Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sosyal Destek

Kapsül Haber Ajansı - Sosyal Destek haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sosyal Destek haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

NADMEX 2025 Kapılarını Açtı Haber

NADMEX 2025 Kapılarını Açtı

Açılış töreni, İstanbul Vali Yardımcısı Okan Leblebicier, Türk Kızılay Afet Yönetimi ve İklim Değişikliği Genel Müdürü Doç. Dr. Kurtuluş Açıksarı, AFAD Afet Risklerini Azaltma ve Önlem Dairesi Başkanı Abdulkadir Tezcan, TAM Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu, ARÜSDER Başkanı Musa Ertunç, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler ve Afet Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy ve TG Expo Uluslararası Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü H. Cem Şenel’in katılımıyla gerçekleştirildi. Bu güçlü protokol yapısı, afet yönetimi konusunda koordinasyonun, kurumlar arası iş birliğinin ve bilimsel yaklaşımın önemini bir kez daha gözler önüne serdi. AFET YÖNETİMİNİN TÜM PAYDAŞLARINI BİR ARAYA GETİREN ETKİNLİK Bir TG Expo grup şirketi olan Sektörel Fuarcılık tarafından Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen NADMEX; AFAD, Türk Kızılay, UMKE, İstanbul Valiliği, İPKB, TBB, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul İtfaiyesi, AKOM, AFETTEK, AKÜDER, ANDA, DEGÜDER, DİD, IADM, KRYD, TAM Vakfı, TİGİAD, TUYAD, Türkiye İMSAD ve YDDMD gibi çok sayıda kurumun desteğiyle yürütülüyor. NADMEX 2025’in üç gün sürecek zirve programı, deprem, sel, taşkınlar, iklim değişikliği, orman yangınları, risk azaltma, afet finansmanı, yapay zekâ uygulamaları, dijitalleşme, kentsel dönüşüm ve afet sonrası iyileştirme gibi kritik başlıkları kapsıyor. “AFETLERE HAZIRLIK BİR ZORUNLULUK VE ORTAK SORUMLULUKTUR” Bu zirvenin, afet konusunun kamuoyunda güncel tutulmasına ve farkındalığın artırılmasına önemli katkı sağlayacağına inandığını belirten İstanbul Vali Yardımcısı Okan Leblebicier, açılış konuşmasında; “Türkiye’de afet riski taşımayan bir bölgemiz neredeyse yok. Dolayısıyla afetlere hazırlıklı olmak bizim için bir tercih değil, zorunluluktur. Bu nedenle afet yönetiminin kimlerle yürütüleceği kritik önem taşıyor. Kamu sektörü, özel sektör ve vatandaşlarımız, özellikle de gönüllülerimiz bu sürecin ayrılmaz birer parçasıdır. Devletimiz, afet yönetiminde kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi ve yasal altyapının güncellenmesi konusunda son yıllarda önemli adımlar attı. illerimizde valiliklere bağlı İl AFAD Müdürlükleri kuruldu ve teşkilatları tamamlandı. Yasal düzenlemeler güncellendi, İl Afet Risk Azaltma Planları hazırlandı ve bu planların uygulanması valiliklerimizce düzenli olarak takip ediliyor. Tatbikatlarla personelin hazırlığı sürekli canlı tutuluyor. Ancak tüm bunlar tek başına yeterli değildir. Az önce belirttiğim gibi iki önemli aktör daha var: Özel sektör ve vatandaşlar. Bugün özel sektörün burada güçlü şekilde yer aldığını görmek memnuniyet verici; sayıların daha da artmasını diliyoruz. Vatandaşlarımızın, özellikle gönüllülerimizin ve sivil toplum örgütlerimizin bu konuya artan ilgisi bizleri umutlandırıyor. Arama-kurtarma derneklerimizin ve gönüllü sayımızın çoğalması, büyük afetlerde hem kamu kurumlarına hem de özel sektörün kapasitesine önemli destek sağlamaktadır.” dedi. YARALARI EN HIZLI SARAN MİLLETİZ AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ) Afet Risklerini Azaltma ve Önlem Dairesi Başkanı Abdulkadir Tezcan gerçekleştirdiği açılış konuşmasında; “AFAD olarak afetin öncesi, anı ve sonrasını kapsayan bütünleşik bir yönetim sistemi yürütüyoruz. Bizim için en kritik unsur, tüm kurum ve paydaşlarla aynı hedefe odaklanan güçlü bir iş birliği kültürüdür. Bu kültürün bir parçası olan her çalışma bizim için son derece kıymetli. Çünkü afet dediğimiz şey; toplumların baş etmekte zorlandığı, can ve mal kayıplarına yol açan olaylardır. Biz afetlere müdahale ederken toplumun tüm kesimlerinin sahip olduğu organizasyon kabiliyetine ve eksikleri kapatma gücüne inanıyoruz. Bu, bizim karakterimizde ve kimliğimizde var. Biz millet olarak o yaraları sarma konusunda hızlı ve aktif hareket edebilen bir yapıya sahibiz. Bugün katılımcı profiline baktığımda da bunu çok net görüyorum. Zaten sahada birlikte çalıştığımız pek çok kamu kurumu, sivil toplum kuruluşu, belediye ve paydaş burada. Bu birliktelik, müdahale alanındaki başarımızı risk azaltma alanına taşımamız açısından çok değerli. Bizler, 81 ilde risk azaltma planlarımızı tamamladık, Türkiye Afet Risk Azaltma Planı’nı uygulamaya aldık ve her bir adımı sahada takip ediyoruz. Amacımız afet olmadan önce riski azaltmak, can ve mal kayıplarını en aza indirmek. Yerli üretimi destekleyen, teknolojiyle güçlenen bir afet yönetimi anlayışıyla Türkiye’nin afetlere karşı direncini artırmak için çalışıyoruz.” dedi. “AFETLERDE MÜDAHALE KADAR RİSK AZALTMA DA HAYATİ ÖNEME SAHİP” Açılış konuşmasında Türk Kızılay olarak afetin ilk anından, iyileşme sürecine kadar milletimizin yanında olduklarının altını çizen Türk Kızılay Afet Yönetimi ve İklim Değişikliği Genel Müdürü Doç. Dr. Kurtuluş Açıksarı; “Bugün NADMEX Afet Yönetimi Fuarı ve Zirvesi’nde insan hayatını merkeze alan çok güçlü bir temayla bir aradayız: ‘Hayat Değerlidir’, bu ifade bizim için bir slogan değil, 157 yıllık Kızılay mirasında afet sahasında defalarca sınanmış insanlık ilkesinin bir karşılığıdır. Deprem, sel ve yangın gibi afetlerden sonra yeniden ayağa kalkmayı başaran büyük bir milletiz. 6 Şubat depremlerinden sonra da aynı dayanışma ruhumuzla, merhametimizle ve birlikte iyileşme gücümüzle bunu yeniden gösterdik. Türk Kızılay olarak 6 Şubat depremlerinin ilk saatlerinden itibaren binlerce personel ve gönüllümüzle sahadaydık; milyonlarca sıcak yemek ulaştırdık. 66.000’den fazla haneyi ziyaret ettik, 206.000 kişiye sosyal destek sunduk, 552.000 haneye toplam 3,4 milyar TL nakit yardım sağladık. 13 kütüphanemizden 91.000 kişi yararlandı, 494 milyon TL’nin üzerinde ekonomik destekle üretici ve esnafın toparlanmasına katkı verdik. Tüm bu deneyim bize şunu gösteriyor: Müdahale kadar afet öncesi risk azaltmak da hayati önem taşıyor. Teknoloji, iş birliği ve yerel kapasiteyi güçlendirerek Türkiye’nin afetlere karşı dayanıklılığını artırmaya devam edeceğiz. Çünkü hayat değerlidir.” açıklamalarında bulundu. “TÜRKİYE’Yİ AFET TEKNOLOJİLERİNDE BÖLGESEL MERKEZ HALİNE GETİRMEYİ HEDEFLİYORUZ” Açılış konuşmasında 6 Şubat depremi sonrası kamu kurumlarımız, üniversiteler, özel sektör ve sivil toplum bir araya gelerek kurduğu AFETTEK’in önemine dikkat çeken TAM Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu, “Ulusal bir afet teknolojileri ekosistemi kurmak amacıyla kurduğumuz AFETTEK, bugün 166 üyesiyle geniş ve güçlü bir yapı haline geldi. Bu fuarın da bu ekosistemi büyüten çok değerli bir platform olduğuna inanıyoruz. NADMEX yalnızca bir sergi alanı değil; geleceğin afet politikalarının konuşulduğu, üniversite-sanayi-kamu iş birliklerinin güçlendiği stratejik bir buluşma noktasıdır. Bu katkıyla birlikte AFETTEK olarak kısa vadede, afet teknolojileri kümesini oluşturmak, AR-GE programlarını başlatmak ve afet eğitimlerini yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Uzun vadede ise Türkiye’yi afet teknolojilerinde bölgesel bir merkez haline getirmek ve ulusal politikalara bilimsel rehberlik sağlayan kalıcı bir yapı oluşturmaktır.” açıklamalarında bulundu. TÜRK ARAÇ ÜSTÜ EKİPMAN SEKTÖRÜ BÖLGENİN YENİ ÇEKİM MERKEZİ OLUYOR Araç ve Araç Üstü Ekipman İş Makinaları Üreticileri Derneği (ARÜSDER) Başkanı Musa Ertunç: “Büyük afetlerde araçlarımızın arama–kurtarma çalışmalarındaki kritik rolü, sektörümüzü daha dayanıklı, daha güçlü ve daha akıllı çözümler geliştirmeye zorunlu kılıyor. Bugün NADMEX ile birlikte sektörümüz için yeni bir dönemin kapısını aralayarak VEMEX Fuarı’nın doğuşuna tanıklık ediyoruz. Bu fuarın Türkiye’yi araç üstü ekipman ve iş makineleri alanında bölgenin en önemli çekim merkezi haline getireceğine inanıyoruz.” dedi. “GELECEĞİ GEÇMİŞTEN DAHA İYİ İNŞA EDEBİLİRİZ” NADMEX 2025’in bu yılki akademik danışmanı olan ve açılış konuşmasında afetlerin Türkiye ve dünya için oluşturduğu çok yönlü risklerden, ekonomik kayıpların büyüklüğünden ve afetlere hazırlığın artık “insani bir zorunluluk” haline geldiğinin altını çizen Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler ve Afet Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy; “Afetler yalnızca günlük yaşamı kesintiye uğratan olağanüstü durumlar değildir; ülkelerin ekonomik yapısını, toplumsal düzenini ve gelecek vizyonunu etkileyen derin krizlerdir. Son 55 yılda deprem gibi afetlerin dünya ekonomisine maliyeti 2 trilyon dolara yaklaşırken, sel, fırtına, kuraklık ve aşırı hava olaylarının oluşturduğu doğrudan etkiler 5 trilyon doları aşmıştır. Ülkemizde 6 Şubat 2023 depremlerinin yarattığı 53 binden fazla can kaybı ve 104 milyar dolarlık ekonomik yıkım, risklerin ne kadar ağır olduğunu acı bir şekilde hatırlatmaktadır. Bugün dünya nüfusunun yüzde 60’ı, Türkiye nüfusunun büyük bölümü ise yoğun kent merkezlerinde yaşıyor. Nüfusun ve yapı stokunun bu kadar yoğun olduğu alanlarda afetlere karşı dayanıklılığı artırmak, teknik olduğu kadar insani bir sorumluluktur. Afetleri yönetmek, afet tarafından yönetilmekten çok daha maliyetli ve çok daha acı verici sonuçlar doğurur. Bu nedenle doğru bir afet risk yönetimi ile geleceği geçmişten daha iyi inşa edebiliriz. Afetleri uzaktan izlemek ve hiçbir şey yapmamak, insanlık için her zaman kaybedilecek bir kumardır. Toplumsal dayanıklılığımızı bilimle, teknolojiyle, doğru planlamayla ve iş birliğiyle artırdığımız sürece daha güvenli bir geleceğe adım atabiliriz.” dedi. “NADMEX VE VEMEX, TÜRKİYE’NİN AFET VE EKİPMAN SEKTÖRÜNDE YENİ STRATEJİK BULUŞMA NOKTASI OLUYOR” TG Expo olarak, Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliği ve AFAD’ın desteğiyle düzenlenen NADMEX Afet Yönetimi Fuarı ve Zirvesi ile ARÜSDER’in katkılarıyla hayata geçirilen VEMEX Araç ve Araç Üstü Ekipman Fuarı’nı ikinci kez gerçekleştirdiklerini vurgulayan TG Expo Uluslararası Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü H. Cem Şenel; “Afetler yalnızca kriz anı değil; şehirleşmeden ekonomiye kadar hayatın her alanını etkileyen çok boyutlu bir gerçek. Bu nedenle NADMEX’i; afet risklerinin azaltılması, hazırlık kapasitesinin güçlendirilmesi, teknoloji ve bilim temelli çözümlerin yaygınlaştırılması için ülkemizin kritik bir buluşma noktası olarak görüyoruz. Bu yıl 17 oturumda 45 uzmanı ağırlayan zirve, 20 oturum ve 50 konuşmacıyla özel sektörün yenilikçi çözümlerini sunan Expert Talks programı ve 5 tatbikat ile 11 uygulamalı eğitimin yer aldığı tatbikat alanıyla kapsamını genişletti. Araç üstü ekipman sektöründe artan ilgi doğrultusunda ise VEMEX’i bağımsız bir fuar olarak konumlandırdık. VEMEX 2025, belediye hizmet araçlarından özel amaçlı araçlara, hidrolik sistemlerden endüstriyel çözümlere kadar geniş bir ürün yelpazesini bir araya getirerek sektör için yeni bir bölgesel çekim merkezi olma hedefiyle yola çıktı. Her iki organizasyonun da ülkemizin afet bilincini güçlendireceğine ve ihracat potansiyelini artıracağına inanıyoruz.” dedi. “ÖĞREN, UYGULA, KURTAR” TATBİKAT ALANLARI Fuar alanında oluşturulan Tatbikat Alanı, “Öğren, Uygula, Kurtar” yaklaşımıyla, yangınlara müdahaleden göçük altında arama yöntemlerine, acil durum prosedürlerinden profesyonel ekipman kullanımına kadar pek çok uygulamanın gerçek senaryolara en yakın şekilde deneyimlendiği güçlü bir eğitim atmosferi sunuyor. Bu alan, afet anında doğru davranışın önemini göstermekle kalmayıp, ziyaretçilerin kriz anlarını yakından hissetmelerine de olanak tanıyor. NADMEX boyunca devam eden Expert Talks oturumlarında özel sektör temsilcileri, teknoloji üreticileri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları geliştirdikleri yenilikçi ürünleri, dijital çözümleri, haberleşme sistemlerini, yapay zekâ tabanlı uygulamaları ve afet yönetimine ilişkin ileri teknoloji projelerini ziyaretçilerle paylaşıyor. Bu oturumlar, afet yönetiminin geleceğine yön veren fikirlerin ve teknolojilerin tartışıldığı önemli bir platform niteliği taşıyor. NADMEX 2025, afet yönetiminin bütün bileşenlerini bir araya getiren geniş kapsamlı yapısıyla hem Türkiye’nin afetlere hazırlık vizyonuna hem de sektörün gelişimine değer katmayı amaçlıyor. Fuara ilişkin ücretsiz online bilet ve etkinlik programına nadmex.com adresi üzerinden ulaşılabiliyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Psikolojik Dayanıklılık Engelleri Aşmayı Kolaylaştırıyor! Haber

Psikolojik Dayanıklılık Engelleri Aşmayı Kolaylaştırıyor!

Engellilik bireyin mizacına göre olumlu veya olumsuz etkiler gösterebiliyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, engelliliğin doğuştan, kaza sonucu veya uzun süren bir hastalığa bağlı olarak organ bozukluğu ya da yokluğu nedeniyle bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerde çeşitli derecelerde kayıp olarak tanımlandığını ifade ederek, “Bazı bireyler engelli olarak doğarken, bazıları için engellilik yaşamın herhangi bir döneminde aniden ortaya çıkabilir veya zaman içinde yavaş yavaş gelişebilir. Bu iki durumun psikolojik etkileri farklılık gösterebilir. Bireyin mizacı, kişilik özellikleri ve sahip olduğu psikolojik, sosyal, çevresel ve finansal kaynaklar, özellikli bireylerin iyi oluşu üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler gösterebilir.” dedi. Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığı şartlara da bağlı Psikolojik dayanıklılık, bireyin stresli ve zorlayıcı yaşam deneyimleri karşısında uyum sağlayabilme, esneklik gösterebilme ve güçlenerek ilerleyebilme yeteneği olduğuna dikkat çeken Aytop, “Engellilik deneyimi psikolojik dayanıklılığı hem olumlu hem olumsuz yönde etkileyebilir. Engellilik deneyimi, bireyleri yaşamın zorluklarına karşı daha sabırlı, esnek, uyumlu ve anlayışlı olmaya teşvik edebilir. Bu süreç, problem çözme becerilerini geliştirmelerine ve mevcut şartları daha yaratıcı ve işlevsel kullanmayı öğrenmelerine katkı sağlayabilir. Öte yandan, eşlik eden ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklar, engele bağlı gelişen fiziksel sınırlılıklar, toplumsal önyargılara ve etiketlemelere maruz kalmak, dışlanmak, sosyal izolasyon, çeşitli imkanlara erişilebilirlik sorunları (eğitim, sağlık, istihdam gibi), ekonomik zorluklar bireyin öz-şefkatini, öz-saygısını, öz-değerini, öz yeterliğini, öz- farkındalığını, kendisi ve çevresi üzerindeki kontrol hissini, umudunu, yaşam doyumunu, motivasyonunu, kişiler arası ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını zedeleyebilir.” diye konuştu. Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını artıran faktörler neler? Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını artıran faktörlere işaret ederek, “Bireyin öz-şefkati, öz-saygısı, öz-değeri, öz-yeterliği, öz-farkındalığı, kendini kabulü, anlam ve amaç arayışı, erdemleri ve karakter güçleri ile etkili iletişim ve empati becerileri, dayanıklılığı güçlendiren önemli psikolojik kaynaklar arasında yer alıyor. Ayrıca aile içi sağlıklı iletişim, karşılıklı anlayış, adil görev dağılımı ve değişen koşullara uyum, bireyin kendini değerli hissetmesini ve zorluklarla başa çıkmasını destekliyor.” ifadesinde bulundu. Sosyal ve toplumsal desteklerin de kritik olduğunu belirten Aytop, “Sosyal çevreden algılanan destek, yalnızlık ve izolasyon hissini azaltarak kaygı ve depresyona karşı koruyucu rol oynuyor. Yapılandırılmış psikoterapi, bireylerin esneklik, farkındalık ve problem çözme becerilerini artırırken, erişilebilir fiziksel ortam, eğitim ve istihdam olanakları, zorbalık ve ayrımcılığın azaltılması; özellikli bireylerin hem günlük yaşamda hem de psikolojik olarak daha dayanıklı olmalarını sağlıyor.” şeklinde konuştu. Toplumdaki önyargılar özellikli bireyin kendini değerli hissetmesini zorlaştırıyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığını zayıflatan risklere de dikkat çekerek, “Engelin getirdiği zorunlu sınırlamalara ek olarak, toplumdaki önyargılar, etiketleyici tutumlar ve ayrımcılık bireyin kendini değerli hissetmesini zorlaştırıyor; eğitim, istihdam ve sosyal yaşamda yaşanan eşitsizlikler aidiyet duygusunu azaltıyor. Sürekli mücadele gerektiren mimari ve sistemsel engeller, kronik stres, tükenmişlik ve yorgunluğa yol açarken, aşırı korumacı veya baskıcı aile ve çevre tutumları bireyin bağımsızlık, özgüven ve kendini gerçekleştirme çabalarını engelleyebiliyor. Özellikle sonradan özellikli olan bireyler kayıp ve yas süreciyle karşı karşıya kalıyor, umutsuzluk ve belirsizlik düşünceleri psikolojik dayanıklılığı zayıflatıyor; tüm bunlar depresyon ve kaygı bozuklukları gibi ruhsal sorunların ortaya çıkmasını kolaylaştırabiliyor.” dedi. Hobilerle ilgilenmek ruhsal dengeyi ve içsel güveni artırıyor Özellikli bireylerin günlük yaşamda psikolojik dayanıklılıklarını artırmak için duygusal farkındalık geliştirmelerinin, zor duyguları tanıyıp kabul etmelerinin ve bunları yargısızca deneyimlemelerinin önemli olduğunu vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, “Bireylerin güçlü yönlerine odaklanması, sanatsal ve sportif faaliyetler, problem çözme, teknoloji kullanımı gibi alanlarda kendini ifade etmesi özsaygı, öz-yeterlik ve motivasyonu artırıyor. Düzenli uyku, dengeli beslenme, fiziksel hareket ve planlı bir gün gibi günlük rutinler ile sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi dayanıklılığı besliyor. Kendine zaman ayırmak, hobilerle ilgilenmek, öz-şefkat göstermek ve küçük, gerçekçi hedefler belirlemek ruhsal dengeyi ve içsel güveni artırıyor. Ayrıca rehabilitasyon programları, destek grupları ve gerektiğinde profesyonel psikolojik destek, bireyin kaynaklarını etkin şekilde kullanmasını, zorluklarla başa çıkmasını ve anlamlı, amaçlı bir yaşam sürmesini sağlıyor.” diye konuştu. Engellilere destekte toplumun rolü de büyük Özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığının yalnızca bireysel çabalarla sınırlı olmadığını, toplumun tutum, norm, değer ve fiziki yapılarıyla doğrudan ilişkili olduğunu ifade eden Aytop, “Toplumun özellikli bireyleri kabul eden, kapsayıcı ve çeşitliliği değerli gören bir atmosfer oluşturması, bireyin kendisini ait ve değerli hissetmesini sağlar. Fiziksel çevrede erişilebilirlik düzenlemeleri, eğitimde fırsat eşitliği ve kapsayıcı politikalar; bireyin bağımsızlık, özgüven ve sosyal aidiyet duygusunu güçlendirerek psikolojik dayanıklılığa katkı sunar. Ayrıca toplumun özellikli bireylere yönelik bilinçlenmesi ve farkındalık çalışmaları, yanlış inanç ve önyargıları azaltarak sosyal izolasyon ve psikolojik sıkıntı riskini düşürür.” şeklinde konuştu. Toplumun rolünün yalnızca farkındalıkla sınırlı kalmadığını; istihdam politikaları, sosyal destek sistemleri, gönüllü çalışmalar ve sosyal hizmet mekanizmaları da bireyin dayanıklılığını güçlendirdiğini ifade eden Aytop, “Özellikli bireylerin kamusal alanda görünür olması, karar alma süreçlerine dahil edilmesi ve haklarının uygulanabilir olması, kendilerini değerli ve güvende hissetmelerini sağlıyor. Sağlık hizmetlerine, rehabilitasyon ve psikolojik desteğe erişim imkânları ile sosyal güvenlik mekanizmaları; yaşam kalitesini artırarak, özellikli bireylerin hem zorluklarla başa çıkma kapasitesini hem de içsel güçlerini destekliyor.” ifadesinde bulundu. Yüksek psikolojik dayanıklılık sağlığı olumlu etkiliyor Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, yüksek psikolojik dayanıklılığın özellikli bireylerin hem fiziksel hem de sosyal sağlığını olumlu etkidiğini belirterek, şöyle devam etti: “Dayanıklı bireyler stresle daha sağlıklı başa çıkar, duygularını düzenler, sorunlarla etkili şekilde yüzleşir ve gerektiğinde sosyal veya profesyonel destek alarak ruhsal yüklerini hafifletir; bu durum bağışıklık sistemi ve iyileşme süreçleri üzerinde koruyucu etki sağlar. Aynı zamanda dayanıklılık, bireyin kendi sağlığına yönelik sorumluluklarını yerine getirmesini kolaylaştırır; düzenli kontroller, tedaviye uyum, ilaç kullanımı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları daha kolay benimsenir. Sosyal yaşamda da dayanıklılık, güvenli ilişkiler kurma, iletişimde rahatlık ve sosyal etkinliklere katılımı artırır; yalnızlık ve izolasyonu azaltarak yaşam doyumunu yükseltir. Dayanıklı bireyler zorluklarla karşılaştığında pes etmek yerine çözüm yolları üretir, eğitim, iş ve topluluk faaliyetlerinde aktif rol alır, özgüven ve öz-yeterlik duyguları sayesinde toplumsal rollere daha cesurca katılır. Bu tutum, hem sosyal başarıyı hem de yaşamdan keyif alma ve üretken olma kapasitesini artırarak özellikli bireylerin genel yaşam kalitesini güçlendirir.” Aileler aşırı koruyucu olmaktan kaçınmalı Uzman Klinik Psikolog Emine Akın Aytop, özellikli bireylerin psikolojik dayanıklılığında ailelerin ve bakıcıların rolünün belirleyici olduğuna vurgu yaparak, “Bireyin engelliliğini kabul etmek, eleştirel değil destekleyici bir tutum sergilemek ve güçlü yönlerine odaklanmak, özsaygı, yeterlilik inancı ve kendine güveni artırıyor. Aşırı koruyucu tutumlardan kaçınmak, bireyin bağımsızlık kazanmasını ve problem çözme becerilerini geliştirmesini sağlarken, etkili iletişim de duyguların ifade edilmesini kolaylaştırıyor. Bireyin günlük yaşamda sorumluluk almasına izin vermek, kişisel bakım, ev işleri veya sosyal aktivitelerde katkıda bulunmasını desteklemek; kontrol duygusunu ve dayanıklılığı güçlendiriyor.” dedi. Ailelerin duygusal destek sağlamasının, empati kurmasının ve bireyin duygularını geçerli bulmasının psikolojik sağlamlık için kritik olduğunu belirten Aytop, “Özellikli bireylerin toplumsal hayata katılımını teşvik etmek, eğitim ve sağlık süreçlerine aktif katılımını desteklemek, başarılarını fark edip takdir etmek dayanıklılığı artırıyor. Ayrıca ailelerin ve bakım verenlerin kendi fiziksel ve ruhsal sağlıklarına özen göstermesi, sosyal ve profesyonel desteklerden faydalanmaları; özellikli bireye sağlıklı ve sürdürülebilir bir destek sunabilmelerini sağlıyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Engelli Sorunları ve Talepleri İzmir’de Masaya Yatırıldı Haber

Engelli Sorunları ve Talepleri İzmir’de Masaya Yatırıldı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir’in engellilik alanındaki çalışmalarıyla Türkiye’ye örnek olduğunu belirterek “Bugün de yapacağımız çalışmalarla geldiğimiz noktayı çok daha iyi bir seviyeye götürmeliyiz. İçinde bulunduğumuz çağı da düşünerek, teknolojiyi olabildiğince engellilerin yaşamını kolaylaştıracak şekilde kullanarak, çok başarılı işler yapabileceğimizi biliyoruz” dedi. Engelli bireylerin toplumsal hayata katılımlarının güçlendirilmesi, karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve bu sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi amacıyla kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı (TBMM) Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’nun İzmir İktisat Kongresi Binası’nda düzenlenen Ege Bölgesi İstişare Toplantısı, komisyon başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, komisyon üyeleri, İzmir, Afyonkarahisar, Aydın, Denizli, Kütahya, Manisa, Muğla ve Uşak illerinden yetkililer, engellilik alanında çalışan sivil toplum kuruluşu temsilcileri, engelliler ve aileleri katıldı. Toplantı öncesinde İzmir Otizm Orkestrası (İZOT) ve İzmir Demokrasi Üniversitesi Otizm Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin konseri gerçekleştirildi. Başkan Tugay, görünmeyen engelliliğe dikkat çekti Toplantının açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “Bu buluşma fırsatını bize verdikleri için çok değerli komisyonumuza ve komisyon üyelerimize teşekkür ediyoruz. Bugün sizlerden gelecek öneri, talep ve değerlendirmeleri dinlemek bu toplantının en değerli kısmı ama kısaca İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak engellilik konusuna nasıl baktığımızı ifade etmek isterim. Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı altında Engelli Çalışmaları Şube Müdürlüğümüz var. Burada hak temelli, bütüncül ve kapsayıcı bir modelle engelli yurttaşlarımıza hizmet vermeye çalışıyoruz. Engellilik konusunun, görünür engelliliğin ötesinde görünmeyen engelliliği de kapsaması gerekiyor. Görünmeyen engellilik yaşayan da pek çok yurttaşımız var. Aslında yüz binlerce insanın zorluk yaşadığını, desteğe ihtiyacı olduğunu biliyoruz” dedi. Başkan Tugay, bu yılki 3 Aralık Dünya Engelliler Günü etkinliklerinin görünen ve görünmeyen engelliliklere dikkat çekmek amacıyla uğur böceği logosu ve “Farkında olalım, birlikte olalım” sloganı ile yapıldığını belirtti. Bu yıl 30 bin 829 kişi, merkezlerden hizmet aldı İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve tüm engel gruplarını kapsayan ilk yerel eylem planı olma özelliğini taşıyan Engelli Hizmetlerine Yönelik İzmir Yaklaşımı ve Eylem Planı’nı anlatan Başkan Tugay, “Bu eylem planında 7 ana amaç 22 alt hedef ve 90 faaliyet alanı belirlendi. Amacımız, engelli yurttaşlarımızın hizmetlere, olanaklara erişim konusunda karşılaştıkları zorlukları ortadan kaldırmak, onları iş yaşamında, sosyal yaşamda, eğitimde diğer yurttaşlarımızla eşit duruma getirmek. Spor, sanat, kültürel faaliyetler, hepsi değerli alanlar. Bugün kentin farklı yerlerinde 10 engelli merkezimiz var. Bu merkezlerde özel eğitim, psikososyal danışmanlık, spor ve sanat atölyeleri, duyusal destek, izcilik, doğa temelli programlarda çalışılıyor. Okuma yazmadan sosyal beceriye kadar pek çok farklı başlıkta eğitimler veriliyor. 2025 yılında bu merkezlerde 30 bin 829 kişiye eğitim, danışmanlık, destek sağlandı ve atölye çalışmaları yapıldı” diye konuştu. “İzmir Türkiye’ye örnek oldu” 500 binden fazla engelli yurttaşın İzmir’de yaşadığını sözlerine ekleyen Başkan Tugay, “Yapacak mutlaka çok işimiz var. İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2000’li yılların başından bu yana sivil toplum kuruluşlarıyla, ilgili kurumlarla, Engelsiz İzmir Komisyonu ile İzmir’de pek çok çalışma yürüttü ve bu açıdan Türkiye’ye örnek oldu. Bugün de yapacağımız çalışmalarla geldiğimiz noktayı çok daha iyi bir seviyeye götürmeliyiz. İçinde bulunduğumuz çağı da düşünerek, teknolojiyi olabildiğince engellilerin yaşamını kolaylaştıracak şekilde kullanarak, çok başarılı işler yapabileceğimizi biliyoruz. Her türlü başarı, katılımcı bir anlayışla gerçekleşir. Samimi olarak sizlerin önerilerinize her zaman açık olduğumuzu ifade etmek isterim” ifadelerini kullandı. “Partiler üstü bir konu” Komisyon Başkanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, “Bu toplantılar komisyon çalışmaları için kıymetli ve aydınlatıcı. Toplantıları, komisyon çalışmalarının omurgasını oluşturan ve yerinden dinleme mekanizmasının en önemli aşaması olarak görüyoruz. Bu buluşmalarda engellilere ilişkin kurulan her cümleyi veri olarak kaydediyoruz. Sizlerin tespiti altın kadar kıymetli” ifadelerini kullandı. Toplantıda erişilebilirlik, eğitim, istihdam, sosyal destek ve bağımsız yaşam konuları üzerinde durulacağını belirten Kasapoğlu, “Bu çalışma, Türkiye’nin çalışmasıdır, 86 milyonun konusudur, partiler üstüdür. Tüm komisyon üyelerinin de bu bilinçle burada olmasını kıymetli buluyoruz” dedi. Kasapoğlu, İzmir’e ilişkin de “İzmir’in vizyonu kıymetli. İzmir, Türkiye’nin öncü şehri ve alanda marka bir şehir. Bireylerin bağımsız yaşamın temel aktörü olmaları için iyi uygulamalar önemli” diye konuştu. “Denetim ve çalışmalar devam ediyor” İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban da resmi verilere göre İzmir’in 4 milyon 479 bin nüfusa sahip olduğunu ifade ederek “Nüfusun yüzde 5,88’i engelli. Yani resmi verilere göre 260 bin engelli vatandaş var. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda 30 bin 627 yavrumuz özel eğitimden yararlanıyor. Engellilerle ilgili barınma konusunda resmi tesisler, yüzde 100’e yakın dolulukla hizmet veriyor. Erişilebilirlik konusunda kamu kurum ve kuruluşlarında eksiklikleri gidermek için denetim ve çalışmalar devam ediyor. Bu denetimlerde kurallara uymayan yerlere yasal müeyyideleri uyguluyoruz. Aynı zamanda o eksikliğin giderilmesi konusunda takipçi oluyoruz. Kanunlarla engellilerle ilgili çıkarılan hakların tamamını takip ediyoruz” sözlerine yer verdi. “Yalnız hissettirmediler” Toplantıda, engellilik alanında yaşanan sorunlar, talepler ve öneriler tek tek dinlenerek notlar alındı. Cebelitarık Boğazı’nı solo yüzerek geçen dünyadaki ilk otizmli maraton yüzücüsü ve Manş Denizi’ni yüzerek geçen ilk otizmli erkek sporcu olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü ultra maraton yüzücüsü Tuna Tunca ve annesi Gülnur Tunca da toplantıda söz aldı. Gülnur Tunca, “Engellilik, çok katmanlı bir konu ama hep birlikte bunun çözülmemesi mümkün değil. Tuna mutlu, ailesi olarak biz çok mutluyuz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Başkan Cemil Tugay’ın, Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun bakanlık dönemindeki destekleri çok önemliydi. İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübünün yanımızda olması çok değerliydi. Yalnız hissettirmediler. Bütün engel gruplarının yalnız hissetmediği bir Türkiye olsun” diye belirtti. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

İzmit’te 3 Aralık İçin Anlamlı Buluşma Haber

İzmit’te 3 Aralık İçin Anlamlı Buluşma

İzmit Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında toplumun tüm kesimlerini kapsayan özel bir programla İzmitlileri bir araya getiriyor. “Yaşamın İçindeyiz – Hep Birlikte!” sloganıyla hazırlanan etkinlik, 3 Aralık Salı günü saat 12.00’de İzmit Belediyesi önünden başlayacak Birlik Korteji ile başlayacak. Kortej yürüyüşü, Yunus Emre Kültür Merkezi’nde son bulacak. YARATICILIK VE GERİ DÖNÜŞÜM BİR ARADA Program, Yunus Emre Kültür Merkezi’nde saat 12.30 itibarıyla özel sergilerle devam edecek. Yaşama Destek Evi, Otizm Spor ve Yaşam Evi ile Kısa Molalardan faydalanan özel çocukların hazırladığı eserlerin yer aldığı Özel Sergi, ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. Ayrıca KOÜ GSF Sıfır Atık Kulübü’nün hazırladığı “Atıkların Sanata Dönüşümü” temalı ileri dönüşüm sergisi ve atölyesi de sanatseverlerle buluşacak. Sıfır Atık Kulübü ortaklığında düzenlenen serginin küratörlüğünü Doç. Dr. Nermin Demirkol üstleniyor. KONFERANS, DEFİLE VE DAYANIŞMA Etkinlik kapsamında saat 13.00’te “Özel Gereksinimli Bireylerin Fiziksel ve Ruhsal Gelişimi” başlıklı konferans düzenlenecek. Konferansın moderatörlüğünü Doç. Dr. Figen Paslı, konuşmacılığını ise özel eğitim alanındaki çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Ayten Düzkantar yapacak. Gün, 14.30’daki çay–ikram molasının ardından 15.00’te İzmit Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü Engelli Hizmetleri Birimlerinin hazırladığı Engelsiz Dönüşüm Defilesi ile sürecek. TÜM İZMİT HALKI DAVETLİ Saat 15.30’da ise YADEV Ritim Grubu, “Sahnede Biz Varız!” gösterisiyle sahne alacak. Program, 16.00’da çekilecek Birlik Halayı ve hatıra fotoğrafı ile tamamlanacak. İzmit Belediyesi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla düzenlenecek bu anlamlı etkinliğe tüm İzmit halkını davet ediyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli! Haber

Psikiyatrik İlaçlar Uzman Kontrolüyle Daha Güvenli!

Tedavi sürecinde sabırlı olmanın, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılmasının ve takip muayenelerine gidilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı.” dedi. Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunduğunu aktaran Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bağımlılık yapıcı ilaçların belirli gruplarla sınırlı olduğunu ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçların bağımlılık oluşturmayacağına dikkat çekti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, psikiyatrik ilaçların doğru kullanımının önemi, yan etkileri, takip süreçleri ve tedavi sürecindeki rolü hakkında bilgi verdi. Psikiyatrik ilaçlar yalnızca uzman reçetesi ile kullanılmalı! Psikiyatrik ilaçların, doğru tanı ve uygun takip süreçleri ile kullanıldığında birçok ruhsal hastalığın tedavisinde son derece etkili olabildiğini dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Ancak her ilaçta olduğu gibi bu ilaçların da yan etkileri, ilaç reaksiyonları ve kişisel farklılıklara bağlı beklenmedik etkileri görülebilir.” dedi. Bu nedenle psikiyatrik ilaçların mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilip reçete edilmesinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Psikiyatrik bir ilaç kullanmaya ihtiyaç olduğunu düşünen kişinin ilk adımı, bir psikiyatri uzmanına başvurarak kapsamlı bir değerlendirmeden geçmek olmalı. Muayene sonucunda gerekli görülürse hekiminiz, tanıya uygun ilacı belirleyip tedaviye başlayacaktır.” şeklinde konuştu. Psikiyatrik ilaçların düzenli kullanımı ve takip muayeneleri tedavi sürecinde çok önemli! İlaç kullanımı sırasında hem olumlu etkilerin hem de ilk günlerde ortaya çıkabilecek yan etkilerin hekim tarafından yakından izlendiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Tolerasyon güçlüğü yaratan bir yan etkiyle karşılaşıldığında, doktora haber vermek ve gerekirse doz ayarlaması ya da ilaç değişimi yapmak gerekir.” dedi. Psikiyatrik ilaçların olumlu etkilerinin genellikle birkaç hafta içinde ortaya çıkmaya başladığını kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu şöyle devam etti: “Tedavi sürecinde sabırlı olmak, ilacın önerilen süre boyunca düzenli kullanılması ve takip muayenelerine gidilmesi çok önemlidir. Bu değerlendirmelerde ilaç etkinliği, yan etkiler ve tedavide izlenecek yeni yol haritası belirlenir. Psikiyatrik ilaçların bilinen yan etkileri vardır ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirir. Tedavi başladıktan sonra görülebilecek yan etkilerin izlenmesi önemli. İlacın sağladığı tedavi faydası ile yan etkiler birlikte değerlendirilmeli, gerekirse doz azaltımı veya ilaç değişimi planlanmalı. Birden fazla ilaç kullanan hastalarda ise, yeni başlayacak ilacın mevcut ilaçlarla etkileşimi mutlaka göz önünde bulundurulur. Gerekirse ilaç düzeyi ölçümleri yapılarak daha güvenli bir kombinasyon oluşturulur.” Bireylerin genetik yapıları ilaca verilen yanıtı etkileyebiliyor! Psikiyatrik ilaçlarda doz ayarlamasının, uluslararası literatürdeki tedavi etkin dozlar ve hastanın klinik özellikleri dikkate alınarak yapıldığını aktaran Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Bunun yanında günümüzde bireylerin genetik yapılarının ilaca verdikleri yanıtı etkileyebileceği biliniyor.” dedi. Bu nedenle gerektiğinde ilaç kan düzeyi ölçümleri ve farmakogenetik testler kullanılarak daha kişiye özel ve güvenli bir tedavi planı oluşturulabildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, bu yöntemlerin, beklenmeyen yan etkilerin açıklanmasında da yol gösterici olduğunu söyledi. Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir! Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde ilaçların çoğu zaman tek başına yeterli olmayabileceğine de değinen Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, şunları söyledi: “Hastalığın türüne ve kişinin ihtiyaçlarına göre ek tedavi yöntemleri de sürece dahil edilir. Depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve psikotik bozukluklarda psikoterapi önemli bir destek sağlar. Bunun yanı sıra aile ve hasta psiko-eğitimi, sosyal destek çalışmaları tedavinin etkisini artıran unsurlar arasındadır. Çocuk ve ergenlerde ise ergoterapi, dil ve konuşma terapisi ile eğitimsel destekler büyük rol oynar. İlaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda biyolojik tedavilerden yararlanılır; Manyetik Uyarım Tedavisi (TMS) ve daha ciddi klinik tablolar için uygulanan Elektrokonvülsif Terapi (EKT) bu yöntemlerin başında gelir.” Kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz! Psikiyatrik ilaçların bağımlılık yapıp yapmadığı sorusunu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Semra Baripoğlu, “Toplumda psikiyatrik ilaçların bağımlılık yaptığına dair yaygın bir kaygı bulunuyor. Ancak bağımlılık yapıcı ilaçlar belirli gruplarla sınırlıdır ve kontrollü kullanıldığında tedavi edici ilaçlar bağımlılık oluşturmaz.” dedi. Buna rağmen bazı ilaçların kontrolsüz, kulaktan dolma bilgilerle veya reçetesiz şekilde temin edilip uzun süre kullanıldığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Baripoğlu, “Bu durum ciddi riskler doğurur. Bu nedenle ilaçlar kesinlikle doktor reçetesi ile alınmalı, tanıdık tavsiyesi ile ilaç başlanmamalı, tedavi süresi ve doz yalnızca hekim tarafından belirlenmelidir. Bağımlılık potansiyeli olan ilaçlarla ilgili gerekli tüm uyarılar ve kullanım kuralları hekim tarafından açıkça belirtilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Bursa Nilüfer'de Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi Törenle Açıldı Haber

Bursa Nilüfer'de Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi Törenle Açıldı

Nilüfer Belediyesi’nin dördüncü kreşi olan Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi’nin açılış töreni yoğun katılımla gerçekleştirildi. Özdilek Holding’in desteğiyle inşa edilen kreş, çağdaş eğitim anlayışı ve modern altyapısıyla 7 derslikte 112 öğrenciye eğitim verecek. Açılış törenine Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve eşi Nuray Özdemir, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, CHP Parti Meclis Üyesi ve Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Aydın Saldız, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Özgür Şahin, Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emir Murat Özdilek, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları, meclis üyeleri, muhtarlar ve mahalle sakinleri katıldı. “KREŞLER, KADINLARIN ÖZGÜRCE ÇALIŞMA HAYATINA KATILIMININ ANAHTARIDIR” Açılış töreninde konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, belediyenin önceliklerinin kadınlar, çocuklar ve gençler olduğunu vurgulayarak, onların başarısı ve geleceği için çalıştıklarını ifade etti. Kreş yatırımlarına büyük önem verdiklerinin altını çizen Başkan Şadi Özdemir şunları söyledi: “Açtığımız her kreş, kadınların özgürce çalışma hayatına katılabilmesinin bir anahtarıdır ve aynı zamanda, çocuklarımızın güvenle büyüyüp nitelikli eğitim alabilecekleri bir ortamdır. Bu vizyonla 5 yılda 20 kreş hedefiyle yola çıktık. Açılışını yaptığımız Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi ile birlikte, ilçemizdeki kreş sayımız 4'e yükseldi.” Nilüfer Belediyesi’nin geçmiş yıllarda açtığı Çamlıca, Burak Berk ve Ferhat Bakgör kreş ve gündüz bakımevlerinde toplamda 316 çocuğa eğitim verildiğini belirten Başkan Şadi Özdemir, yeni kreşle birlikte toplam kapasitenin 428 öğrenciye ulaşacağını açıkladı. Ayrıca, Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü’ne bağlı 8 Kadın ve Çocuk Akademisi’nde de 3–6 yaş grubuna yönelik; sabah ve öğle gruplarıyla toplamda 281 çocuğa ücretsiz okul öncesi eğitim ve oyun grubu hizmeti sunulduğunu belirtti. Başkan Şadi Özdemir, kreşlerde İngilizce, müzik, spor, dans, görsel sanatlar gibi alanlarda çağdaş ve çok yönlü bir eğitim verileceğini, çocukların fiziksel, bilişsel ve psikolojik yönden bütüncül gelişimlerini desteklemek için önde gelen eğitim kurumlarıyla iş birlikleri yapıldığını, Çağdaş Eğitim Kooperatifi ile gerçekleştirilen ortak hizmet projesiyle bu anlayışın güçlendirildiğini söyledi. BURSA'DA İLK: GECE KREŞİ HİZMETİ Bursa’da bir ilk olarak vardiyalı çalışan ebeveynlere yönelik Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi'nde 19.00 ile 07.00 saatleri arasında “Gece Kreşi” hizmeti sunulacağını da duyuran Başkan Şadi Özdemir, “Bu uygulamayla gece çalışan anneler ve babalar, çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri bir eğitim ortamına kavuşacaklar. Türkiye’de sayılı örneklerden biri olacak bu hizmet, kadın emeğine ve çocuklara verdiğimiz değerin en somut göstergesidir” dedi. Balkan ve Dumlupınar mahallelerinde yapımı devam eden kreşleri de gelecek eğitim-öğretim yılına kadar tamamlamayı hedeflediklerini belirten Başkan Şadi Özdemir, “Nilüfer'in her mahallesinde, her sokağında, çocuklarımızın güvenle eğitim alacağı bir yuva bulsun istiyoruz. Nilüfer'i çocukların gülüşleriyle büyüyen bir şehir haline getirmeye kararlıyız. Bu hedefe, hayırseverlerimizin desteğiyle ulaşacağımıza inanıyorum” diye konuştu. CHP'Lİ BELEDİYELERDEN 777 KREŞ CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek, çocuklara, annelere ve geleceğe umut olacak yatırımların mutluluğunu yaşadıklarını dile getirdi. CHP’li belediyeler olarak Türkiye genelinde 777'nci kreşlerini açtıklarını belirten Zeybek, hedeflerinin bu dönem sonuna kadar bin kreşe ulaşmak olduğunu söyledi. CHP’li belediyelerin öğrenci yurdu, kent lokantası gibi projelerinden de bahseden Zeybek, “Bizim temel gayemiz, bu ekonomik dar boğazda vatandaşımıza derman olmak. Çocukları mutlu, kadınları güvende, büyükleri sağlıklı, gençleri kaygısız bir Türkiye hayalimiz var” diye konuştu. Zeybek, konuşmasında “Gece Kreşi” projesi için Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’i ayrıca kutladı. ÖZDİLEK HOLDİNG’DEN EĞİTİME 10 OKUL DESTEĞİ Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emir Murat Özdilek de, 1996 yılından bu yana 10 adet okul yaptırdıklarını, bu okullarda toplam 300 derslikte, yaklaşık 500 öğretmenle, 6 bine yakın öğrenciye eğitim verildiğini belirtti. Özdilek Vakfı olarak yılda 20 milyon TL’lik bütçe ile yaklaşık 500 öğrenciye burs imkanı sağladıklarını söyleyen Özdilek, ilk defa bir belediye ile kreş projesi hayata geçirdiklerini kaydetti. Özdilek, “Oğlum Kerem Özdilek’in adını taşıyacak olan Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi’nin, Nilüfer Belediyemize hayırlı olmasını dilerim” dedi. BÜYÜKŞEHİR’DEN EĞİTİME GÜÇLÜ DESTEK Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Aydın Saldız da, sosyal belediyeciliğin en önemli halkasının eğitim kurumları, gündüz bakımevleri ve huzurevleri olduğunu söyledi. Bu projelerin hızla hayata geçirilmesinin önemine vurgu yapan Saldız, “Bursa Büyükşehir Belediye olarak 32 Yuvam Çocuk Etkinlik Merkezleri’nde 250 eğitimci ile 3 bin 500 öğrenciye anaokulu ve kreş eğitimi veriyoruz. Ayrıca 10 bin yakın yükseköğrenim öğrencimize aylık 18 bin, 2 bin meslek lisesi öğrencisine aylık 10 bin TL eğitim bursu veriyoruz” diye konuştu. “ÇOCUKLARA HAYATA EŞİT BAŞLAMA İMKANI SUNMALIYIZ” CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk ise, eğitimin temelinin bu tarz kurumlarda başladığını ifade ederek, “Ailelerin en büyük derdi çocuklarını geleceğe en güzel şekilde hazırlamak. Çocukların ışığını ortaya çıkarmak, onlara hayata eşit noktada başlama imkanı sunmak Cumhuriyet’in en büyük hedefidir. Bunların çoğalması en büyük arzumuzdur” dedi. Sosyal belediyecilik çalışmalarını başarıyla sürdüren belediye başkanlarına teşekkür eden CHP Parti Meclis Üyesi ve Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu da, “İktidarımızda daha güzel hizmetleri hep birlikte gerçekleştireceğiz” diye konuştu. Minareliçavuş Mahalle Muhtarı Hayrettin Kanal da kreşin mahallelerine kazandırılmasına emeği geçen Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emir Murat Özdilek’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek ve Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, kreşin yapımına olan katkılarından dolayı Özdilek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Emir Murat Özdilek’e plaket takdim etti. Açılış kurdelesinin kesilmesinin ardından konuklar, Kerem Özdilek Kreş ve Gündüz Bakımevi’ni gezerek eğitim alanları hakkında bilgi aldı.

Güneş Azaldıkça Depresyon Artıyor Haber

Güneş Azaldıkça Depresyon Artıyor

Uzmanlara göre bu durumun adı mevsimsel depresyon ya da mevsimsel duygudurum bozukluğu. Toplumda sanıldığından daha yaygın olan bu sorun, kişinin hem psikolojik hem de fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Mevsimsel depresyon nedir? Psikiyatri Hekimi Uzm. Dr. Serap Kaya, mevsimsel depresyonun mevsim değişiklikleriyle ortaya çıkan bir depresyon türü olduğunu belirtiyor. En sık sonbahar ve kış aylarında görüldüğünü vurgulayan Uzm. Dr. Kaya, “Güneş ışığının azalması, havaların soğuması ve günlerin kısalması beyindeki serotonin ve melatonin hormonlarını etkileyerek depresyonu tetikleyebilir” dedi. Belirtiler uzun süre devam ederse dikkat edilmeli İstek kaybı, keyifsizlik, hayattan zevk alamama, uyku ve iştah değişiklikleri, enerjide belirgin azalma ve odaklanma zorluğu en sık görülen belirtiler arasında. Normal yorgunluğun birkaç gün içinde geçtiğini söyleyen Uzm. Dr. Kaya, “Mevsimsel depresyonda bu belirtiler haftalarca sürebilir ve kişinin iş, okul ya da aile hayatını olumsuz etkileyebilir” diye konuştu. Kimler risk altında? Kadınların, daha önce depresyon geçirmiş kişilerin, ailesinde depresyon öyküsü olanların ve kapalı ortamlarda uzun süre çalışanların risk grubunda olduğunu belirten Uzm. Dr. Kaya, “Kuzey bölgelerinde yaşayanlar ve güneş ışığını az görenler bu sorunu daha sık yaşayabiliyor. Ayrıca stresli yaşam, yalnızlık ve sosyal destek eksikliği de riski artırıyor” dedi. Sadece ruh halini değil bedeni de etkiliyor Mevsimsel depresyon yalnızca psikolojik değil fiziksel belirtilerle de kendini gösterebiliyor. Uyku düzeni bozulabiliyor, aşırı uyuma ya da uykusuzluk gelişebiliyor. Tatlı ve karbonhidrat isteği artabiliyor, buna bağlı olarak kilo değişiklikleri görülebiliyor. Uzm. Dr. Kaya, “Sürekli halsizlik, kaslarda yorgunluk, baş ağrısı ve motivasyon eksikliği de sık karşılaşılan şikâyetler. Bazı kişilerde bağışıklık sistemi zayıflayarak sık hastalanmalara yol açabiliyor” dedi. Ne zaman doktora başvurmalı? Eğer belirtiler iki haftadan uzun sürüyorsa, iş ve okul hayatını aksatıyorsa ya da sosyal hayattan uzaklaşmaya neden oluyorsa uzman desteği almak büyük önem taşıyor. Umutsuzluk hissi, uyku ve iştah değişikliklerinin belirgin olması ya da kendine zarar verme düşüncelerinin ortaya çıkması halinde vakit kaybetmeden psikiyatri uzmanına başvurulması gerekiyor. “Erken başvuru tedavi sürecini kolaylaştırır ve yaşam kalitesini hızla artırır” diyen Uzm. Dr. Kaya, toplumda bu konuda farkındalık yaratmanın önemine dikkat çekti. Umut veren bir mesaj Çakmak Erdem Hastanesi’nden Psikiyatri Hekimi Uzm. Dr. Serap Kaya, mevsimsel depresyonun tedavi edilebilir olduğunu vurgulayarak şu sözlerle sonlandırdı: “Karanlık günlerin ruh sağlığınızı gölgelemesine izin vermeyin. Profesyonel destek, doğru beslenme, düzenli egzersiz ve ışık terapisi ile bu süreci sağlıklı şekilde atlatmak mümkün.” diyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.