Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Söyleşi

Kapsül Haber Ajansı - Söyleşi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Söyleşi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

2. Uluslararası Kent Tiyatro Festivali Sona Erdi Haber

2. Uluslararası Kent Tiyatro Festivali Sona Erdi

Bu yıl ikinci kez düzenlenen Uluslararası Kent Tiyatro Festivali (KentFest), uluslararası üretim çeşitliliğini yerel kültürel bağlama taşıyan programıyla Ankara’nın kültür sanat sahnesinde yeni bir buluşma ve paylaşım atmosferi yarattı. Türkiye’nin yanı sıra Arjantin, Avustralya, Fransa, Lübnan, Portekiz ve Tayland olmak üzere 7 ülkeden sanatçılar, tiyatrodan dansa, performanstan müziğe, söyleşiden atölyelere uzanan 36 etkinlikle yaklaşık 10 binden fazla katılımcıyla buluştu. Festival 14 günlük boyunca gösterilerin yanı sıra 6 atölye çalışması, 4 oturumdan oluşan “Meselemiz Ankara” söyleşi serisi ve festivalin çocuk programı kapsamında hafta içi her gün sahnelenen Nazik Korsan Piyu ile çok katmanlı bir kültürel buluşma alanına dönüştü. Bu yönüyle KentFest, Ankara’da sanatsal etkileşimi çoğaltan, bağımsız düşünceyi destekleyen ve üretim süreçlerine alan açan bir program sundu. Ankara’ya Yeni Bir Sahne Festival kapsamında bu yıl ayrıca Ankara’nın sahne sanatları altyapısına önemli bir katkı sunan kalıcı bir adım atıldı. 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi içinde yer alan eski nikâh salonu dönüştürülerek çağdaş bir Black Box sahneye çevrildi ve kente alternatif bir oyun mekânı kazandırıldı. Türkiye tiyatro tarihinde derin izler bırakmış usta sahne ve kostüm tasarımcısı Ali Cem Köroğlu’nun adı verilen bu yeni sahne, bir belgesel gösterimiyle açıldı ve festival boyunca pek çok gösteriye ev sahipliği yaptı. Dünyadaki benzerleri gibi esnek kurulum ve deneysel sahne düzenlerine olanak tanıyan bu 150 kişilik black box, 200 m²’lik seyyar mimarisiyle sahne ve izleyici alanı arasındaki sınırları ortadan kaldırarak yeni anlatım biçimlerine alan açıyor. Erdal Beşikcioğlu’nun öncülüğünde hayata geçen bu girişimle KentFest, bir festival olmanın ötesine geçerek Ankara’nın kültür sanat altyapısını dönüştürebilecek güçlü bir oyuncu olma hedefini somutlaştırdı. Dünyanın Dört Bir Yanından Hikayeler Festivalin açılış gecesinde, Aristophanes’in Kuşlar oyunundan Erdal Ozan Metin tarafından uyarlanan, şarkı sözleri ve müzikleri Onur Ali Yüce tarafından yapılan Kuşkondu Müzikali (1 Ekim, 20.30), Erdal Beşikcioğlu’nun rejisiyle sahnelendi. Ardından Ali Cem Köroğlu Sahnesi’nin açılışında Yolcu Tiyatro’dan bellek, inanç ve direniş üzerine bir hikâye olan Zâkir seyirciyle buluştu. 14 gün boyunca, Tiyatro Hemhâl, En Sevdiğinden Başla, Omar Rajeh & Maqamat’ın rejisiyle Beytna, tibia x fibula tasarımı olan Kaçak Çay Saati, başlangıcın büyüleyici yanını arayan RINSE, Othello! Seyircili İntikam Provası, festivalin tek konseri olan Cem Erdost İleri ile PortakalAltı Kentfest Etimesgut Buluşması, kişisel bir hikayenin performatif bir anlatımı olan Aramızdaki Mesafe, Arjantinli sanatçı Tiziano Cruz’un Wayqeycuna, Semaver Kumpanya’dan Güzel Son, Emin Alper'in Dostoyevski’nin aynı adlı eserinden sahneye uyarladığı ve yönettiği ilk tiyatro oyunu Öteki, Hira Tekindor’un yönetiminde çocukların dünyasından yeniden anlatılan Medea, Neyzen Tevfik’in “hiçlikten hep”e yolculuğunu sahneye taşıyan Neyzen, Mek’an Sahne’den 9/8’lik Kıyamet, Dada Salon Kabarett’nin Kanlı Kabare gösterisi, dansı, varoluş biçimine dönüştürmüş bir oryantalin hikayesini anlatan Dansöz, Dolkun Production’dan Linçler ve Dudaklar, yaşlanma ve menopozun kaçınılmazlığını, tüm belirtilerinin görkemi içinde ele alan ve Portekiz Büyükelçiliği’nin katkılarıyla sahnelenen Sweat, Sweat, Sweat, Tiyatro D22 imzalı Uykusuz Bir Rüya, Salim, seyircilere duyulmamanın ve duymamanın derinliklerine açılan bir deneyim yaşatan Hallo! , üç semavi dine ait, 13 dilde söylenen şarkıların metnini oluşturduğu, zorunlu göç, kimlik, aidiyet, dil, dilsizlik gibi kavramları sorgulayan 21 yıllık bir yolculuk olan ASHURA, Balat’ın sokaklarından beslenen, dostluk, geçmiş ve hesaplaşma temaları üzerinden bireysel hikâyeleri toplumsal hafızayla buluşturan Tebdil, Kent Tiyatrosu himayesindeki Emekli Tiyatrosu tarafından yeniden yorumlanan ve Fransız dansçı ve koreograf Thierry Thiéu Niang'ın yönettiği, Fransız Kültür desteği ile ortaya çıkan Bahar Uyanışı, Barış Atay ve Bülent Emrah Parlak’ın iki kişilik yaratımı Sabotaj ve Ermira Goro imzalı Thirst seyircilerle buluştu. 3. Uluslararası Kent Tiyatro Festivali’nin hazırlıkları şimdiden başladı KentFest, 2026 programı için yeni uluslararası ortaklıklar ve tematik iş birlikleri üzerine çalıştığını duyurdu. Festival ile ilgili detaylar ilerleyen dönemde paylaşılacak. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Nilüferli Kadınlar, Doğanın Diline Deniz Gezgin’le Kulak Verdi Haber

Nilüferli Kadınlar, Doğanın Diline Deniz Gezgin’le Kulak Verdi

​“Nilüfer’de Kadın Hayata Yakın” etkinliği bu kez araştırmacı, öykü ve roman yazarı Deniz Gezgin’i ağırladı. Nilüfer’in kırsal mahallelerinde yaşayan 400 kadının katıldığı programda, yazarın “Doğa Defteri” kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi. Gezgin, daha önceden dağıtılan kitabı üzerine Çalı, Görükle, Balkan, 30 Ağustos Zafer, İrfaniye, Ahmet Yesevi, Balat, Özlüce, Atlas, Büyükbalıklı, Çatalağıl, Dağyenice, Demirci, Fadıllı, Gölyazı, Gümüştepe, Hasanağa, Işıktepe, Yaylacık ve Kurtuluş Mahalleleri’nden gelen kadınlarla bir araya geldi. Nilüfer Belediyesi Nikahevi’nde düzenlenen etkinliğe Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve eşi Nuray Özdemir, Başkan Yardımcıları Okan Şahin ve Şirin Arıbaş, Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekreteri Elifhan Köse Çal ve muhtarlar da katıldı. 15 YILLIK DAYANIŞMA VE PAYLAŞIM HİKAYESİ ​Etkinlik öncesinde konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, “Nilüfer’de Kadın Hayata Yakın” buluşmalarının 40’ıncısını gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Başkan Şadi Özdemir, bu buluşmayı 15 yıldır süren dayanışma, paylaşım ve yol arkadaşlığı hikayesi olarak özetledi. 50 kadının katılımıyla başlayan bu yolculuğun bugün 800 kadının oluşturduğu güçlü bir çembere dönüştüğünü aktaran Başkan Şadi Özdemir, şunları dile getirdi: ​“‘Nilüfer’de Kadın Hayata Yakın’ buluşmaları, ilçemiz kırsalında ve merkezinde yaşayan kadınların hayatla, kültürle ve edebiyatla kurduğu güçlü bir bağın simgesidir. Bu etkinlikte birbirinden değerli yazarlarla kadınları buluşturduk, onların bu şekilde daha da güçlendiğini görüyoruz.” ​Bugün Çalı’dan Görükle’ye, Gölyazı’dan Fadıllı’ya, Işıktepe’den Balat’a kadar pek çok mahalleden 400 kadının bir arada olduğunu belirten Başkan Özdemir, sözlerine şöyle devam etti: ​“Bir kent, kadınları kadar üretken, umutlu ve güçlüdür. Biz, kadınların yaşamın her alanında daha görünür, daha etkin ve daha özgür olması için çalışıyoruz. Kültürde, sanatta, tarımda, istihdamda; hayatın olduğu her yerde bu çabayı sürdürüyoruz. Bu proje, okumanın ötesinde, kadınların birbirine el uzattığı, birbirinden güç aldığı bir yaşam kültürüdür.” ​Başkan Şadi Özdemir, konuşmasının ardından araştırmacı, öykü ve roman yazarı Deniz Gezgin’e katılımından dolayı teşekkür etti. İNSANLAR ÖĞRENDİKLERİNİ HAYATLA TEMAS ETTİRMELİ Daha sonra Deniz Gezgin, hayatı, kitapları, doğa ve yaşam üzerine katılımcılarla söyleşi gerçekleştirdi. Nilüfer Belediyesi’nin halkın her kesiminden insanla bir araya gelme mücadelesini önemsediğini ve takdir ettiğini belirten Gezgin, bunun bir parçası olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. ​ Gezgin, “Doğa Defteri” isimli kitabını, 87 yaşında kaybettiği ve paylaşımda bulunduğu Cevriye Teyze’ye ithaf ettiğini söyledi. Yazar, insanların hayatta öğrendiklerini hayatla temas ettirmesi gerektiğini belirterek, bu kitabı o yüzden yazdığını ve okuyanların da bunu sürdüreceğine inandığını aktardı. ​ Daha önce “Ahraz” isimli kitabında sağır ve dilsiz kağıt toplayan bir çocuğun hikayesini konu ettiğini belirten Gezgin, doğanın diline dikkat çekti: ​“Onu ağaç, bitki, yağmur damlası gibi düşündüm. Onların da bir dili var. Sağır, dilsiz de olsa her varlığın bir dili var. Biz onları kendi dilimizle duymasak, konuşmasak da bu doğaya biraz daha farklı gözle bakmamızı sağladı.” DOĞANIN DİLİNİ DUYMUYORUZ ​Doğada her hareketin bir etkisi olduğunu anlatan Gezgin, kırsaldaki insanın doğayı nasıl algıladığını şöyle anlattı: ​“Aslında yağmur, rüzgar bir tane değil. Kırsaldaki insan, hayvan, bitki, mevsim için her esen rüzgarın bir manası var. Bazı rüzgarlar vardır, filizleri kırar; bu ağaçları, bitkileri daha da güçlendirir. Eskiler buna ‘Filizkıran fırtınası’ demiş. Bazı rüzgarlar vardır; çiçeklerin tozlaşmasını, meyveye dönmesini sağlar. Doğadan uzak insanlar için bu sadece şiddetli veya sevimsiz bir rüzgar gibi gelebilir. Ama aslında onun bir manası, işlevi ve misyonu vardır. Bunu kırsaldaki insanlar bilir. Onların bu bilgisi, bugün teknolojinin ve modern hayatın hakim olduğu bu yaşantılarda geri plana itildi.” ​Yazar, günümüzde yaşanan felaketlere ve doğaya dönüş çabasına değinirken, bu durumu “can havli” olarak değerlendirdi. Gezgin, “Şu an felaketler kapıyı çalıyor, dünyanın her yerinde insanlar telaşa kapılmış durumda. Neredeyse can havliyle doğaya sarılmaya çalışıyorlar ama tanımadıkları, yabancı oldukları bir doğa bu. Gökdelenlerdeki ofis çalışanları, kendilerini rahat hissetmek için yağmur sesi dinliyor. Her yeri kapalı, göğü görmeyen ofislerinde bu sesleri dinleyerek, stres atmaya çalışıyorlar. Buldukları her anda taşa dokunmaya, suya basmaya çalışıyorlar. Artık o suları da bulamaz hale geldik” dedi. ​Yazarın aktarımlarının ardından konuklar söz alarak, bu buluşmanın kendilerini çocukluklarına götürdüğünü ve çok güzel günleri tekrar anımsadıklarını dile getirdi. Kadınlar, çocuklarını yetiştirirken kitapta belirtilen hususlara dikkat etmeleri gerektiğini belirterek, düzenlenen etkinlik için Nilüfer Belediyesi ve yazar Deniz Gezgin’e teşekkür ettiler. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Koza Buluşmaları’nda Kadına Yönelik Şiddet Ve Edebiyat Konuşuldu Haber

Koza Buluşmaları’nda Kadına Yönelik Şiddet Ve Edebiyat Konuşuldu

Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen Koza Buluşmaları söyleşi serisinin son konuğu, ödüllü yazar Sibel K. Türker oldu. Koza Kütüphane’de gerçekleşen etkinlikte Türker, yazar Hakan Akdoğan’ın moderatörlüğünde “Kadın Cinayetleri Çağında Roman: Tanıklığın Etiği” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşiye Nilüfer Belediye Başkanvekili Resul Tarman ile Nilüfer Belediye Meclis Üyeleri Gökçe Güney ve Ata Erk Şanlı da katılım gösterdi. ACIYI SOMUT DİLE ÇEVİRMEK Son romanı “Cennette Gibiyim” üzerinden kadınların toplumsal hayatta yaşadığı zorlukları, kadına yönelik şiddeti ve ataerkil dilin kadının toplumdaki yerine etkisini ele alan Türker, romanının yazdığı en zor metinlerden biri olduğunu belirtti. “Annesi, babası tarafından öldürülmüş bir genç kızın tanıklığını yazmaya, onun hikayesini anlatmaya çalıştım. Bu tanıklık aynı zamanda hayatta kalmanın utancını da taşıyor” diyen Türker, eserinde acıyı somut bir dile çevirmeye odaklandığını vurguladı. Yazar, romanını kaleme aldığı süreçte yaşanan kadın cinayetlerinin kendisinde yarattığı çaresizlik duygusuna da değindi: “Romanı yazdığım süreçte birçok kadın cinayeti yaşandı. Burada, bende de bir iflas duygusu oluştu. Çünkü değişen bir şey olmuyordu. Bu nedenle romanı yazmayı bıraktığım zamanlar oldu. Ancak yine de romanın dünyasına sadık kalmaya çalıştım.” KADIN DİLİ VE ERKEK DİLİ ARASINDAKİ FARKLAR Edebiyata ilk başladığı dönemlerde “erkek dili” kullandığına yönelik eleştiriler aldığını paylaşan Türker, bu eleştirilerin ardından daha fazla kadın yazar okuduğunu söyledi. Kadın ve erkek dili arasındaki farka değinen yazar, “Erkek edebiyatında kazanmış, muktedir olmanın kibri var. Kadın dili ise daha paylaşımcı, sevgiden yana, el uzatan ve dostça. Bu açıdan bakıldığında kadın ve erkek yazarlar hemen fark ediliyor” değerlendirmesinde bulundu. Babası olmadan, annesi ve ailesindeki kadınlar tarafından yetiştirildiğini aktaran Türker, “Cennette Gibiyim” romanını yazış sürecinde kadın dünyasıyla olan bağının daha da güçlendiğini, bu süreçte kadının ataerkil toplumdaki rolüyle yeniden yüzleştiğini dile getirdi. Edebiyatı, insanları rahatsız etme sanatı olarak tanımlamadığını belirten Türker, romanında yer yer mizahi, yer yer sert bir dil kullanarak denge kurmaya çalıştığını ifade etti. Söyleşinin sonunda katılımcıların sorularını yanıtlayan Sibel K. Türker, okurları için “Cennette Gibiyim” romanını imzaladı. Nilüfer Belediye Başkanvekili Resul Tarman, günün anısına yazar Sibel K. Türker’e hediye takdim etti. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Beşiktaş'ta 30 Ağustos Söyleşisine Büyük İlgi Haber

Beşiktaş'ta 30 Ağustos Söyleşisine Büyük İlgi

Beşiktaş Belediyesi Başkan Vekili Rasim Şişman’ın da katıldığı program, Cumhuriyet Gazetesi Haber Müdürü Can Uğur’un moderatörlüğünde Ortaköy’de bulunan Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Beşiktaş Belediyesi Başkan Vekili Rasim Şişman; 30 Ağustos’un askeri bir başarı olmanın ötesinde, ulusal bağımsızlığımızın fikri ve siyasi temellerini güçlendiren bir zafer olduğunu kaydederek şunları dile getirdi: “Bu zafer, emperyalizme karşı verilen en güçlü cevabın ifadesi, Anadolu halkının yokluk ve kuşatma koşullarında dahi bağımsızlığa tutunmasının kanıtıdır.” Beşiktaş Belediyesi’nin 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla gerçekleştirdiği, Tarihçi-Yazar Naim Babüroğlu ile Uluslararası İlişkiler ve Strateji Uzmanı Dr. Erol Mütercimler'in konuk olduğu ‘Büyük Taarruz’un 103. Yılı’nda Cumhuriyet’in Dünü, Bugünü, Yarını’ konulu söyleşi 30 Ağustos şehitleri anısına gerçekleştirilen saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başladı. Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Beşiktaş Belediyesi Başkan Vekili Rasim Şişman; “Bugün düzenlediğimiz “Büyük Taarruz’un 103. Yılı’nda Cumhuriyet’in Dünü, Bugünü, Yarını” başlıklı söyleşimizde büyük zaferin açtığı yolda, Cumhuriyet’i yaşatma sorumluluğunu bir kez daha hatırlayacağız. Askeri, siyasi ve toplumsal boyutlarıyla Cumhuriyet’imizin yolculuğunu değerlendirecek, onu geleceğe nasıl daha güçlü aktarabileceğimizi konuşacağız.” ifadelerini kullandı. Programda ağırladıkları isimlerin önemine dikkat çeken Başkan Vekili Şişman şunları söyledi: “Hocalarımızın değerli bilgi birikimi ile ele alacağımız konular Cumhuriyet’imizin, bugünümüz ve yarınımız için taşıdığı anlamı kavramamız açısından çok kıymetli olacak. Her iki isme de değerli katkıları için şimdiden gönülden teşekkür ediyorum. Burada kıymetli Erol hocama ayrı bir parantez açmak isterim. Benim için Erol hocamın burada olması ayrıca büyük bir heyecan ve mutluluk vesilesi. Pek çok etkinlikte pek çok konuşma yaptım fakat samimiyetle söylüyorum ki ilk kez bu kadar heyecanlandığımı hissediyorum. Haliç Üniversitesi’nde öğrenci olduğum yıllarda kendisinden ders alma şansını yakalamıştım. Hocamızın derslerine her zaman büyük bir merak, dikkat ve hayranlıkla katılırdım. Her cümlesi, bizlere ufuk açardı. Aynı heyecanla kendisini burada dinleyecek olmak benim için gerçekten ayrı bir gurur. Hocamız kabul etmese de, derslerinde gösterdiğim ilgiyle en iyi öğrencisi olduğumu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.” “CUMHURİYET HALKIN İRADESİNİN KAYITSIZ ŞARTSIZ EGEMENLİĞİ DEMEKTİR!” Cumhuriyetin yalnızca bir yönetim biçimi olmadığına işaret eden Rasim Şişman, “Cumhuriyet, eşit yurttaşlık demektir. Kadının, erkeğin, gencin, yaşlının, her kimliğin ve inancın özgürce var olabilmesi demektir. Cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, bilimin ışığı ve halkın iradesinin kayıtsız şartsız egemenliği demektir. Atatürk, “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” derken, aslında bu büyük fikrin özünü tarif etmiştir. İşte bizler, Cumhuriyet’e sahip çıkmakla hem geçmişimize hem de geleceğimize sahip çıkıyoruz. Beşiktaş Belediyesi olarak bizler, bu mirası yaşatmak için üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız. Çocuklarımızı ve gençlerimizi özgür düşünceyle, bilimle, sanatla buluşturmaya; büyüklerimizin güven ve huzur içinde yaşamalarını sağlamaya devam ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki Cumhuriyet, ancak bu değerlerle yaşatılırsa güçlü kalır. Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi minnetle anıyorum” şeklinde konuştu. MÜTERCİMLER: CUMHURİYETİMİZİN EN TEMEL ÖZELLİĞİ LAİK DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN ÜZERİNE OTURTULMUŞ OLMASIDIR Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Erol Mütercimler yaptığı konuşmasında Cumhuriyetin tanımına değinerek şunları dile getirdi: “Cumhuriyet'in tanımı antik çağdan beri tektir; Monarşi olmayan tüm siyasal rejimlere Cumhuriyet denir. Ama Cumhuriyet'in laik ya da seküler olması şart değildir. İşte bizim için en önemli yanı, Atatürk'ün vizyonu dediğimiz konu tam da burada karşımıza çıkıyor. Cumhuriyet fikri Atatürk'te 1923'ün hemen öncesinde, ‘ben zaferi kazandım, şu saltanatı yıkayım, halifeyi de Türkiye'den göndereyim, Cumhuriyeti ilan edelim’ süreciyle olmadı. Ondaki Cumhuriyet fikrinin ilk şekillenişi 1908 yılıdır. Nerede? 1907-1908’de Suriye’de sürgünde. Padişahın tahta geçişiyle ilgili törenler yapılırken, yanındaki sınıf arkadaşı Kırşehirli Müfit’e şunları söyler: ‘Bir kişi soydan böyle bu makamlara geldiği için bu türlü törenle yapılması doğru değil. Cumhuriyet olmalı artık.’ Atatürk’ün kendi deyimiyle, ‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.’ İşte bizim Cumhuriyetimizin dünü ne diyorsanız, kuruluşu kolay olmadı. Ama en temel özelliği, laik dünya görüşünün üzerine oturtulmuş olmasıdır.” BABÜROĞLU: ATATÜRK'ÜN CUMHURİYET'İ, IRK, DİN, MEZHEP AYRIMI GÖZETMEYEN BİR YÖNETİM ŞEKLİDİR Tarihçi-Yazar Dr. Naim Babüroğlu ise Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci kişiliğine vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: “Atatürk demek akıl, bilim, tam bağımsızlık, antiemperyalizm ve umut demektir. Atatürk'ün Cumhuriyet'i demek, ırk, din, mezhep ayrımı gözetmeyen bir yönetim şeklidir. Aslında halkçıdır ve en büyük devrimci de Atatürk'tür. Çünkü bütün ilkeleri birbirine bağlarsınız, karşınıza büyük bir devrimci çıkar. Altı Ok, Kemalizmdir ve Cumhuriyet Halk Fırkası'nın programına öyle girmiştir 1937’de. En büyük devrimci bir halkçıdır. Devrimcilik, cumhuriyetçilik, laiklik ve halkçılık birbirinden ayrılmaz.” Konuşmasında ünlü Küba Lider Fidel Castro’nun Atatürk hakkında söylediklerini de paylaşan Babüroğlu, şöyle konuştu; “Fidel Castro, 1996 Habitat Zirvesi'nde İstanbul’a geldiğinde gençlerle yaptığı söyleşide şunu söylüyor: “Sosyalizmin kalesi Küba’da devrim gerçekleştirdim. Ama Atatürk’ün yaptıklarını yapamadım. Ona ve devrimlerine hayran olun. Kendinize büyük önderler aramayın.” Yoğun ilgi gören söyleşi, Beşiktaş Belediyesi Başkan Vekili Rasim Şişman’ın konuşmacılara çiçek takdimiyle sona erdi.

Ümit Alan Ve Tuna Kiremitçi Eskişehirlilerle Buluştu Haber

Ümit Alan Ve Tuna Kiremitçi Eskişehirlilerle Buluştu

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Eskişehir’de Büyümek, Eskişehir’i Özlemek!” başlıklı söyleşi, Eskişehirlilerin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Yazar-iletişimci Ümit Alan ve yazar, şair, müzisyen Tuna Kiremitçi, doğup büyüdükleri şehre dair anılarını ve Eskişehir’e duydukları özlemi katılımcılarla paylaştı. Haller Gençlik Merkezi Frigya Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, CHP Eskişehir Milletvekilleri Utku Çakırözer, Jale Nur Süllü ve İbrahim Arslan ile önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen katıldı. Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Eskişehir’in kendisi için ne ifade ettiğini anlatarak, şehirden ayrılanların Eskişehir sevgisini vurguladı. Başkan Ünlüce, konuşmasında şunları söyledi:“Bu şehir beni büyüttü, bana emek verdi. Sivil toplumda ve baroda çalışırken hep bu şehirle birlikte büyüdüğümü hissettim. Kamu ve sivil toplumda uzun yıllar emek verdim ve bugün bu emeklerimle Eskişehir’in ilk kadın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak karşınızdayım. Bunun gururunu yaşıyorum. Ama bir de doğup büyüdükleri bu şehirden ayrılanlar var. Onların hikâyelerini dinlemek için bugün buradayız. Tuna Kiremitçi, Eskişehir’den ayrıldı ama ilk filmini ve ilk kitabını Eskişehir ile ilgili yazdı. Ne mutlu bize! Ne güzel bir Eskişehir sevdası! Ümit Alan da buradan ayrıldı ama hem ailesi burada hem de aklı ve fikri hep Eskişehir’de. Başkan olduktan sonra inanılmaz bir destekle her zaman Büyükşehir Belediyemizin yanında oldu. İşte Eskişehir’in yetiştirdiği güzel insanlar… Burada kalsalar da ayrılsalar da Eskişehir’e olan sevgileri hiç bitmiyor, bu şehre hizmet etmeye devam ediyorlar.” Ümit Alan, Eskişehir’e dair en çok özlediği şeyleri anlatırken şunları söyledi: “Eskişehir’de net iki şeyi özlüyorum. Birincisi, her yere yürüyerek gitmek. Bu şehirde insanların en büyük şansı, yürünebilir bir şehir olması. İkincisi de bisiklet… Hayatım bu şehirde bisiklet üzerinde geçti. Üniversiteye bisikletle gidiyordum, işe bisikletle gidiyordum. 2003 yılında İstanbul’a taşındım. Benim göçtüğüm yıllarda Eskişehir bir şantiyeydi, dönüşüm halindeydi. Şehir benim olmadığım yıllarda inanılmaz bir değişim geçirdi ve herkesin turistik seyahat için gelmeye başladığı bir yer haline geldi. Bana artık Eskişehir bir film seti gibi geliyor. Tiyatrosu, operası, sineması, toplu taşıması, yürünebilir alanları ve bisiklet yollarıyla her şeyiyle çocuklar ve gençler için tasarlanmış bir şehir. Böyle bir etkinliği düzenleyen, Eskişehirlilerin evlatlarına sahip çıkan Ayşe Başkan’a teşekkür ederiz.” Tuna Kiremitçi, Eskişehir’in çocukluğu üzerindeki etkisini şu sözlerle anlattı: “Benim çocukluğumun en mutlu kısmı Eskişehir’de geçti. O yıllarda şehir bugünkü gibi değildi; Porsuk kıyısındaki toprak yollarda bisiklete binip apartmanların arkasındaki arsada top oynardık. Porsuk’a kaçan toplarımızı almak için uzun sopalar yapardık. Çocuk olarak Eskişehir’de çok mutluymuşum ve bugün sahip olduğum akıl sağlığımın büyük bir kısmını burada geçirdiğim çocukluğa borçlu olduğumu düşünüyorum.” Eskişehir’in her zaman iyi yönde geliştiğini vurgulayan Kiremitçi, “Ayşe Başkan varken içim daha da rahat.” dedi. Eskişehir’in kültürel yapısından yaşam tarzına, şehirde büyümenin getirdiği duygulardan ayrılığın hissettirdiklerine kadar birçok konu ele alındı. Söyleşinin ardından Tuna Kiremitçi, sevilen şarkılarını Eskişehirliler için seslendirdi. Eskişehirlilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte katılımcılar, hem keyifli anlar yaşadı hem de kentin değerli isimleriyle bir araya gelmenin mutluluğunu paylaştı.  

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.