz Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes da iyi yönetişimin artık sadece bir “uyum” meselesi değil, aynı zamanda cesaret testi olduğunu belirterek, "Geleceğimizi, dedelerimizin ve ninelerimizin alışkanlıklarına göre inşa edemeyiz. Günümüzde güvenin temeli artık kurallara değil, sorgulayıcılığa ve şeffaflığa dayanıyor. Bugün pek çok geleneksel organizasyonda yönetim kurullarının dengeyi koruması, işleri hızlandırması ve kontrol mekanizması olması bekleniyor. " dedi. Türkiye’de bağımsız yönetim kurulu başkanı kavramının oldukça sınırlı olduğunu vurgulayan Symes, "Bu, büyük bir kültürel dönüşüm gerektiriyor. Şu anda pek çok şirkette, özellikle aile şirketlerinde, yönetim kurulu başkanlığı genellikle aileden kıdemli birine veriliyor. Uluslararası şirketlerde ise çoğu zaman CEO ya da merkezden gelen üst düzey bir yönetici bu sorumluluğu üstleniyor. Bu nedenle, sadece içeriden bir atama yapmak yerine, gerçekten bağımsız bir ismin göreve getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Benim bağımsız bir yönetim kurulu başkanı olarak görevim, hem titiz hem de açık fikirli olmaktır. Pek çok konuda konuları farklı açılardan görebiliriz ama her zaman aynı yöne bakarız. Asıl önemli olan, yönetim kurulunun CEO ile nasıl uyum sağladığı ve şirketin stratejisiyle nasıl birlikte 'aynı tonda' hareket ettiğidir. Allianz’da ben; şirketi, CEO ile karşılıklı anlayış temelinde, ama bağımsız bir bakış açısıyla birlikte yürütüyorum. Bizde yönetim kurulu başkanı en yüksek sesle konuşan kişi değil, en net konuşandır." ifadelerini kullandı.

Yurtbay Seramik 2024 Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayınladı Haber

Yurtbay Seramik 2024 Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayınladı

Türkiye’nin öncü seramik üreticilerinden Yurtbay Seramik, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) alanlarındaki performansını, hedeflerini ve ilerleme stratejilerini içeren 2024 Sürdürülebilirlik Raporu'nu kamuoyuyla paylaştı. Yurtbay Seramik, 2024 yılı boyunca sürdürülebilir üretim, kaynak verimliliği, çalışan gelişimi ve toplumsal katkı alanlarında yürüttüğü projelerle çevreye ve topluma duyduğu sorumluluğu bir kez daha ortaya koydu. Üretimden Enerjiye Kapsamlı Bir Yaklaşım Yurtbay Seramik, sürdürülebilirlik anlayışını yalnızca üretim süreçleriyle sınırlı görmüyor; enerji yönetiminden su tasarrufuna, atık geri kazanımından lojistik optimizasyonuna kadar geniş bir alanda çevre dostu uygulamaları hayata geçiriyor. Yurtbay Seramik, 2024 yılı itibarıyla üretim hatlarında enerji verimliliğini artıran teknolojik yatırımlarını sürdürürken, karbon ayak izinin azaltılmasına yönelik yenilikçi projelere de hız kazandırdı. İnsan Odaklı Kurumsal Kültür Raporda, çalışan sağlığı ve güvenliği, fırsat eşitliği, eğitim ve gelişim programları ile toplumsal fayda odaklı projeler ön plana çıkıyor. Yurtbay Seramik, çalışanlarının gelişimini sürdürülebilir başarının ana unsuru olarak görerek, insan odaklı yönetim anlayışını kurum kültürlerinin merkezine yerleştiriyor. Etik, Şeffaf ve Hesap Verebilir Yönetim Kurumsal yönetişim ilkeleri çerçevesinde faaliyetlerini sürdüren Yurtbay Seramik, tüm süreçlerinde şeffaflık, etik değerler ve hesap verebilirlik prensiplerini esas alıyor. Paydaş iletişimini güçlendiren, toplumsal güveni pekiştiren bir yönetim modeliyle, uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi destekleyen yapısal bir istikrar oluşturmayı hedefliyor. Yurtbay Seramik tarafından yayımlanan 2024 Sürdürülebilirlik Raporu, çevreye, topluma ve gelecek nesillere karşı duyulan sorumluluğun somut bir göstergesi olarak konumlanıyor.

Stratejik Satınalma Derneği’nde Yeni Dönem: Yönetim Evren Cibelik ve Ekibinde Haber

Stratejik Satınalma Derneği’nde Yeni Dönem: Yönetim Evren Cibelik ve Ekibinde

Stratejik Satınalma Derneği, 1 Kasım Cumartesi günü TOSB Konferans Salonu’nda gerçekleştirdiği Olağanüstü Genel Kurul ile yeni dönem yönetimini belirledi. Üyelerin yoğun katılım gösterdiği ve demokratik bir ortamda tamamlanan kurulda, derneğin yeni yönetim kurulu seçildi. Üyelerin oylarıyla yönetim sorumluluğu Evren Cibelik başkanlığındaki ekibe geçti. Yeni yönetim, faaliyetlerini ortak akıl, şeffaflık ve paylaşım ilkeleri doğrultusunda sürdürme hedefini açıkladı. Dernek Yönetimi, geçmiş dönemde görev yapan ekibe derneğe verdikleri emek ve katkılar için teşekkür ederken, seçim sürecine katılım sağlayan tüm üyelere de minnettarlığını dile getirdi. Yapılan açıklamada, üyelerin gösterdiği ilgi ve yapıcı katkıların, topluluğun gücünü bir kez daha ortaya koyduğu ve dernek faaliyetlerinin önümüzdeki dönemde daha güçlü bir şekilde süreceği vurgulandı. Yeni Yönetim Kurulu, derneğin sürdürülebilir bir gelecek için çalışmaya devam edeceğini belirtti. Yeni Dönem Yönetim ve Denetim Kurulları Olağanüstü Genel Kurul sonucunda göreve gelen yeni yönetim ve denetim kurulları üyeleri şu isimlerden oluştu: Kurul Üyelik Tipi İsim Yönetim Kurulu Başkan Evren Cibelik Başkan Yardımcısı Ahmet Demir Başkan Yardımcısı Yasemin Erdoğu Asil Üyeler Alp Gür, Can Sakarya, Esen Turkoglu, Gökhan Keskin, İlker Ozsu, Yakup Aydın Yedek Üyeler Alihan Kalkavan, Berker Cakin, İlker Şişek, Mehtap Demir, Mustafa C. Acar, Oya Aydın Kovar, Tuğçe Akciğer Çamlıca, Volkan Ayyıldız, Volkan Çelik Denetim Kurulu Asil Üyeler Gökhan Sardal, Kutluhan K., Dr. Ömer Diler Yedek Üyeler Berkant Dönmez, Hakan Genç, Kadir Esin Kazak Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Nilüfer’de Cumhuriyet Ve Eğitim Vizyonu Konuşuldu Haber

Nilüfer’de Cumhuriyet Ve Eğitim Vizyonu Konuşuldu

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Tematik Buluşmalar”a Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Küçüksüleymanoğlu konuk oldu. Nazım Hikmet Kültürevi Balaban Salonu’ndaki programda Prof. Dr. Küçüksüleymanoğlu, “Cumhuriyet ve Eğitim: Sosyal Adaletin Temeli” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Atatürk’ün eğitime bakış açısının son derece vizyoner olduğunu ifade eden Küçüksüleymanoğlu, bir ülkenin gerçek zaferinin ve kurtuluşunun ulusal bir Milli Eğitim programından geçmesi gerektiği görüşünü benimsediğini vurguladı. Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra eğitimde hızlı adımlar atıldığını söyleyen Küçüksüleymanoğlu, “Zira yeni Cumhuriyet’in temel inancı, ülkenin her türlü sorununun eğitimle çözüleceğiydi. Bu kapsamda Kurtuluş Savaşı yıllarında bile 1’inci Maarif Kongresi toplanarak eğitimde planlamalar yapıldı. Cumhuriyet’in ilanından sonra eğitim adına atılan hızlı adımlar arasında millet mektepleri, halk evleri ve halk odaları, çeşitli illerde açılan kütüphaneler, müzeler, Köy Enstitüleri ve gençlerin yurt dışına eğitime gönderilmesi sayılabilir. Dünya Klasikleri’nin Türkçe’ye çevrilmesi de çok geniş bir perspektifte yürütülen eğitim çalışmalarındandı” diye konuştu. Sosyal adaleti, fırsatlara ve imkanlara herkesin eşit şekilde ulaşabilmesi ve dağılımın hakkaniyetli olması olarak tanımlayan Küçüksüleymanoğlu, eğitime erişimin adil olması gerektiğini vurguladı. Eğitimdeki adaletsizliğin temel sebeplerine değinen Küçüksüleymanoğlu, bunları ekonomik koşullar ve maddi durumu düşük öğrenciler, eğitime ayrılan payın düşmesi, kitap eksikliği, dijital uçurum, bölgesel farklar ve PISA puanları, ev genci oranının yüksek olması, özel gereksinimli öğrenciler, farklı dil konuşulan öğrenciler ile travma ve göç olarak sıraladı. Türkiye’nin zengin ve güçlü bir ülke olduğunu ve bu sorunların üstesinden gelebileceğini söyleyen Küçüksüleymanoğlu, bunlarla ilgili çözüm önerilerini de paylaştı. Önerilerinin başında kaliteli öğretmen ihtiyacı geldiğini anlatan Prof. Dr. Küçüksüleymanoğlu, öğretmenin bir çocuğun kaderini değiştirebileceğini belirterek, Cumhuriyet’in en büyük nimetinin, annesi babası okuryazar olmayan birinin dahi en önemli beyin cerrahı olabilmesi gibi başarı hikayelerini yaratan iyi öğretmenler olduğunu vurguladı. Sonraki çözüm önerilerini de anlatan Küçüksüleymanoğlu, okullarda fiziksel koşulların iyileştirilmesi, derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, okullarda ücretsiz yemek verilmesi, eğitim harcamalarında burs ve desteklerin arttırılması, kapsayıcı eğitim politikaları, destekleyici programların yaygınlaştırılması, dijital uçurumu azaltacak altyapı yatırımlarının arttırılması, liyakat, paydaşlara yeterince söz hakkı verip karar alma mekanizmalarında daha çok yer almalarının sağlanması ile şeffaflık ve hesap verebilirlik olarak sıraladı. Sadece “Cumhuriyet çok yaşasın” demenin yeterli olmadığını dile getiren Prof. Dr. Küçüksüleymanoğlu, Cumhuriyet’e ve ilkelerine sahip çıkılması gerektiğini belirterek, “Cumhuriyetin ilelebet yaşayabilmesi için adalet, liyakat ve hukukun var olması gerekiyor” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Aylin Özsavaş: Turizmin merkezinde TÜRSAB olacak! Haber

Aylin Özsavaş: Turizmin merkezinde TÜRSAB olacak!

Toplantıda konuşan Aylin Özsavaş, TÜRSAB Başkan adaylığı sürecine dair değerlendirmelerde bulundu ve başkan seçilmesi halinde hayata geçirmeyi planladığı projeleri paylaştı. Özsavaş, konuşmasında birlik, şeffaflık ve güven vurgusu yaparak şunları söyledi: “Artık üyelerine sırtını dönen değil, üyeleriyle omuz omuza yürüyen bir TÜRSAB olacağız. Sektörün tüm paydaşlarıyla ortak akılla, el ele vererek sorunları tek tek çözeceğiz.” ”1618 Sayılı Yasanın Günümüz Koşullarına Cevap Veremiyor” Toplantıya katılan seyahat acentaları, turizm sektörünün uzun süredir karşı karşıya olduğu yapısal sorunlara dikkat çekti. Katılımcılar, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun günümüz koşullarına uygun hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Aylin Özsavaş bu konuda şu sözleri dile getirdi: “1618 sayılı yasa, dönemin şartlarında önemli bir kazanımdı. Ancak artık sektörün ihtiyaçlarına yanıt vermiyor. TÜRSAB Başkanlığım döneminde bu yasada yapılacak değişiklikler öncelikli hedeflerimizden biri olacak.” ”Kuşadası’nda KOMER Yeniden Turizme Kazandırılmalı” Seyahat acentaları, toplantı sırasında Kuşadası Kongre Merkezi (KOMER)’in de yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekti. 2013 yılında hizmete açılan KOMER’in bugün atıl durumda olduğuna vurgu yapan katılımcılar, merkezin yeniden aktif hale getirilerek turizme kazandırılması gerektiğini ifade ettiler. Aylin Özsavaş, bu konuda da önemli bir hatırlatma yaptı: “Tam 12 yıl önce 30 Ekim 2013’te KOMER’in resmi açılışına katılmıştım. Bu muazzam kongre merkezinin yeniden canlandırılması gerekiyor. Kongre turizmi, ülkemize yüksek gelir getiren en önemli turizm kollarından biri. Esas mesele, kongre turizmini yeniden eski değerine kavuşturmak ve bu alanda ülkemizi yeniden güçlü bir oyuncu haline getirmek.” Ekim 2016 da yapılması planlanan Alman Seyahat Birliği (DRV)’de için KOMER’de görev aldığını da hatırlatan Özsavaş, uluslararası tecrübesiyle Türkiye’nin kongre turizmini yeniden güçlendirmeye kararlı olduğunu vurguladı. Bölgenin kongre turizm faaliyetlerini artıracağız ve KOMER’i faal hale getireceğiz. Cruise Turizmi de Öncelikler Arasında Kuşadası’ndaki seyahat acentaları ayrıca cruise gemi taşımacılığının önemine değindi. Acentalar, Türkiye’nin bu alanda büyük bir potansiyele sahip olduğunu ancak mevcut kapasitenin yeterince kullanılmadığını belirterek, daha etkin politikalar geliştirilmesi gerektiğini söylediler. Seyahat acentalarının sorunlarını tek tek dinleyip soruları yanıtlayan Aylin Özsavaş, bu konuda da destek sözü verdi: “Cruise turizmi, Türkiye’nin vitrinidir. Elbet sorunlar vardır bizim görevimiz bölgenin yaşadığı sıkıntılara çözüm yolları bulmaktır.“ Birlik, Şeffaflık ve Güven Temelli Yeni TÜRSAB Vizyonu Aylin Özsavaş konuşmasında birlik ve dayanışma çağrısı yaptı: “Artık ülelerine sırtını dönen değil, onlarla birlikte karar alan; adil, şeffaf ve güvene dayalı bir TÜRSAB inşa edeceğiz. Bu süreçte hiçbir üyemiz kendini yalnız hissetmeyecek.” Toplantı, samimi sohbetler ve karşılıklı fikir alışverişlerinin ardından yemek eşliğinde sona erdi. Katılımcılar, turizmin geleceğine umutla bakmalarını sağlayan bu buluşmadan memnuniyetle ayrıldılar. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türk Reasürans İlk Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı Haber

Türk Reasürans İlk Sürdürülebilirlik Raporunu Yayınladı

T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı sermayesiyle kurulan Türk Reasürans, Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’na (TSRS) uyumlu ilk sürdürülebilirlik raporunu kamuoyuyla paylaştı. Şirket, sürdürülebilirlik alanındaki performansını ölçülebilir verilerle ortaya koyarak şeffaflık ve hesap verebilirlik kültürünü güçlendirdi. Hazırlanan rapor, Türk Reasürans’ın sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularındaki yönetim yapısını, stratejisini, risk belirleme ve yönetim süreçlerini, performans metriklerini ve hedeflerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Ayrıca, iklim değişikliğinden kaynaklanan risk ve fırsatların Şirket’in finansal göstergeleri üzerindeki etkileri de somut verilerle değerlendiriliyor. Türk Reasürans, sürdürülebilirlik performansını yalnızca politikalar düzeyinde değil, ölçülebilir sonuçlarla da izlemek amacıyla karbon ayak izini hesapladı. Operasyonel sınırları içindeki doğrudan sera gazı emisyonlarını ölçümleyerek faaliyetlerinin çevresel etkisini somut verilerle ortaya koyan Türk Reasürans, bu çalışmayla iklim değişikliğine uyum ve karbon yönetimi stratejilerinin geliştirilmesine temel oluşturdu. Türk Reasürans Genel Müdür Vekili Özgür Bülent Koç, “İlk raporumuzla birlikte sürdürülebilirlik alanında yürüttüğümüz çalışmaları ölçülebilir bir çerçeveye oturttuk. Karbon ayak izimizi hesaplayarak faaliyetlerimizin çevresel etkilerini somut verilerle değerlendirdik. Bu veriler, önümüzdeki dönemde atacağımız adımlar için yol gösterici olacak. Türk Reasürans olarak amacımız, yalnızca sektörümüze değil, ekonomimize ve toplumumuza da uzun vadeli değer kazandırmaktır.” değerlendirmesinde bulundu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Dijital Reklamcılığın Görünmeyen Açığı:  Dünyada 41,4 Milyar Dolar Buhar Oluyor Haber

Dijital Reklamcılığın Görünmeyen Açığı:  Dünyada 41,4 Milyar Dolar Buhar Oluyor

Markalar televizyon ve açıkhava gibi geleneksel mecralardan dijitale geçerek yeni fırsatlar yakaladı. Ancak bu avantajın yanında, Ad Fraud (reklam sahtekârlığı) olarak adlandırılan yeni bir tehdit de hızla büyüyor. Bot’lar, sahte cihazlar ve organize tıklama ağları dijital ekosistemin görünmeyen yüzünü oluşturuyor. Dijital yatırımlar hızla artarken, bu bütçelerin ne kadarının gerçek kullanıcıya ulaştığı hala tartışmalı. Sektör verileri, her geçen gün daha fazla kaynağın bot’lar, sahte gösterimler ve manipüle edilmiş trafik tarafından tüketildiğini ortaya koyuyor. Ad Fraud birçok farklı yöntemle uygulanıyor; her biri bütçeyi görünmeyen altyapılara yönlendiriyor. Otomatik sistemlerin kullanıcı davranışlarını taklit ettiği bot traffic, insan gücüyle üretilen click farm ağları, sahte yayıncı kimlikleriyle yürütülen domain spoofing ve görünmeyen reklam yerleştirmelerini içeren ad stacking/pixel stuffing, markaların bütçesini sessizce eritiyor. Bağlantılı TV ekosisteminde ise emülatör cihazlarla yapay izlenmeler oluşturularak sahte performans raporları üretiliyor. Sonuçta markalar raporlarda başarılı görünürken, gerçekte hedef kitleye ulaşamıyor; harcanan para görünmeyen bir mali açığa dönüşüyor. Kayıp nerede, ne kadar? Spider AF’nin 2025 küresel raporuna göre dijital reklam dünyasında 41,4 milyar dolar tutarında sahtekarlık kaynaklı kayıp yaşanıyor. Bu bulgular, ANA (Association of National Advertisers) ve Juniper Research gibi uluslararası endüstri raporlarının da dijital reklamcılıkta geçersiz trafik oranlarının küresel ölçekte yükselmekte olduğuna ilişkin değerlendirmeleriyle örtüşüyor. Union İstanbul’un yaptığı analiz, bu tablonun yerel pazarlara yansımasını ortaya koyuyor. Sektör verilerine göre, dijital reklam yatırımları son yıllarda hızla artarken, reklam trafiğinin %15–20’sinin geçersiz (invalid traffic) olduğu tahmin ediliyor. Denetim ve doğrulama mekanizmalarının yeterince gelişmediği pazarlarda bu oranın %20 bandına kadar çıktığı belirtiliyor. Bu oran, toplam yatırım hacmine uygulandığında yaklaşık her 5 birimlik yatırımın 1’inin gerçek kullanıcıya ulaşmadan bot ağları, sahte tıklamalar ve manipüle edilmiş gösterimlere gittiğini gösteriyor. Union İstanbul’a göre bu tablo, yalnızca finansal değil; aynı zamanda marka güveni, veri şeffaflığı ve reklam performansının sürdürülebilirliği açısından da alarm verici bir nitelik taşıyor. Toplam yatırım hacminin 5’te 1’i buhar oluyor Dijital reklamcılıkta dünya genelinde milyarlarca dolarlık görünmeyen bir kayıp yaşanıyor. Biz bu riskin, pek çok pazarda toplam yatırım hacminin yaklaşık beşte birine karşılık geldiğini görüyoruz. Harcanan her bir bütçenin gerçekten bir insana ulaştığından emin olmalıyız. Bu artık sadece reklamcılığın değil, markaların güvenilirliğinin meselesi. Markalar kendini nasıl korumalı? Union İstanbul’a göre, çözüm bütçeyi kısmakta değil, görünmeyen trafiği kontrol altına almakta. Bugün bir markanın dijitalde başarılı olabilmesi için sadece daha fazla görünür olması yeterli değil; görünürlüğünün gerçek, verisinin doğru, raporlamasının şeffaf olması gerekiyor. Reklam doğrulama araçlarının devreye alınması, yapay zeka destekli analizlerin kullanılması, yayıncı zincirinin denetlenmesi ve sözleşme süreçlerinde kalite güvencesi sağlanması artık kaçınılmaz hale geldi. Erkmen’e göre, dijital reklamcılıkta yeni dönem “daha fazla erişim” değil, “doğru erişim” dönemi: “Gerçek kullanıcıya ulaşmayan her gösterim, sadece bütçe kaybı değil, aynı zamanda marka güvenine vurulan bir darbedir.” Union İstanbul’dan sektör çağrısı Union İstanbul, dijital reklamcılığın sürdürülebilirliği için sektör genelinde şeffaflık ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ajans, Türkiye’ye özel bir Ad Fraud Endeksi oluşturularak yıllık veri ve performans raporlarının paylaşılmasını öneriyor. Bu çağrıya göre ajanslar, reklamverenler ve IAB Türkiye el ele vererek dijital reklam ekosisteminde güveni yeniden inşa etmeliler. Çünkü dijital ekonomide sürdürülebilir büyüme ancak şeffaflık, denetim ve güven temelleriyle mümkün. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.