Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Siber Güvenlik

Kapsül Haber Ajansı - Siber Güvenlik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Siber Güvenlik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

2026'da Güvenlik Yatırımlarının Lokomotifi Yapay Zeka, Bulut ve Sensor Teknolojisi Olacak Haber

2026'da Güvenlik Yatırımlarının Lokomotifi Yapay Zeka, Bulut ve Sensor Teknolojisi Olacak

Dünyanın önde gelen güvenlik teknolojileri sağlayıcılarından Securitas Technology, sekizincisini yayımladığı 2026 Global Teknoloji Trendleri Raporu ile sektörün geleceğine yön verecek başlıca eğilimleri açıkladı. Rapor, yapay zekâ, bulut çözümleri ve sensör teknolojilerinin güvenlik yatırımlarındaki dönüşümü hızlandıracağı nı ortaya koyuyor. Güvenlik teknolojilerinde dönüşüm hızlanıyor Securitas Technology Orta Avrupa Başkanı İsmail Uzelli, "Katılımcıların yüzde 30'u yapay zekâyı gelecek yılın en kritik yatırımı olarak görüyor. Yüzde 34'ü beş yıl içinde buluta geçmeyi planlıyor. Şirketlerin yüzde 48'i ise şimdiden gelişmiş sensör teknolojilerini kullanıyor. Bu veriler, güvenlik teknolojilerinde dönüşümün hızlandığını açıkça gösteriyor. Artık şirketler yalnızca riskleri yönetmiyor, aynı zamanda iş süreçlerine değer katan entegre çözümlere yöneliyor" diye konuştu. Şirketler için yol haritası sunuyor Securitas Technology Türkiye Genel Müdürü Pelin Yelkencioğlu ise "Güvenlik artık sadece bir koruma kalkanı değil; yapay zekâ, bulut ve sensör teknolojilerinin gücüyle operasyonel verimliliği, sürdürülebilirliği ve stratejik değeri artıran kritik bir unsur haline geldi. Securitas Technology'nin 2026 Raporu, kurumlara, güvenlik alanında izleyecekleri yol haritasını sunuyor. Kurumlarda teknolojiyi benimseyerek yeni verimlilik alanları yaratmak ve çalışan güvenliğini en üst düzeye çıkarmak için harekete geçme zamanı. Biz de bu raporla, müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın geleceğe güvenle hazırlanmasına rehberlik etmekten mutluluk duyuyoruz" diye konuştu. Yapay zekâ: Reaktiften proaktife geçişin itici gücü Yapay zeka (AI), günümüzde güvenlik teknolojilerinde aktif olarak kullanılıyor. Bir süredir video izleme ve tehdit tespiti çözümlerinde makine öğrenimi ve veri analitiğinden yararlanılıyor. Plaka tanıma, alan doluluk yönetimi, yüz tanıma, nesne algılama, nesne takibi gibi AI destekli kullanım senaryoları da yaygınlaşıyor. Bu teknolojiler, anomali tespiti ile şüpheli davranışları veya olağandışı hareketleri gerçek zamanlı olarak belirleyebiliyor; video içi arama sayesinde güvenlik personeli, binlerce saatlik görüntüyü manuel olarak incelemek yerine, istenen olayları dakikalar içinde bulabiliyor. Otomatik raporlama sistemleri ise olay kayıtlarını analiz edip, risk seviyesine göre önceliklendirilmiş aksiyon planları sunuyor. Bunun yanı sıra yapay zekâ destekli sistemler, proaktif tehdit analizi ile olası riskleri henüz gerçekleşmeden öngörme imkânı sağlıyor. Örneğin; bir tesisin giriş-çıkış verilerini analiz ederek anormal giriş yoğunluklarını tespit edebiliyor veya sensör verilerini işleyerek olası yangın, gaz kaçağı veya ekipman arızalarına karşı erken uyarı verebiliyor. Yapay zekâ, sadece veri analizini hızlandırmakla kalmıyor; aynı zamanda güvenlik ekiplerinin stratejik karar alma süreçlerini destekliyor. Kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlıyor. Risklere daha hızlı yanıt verilmesine imkân tanıyor. Bu sayede g üvenlik operasyonları reaktiften proaktif bir modele dönüşüyor. Kurumların maliyetleri azalıyor, güvenlik standartları yükseliyor. Securitas Technology'nin raporu, kurumların yüzde 70'inin güvenlik programlarında yapay zekâ kullandığını ortaya koyuyor. Yapay zekanın dönüştürücü gücü, güvenlik sektörünün geleceğini şekillendirmeye devam edecek. Kurumlar anomali tespiti, video içi arama ve proaktif tehdit analizleri gibi GenAI uygulamaları sayesinde reaktif güvenlikten proaktif risk yönetimine geçiş yapabilecek. Bulut: Güvenliğin yeni standardı Rapora göre, güvenlik teknolojileri alanında bulut tabanlı çözümler 'yeni normal' haline geldi. Raporda, bulut tabanlı çözümlerin en dikkat çekici faydaları arasında ölçeklenebilirlik, daha basit kurulum ve kolay bakım gösteriliyor. Ayrıca merkezi güvenlik yönetimi ve artan verimlilik, şirketlerin bulut sistemlerini tercih etmesindeki en önemli nedenler olarak öne çıkıyor. Anket sonuçlarına göre, günümüzde kuruluşların yüzde 18'i tamamen bulut tabanlı sistemler kullanırken, yüzde 34'lük bir kesim ise önümüzdeki beş yıl içinde tamamen buluta geçmeyi planladığını belirtiyor. En çok kullanılan bulut tabanlı sistemler ise sırasıyla Video İzleme, Geçiş Kontrolü ve İzinsiz Giriş Tespiti olarak sıralanıyor. Bulut teknolojileri, şirketlere uzaktan yönetim imkânı sunarak tesislerini her yerden izleme ve yönetme esnekliği sağlıyor. Ayrıca yerel depolama çözümlerine kıyasla daha esnek ve maliyet etkin bir depolama modeli sunması, bu teknolojinin cazibesini artırıyor. Siber güvenlik açısından da verilerin yedekli kopyalarını saklayarak saldırılara ve olası felaketlere karşı önemli bir koruma kalkanı oluşturduğu vurgulanıyor. Sensör teknolojilerinde akıllı dönüşüm Nem, sıcaklık, hava kalitesi , duman ve gürültü gibi parametreleri ölçebilen gelişmiş sensörler, güvenlik sistemlerinde hızla yaygınlaşıyor. Rapor, güvenlik sektöründe gelişmiş sensör teknolojilerinin geleceği şekillendiren üç ana trendden biri olduğunu vurguluyor. Bulut teknolojisi ve yapay zekayla birlikte anılan bu sensörler, güvenlik sistemlerinin daha akıllı, proaktif ve entegre hale gelmesini sağlıyor. Artık sadece bir olayı tespit etmekle kalmayan, aynı zamanda bu olayın içeriğini de anlayabilen akıllı sensörler, özellikle bulut tabanlı izinsiz giriş tespiti gibi sistemlerde etkin bir şekilde kullanılıyor. Bu sistemler, geleneksel sensörlerin aksine, verileri analiz ederek yanlış alarmları azaltıyor ve gerçek tehditleri daha doğru bir şekilde belirleyebiliyor. Sensör teknolojilerindeki bu akıllı dönüşüm, güvenlik sistemlerinin pasif birer gözlemci olmaktan çıkıp, veri analizi ve durumsal farkındalık sağlayan proaktif araçla ra dönüşmesini temsil ediyor. Bu sayede güvenlik yönetimi daha verimli hale gelirken, kurumlar ve kullanıcılar için daha güvenli ortamlar oluşturuluyor. Bu teknoloji, yalnızca fiziksel güvenliği sağlamakla kalmıyor; enerji yönetimi, çevresel izleme ve çalışan konforu gibi alanlarda da kurumlara stratejik veri sağlıyor. Rapora göre kurumların yüzde 74'ü sensör entegrasyonlarını artırmayı planlıyor. Belirsizliklere yanıt verme ihtiyacı artıyor Rapora göre, güvenlik teknolojisi yatırımlarını yönlendiren üç temel iş önceliği öne çıkıyor. İlk olarak, artan belirsizliklere yanıt verme ihtiyacı dikkat çekiyor. Bu başlık altında çalışan güvenliği, kriz iletişimi, risk istihbaratı ve acil durum hazırlığı gibi unsurların önem kazandığı vurgulanıyor. İkinci öncelik ise proaktif olay müdahalesi. Şirketlerin alarm yönetim araçları, çoklu veri kaynaklarının entegrasyonu ve yapay zekâ destekli sanal ajanlar gibi çözümlere yöneldiği ifade ediliyor. Üçüncü öncelik olarak ise güvenlik teknolojisinden yeni değer yaratma öne çıkıyor. Raporda, güvenlik sistemlerinin iş süreçleriyle entegrasyonunun önemine dikkat çekiliyor. Bu entegrasyonun çalışan ve müşteri deneyimini iyileştirebileceği vurgulanıyor. Ayrıca iş zekâsını güçlendireceği ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayacağı belirtiliyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Ankara Girişim Ekosistemine Işık Tutan Yeni Rapor, Yoğun Katılımla Değerlendirildi Haber

Ankara Girişim Ekosistemine Işık Tutan Yeni Rapor, Yoğun Katılımla Değerlendirildi

Açılış konuşmalarını StartupCentrum kurucuları Müge Bezgin ve Nizamettin Sami Harputlu, ODTÜ Teknokent İnovasyon Direktörü Aytülü Sert ve Ankara Kalkınma Ajansı Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Ahmet Arvas gerçekleştirdi. Raporun öne çıkan verilerine göre, Ankara'da 3000'in üzerinde teknoloji girişimi faaliyet gösteriyor. 2018'den bu yana 210 girişim yatırım aldı ve bu yatırımların toplam kümülatif hacmi 331 milyon doları aştı. 2025'in ilk yarısında ise Ankara ekosisteminde 14 yatırım işlemi gerçekleşti ve toplam 7,4 milyon dolar yatırım toplandı. Aynı dönemde medyan yatırım tutarı 240 bin dolar olarak gerçekleşti. 2025'in ilk yarısı, Ankara girişimcilik ekosistemi için bir normalleşme dönemi olarak değerlendirildi. 2024'teki rekor seviyelere göre yatırım hacmi azalsa da ekosistem canlılığını korudu. Bu dönemde özellikle sağlık teknolojileri, biyoteknoloji ve üretim teknolojileri dikkat çekerken, savunma ve siber güvenlik gibi stratejik alanlarda da küçük ölçekli yatırımların varlığı öne çıktı. Ankara, İstanbul'un ardından hem yatırım miktarı hem de işlem adedi açısından Türkiye'nin ikinci girişimcilik merkezi konumunu sürdürdü. Rapor sunumunun ardından gerçekleştirilen "Ankara Startup Ekosisteminin Geleceği" başlıklı panelde, Ankara'nın girişimcilik ortamı çok yönlü olarak ele alındı. ODTÜ70 Fon Yönetiminden Ece İdil Reşa, Büyütech Kurucu Ortağı Alparslan Işıklı, Melek Yatırımcı ve StartupCentrum Melek Yatırım Ağı Ankara Temsilcisi Mehmet Toprak ve Ankara Kalkınma Ajansı'ndan Ahmet Arvas, StartupCentrum Kurucu Ortağı Nizamettin Sami Harputlu'nun moderatörlüğünde Ankara ekosisteminin güçlü yönleri, dönüşümü ve geleceğine dair değerlendirmelerde bulundu. Etkinlik, yüksek katılım ve etkileşimle tamamlanırken, katılımcılar Ankara'nın girişimcilik potansiyelinin giderek güçlendiğini, üniversite ve teknokentlerin ekosistemdeki rolünün artmaya devam ettiğini vurguladı. Rapora ücretsiz ulaşmak için: https://startupcentrum.com/tr/rapor/2025-midyear-ankara-startup-ecosystem-report Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

2025’in zirvesindeki tehdit: SnakeStealer Haber

2025’in zirvesindeki tehdit: SnakeStealer

Bilgi hırsızları, dijital dünyanın en kalıcı tehditlerden biri olmaya devam ediyor Oturum açma bilgileri, finansal veriler ve kripto para cüzdanları gibi hassas bilgileri hedef alan bu yazılımlar, sistemlere sessizce sızarak verileri dışarıya aktarıyor. Siber güvenlik şirketi ESET, son zamanlarda bilgi hırsızının nihai yük olduğu çok sayıda kampanyayı izledi. Agent Tesla, Lumma Stealer, FormBook ve HoudRAT büyük sayılarda dolaşmaya devam ediyor ancak ESET Tehdit Raporu H1 2025'e göre, bu yılın ilk yarısında biri diğerlerinin önüne geçti: SnakeStealer. SnakeStealer'ın yükselişi, siber suç pazarının ne kadar hızlı adapte olduğunu gösteriyor ve günümüzün tehdit ortamına ilişkin daha büyük bir gerçeği yansıtıyor: Siber suç endüstrileşti. Bu profesyonelleşme, herkesin büyük ölçekte veri çalmasını her zamankinden daha kolay hâle getiriyor. Bir bilgi hırsızı ortadan kaybolduğunda büyük ölçüde aynı denenmiş ve test edilmiş taktiklerle donanmış başka bir hırsız bu boşluğu dolduruyor. ESET ürünleri tarafından çoğunlukla MSIL/Spy.Agent.AES olarak tespit edilen SnakeStealer, ilk olarak 2019 yılında ortaya çıktı. İlk raporlar bu tehdidin, mevcut adıyla yeniden markalanmadan önce yeraltı forumlarında 404 Keylogger veya 404 Crypter olarak pazarlanan bir tehdit olduğunu ortaya çıkardı. İlk varyantlarında SnakeStealer, Discord'u yüklerini barındırmak için kullanıyordu ve kurbanlar, kötü amaçlı bir e-posta ekini açtıktan sonra farkında olmadan bu yükleri indiriyordu. Meşru bulut platformlarında kötü amaçlı yazılım barındırmak yeni bir şey olmasa da Discord'un yaygın olarak kötüye kullanılması kısa sürede bir taktik hâline geldi. SnakeStealer, 2020 ve 2021'de ilk büyük faaliyet dalgasına ulaştı ve belirli bir bölgeye odaklanmadan küresel olarak yayıldı. Bu arada, dağıtım yöntemleri de çeşitlilik gösterdi. Kimlik avı ekleri hâlâ birincil vektör olmaya devam ediyor ancak yükün kendisi şifre korumalı ZIP dosyaları, silah hâline getirilmiş RTF, ISO ve PDF dosyaları gibi çeşitli biçimlerde gizlenebilir veya hatta diğer kötü amaçlı yazılımlarla birlikte paketlenebilir. Bazen SnakeStealer, korsan yazılımların veya sahte uygulamaların içine gizlenir, bu da her saldırının kötü amaçlı bir e-posta ile başlamadığını gösterir. Hizmet olarak kötü amaçlı yazılım: Kârlı bir "iş modeli" Diğer birçok modern tehdit gibi, SnakeStealer da hizmet olarak kötü amaçlı yazılım (MaaS) modelini izler. Operatörleri, teknik destek ve güncellemelerle birlikte kötü amaçlı yazılıma erişimi kiralar veya satar, bu da düşük beceriye sahip saldırganların bile kendi kampanyalarını başlatmasını kolaylaştırır. SnakeStealer'ın son zamanlarda yeniden ortaya çıkması tesadüf değildir. Agent Tesla'nın düşüşe geçmesi ve geliştirici desteğini kaybetmeye başlamasının ardından, yeraltı Telegram kanalları SnakeStealer'ı onun halefi olarak önermeye başladı. Bu destek, MaaS kurulumunun kolaylığı ve hazır altyapısı ile birleşince SnakeStealer'ı tespit listelerinin en üstüne çıkardı, öyle ki SnakeStealer, ESET telemetrisinin izlediği küresel bilgi hırsızlığı tespitlerinin neredeyse beşte birinden sorumlu hâle geldi. Bilgi hırsızlarına karşı kendinizi nasıl koruyabilirsiniz? İster bireysel kullanıcı ister işletme olun, bu adımlar SnakeStealer gibi bilgi hırsızlarına karşı riski azaltmanıza yardımcı olabilir: İstenmeyen mesajlara şüpheyle yaklaşın. Özellikle bilinmeyen gönderenlerden gelen ekleri ve bağlantıları, meşru görünseler bile potansiyel tehditler olarak değerlendirin. Diğer kanallar aracılığıyla gönderenle doğrulayın. Sistem ve uygulamalarınızı güncel tutun. Bilinen güvenlik açıklarını zamanında yamalamak, yazılım açıklarından kaynaklanan güvenlik riskini azaltır.Mümkün olduğunda çok faktörlü kimlik doğrulamayı (MFA) etkinleştirin. Parolanız çalınsa bile MFA yetkisiz oturum açma girişimlerini engelleyebilir. Güvenliğinizin ihlal edildiğinden şüpheleniyorsanız: Temiz bir cihazdan tüm parolalarınızı değiştirin, açık oturumları iptal edin ve hesaplarınızda şüpheli etkinlik olup olmadığını izleyin.Tüm cihazlarda, masaüstü ve mobil cihazlarda saygın güvenlik yazılımları kullanın. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Siber Güvenlik Olmadan Endüstri 4.0 Sürdürülebilir Değil Haber

Siber Güvenlik Olmadan Endüstri 4.0 Sürdürülebilir Değil

Siber güvenlik alanında dünya lideri olan ESET, üretim sektöründe siber güvenliğin artık bir teknoloji sorunu değil, üretim hatlarını durdurabilen, tedarik zincirini sekteye uğratan, yatırımcıların ve müşterilerin güvenini sarsabilen bir iş riski olduğunun altını çizdi. Son dönemde otomotiv sektöründe yaşanan olaylar da bu gerçeği gözler önüne seriyor. Stellantis’in veri ihlali açıklaması ve Jaguar Land Rover’ın siber saldırı nedeniyle dört haftalık üretim duruşu, sınırlı kaynaklara sahip küçük ve orta ölçekli üreticiler için ciddi bir uyarı niteliğinde. Siber güvenliği yalnızca yasal uyumluluk gerekliliklerini karşılamak için uygulamak artık yeterli değil. Günümüzün sofistike saldırganları, kimlik avı, sistem izinsiz girişleri ve güvenliği ihlal edilmiş yazılımlar gibi yöntemlerle üreticileri hedef alıyor. Üretim ihlallerinin yüzde 85’i bu tür saldırılardan kaynaklanıyor. Bu nedenle siber güvenlik, yönetişim, kültür ve kaynak yönetimiyle bütünleşik bir strateji olarak ele alınmalı. Siber güvenlik, diğer stratejik iş riskleri gibi ele alınmalı Üreticiler genellikle yıllarca, bazen on yıllarca dayanacak şekilde tasarlanmış operasyonel teknolojilerle çalışıyor. Bu sistemler finansal amortismanlarını aşmış olsa da değiştirme masrafları ve kesintiler genellikle yükseltmeleri geciktiriyor. Bir zamanlar son teknoloji olan bu cihazlar modern siber saldırılara karşı savunmasız hâle geliyor ve kuruluşun saldırı yüzeyini genişletiyor. Küçük üreticiler için kritik soru, bir siber olayın potansiyel finansal ve operasyonel etkisinin, eskiyen teknolojinin güncellenmesi veya değiştirilmesinin maliyetinden ne zaman daha ağır basacağıdır. Güvenlik açıklarını engellemek için neler yapılabilir? Kimlik avı e-postaları, çalınan kimlik bilgileri ve güvenliği ihlal edilmiş üçüncü taraf yazılımlar, siber suçluların kullandığı ön kapılardır. Üreticiler özellikle savunmasızdır çünkü saldırganlar, fabrikaların kesintiye tahammül edemeyeceğini bilir. Tedarik zincirleri saldırı yüzeyini genişletir. BT ekipleri yetersiz kalır; KOBİ üreticileri nadiren 7/24 izleme için gerekli kaynaklara sahiptir ve hızlı müdahale yetenekleri için gerekli uzmanlıktan yoksundur. Fikri mülkiyet değerlidir; tasarımlar, formüller ve prototipler casusluk veya hırsızlık için kazançlı hedeflerdir. Üreticiler, önce önleme odaklı BT stratejisi, temel savunma önlemlerinin ötesine geçmelidir. Saldırıları engellemek yeterli değildir; üreticiler, tehditleri operasyonları kesintiye uğratmadan önce öngörmeli ve etkisiz hâle getirmelidir. Eyleme geçirilebilir tehdit istihbaratı: Fidye yazılımı taktikleri, tedarik zinciri güvenlik açıkları ve kalıcı tehditler hakkında ayrıntılı bilgiler dâhil olmak üzere mevcut tehdit ortamına ilişkin gerçek dünya verileri, ekiplerin gerçekten önemli olan konulara öncelik vermelerini sağlar. Sürekli izleme: Uç noktalar, sunucular ve bulut uygulamaları arasındaki etkinlikleri ilişkilendirmek, izinsiz girişi gösterebilecek anormallikleri tespit etmeye yardımcı olur. İzleme, normal BT altyapısının ötesine geçmeli ve teknik olarak mümkünse operasyonel teknolojiyi de kapsamalıdır. BT ve OT izlemeyi tek bir platformda birleştirmek, tehditlerin görünürlüğünü ve tehditleri tahmin etme ve önleme yeteneğini artırır. Bölümleme ve erişim kontrolü: Net sistem sınırları ve operasyonel teknolojinin bölümlenmesi, sıkı kimlik yönetimi ve çok faktörlü kimlik doğrulama, saldırganların yanal olarak hareket etmesini engeller. Güvenlik açığı yönetimi: Tüm cihaz ve makinelerde otomatik yama ve ürün yazılımı güncellemeleri, saldırganların potansiyel olarak yararlanabileceği boşlukları kapatır. Yedekleme ve kurtarma: Tesis dışında depolanan çevrimdışı yedeklemeler ve test edilmiş geri yükleme prosedürleri, kesinti süresini en aza indirerek fidye yazılımının üretimi rehin almasını engeller. İstihbarat, izleme ve Genişletilmiş Tespit ve Müdahale (XDR) gibi modern yanıt yeteneklerini bir araya getirmek, küçük ve orta ölçekli işletmelerdeki yalın BT ekiplerinin tam bir güvenlik operasyon merkezi kurmadan sağlam savunmalar sürdürmelerini sağlar. XDR ile BT savunmasını genişletme Geleneksel uç nokta koruması tek başına yeterli değildir. XDR, cihazlar, sunucular ve bulut sistemleri genelinde algılama ve yanıtı birleştirerek bir saldırının devam ettiğini işaret edebilecek çeşitli farklı kaynaklardan gelen verilerin bütünsel bir görünümünü sağlar. Bu, Yönetilen Tespit ve Müdahale (MDR) hizmetleriyle daha da ileriye götürülebilir. Bu hizmetler sayesinde, küçük BT ekipleri bile 7/24 uzman gözetimi, daha hızlı kontrol ve daha az kör nokta elde ederek fabrikaların ve işletmelerin çalışır durumda kalmasını sağlayan öncelikli önleme yaklaşımını benimseyebilir. Siber dayanıklılık için iş gerekçesi Siber saldırılar soyut riskler değildir; operasyonel maliyetlerdir. IBM'in 2025 Veri İhlali Maliyetleri raporuna göre, ortalama endüstriyel ihlal maliyeti yaklaşık 5 milyon dolardır ancak asıl zarar üretimdeki aksaklıklar, kaçırılan sözleşmeler ve azalan müşteri güveninden kaynaklanmaktadır. Siber güvenliği bir iş riski olarak ele almak, büyümeyi, itibarı ve dayanıklılığı korur. Şirketler eski teknolojinin değiştirilmesini sadece teknik bir yükseltme olarak değil, potansiyel siber olayların iş üzerindeki etkisini azaltmak için stratejik bir hamle olarak değerlendirmelidir. Siber saldırıların maliyeti artmaya devam ederken kuruluşlar siber güvenliği doğrudan operasyonel süreklilik ve finansal dayanıklılıkla ilişkilendiren bütünsel bir bakış açısı benimsemekten fayda sağlar. Üretim sektöründe, siber güvenlik ekipleri yalnızca siber riskleri azaltmaya odaklanmakla kalmamalı, işletme için potansiyel aksaklıkları ve ekonomik sonuçları en aza indirecek önlemleri önceliklendirmelidir. Siber dayanıklılık, riski tamamen ortadan kaldırmak anlamına gelmez. Kabul edilebilir risk için net bir eşik belirlemek ve baskı altında operasyonların devam etmesini sağlayacak kadar güçlü BT savunmaları oluşturmak anlamına gelir. Endüstri 4.0'da en akıllı fabrikalar sadece en otomatik olanlar değil, aynı zamanda en siber dayanıklı olanlar da olmalıdır. Siber güvenlik olmadan inovasyon, başka bir deyişle iş riski demektir. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türk Telekom’un Yeni CEO'su Ebubekir Şahin Oldu Haber

Türk Telekom’un Yeni CEO'su Ebubekir Şahin Oldu

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanlığı görevinde bulunan Ebubekir Şahin, Türk Telekom’un Türkiye’nin dijital geleceğini inşa etme vizyonuna yönelik çalışmalarına liderlik edecek. Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı İsmail İlhan Hatipoğlu yaptığı açıklamada; “Türk Telekom’da 6 yılı aşkın süredir CEO olarak görev yapan ve sektörün önemli kilometre taşlarında şirketimize önemli katkılar sunan Ümit Önal’a Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Türkiye’nin lider bilgi ve iletişim teknolojileri şirketi Türk Telekom, yeni CEO’muz Ebubekir Şahin yönetiminde, ülkemizin dijital geleceğini inşa etme yolculuğunda bayrak taşıyıcı olmaya devam edecektir” dedi. 185 yıldır iletişimin her dönemine liderlik eden, Türkiye’nin dijital dönüşümünün öncüsü Türk Telekom’un CEO’luk görevini 24 Ekim 2025 itibariyle Ebubekir Şahin yürütecek. Yatırımlarını, ülke ekonomisine ve istihdama katkılarını aralıksız sürdürdüklerini ifade eden Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı İsmail İlhan Hatipoğlu, “Ülkemizin dijital geleceğinin inşasına yönelik yatırımlarımıza ve faaliyetlerimize aralıksız devam ediyoruz. Türk Telekom ailesinin 34 bini aşkın çalışanıyla, 81 ilin her köşesinde çalışıyoruz. Telekomünikasyon sektörünün önemli kilometre taşlarında şirketimiz için önemli çalışmalar gerçekleştiren Ümit Önal’a Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyor, Yönetim Kurulu Üyesi olarak şirketimize katkıları sürecek Önal’a Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Siber Güvenlik Başkanlığı görevinde başarılar diliyorum. Türkiye’nin lider bilgi ve iletişim teknolojileri şirketi Türk Telekom, yeni CEO’muz Ebubekir Şahin yönetiminde, ülkemizin dijital geleceğini inşa etme yolculuğunda bayrak taşıyıcı olmaya devam edecektir” dedi. Ebubekir Şahin kimdir? 1974 yılında Rize Çayeli’nde doğdu. İlköğrenimini Rize’de, lise eğitimini Sakarya’da tamamladı. 1995 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. 2002 yılında da Gazetecilik Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans yaptı. Sırasıyla, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünde Memur, Refah-Yol hükûmetleri zamanında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nde Milletvekili Danışmanlığı, 2002 yılı itibarıyla AK Parti’nin ilk döneminde Adalet Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve Daire Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkan Müşavirliği, Başbakanlık Halkla İlişkiler Müşavirliği vazifelerinde bulundu. Ardından 2011- 2014 yılları arasında Anadolu Ajansı İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdür Vekilliği görevlerini yürüttü. 2014 - 2017 yılları arasında ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Müsteşarı olarak görev yaptı. 6112 sayılı RTÜK Kanunu’nun 35'inci maddesi uyarınca TBMM Genel Kurulu’nda 16.10.2017 tarihinde yapılan seçim sonucunda AK Parti kontenjanından Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyeliğine seçildi. Üye olarak bir süre görev yaptıktan sonra 23.01.2019 tarihinde yapılan seçimle Üst Kurul Başkanı olan Şahin, 18.10.2023 tarihinde yeniden seçilerek dördüncü dönem RTÜK Başkanlığı görevini yürüttü. Evli ve iki çocuk babası olan Ebubekir Şahin, İngilizce bilmektedir. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

HAVELSAN ve Kredi Kayıt Bürosundan Stratejik Teknoloji İşbirliği Haber

HAVELSAN ve Kredi Kayıt Bürosundan Stratejik Teknoloji İşbirliği

İşbirliği kapsamında, HAVELSAN'ın geliştirdiği MAIN Yapay Zeka Platformu başta olmak üzere çeşitli yazılım ve teknoloji çözümleri, KKB'nin yerli ve güvenli bulut altyapısı Kloudeks üzerinden kurumlara hizmet olarak sunulacak. KKB'nin TIER IV sertifikalı, yüksek güvenlikli veri merkezinde hayata geçirilen Kloudeks bulut altyapısı, HAVELSAN'ın yapay zeka, iş zekası, veri tabanı, kurumsal kaynak yönetimi, siber güvenlik ve DevOps çözümleriyle entegre şekilde çalışacak. İşbirliği protokolü, HAVELSAN Teknoloji Kampüsü'nde düzenlenen törende, HAVELSAN Genel Müdürü Mehmet Akif Nacar ve KKB Genel Müdürü Gökhan Şahin tarafından imzalandı. KKB Genel Müdürü Gökhan Şahin, "Veri güvenliği, yüksek erişilebilirlik ve en iyi uygulama prensipleriyle geliştirdiğimiz Kloudeks ile işletmelere yerli ve sürdürülebilir bir teknoloji altyapısı sunuyoruz. HAVELSAN ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliğiyle, yapay zekadan siber güvenliğe kadar geniş bir yelpazede hizmetleri uçtan uca sunacağız. Kloudeks, tüm verileri Türkiye sınırları içinde tutarken, işletmelerin dijital dönüşümünü hızlandıran bir güven platformu olacak." ifadesini kullandı. HAVELSAN Genel Müdürü Mehmet Akif Nacar da işbirliğinin finans sektöründe veri güvenliğine katkı sağlayacağını belirterek şu değerlendirmede bulundu: "Üretken yapay zeka platformumuz MAIN başta olmak üzere, verilerin güvenli şekilde üretilmesini ve yönetilmesini sağlayan sistemlerimizi Kloudeks'in güvenli bulut altyapısında finans sektörüne sunacağız. HAVELSAN'ın 43 yıllık tecrübesiyle geliştirdiği askeri güvenlik yazılımlarının finans sektöründe de önemli bir referans olacağına inanıyoruz." Nacar, işbirliğinin bankacılık ve finans sektöründe yerli teknolojilerin kullanımını artıracağını, HAVELSAN'ın ülke içi veri üretimi ve korunmasına yönelik çözüm geliştirme vizyonunun bu anlaşmayla güçlendiğini ifade etti. KBB, 1995 yılında 9 bankanın ortaklığıyla kuruldu. 30 yıllık deneyimiyle finans sektörüne güvenli veri paylaşımı, dijital dönüşüm ve AR-GE desteği sağlayan KKB, 200'ün üzerinde üyeye hizmet veriyor. Kloudeks, KKB tarafından geliştirilen yerli ve güvenli bulut hizmetleri markası olarak öne çıkıyor, özellikle bilgi sistemleri ve veri gizliliği gereksinimleri yüksek sektörler için tasarlanmış entegre çözümler sunuyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türkiye Yapay Zeka Zirvesi’ne rekor katılım Haber

Türkiye Yapay Zeka Zirvesi’ne rekor katılım

Türkiye’de yapay zeka farkındalığını artırmak ve ekosistemini geliştirmek amacıyla kurulan Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi (TRAI) tarafından sekiz yıldır kesintisiz düzenlenen Türkiye Yapay Zeka Zirvesi, bu yıl “Zekanın Ötesi” temasıyla 23 Ekim’de Wyndham Grand Levent’te gerçekleştirildi. AWS, Digitopia, Etiya, Global Bilgi, HPE/NVIDIA, KKB/Kloudeks, Meta, Rafay/Exodus, SabancıDx/Bulutistan, SmartIQ, Yandex Türkiye gibi küresel ve yerli teknoloji şirketlerinin destekleriyle gerçekleşen Zirve, Türkiye’nin en kapsamlı yapay zeka etkinliği olarak öne çıktı. Bu yıl ilk kez Vizyon, Etki ve İnovasyon olmak üzere üç sahnede düzenlenen programda; Vizyon Sahnesi küresel trendler ve stratejik öngörülere, Etki Sahnesi farklı sektörlerdeki yapay zeka uygulamalarına, İnovasyon Sahnesi ise startup’lara, yeni nesil çözümlerin tanıtımlarına ve geleceğin teknolojilerine odaklandı. Katılımcılara ilham veren konuşmalar ve etkileşimli oturumlarla dolu zirve, Türkiye’nin yapay zeka vizyonuna yön verdi. “Yapay zeka ne kadar zeki olursa olsun, onun aklını ve gücünü kullanabilmek lazım” Türkiye Yapay Zeka Zirvesi, TRAI Kurucusu Halil Aksu’nun “Zekanın Ötesi: Şimdi Harekete Geçme Zamanı” başlıklı konuşmasıyla başladı. Yapay zekanın artık daha da ötesini konuşma zamanının geldiğini belirten TRAI Kurucusu Halil Aksu sözlerine şöyle devam etti: “Yer gök yapay zeka. Trilyonlarca dolar bu teknolojiye yatırılmaktadır. Ama henüz şirketlere etkisi sınırlı. Çünkü yapay zeka ne kadar zeki olursa olsun, onun aklını ve gücünü kullanabilmek lazım, süreçlere, iş modellerine, müşteri deneyimine, operasyona yansıtabilmek lazım. Bugün, bu zirvede, slogan olarak “Zekanın Ötesi” dememizin sebebi budur. Türkiye’deki ve dünyadaki en iyi uygulamaları, yapay zekayı başarılı şekilde kullanan şirketleri ve liderleri sahnemizde ağırladık. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en kapsamlı yapay zeka araştırmasının sonuçlarını paylaştık. Daha yapılacak çok işimiz var.” Yapay zekanın geleceği, etkileri ve insanlık boyutu vizyon sahnesinde tartışıldı Üç farklı sahneden oluşan etkinlikte, Vizyon Sahnesi, yapay zekanın geleceğine yön verecek küresel trendlerin ve stratejik perspektiflerin ele alındığı oturumlara ev sahipliği yaptı. Vizyon Sahnesi’nde; Peter Sondergaard yapay zekanın ölçeklenme sürecinde organizasyonların karşılaştığı zorlukları ve gerçek potansiyelini ortaya çıkaran unsurları değerlendirdi. Ardından Rafay CEO’su Haseeb Budhani, Türkiye’de yapay zeka ekosisteminin hızla gelişmesi için gerekli altyapı yatırımlarından inovasyona uzanan bir dönüşümün yol haritasını çizdi. HPE Türkiye Genel Müdürü Güngör Kaymak ise yapay zekada sürdürülebilirlik ve egemenlik yarışına odaklandı. Yandex Türkiye CEO’su Aleksander Popovskiy, yapay zekanın internet arama deneyimini nasıl dönüştürdüğünü aktardı. Programın ikinci yarısında ise; sigorta sektörü, finansal güvenlik, üretken yapay zeka ve pazarlama alanlarında yapay zekanın iş dünyasına olan yansımaları, etik sınırları ve insanla etkileşimi derinlemesine ele alındı. Farklı sektörlerden uzmanlar, yapay zekanın gerçek hayattaki uygulamalarına dair örnekleri paylaştı. Etki ve İnovasyon sahnelerinde yapay zekanın dönüştürücü gücü ele alındı Vizyon sahnesiyle paralel devam eden Etki ve İnovasyon Sahneleri de büyük ilgi gördü. Etki Sahnesinde, yapay zekanın farklı sektörlerde yarattığı dönüşüm üzerinde duruldu. Perakende sektöründe veri odaklı dijitalleşme süreçleri, otomotiv ve mobilite alanında yapay zeka destekli verimlilik uygulamaları ile sosyal inovasyon ve teknolojinin toplumsal faydaya etkileri tartışıldı. Enerji, finans, savunma ve veri yönetimi gibi alanlarda düzenlenen panellerde de yapay zekanın katma değer üretimindeki rolü ele alındı. İnovasyon Sahnesi ise girişimcilik, sürdürülebilirlik ve üretken yapay zeka odağında dikkat çekici sunumlara sahne oldu. Avrupa’da yapay zeka yatırımlarının ölçeklenmesinde doğru zaman ve lokasyonun önemi ile yerel bulutun Türkiye’deki ekosistem ve girişimcilik üzerindeki etkileri değerlendirildi. Optimizasyon, insan–ajan iş birliği ve kurumsal dönüşüm konularında yapay zekanın iş dünyasındaki yansımaları, makine sağlığı, müşteri deneyimi ve siber güvenlik alanlarındaki yenilikleri üzerinde duruldu. İnovasyon Sahnesi programı, açık kaynak geniş dil modellerinde Türkiye’nin en kapsamlı hızlandırma programlarından biri olan BAŞLAT LLM Etki Programı Demo Day finaliyle son buldu. Finalde sahneye çıkan ve küresel pazarda rekabet gücü kazanmak isteyen Türkiye’de kurulmuş ilk üç ekibe toplam 50 bin dolar ödül dağıtıldı. Zirve, yeni iş birliklerine ve stratejik fırsatlara kapı araladı Türkiye Yapay Zeka Zirvesi, tüm bunların yanı sıra yeni iş birlikleri, stratejik ortaklıklar ve yatırım fırsatlarının doğduğu bir platform oluşturdu. Kamu, özel sektör, akademi ve girişim dünyasından temsilciler, yapay zekanın sunduğu potansiyelleri değerlendirmek üzere bir araya geldi. Katılımcılar, sektörler arası sinerjiyi artıracak görüşmeler gerçekleştirirken, Türkiye’de yapay zeka ekosisteminin büyümesi için somut adımlar atılmasına zemin hazırlandı. Zirve, hem yerli hem uluslararası düzeyde iş birliklerinin gelişmesine katkı sağlayarak Türkiye’nin yapay zeka vizyonunu güçlendiren önemli bir buluşma noktası oldu. Zirvenin ikinci günü online olarak devam ediyor 24 Ekim’de online olarak devam edecek etkinliğin ikinci gününde; sanat, savunma sanayi, eğitim gibi alanlarda yapay zekanın kullanımları tartışılacak; başta TRAI Akademi olmak üzere, pek çok teknoloji uzmanı yapay zeka eğitimi verecek. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Şenpiliç, İTÜ’de Dijital Dönüşüm Yolculuğunu Gençlerle Paylaştı Haber

Şenpiliç, İTÜ’de Dijital Dönüşüm Yolculuğunu Gençlerle Paylaştı

Akademi ve özel sektörün bir araya geldiği organizasyonda Şenpiliç, öğrencilerle bir araya gelerek şirketin dijital dönüşüm süreci, bilgi sistemleri altyapısı ve kariyer olanakları hakkında bilgi verdi. Etkinlik kapsamında Şenpiliç’i temsilen Bilgi Sistemleri Direktörü Özgür Tunç konuşmacı olarak yer aldı. Tunç, oturumda Şenpiliç’in yenilikçi teknolojilerle desteklenen üretim yapısını ve dijitalleşme vizyonunu anlattı. ‘Teknolojiyle büyüyen bir üretim anlayışı’ Bilgi Sistemleri Direktörü Özgür Tunç konuşmasında, bilgi sistemleri altyapısından siber güvenlik uygulamalarına, veri analitiğinden üretim yönetimi yazılımlarına kadar geniş bir yelpazede yürütülen çalışmalara değinen Tunç, dijitalleşmenin Şenpiliç için yalnızca bir araç değil, aynı zamanda sürdürülebilir büyümenin temel unsuru olduğunu vurguladı. Etkinlikte ayrıca, şirketi anlatan kısa bir tanıtım videosu izletilerek, bilişim sistemlerinin entegre üretimdeki rolü hakkında örnekler paylaşıldı. Genç yeteneklerle buluşma noktası Etkinlik kapsamında kurulan Şenpiliç standında, öğrencilerle birebir iletişim kurularak iş ve staj fırsatları hakkında bilgi paylaşıldı. Şirket temsilcileri, katılımcılara Şenpiliç’in çalışma kültürü ve kariyer olanakları hakkında bilgi verirken, etkinlik sektördeki profesyonellerle genç yetenekler arasında bir köprü oluşturdu. Organizasyon, geleceğin profesyonellerine ilham vermek ve öğrencilerin sektöre dair farkındalığını artırmak açısından önemli bir platform sundu. Dijitalleşme, sürdürülebilir büyümenin anahtarı Şenpiliç, bilgi teknolojileri ve dijital dönüşüm alanındaki yatırımlarıyla sektöründe fark yaratmaya devam ediyor. Şirket, teknolojiyi üretimin her aşamasına entegre ederek gıda güvenliği, izlenebilirlik ve verimlilik standartlarını sürekli geliştiriyor. İTÜ’de gerçekleştirilen bu buluşma, Şenpiliç’in teknoloji odaklı vizyonunu genç kuşaklarla paylaşması açısından önemli bir platform oluşturdu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Siber Güvenlikte Yeni Odak Noktası:   Baskı Altyapılarının Güçlenmesi Haber

Siber Güvenlikte Yeni Odak Noktası:  Baskı Altyapılarının Güçlenmesi

İşletmelerin dijital çevresi, çalışma biçimleri ve davranışlarıyla uyum içinde genişlemeye ve sürekli gelişmeye devam ediyor. Çalışanlar artık iş sistemlerine her zamankinden daha esnek biçimlerde erişiyor; bu da verilerin geleneksel güvenlik sınırlarının ötesine geçip farklı kişisel cihazlara yayıldıkça görünürlüğünü kritik bir konu hâline getiriyor. Sonuç olarak, veriler artık her zamankinden daha fazla risk altında bulunuyor. Bu dinamik ortam, bir işletmenin altyapısındaki her noktada güvenliğin güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bir tehdit gibi görünmeyen baskı altyapısı ise, bu resimde çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa geçtiğimiz yıl işletmelerin yüzde 56’sı, yazıcılar üzerinden en az bir veri kaybı yaşadığını bildirdi. Siber güvenlik her geçen gün daha sofistike hâle gelirken, saldırganların tüm sisteme erişmesi için hâlâ tek bir zayıf halka yeterli oluyor. İşte bu nedenle, baskının bu zincirde zayıf halka olmamasını sağlamak için işletmelerin donanım ve yazılımı sezgisel biçimde bir arada çalıştıran çözümlere öncelik vermesi gerekiyor. Ancak bu sayede kuruluşlar, BT güvenlik ekiplerine ihtiyaç duydukları anda gelişmiş görünürlük, kontrol ve en önemlisi iç huzuru sağlayabiliyor. Saldırganlara açık bir kapı Yazıcılar, bir işletmedeki bilgi akışının merkezinde yer alıyor ve bu konumlarıyla kötü niyetli kişiler için potansiyel giriş noktaları oluşturuyor. Baskı altyapısını güvence altına almamak, işletmenin arka kapısını açık bırakmakla eşdeğer bir güvenlik zafiyeti yaratıyor. Üstelik günümüzde giderek daha fazla sayıda yazıcı internete bağlanabiliyor. Buna rağmen araştırmalar, işletmelerin yüzde 28’inin uzaktan baskı ortamını güvence altına almayı hâlâ en büyük güvenlik zorluğu olarak gördüğünü ortaya koyuyor. BT karar vericilerinin yalnızca yüzde 37’si sıfır güven mimarisini uyguladığını bildiriyor. Bu da baskı altyapısının güvenliği konusunda yapılması gereken çok şey olduğunu gösteriyor. Yazıcılar, aynı zamanda fiziksel ve dijital dünyanın tam ortasında yer almasıyla da benzersiz bir konuma sahip. Bilgiler bir ortamdan diğerine geçtiğinde olası müdahale noktaları artıyor; dolayısıyla güvenlik riskleri de büyüyor. Bu nedenle yazıcıların, sistem erişimini koruyan ve bütünsel bilgi güvenliğini sağlayan güçlü bir savunma hattı gibi davranarak veriler için bir kale işlevi görmesi gerekiyor. Çevreyi gözlem altında tutma Çevre güvenliği ise kuruluşların karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Verilerin sistemler arasında nasıl hareket ettiğini etkili biçimde izleyemeyen işletmeler, doğru güvenlik önlemlerini uygulamakta ve kaynak kullanımını optimize etmekte zorlanıyor. Görünürlük sağlanmadığı sürece güvenlik stratejileri eksik kalıyor. İzlenmesi gereken uç noktaların artması ve verilerin ağlar ile cihazlar arasında daha kolay hareket etmesi, güvenlik görünürlüğünü azaltıyor ve daha proaktif önlemler gerektiriyor. AB’nin Siber Dayanıklılık Yasası (Cyber Resilience Act) gibi yeni düzenlemeler, işletmelerin raporlama yükümlülüklerini artırdıkça güvenlik ekiplerinin hedeflerini de sürekli değiştiriyor. Sonuç olarak, kurumlar giderek daha fazla zamanı görünürlük sorunlarını çözmeye ayırıyor. Bu noktada yapay zekâ, güvenlik yönetiminde yeni bir dönemi başlatıyor. BT ekiplerinin her noktayı manuel olarak izlemesi yerine yapay zekâ ve makine öğrenimi, yazıcının bağlı olduğu ağı sürekli değerlendiriyor ve baskı altyapısı genelinde en uygun ayarları yapılandırıyor. Bu yaklaşım, sistem izlemeyi sadeleştiriyor; güvenlik zafiyetlerinin hızla tespit edilmesini ve giderilmesini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistemlerin geleceğe uyumlu ve genişlemeye hazır kalmasını güvence altına alıyor. Yeni ve gelişen tehditlerin arttığı bu ortamda güvenlik ekipleri, baskı altyapısının engel değil destek unsuru hâline gelmesini istiyor. Yapay zekâ, proaktif ve güçlü bir çevre güvenliği sağlayarak bu süreci kolaylaştırıyor; ekiplerin odağını tehditleri öngörmeye ve riskleri önlemeye yönlendiriyor. Katmanlı bir savunma benimseme Dayanıklı bir güvenlik stratejisi, katmanlı bir yapıyı gerektiriyor. Sistemi bir bütün olarak ele alıp donanım ve yazılımın işletme genelinde nasıl uyumla çalıştığı değerlendirildiğinde çok katmanlı bir savunma mekanizması kurulabiliyor. Örneğin baskı ortamında kartlı erişim doğrulaması, verilerin yalnızca doğru kişiler tarafından görülmesini sağlamada temel bir unsur olarak öne çıkıyor. Ancak bu tek başına yeterli olmuyor. Potansiyel riskleri başarıyla tanımlamak için sistem oturum açma etkinlikleriyle verilerin çapraz kontrol edilmesi gerekiyor. Bu sayede çalışanın belirtilen zamanda gerçekten o konumdaki yazıcıyı kullandığı teyit ediliyor. Konum verilerinin bu doğrulamada kullanılması, çok faktörlü kimlik doğrulamasını (MFA) daha akıllı hâle getiriyor ve ele geçirilmiş kimlik bilgilerine karşı ek bir koruma katmanı oluşturuyor. Böylece kullanıcılar için kolaylık sağlayan yazıcı kimlik doğrulama araçları, işletmenin genel çevre güvenliğini güçlendiren daha geniş bir güvenlik önlemine dönüşüyor. Akıllı biçimde daha geniş işletme verilerini kullanan entegre bir baskı güvenliği yapısı, yalnızca yetkili kişilerin hassas bilgilere erişmesini sağlayarak kurumun genel güvenliğini daha da güçlendiriyor. Güvenliğini baskıyla güçlendirme Sonuç olarak baskı, siber güvenlik zincirinin kritik bir halkasını oluşturuyor; dijital ve fiziksel dünyanın tam kesişim noktasında yer alıyor. Uç noktaların çoğaldığı ve tehditlerin sürekli evrildiği günümüzde işletmeler, kör noktalara yer bırakmıyor. Baskı güvenliğini göz ardı etmek, siber suçlulara sistemdeki en zayıf halkayı sunmak anlamına geliyor. Bu nedenle işletmeler, baskıyı çevre stratejilerinin temel bir unsuru haline getirerek saldırganların uzun süredir kullandığı bu açık kapıyı kapatıyor. Çünkü baskı güvenliğini güçlendirmek, aslında işletme güvenliğini güçlendiriyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.