Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Su Stresi

Kapsül Haber Ajansı - Su Stresi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Su Stresi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

İGSAŞ, Growtech 2025’te Sürdürülebilir Tarım İçin Yenilikçi Çözümlerini Sergiledi Haber

İGSAŞ, Growtech 2025’te Sürdürülebilir Tarım İçin Yenilikçi Çözümlerini Sergiledi

Auto Grade Üre ve TerraForte gibi katma değerli ürünlerin yanı sıra İGSAŞ Connect ve Çiftçi Mobil Uygulaması gibi dijital uygulamalarıyla da tarımın geleceğine yön veren İGSAŞ, uygulamada yer alan Filiz Yapay Zeka Asistanı ile sektör profesyonellerinden yoğun ilgi gördü. Yıldızlar Yatırım Holding iştiraki olan Türkiye gübre sektörünün öncü şirketlerinden İGSAŞ, bu yıl 18–21 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen Growtech Fuarı’nda tarımın geleceğini şekillendiren yenilikçi ürünlerini ve dijital çözümlerini tanıttı. İGSAŞ’ın dünyanın en büyük seracılık teknolojileri fuarı Growtech’te tanıttığı İGSAŞ Connect ve yenilenen Çiftçi Mobil Uygulaması’nın yanı sıra Auto Grade Üre, TerraForte ürünlerini de sektör profesyonelleriyle buluşturdu. “Toprağın bereketini korumak ve gıda güvenliğini desteklemek sorumluluğumuz” Growtech’in tarımın geleceği açısından önemli bir buluşma noktası olduğunu vurgulayan İGSAŞ Genel Müdürü İlkay Ünal, “İGSAŞ olarak Türkiye’de sürdürülebilir tarımın gelişimine liderlik etmek için yatırımlarımıza kararlılıkla devam ediyoruz. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 Küresel Riskler Raporu’nda da vurgulandığı gibi; su stresi, toprak verimsizliği ve doğal kaynak kıtlığı önümüzdeki on yılın en kritik riskleri arasında yer alıyor. Biz de toprağın bereketini korumayı ve gıda güvenliğini desteklemeyi en temel sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Ar-Ge merkezimizde tarımsal üretimin verimliliğini artıran, sürdürülebilirliğini sağlayan projeler geliştiriyoruz. Bununla birlikte suyun geri kazanımı, enerji verimliliği ve düşük karbonlu üretim alanlarında hayata geçirdiğimiz yatırımlarla çevresel etkimizi azaltmayı hedefliyoruz. Growtech, bu vizyonumuzu sektörle paylaşmak ve geleceğin tarımını birlikte şekillendirmek açısından bizim için çok değerli bir platform” dedi. “Katma değerli ürünlerimizle toprağın verimliliğini destekliyoruz” İGSAŞ Pazarlama ve Müşteri Deneyimi Direktörü Ertuğrul Aktaş ise şunları söyledi: “Bu yıl Growtech’te çiftçilerimize ve iş ortaklarımıza tarımın dijital geleceğini somutlaştıran çözümler sunduk. Auto Grade Üre ve TerraForte gibi yüksek katma değerli ürünlerimizle toprağın verimliliğini desteklerken, İGSAŞ Connect ve yenilenen Çiftçi Mobil Uygulaması ile müşteri deneyimini uçtan uca dijitalleştiriyoruz. Amacımız, çiftçilerin üretim gücünü artırarak sürdürülebilirliğe katkı sağlamak” İGSAŞ’ın fuarda tanıttığı Auto Grade Üre, Türkiye’nin ilk biyopolimer bazlı kaplamalı otomotiv sınıfı üresi olarak öne çıkıyor. AdBlue üretimine %100 uygun olan ürün, ileri kaplama teknolojisi ile üretildi. Ürün kekleşmeyi ve tozlaşmayı %62,7 oranında azaltırken granül mukavemetini %26,9 artırıyor. Bu özellikleriyle hem tarım hem sanayi hem de otomotiv sektörüne yönelik çok yönlü bir inovasyon sunuyor. Yüksek kaliteli hammaddelerle üretilmiş özel bir gübre olan TerraForte ise bitkinin kök gelişiminden büyüme ve mahsulün olgunlaşma aşamasına kadar tüm süreçlerde kullanılabiliyor. Gübre sektöründe bir ilk olan İGSAŞ Connect uygulaması, bayilerin sipariş ve sipariş sonrası tüm iş süreçlerini uçtan uca yönetebilmesini sağlıyor. Bayiler uygulama sayesinde yer ve zaman fark etmeksizin tek tuşla sipariş oluşturabiliyor, faturalarına anında erişip ödemelerini kolayca yapabiliyor. Salesforce entegrasyonu ile bayilerin tüm işlemleri ve geri bildirimleri, müşteri kartına eş zamanlı olarak işleniyor. Böylece geçmiş verilerin aktivite bazında kayıt altına alınmasını sağlarken müşteri ihtiyaçlarını daha doğru analiz edilmesini sağlıyor. Yenilenen Çiftçi Mobil Uygulaması, yapay zekâ destekli veri kaynaklarına dayanan “doğru sulama” ve “doğru gübreleme” analizleri sayesinde su israfının önlenmesine, verimin artmasına destek olarak tarımda sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor. Uygulamada yer alan Filiz Yapay Zeka Asistanı, uydu destekli izleme özelliğiyle çiftçiler tarlalarının sağlık durumunu harita üzerinden takip edebiliyor. Böylece sorunları erken tespit edip hızlıca aksiyon alınabilmesine imkan sunuyor. “Anlık olarak uzmanına sor” modülü ise çiftçilere gerçek zamanlı danışmanlık desteği sağlıyor.

Deniz Portföy Oxtech GSYF'den,  Sürdürülebilir Su Yönetimi için  Blueit’e Yatırım Haber

Deniz Portföy Oxtech GSYF'den,  Sürdürülebilir Su Yönetimi için Blueit’e Yatırım

Blueit’in endüstriyel işletmelere sunduğu veriye dayalı ve izlenebilir su yönetimi çözümlerinin çevresel ve operasyonel etkisini artırmayı hedefleyen yatırım, Deniz Portföy’ün doğal kaynakların etkin kullanımını odağına alan, sürdürülebilirlik merkezli yatırım yaklaşımının da önemli bir adımını oluşturuyor. “Su stresini azaltmayı hedefleyen girişimleri destekliyoruz” Deniz Portföy Genel Müdürü Haldun Alperat, konuyla ilgili değerlendirmesinde: “Girişim sermayesi fonlarımızın büyüme stratejisinin merkezinde; kaynak verimliliğini artıran çözümler, sürdürülebilir teknolojiler ve yenilikçi girişimlere verdiğimiz destek yer alıyor. Bu çerçevede, su ve atık su süreçlerini dijital ortamda izleyerek kaynak yönetimini optimize etmeye yönelik çözümler geliştiren Blueit’in ekosisteme sağladığı katkıyı da son derece değerli buluyoruz. Blueit’in su yönetiminde verimliliği ve izlenebilirliği artıran teknoloji altyapısını güçlendirmesi ve operasyonel kapasitesini ileri taşımasına katkı sağlayacak bu yatırımı gerçekleştirmekten mutluluk duyuyoruz” dedi. “Sürdürülebilir etki yaratan çözümlere yatırım yapıyoruz” Oxtech Ventures Yönetici Ortağı Siret Ünsal; “Oxtech Ventures olarak kaynak verimliliğini artıran teknolojileri desteklemeye önem veriyoruz. Blueit’in ortaya koyduğu çözüm ve değer önerisi de bizi ilk günden beri çok etkiledi. Sürdürülebilir etki yaratan çözümler hem Türkiye’de hem de uluslararası pazarlarda güçlü bir değer yaratma potansiyeli taşıyor. Bu yatırımın, Blueit’in teknoloji altyapısını daha da güçlendirmesine ve ölçeklenebilir modelinin yaygınlaşmasına katkı sağlayacağına inanıyor; bu dönüşümün parçası olmanın gururunu taşıyoruz” dedi. “Su kullanımını daha verimli kılmak üzere önemli bir adım attık” Blueit Kurucusu Hülya Tomak ise; “Blueit olarak suyu, gezegenimizin en stratejik ve değerli kaynağı olarak ele alıyoruz. Artan su stresi ve hızla azalan kullanılabilir kaynaklar, suyun hem çevresel hem ekonomik açıdan etkin biçimde yönetilmesini zorunlu hale getiriyor. Biz bu bilinçle, su alanındaki çalışmalarımızı veriye, bilime ve teknolojik zekaya dayalı bir anlayışla şekillendiriyoruz. Deniz Portföy Oxtech Sürdürülebilir Teknoloji Yatırımları GSYF’nin finansal ve stratejik desteğiyle; yapay zeka ve dijital teknolojiler aracılığıyla suyu daha verimli, izlenebilir ve sürdürülebilir hale getirme yolculuğumuzda yeni bir döneme adım atıyoruz" dedi.

Garanti BBVA’nın Desteğiyle Su Verimliliğine Dair Yeni Bir Araştırma Haber

Garanti BBVA’nın Desteğiyle Su Verimliliğine Dair Yeni Bir Araştırma

Garanti BBVA’nın Türkiye Bilişim Vakfı’nın Başlangıç Noktası platformu iş birliğiyle hayata geçirdiği “Sanayide Su Verimliliği” araştırması, Türkiye’de su tüketiminin en yoğun olduğu üç ana sektörü –gıda, tekstil ve kâğıt üretimi– mercek altına aldı. Çalışma, hem Türkiye’nin 25 havzasının su potansiyelini hem de bu sektörlerin bölgesel dağılımlarını analiz ederek, su stresi yaşayan bölgelerdeki üretim risklerini ortaya koyuyor. Rapor, suyun sürdürülebilir yönetimi ile rekabet gücü arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. Sektörlerin büyük kısmı suyun kritik öneminin farkında olsa da, yatırımlar henüz potansiyel seviyeye ulaşmış değil. Araştırmanın tamamına linkten ulaşabilirsiniz. Sürdürülebilir su yönetimi ile rekabet gücü arasında doğrudan bir ilişki var Araştırma bulgularına göre, imalat sektöründe kullanılan suyun %88’i doğrudan üretim sürecinde, proses suyu olarak kullanılıyor. Bu oran, suyun yalnızca yardımcı bir kaynak değil, üretimin temel girdilerinden biri olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşın, sektörlerin büyük kısmı suyun kritik öneminin farkında olmasına rağmen, yatırımlar henüz potansiyel seviyesine ulaşmış değil. Türkiye’de gıda endüstrisinin %30’u, tekstil sektörünün %40’ı ve kâğıt endüstrisinin %7’si su kıtlığı çeken havzalarda faaliyet gösteriyor. Bu oranlar, sanayi üretiminin su stresi altındaki bölgelerde yoğunlaşmaya başladığını gösteriyor. Veriler, su verimliliğinde dönüşümün kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor Türkiye genelinde soğutma suyu hariç deşarj edilen atıksu oranı %93’ün üzerinde. Bu oran, üretim süreçlerinde kullanılan suyun neredeyse tamamının geri dönüşüme kazandırılmadan sistemden çıktığı anlamına geliyor. Su kıtlığı riski açısından Marmara ve Küçük Menderes havzaları nüfus yoğunluğu ve büyüme hızı bakımından en hassas bölgeler olarak öne çıkıyor. İmalat sanayisi toplam su çekiminin yaklaşık üçte birini oluşturuyor Araştırma ayrıca, imalat sanayisinin toplam su çekiminin yaklaşık %13’ünü oluşturduğunu, buna rağmen su verimliliği odaklı teknolojik yatırımların sınırlı kaldığını ortaya koyuyor. Endüstriyel tesislerin önemli bir kısmı hâlâ geri kazanım sistemlerini yalnızca yasal zorunluluklar çerçevesinde uyguluyor. Ancak proses sularının arıtma ve filtrasyon sonrası tekrar kullanımı ile su maliyetinin düşürülebileceği ve verimliliği artıracağı vurgulanıyor. Cemal Onaran: “Su, sadece çevresel bir zorunluluk değil ekonomik dayanıklılığın da temeli” Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Cemal Onaran, araştırmayla ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi: “Sanayi üretiminde suyun doğru yönetimi, sadece çevresel bir zorunluluk değil; ekonomik dayanıklılığın da temelini oluşturmakta. ‘Sanayide Su Verimliliği’ Araştırması, su verimliliğinin işletmelerin rekabet gücüyle doğrudan bağlantılı olduğunu açık biçimde ortaya koyuyor. Sanayide dönüşümün merkezinde enerji kadar suyun da yer aldığı bu dönemde, farkındalığı artırmak ve somut çözümler geliştirmek büyük bir önem taşıyor. Su kaynaklarımızın sürdürülebilir yönetimi odağımızdaki konulardan biri. Müşterilerimizin su verimliliği yatırımlarını yenilikçi sürdürülebilir finansman modellerimiz ile destekliyoruz. Deniz ekosisteminin korunmasına katkı sunduğumuz Mavi Nefes projesiyle, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda bilim, sivil toplum ve teknolojiyi bir araya getiriyoruz. Müsilajla mücadeleden su altı ekosisteminin iyileştirilmesine uzanan bu proje, suyun yalnızca endüstride değil, tüm yaşam döngüsünde korunması gerektiğini hatırlatıyor. Nihai amacımız, işletmelerin ve bireylerin bu alandaki dönüşümünü hem bilgi hem finansal destekle hızlandırmak.”

Yanlış Atık Yönetimi, Gezegenin En Büyük Tehdidi Haline Geldi! Haber

Yanlış Atık Yönetimi, Gezegenin En Büyük Tehdidi Haline Geldi!

Üsküdar Üniversitesi Çevre Sağlığı Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, dünyayı bekleyen çevresel riskleri anlattı. Çevre sağlığı önemli ve hassas bir konu! Çevre sağlığının uzun yıllardır gündemde olması, pek çok bilimsel ve teknolojik gelişme sayesinde bu alandaki bilgimizin artmasına rağmen hala önemli ve hassas bir konu olma özelliğini koruduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Günümüzde atık suların arıtılmasından, suyun dezenfeksiyonuna, atık yönetiminden kirlilik izleme teknolojilerine kadar pek çok gelişim gösteren alan maalesef nüfus artışı ve üretim süreçlerinden çıkan pek çok atıkla başa çıkmakta zorlanmaktadır.” dedi. Güncel sorunlar, hava, su ve toprak kirliliği… Günümüzde farklı bölgelerde farklı çevresel sorunların kendini gösterdiğine işaret eden Dr. Adiller, “Sanayi bölgeleri ve yoğun nüfusa sahip şehirlerde hava kirliliği, su kirliliği, yanlış atık yönetiminden kaynaklı toprak kirliliği yoğun bir şekilde görülürken, bir yandan da iklim değişikliği su ve toprak gibi doğal kaynakları baskı altına almaktadır.” diye konuştu. Çevre kirliliği ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor! Çevre kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini de değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şöyle devam etti: “Aslında çevresel anlamda her türlü kirliliğin kısa ve uzun vadeli etkileri bulunduğu gibi doğrudan ve dolaylı etkileri bulunmaktadır. Hava, su ya da toprakta bulunan kirleticilerin bazıları kısa süreli anlık sağlık sorunları yaratırken bazıları uzun sürede kendini göstermekte ve ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ayrıca bir çevre bileşeninde kendini gösteren kirlilik bir diğerinde bozulmaya yol açmakta ve beklenmedik sonuçlar doğurabilmektedir. Örneğin içerisinde zararlı maddeler bulunan bir su ile sulanan bitkiler gıda güvenliği riski oluşturabilmektedir.” Bir kot pantolon üretiminde 3 bin 781 litre su tüketiliyor Bireylerin günlük yaşamda alabileceği önlemlere de işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Bireyler günlük hayatlarında öncelikle çevre sağlığını koruma amaçlı önlemler almalıdırlar. Çünkü her ne kadar tüketiciler doğrudan çevreyi kirletmese de çevreyi kirleten üreticilerden aldıkları ürünlerle ya da fazla tüketimleri sonuçlarında ortaya çıkan atıklarla çevre kirliliğine ortak olmaktadırlar. Bu yüzdende her tüketici aldığı herhangi bir ürününün -ne kadar masum olursa olsun- üretim sürecinin çevreye zararı olduğunun bilincinde olmalıdır. Çünkü üretim sürecinde ortaya çıkan atıklar ne kadar doğru biçimde yönetilirse yönetilsin, her üretim sürecinde ortaya çıkan atık ya da kullanılan doğal kaynak çevrede bir iz bırakmaktadır. Bunun en önemli örneklerinden biri de su tüketimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP verilerine göre bir kot pantolon üretiminde 3 bin 781 litre su tüketilmektedir. Su sıkıntısı yaşadığımız bu günlerde bunun aslında hayatımız için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebiliriz.” şeklinde konuştu. Türkiye hızla “su fakiri” ülke olmaya doğru gidiyor Su kıtlığına dikkat çeken Dr. Adiller, şöyle devam etti: “Su canlı hayatı için en temel ihtiyaçlardan biridir. Ve bu kadar önemli olan bir ihtiyaç maalesef ülkemizde ve içinde bulunduğumuz coğrafyada iklim değişikliği etkisiyle giderek azalmaktadır. Ortadoğu ve Akdeniz ülkeleri iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemiz su kaynakları açısından değerlendirildiğinde su stresi yaşayan ülkeler kategorisinde yer almakta ve hızla su fakiri ülke olma yolundadır. Bu noktada bizlere düşen doğrudan ve dolaylı olarak kullandığımız su miktarını azaltmaya çalışmaktır. Genellikle su tasarrufu denince akla diş fırçalarken musluğu kapatma önerisi gelmektedir. Ancak bu öneri çok kısıtlı bir tasarruf sağlamaktadır. Bireysel olarak kullandığımız su doğrudan ve dolaylı kullanım olarak 2 sınıfa ayrılır. Doğrudan kullandığımız su günlük ihtiyaçlarımız için musluğumuzdan tükettiğimiz suyu tarif etmektedir. Dolaylı kullandığımız su ise, tüm ihtiyaçlarımızın üretim süreçleri için harcanan su miktarını ifade etmektedir. Günümüzde büyük şehirde yaşayan bir kişinin doğrudan su tüketimi kabaca günlük 200 litre seviyesindedir. Ancak aynı kişinin ortalama günlük dolaylı su tüketimi 4 bin litrenin üzerinde olabilir. Örneğin satın aldığınız bir akıllı telefonun üretim süreçlerinde 12 bin litreden fazla su tüketilmektedir. Bu açıdan bakıldığında tüketim alışkanlığını değiştirmek yılda milyonlarca litre su tasarrufuna sebep olabilir.” Enerji tasarrufu da doğanın korunmasında önemli bir unsur Enerji tasarrufuna da değinen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, şunları söyledi: “Enerji tasarrufu da benzer şekilde doğanın korunmasında ve sürdürülebilirlik konusunda bir diğer önemli unsurdur. Dünyanın pek çok ülkesinde yenilenebilir enerji yatırımları yapılsa da günümüzde hala enerji önemli bir oranda doğalgaz ya da kömür gibi fosil kaynaklar yardımıyla gerçekleştirilmektedir. Fosil yakıtlar yardımıyla üretilen bu enerjinin bedeli ne kadar önlem alınıyor olsa da hava kirliliği, karbon emisyonları ve hatta asit yağmurları olmaktadır. Hava kirliliğine bağlı ortaya çıkan hastalıklar, karbon emisyonlarındaki artıştan etkisini arttıran iklim değişikliği ve asit yağmurlarından kaynaklanan tarımsal verim kaybının bedeli ekolojik açıdan ve halk sağlığı açısından büyük olmaktadır. Ayrıca bu durumun geri çevrilmesi için ekonomik bedeller de ödenmektedir.” Araştırmalar kanımızda bile mikro boyutta plastik kalıntıları olduğunu gösteriyor Atık yönetiminde bireylerin sorumluluğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Dünyamızda hiçbir madde sınırsız değildir. Bunun yanı sıra bir madde bir anda yok olmaz. Üretim süreçlerinde kullanılan pek çok hammadde doğadan farklı şekillerde elde edilir ve doğadan elde edilen bu maddelerin bir rezerv miktarı vardır. Bu noktada ürünlerin kullanım ömürlerini doldurduktan sonra geri dönüştürülerek doğadan alınan hammadde miktarının azaltılması hem bu rezervleri korumakta hem de bu rezervlerin doğadan elde edilme süreçlerinde ortaya çıkabilecek kirlilik risklerini ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca bu ürünlerin geri dönüştürülmemesi ve atık haline dönüşmesi ciddi bir çevre sağlığı sorunu yaratmaktadır. Atıkların geri dönüştürülmediği her senaryoda bu atıklar ya yakılarak atmosfere karışarak ya da toprağın altında uzun yıllar boyunca bozulmadan kalacaklardır. Daha kötü şekilde yönetilmeleri bu atıkların sulara ve toprağa karışarak çevreye ve canlılara daha fazla zarar vermesine yol açacaktır. Örneklendirecek olursak günümüzde plastik tüketimi sonucunda ortaya çıkan atıkların doğru şekilde yönetilmemesi okyanuslarda ülkemiz yüzölçümünden daha büyük plastik atık adaları oluşmasına sebep olmuştur. Ayrıca yapılan araştırmalar kanımızda bile mikro boyutta plastik kalıntıları olduğunu göstermektedir.” diye konuştu. Devlet ve toplum el ele vermeli Çevre sağlığının korunmasında devletlerin ve yerel yönetimlerin öncelikli adımlarına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Günümüzde eşiğinde bulunduğumuz çevresel felaket ancak devlet, yerel yönetim ve halkın tam katılımlı çevreci bir yaklaşım benimsemesiyle mümkündür. Öncelikle devlet ve yerel yönetimlere düşen ilk görev kamu ve özel kurumlarda tam çevreci bir yaklaşım sergilenmesini sağlamaktır. Bu çevreci yaklaşımı sağlarken alanın uzmanlarının gerektiği noktalarda istihdam edilmesi, özellikle kamu ve özel sektörde sürdürülebilirlik ve çevre koruma ile ilgili konumlarda çevre mühendisleri ve çevre sağlığı teknikerlerinin istihdamının arttırılması ülke genelinde bu konudaki bilinci ve işlevselliği arttıracaktır. Ayrıca vatandaşların çevre bilincini ve ekolojik okuryazarlık seviyelerinin yükseltilmesi konusunda da çalışmalar yapılmasını desteklemek gerekmektedir.” ifadesinde bulundu. Çözüm fırsatı için geleceği beklemeyelim! Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Adiller, “Hava, su ve toprak kirliliği temel çevresel sorunlar olarak görülse de bu sorunların hayatın her bölümüne yansıması pek çok ciddi çevresel, yaşamsal, ekonomik ve sosyolojik sorun yaratmaktadır. Su stresi yaşadığımız günlerde su kaynaklarımızı kirletmemiz bizi su fakiri haline getirir. Suyu ve toprağı kirletmemiz kısa vadede gıda güvenliğini riske atar, uzun vadede ise toprak kaynaklarımıza zarar vererek tarımsal verimliliği düşürür ve kıtlığa sebep olabilir. Dünyanın farklı ülkelerinde geçmişte yaşanan pek çok çevresel felaket ülkemiz ve içerisinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanabilir. Çözüm fırsatı için geleceği beklemeyelim, gelecek nesiller için temiz bir çevre bırakmayı bile düşünmeye gerek yok. Günümüz nesli bile çok uzak olmayan bir gelecekte çevresel risklerle ciddi boyutta karşı karşıya gelebilir. O yüzden sorunun çözümü için yarını bile beklemeden bugünden çalışmaya başlamalıyız.” şeklinde sözlerini tamamladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.