Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Uyku Kalitesi

Kapsül Haber Ajansı - Uyku Kalitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uyku Kalitesi haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzun Yaşam Genetik mi, Seçim mi? Haber

Uzun Yaşam Genetik mi, Seçim mi?

Peki, uzun yaşamın sırrı nerede saklı? Genetik mi, yoksa yaşam tarzı mı daha belirleyici? “İnsan ömrünün yaklaşık %25-40’ı genetikle belirleniyor, geri kalan ise yaşam tarzı, çevresel faktörler ve tesadüflere bağlı” diyen Acıbadem Life Longevity’den İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Ertürk, genetiğin yaşlanma üzerindeki etkilerini ve epigenetikle birlikte sağlıklı yaşam alışkanlıklarının bu süreci nasıl değiştirdiğini anlattı. Genetik, Piyanonun Tuşlarıysa; Epigenetik, O Tuşlara Basan Piyanisttir Kimler uzun yaşar? Uzun yaşam aileden aldığımız bir miras mı yoksa çok daha fazlası mı? Bilimsel araştırmaların son yıllarda en çok yoğunlaştığı konuların başında uzun ve sağlıklı yaşam geliyor. Şimdiye kadar yapılan araştırmalara göre insan ömrünün yaklaşık yüzde 25 ila 40’ının genetik faktörlerle bağlı olduğu belirlendi. Peki ya geri kalan yüzde 60’lık kısımda etkili olan neydi? Acıbadem Bodrum Hastanesi’nde hizmete sunulan Acıbadem Life Longevity’den İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Ertürk, yüzde 60’lık bu önemli kısımda çevresel koşulların, yaşam tarzı tercihlerinin ve rastlantısal etkilerle şekillendiğini belirtiyor ve “İyi bir genetik altyapıya sahipseniz bu ciddi bir avantajdır; ancak bu şansı en iyi şekilde değerlendirebilmek için epigenetik etkileri de anlamak gerekir. Genetiği, piyanonun tuşları gibi düşünebiliriz. O tuşlara hangi sırayla ve nasıl basılacağını belirleyen ise epigenetik mekanizmalardır. Besinler, toksinler, gazlar, radyasyon, egzersiz, uyku, stres ve enfeksiyonlar gibi çevresel faktörler bütününü ifade eden ekspozom, bu “piyanist”in notalarını oluşturur. DNA üzerindeki belirli bölgelerde gerçekleşen metilasyon ya da histon modifikasyonu gibi epigenetik düzenlemeler, genlerin aktif mi yoksa pasif mi olacağını belirler” dedi. UZUN YAŞAM “OLAĞANÜSTÜ GENLER”E BAĞLI! YA SİZDE YOKSA? Guinness rekorlarına göre dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak geçen 122 yaşında hayatını kaybeden Jeanne Louise Calment’ten örnek veren Acıbadem Life Longevity İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Ertürk, “Bu kişi 117 yaşına kadar sigara içiyordu. Alkol ve çikolataya da oldukça düşkündü. Bazı kişiler olağanüstü genetik profile sahip olabilir” diye konuştu. Uzun ömürlü aileler incelendiğinde yaşlanmaya karşı koruyucu genetik profillerin, sağlıklı metabolizma ve düşük hastalık riskinin öne çıktığını söyleyen Uzm.Dr. Halil Ertürk, “Bu özellikler, uzun ve sağlıklı yaşamın aile içinde genetik olarak aktarılabildiğini gösteriyor. Uzun ömürlü ailelerin üyeleri, daha düşük kan şekeri, insülin ve trigliserid düzeyleri ile daha sağlıklı bir metabolik profile sahip. Bu özellikler, yaşlanmaya bağlı hastalıkların gecikmesini ve daha uzun sağlıklı yaşam süresini destekliyor. Bu ailelerde Alzheimer, diyabet, kalp yetmezliği gibi yaşa bağlı hastalıkların görülme sıklığı daha düşük. Ayrıca, kanser gibi hastalıklara karşı hem daha dirençli hem de hastalık sonrası daha dayanıklı oldukları gözleniyor. Bu ailelerde, sağlıklı yaşam süresini uzatan, bir kısmı büyük oranda doğrulanmış, bir kısmı kısmen doğrulanmış bazı genler ön plana çıkıyor” dedi. İŞTE UZUN YAŞAM GENLERİ APOE2: Bu varyant, Alzheimer ve kalp hastalığı riskini azaltıyor. FOXO3a: Hücrelerin strese karşı direncini artıran ve DNA onarımını destekleyen bir "hücre bekçisi" olarak görev yapar. CETP ve APOC3: Bu genlerin belirli varyantları, iyi kolesterol (HDL) seviyelerini artırıp trigliseritleri düşürerek kalp-damar sağlığını korur. IGF-1R ve d3GHR: Büyüme sinyallerini yöneten bu genlerin düşük aktiviteli varyantları, metabolizmanın yavaşlamasına ve yaşam süresine katkıda bulunur. Sirt6: Yaşlanma karşıtı bir "Sirtuin" geni olan Sirt6, DNA hasarlarını onararak genomun sağlıklı kalmasını sağlar. NE ZAMAN YAŞLANACAĞINIZI SAĞLIK YÖNETİMİNİZ BELİRLİYOR! Genetik yatkınlığın kronolojik (takvim) yaşımızdan farklı olan biyolojik yaşımızı doğrudan etkilediğini belirten Uzm. Dr. Halil Ertürk, “Özellikle DNA onarımı ve genom stabilitesi ile ilgili genler, yaşlanma hızımızda kritik rol oynar. Yaşlandıkça, genetik etkiler çevresel faktörlerle daha fazla etkileşime girer. Özellikle uyku kalitesi ve beslenme gibi faktörler, genetik riskin yüksek olduğu kişilerde bile yaşlanma hızını yavaşlatabilir. Genetik yatkınlık yaşlanma sürecini şekillendirse de, sağlıklı yaşam tarzı seçimleri genetik riskleri yönetmenin, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin en etkili yoludur” dedi. 8 HAFTADA 4,6 YIL GENÇLEŞMEK MÜMKÜN MÜ? Yaşam tarzı odaklı yalnızca 8 haftalık bir müdahale programında, DNA metilasyon saati kullanılarak ölçülen biyolojik yaşın ortalama 4,6 yıl geriye çekilebildiğinin gösterildiğini söyleyen Uzm. Dr. Halil Ertürk, “Bu da genetik kodumuzu değiştiremesek bile, genlerin nasıl çalışacağını etkileyen epigenetik düzenlemeleri yönlendirebileceğimizi ortaya koyuyor. Sağlıklı beslenme, egzersiz, kaliteli uyku, stres yönetimi ve çevresel toksinlerden uzak durmak gibi alışkanlıklar, genetik riskiniz ne olursa olsun yaşam süresini uzatabilir ve yaşam kalitesini artırabilir” diye konuştu. Genetik müdahalelerin, gelecekte yaşlanma sürecini yavaşlatmak hatta tersine çevirmek için önemli bir araç haline gelebileceğine dikkat çeken Acıbadem Life İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Halil Ertürk, “Bu fikir artık bilim kurgu olmaktan çıktı. Bugün laboratuvar ortamında deneysel olarak uygulanan genetik tedaviler, yaşlanmanın kök nedenlerini hedef alarak biyolojik yaşı geri çekme potansiyeli taşıyor” dedi. YAŞLANMAYI GECİKTİRMEYİ HEDEFLEYEN GENLER Telomeraz: Hücre bölünmesiyle kısalan telomerleri (kromozom uçları) uzatarak hücresel yaşlanmayı yavaşlatır. Özellikle kök hücre ve bağışıklık sistemi hücrelerindeki yaşlanmanın tersine çevrilmesi bütün vücutta gençleşme etkisini oluşturur. Follistatin: Kas büyümesini engelleyen Myostatin proteinini bloke ederek yaşa bağlı kas kaybını (sarkopeni) önler. Klotho: Özellikle beyin sağlığını korur ve Alzheimer ile ilişkili Amiloid-β plaklarını azaltmaya yardımcı olabilir. PGC-1a: Hücrelerimizin enerji santrali olan mitokondrilerin fonksiyonunu iyileştirerek yaşlanmaya bağlı enerji düşüşünü hedefler.

Samsung, Geliştirdiği Sensör Teknolojisiyle Giyilebilir Cihazlarda Yeni Dönemi Başlattı Haber

Samsung, Geliştirdiği Sensör Teknolojisiyle Giyilebilir Cihazlarda Yeni Dönemi Başlattı

Bilim insanları, sağlık uzmanları ve Samsung mühendislerinin Galaxy Watch8 için geliştirdiği inovasyonla sadece başparmak taramasıyla antioksidan seviyesi 5 saniyede ölçülebiliyor. Samsung'un geliştirdiği teknoloji, uzmanlar tarafından gelecekteki araştırmalar için de bir referans noktası olarak kabul ediliyor. Samsung, Galaxy Watch8’de sunduğu, meyve ve sebze tüketiminin bir göstergesi olabilen cildin karotenoid seviyelerini ölçen yeni Antioksidan İndeksi özelliği tanıttı. Giyilebilir sağlık teknolojileri alanının bu yeni ölçütü; yıllarca süren yoğun Ar-Ge çalışmaları, sayısız prototip ve kapsamlı denemeler sonucunda hayata geçirildi. Yaşam süresi uzadıkça odak noktası yaşam kalitesini iyileştirmeye yöneldi. Beslenmenin sağlığa nasıl etki ettiğini ölçmenin kolay ve herkes için erişilebilir bir yolunu sunmaya odaklanan Samsung, 2018 yılında başlattığı kapsamlı inovasyon çalışmalarını giyilebilir cihaz alanında bir ilk olan sensör teknolojisine dönüştürdü. Laboratuvar ortamından bileğe taşındı Yaşam kalitesini artırmak için antioksidanların önemine dikkat çeken Seul Ulusal Üniversitesi Halk Sağlığı ve Beslenme Uzmanı Dr. Hyojee Joung, “Antioksidasyon, yaşlanmayı yavaşlatmak konusunda doğal olarak öne çıkıyor. Antioksidan yönetimi ihmal edilirse, Reaktif Oksijen Türleri (ROS) vücutta birikiyor ve kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve kanser gibi kronik hastalıkların riski artıyor” dedi. Samsung mühendisleri ve bilim insanları, karotenoidlere (meyve ve sebze alımının kanıtlanmış göstergeleri olan önemli antioksidanlara) odaklanarak, kullanıcının bileğine takabileceği kadar küçük ancak karmaşık antioksidan verilerini herkes için basit ve uygulanabilir sağlık bilgilerine dönüştürebilecek kadar güçlü bir cihaz geliştirdi. İlk prototipin geliştirilmesinden bu yana 7 yıl süren testlerin ve optimizasyon çalışmalarının ardından ekip, laboratuvar düzeyindeki teknolojiyi madeni para büyüklüğünde bir sensöre sığdırmayı başardı. Çoklu dalga boyu yayan LED'leri özel bir fotodedektör dizilimiyle birleştirerek kompakt bir tasarım içinde doğru karotenoid okumaları sağlayan bu teknoloji, sağlık takibi alanında da yeni bir dönemi başlatıyor. Samsung mühendisleri parmak uçlarında daha az melanin bulunmasından yola çıkarak farklı cilt tonlarında doğruluğu sağlamak amacıyla Antioksidan İndeks sensörünü bilek yerine başparmak ucundan ölçüm alacak şekilde tasarladı. Yapılan taramalar sırasında başparmağa hafif basınç uygulamanın kan akışını ve hemoglobin kaynaklı etkileşimi azaltarak daha hassas ve tutarlı ölçümler sağladığı da kanıtlandı. Samsung Medical Center bünyesinde yüzlerce katılımcıyla gerçekleştirilen kapsamlı denemeler de sensörün performansını doğruladı. Bu gelişme, laboratuvardan çıkıp dünya çapında kullanıcılara sorunsuz bir şekilde ulaşan ve günlük kullanım için tasarlanmış kapsayıcı bir çözüm sunan özelliğin yolunu açtı. Nasıl çalışıyor? Meyve ve sebzelerde doğal kırmızı, sarı ve yeşil pigmentler olarak bulunan karotenoidleri vücudumuz kendi başına üretemiyor. Bu nedenle vücutta depolanan karotenoid seviyeleri, bir kişinin ne kadar meyve ve sebze yediğinin net bir görüntüsünü sunuyor. Bu noktada, karotenoid seviyelerini yansıtan Antioksidan İndeksi skor sistemi devreye giriyor: Çok düşük: DSÜ’nün günlük 400 g önerisinin %50'sinden düşük Düşük: %50 ile %100 arasında Optimal: %100 veya daha yüksek Dr. Hyojee Joung, bu konuyu şöyle açıkladı: “Cilt karotenoidleri dokularda yavaş metabolize olur ve birikir, bu nedenle meyve ve sebze yendiği andaki kısa vadeli değişiklikler skorda hemen görünmez. Araştırmalarımız, karotenoid alımından yaklaşık bir ila iki hafta sonra ciltteki karotenoid seviyelerinde anlamlı bir artış olduğunu gösteriyor. Bu da Antioksidan İndeksini, uzun vadeli beslenme alışkanlıklarını takip etmek için tutarlı ve değerli bir araç haline getiriyor.” Sağlık takibinde bütünsel yaklaşım Uyku kalitesi, stres seviyesi ve fiziksel aktivite gibi yaşam tarzıyla ilgili faktörler de İndeksi etkiliyor ve onu kapsamlı bir genel sağlık göstergesi olarak konumlandırıyor. Uyku Koçluğu, Aktivite Takibi ve Vasküler Yük gibi diğer Galaxy Watch8 özelliklerinin yanında Antioksidan İndeksi, kullanıcıya sağlığı hakkında bütünsel bir bakış sunarak daha sağlıklı bir yaşlanma için daha akıllı kararlar alınmasını mümkün kılıyor. Galaxy Watch8'in sunduğu Antioksidan İndeksi, sektördeki mevcut gelişmelerinin ötesine geçerek anlamlı bir inovasyon sunuyor. Kullanıcıların riskleri erken tespit etmesine ve daha sağlıklı olmak için proaktif adımlar atmasına yardımcı olan Samsung, sağlık konusunda daha akıllı ve proaktif yaklaşımların önünü açıyor ve önleyici sağlık hizmetlerinde giyilebilir cihazların rolünü yeniden tanımlıyor.

JYSK Türkiye, Uyku Ürünlerinin Kalitesine Dikkat Çekti Haber

JYSK Türkiye, Uyku Ürünlerinin Kalitesine Dikkat Çekti

Fakat JYSK'un 2018 yılında 19 Avrupa ülkesinden 35 bin kişiyle yaptığı araştırma, her dört kişiden birinin geceleri kötü uyuduğunu ortaya koyuyor. Bu önemli veriden hareketle Danimarka merkezli ev eşyası perakendecisi JYSK Türkiye, uyku ürünlerinin kalitesine dikkat çekmek amacıyla Tepe Nautilus AVM içerisindeki mağazasında özel bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte oluşturulan özel alana gelen katılımcılar, kaliteli uykunun öneminden yatakların ve diğer uyku ürünlerinin kalitesine kadar birçok unsuru deneyimleme fırsatı buldu. Vücudumuzun ve zihnimizin yenilenmesinde hayati bir rol oynayan uyku, sağlıklı ve iyi hissetmemizin temelini oluşturur. Bu hayati öneme rağmen, birçok kişi hala ideal uyku kalitesinden uzakta bir yaşam sürüyor. Öyle ki JYSK'un 2018 yılında 19 Avrupa ülkesinden 35 bin kişiyle yaptığı son araştırmaya göre, her dört kişiden neredeyse biri geceleri kötü uyuduğunu belirtiyor. Araştırma, uykuya dalmayı başaran katılımcıların dahi, her üç kişiden ikisinin (%66,9) gece uyandığını ortaya koyarak, uyku kalitesindeki düşüşün ciddiyetini gözler önüne seriyor. Uyku sürecinde; yatakl arın sertliğinden, çarşafların yumuşaklığına ve nefes alabilirliğine, yorganların kalitesine kadar her bir ürünün önemli bir rolü bulunuyor. Bu kapsamda İskandinav 'hygge' tarzında ev ve yaşam ürünlerinin yanı sıra yatak ve uyku ürünlerini tüketiciyle buluşturan JYSK Türkiye, Tepe Nautilus AVM içerisinde yer alan mağazasında oluşturulan özel bir alanda deneyim odaklı bir etkinlik düzenledi. Bütünsel bir uyku deneyimini yaşatmayı hedefleyen etkinlikte; JYSK Uyku Uzmanı Eylül Gümüş, doğru uyku ürünleri seçiminin püf noktalarını aktarırken; Fizyoterapist Cansu Kara doğru yatak ve yastık seçimiyle fiziksel duruş ve omurga sağlığının nasıl destekleneceğini uygulamalı olarak gösterdi. Klinik Psikiyatrist Selin Anahar ise katılımcılara stres, kaygı ve duygusal düzenlemenin uyku kalitesi üzerindeki etkilerini anlattı ve kesintisiz, huzurlu bir uyku için zihinsel rahatlama yöntemlerini paylaştı. Kat lımcılar "Kendi Yatağını Hazırla Atölyesi" ile kendi uyku alanını oluştururken, Defne Bakırcı eşliğinde Yatakta Yoga ve Can Camuzcu ile Ses Banyosu (Sound Bath) deneyimleriyle güne rahatlatıcı bir başlangıç yaptı. Etkinlik, kahvaltının ardından hediyelerin takdim edilmesiyle son buldu. "Amacımız Ürün Satmak Değil, Hayat Kalitesini Artıracak Doğru Çözümü Sunmak" Amaçlarının sadece bir ürün satmak olmadığını belirten JYSK Türkiye Satış ve Pazarlama Ülke Müdürü Elif Tonyalı, şunları söyledi: "İnsanların hayat kalitesini artıracak doğru çözümü sunmayı hedefliyoruz. Bu nedenle Tepe Nautilus AVM'deki uyku alanımızda, katılımcıların ürünlerimizi dokunarak, hissederek ve yatarak deneyimlemesini sağladık. Doğru yatak ve uyku ürününün farkı, ancak bu şekilde tam olarak anlaşılabilir. Deneyim odaklı etkinliklerimizi sürdürerek, herkesin İskandinav kalitesinde bir uyku konforun a ulaşmasını desteklemeye devam edeceğiz. JYSK olarak yatak kalitemize olan güvenimizi, sunduğumuz uzun garanti süreleriyle de gösteriyoruz. Gold kategorili ürünlerimizde 100 güne varan deneme süresi ve 25 yıla varan garanti veriyoruz. Bu sayede tüketicilerimiz hem uygun fiyatlı hem de uzun ömürlü ürünlere sahip olma imkânı bulurken, konforun yanında güven inşa etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, mağazalarımızda sadece yatak bölümümüz için özel eğitim almış, sertifikalı uyku uzmanlarımız bulunmaktadır. Bu uzmanlar, müşterilerimizin uyku pozisyonlarına ve ihtiyaçlarına en doğru çözümü hızlıca sunabilecek yetkinliktedir." Tüy ve Kaz Tüyü Tedariğinde Önceliğimiz Etik Standartlar Nevresim ve yastık gibi temel ürünlerde kullanılan tüy ve kaz tüyü tedarikinde etik standartlara öncelik verdiklerinin altını çizen Tonyalı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle nevresim ve yastık gibi temel ürünlerde kullanılan tüy ve kaz tüyü tedarikinde, canlı kuşlardan tüy koparılması uygulaması (live-plucking) kesinlikle yasaklanmıştır. Tüy ve kaz tüylerini yalnızca gıda endüstrisinin bir yan ürünü olarak temin etmekteyiz. Yani tedarikçiler, sözleşme gereği yalnızca kesilmiş kuşlardan elde edilen malzemeleri sağlamakla yükümlüdür. Uyumu sağlamak için tedarik zincirlerimiz, Uluslararası Tüy ve Kaz Tüyü Laboratuvarı (IDFL) ile iş birliği içinde, çiftlikler ve kesimhaneler dahil olmak üzere düzenli aralıklarla detaylı bir şekilde denetleniyor." Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Her Dört Kişiden Biri Kötü Uyuyor Haber

Her Dört Kişiden Biri Kötü Uyuyor

Vücudumuzun ve zihnimizin yenilenmesinde hayati bir rol oynayan uyku, sağlıklı ve iyi hissetmemizin temelini oluşturur. Bu hayati öneme rağmen, birçok kişi hala ideal uyku kalitesinden uzakta bir yaşam sürüyor. Öyle ki JYSK’un 2018 yılında 19 Avrupa ülkesinden 35 bin kişiyle yaptığı son araştırmaya göre, her dört kişiden neredeyse biri geceleri kötü uyuduğunu belirtiyor. Araştırma, uykuya dalmayı başaran katılımcıların dahi, her üç kişiden ikisinin (%66,9) gece uyandığını ortaya koyarak, uyku kalitesindeki düşüşün ciddiyetini gözler önüne seriyor. Uyku sürecinde; yatakların sert liğinden, çarşafların yumuşaklığına ve nefes alabilirliğine, yorganların kalitesine kadar her bir ürünün önemli bir rolü bulunuyor. Bu kapsamda İskandinav ‘hygge’ tarzında ev ve yaşam ürünlerinin yanı sıra yatak ve uyku ürünlerini tüketiciyle buluşturan JYSK Türkiye, Tepe Nautilus AVM içerisinde yer alan mağazasında oluşturulan özel bir alanda deneyim odaklı bir etkinlik düzenledi. Bütünsel bir uyku deneyimini yaşatmayı hedefleyen etkinlikte; JYSK Uyku Uzmanı Eylül Gümüş, doğru uyku ürünleri seçiminin püf noktalarını aktarırken; Fizyoterapist Cansu Kara doğru yatak ve yastık seçimiyle fiziksel duruş ve omurga sağlığının nasıl destekleneceğini uygulamalı olarak gösterdi. Klinik Psikiyatrist Selin Anahar ise katılımcılara stres, kaygı ve duygusal düzenlemenin uyku kalitesi üzerindeki etkilerini anlattı ve kesintisiz, huzurlu bir uyku için zihinsel rahatlama yöntemlerini paylaştı. Katılımcıla r “Kendi Yatağını Hazırla Atölyesi” ile kendi uyku alanını oluştururken, Defne Bakırcı eşliğinde Yatakta Yoga ve Can Camuzcu ile Ses Banyosu (Sound Bath) deneyimleriyle güne rahatlatıcı bir başlangıç yaptı. Etkinlik, kahvaltının ardından hediyelerin takdim edilmesiyle son buldu. “Amacımız Ürün Satmak Değil, Hayat Kalitesini Artıracak Doğru Çözümü Sunmak” Amaçlarının sadece bir ürün satmak olmadığını belirten JYSK Türkiye Satış ve Pazarlama Ülke Müdürü Elif Tonyalı, şunları söyledi: “İnsanların hayat kalitesini artıracak doğru çözümü sunmayı hedefliyoruz. Bu nedenle Tepe Nautilus AVM’deki uyku alanımızda, katılımcıların ürünlerimizi dokunarak, hissederek ve yatarak deneyimlemesini sağladık. Doğru yatak ve uyku ürününün farkı, ancak bu şekilde tam olarak anlaşılabilir. Deneyim odaklı etkinliklerimizi sürdürerek, herkesin İskandinav kalitesinde bir uyku konforuna ulaşmas ını desteklemeye devam edeceğiz. JYSK olarak yatak kalitemize olan güvenimizi, sunduğumuz uzun garanti süreleriyle de gösteriyoruz. Gold kategorili ürünlerimizde 100 güne varan deneme süresi ve 25 yıla varan garanti veriyoruz. Bu sayede tüketicilerimiz hem uygun fiyatlı hem de uzun ömürlü ürünlere sahip olma imkânı bulurken, konforun yanında güven inşa etmeye çalışıyoruz. Ayrıca, mağazalarımızda sadece yatak bölümümüz için özel eğitim almış, sertifikalı uyku uzmanlarımız bulunmaktadır. Bu uzmanlar, müşterilerimizin uyku pozisyonlarına ve ihtiyaçlarına en doğru çözümü hızlıca sunabilecek yetkinliktedir.” Tüy ve Kaz Tüyü Tedariğinde Önceliğimiz Etik Standartlar Nevresim ve yastık gibi temel ürünlerde kullanılan tüy ve kaz tüyü tedarikinde etik standartlara öncelik verdiklerinin altını çizen Tonyalı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle nevresim ve yastık gibi temel ürünler de kullanılan tüy ve kaz tüyü tedarikinde, canlı kuşlardan tüy koparılması uygulaması (live-plucking) kesinlikle yasaklanmıştır. Tüy ve kaz tüylerini yalnızca gıda endüstrisinin bir yan ürünü olarak temin etmekteyiz. Yani tedarikçiler, sözleşme gereği yalnızca kesilmiş kuşlardan elde edilen malzemeleri sağlamakla yükümlüdür. Uyumu sağlamak için tedarik zincirlerimiz, Uluslararası Tüy ve Kaz Tüyü Laboratuvarı (IDFL) ile iş birliği içinde, çiftlikler ve kesimhaneler dahil olmak üzere düzenli aralıklarla detaylı bir şekilde denetleniyor.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Eşlerin birlikte uyuması uyku kalitesini nasıl etkiliyor? Haber

Eşlerin birlikte uyuması uyku kalitesini nasıl etkiliyor?

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, eşlerin birlikte uyumasının uyku kalitesine etkisi hakkında açıklamalarda bulundu. Fiziksel temas huzurlu bir uyku sağlayabilir… Uykunun, fizyolojik ve psikolojik süreçlerin etkileşim içinde olduğu, vücudun dinlenmesini ve yenilenmesini sağlayan kritik bir zaman dilimi olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Partnerler arasındaki fiziksel temas, uykuya dalma sürecini ve uykunun kalitesini çeşitli şekillerde etkileyebilir. Çiftler arasında yatakta sarılma, el ele tutuşma veya yakın temasta bulunma gibi davranışlar, uykuya geçiş sürecini olumlu veya olumsuz yönde değiştirebilir.” dedi. Fiziksel temasın olumlu etkileri arasında, oksitosin hormonunun artışının yer aldığını ifade eden Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Oksitosin, ‘bağlanma hormonu’ olarak bilinir ve stres seviyelerini düşürerek bireyin daha rahat bir uyku deneyimi yaşamasına katkıda bulunabilir. Özellikle kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde, eşleriyle temas halinde olmak güven hissini artırarak uykuya dalmayı kolaylaştırabilir. Ayrıca, sarılmak veya el ele tutuşmak, parasempatik sinir sistemini aktive ederek kalp ritmini yavaşlatır ve bireyin daha huzurlu bir şekilde uyumasına yardımcı olabilir.” şeklinde konuştu. Bazıları için uykunun bölünmesine de neden olabilir! Her çift için fiziksel temasın etkilerinin aynı olmayabileceğine de değinen Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Bazı bireyler için partnerle yakın temas halinde uyumak güven verici bir etki yaratırken, bazıları için bu durum uykunun sık sık bölünmesine neden olabilir. Bu nedenle, çiftlerin kendi konfor seviyelerini keşfetmeleri ve birbirlerinin ihtiyaçlarına uyum sağlamaları önemlidir. Fiziksel temasın derecesi, çiftlerin iletişimi ile belirlenebilir ve uyku kalitesini artıracak çözümler üretilebilir. Örneğin, yatakta yakın temas kurup uyumakta zorlanan çiftler için büyük yatak tercih edilmesi veya uyku esnasında temasın belirli bir sürede sınırlandırılması faydalı olabilir.” açıklamasını yaptı. Farklı uyku alışkanlıkları uyku kalitesini doğrudan etkileyebilir… “Eşlerin uyku alışkanlıkları birbirinden farklı olduğunda, bu durum uyku kalitesi üzerinde belirgin bir etki yaratabilir.” diyen Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, bireylerin biyolojik saatlerinin, uykuya geçiş süresinin, yatakta hareket etme sıklığının, uyurgezerlik ve diş gıcırdatma gibi faktörlerin, uyku ortamının huzurlu veya kesintili olmasına sebep olabileceğini bu farklılıkların da çiftlerin dinlenme sürecini doğrudan etkileyebileceğini aktardı.  Biyolojik ritimleri farklı olan bireyler arasında uyku uyumunu sağlamanın güç olabileceğini dile getiren Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Bir partnerin erken yatıp erken kalkarken, diğer partnerin geç saatlere kadar uyanık kalmayı tercih etmesi bir tarafın uykuya dalmasını geciktirebilir. Ayrıca, bir eşin horlama, uyurgezerlik veya sık sık hareket etme gibi alışkanlıkları varsa, diğerinin uykusunun bölünmesine ve dinlenme kalitesinin düşmesine yol açabilir. Özellikle derin uykuya geçiş sürecinde bu tür dışsal faktörlerin etkisi, uyku kalitesini doğrudan etkileyerek bireyde yorgunluk hissine neden olabilir.” ifadelerini kullandı. Birlikte uyumanın ilişkinin temel taşı olduğu fikri her birey için geçerli değil! Birlikte uyumanın pek çok çift için duygusal yakınlık ve bağlılık göstergesi olarak algılandığına vurgu yapan Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Ancak, uyku kalitesini etkileyen faktörler nedeniyle bazı çiftler ayrı yataklarda ya da ayrı odalarda uyumayı tercih edebilir. Bu durum, ilişkinin dinamiğini değiştirebilir ve bazı bireylerde duygusal mesafe hissiyatı oluşturabilir.” dedi. Ayrı uyumanın ilişkide yarattığı etkilerin, çiftin iletişimine ve birlikte geçirdiği zamanın niteliğine bağlı olduğunu da sözlerine ekleyen Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, şöyle devam etti: “Araştırmalar, kötü uyku deneyimlerinin çiftler arasındaki tartışmaları artırabildiğini ve bireylerin daha huzursuz hissetmesine neden olabileceğini gösteriyor. Ancak, birlikte uyumanın ilişkinin temel taşı olduğu fikri her birey için geçerli değil. Uyku düzeni bozuk olan, farklı uyku alışkanlıklarına sahip çiftler için ayrı uyumak, ilişkilerini daha sağlıklı sürdürebilmeleri adına faydalı olabilir. Bu bağlamda, ayrı uyuma düzeni tercih eden çiftlerin, gün içerisinde birlikte kaliteli zaman geçirmeye özen göstermesi önemli. Sarılma, sohbet etme gibi bağlanmayı destekleyen davranışlar sayesinde, ayrı yatakta uyumak ilişkide duygusal mesafeye neden olmadan sürdürülebilir hale gelebilir.” Birlikte rahat uyumak için alışkanlıklarınızı senkronize etmelisiniz… Uykunun, yalnızca bireysel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda çiftlerin ilişkisini ve genel yaşam kalitesini etkileyen temel unsurlardan biri olduğunun altını çizen Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, “Yapılan araştırmalar, uyku düzeni ve uyku kalitesinin çiftler arasındaki duygusal bağ, iletişim ve stres yönetimi üzerinde doğrudan etkili olduğunu gösteriyor.” dedi. Çiftlerin daha sağlıklı ve dinlendirici uyuyabilmeleri için önerilerde bulunan Uzman Klinik Psikolog Merve Türkkol, sözlerini şöyle tamamladı: “Mümkünse, benzer saatlerde uyuyup uyanmaya çalışın. Odanın sıcaklığı, ses seviyesi ve yatak takımlarının rahatlığı gibi unsurları birlikte belirleyerek, ikinizin de konforlu hissedeceği bir uyku alanı oluşturabilirsiniz. Fiziksel teması rutine dahil etmeye çalışın. Uyumadan önce meditasyon, nefes egzersizleri veya hafif germe hareketleri gibi birlikte yapacağınız rahatlatıcı aktiviteler, uykuya geçiş sürecini kolaylaştırabilir. Yatak odasını huzurlu bir alan olarak görmek ve olumsuz duyguları buraya taşımamak önemlidir. Eğer tekrarlayan bir şekilde uyku öncesi tartışmalar yaşıyorsanız, bu durumu fark edip gün içinde duygularınızı daha sağlıklı bir şekilde ifade etmeye çalışabilirsiniz. Uyumadan önce telefon veya televizyon yerine birlikte kitap okumak, hafif bir müzik dinlemek ya da sohbet etmek, hem uyku kalitesini artırabilir hem de ilişkinize olumlu katkılar sunabilir.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.