Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sürdürülebilirlik

Kapsül Haber Ajansı - Sürdürülebilirlik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sürdürülebilirlik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

GEBKİM OSB, 10. Private Label Zirvesi’nde Yerini Aldı Haber

GEBKİM OSB, 10. Private Label Zirvesi’nde Yerini Aldı

Private Label sektörünün en etkili organizasyonlarından biri olarak kabul edilen zirveye, Türkiye’nin ilk Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi GEBKİM OSB, Gümüş Sponsor olarak katılım sağladı. Private label sektörünün en kapsamlı buluşması olan 10. Private Label Zirvesi, İstanbul Pendik’te Crowne Plaza Asia’da gerçekleştirildi. Türkiye’nin hızlı tüketim ürünleri üreticileri, tedarikçileri ve ulusal–yerel perakende yöneticilerini bir araya getiren zirveye, Türkiye’nin ilk Kimya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi GEBKİM OSB Gümüş Sponsor olarak katıldı. Sektör profesyonellerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen zirvede; üretim trendleri, tüketici beklentilerindeki dönüşüm, sürdürülebilirlik, tedarik zinciri yönetimi ve global private label pazarının yeni rotası masaya yatırıldı. Oturumlara yön veren veriler, sektörün 2026’ya güçlü bir hazırlık yaptığına işaret etti. Zirvenin sürprizleri arasında ise ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın CMXXIV isimli gösterisiyle 10. Private Label Zirvesi’nde sahne aldı. Katılımcılardan büyük ilgi gören performans, etkinliğe renk kattı. Kimya Markalarından Önemli Temsilciler Zirvede Yer Aldı Bu yılki zirvenin dikkat çeken yönlerinden biri, kimya sektörünün güçlü katılımı oldu. Temizlik, kozmetik, ambalaj ve endüstriyel hammaddeler gibi private label ürünlerin omurgasını oluşturan kimya alanından birçok önemli temsilci, sektör profesyonelleriyle bir araya geldi. Açılış bölümünde PLAT Derneği Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer, sektörün son 10 yılda kaydettiği dönüşüme dikkat çekerek zirvenin önemini vurgulayan bir konuşma yaptı. Özer, “Private Label artık sadece alternatif bir tercih değil; tüketici davranışlarını şekillendiren güçlü bir kategori haline geldi” diyerek sektörün stratejik konumunu özetledi. GEBKİM OSB Standına Perakende ve Sanayi Temsilcilerinden Yoğun İlgi Zirve boyunca GEBKİM OSB standını ziyaret eden sanayiciler, tedarikçiler, perakende yöneticileri ve sektör temsilcileri; bölgenin Türkiye kimya sanayisindeki stratejik rolü, yatırımcılarına sunduğu altyapı avantajları ve sürdürülebilir üretim vizyonu hakkında detaylı bilgi aldı. Zirveye ilişkin değerlendirmede bulunan GEBKİM OSB Yönetim Kurulu Başkanı V. İbrahim Aracı, “Private label ürünlerin büyük bir kısmı kimyasal süreçlerle hayat buluyor. Dolayısıyla kimya sektörü, bu ekosistemin görünmeyen ancak en kritik taşıyıcı kolonu. GEBKİM olarak, Türkiye’nin kimya sanayisine güvenli, modern ve sürdürülebilir bir üretim üssü sunarken, sektörler arası iş birliklerini büyütmeye devam ediyoruz. Zirvede gördüğümüz ilgi, doğru yolda olduğumuzun önemli bir göstergesidir. Sektörün buluşma noktası bu önemli etkinliğin hayata geçirilmesinde emeği bulunan tüm paydaşlara ve sürece liderlik eden PLAT Yönetim Kurulu’na teşekkür ederiz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye 2025’in İlk Yarısında 25 Milyondan Fazla Turist Ağırladı Haber

Türkiye 2025’in İlk Yarısında 25 Milyondan Fazla Turist Ağırladı

Uluslararası danışmanlık, denetim, kurumsal finansman, strateji ve vergi hizmetleri firması EY (Ernst&Young) çatısı altında faaliyet gösteren EY-Parthenon’un (EYP) gerçekleştirdiği Türkiye Turizm ve Konaklama Sektörü Görünümü çalışması yayımlandı. Sektörün 2024 ve 2025 yılları arasındaki büyüme ve değişimini baz alan araştırma, 2025 yılının tamamı için beklentileri de ortaya koyuyor. Sektörün 2025 sonu hedefi 65 milyon uluslararası turiste ulaşarak 64 milyar dolar gelir elde etmek EYP çalışmasına göre; Türkiye 2025’in ilk yarısında, 25 milyondan fazla uluslararası ziyaretçi ağırlayarak bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,7’lik bir artış kaydetti. Ziyaretçilerin yaklaşık %57’sinin Antalya, %17’sinin İstanbul ve %11’inin Muğla’yı tercih etmesi, turizm hareketliliğinin ağırlıklı olarak bu üç ilde yoğunlaştığını gösteriyor. 2025 yılı ilk yarısında geçen senenin aynı dönemine kıyasla Nevşehir’de %60, Mardin’de %51, Çanakkale’de %23 ve Trabzon’da %17 oranında da artış kaydedildi. Bu eğilim, Türkiye’ye gelen ziyaretçilerin deniz-kum-güneş turizmi ile birlikte kültür, tarih ve yerel deneyimlere dayalı seyahatlere de yöneldiğini gösteriyor. 2024’te 62 milyon olan uluslararası ziyaretçi sayısının, 2025 yılında 65 milyona yükselmesi bekleniyor. Çalışmaya göre Türkiye, turizm gelirlerinde de ciddi oranda artış sağladı. 2025 yılının ilk yarısında 25,4 milyar dolara ulaşan turizm gelirleri, 2024 yılının aynı dönemine göre %7,4 oranında artış gösterdi. 2024 yılında 61,1 milyar dolar olan toplam turizm gelirinin, 2025 yılında %4,7 artışla 64 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Turizm gelirindeki artışta kişi başı harcama düzeyindeki yükseliş belirleyici unsur oldu. 2025 yılının ilk yarısında kişi başına ortalama harcama günlük 996 dolara ulaşarak %5,6 oranında artış gösterdi. Bu eğilim, geçmiş yıllara kıyasla daha yüksek harcama kapasitesine sahip turist segmentlerine doğru kademeli bir geçiş olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin fiyatları uluslararası standartlara yaklaştı Çalışmada yer alan ve TÜİK tarafından açıklanan Haziran 2025 verilerine göre “Lokanta ve Oteller” grubunda yıllık fiyat artışı TL bazında %35,59 olarak gerçekleşti ve hizmetler genelinde artış %50,34’e ulaştı. Bu durum, Türkiye’nin fiyat seviyelerinin uluslararası standartlara yaklaştığını ve daha rekabetçi bir konumda olma yolunda ilerlediğini gösteriyor. Özellikle Akdeniz bölgesi, uluslararası lüks otel ve konaklama markalarının gelmesiyle önemli bir destinasyon haline geldi. Almanya, Rusya ve diğer Avrupa ülkeleri, 2025’in ilk yarısında Türkiye’yi en çok ziyaret eden başlıca ülkeler arasında yer aldı. Uluslararası talep istikrarlı seyrediyor Çalışmaya göre; 2024 yılının ilk yarısında %2,3 oranında büyüyen GSYH’nin, 2025 yılının aynı döneminde %4,8’lik artış kaydetmesi, ekonominin dayanıklılığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte, makroekonomik görünümün yanı sıra bölgesel ekonomik ve siyasi gelişmelerin turizm sektörünü etkilediği görülüyor. İstanbul ve Antalya yeni yatırımların merkezi konumunda Yatırımcı ilgisi, Antalya ve Muğla gibi kıyı destinasyonlarda ve İstanbul gibi kentsel merkezlerde yoğunlaşmaya devam ediyor. Süregelen seyahat talebinin yanı sıra MICE (Kongre turizmi) segmentindeki toparlanma da bu yoğunluğa katkı sağlıyor. İstanbul ve Antalya, 19.038 odalık 130 otel projesi ile yeni yatırımların merkezi konumunda yer alıyor. Bu arzın %40’ı İstanbul’da yer almakta olup, şehirde 49 proje kapsamında 7.903 yeni oda planlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılı haziran ayı itibarıyla doluluk oranları Antalya’da %84,35, İstanbul’da %49,54 ve Muğla’da ise %65,61 olarak gerçekleşti. Şubat 2025 itibarıyla geçtiğimiz 1 yılda mevcut oda başına gelirde (RevPAR) Türkiye’de %20, İstanbul’da ise %25’lik artış görüldü. Çalışmaya göre, lüks ve üst segment resort varlıklarının, kişi başına harcamadaki artışın da desteğiyle uluslararası yatırımcılar açısından cazibesini koruduğu gözlemlendi. Yüksek inşaat maliyetleri yenileme projelerini temel yatırım stratejisi haline getiriyor Çalışmaya göre; sürdürülebilirlik ve ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim) standartları, yatırım kararlarını giderek daha fazla şekillendirirken; enerji verimliliği ve yeşil sertifikasyonlar, yatırımcı ilgisini çeken önemli farklılaştırıcı unsurlar haline geliyor. “Türkiye hâlâ lüks segment otel grupları için cazip bir yatırım destinasyonu” EY-Parthenon Türkiye Ticari Gayrimenkul İşlemleri Kıdemli Direktörü Gün Gökkaya, Türkiye turizm ve konaklama sektörü için şu değerlendirmelerde bulundu: “EY Parthenon olarak hazırladığımız çalışmaya göre; makroekonomik dalgalanmalara karşın Türkiye hâlâ lüks segment otel grupları için cazip bir yatırım destinasyonu olma özelliğini koruyor. Bu durumun da etkisiyle Türkiye, turizm ve konaklama sektörü dayanıklı yapısını koruyarak dengeli bir büyüme ivmesi sergiliyor. Yukarı yönlü gelir performansı, çeşitlenen destinasyon yapısı ve sürdürülebilirlik temelli yatırımlar, sektörün uzun vadede rekabet gücünü destekliyor. Bu noktada, artan maliyetler ve hizmet fiyatlarındaki yükselişin, Türkiye’nin fiyat avantajını bir miktar azalttığını belirtmemiz gerekiyor. Buna karşın, lüks ve üst segment tesislere yönelik artan talep görüyoruz. Güçlü turizm gelirleri, sektörde nakit akışı istikrarını ve borç ödeme kapasitesini destekleyerek kredi dinamiklerini destekliyor. Yerel bankaların; mevcut varlıkların renovasyon ve yenileme projelerine finansman sağlamayı, yeni otel geliştirme projelerine göre daha fazla tercih etmesi, artan inşaat maliyetleri ile birlikte yeni projeleri daha maliyetli hale getiriyor. Bu durum yatırımcıların daha fazla alternatif finansman modellerine yönelmesine sebep olurken, özellikle ortak girişimler, özel sermaye fonları ve gelir paylaşımı anlaşmaları öne çıkıyor. Uluslararası turistlere yönelik tatil bölgelerinde işletmeler, döviz kuru riskini azaltmak için döviz üzerinden fiyatlama yaparak, kur sabitleme gibi yöntemlerle gelirlerini güvence altına alıyor.”

Garanti BBVA, Sürdürülebilirlikte Küresel Liderler Arasına Girdi Haber

Garanti BBVA, Sürdürülebilirlikte Küresel Liderler Arasına Girdi

Garanti BBVA, dünyanın en büyük çevresel raporlama platformu olan CDP’nin İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman temalarının tamamında “Liderlik” seviyesinde derecelendirildi. Banka, finansal kurumlar için bu yıl ilk kez zorunlu hale getirilen Orman temasında da A alarak küresel ölçekte “Üç A” başarısına ulaşan sayılı kurumlardan biri oldu. Garanti BBVA, CDP tarafından gerçekleştirilen 2024 yılı değerlendirmesinde üç ana tema olan İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve bu yıl finansal kurumlar için ilk kez zorunlu hale gelen Orman alanlarında A notu alarak “Liderlik” seviyesinde değerlendirildi. Böylece banka, küresel ölçekte “Üç A” derecesine ulaşan az sayıdaki bankalardan biri oldu. Garanti BBVA, 2009 yılından bu yana İklim Değişikliği, 2015’ten bu yana ise Su Güvenliği temalarında kapsamlı raporlama yapıyor. Bu yıl ilk defa raporladığı Orman temasında da bu alana yüksek etkisi olan sektörlere verilen finansman tutarlarını da ilk kez paylaşarak A skoru elde etmesiyle birlikte banka, çevresel şeffaflık ve dönüşüm alanında uluslararası ölçekte örnek gösterilen kurumlar arasındaki yerini daha da güçlendirdi. Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, CDP derecelendirmesine ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik alanında 19 yılı aşkın bir süredir çaba gösteren bir kurum olarak, CDP’den üç ayrı temada gelen A değerlendirmesi bizim için son derece kıymetli. İklim değişikliği, su yönetimi ve ormansızlaşma gibi geleceğimizi doğrudan ilgilendiren alanlardaki işlerimizin uluslararası bir platform tarafından liderlik seviyesinde değerlendirilmesi, doğru adımları atıyor olduğumuzun iyi bir göstergesi. Bugün biz yalnızca finansman sağlayan bir kurum değiliz; düşük karbonlu ekonomiye geçişi hızlandırmak, çevresel etkilerimizi azaltmak ve müşterilerimizle birlikte dönüşümü mümkün kılmak için çalışan kapsamlı bir ekosistemin parçasıyız. Yenilenebilir enerji finansmanındaki güçlü konumumuz, sürdürülebilir finans hacmimiz, Net Sıfır Bankacılık Birliği taahhütlerimiz ve çevre projelerimiz kadar, son dönemde odağımıza aldığımız Mavi Finans da bu yönde çok önemli bir dönüşüm alanı. CDP’nin değerlendirmesi şeffaflık, çevresel etki yönetimi ve sürdürülebilirlik vizyonumuzdaki kararlılığın bir sonucu. Önümüzdeki dönemde de bu alandaki gayretimizi daha da güçlendirerek, ülkemizin ve dünyanın sürdürülebilir geleceğine katkı sunmaya devam edeceğiz.” Sürdürülebilirlik çalışmalarıyla en yüksek uluslararası standartları karşılıyor Garanti BBVA, uzun yıllardır sürdürdüğü sürdürülebilirlik odaklı stratejisi kapsamında: 2018-2029 dönemi için 3,5 trilyon TL'lik hedef ile Türkiye'de bugüne kadarki en yüksek sürdürülebilir finansman hedefini açıkladı.Ekvator Prensipleri’ne imza atarak, Türkiye’de bu inisiyatife katılan ilk banka oldu.Türkiye’de bir ilke imza atarak deniz ekosistemlerinin korunmasına odaklanan Biyoçeşitlilik ve Mavi Temalı Tahvil ihracını gerçekleştirdi.Yenilenebilir enerji finansmanında Türkiye’nin en güçlü aktörleri arasında yer aldı.Kadın girişimcilere, yeşil dönüşüm yatırımlarına, emisyon azaltımı projelerine ve toplumsal etki programlarına yönelik çok boyutlu destekler geliştirdi.Doğa ve su ekosistemlerini korumaya odaklanan Mavi Nefes programını dört yıldır bilimsel ölçümleme esaslarıyla yürütüyor. Garanti BBVA’nın sürdürülebilirlik konusundaki tüm çalışmalarının değerlendirildiği CDP’nin küresel metodolojisine göre “A Listesi”nde yer almak, kuruluşların bilim temelli hedefler, şeffaf veri paylaşımı, risk yönetimi, fırsat geliştirme kapasitesi ve doğa pozitif stratejiler alanında en yüksek uluslararası standartları karşıladığı anlamına geliyor.

QNB Türkiye’den 15,6 Ton Karbon Tasarrufu Sağlayan Kampanya Haber

QNB Türkiye’den 15,6 Ton Karbon Tasarrufu Sağlayan Kampanya

Kampanyanın karbon ayak izi, Adform’un Scope3 teknolojisiyle Türkiye ortalamasının %76 altına çekildi ve 15 dönümlük bir ormanın bir yılda emdiğine eşdeğer CO2 tasarrufu¹ sağlandı. ID Fusion çözümü ise kampanyayı çerezsiz tarayıcılardaki "dokunulmaz" kitleye ulaştırdı. QNB Türkiye, "2050 Net Sıfır" hedefini kamuoyuna duyurduğu sürdürülebilirlik iletişimini televizyonun ardından Adform işbirliğiyle dijitale taşıdı. Adform teknolojileriyle yürütülen kampanya, dijital reklamcılığın bugün karşı karşıya olduğu birbiriyle çelişkili iki temel zorluğa aynı anda odaklandı: Bir yanda sektörün artan enerji tüketimi ve çevresel etkisi, diğer yanda ise üçüncü parti çerezler olmadan hedefleme ve verimli erişim. Kampanya, Adform'un entegre teknolojileri sayesinde bu iki zorluğun aynı anda aşılabileceğini kanıtladı. Kampanyanın ilk hedefi, QNB Türkiye’nin sürdürülebilirlik mesajını dijitalde de sorumlu bir şekilde yaymaktı. Bu süreçte, Adform’un Scope3 teknolojisi, satın alma envanterindeki karbon emisyonu yüksek yayınları tespit ederek kademeli olarak eledi. Bu optimizasyon sayesinde kampanyanın karbon ayak izi, 1000 gösterim başına üretilen karbon miktarını (gCO2PM) ölçen standart metrikte, 296,7 gCO2PM seviyesine kadar düşürüldü. Bu oran, Türkiye’deki benzer programatik yayınların ortalamasından yüzde 76 daha düşük bir emisyon anlamına geliyor. Kampanyanın haftalık raporları da bu optimizasyonun başarısını doğruluyor: Kampanyanın ilk haftasında 360,43 gCO2PM olan emisyon oranı, optimizasyonun etkisiyle yalnızca üç haftada yüzde 41,38 azaldı ve 236,61 gCO2PM seviyesine kadar geriledi. Kampanya boyunca elde edilen bu verimlilik, toplamda 15,6 ton CO2 tasarrufu sağladı. Bu miktar, 1 milyondan fazla akıllı telefonun şarj edilmesi sırasında oluşan emisyona ve 15 dönümlük bir ormanın bir yılda emdiği karbon miktarına eşdeğer.¹ Verimlilikten Ödün Vermeyen Erişim Kampanyanın "çifte başarı" hedefinin ikinci ayağı, sürdürülebilirlik optimizasyonu yapılırken dahi erişimden ve verimlilikten ödün vermemekti. Bu noktada Adform’un ID Fusion teknolojisi devreye girdi. ID Fusion, öncelikle farklı cihazlardaki kullanıcı kimliklerini tekilleştirerek kampanya frekansını ortalama 3 seviyesinde sabitledi. Bu sayede bütçe tasarrufu sağlanırken, kullanıcıların reklama boğulmasının önüne geçildi. Adform ID Fusion’ın asıl başarısı ise çerezsiz kitleye erişimde kendini gösterdi. Hedeflemesi en zor olan ve "dokunulmaz" olarak görülen çerezsiz tarayıcılarda toplamda %28,63’lük bir kitleye ulaşıldı. Bu sonuç, Adform teknolojisinin çerezlerin olmadığı bir dünyada bile hedeflenen kitleyi bulabildiğini ve verimliliği koruyabildiğini kanıtladı. Adform ile dijitale taşınan QNB Türkiye kampanyası, 8 Eylül ile 7 Ekim tarihleri arasında toplamda 16,4 milyonun üzerinde görüntülenme ve 15,4 milyona yakın benzersiz erişim elde ederek başarıya ulaştı. Adform Türkiye Hesap Yöneticisi Zülal Çimagil, sorumlu performans örneği olan kampanya hakkındaki değerlendirmesinde şunları söyledi: “QNB Türkiye ile yürüttüğümüz bu proje, sektörde 'performans' ile 'sürdürülebilirliğin' birbirinin alternatifi olmadığını, aksine aynı stratejinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kanıtladı. Bu kampanya, Adform'un entegre teknolojileri sayesinde markaların artık hem daha 'yeşil' ve sorumlu bir reklamcılık yapabileceğini hem de çerezsiz dünyanın zorluklarına rağmen kitlelerine verimli bir şekilde ulaşabileceğini net bir şekilde ortaya koydu. Geleceğin reklamcılığı sorumlu performans üzerine kuruluyor ve biz bu dönüşümü teknolojimizle bugünden mümkün kılıyoruz." QNB Türkiye Dijital Pazarlama İletişimi ekibi ise “QNB olarak Net0 olma sözümüz doğrultusunda dijital reklam kampanyamızda sürdürülebilir bir yayın stratejisi benimsedik. Bu kapsamda, Adform üzerinden yürüttüğümüz reklam yayınlarında Scope3 teknolojisini kullanarak yüksek enerji tüketimine sahip web sitelerini günlük olarak elimine ettik. Bu strateji sayesinde kampanya süresince toplamda yaklaşık 5 metrik ton karbon emisyonu oluşurken, ülke ortalamasıyla kıyaslandığında yaklaşık 15,6 metrik ton karbon tasarrufu sağlandı. Adform ve Scope3 teknolojilerinin desteğiyle, yüzlerce web sitesinde yüksek gösterim ve tıklama oranlarına ulaşırken, fazladan karbon emisyonlarının önüne geçerek dijital ekosistemde daha sürdürülebilir bir reklam deneyimi gerçekleştirdik.” dedi.

Take Off Girişim Zirvesi Anadolu Ateşi’nin Enerjisi ile Başladı Haber

Take Off Girişim Zirvesi Anadolu Ateşi’nin Enerjisi ile Başladı

10–11 Aralık tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezinde iki gün boyunca devam edecek olan zirve, TEKNOFEST çatısı altında; T3 Vakfı, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi öncülüğünde yürütülen bölgenin en kapsamlı inovasyon ve girişimcilik platformu olarak konumlanıyor. Anadolu Ateşi ve T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın programı ile Take Off Girişim Zirvesi başladı! Açılış programını Anadolu Ateşi’nin enerji ve heyecan dolu gösterisi ile başlatan zirvenin açılış oturumunu ve konuşmasını T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Mehmet Fatih Kacır yaptı. Katılımcılar Anadolu Ateşi’nin Efsanelerin Dansı gösterisini büyük coşkuyla izledi. Gösterinin ardından sunuculuğunu Okan Bayülgen ve Kübra Akkoç’un yaptığı zirvenin sahnesine Bakan Kacır davet edildi. TEKNOFEST’in Ateşini Take Off Start-Up Dünyasına Taşıyor… “İlham verici Take Off Startup Summit’de – cesur fikirleri olan yetenekli insanların bir araya gelerek hayatları dönüştürdüğü ve geleceği şekillendirdiği bu dinamik buluşma noktasında sizlerle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yurtdışından gelen konuklarımıza hoş geldiniz demek istiyorum – kıtaların, kültürlerin ve fikirlerin buluştuğu şehir İstanbul’a hoş geldiniz.” Diyerek sözlerine başlayan Bakan Kacır konuşmasında pek çok önemli başlığa deyindi. “Bugün, gerçekten şaşırtıcı işler başarmış bir insanlık ailesinin üyeleri olarak bir araya geliyoruz. Sadece iki yüzyılda insanlık dünya savaşları atlattı, atomu parçaladı, insan genomunun haritasını çıkardı ve dünyayı dijital bir sinir ağıyla birbirine bağladı. Buharlı makinelerden akıllı fabrikalara, birinci sanayi devriminden yapay zekâ çağına geldik. İki yüz yıl önce, bu gezegendeki ortalama bir insanın ömrü 40 yıldan daha az idi. Bugün küresel yaşam beklentisi 70 yılın üzerine çıkarak neredeyse iki katına ulaştı. 1800’lerde Dünya’da yaklaşık 1 milyar insan vardı. Bilim, tıp, tarım ve teknolojideki ilerlemeler sayesinde bugün 8 milyardan fazla insan yaşıyor — bu gezegeni paylaşan hayatların, umutların ve hikâyelerin sayısı sekiz kattan fazla arttı. Bunlar küçük zaferler değil. Ancak hikâyeyi burada kesersek, yalnızca yarısını anlatmış oluruz. Görece kısa bir sürede ve oldukça sınırlı bütçelerle, bazı ülkelerin on milyarlarca dolar harcamasına rağmen elde edemediği kabiliyetlere ulaştık. Muharip sahada kendini kanıtlamış İHA sistemlerimiz, pek çok dost ve müttefik ülkeye ihraç ediliyor ve modern savaş alanında oyun değiştirici olarak kabul ediliyor. Teknoloji girişimciliğini Türkiye’nin yeni başarı hikâyelerinin ana motoru olarak görüyoruz. Amacımız, iyi bir fikrin hiçbir zaman fırsat eksikliği nedeniyle heba olmadığı bir girişimcilik ekosistemi inşa etmek. Gençlerimizin girişimcilik ve inovasyonu değer olarak gören bir kültürde yetişmesini sağlamak. Girişimciler ve yatırımcılarla yakın diyalog içinde geliştirilen yenilik dostu düzenlemeler; yeni iş modellerinin doğmasına, büyümesine ve rekabet etmesine imkân tanıyor. Politikalarımızı ve projelerimizi bu vizyon doğrultusunda uyumluyoruz. Genç nesli geleceğin becerileriyle donatmak için yoğun yatırım yapıyoruz. 2020–2024 arasında Türk teknoloji girişimlerine yapılan toplam öz sermaye yatırımı 5,3 milyar ABD dolarına ulaştı — bu rakam önceki beş yıllık dönemin on iki katı. Pre-seed işlem sayısında geçen yıl Avrupa’da ikinci sırada yer aldık. Çalışmalarımız burada durmayacak. Girişimlerin ekosistemle ilk temasından şirketleşmeye, sürdürülebilir büyümeye ve küresel ölçeğe açılmaya kadar kesintisiz bir yolculukta destek mimarimizi genişletiyoruz. Girişim sermayesi fonlarının ve melek yatırımcıların ekosisteme katılımını artıracak yatırımcı dostu düzenlemeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz. Daha fazla uluslararası sermaye çekebilmek için kamu sektörü, girişim sermayesi fonlarında çıpa yatırımcı rolünü güçlendirecek. Biyoteknoloji, yapay zekâ ve dijital dönüşüm alanlarında sektör odaklı fonlar kurarak özel sermayeyi çekmeyi ve inovasyonu hızlandırmayı hedefliyoruz.” “TEKNOFEST’in içinde doğmuş, ancak zamanla kendi başına saygın bir marka hâline gelmiştir. TEKNOFEST nasıl milyonlarca gencimizde teknolojiye duyulan merakı ve özgüveni ateşlediyse, Take Off da bu ateşi start-up dünyasına taşıyor. Yenilikçi fikirlerin küresel başarıya doğru kanatlandığı birinci sınıf bir pist görevi görüyor. Yatırımcılar Türk yeteneğinin derinliğini ve kurucularımızın vizyonunu ilk elden görebiliyor. Bu salonda dile getirilen fikirlerin başarı hikâyelerine dönüşeceğine inanıyorum.” Diyen Bakan Kacır konuşmasının sonunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak bu yolda girişimcilerin kararlı bir ortağı olmaya devam edeceklerini vurguladı. Birinci gününde T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın açılış konuşmasının ardından zirvenin programı GenAI Works’ten Steve Nouri’nin Rekabette fark yaratmanın yeni kuralları ile devam etti. Ardından Karekodlardan Yapay Zekaya: Fintek’in Küresel Yolculuğu paneli, sonrasında Burak Dağlıoğlu’nun Türkiye: Teknoloji ve Girişim Sermayesi için Bölgesel Güç Üssü konuşması ve Turkcell CEO’su Dr. Ali Taha Koç’un Üretken Bağlantı Çağı konulu oturumu gerçekleşti. Tüm hızıyla devam eden zirve katılımcılar tarafından da yoğun ilgi görüyor. 2018’den Bugüne Küresel Bir İnovasyon Merkezi 2018 yılında kapalı bir yan etkinlik olarak başlayan Take Off, bugün küresel yatırım fonlarından kurumsal inovasyon ekiplerine, devlet temsilcilerinden uluslararası girişimcilik topluluklarına kadar geniş bir paydaş grubunu aynı çatı altında buluşturan güçlü bir inovasyon merkezi haline geldi. Bugüne kadar 100’ü aşkın ülkeden yüzlerce girişimi ve binlerce ziyaretçiyi ağırlayan platform, girişimlere global sahnede yer alma fırsatları sunmaya devam ediyor. 2018'den bu yana yaklaşık 1000 girişim Take Off programlarından faydalanırken, platform toplamda 1,8 milyon dolar tutarında ödül ve yatırım imkânı sağladı. Yıl içine yayılan temaslar, ülke pavilyonları, ortak projeler ve stratejik iş birlikleriyle Take Off, yalnızca bir etkinlik olmanın ötesine geçerek sürdürülebilir bir inovasyon ağına dönüşmüş durumda. 2025’te Rekor Katılım: 40 Ülkeden 500+ Girişim Bu yılki zirve, uluslararası katılım açısından da dikkat çekici bir büyüme gösteriyor. İstanbul Fuar Merkezinde gerçekleşecek buluşmada 40 ülkeden 500'ü aşkın girişim, 260’tan fazla yatırımcı, 85 partner ve 12 sponsor kurum yer alacak. İspanya, Bangladeş, Kuzey Makedonya ve Özbekistan gibi ülkeler, oluşturdukları pavilyonlarla kendi ekosistemlerinin öne çıkan startuplarını İstanbul’a taşıyarak zirveye güçlü bir uluslararası boyut kazandıracak. Yeni Dönemin İş Birliği Modeli: Executive Lounge Artan girişim ve kurum sayısı doğrultusunda bu yıl ilk kez hayata geçirilen “Executive Lounge”, katılımcıların daha verimli, odaklı ve hedefli iş birliği görüşmeleri yapabileceği özel bir alan olarak dikkat çekiyor. Bu yeni model, 2024 yılında Investor Lounge ve kurumsal stantlarda gerçekleştirilen 557 planlı görüşmenin ardından geliştirildi ve 2025’te çok daha yoğun bir etkileşim için kapılarını açıyor. Teknolojinin Geleceğine Yön Veren Zengin İçerik Programı Zirvenin içerik programı, teknoloji dünyasının en kritik başlıklarına odaklanan kapsamlı oturumlarla şekilleniyor. Ana sahnede üretken yapay zekâ, derin teknoloji, fintech, küresel yatırım stratejileri ve sürdürülebilirlik gibi geleceği şekillendiren alanlarda ilham verici içerikler yer alacak. Ziyaretçiler, seçilmiş girişim sunumlarını izleyebilecek, interaktif deneyim alanlarında teknoloji odaklı uygulamalara katılabilecek ve genç yeteneklere yönelik özel eğitim programlarından yararlanabilecek. Dünya ve Türkiye’nin Lider İsimleri İstanbul’da Buluşuyor Bu yılın öne çıkan konuşmacıları arasında T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, yapay zekâ alanındaki global çalışmalarıyla tanınan Steve Nouri, Turkcell CEO’su Dr. Ali Taha Koç, ASELSAN CEO’su Ahmet Akyol, Xatoms’un kurucusu Diana Virgovıcova, Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Yusuf Kıraç, Hepsiburada CTO’su Alexey Shevenkov, Uber Türkiye Genel Müdürü Ludovic Georges, A+ Next Center’dan Alex Jin ve Monster Bilgisayar’dan İlhan Yılmaz bulunuyor. Bu liderlerin paylaşacağı vizyonlar ve deneyimler, girişimcilerin küreselleşme yolculuklarına, yatırımcıların bölgesel trend analizlerine ve kurumların inovasyon stratejilerine yön verecek nitelikte. Katılım Ücretsiz, Ziyaretçi Kayıtları Online Devam Ediyor Take Off İstanbul 2025’e katılmak isteyen ziyaretçiler, kayıtlarını takeoffistanbul.com/tr adresi üzerinden tamamlayabilirler. Tüm yatırımcılar, girişimciler, teknoloji geliştiricileri ve ekosistemin paydaşları bu önemli etkinlikte buluşuyor.

Güriş Sanayi Grubu, GÜRSİS Projesiyle Tüm Süreçlerini Mükemmelliğe Taşıyor Haber

Güriş Sanayi Grubu, GÜRSİS Projesiyle Tüm Süreçlerini Mükemmelliğe Taşıyor

Sürekli iyileştirme (Kaizen) anlayışıyla her seviyeden çalışanın gelişim süreçlerine aktif katılımını sağlayan, standartlaştırma ile her işin aynı kaliteyle yapılmasını güvence altına alan, KPI ve veri odaklı yönetim anlayışıyla kararlarını ölçülebilir sonuçlara dayandıran GÜRSİS; üretimden lojistiğe, kalite yönetiminden tedarik zincirine kadar tüm operasyonlarda israfın sistematik biçimde ortadan kaldırılmasını esas alıyor. Fazla üretimden beklemeye, gereksiz stoktan yeniden işlemeye kadar tüm kayıp alanlarını ortadan kaldırmayı hedefleyen bu bütünsel dönüşümle Güriş Sanayi Grubu; maliyetlerini düşürmeyi, kalite ve hızını artırmayı, çalışan potansiyelini en etkin şekilde kullanmayı ve müşteri memnuniyetini kalıcı biçimde en üst seviyeye taşımayı amaçlanıyor. GÜRSİS, işletme süreçlerinin hatasız, hızlı, düşük maliyetli ve yüksek kaliteli şekilde yürütülmesini esas alan bütünsel bir operasyonel mükemmellik ve sürekli iyileştirme sistemi. A3 problem çözme, kök neden analizi (5N1K, 5 Neden, Balık Kılçığı), PDCA (Planla–Uygula–Kontrol Et–Önlem Al) gibi disiplinli problem çözme yöntemleriyle süreçlerin sürekli olarak izlenmesi, analiz edilmesi ve geliştirilmesi sağlanıyor. GÜRSİS Evi ile Güçlü Bir Kurumsal Kültür GÜRSİS yolculuğunun merkezinde yer alan GÜRSİS Evi, Güriş Sanayi Grubu’nun temel ilke ve yetkinliklerini temsil ediyor. Sağlık, iş güvenliği ve çevre koruma ilkeleri sistemin temelini oluştururken; güvenli devreye alma, yerinde kalite kültürü, tedarik süresinin azaltılması ve sürekli iyileştirme faaliyetleriyle şirket genelinde dünya standartlarında bir iş yapısı hedefleniyor. Standardizasyonun Gücü ile Verimlilik Artışı GÜRSİS kapsamında uygulanan standardizasyon yaklaşımı, tüm süreçlerde ortak yöntem ve kuralların hayata geçirilmesini sağlayarak kalite, verimlilik ve güvenilirliği artıyor. Kültürel Dönüşüm ve Çalışan Katılımı GÜRSİS, yalnızca bir verimlilik modeli değil aynı zamanda güçlü bir kültürel dönüşüm programı. Çalışanların ortak değerler etrafında birleşmesini sağlayan sistem; disiplinli, ölçülebilir ve sürekli gelişimi esas alan bir kurum kültürü inşa ediyor. Sürdürülebilirlik ile Entegre Dijital Uyum GÜRSİS sistemi, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterleriyle entegre bir yapı sunarak sürdürülebilirlik performansının dijital ortamda izlenmesini ve raporlanmasını mümkün kılıyor. “Birlikte Daha Güçlü” Vizyonu ile Geleceğe GÜRSİS’in sloganı olan “Birlikte Daha Güçlü!”, sistemin temel felsefesini yansıtmaktadır. 9 Eylül tarihinde canlı yayınla gerçekleştirilen GÜRSİS lansmanında, GÜRSİS Yürütme Kurulu ve Kolon Şampiyonları sürece resmen start verdi. Güriş Sanayi Grubu, GÜRSİS ile birlikte operasyonel mükemmelliği kurumsal kültürün ayrılmaz bir parçası haline getirerek; verimlilik, kalite, sürdürülebilirlik ve müşteri memnuniyetini aynı çatı altında buluşturan güçlü bir dönüşüm sürecini kararlılıkla sürdürüyor.

Tepe Kurumsal, Türkiye’nin En Geniş Entegre Hizmet Ağını Tek Marka Altında Topladı Haber

Tepe Kurumsal, Türkiye’nin En Geniş Entegre Hizmet Ağını Tek Marka Altında Topladı

Tepe Kurumsal, tüm hizmetlerin aynı kalite standardıyla yönetildiği ve operasyonların tek merkezden koordine edildiği bir modeli benimseyerek; robotik sistemler, IoT, yapay zeka ve fintech çözümleri gibi teknolojileri hizmet süreçlerine entegre ediyor. Bu sayede işletmelerin iş yükünü azaltmayı, süreçleri sadeleştirmeyi ve zaman kazandırarak verimliliği artırmayı sürdürüyor. Türkiye’de 30 yılı aşkın süredir, Kurumsal Hizmetler pazarına öncülük eden marka, yeni yapısını, hizmet modelini ve gelecek hedeflerini düzenlediği bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Tepe Kurumsal Yönetim Kurulu Başkanı Levent Güler ve Tepe Kurumsal İcra Kurulu Başkanı Murat Altıkardeşler’in sözcülüğünde gerçekleştirilen toplantıda teknolojinin ve dijitalleşmenin baş döndüren hızına uyum sağlayabilen, yeni teknolojileri kullanan bütünleşmiş bir modelin kurumlara sağladığı verimliliğin altı çizildi. Yeni yapılanma ile Tepe Güvenlik, Tepe Tesis Yönetimi, Tepe Gurme, Tepe ONE, Tepe İSG ve Tepe PRO markaları Tepe Kurumsal çatı markası altında, tek organizasyon olarak faaliyet göstermeye devam edecek. Böylece fiziki güvenlikten elektronik güvenlik teknolojilerine, entegre tesis yönetiminden profesyonel temizlik ve teknik bakıma; kurumsal yemek hizmetlerinden iş sağlığı ve güvenliği çözümlerine, endüstriyel hijyen tedarikine kadar tüm hizmetler tek merkezden, bütünleşik bir mimari ile sunulacak. “Teknolojiyi arkamıza alarak 1 milyar dolarlık ciro hedefliyoruz” Tepe Kurumsal Yönetim Kurulu Başkanı Levent Güler, Tepe Kurumsal’ın Bilkent Holding bünyesinde yer aldığını ve yüzde 100 Türk sermayesiyle kurularak birçok iş kolunda faaliyet gösterdiğini söyledi. 1986 yılında Bilkent Üniversitesi tarafından kurulan Bilkent Holding’in yurtiçi ve yurtdışında inşaat, mobilya, perakende, savunma sanayi, güvenlik, sigorta, turizm, enerji ve gayrimenkul gibi birçok sektörde faaliyet gösterdiğini, TAV ve İDO gibi iştirakleriyle havalimanı ve deniz otobüsleri işletmeciliğinde de etkin olarak yer aldığını belirtti. Levent Güler sözlerine şöyle devam etti, “Bilkent Holding bünyesinde yer alan Tepe Kurumsal olarak 81 ilde, Türkiye’nin ilk 500’ünde yer alan birçok büyük markaya, hastanelere, kamu kurumlarına, limanlara, bankalara hizmet veriyoruz ve istikrarlı büyümemizi sürdürüyoruz. Biz, sürdürülebilir bir büyüme için yerli sermayenin gücüne inanıyor ve bu doğrultuda ülke ekonomisine katkıda bulunmak için çalışıyoruz. Geçtiğimiz her gün, iş dünyasının tek noktadan erişilebilen, teknolojik ve sürdürülebilir çözümlere olan ihtiyacı artıyor. Biz de bu ihtiyaca daha güçlü yanıt verebilmek için hizmetlerimizin entegre yapısını yeni bir kurumsal mimari altında daha bütüncül bir modele taşıdık. Önümüzdeki dönemde veriye dayalı yönetim ve süreç verimliliği odağında müşterilerimize daha fazla değer sunmaya devam edeceğiz” dedi. Levent Güler sözlerine şöyle devam etti: “Teknoloji ve dijitalleşme, artık her sektörde olduğu gibi bizim de en kritik odak alanlarımızdan biri haline geldi. Bu alandaki yatırımlarımızın gücüyle, hizmet sunduğumuz tüm sektörlerde operasyonel mükemmeliyeti bambaşka bir seviyeye taşıyoruz. Entegre yapımız ve stratejik hedeflerimiz doğrultusunda, önümüzdeki dönemde 1 milyar dolarlık ciro büyüklüğüne ulaşmayı hedefliyoruz.” 3 çizginin olduğu her yerde, tüm hizmetler tek merkezden ve tek standartla sunuluyor Toplantıda şirketin yenilenen yapılanmasını, büyüme vizyonunu ve 2026 hedeflerini paylaşan Tepe Kurumsal İcra Kurulu Başkanı Murat Altıkardeşler, geçtiğimiz yıl itibarıyla tüm hizmet süreçlerini yeniden ele aldıklarını ve teknoloji odaklı yeni bir yapıya geçtiklerini söyledi. Altıkardeşler, altı markanın tek bir çatı altında birleştirilmesinin müşteriye daha sade ve öngörülebilir bir hizmet modeli sunduğunu, operasyonları ise daha verimli bir yapıya taşıdığını vurgulayarak, “Türkiye’nin dört bir yanındaki güvenlik, temizlik, yemek, teknik bakım, İSG ve tesis yönetimi süreçlerini artık ortak bir akıl ve ortak standartla yönetiyoruz. Bugün duyurduğumuz yeni model, iş yükünü azaltmayı, süreçleri sadeleştirmeyi, zaman kazandırmayı ve böylece verimliliği artırmayı hedefliyor” dedi. Tepe Kurumsal’ın dönüşümünü “Tepe yenileniyor” sözleriyle özetleyen Altıkardeşler, “Artık sahada üç çizgimizi gördüğünüz her yerde tüm hizmet ihtiyaçlarınız tek merkezden, tek standartla ve eksiksiz şekilde çözülüyor. Bu sadece bir iş modeli değil; yerli, milli ve sorumluluk duygusuyla kurulmuş bütünleşik bir hizmet ekosistemidir” dedi. “400 Milyar TL büyüklüğünde bir pazardayız ve şirketler hizmetlerde entegrasyon bekliyor” Murat Altıkardeşler konuşmasında sektörün büyüklüğüne de dikkat çekerek şunları söyledi: “Bugün entegre tesis yönetimi, güvenlik, yemek ve İSG hizmetlerini kapsayan pazarın büyüklüğü yaklaşık 400 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Şirketlerin artık çok net bir beklentisi var: entegrasyon ve tek noktadan hizmet. Bizim ortaya koyduğumuz yeni model tam olarak bu ihtiyaca cevap veriyor. Tüm hizmetlerin tek elden yönetimi, tek fatura, tek muhatap ve tek takip sistemiyle sunulması işverenler için ciddi bir zaman tasarrufu sağlıyor. İSG’den sarf malzeme tedarikine kadar uzanan tüm operasyonların aynı merkezden yönetilmesi ise şirketlerin kendi ana işine odaklanmasını çok daha kolay hale getiriyor.” Tepe Kurumsal, 2026’da yurt dışı açılımını hedefleri arasına aldı Tepe Kurumsal, dijitalleşme ve entegre hizmet mimarisi üzerine kurduğu yeni yapıyı yalnızca Türkiye ile sınırlı görmüyor. Şirket 2026’da hizmet modelini bölgesel bir marka haline getirme hedefiyle yurt dışı açılım planlarını da devreye alıyor. Avrupa başta olmak üzere farklı coğrafyalarda uygulanabilir bir operasyon mimarisi oluşturmayı amaçlayan Tepe Kurumsal, teknoloji odaklı hizmet yaklaşımını global ölçekte konumlandırmayı hedefliyor. Yeni kurumsal kimliğin temeli: Müşteri, Çalışan ve Sürdürülebilir Gelecek Yeni kurumsal kimliğin temelinin üç önemli odaktan oluştuğunu belirten Murat Altıkardeşler şöyle konuştu: “Müşteri, Çalışan ve Sürdürülebilir Gelecek… Bu üç başlık, yalnızca yeni kimliğimizin değil, aynı zamanda yürüttüğümüz tüm dönüşüm projelerinin ortak referans noktası. Artık bütün hizmet modelimizi bu üç eksen üzerinde şekillendiriyoruz. Müşteri odağında oldukça güçlü bir konumdayız. Türkiye’de yerli pazarın yaklaşık yüzde 10’una hitap ediyoruz. Bugün 2.000’den fazla müşterimize, 10.000’in üzerinde projede hizmet sunuyoruz. Sadece 2025 yılında 200 yeni markayı bünyemize kattık. Çoklu hizmet satışlarında bu yıl yüzde 20 büyüdük, gelecek yıl için ise yüzde 50 artış hedefliyoruz. Her yıl yüzde 10 seviyesinde organik büyüme gösteriyoruz.” dedi. Tepe Kurumsal’ın hedefi: EFQM 5 Yıldız Yetkinlik Belgesi EFQM Mükemmellik Modeli’nde 2026 yılı için ödül başvurusu hazırlıklarını yürüttüklerini söyleyen Murat Altıkardeşler, şöyle konuştu: “Altı şirketimizin katılımıyla kapsamlı bir özdeğerlendirme süreci yürüttük ve EFQM Mükemmellik Modeli’nde 2026 yılı için ödül başvurusu hazırlıklarımıza başladık. Kurumsal dönüşüm programımızın merkezine EFQM modelini yerleştirdik ve bu yaklaşımı hem mavi yaka hem de beyaz yaka çalışanlarımıza yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Modelin tüm yedi kriteri kapsamında çalışmalarımızı tamamlayarak özdeğerlendirme sürecini sonuçlandırdık. Odak grup çalışmaları, eğitimler ve farkındalık programlarıyla gelişim yolculuğumuzu sürdürüyoruz. Bu süreçte EFQM 5 Yıldız Yetkinlik Belgesi için başvurumuzu hazırlıyor ve yıl içerisinde Yetkinlik Ödülü almayı hedefliyoruz.” “2030 hedefimiz: Entegre hizmetten entegre veriye geçiş” Tepe Kurumsal’ın “sürdürülebilir gelecek” vizyonunu anlatan Altıkardeşler, kendilerini yalnızca temizlik, güvenlik veya yemek hizmeti sunan bir grup değil; veriye dayalı, dijitalleşmiş ve sürdürülebilirlik odaklı bir hizmet platformu olarak konumlandırdıklarını söyledi. HR, CRM, mobil uygulama ve bulut teknolojilerini kapsayan dört temel üzerinden 100’ün üzerinde dijital sürecin yeniden yapılandırıldığını; insansız temizlik araçları, IoT uygulamaları, veri odaklı yönetim sistemleri ve otomasyon yatırımlarının hızla büyüdüğünü belirtti. “Bugün bir AVM’de güvenliği sağlayan ekipten, aynı kampüste yemeği yapan ve tesis yönetimini yürüten ekibe kadar tüm operasyon Tepe Kurumsal çatısı altında birleşiyor. Odaklandığımız ve hayata geçirmek üzere olduğumuz operasyonların tek ekrandan izlenebildiği, risklerin önceden tahmin edildiği ve enerjinin optimize edildiği bir yapı hedefliyoruz. Bizim için 2030 sadece ‘entegre hizmet’ değil, aynı zamanda ‘entegre veri’ demek” sözleriyle geleceğe ilişkin yol haritasını paylaştı. Tepe Kurumsal Türkiye’nin istihdam sıralamasında 9. Sırada Konuşmasının sonunda çalışan odağı kapsamında Bilkent Holding çatısı altında yaklaşık 40.000 kişinin bulunduğunu, bunun 30.000’inin Tepe Kurumsal çatısı altında görev yaptığını söyleyen Altıkardeşler, şirketin Türkiye’nin istihdam sıralamasında 9. sırada yer aldığını ve kadın istihdamını artırmaya yönelik çalışmaların sürdüğünü aktardı. Tepe Akademi aracılığıyla yılda 1 milyonun üzerinde eğitim verildiğini, çalışan bağlılığını güçlendiren sadakat programlarının devrede olduğunu, Tepe Hayat yapısıyla deprem, yangın ve acil durumlara yönelik profesyonel eylem planları oluşturulduğunu dile getirdi.

Zorlu Enerji ESG Değerlendirmesinde Küresel Ölçekte Zirvede Haber

Zorlu Enerji ESG Değerlendirmesinde Küresel Ölçekte Zirvede

Yenilenebilir enerji alanındaki öncü konumuyla Zorlu Enerji, sürdürülebilirlik faaliyetleriyle ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) değerlendirmelerinde küresel ölçekte üstün performans sergiledi. Uluslararası sürdürülebilirlik ölçümleme platformu S&P Global’in güncel CSA (Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi) modeliyle gerçekleştirdiği ESG değerlendirmesinde Zorlu Enerji, bir önceki döneme göre 11 puanlık iyileşme kaydederek skorunu 74 puandan 85 puana yükseltti. Değerlendirme sonuçlarına göre şirket, çevresel boyutta 88, sosyal boyutta 85 ve yönetişim/ekonomik boyutta 76 puan alarak sürdürülebilirliğin üç temel alanında da dengeli ve yüksek bir performans sergiledi. İklim stratejisi ve biyoçeşitlilikte üst düzey başarı Zorlu Enerji, uluslararası yatırımcıların karar süreçlerinde önemli bir referans noktası olan S&P Global’in veri erişimi değerlendirmesinde yüksek şeffaflık gösterdi. S&P Global, şirketin veri açıklama şeffaflığını çok yüksek seviyede değerlendirdi. Değerlendirmede en fazla ağırlık verilen kriterler arasında ürün sorumluluğu (Product Stewardship), iklim stratejisi (Climate Strategy) ve insan sermayesi yönetimi (Human Capital Management) öne çıktı. Düşük karbonlu ekonomiye geçişin en önemli bileşenlerinden biri olarak yenilenebilir enerji kullanımını artırmayı benimseyen Zorlu Enerji, uzun süredir yalnızca yenilenebilir kaynaklara yatırım yaparak atmosferdeki sera gazı salımlarının azaltılmasına katkı sağlıyor. İklim stratejisi alanında 93 puan alan şirket, net-sıfır hedefleri, iklim risk analizleri, TCFD uyumu ve iç karbon fiyatlaması gibi uygulamalarda yüksek performans sergiliyor. Biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik çalışmalara da ağırlık veren Zorlu Enerji, biyoçeşitlilik alanında 99, atık ve emisyon yönetiminde 97 puan aldı. Üretim portföyü ve gelir yapısı da sürdürülebilirlik açısından yüksek değerlendirilen Zorlu Enerji, sürdürülebilir gelirler (Sustainable revenues) 97, elektrik üretim portföyü (Electricity generation mix) 98 ve üretim verimliliğinden (Generation efficiency) 100 puan aldı. Şirketin müşteri memnuniyeti sistemleri (Customer Relations) en yüksek seviyede değerlendirildi ve 100 puan aldı. Şeffaf raporlama ve doğrulama süreçleri (Transparency & Reporting) de 100 puanla üst düzeyde performans gösterdi. İş etiği uygulamaları (Business Ethics) 98 puanla güçlü bir performans ortaya koyarken, tedarik zinciri yönetimi (Supply Chain Management) 96 puanla başarılı değerlendirildi. Risk ve kriz yönetimi (Risk & Crisis Management) 91 puan, bilgi güvenliği (Information Security) ise 85 puanla güçlü seviyede değerlendirildi. “ESG alanlarında ölçülebilir hedefler koyuyor ve bunları somut aksiyonlarla destekliyoruz” Zorlu Enerji CEO’su Elif Yener, “ESG alanındaki yükselen performansımız, çevresel sürdürülebilirlikte güçlü bir şirket olduğumuzu ve üretim portföyü ile gelir yapımızda yüksek sürdürülebilirlik standartlarına sahip olduğumuzu ortaya koyuyor. Çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarında dengeli ve güçlü performansımızla gurur duyuyoruz. Enerji dönüşümünün sorumluluğunu ve liderliğini üstlenen bir şirket olarak, ESG alanlarında ölçülebilir hedefler koyuyor ve bunları somut aksiyonlarla destekliyoruz. Stratejik hedeflerimiz arasında dahil olduğumuz ESG endekslerinde sektörel liderlik pozisyonumuzu korumak yer alırken 2040’a kadar net sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda ilerlerken, su verimliliği ve biyoçeşitlilik alanında da güçlü hedefler belirledik. 2035’e kadar doğa için net pozitif bir şirket olmayı ve ekosistemlerin güçlenmesine katkı sunmayı hedefliyoruz. 2030’a kadar üretilen birim enerji başına su kullanımını her yıl azaltmayı taahhüt ediyoruz. Kuraklık riski yüksek bölgelerde suyu en verimli biçimde kullanacak teknolojilere yatırım yapıyoruz” dedi.

PepsiCo ​​​​​​​Türkiye, Su Riskine Karşı Güçlü Bir Gelecek İnşa Ediyor Haber

PepsiCo ​​​​​​​Türkiye, Su Riskine Karşı Güçlü Bir Gelecek İnşa Ediyor

Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden PepsiCo, PepsiCo Pozitif (pep+) stratejisinin temel bir unsuru olan “Net Su Pozitif” vizyonu doğrultusunda, su kaynaklarını korumayı ve fabrikalarının bulunduğu bölgelerde sürdürülebilir etki yaratmayı odağına almaya devam ediyor. PepsiCo Türkiye, bu yaklaşım kapsamında suyu daha verimli kullanmayı, kullanılan suyu doğaya geri kazandırmayı ve tarımsal üretimde su riskini azaltmayı önceleyen projeler hayata geçiriyor. Doğa Koruma Merkezi (DKM) iş birliğiyle, 60 milyon TL’nin üzerinde bir bütçeyle hayata geçirilen Bir Damla Bir Dünya Projesi, bu vizyonun en somut örneklerinden biri olarak Türkiye’de yüksek su riski taşıyan bölgelerde kapsamlı bir dönüşüm yaratmayı amaçlıyor. Adana, Mersin, Manisa ve İzmir’deki çiftçilerin modern sulama tekniklerini kullanmasını sağlayarak tarımda kullanımı azaltan proje kapsamında çiftçilere iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele, suyun verimli kullanımı ve toprağın korunması konularında eğitimler veriliyor. Bu eğitimlerde; tasarruflu sulama yöntemleri, basınçlı sulama sistemleri, doğru sulama zamanlaması, bitki ve toprak özelliklerine uygun sulama teknikleri ve toprakta organik madde artırımı gibi sürdürülebilir tarım uygulamaları öğretiliyor. Tarlalarda 3 bin dekara yakın alanda damla sulamanın yaygınlaştırılmasına destek olan proje ile fabrikaların bulunduğu havzalarda suyun geri kazandırılması destekleniyor. PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Ergün Günay: “Su artık sadece çevresel bir konu değil; herkes için ortak, acil ve hayati bir mesele” Dünyanın ciddi bir su kriziyle karşı karşıya olduğunu dile getiren PepsiCo Türkiye Genel Müdürü Ergün Günay, “Birleşmiş Milletler’in 2024 Dünya Su Gelişimi Raporu, son 20 yılda 1,4 milyar kişinin kuraklık ve suyla ilgili konulardan doğrudan etkilendiğini ortaya koyuyor. Yalnızca bu rakam bile, suyun geleceğinin artık küresel risk sıralamalarında neden en üst basamaklarda yer aldığını çok açık bir şekilde gösteriyor. Bu tablo yalnızca ekosistemlerin değil, gıda güvenliğinin, toplumsal yaşamın ve ekonomik istikrarın da tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. Su artık sadece çevresel bir konu değil; herkes için ortak, acil ve hayati bir mesele. Bu nedenle suyu korumak hem ülkeler hem de şirketler için önemli hale geldi” dedi. “Manisa, İzmir ve Tarsus’ta yapılan damla sulama uygulamalarıyla 2024 yılında Manisa fabrikasında kullandığımız suyun %100’ünü, İzmir’de %94’ünü, Tarsus’ta ise %58’ini doğaya geri kazandırdık” PepsiCo Türkiye’nin hem bir gıda ve içecek şirketi olarak hem de tarım odağında yaptığı çalışmalar kapsamında su yönetimini sürdürülebilirlik stratejisinin önemli unsurlarından biri olarak gördüğünü dile getiren Ergün Günay, “PepsiCo Türkiye olarak Net Su Pozitif vizyonumuz doğrultusunda yalnızca su tüketimini azaltmakla yetinmiyor; özellikle su riski yüksek bölgelerde kullandığımız suyun tamamını doğaya geri kazandırmayı hedefliyoruz. Doğa Koruma Merkezi iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Bir Damla Bir Dünya Projesi ile sadece geçtiğimiz yıl Manisa fabrikasında kullandığımız suyun %100’ünü, İzmir’de %94’ünü, Tarsus’ta ise %58’ini doğaya geri kazandırdık. 2023 ve 2024 yıllarında 735 milyon litre su tasarrufunda bulunduk. 2025 yılı itibariyle bu rakamın 1.6 milyar litreyi bulması için çalışıyoruz. Böylece 674 olimpik havuza karşılık su tasarrufu yapılmasını desteklemiş olacağız. Bu somut sonuçlar, su yönetimini stratejik bir öncelik olarak ele aldığımızın ve sahada gerçek etkiler ürettiğimizin en net göstergesi. Önümüzdeki dönemde projeyi daha fazla bölgeye yayarak hem doğaya hem de yerel üreticilere destek vermeye kararlıyız” dedi. Doğa Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Zeydanlı: “Önümüzdeki dönemde en çok tartışacağımız konulardan biri su sorunu olacak. Bir yandan iklim krizinden kaynaklı kuraklık, diğer yandan suyun yanlış kullanımı su kaynaklarımız üzerindeki baskıyı her geçen gün artırıyor. Su yönetimi artık yalnızca bir çevre meselesi değil; doğrudan sosyoekonomik etkileri olan bir konu haline geldi. Bu noktada tarım sektörü hem su tüketimindeki %79’luk payı hem de su verimliliği için sunduğu potansiyel çözümler nedeniyle en kritik sektörlerden biri. Ancak sürdürülebilirliği ve su verimliliğini gözetmeyen, en yüksek hasılata odaklanmış bir üretim modeli ile bu dönüşümün gerçekleşmesi mümkün değil. Bunun için su verimliliği ve üretim arasında bir denge kuran modeller ve bunların hayata geçmesini sağlayacak güçlü iş birliklerine ihtiyaç var. Bu proje kapsamında yapılan çalışmalar çiftçi, özel sektör ve sivil toplum iş birliğinin güzel bir örneğini ortaya koymuştur.” PepsiCo Türkiye, sürdürülebilir su yönetimi alanında attığı adımlarla hem sektörüne öncülük etmeyi hem de Türkiye’nin su geleceğine katkı sunmayı sürdürüyor. Bir Damla Bir Dünya Projesi'yle elde edilen sonuçlar, şirketin hem üretim süreçlerinde hem de tedarik zincirinde su riskini azaltma konusundaki kararlılığını güçlendirirken, iş birliği temelli yaklaşımıyla dirençli gıda ekosistemlerinin oluşmasına da somut bir katkı sağlıyor. PepsiCo önümüzdeki dönemde de Net Su Pozitif hedefi doğrultusunda yürüttüğü tüm çalışmalarla, suyu koruyan, verimliliği artıran ve uzun vadeli fayda sağlayan projelere yatırım yapmaya devam edecek.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.