Hava Durumu

#Sürdürülebilirlik

Kapsül Haber Ajansı - Sürdürülebilirlik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sürdürülebilirlik haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Serhat Korkmaz: Gerçek Sürdürülebilirlik Göstermelik Değil, Somut ve Kalıcı Olmalı Haber

Serhat Korkmaz: Gerçek Sürdürülebilirlik Göstermelik Değil, Somut ve Kalıcı Olmalı

“Gerçek sürdürülebilirlik; göstermelik projeler değil, tüm üretim süreçlerinde yüksek verimliliği hedefleyen somut adımlarla mümkündür” diyen KORKMAZ, mimarlık mesleğinden liderlik anlayışına, sürdürülebilir yapı vizyonundan gençlere kariyer tavsiyelerine kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Selanik göçmeni subay bir baba ile Kandıra’lı ev hanımı bir annenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimimi Kandıra’da tamamladıktan sonra Kocaeli’nde “altın çocuklar” arasında seçilerek Kabataş Erkek Lisesi’ne kabul edildim. 1989 yılında buradan mezun oldum. Ardından Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden lisans derecemi aldım, sonrasında aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Bilgisayar Ortamında Mimarlık Yüksek Lisans Programı’nı tamamladım. Meslek hayatım boyunca Tatsuya Yamamoto, Gökhan Aktan Altun, Emre Arolat, Mustafa Toner ve Brigitte Weber gibi önemli mimarlarla farklı ölçeklerde projelerde birlikte çalışma fırsatı buldum. Özellikle nitelikli ve %90 enerji verimli yapı tasarımı konusunda 30 yılı aşkın süredir çalışmakta ve 2023 yılından bu yana Almanya Pasif Yapı Enstitüsü tarafından akredite edilmiş “sertifikalı pasif yapı tasarımcısı” olarak sektöre katkı sağlamaktayım. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Meslek hayatım boyunca Türkiye’nin önde gelen mimarlarıyla çalışma fırsatı elde ederek onların bilgi, tecrübe ve vizyonlarından faydalandım. Büyük ve küçük ölçekli projelerde üstatlarımızın problem çözme yaklaşımlarına tanıklık etmek, kendi üretim süreçlerimi şekillendirmemde belirleyici oldu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler nelerdir? Benim için başarı; bir mimar ve dünya vatandaşı olarak medeniyeti ve tüm canlıları “iyilik” ekseninde ileriye taşıyacak eylemler gerçekleştirebilmektir. Bu sürecin temel koşulu etik ilkelere sadık kalmak ve herkesin yararına olacak davranışlardan taviz vermemektir. Beni farklı kılan başlıca unsur; sürekli olarak neyin iyi ve daha iyi olduğunu sorgulamam, bilgi ve becerilerimi geliştirme kararlılığım ve zihnimi berrak tutmaya yönelik özenimdir. Berrak bir zihinle hareket edebilmenin, tüm paydaşlar için sürdürülebilir ve nitelikli çözümler üretebilmenin anahtarı olduğuna inanıyorum. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Mesleki pratiğimde karşılaştığım en büyük güçlük, insan unsurunun bu toplum için yapısal bir engel olarak karşımıza çıkmasıdır. Örneğin; 1999 depreminden ciddi dersler çıkarılmamış olması, 2023 depremlerinde benzer yıkımlarla yüzleşilmesine yol açmıştır. Benzer şekilde, enerjide dışa bağımlı bir ülkenin enerji verimli binalar inşa etmekte gecikmesi de düşündürücüdür. Bu tabloyu değerlendirdiğimde çözümün “tepeden” değil “tabandan” gelişeceğini kavrayarak küçük ölçekli ama örnek teşkil edecek projelerle hem depreme dayanıklı hem de yüksek enerji verimliliğine sahip yapılar üretmeye yöneldim. Bugün sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz nedir? Mesleki yolculuğa çıkmak isteyen gençlere önerim; dünyayı tanımak için çok gezmeleri, çok okumaları ve meslek pratiğinin her aşamasında bizzat görev alarak kendilerini geliştirmeleridir. Ancak bu şekilde çok yönlü bir donanıma sahip olabilirler. Bu sürecin ön şartı ise mimarlık mesleğine gerçek bir tutkuyla bağlanmalarıdır. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, geleneksel “usta-çırak” ilişkisinden ilham alır ama çağdaş bir yaklaşımı da benimser. İyi bir usta, genç nesli dinlemeyi bilen; iyi bir çırak ise ustasını geçmek için çok çalışan ve gözlem yeteneğini geliştiren kişidir. Ekibime her zaman hayal kurmayı, kalıpların dışına çıkmayı ve zihinsel bariyerleri kaldırmayı öneriyorum. Proje değerlendirmelerinde bu yaklaşımı destekliyor, sonrasında onları problem ve çözüm sürecinde özerk bırakıyorum. Böylece ekip üyelerimin düşünmeye ve çözüm üretmeye odaklanmalarını sağlıyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Amacımız; ülkemizde nitelikli ve %90 enerji verimli yapıların sayısını artırmak. Ayrıca ürettiğimiz yapılarda hayal gücü gelişmiş, yaratıcı ve sorgulayıcı bir yeni neslin yetişmesine katkı sağlamak istiyoruz. Çünkü hayal kurmadan medeniyetin ilerlemesi mümkün değildir. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? İbrahim Serhat Korkmaz Mimarlık olarak faaliyetlerimizi zaten özgün bir kulvarda sürdürüyoruz. 2025 yılında inşaat maliyetlerindeki artış ve hem ulusal hem de uluslararası piyasalardaki belirsizlikler nedeniyle yatırımlarda genel bir yavaşlama yaşansa da, biz en iyi yatırımların zor zamanlarda yapılabileceğine inanıyoruz. Bu doğrultuda müşterilerimizi koşulları fırsata çevirecek şekilde yatırım yapmaya teşvik ediyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirlik konusunun çoğu zaman yüzeysel ele alındığını gözlemliyorum. Oysa gerçek sürdürülebilirlik; tüm üretim süreçlerinde yüksek verimliliği hedefleyen somut adımları içermelidir. Müşterilerimize daima “çocuklarınıza bırakabileceğiniz en değerli miras %90 enerji verimli bir yapıdır” diyoruz. Göstermelik faaliyetler yerine, özde sürdürülebilir çözümler üretmek, toplum ve çevre için en doğru yoldur. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? 1995 yılında yazdığım yüksek lisans tezinde Türkiye’de mimarlık üretim süreçlerinin dijitalleşmesini ele alan ve bu alandaki ilk uygulamalara katkıda bulunan biri olarak şunu açıkça ifade edebilirim: Dijitalleşme ve yapay zekâ, doğrudan problemleri çözmekten ziyade süreçleri kolaylaştıran güçlü araçlardır. İşlerimizin verimliliğini artırmak için bu araçlardan yararlanıyoruz. Ancak her zaman iyi yetişmiş, nitelikli insan kaynağının öncelikli olduğunu düşünüyorum. Çünkü deneyimli bir profesyonel, teknolojiye bağlı olmaksızın her koşulda doğru çözümler üretebilir. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Gençlere tavsiyem; sürekli öğrenmeye ve gelişmeye açık olmaları, geniş bir perspektiften dünyayı okumaları ve seçtikleri mesleğe tutkuyla bağlanmalarıdır. Çalışkanlık, disiplin ve etik değerlere bağlılık, başarılarının sürdürülebilir olması açısından temel taşlardır. Ayrıca zihinsel berraklığın, doğru karar verebilmek ve yaratıcı çözümler geliştirebilmek için hayati önem taşıdığını unutmamaları gerekir.

Denizlerde Yeni Bir Dönem Başlıyor: ABB ve Royal Caribbean’dan 15 Yıllık Sözleşme Haber

Denizlerde Yeni Bir Dönem Başlıyor: ABB ve Royal Caribbean’dan 15 Yıllık Sözleşme

ABB, yedi kıtada faaliyet gösteren beş markasıyla 67 gemiden oluşan küresel bir filoya sahip tatil sektörü liderlerinden Royal Caribbean Group ile 15 yıllık bir servis sözleşmesi imzalayarak şirketin gemi performansı hedeflerini desteklemek üzere uzun süredir devam eden ortaklığını daha da derinleştirdi. Mevcut 33 gemiyi kapsayan kapsamlı sözleşme, tahrik operasyonlarını desteklemek ve optimize etmek, gemi güvenliğini artırmak, filo kullanılabilirliğini en üst düzeye çıkarmak ve planlanan Azipod® tahrik servisi için hızlı geri dönüş süreleri sağlamak amacıyla önleyici bakım ve dijital çözümler içeriyor. Finansal koşullar açıklanmadı. “Royal Caribbean Group ile iş birliğimiz yaklaşık otuz yıl öncesine, o dönemin en büyük kruvaziyer gemilerinden birine Azipod® tahrik sisteminin kurulmasıyla başladı,” diyen ABB Denizcilik ve Limanlar Bölümü Başkanı Juha Koskela, şöyle devam etti: “O zamandan bu yana birçok öncü projede birlikte çalıştık. Bu servis sözleşmesi, birlikte çıktığımız yolculukta önemli bir dönüm noktası niteliğinde olup, ABB çözümlerinin dünyanın en yenilikçi kruvaziyer filolarından birinin performansını modernize etme ve sürdürme konusundaki kritik rolünü vurguluyor.” Royal Caribbean Group Başkan Yardımcısı ve Denizcilik Başkanı Palle Laursen ise şöyle konuştu: “Bu anlaşma, inovasyona olan ortak bağlılığın, gemi performansı hedeflerine yönelik ilerlemeyi artıracak yeni fırsatların önünü nasıl açabileceğini gösteriyor.” Otuz yılı aşkın bir süre önce geliştirilmesinden bugün deniz taşımacılığındaki lider konumuna kadar Azipod® tahrik sistemi, performans, verimlilik, sürdürülebilirlik ve güvenilirlik açısından benzersiz kazanımlar sağlayarak deniz taşımacılığında devrim yarattı. Şanzımansız, yönlendirilebilir tahrik sistemi, elektrikli tahrik motorunun gemi gövdesinin dışındaki bir bölmede yer alması sayesinde 360 derece dönerek geminin manevra kabiliyetini ve verimliliğini artırırken, geleneksel şaft hattı sistemlerine kıyasla yakıt tüketimini yüzde 20'ye kadar azaltıyor. Azipod® teknolojisi, 25 yıl önce bir yolcu gemisine yapılan ilk kurulumdan bu yana, sadece yolcu gemisi segmentinde bir milyon tondan fazla yakıt tasarrufu sağladı.

Şehirlerde Yağmur Suyu Hasadı Neden Zorunlu Olmalı? Su Kıtlığı Tehdidine Karşı Acil Dönüşüm Çağrısı! Haber

Şehirlerde Yağmur Suyu Hasadı Neden Zorunlu Olmalı? Su Kıtlığı Tehdidine Karşı Acil Dönüşüm Çağrısı!

Türkiye'nin büyük şehirleri, iklim değişikliğinin ve hızlı nüfus artışının birleşimiyle su kıtlığı tehdidiyle her geçen gün daha fazla yüzleşiyor. Barajlardaki alarm veren seviyeler ve artan su maliyetleri, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi konusundaki aciliyeti gözler önüne seriyor. Bu kritik tabloda, evsel kullanımdan tarıma kadar geniş bir yelpazede temiz su kaynakları üzerindeki baskıyı hafifletebilecek bir çözüm giderek daha fazla gündeme geliyor: Yağmur Suyu Hasadı. Uzmanlar, bu sistemin yeni yapılaşmalarda ve mevcut binalarda zorunlu hale getirilmesinin artık bir seçenek değil, bir zorunluluk olduğunu belirtiyor. Peki, yağmur suyu hasadı neden bu kadar önemli ve şehirlerimizde bu dönüşümü sağlamak için yerel yönetimler hangi adımları atmalı? Yağmur Suyu Hasadı Neden Zorunlu Olmalı? Yağmur suyu hasadı, düşen yağmur suyunun toplanması, depolanması ve çeşitli amaçlarla kullanılması anlamına gelir. Bu uygulamanın şehirler için zorunlu hale getirilmesi, birden fazla hayati fayda sunar: Su Kıtlığıyla Mücadele ve Kaynak Çeşitliliği: Şehirler, içme suyu ihtiyacını genellikle barajlardan ve yer altı sularından karşılar. Yağmur suyu hasadı, bu ana kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltır ve su portföyünü çeşitlendirir. Özellikle kurak dönemlerde alternatif bir su kaynağı sunar. Maliyet Tasarrufu: Yağmur suyu, bahçe sulama, tuvalet rezervuarı, araç yıkama gibi içme suyu kalitesinde suya ihtiyaç duyulmayan alanlarda kullanıldığında, hanehalkı ve belediyeler için su faturalarında önemli düşüşler sağlar. Uzun vadede su arıtma ve dağıtım maliyetlerini de azaltır. Çevresel Faydalar: Sel ve Su Baskınlarının Azalması: Şiddetli yağışlarda oluşan yüzey akışını toplayarak şehir altyapısı üzerindeki yükü azaltır, cadde ve sokaklarda oluşabilecek sel ve su baskınlarının önüne geçer. Yer Altı Suyu Beslenmesi: Aşırı betonlaşma nedeniyle toprağa sızamayan yağmur suyunun kontrollü bir şekilde toplanması ve gerekirse yer altı suyu sistemlerine yönlendirilmesi, yeraltı su seviyelerini destekleyebilir. Kimyasal Tüketiminin Azalması: Tarımda veya peyzajda yağmur suyu kullanımı, arıtılmış su ihtiyacını azaltarak su arıtma tesislerinde kullanılan kimyasalların miktarını düşürür. Enerji Verimliliği: Su arıtma, pompalama ve dağıtım süreçleri önemli miktarda enerji tüketir. Yağmur suyu hasadı, bu süreçlere olan ihtiyacı azaltarak enerji tasarrufu sağlar ve karbon ayak izini küçültür. İklim Direnci: İklim değişikliğinin getirdiği öngörülemeyen yağış rejimlerine ve kuraklık döngülerine karşı şehirlerin dayanıklılığını artırır. Yerel Yönetimlerin Atması Gereken Adımlar Bu hayati dönüşümü sağlamak ve yağmur suyu hasadını yaygınlaştırmak için yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor: Mevzuat ve Yönetmeliklerin Oluşturulması: Zorunluluk Getirilmesi: Yeni yapılan binalarda (konut, ticari, kamusal) ve belirli büyüklükteki mevcut binaların renovasyonlarında yağmur suyu toplama ve depolama sistemlerinin zorunlu hale getirilmesi. Bu sistemler için teknik standartlar ve kapasite gereklilikleri belirlenmelidir. İmar Planlarına Entegrasyon: Şehirlerin imar planlarına yağmur suyu yönetimi stratejileri ve yeşil altyapı prensipleri dahil edilmelidir. Teşvik Mekanizmaları: Mevcut binaların yağmur suyu hasat sistemleri kurmasını teşvik etmek amacıyla vergi indirimleri, hibe programları veya düşük faizli krediler gibi finansal destekler sağlanmalıdır. Teknik Destek ve Bilgilendirme: Rehberler Hazırlama: Vatandaşlar ve inşaat firmaları için yağmur suyu hasat sistemlerinin kurulumu, bakımı ve verimli kullanımı konusunda kolay anlaşılır rehberler ve eğitimler hazırlanmalıdır. Danışmanlık Hizmetleri: Belediyeler bünyesinde, sistem kurulumu konusunda teknik danışmanlık hizmeti verecek birimler oluşturulabilir. Pilot Projeler ve Farkındalık Kampanyaları: Örnek Uygulamalar: Belediyeler, kendi binalarında veya kamu alanlarında (parklar, okullar) pilot yağmur suyu hasadı projeleri uygulayarak başarılı örnekler sergileyebilir. Halkın Bilinçlendirilmesi: Su tasarrufunun önemi ve yağmur suyu hasadının faydaları hakkında geniş çaplı kamuoyu bilgilendirme ve farkındalık kampanyaları düzenlenmelidir. Altyapı Entegrasyonu ve Yönetimi: Gri Su Sistemleriyle Entegrasyon: Yağmur suyu hasat sistemleri, binaların içinde gri su arıtma sistemleriyle entegre edilerek suyun birden fazla döngüde kullanılması sağlanabilir. Su Kalitesi İzleme: Toplanan yağmur suyunun kullanım amacına göre kalitesinin izlenmesi ve gerekli arıtma standartlarının belirlenmesi önemlidir. Şehirlerimizin geleceği ve su güvenliğimiz için yağmur suyu hasadı artık bir lüks değil, stratejik bir zorunluluktur. Yerel yönetimlerin atacağı kararlı adımlar, su kıtlığı tehdidini fırsata çevirerek şehirlerimizi daha dirençli ve sürdürülebilir hale getirecektir.

Michelin Lastik, Aşınma Partiküllerini Sınırlama Konusunda Lider Konumda! Haber

Michelin Lastik, Aşınma Partiküllerini Sınırlama Konusunda Lider Konumda!

Sürdürülebilirlik ve inovasyon alanındaki çalışmalarıyla adından sıkça söz ettiren Michelin, lastik aşınmasından kaynaklanan partikül emisyonlarını azaltma konusundaki kararlılığıyla bir kez daha Alman Otomobil Kulübü (ADAC) tarafından tartışmasız lider olarak tanındı. Geçtiğimiz mayıs ayında, testlerinin titizliğiyle tanınan Alman Otomobil Kulübü ADAC, tüm markaları kapsayan 160 lastik modeli üzerinde yaptığı test sonuçlarını yayımladı. Bu çalışmaya göre, Michelin lastikleri premium rakiplerin ortalamasına kıyasla yüzde 26 daha az lastik aşınma partikülü salımı gerçekleştirdi. Bu sonuç, 2021’de yayımlanan ve Michelin lastiklerinin premium segmentteki lastiklerin ortalamasına göre yüzde 28 daha az partikül saldığını gösteren önceki çalışmayı doğruladı. Michelin’in en yakın rakibi, her kilometrede ve taşınan her ton başına yüzde 20 daha fazla lastik aşınma partikülü salımı üretti. Bu sonuçlar, Michelin’in lastik ömrü boyunca yüksek performans, azaltılmış parçacık salımı ve minimum hammadde kullanımı sunan lastikler geliştirme konusundaki yenilikçi stratejisinin başarısını yansıtıyor. Euro 7 Standardı ile uyum zorunluluğu Lastik aşınmasından kaynaklanan partikül emisyonları, Avrupa'da her yıl yaklaşık 500.000 ton salıma neden oluyor. Temmuz 2024’te yürürlüğe giren Euro 7 standardı, Avrupa pazarında satılan tüm lastikler için küresel aşınma partikül emisyonlarının ölçülmesini mümkün kılacak. Bu standardın gerekliliklerini karşılamayan lastiklerin pazara sunulması artık mümkün olmayacak. Michelin 20 yılı aşkındır inovasyona yatırım yapıyor Michelin lastik aşınmasını azaltmak amacıyla 20 yılı aşkın bir süredir AR-GE yatırımlarını ve inovasyon çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Michelin, 2015-2020 yılları arasında lastiklerinin aşınma partikülü salımında %5 oranında azalma sağlanmış ve böylece yaklaşık 100.000 tonluk emisyonun önüne geçmiştir. Michelin ayrıca bu hedef kapsamında 2024 yılında 786 milyon euro tutarında Ar-Ge yatırımı gerçekleştirmiştir. Grup, malzeme uzmanlığına ve tarihsel olarak hammadde kullanımını optimize etmeye odaklanmış bir tasarım stratejisine dayanıyor. Bu konuda başlıca örnekler şöyle; MICHELIN Primacy 5 lastiği, bir önceki nesil olan MICHELIN Primacy 4+ ile karşılaştırıldığında yüzde 14 daha az lastik aşınma partikülü salımı gerçekleştirdi.Yeni MICHELIN CrossClimate 3 Sport lastiği (3PMSF sertifikalı) – aynı kategorideki yaz lastiği olan MICHELIN Pilot Sport 5 ile karşılaştırıldığında yüzde 23 daha az parçacık salımı gerçekleştirdi. Michelin, 2023 sonunda CNRS (Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi) ve Clermont Auvergne Üniversitesi ile birlikte BioDLab adlı ortak bir araştırma laboratuvarı kurduğunu duyurdu. Michelin, bu laboratuvar aracılığıyla, lastik aşınmasından kaynaklanan aşınma partiküllerinin biyolojik bozunabilirliğini anlamak ve çevresel etkilerini azaltmak amacıyla somut çözümler üretmeyi hedefliyor.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Fatoş Hüseyinca: "Başarıya Giden Yol Merak ve Empatiden Geçiyor" Haber

Fatoş Hüseyinca: "Başarıya Giden Yol Merak ve Empatiden Geçiyor"

30 yılı aşkın deneyimiyle, stratejik insan kaynakları ve sürdürülebilirliğin öncü isimlerinden biri olan Hüseyinca, kariyerindeki dönüm noktalarını, liderlik felsefesini ve Cevher Grubu'nun gelecek vizyonunu, Kapsül Haber Ajansı'na anlattı. Şimdi sizleri, bu keyifli röportajla baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İzmirliyim. İzmir’de doğup büyüdüm. Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra, Amerika Birleşik Devletleri’nde Bilgisayar Programcılığı eğitimi aldım. Stratejik insan kaynakları ve sürdürülebilirlik alanlarında 30 yılı aşkın süredir çalışıyorum. Şu anda ise Cevher Grubu’nda İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Müdürü olarak görev yapıyorum. Akü, otomotiv, tütün ve tekstil gibi farklı sektörlerde edindiğim deneyimlerin, çeşitli iş ortamlarının farklı ihtiyaç ve yaklaşımlarını tanımlama ve yönetme yetkinliğimi geliştirdiğine; bana değerli katkılar sağladığına inanıyorum. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimde bugüne kadar birçok değerli deneyim yaşama fırsatım oldu, ama bazıları gerçekten dönüm noktası niteliğindeydi. Amerika’daki eğitimim sonrasında Amerikan Hava Kuvvetleri bünyesinde çalışmak, bana iş hayatında yabancı dilin özellikle İngilizcenin profesyonel ve etkili kullanımına dair güçlü bir temel kazandırdı. Bu deneyim, ilerleyen yıllarda uluslararası şirketlerde daha rahat ve güvenli bir iletişim kurmamı sağladı. Ardından Philip Morris – PHILSA, insan kaynakları alanındaki temel bilgi ve uygulamaları öğrenmem açısından kariyerimde önemli bir yapıtaşı oldu. Cevher Döküm ise bana farklı bir kapı araladı; endüstriyel ilişkiler, sendika süreçleri ve mavi yaka çalışanlarla etkili iletişim kurma konusunda çok kıymetli tecrübeler kazandırdı. Yeşim Tekstil’de ise sürdürülebilirlik alanında yürütülen projelerle tanışmam, bu konunun iş dünyasında ne kadar kıymetli, hayata dokunan bir değer olduğunu öğretti. Bugün görev yaptığım Cevher Jant ise tüm bu birikimlerimi bir araya getirerek hayata geçirme ve katkı sağlama fırsatı sunduğu için benim için çok değerli bir kariyer durağı olduğunu söyleyebilirim. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı; ihtiyaca uygun doğru hizmeti, ürünü ya da projeyi ortaya koyabilmek ve bunu yaparken de başta çalışanlarımız olmak üzere tüm insanların hayatına dokunabilmek demek. Sonuç kadar, sürecin içindeki insan ilişkileri ve etkileşimler de benim için çok kıymetli. Tabii, bunun dışında başarı yolculuğumda öğrenme isteğim, merakım, empati yeteneğim ve gözlem becerim benim için birer baş rol oyuncusu. Öğrenmeye açık; meraklı yapım insanların veya şirketlerin neye ihtiyaç duyduğunu daha iyi anlamamı sağlıyor ve beni doğal olarak gözlem yapmaya yönlendiriyor. Bu sürecin sonunda ise empati becerim, gözlem yeteneğim ile birleşiyor ve karar alma sürecimi başlatıyor. Beni farklı ve motive kılan en önemli inançlarımdan biri de şudur: "Eğer dünyada bir kişi bir şeyi başardıysa, ben de başarabilirim." Bu inanç, her yeni adımda beni cesaretleniyor. Tüm bunların merkezinde ise doğru iletişimin olduğunu söyleyebilirim. Çünkü doğru ve sağlıklı bir iletişim olmadan, sürdürülebilir bir başarıdan söz etmemiz mümkün olmayacaktır. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Başarıya giden yolda karşılaştığım en büyük zorluk, değişime karşı gösterilen direnç oldu. Yeni ve farklı projeleri hayata geçirmek ve şirketin ihtiyaçlarına göre stratejiler belirlemek istiyorsunuz; ancak bu süreç, sandığınız kadar kolay olamıyor. Alışılagelmiş bir düzeni iyi yönde değiştirmek için çaba sarf ediyorsunuz, bu da kaçınılmaz olarak kişilerin konfor alanlarının dışına çıkmasını gerektiriyor. Ancak sabırlı olup süreci doğru yönettiğinizde ve hayata geçirilen projelerin işe yaradığını, fayda sağladığını insanlar görmeye başladığında, bu direnç zamanla yerini güvene ve desteğe bırakıyor. Başta değişime direnen kişilerin, zamanla değişimin bir parçası olduğunu ve bu değişimden memnun olduklarını görmek, size başarı duygusunu hissettiriyor. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Bence önce gerçekten istemek gerekiyor. Ardından, gerekli bilgiyi araştırıp bulmak ve buna göre ilerlemek geliyor. Aynı zamanda, hedef belirleyip bir strateji oluşturmak da çok kritik. Bu sürecin yanı sıra çalışkan olmak büyük bir öneme sahip. İstediğiniz konuma ilerledikçe, adil, dürüst ve güvenilir olmak hem kişisel hem de iş hayatında çok şey kazandırıyor. Bu değerler, uzun vadede sizi gerçekten başarılı kılar. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderlik anlayışımı en iyi yansıtan kaynaklardan biri Stephen Covey’nin Speed of Trust (Güvenin Hızı) kitabıdır. Benim en çok feyz aldığım kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kitapta yer alan “Kazanmayı bekleyin-hem kendimizden hem de başkalarından beklediğimizi alma eğilimimiz vardır. Daha fazlasını beklediğimiz zaman, daha fazlasını alma eğilimine sahip oluruz; daha azını beklediğimiz zaman daha azını elde etme eğilimine sahip oluruz.” kısmı benim liderlik anlayışımı çok güzel özetliyor. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Cevher Grubu olarak, 70 yıllık sanayi mirasımızı geleceğe taşırken temel vizyonumuz, mobilite ekosisteminde güvenilir ve yenilikçi bir çözüm ortağı olmayı sürdürmektir. Bu doğrultuda, önümüzdeki yıllarda birkaç ana hedef belirledik: İlk olarak, ürün ve hizmet çeşitliliğimizi geliştirerek yalnızca otomotiv sektöründe değil, mobilitenin farklı alanlarında –örneğin savunma, havacılık ve mikromobilitede aktif rol almayı amaçlıyoruz. İkinci olarak, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik alanlarında sektörün öncü firmalarından biri olmak istiyoruz. Üretim süreçlerimizde verimliliği artırmak, karbon ayak izimizi azaltmak ve dijital yetkinliklerimizi güçlendirmek için yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Üçüncü olarak, insan kaynağımızı en büyük değerimiz olarak görüyoruz. Çalışan deneyimini sürekli geliştirmeye, kadınların ve genç yeteneklerin daha güçlü temsiline öncülük etmeye kararlıyız. Kısacası, geçmişten aldığımız güçle geleceği şekillendirme vizyonuyla ilerliyor; kalite, inovasyon ve insan odaklılık ekseninde büyümeye devam etmeyi hedefliyoruz. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Cevher Grubu olarak, küresel ekonomik belirsizliklerin ve yoğun rekabetin olduğu bir dönemde, dayanıklılığımızı artırmaya ve farklılaşmaya odaklanıyoruz. Uluslararası pazarda, kalite, güvenilirlik ve esneklik alanlarında oluşturduğumuz güçlü itibarımızı koruyarak, mevcut müşteri portföyümüzü derinleştirmek ve yeni iş fırsatlarını değerlendirmek önceliklerimiz arasında. Avrupa başta olmak üzere global OEM’lerle uzun yıllara dayanan iş birliklerimizi, yenilikçi ürün geliştirme ve sürdürülebilir üretim çözümleri ile daha ileriye taşıyoruz. Yerel pazarda ise, yüksek mühendislik kabiliyetimiz, çevik üretim anlayışımız ve insan kaynağımıza yaptığımız sürekli yatırımlarla fark yaratıyoruz. Aynı zamanda dijitalleşmeyi operasyonel mükemmelliğin ve hızlı adaptasyonun bir aracı olarak konumlandırıyor, süreçlerimizi daha çevik ve veri odaklı hale getiriyoruz. Farklılaşmamızın bir diğer önemli unsuru ise kültürümüz: Cevher Grubu, insana ve uzun vadeli ilişkilere verdiği değerle, müşterilerine yalnızca ürün değil; güven, çözüm ortaklığı ve sürdürülebilir büyüme vaadi sunuyor. Bu yaklaşım sayesinde, ekonomik dalgalanmalar karşısında sağlam duruyor hem yerel hem de uluslararası pazarda tercih edilen bir iş ortağı olmaya devam ediyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Cevher Grubu olarak, sürdürülebilirliği yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, iş yapış biçimimizin ve uzun vadeli değer yaratma anlayışımızın temel bir unsuru olarak görüyoruz. Üretim süreçlerimizde enerji verimliliğini artırmak, karbon ayak izimizi azaltmak ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunmak için sürekli iyileştirme prensibiyle çalışıyoruz. Toplumsal fayda yaklaşımımız ise, işimizin ayrılmaz bir parçası. Kadın istihdamının artırılmasını, fırsat eşitliğini ve çeşitliliği teşvik etmeyi bir öncelik olarak görüyor; bu doğrultuda hem yönetim kadrolarımızda hem de sahada kadın çalışan oranımızı artırmak için aktif politikalar yürütüyoruz. Ayrıca, genç yeteneklerin mesleki becerilerini geliştirmek amacıyla kurduğumuz Mesleki Eğitim Merkezimiz ile, sektöre nitelikli iş gücü kazandırıyor ve eğitimi destekliyoruz. İş dünyasının sorumluluğunu ise yalnızca ekonomik büyüme sağlamakla sınırlı görmüyoruz. Topluma, çevreye ve gelecek nesillere karşı da güçlü bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ekonomik değer yaratırken toplumsal ilerlemeyi ve çevresel sürdürülebilirliği birlikte inşa etmeyi hedefliyoruz. Bizim için gerçek başarı, hem işimizde hem de toplumda kalıcı ve pozitif bir etki yaratabilmektir. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Grubumuzun yazılım firması olan Cevher Digital Solutions ile birlikte, özellikle insan kaynakları alanında çeşitli dijital projeler hayata geçiriyoruz. Tüm süreçlerimizi dijitalleştirme çalışmalarımızda sona yaklaşmış durumdayız. Bu dönüşüm ile sadece operasyonel verimliliğimizi artırmaya odaklanmıyoruz. Aynı zamanda kağıt israfını önleme, zaman yönetimi, süreç kontrolü gibi konularda da sürdürülebilir ve ölçülebilir faydalar sağlamayı hedefliyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Öncelikle gençlerin, kendilerini; yetenek ve yetkinliklerini çok iyi tanımaları gerekiyor. Hangi alanlarda güçlü olduklarını ve hangi konularda gelişmeleri gerektiğini net bir şekilde analiz etmeleri önemli. Bir diğer önemli unsur ise doğru hedef belirlemektir. Gençlerin yapacakları bu kişisel analiz ve belirleyecekleri hedefler, onların kariyer yolculuklarında sağlam adımlar atmalarını sağlayacaktır.

Fatoş Hüseyinca: "Başarıya Giden Yol Merak ve Empatiden Geçiyor" Haber

Fatoş Hüseyinca: "Başarıya Giden Yol Merak ve Empatiden Geçiyor"

30 yılı aşkın deneyimiyle, stratejik insan kaynakları ve sürdürülebilirliğin öncü isimlerinden biri olan Hüseyinca, kariyerindeki dönüm noktalarını, liderlik felsefesini ve Cevher Grubu'nun gelecek vizyonunu, Kapsül Haber Ajansı'na anlattı. Şimdi sizleri, bu keyifli röportajla baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? İzmirliyim. İzmir’de doğup büyüdüm. Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra, Amerika Birleşik Devletleri’nde Bilgisayar Programcılığı eğitimi aldım. Stratejik insan kaynakları ve sürdürülebilirlik alanlarında 30 yılı aşkın süredir çalışıyorum. Şu anda ise Cevher Grubu’nda İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Müdürü olarak görev yapıyorum. Akü, otomotiv, tütün ve tekstil gibi farklı sektörlerde edindiğim deneyimlerin, çeşitli iş ortamlarının farklı ihtiyaç ve yaklaşımlarını tanımlama ve yönetme yetkinliğimi geliştirdiğine; bana değerli katkılar sağladığına inanıyorum. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimde bugüne kadar birçok değerli deneyim yaşama fırsatım oldu, ama bazıları gerçekten dönüm noktası niteliğindeydi. Amerika’daki eğitimim sonrasında Amerikan Hava Kuvvetleri bünyesinde çalışmak, bana iş hayatında yabancı dilin özellikle İngilizcenin profesyonel ve etkili kullanımına dair güçlü bir temel kazandırdı. Bu deneyim, ilerleyen yıllarda uluslararası şirketlerde daha rahat ve güvenli bir iletişim kurmamı sağladı. Ardından Philip Morris – PHILSA, insan kaynakları alanındaki temel bilgi ve uygulamaları öğrenmem açısından kariyerimde önemli bir yapıtaşı oldu. Cevher Döküm ise bana farklı bir kapı araladı; endüstriyel ilişkiler, sendika süreçleri ve mavi yaka çalışanlarla etkili iletişim kurma konusunda çok kıymetli tecrübeler kazandırdı. Yeşim Tekstil’de ise sürdürülebilirlik alanında yürütülen projelerle tanışmam, bu konunun iş dünyasında ne kadar kıymetli, hayata dokunan bir değer olduğunu öğretti. Bugün görev yaptığım Cevher Jant ise tüm bu birikimlerimi bir araya getirerek hayata geçirme ve katkı sağlama fırsatı sunduğu için benim için çok değerli bir kariyer durağı olduğunu söyleyebilirim. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı; ihtiyaca uygun doğru hizmeti, ürünü ya da projeyi ortaya koyabilmek ve bunu yaparken de başta çalışanlarımız olmak üzere tüm insanların hayatına dokunabilmek demek. Sonuç kadar, sürecin içindeki insan ilişkileri ve etkileşimler de benim için çok kıymetli. Tabii, bunun dışında başarı yolculuğumda öğrenme isteğim, merakım, empati yeteneğim ve gözlem becerim benim için birer baş rol oyuncusu. Öğrenmeye açık; meraklı yapım insanların veya şirketlerin neye ihtiyaç duyduğunu daha iyi anlamamı sağlıyor ve beni doğal olarak gözlem yapmaya yönlendiriyor. Bu sürecin sonunda ise empati becerim, gözlem yeteneğim ile birleşiyor ve karar alma sürecimi başlatıyor. Beni farklı ve motive kılan en önemli inançlarımdan biri de şudur: "Eğer dünyada bir kişi bir şeyi başardıysa, ben de başarabilirim." Bu inanç, her yeni adımda beni cesaretleniyor. Tüm bunların merkezinde ise doğru iletişimin olduğunu söyleyebilirim. Çünkü doğru ve sağlıklı bir iletişim olmadan, sürdürülebilir bir başarıdan söz etmemiz mümkün olmayacaktır. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Başarıya giden yolda karşılaştığım en büyük zorluk, değişime karşı gösterilen direnç oldu. Yeni ve farklı projeleri hayata geçirmek ve şirketin ihtiyaçlarına göre stratejiler belirlemek istiyorsunuz; ancak bu süreç, sandığınız kadar kolay olamıyor. Alışılagelmiş bir düzeni iyi yönde değiştirmek için çaba sarf ediyorsunuz, bu da kaçınılmaz olarak kişilerin konfor alanlarının dışına çıkmasını gerektiriyor. Ancak sabırlı olup süreci doğru yönettiğinizde ve hayata geçirilen projelerin işe yaradığını, fayda sağladığını insanlar görmeye başladığında, bu direnç zamanla yerini güvene ve desteğe bırakıyor. Başta değişime direnen kişilerin, zamanla değişimin bir parçası olduğunu ve bu değişimden memnun olduklarını görmek, size başarı duygusunu hissettiriyor. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Bence önce gerçekten istemek gerekiyor. Ardından, gerekli bilgiyi araştırıp bulmak ve buna göre ilerlemek geliyor. Aynı zamanda, hedef belirleyip bir strateji oluşturmak da çok kritik. Bu sürecin yanı sıra çalışkan olmak büyük bir öneme sahip. İstediğiniz konuma ilerledikçe, adil, dürüst ve güvenilir olmak hem kişisel hem de iş hayatında çok şey kazandırıyor. Bu değerler, uzun vadede sizi gerçekten başarılı kılar. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderlik anlayışımı en iyi yansıtan kaynaklardan biri Stephen Covey’nin Speed of Trust (Güvenin Hızı) kitabıdır. Benim en çok feyz aldığım kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Özellikle kitapta yer alan “Kazanmayı bekleyin-hem kendimizden hem de başkalarından beklediğimizi alma eğilimimiz vardır. Daha fazlasını beklediğimiz zaman, daha fazlasını alma eğilimine sahip oluruz; daha azını beklediğimiz zaman daha azını elde etme eğilimine sahip oluruz.” kısmı benim liderlik anlayışımı çok güzel özetliyor. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Cevher Grubu olarak, 70 yıllık sanayi mirasımızı geleceğe taşırken temel vizyonumuz, mobilite ekosisteminde güvenilir ve yenilikçi bir çözüm ortağı olmayı sürdürmektir. Bu doğrultuda, önümüzdeki yıllarda birkaç ana hedef belirledik: İlk olarak, ürün ve hizmet çeşitliliğimizi geliştirerek yalnızca otomotiv sektöründe değil, mobilitenin farklı alanlarında –örneğin savunma, havacılık ve mikromobilitede aktif rol almayı amaçlıyoruz. İkinci olarak, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik alanlarında sektörün öncü firmalarından biri olmak istiyoruz. Üretim süreçlerimizde verimliliği artırmak, karbon ayak izimizi azaltmak ve dijital yetkinliklerimizi güçlendirmek için yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Üçüncü olarak, insan kaynağımızı en büyük değerimiz olarak görüyoruz. Çalışan deneyimini sürekli geliştirmeye, kadınların ve genç yeteneklerin daha güçlü temsiline öncülük etmeye kararlıyız. Kısacası, geçmişten aldığımız güçle geleceği şekillendirme vizyonuyla ilerliyor; kalite, inovasyon ve insan odaklılık ekseninde büyümeye devam etmeyi hedefliyoruz. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Cevher Grubu olarak, küresel ekonomik belirsizliklerin ve yoğun rekabetin olduğu bir dönemde, dayanıklılığımızı artırmaya ve farklılaşmaya odaklanıyoruz. Uluslararası pazarda, kalite, güvenilirlik ve esneklik alanlarında oluşturduğumuz güçlü itibarımızı koruyarak, mevcut müşteri portföyümüzü derinleştirmek ve yeni iş fırsatlarını değerlendirmek önceliklerimiz arasında. Avrupa başta olmak üzere global OEM’lerle uzun yıllara dayanan iş birliklerimizi, yenilikçi ürün geliştirme ve sürdürülebilir üretim çözümleri ile daha ileriye taşıyoruz. Yerel pazarda ise, yüksek mühendislik kabiliyetimiz, çevik üretim anlayışımız ve insan kaynağımıza yaptığımız sürekli yatırımlarla fark yaratıyoruz. Aynı zamanda dijitalleşmeyi operasyonel mükemmelliğin ve hızlı adaptasyonun bir aracı olarak konumlandırıyor, süreçlerimizi daha çevik ve veri odaklı hale getiriyoruz. Farklılaşmamızın bir diğer önemli unsuru ise kültürümüz: Cevher Grubu, insana ve uzun vadeli ilişkilere verdiği değerle, müşterilerine yalnızca ürün değil; güven, çözüm ortaklığı ve sürdürülebilir büyüme vaadi sunuyor. Bu yaklaşım sayesinde, ekonomik dalgalanmalar karşısında sağlam duruyor hem yerel hem de uluslararası pazarda tercih edilen bir iş ortağı olmaya devam ediyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Cevher Grubu olarak, sürdürülebilirliği yalnızca çevresel bir sorumluluk değil, iş yapış biçimimizin ve uzun vadeli değer yaratma anlayışımızın temel bir unsuru olarak görüyoruz. Üretim süreçlerimizde enerji verimliliğini artırmak, karbon ayak izimizi azaltmak ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunmak için sürekli iyileştirme prensibiyle çalışıyoruz. Toplumsal fayda yaklaşımımız ise, işimizin ayrılmaz bir parçası. Kadın istihdamının artırılmasını, fırsat eşitliğini ve çeşitliliği teşvik etmeyi bir öncelik olarak görüyor; bu doğrultuda hem yönetim kadrolarımızda hem de sahada kadın çalışan oranımızı artırmak için aktif politikalar yürütüyoruz. Ayrıca, genç yeteneklerin mesleki becerilerini geliştirmek amacıyla kurduğumuz Mesleki Eğitim Merkezimiz ile, sektöre nitelikli iş gücü kazandırıyor ve eğitimi destekliyoruz. İş dünyasının sorumluluğunu ise yalnızca ekonomik büyüme sağlamakla sınırlı görmüyoruz. Topluma, çevreye ve gelecek nesillere karşı da güçlü bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, ekonomik değer yaratırken toplumsal ilerlemeyi ve çevresel sürdürülebilirliği birlikte inşa etmeyi hedefliyoruz. Bizim için gerçek başarı, hem işimizde hem de toplumda kalıcı ve pozitif bir etki yaratabilmektir. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Grubumuzun yazılım firması olan Cevher Digital Solutions ile birlikte, özellikle insan kaynakları alanında çeşitli dijital projeler hayata geçiriyoruz. Tüm süreçlerimizi dijitalleştirme çalışmalarımızda sona yaklaşmış durumdayız. Bu dönüşüm ile sadece operasyonel verimliliğimizi artırmaya odaklanmıyoruz. Aynı zamanda kağıt israfını önleme, zaman yönetimi, süreç kontrolü gibi konularda da sürdürülebilir ve ölçülebilir faydalar sağlamayı hedefliyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Öncelikle gençlerin, kendilerini; yetenek ve yetkinliklerini çok iyi tanımaları gerekiyor. Hangi alanlarda güçlü olduklarını ve hangi konularda gelişmeleri gerektiğini net bir şekilde analiz etmeleri önemli. Bir diğer önemli unsur ise doğru hedef belirlemektir. Gençlerin yapacakları bu kişisel analiz ve belirleyecekleri hedefler, onların kariyer yolculuklarında sağlam adımlar atmalarını sağlayacaktır.

Karaca Grup Değer Katmaya Sürdürülebilirlik Raporuyla Devam Ediyor Haber

Karaca Grup Değer Katmaya Sürdürülebilirlik Raporuyla Devam Ediyor

Kurulduğu günden bu yana inovasyon odaklı yaklaşımıyla sektöre öncülük eden Karaca, 2024 Sürdürülebilirlik Raporu ile Mağazalarda Enerji Verimliliği, Fırsat Eşitliği ve Sürdürülebilir Mağazacılık gibi alanlara dikkat çekmeye devam ediyor. Karaca’nın ürün ve üretim süreçlerinin merkezinde sürdürülebilirlik önemli bir yer alıyor. Yenilenebilir enerjiyle üretim ve uzun ömürlü ürün tasarımı bu anlayışın temelini oluşturuyor. Karaca, Sürdürülebilir Büyüme Stratejisi kapsamında; sürdürülebilir ürün ve hizmetler sunmak, farklı tüketici gruplarına ulaşarak kapsayıcı büyüme sağlamak, iş ortakları, çalışanlar ve Karacaseverler ile birlikte hareket etmeyi hedefliyor. Karaca Lojistik Merkezi Yatırımının Yüzde 12’si Sürdürülebilirlik Çalışmalarına Ayrıldı Karaca, yeni Lojistik Merkezi yatırımının yüzde 12’sini sürdürülebilirlik faaliyetlerine ayırarak çevresel duyarlılığını somut adımlarla ortaya koyuyor. 120.000 m²’lik alanda Hadımköy’de kurulan bu mega depo, şirketin merkezi lojistik üssü olarak konumlandırıldı ve lojistik süreçlerde önemli bir dönüşümün temelini attı. Sürdürülebilir Mağazacılık Karaca Grup, Türkiye’de sürdürülebilir mağaza konsepti geliştiren ve uygulayan öncü markalardan biri olarak sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Mağaza tasarımlarında kullanılan tüm sac ve metal aksamlar ikinci el ürünlerden seçilirken aydınlatma sistemlerinde LED ampuller tercih ediliyor. Tüm boyama işlemleri su bazlı boyalarla gerçekleştiriliyor. Merkezi olmayan dağıtım ve servis ağı yapısına geçilerek lojistik kaynaklı karbon emisyonlarının azaltılması yönünde önemli bir adım atılırken tüm alışveriş arabaları yüzde yüz geri dönüştürülebilir malzemelerle yenilenip kullanım ömrünü tamamlayan mağaza mobilyaları da geri dönüştürülüyor. 2024 yılı itibarıyla Türkiye genelinde 7 Container Store konseptli mağaza hizmet vermeye devam ediyor. Mağazalarda Enerji Verimliliği Karaca, sürüdülebilirlik hedeflerinin ana odağına enerji kullanımı ile ilgili konuları alıyor. Enerjiyi verimli kullanacağı projeler geliştiriyor ve yenilenebilir enerji kullanım alanlarını artırıyor. Çalışmalar çerçevesinde, özellikle alışveriş merkezi kaynaklı belirsiz tüketimleri saatlik periyotlarla izleyebilmek amacıyla mağazalarda bulut tabanlı enerji takip teknolojilerine geçiş kararı ile 10 mağazada mesai dışı dönemlerde yüzde 40 oranında enerji verimliliği sağladı. 2025 yılının ilk ayı itibariyle Türkiye’deki tüm mağazalarında bu projeyi hayata geçirdi. Satışta Kadın ve Fırsat Eşitliği Karaca, “Karaca Satışa Kadınlar ile İz Bırakıyor” projesiyle Türkiye genelindeki tüm mağazalarda 35 yaş ve üzeri kadınlara kariyerlerinin ikinci baharında çalışma fırsatı sunuyor. Kurumsal iş tecrübesi olan ve aktif iş hayatına dönmek isteyen kadın adaylar, Karaca mağazalarında tam ve yarı zamanlı çalışma imkanına sahip oluyor. 2024 yılı itibarıyla Karaca çalışanlarının yüzde 54’ünü kadınlar oluşturuyor. Bu oran, kadın istihdamına verdiği önemi ve kurumsal düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleme kararlılığını ortaya koyuyor. Ayrıca yöneticilerin yüzde 42’si kadınlardan oluşuyor. 2024 yılı sürdürülebililik çalışmaları ile ilgili Karaca Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca; “Sürdürülebilirliğin artık bir tercih değil,zorunluluk haline geldiğinin bilinciyle hareket ediyor; tüm ürün ve operasyonlarımızda bu sorumlulukla ilerliyoruz. Bu yılın odağında, enerji dönüşümümüz ve ürün bazlı sürdürülebilir gelişmelerimiz yer aldı. 2030 yılına kadar operasyonel süreçlerimizin tamamını yenilenebilir enerjiyle gerçekleştirme hedefimize kararlılıkla ilerlerken, enerji verimliliğini merkezine alan projeler gerçekleştirdik. Sürdürülebilirlik ilkemizi, yalnızca bir strateji değil, şirketimizin doğasında yer alan bir değer olarak benimsiyor, çalışmalarımızı bu yönde gerçekleştiriyoruz.” Dedi. Rakamlarla 2024 Karaca Grup, 2024 yılı itibarıyla çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik alanında somut sonuçlar elde etti. UNICEF iş birliğiyle yürütülen projeler sayesinde 16.000 çocuk eğitim hakkına erişti. Şirket içinde çalışan memnuniyet oranı yüzde 70,24 olarak gerçekleşirken, kâğıt atık azaltma oranı yüzde 65’e ulaştı. Karaca Lojistik Merkezi yatırımı bütçesinin yüzde 12’si sürdürülebilirlik odaklı projelere ayrıldı. Kadın çalışan oranı yüzde 54’e ulaşarak toplumsal cinsiyet eşitliğine önemli bir katkı sağlarken Mağaza Enerji Verimliliği Projesi kapsamında mağaza başına elde edilen enerji verimliliği oranı yüzde 40 oldu. Ürün ambalajlarının tamamı geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilirken, küçük ev aletleri kategorisindeki ürünlerin üretiminde geçtiğimiz yıl yüzde 78 olan yenilebilir enerji oranını 2024 yılında yüzde 85’e çıkarttı. Ayrıca, “Satış’ta Kadın” projesi kapsamında 171 kadına istihdam sağlandı. Karaca Grup, çevreye duyarlı, insan odaklı ve şeffaf yönetim anlayışıyla sürdürülebilirliği iş yapış biçiminin merkezine yerleştirerek değer katmaya devam ediyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.