Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Yalnızca

Kapsül Haber Ajansı - Yalnızca haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yalnızca haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

'2025, Turizmde AI Uyumu İle Dijital Dönüşümün Hızlandığı Bir Yıl Oldu' Haber

'2025, Turizmde AI Uyumu İle Dijital Dönüşümün Hızlandığı Bir Yıl Oldu'

Tatilsepeti Genel Müdürü Sedat Kılıç marka olarak teknoloji yatırımları, mobil uygulama stratejisi ve AI destekli insan kaynağı modelleriyle 2025’te sektörün dönüşümüne liderlik ettiklerini vurgularken; Tatilsepeti İnsan Kaynakları Direktörü Murat Vardar ise yalnızca bu yıl içinde 57 dijital projeyi hayata geçirdiklerini kaydetti. Hilton İstanbul’da 110 ülkeden 15 bini aşkın profesyoneli bir araya getiren Uzakrota zirvesinden Tatilsepeti’ne bir de ödül geldi. Tatilsepeti Pazarlama Direktörü Canan Demir; markayı liderliğe taşıyan çalışmalarıyla turizmin önde gelen kadın yöneticilerinin seçildiği ‘’Women in Travel’’ ödülüne değer görüldü. Sedat Kılıç: “Tatilsepeti yalnızca bir pazaryeri değil, deneyim sunan bir platforma dönüşüyor” Hilton İstanbul’da gerçekleştirilen seyahat zirvesi Uzakrota’da düzenlenen “Zor Geçen Yılın Ardından İç ve Dış Turizm” oturumunda konuşan Tatilsepeti Genel Müdürü Sedat Kılıç, 2025’in turizm açısından güçlü bir başlangıç yaptığını ancak doğal ve çevresel gelişmelerin sektörü dönemsel olarak etkilediğini söyledi. Tatilsepeti’nin yalnızca bir pazaryeri değil, aynı zamanda kullanıcıya deneyim sunan bir yapıya dönüştüğüne de dikkat çeken Sedat Kılıç, tüketicinin değişen taleplerini titizlikle inceleyerek deneyim uygulamasını güçlendirdiklerini, vize süreçleri ve destinasyon bilinmezliklerini azaltmak için yoğun bilgilendirici içerik ürettiklerini, “satış değil bilgi veren” bir strateji izlediklerini ifade etti. Güvenli, önceden planlanmış tur içeriklerine yönelimin ve rehber eşliğinde, planlı seyahatin öneminin arttığını kaydeden Tatilsepeti Genel Müdürü Sedat Kılıç, yeni jenerasyonun dijital uygulamalarla deneyim odaklı küçük otelleri tercih ettiğini, yapay zeka kaynaklı trafiğin ilk kez anlamlı şekilde satışa dönüşmeye başladığını söyledi. 2025’te turizm sektöründe yapay zeka ile uyumlu dijitalleşmenin hızlandığını ve ilk kez dikkat çekici sonuçlar aldıklarını belirten Tatilsepeti Genel Müdürü Sedat Kılıç, ‘’Turizm eskiden yavaş hareket eden bir sektördü. Ben turizm kökenli değilim, teknoloji kökenliyim; bu yıl gözlemledim ve turizmin dijitalleşmeye daha hızlı adapte olmaya başladığını gördüm, çünkü tüketici çok hızlı şekilde gelişiyor’’ dedi. Mobil uygulama turizmin geleceği olacak Dünya genelinde mobil uygulama üzerinden yapılan satışların yüzde 30 seviyelerine çıktığını belirten Kılıç, Türkiye’de bu oranların henüz istenen noktada olmadığını aktardı. Tatilsepeti’nde mobil satışlarda hedeflerinin yüzde 30 ve üzerine çıkmak olduğunu; özellikle resort otellerde gelecekte yüzde 50–60 seviyelerinin mümkün olduğunu öngördüğünü kaydetti. Kılıç; “Mobil uygulama kullanıcıyı markaya bağlıyor; pazarlama maliyetlerini düşürüyor ve çapraz satış fırsatlarını artırıyor. 2026’nın ilk çeyreğinde uygulamamızda büyük yenilikler olacak” dedi. Murat Vardar: “Yapay zekâ ile 400 kişilik ekibimize 400 dijital çalışma arkadaşı ekliyoruz” Uzakrota Seyahat Zirvesi’nde “İnsan x Teknoloji: Turizmde İşgücü Dönüşümü ve Dijitalleşmenin 2025 Etkisi” başlıklı oturumda konuşan Tatilsepeti İnsan Kaynakları Direktörü Murat Vardar ise 2025’in en büyük etkisinin insan kaynağı tarafında yaşandığını vurguladı. Türkiye’nin 2004 yılında kurulan ilk dijital tatil platformu olan Tatilsepeti’nin, yalnızca bu yıl 57 dijital projeyi hayata geçirdiğini belirten Vardar, yapay zekâ uyumunun tüm organizasyon yapısını dönüştürdüğünü söyledi: “2025, insan kaynağı yetkinliklerinin yeniden tanımlandığı bir yıl oldu. 400 kişilik ekibimize ek olarak 400 yapay zekâ çalışma arkadaşı konumlandırıyoruz. Bu da toplam kapasitemizi iki katına çıkarıyor, 800 kişiye dönüşüyoruz.” Vardar, özellikle İK biriminde başlayan yapay zekâ destekli çalışma modellerinin pilot uygulamalarla test edildiğini belirtti. Tatilsepeti’nde 14 kişilik İK ekibi 4 yapay zekâ agent ile birlikte çalıştıklarını; bu modelin işe alımdan bordroya, eğitim süreçlerinden veri yönetimine kadar tüm operasyonlarda verimliliği artıracağını kaydederek “Kısa vadede en kritik yetkinlik, ‘AI ile birlikte çalışabilme’ olacak. İnsan karar verecek, yapay zekâ uygulayacak. Bu da bize büyük verimlilik sağlayacak” dedi. Canan Demir’e Uzakrota’dan ‘’Women in Travel’’ ödülü Hilton İstanbul’da 110 ülkeden 15 bini aşkın profesyoneli bir araya getiren Uzakrota zirvesinden Tatilsepeti’ne bir de ödül geldi. Turizmde yükselen kadın liderliğine dikkat çekmek amacıyla; 50 üst yönetici kadına ödül verildi. Tatilsepeti Pazarlama Direktörü Canan Demir; markayı liderliğe taşıyan çalışmalarıyla turizmin önde gelen kadın yöneticilerinin seçildiği ‘’Women in Travel’’ ödülüne değer görüldü.

Her 3 Kişiden Biri Komşuluk İlişkilerinin Sona Erdiğini Söylüyor! Haber

Her 3 Kişiden Biri Komşuluk İlişkilerinin Sona Erdiğini Söylüyor!

Komşuluk, sosyal bir yakınlık Komşuluğun, sosyolojik açıdan insanların yaşadıkları çevrede birbirleriyle kurdukları sosyal ilişkileri ifade ettiğini dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Bu ilişkiler, duygusal destek, yardımlaşma, güven ve karşılıklı sorumluluk gibi unsurlarla şekillenir. Komşuluk, yalnızca coğrafi bir yakınlık değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve psikolojik bağların oluşturduğu bir kavramdır. İnsanlar, genellikle benzer yaşam biçimleri, değerler ve ihtiyaçlar etrafında bir araya gelirler ve bu, komşuluk ilişkilerinin temellerini oluşturur.” dedi. Geleneksel toplumlarda komşuluk kritik rol oynuyordu Geleneksel toplumlarda komşuluğun, güçlü bir sosyal ağ oluşturduğunu ve toplumsal bağların pekişmesinde önemli bir rol oynadığını kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, komşularıyla sürekli etkileşimde bulunur, karşılıklı yardımlaşır ve güvenlik konusunda birbirlerine destek olurlardı. Komşuluk ilişkileri, aynı zamanda psikolojik destek sağlamak ve aidiyet duygusu açısından da büyük bir işlev görürdü. Bu tür ilişkiler, toplumsal uyumun sağlanmasında da kritik bir rol oynardı.” diye anlattı. Şehirlerde komşuluk bağları zayıflıyor Ancak modern kent yaşamı ile birlikte, apartmanlarda ve yüksek binalarda yaşayan insanların sayısının artması, anonimleşme ve sosyal izolasyon gibi olguların komşuluk ilişkilerini yüzeysel hale getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti: “İnsanlar artık komşularını tanımamakta ve karşılıklı etkileşimde bulunmamaktadır. 2024 yılında Areda Survey'in Türkiye genelinde yaptığı geniş çaplı bir araştırma, Türk halkının yüzde 63,3'ünün komşuluk ilişkilerinin eskisi kadar güçlü olmadığını, yüzde 31,2'sinin ise bu ilişkilerin tamamen sona erdiğini düşündüğünü ortaya koymuştur. AVM kültürü esnaf komşuluğunu da dönüştürdü Çarşıda ve esnaf komşuluklarında da benzer bir dönüşüm yaşanmıştır. Eskiden mahalle ve çarşı esnafı, sıkı sosyal bağlar kurarak alışveriş ve karşılıklı yardımlaşma ilişkilerini güçlendirirdi. Ancak günümüzde işyerlerinin anonimleşmesi, alışveriş merkezlerinin (AVM) yaygınlaşması ve müşteri ilişkilerinin daha işlevsel hale gelmesiyle birlikte, esnaf komşulukları da daha yüzeysel ve çıkar odaklı bir hale dönüşmüştür.” Şehirleşme ve bireyselleşme, komşuluk ilişkilerinde dönüşüm yarattı Şehirleşme ve bireyselleşmenin, komşuluk ilişkilerinde belirgin bir dönüşümü beraberinde getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Şehirleşme, insanları fiziksel olarak birbirinden uzaklaştırmış, yüksek katlı binalarda yaşayanlar arasında komşuluk bağları zayıflamıştır. Ayrıca, bireyselleşme eğilimleri, kişisel alanın ve mahremiyetin artmasına neden olmuş, komşularla etkileşimde bulunma isteği azalmıştır. Bu bağlamda, komşuluk gürültüsü gibi sorunlar, komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek komşuların birbirlerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Zamanla, bu tutumlar komşuları daha izole bir yaşantıya sürükler ve sosyal bağların giderek zayıflamasına yol açar. Yalnızlık ve güven kaybı, sadece Batı toplumlarına ait bir sorun olmaktan çıkmış, küresel bir problem haline gelmiştir.” diye konuştu. Komşularla artık yalnızca ihtiyaç duyulduğunda iletişim kuruluyor Apartman kültürü ve site yaşamının, fiziksel yakınlık sağlasa da sosyal etkileşimi azalttığını kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar daha çok kendi özel alanlarına çekildi ve komşularla yalnızca ihtiyaç duyduklarında iletişim kurmaya başladı. Bu durum, geleneksel komşuluk bağlarının zayıflamasına yol açtı. Eskiden mahallelerde yaygın olan sıcak, samimi ilişkiler ve yardımlaşma, apartmanlarda daha yüzeysel hale geldi. Özellikle site yaşamındaki ortak alanlar (park, otopark, sosyal tesisler), insanların bir araya gelmesini sağlamayı hedeflese de bu alanlarda bile ilişkiler yüzeysel kaldı. Ayrıca, dijitalleşme süreci, komşulukları daha bağımsız ve geçici hale getirdi; geleneksel sıcak ilişkilerin yerini ise daha sanal ve mesafeli bağlar aldı.” şeklinde konuştu. Komşular arasında dayanışma duygusu azaldı Geleneksel anlamda "komşu komşunun külüne muhtaçtır" sözünün, komşuluk ilişkilerinin ne denli yakın ve önemli olduğunu vurguladığını ifade eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, zor zamanlarında birbirlerine maddi ya da manevi anlamda yardımcı olurdu ve bu anlayış, sosyal dayanışmanın ve karşılıklı güvenin temelini oluşturuyordu. Ancak günümüzde bu anlayış giderek zayıflamış durumda. Özellikle büyük şehirlerde, bireyselleşme ve kişisel alanın ön plana çıkmasıyla birlikte, ‘komşunun külüne muhtaç olmak’ gibi bir dayanışma anlayışı daha nadir görülüyor. Komşuluk ilişkileri, genellikle yalnızca ihtiyaç anlarında şekillenmeye başlamış, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma duygusu ise giderek azalmıştır.” dedi. Büyük şehirlerde komşuluk ilişkilerinin bazen sosyal statüyle de ilişkilendirilmeye başlandığını söyleyen Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Yüksek gelir gruplarının yaşadığı yerlerde, komşular arasındaki ilişkiler daha yüzeysel ve rekabetçi hale gelebiliyor. Bu durum, komşuluğun geleneksel anlamda ‘yardımlaşma’ ve ‘paylaşma’dan ziyade, ‘toplumsal görünürlük’ ve ‘sosyal statü’ üzerinden şekillenmesine neden olabiliyor.” ifadesinde bulundu. Komşuluk ilişkilerini sürdürenler hala var Türk toplumunda, hatta metropollerde bile, sıcak ve dayanışmacı komşuluk ilişkilerini sürdürenlerin hala var olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Özellikle mahalle kültürünün güçlü olduğu yerlerde veya küçük apartmanlarda, insanlar arasında güven ve yardımlaşma hala önemli bir yer tutuyor.” dedi. Çat kapı misafirlik anlayışı tamamen kayboldu Modern yaşamda mahremiyetin giderek daha değerli hale geldiğini ve bunun, komşuluk ilişkilerine yansıdığını anlatan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İnsanlar, özel hayatlarına daha fazla saygı gösterilmesini istemekte ve bu yüzden komşularıyla daha az etkileşimde bulunmayı tercih etmektedirler. Mahremiyetin artan önemi, komşuluk mesafelerini genişletmiş ve insanlar arasında daha çekingen, yüzeysel ilişkiler oluşmuştur. Çat kapı misafirlik anlayışı da neredeyse tamamen kaybolmuştur. Eskiden komşular birbirlerine rahatlıkla misafir olabiliyorken, günümüzde izinsiz ziyaretler genellikle hoş karşılanmamaktadır.” diye konuştu. WhatsApp komşu grupları istenmeyen gerginliklere de neden oluyor Dijital çağ, komşuluk kavramını sanal ortamda yeniden şekillendirildiğini de ifade eden Prof. Dr. Süleymanlı, “WhatsApp grupları, sosyal medya ve çevrim içi forumlar, komşuların sadece bilgi paylaşımında bulunmalarını değil, aynı zamanda güvenlik sorunları ya da acil durumlar gibi durumlarda ortak çözümler üretmelerini sağlıyor. Bu sayede fiziksel olarak bir araya gelmeden de etkileşimde bulunulabiliyor. Yine de tüm bu kolaylıklara rağmen sanal komşuluklar, geleneksel ilişkilerin sıcaklığını ve samimiyetini yansıtamıyor. Bu dönüşüm, komşuluk ilişkilerinin daha yüzeysel ve dayanışmanın daha zayıf olmasına yol açıyor. Ayrıca dijital etkileşimler bazen yanlış anlaşılmalara veya gerginliklere de yol açabiliyor. Bir bilgi paylaşımı ya da yorum, komşular arasında istenmeyen gerginliklere de neden olabiliyor.” ifadesinde bulundu. Yalnız yaşayan yaşlılar veya çocuklu aileler için komşuluk hala önemli Komşuluk ilişkilerinin, toplumsal dayanışmanın temeli olan önemli bir sosyal olgu olduğunu belirten Prof. Dr. Süleymanlı, “Ancak modern toplumun dinamikleri, şehirleşme, bireyselleşme ve dijitalleşme gibi faktörler bu bağları zayıflatmış, yerine daha izole bir yaşam tarzı getirmiştir. Komşuluk ilişkilerinin yeniden güçlendirilmesi için yüz yüze etkileşimin teşvik edilmesi büyük önem taşır. Sosyal izolasyonun arttığı günümüzde, komşuluk ilişkileri yalnızlıkla başa çıkmak adına önemli bir araç olabilir. Basit bir selam bile bu ilişkileri güçlendiren etkili bir adım olabilir. Özellikle yalnız yaşayan yaşlılar veya çocuklu aileler için komşular arasında sıcak bir selam bile hayati önem taşır. Bu açıdan, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın ‘Komşuluk ilişkisi toplumu ayakta tutar’ sözü, yalnızlık ve güvensizlik gibi toplumsal sorunların önüne geçmek adına daha da anlam kazanıyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.

ebebek’in 2025 Üçüncü Çeyrek Hasılatı Yüzde 18,1 Artışla 6,9 Milyar TL Oldu Haber

ebebek’in 2025 Üçüncü Çeyrek Hasılatı Yüzde 18,1 Artışla 6,9 Milyar TL Oldu

Marka, yalnızca cirodaki büyümesiyle değil; müşteri memnuniyeti ve sadakatini artırmaya yönelik stratejik adımlarıyla da dikkat çekti. Enflasyon muhasebesi uygulamaları kapsamında hazırlanan konsolide tablolara göre 2025 yılı üçüncü çeyreğinde hasılatını bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 18,1 artırarak 6,9 milyar TL’ye ulaştıran şirketin, ilk dokuz ay toplamında FAVÖK tutarı yüzde 23,1 artışla 2,4 milyar TL, FAVÖK marjı ise 1 puan artışla yüzde %12,6 oldu. ebebek, 2025 yılı üçüncü çeyreğini de güçlü bir operasyonel ve stratejik performansla tamamladı ve yalnızca finansal göstergelerdeki artışla değil; bebeveyn deneyimi, dijital dönüşüm ve omnichannel altyapısına yaptığı yatırımlarla da dikkat çekti. Enflasyon muhasebesi uygulamaları çerçevesinde hazırlanan konsolide finansal tablolara göre, ebebek 2025 yılı üçüncü çeyreğindeki hasılatını bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 18,1 yükselterek 6,9 milyar TL’ye ulaştırdı. Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yayımlanan sonuçlara göre, şirket aynı dönemde yaklaşık 177 milyon TL net kar açıkladı. 2025 yılının ilk 9 ay toplamında ise, FAVÖK tutarını yüzde 23,1 artışla 2,4 milyar TL’ye, FAVÖK marjını 1 puan artışla yüzde %12,6’ya çıkardı. Yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye’deki mağaza sayısını 286’ya çıkaran, Birleşik Krallık’ta ise 3 mağazaya sahip olan ebebek, omnichannel altyapısı sayesinde fiziki ve dijital kanallardaki büyümesini dengeli şekilde sürdürdü. Şirketin üçüncü çeyrekte Türkiye’deki mağaza ziyaretçi sayısı 13,5 milyona, ebebek.com internet sitesi ziyaretçi sayısı ise 31,6 milyona ulaşırken ürün satış adedi de 2024 yılının aynı çeyreğine göre yüzde 20,8 artışla 27,4 milyonu geçti. Konuya ilişkin açıklamada bulunan ebebek Mağazacılık A.Ş. Grup CEO’su Halil Erdoğmuş, “2025 yılının üçüncü çeyreğinde de stratejik hedeflerimiz doğrultusunda dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme ile ilerliyoruz. Bebeveyn deneyimini geliştirmek, mağaza içi süreçleri daha verimli hale getirmek ve dijital kanallarımızı güçlendirmek önceliklerimiz arasında. Bu dönemde hem yurt içi hem de yurt dışı operasyonlarımızda planladığımız şekilde ilerliyor, her pazarda güçlü bir bebeveyn bağı kurmaya odaklanıyoruz. Global büyüme stratejimiz kapsamında anlaşmasını imzaladığımız Kuzey Irak Erbil'deki ilk fiziki mağazamızı 2026 yılının ilk çeyreğinde hizmete açmayı planlıyoruz. Mağazacılık deneyimini dijital kanallardaki yeniliklerle birleştirmek, operasyonel ve hizmet kalitesi açısından markamıza önemli kazanımlar sağlıyor. Önümüzdeki dönemde bu yaklaşımı daha da pekiştirerek, bebeveynlerin yaşamını kolaylaştıran çözümler üretmeye ve güçlü finansal yapımızla ulusal ve ulaslararası ölçekte büyümemizi sürdürmeye devam edeceğiz. ” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Meme Kanseri Hastalarının Yüzde 90’ına Koruyucu Cerrahi Uygulanıyor  Haber

Meme Kanseri Hastalarının Yüzde 90’ına Koruyucu Cerrahi Uygulanıyor 

“Ameliyatta meme mutlaka alınır” düşüncesinin hatalı olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, “Günümüzde meme kanseri tanısı koyduğumuz hastaların en az yüzde doksanında meme koruyucu cerrahiler uyguluyoruz. Yani memenin tamamını almak yerine, yalnızca tümörlü dokuyu çevresindeki sağlıklı meme dokusuna zarar vermeden çıkararak tedaviyi başarıyla gerçekleştirebiliyoruz” dedi. Hastanın memesinin küçük, tümörünün ise büyük olduğu durumlarda memenin tamamının alınmasının gündeme gelebileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nden Genel Cerrah Op. Dr. Kemal Raşa, “Ayrıca, kalıtsal açıdan riskli hastalarda yapılan genetik analizlerde BRCA1 veya BRCA2 gibi anlamlı mutasyonlar saptanırsa, bu durumda da memeyi korumak yerine o memeyi, hatta her iki memeyi birden önleyici olarak çıkarmak tercih edilebilir. Bu olasılıklar dışında ise önceliğimiz, sistemik ilaç tedavisiyle kitleyi küçültüp memeyi mümkün olduğunca yerinde tutmak. Yani 1970–80’lerdeki ‘meme kanseri = memenin alınması’ anlayışı artık tamamen değişti” dedi. Memenin estetik görünümü için hastanın kendi dokusundan faydalanılıyor Ameliyat sonrası memede şekil bozukluğu oluşumunun çok nadir görüldüğünü ifade eden Raşa, “Çünkü biz, memedeki kitleyi çıkardıktan sonra estetik görünümün bozulmaması için hastanın kendi dokusundan faydalanarak farklı kaydırma ve şekillendirme teknikleriyle bir anlamda memeye doğal formunu yeniden kazandırıyoruz. Sonuç olarak, meme kanseri cerrahilerini genellikle kabul edilebilir düzeyde deformite ile estetik açıdan tatmin edici bir görünümle tamamlamak mümkün. Meme koruyucu ameliyatı gerçekleştirdiğimiz hastaların büyük çoğunluğunda, eğer özel bir yandaş hastalık, kırılganlık veya ek risk faktörü yoksa, hastanede bir gece yatış yeterli oluyor. Memenin tamamının çıkarıldığı ve rekonstrüksiyon (yeniden yapılandırma) yapılan hastalarda ise yatış süresi 2–3 gün civarında seyrediyor” şeklinde konuştu. Tedavinin başarılı olabilmesi için multidisipliner yaklaşım şart Meme kanserinin çok katmanlı bir hastalık olduğu için çok disiplinli bir yaklaşım ve tedavi gerektirdiğini vurgulayan Raşa, “Meme kanserinde son 15–20 yılda tedavi oranlarının bu kadar iyileşmesindeki en büyük unsurlardan biri de multidisipliner yaklaşımdır. Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi sistemik tedaviler bir arada ve uyum içinde kullanıldığında sonuçlar çok daha başarılı olur. Ek olarak bu tedavileri; tümörün boyutu, yayılımı, biyolojik tipi, hastanın yaşı ve bireysel önceliklerine göre kişiselleştirdiğimizde yani tüm hastalara ‘kopyala-yapıştır’ şeklinde tek tip bir tedavi planı değil, bireyselleştirilmiş bir tedavi uyguladığımızda sonuçların anlamlı şekilde iyileştiğini söylemek de mümkün. Bu farkındalıkla artık tüm hastalarımızda yalnızca cerrahi tedaviyi değil, aynı zamanda faydası olabilecek ilaç ve ışın tedavilerini de birlikte değerlendiriyor, elimizdeki tüm tedavi yöntemlerini içeren kapsamlı bir yol haritası oluşturuyoruz” dedi. Ameliyat sonrası kalıcı hareket kısıtlılığı ile nadiren karşılaşılıyor Ameliyat sonrasında kalıcı hareket kısıtlılığının oldukça nadir görüldüğünü belirten Raşa, “Ancak koltuk altı lenf bezlerinin geniş kapsamlı olarak temizlendiği, yani ‘diseksiyon’ adı verilen ameliyatlar uygulandığında, o bölgedeki dokulara yakın çalışıldığı için sinirler etkilenebilir ve bu durum zaman zaman hastanın kolunu ya da omzunu rahatça hareket ettirmesini zorlaştırabilir. Özellikle hareketlerini kendi haline bırakan veya kırılgan yaş grubundaki hastalarda bu oranın biraz daha yüksek olabildiğini görüyoruz. Bunu önleyebilmek için, hastanın aktif katılımıyla ameliyattan hemen sonra kol hareketlerine başlanması kıymetli. Bu proaktif yaklaşım sayesinde, hastaların yalnızca çok küçük bir bölümünde omuz veya kol hareketlerinde kalıcı kısıtlılık görülüyor” dedi. Tedavi sürecinde psikolojik destek büyük fark yaratıyor Meme, kadının cinsel kimliğini tamamlayan önemli bir uzuv olduğu için, meme kanseri cerrahisi ister koruyucu ister mastektomi şeklinde olsun, psikolojik etkileri kaçınılmazdır diyen Raşa, “Bu nedenle tedavi süreci başlamadan önce tüm hastalarımıza psikolog görüşmesi öneriyoruz. Medikal onkoloji ekibimizle birlikte çalışan psikologlarımız, hastaların yaşayabilecekleri psikolojik zorluklarla baş etmelerine ve beden algısındaki değişimlere uyum sağlamalarına yardımcı oluyor. Ayrıca hasta destek grupları da sürece büyük katkı sağlıyor; hastalar deneyimlerini paylaşarak bu zorlu hastalığı birlikte daha güçlü atlatabiliyor” dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

DHL Supply Chain Türkiye, Kadınların Gücüyle Lojistik Sektörüne Öncülük Ediyor Haber

DHL Supply Chain Türkiye, Kadınların Gücüyle Lojistik Sektörüne Öncülük Ediyor

Türkiye lojistik sektöründe kadın çalışan oranı ortalama yüzde 11,2 seviyesindeyken, DHL Supply Chain Türkiye’de bu oran yüzde 34 ‘e ulaşıyor. DHL Supply Chain Türkiye, faaliyetlerini DHL Grup bünyesinde Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) bölgesindeki tek kadın genel müdür olan Buket Cox liderliğinde yürütüyor. DHL Supply Chain Türkiye’nin ilk kadın yöneticisi olarak bölgesel düzeyde önemli rol üstlenen Cox, son üç yıldır Orta Doğu ve Avrupa (CEE) Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmasının ardından, şu anda Orta Doğu ve Afrika (MEA) Yönetim Kurulu üyesi olarak bölgesel konularda fark yaratan bir kadın lider olarak öne çıkıyor. Cox, Türkiye sınırlarını aşan kadın rol modelliğiyle, yalnızca kendi kariyer yolculuğunda değil, aynı zamanda şirket içinde de ilham verici bir etki yaratıyor. Bölgesel seviyedeki yoğun iş ajandasına rağmen, orta ve üst düzey kadın çalışanlara yönelik düzenli ve etkili mentorluk seansları gerçekleştirerek, kadın yöneticilerin kariyer gelişimlerine doğrudan katkı sağlıyor. DHL Supply Chain Türkiye, Cox liderliğinde yalnızca operasyonel başarılarıyla değil; kadınların sektördeki temsilini güçlendiren politikalarıyla da fark yaratıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği, sürdürülebilir bir kültürün yansıması DHL Supply Chain Türkiye Genel Müdürü Buket Cox, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kadınların iş dünyasında daha fazla yer almaları, özellikle lojistik gibi zorlu sektörlerde büyük önem taşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği, yalnızca rakamlara yansıyan bir hedef değil; kapsayıcı, adil ve sürdürülebilir bir kurum kültürünün sonucu. Bu kültürü oluşturmak sadece kadınların veya liderlerin değil, tüm çalışanlarımızın, kadın ve erkek birlikte, değişim için çaba göstermesiyle mümkün oluyor. DHL olarak biz, bu değişimi sahada, ofiste ve tüm projelerimizde hep birlikte yaşatıyoruz.” Cox, kadın liderliğinin kuruma kattığı değeri de şöyle özetledi: “Kadınların liderlik becerileri, stratejik bakış açıları ve ekip yönetimindeki başarısı iş sonuçlarına doğrudan yansıyor. Bugün çalışanlarımızın üçte biri kadın; yönetim kurulumuzda ise kadın lider oranı yüzde 40’a ulaştı. Bu sadece bir sayı değil, şirketimizdeki dönüşümün güçlü bir göstergesi.” Kadınların Sesiyle Şekillenen Dönüşüm DHL Supply Chain Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliği stratejilerini şekillendirirken kadın çalışanlarının geri bildirimlerini merkeze aldı. Yapılan odak grup çalışmalarıyla kadınların deneyimleri, ihtiyaçları ve beklentileri dinlenerek gerçek etki yaratacak adımlar atıldı. Bu yaklaşım sayesinde, kadın ve erkek dengesi gözetilen ekiplerin performanslarının hem hedeflere ulaşma hem de KPI (Anahtar Başarı Göstergesi) başarı oranlarında belirgin şekilde daha yüksek olduğu gözlemlendi. Kadın çalışanların özellikle iletişim, dikkat, titizlik ve liderlik becerileriyle operasyonel süreçlere katkı sundukları; bu sayede verimlilik artışı ve iş kazalarında azalma sağlandığı tespit edildi. Cox, konuyla ilgili olarak, “Kadın çalışanlarımız iş sağlığı ve güvenliği alanında fark yarattılar. Onların güçlü iletişim becerileri, sahadaki güven kültürünü daha da güçlendirdi.” dedi. Kadınlar İçin En İyi İşveren Toplumsal cinsiyet eşitliği odağındaki insan kaynakları stratejileriyle DHL Supply Chain Türkiye, Great Place To Work Enstitüsü tarafından hazırlanan "Kadınlar İçin En İyi İşverenler" listesinde 2024 yılında birinci sırada yer aldı. Şirket, son iki yıldır bu listede zirvedeki yerini koruyarak, kadınların iş gücünde ve liderlik kademelerinde daha fazla temsil edilmesini sağlayan projelere öncülük ediyor. Kadınların Kariyer Yolculuğunu Destekleyen Projeler DHL Supply Chain Türkiye, kadın çalışanlarının gelişimini desteklemek amacıyla çok yönlü projeler hayata geçiriyor: MentHer: Kadın yöneticilere birebir mentorluk sağlayarak onları geleceğin liderleri olarak yetiştiriyor.Shift Up a Gear: Kadın liderlerin görünürlüğünü artırıp liderlik pozisyonlarına hazırlıyor.ALP (Accelerating Leadership Program): Kıdemli kadın liderlerin liderlik becerilerini derinleştiriyor.İşler Değişti Projesi: Kadınları forklift operatörlüğü, kamyon şoförlüğü gibi operasyonel rollere teşvik ediyor. Bu programa katılan kadın çalışanların yüzde 86’sı gönüllü olarak bu rolleri üstlenerek sektördeki kalıpları yıktı.Women Networking Event: Kadın çalışanların deneyimlerini paylaşarak birbirlerine ilham verdikleri güçlü bir ağ oluşturuyor. Kadın ve Erkek El Ele, Aynı Hedef İçin DHL Supply Chain Türkiye, kadın istihdamını artırmanın ötesinde, herkesin potansiyelini ortaya koyabileceği eşitlikçi bir çalışma ortamı yaratıyor. Cox, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu başarı, yalnızca kadınların değil; kadın ve erkeklerin el ele vererek yarattığı bir başarı. Biz bu kültürel dönüşümle gurur duyuyoruz.” Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.