Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Yatırım

Kapsül Haber Ajansı - Yatırım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yatırım haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Biyoteknoloji ile 122 Yaşına Kadar Yaşamak Mümkün Haber

Biyoteknoloji ile 122 Yaşına Kadar Yaşamak Mümkün

Yaklaşık 2,7 milyon metrekare alanda ve 4,5 milyar dolar yatırımla kurulan Biyoteknoloji Vadisi, Türkiye’nin bilim ve teknoloji odaklı kalkınma hedeflerinde stratejik bir rol üstleniyor. Araştırma, üretim, girişimcilik ve sanayi iş birliğini aynı yapıda bir araya getiren vadi; ulusal biyoteknoloji kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyor. Biyoteknoloji Sanayicileri Derneği (BİYOSAD) ve Biyoteknoloji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (BİOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş, Türkiye’nin ekonomik büyüklükte 22., biyoteknolojide ise 48. sırada olduğuna dikkat çekerek, “Bu tabloyu değiştirmek için Türkiye’yi 10 yıl içinde biyoteknolojide ilk 10 ülke arasına taşımayı hedefliyoruz” dedi. Varlıbaş, vadinin yalnızca üretim ve Ar-Ge alanı değil, ulusal inovasyon politikalarının hayata geçirileceği bütünleşik bir ekosistem olduğunu vurguladı. “Biyoteknoloji Vadisi, Türkiye’nin bilim temelli büyüme sürecine yön verecek. Yerli ve yabancı yatırımcılarla ekosistemi güçlendirerek bilimi toplumsal yaşamın ana damarına taşımayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı. Projenin hedefleri arasında 20 bin istihdam, 15 milyar dolarlık ihracat ve 300 start-up’ın desteklenmesi bulunuyor. “BİYOTEKNOLOJİ ZENGİNLİK, SAĞLIK VE UZUN ÖMÜR DEMEK” Türkiye ve dünyadan bilim insanlarının katıldığı 2. Uluslararası Sürdürülebilirlik için Biyoteknoloji Çözümleri Kongresi (Biotech4SUS), Gebze Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Kongrede konuşan Dr. Ercan Varlıbaş, biyoteknolojiyi “zenginlik, sağlık ve uzun ömür” kavramlarıyla tanımladı. Varlıbaş, biyoteknolojinin yalnızca bir bilim alanı değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın lokomotifi olduğunu belirterek, “Dünyada resmi kayıtlara göre 122 yaşına kadar yaşayan insanlar var. Biyoteknoloji, sağlıklı ve stressiz yaşam süresini uzatmayı mümkün kılıyor” dedi. Biyoteknolojinin tarım, sağlık, gıda ve hayvancılık gibi stratejik sektörlerde dönüştürücü etki yaratacağını vurgulayan Varlıbaş, “Bu alan, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme stratejisinde kilit rol üstlenecek” ifadelerini kullandı. “BİYOTEKNOLOJİ, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KALBİDİR” Dr. Ercan Varlıbaş, Türkiye’nin biyoteknoloji alanındaki atılımının artık yalnızca sanayi ölçeğinde değil, bir bilim politikası ekseninde ilerlediğini vurgulayarak, “Biyoteknoloji doğayı kopyalayan değil, doğayla iş birliği yapan bir bilimdir. Bugün iklim değişikliği, gıda güvenliği, sağlık ve enerji verimliliği gibi konuların tümünde çözümün adresi biyoteknolojidir. BİYOSAD olarak kamu, sanayi ve üniversiteleri aynı masada buluşturuyoruz. Amacımız yalnızca üretmek değil; bilimin etik, çevreci ve sürdürülebilir bir zeminde büyümesini sağlamak. Türkiye’yi yalnızca biyoteknolojik ürünlerde değil, bilimsel kalite ve sürdürülebilirlikte de bir referans ülke haline getirmeye kararlıyız.” İfadelerini kullandı. Dr. Ercan Varlıbaş konuşmasında ayrıca Biyoteknoloji Vadisi’nin yalnızca ulusal değil, uluslararası ölçekte de etki yaratmayı hedeflediğine dikkat çekti. Dr. Varlıbaş, “Türkiye artık bu alanda aktif rol alıyor. Kore ve Tayvan’da temaslarımız oldu, Boston’da iki kongreye katıldık. Gelecek yıl San Diego’da Türkiye Pavilyonu’nu kuruyoruz. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Sağlık ve Ticaret Bakanlıkları da bizimle olacak” dedi. “YERLİ İLAÇ TÜRKİYE’NİN BİLİMSEL BAĞIMSIZLIĞI AÇISINDAN KRİTİK BİR DÖNÜM NOKTASI” Yerli biyoteknolojik ilaç üretiminde Türkiye’nin geldiği noktanın önemine dikkat çeken Dr. Ercan Varlıbaş,” 5 yıl önce İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi ile başlatılan, VSY Biotechnology tarafından fonlanan yeni biyoteknolojik ilaç molekülü projesinin laboratuvar aşamalarında başarılı sonuçlara ulaştı. Molekülümüz izole edildi, tanımlandı ve ön klinik testlerde güvenilirlik ve etkinlik açısından son derece umut verici sonuçlar verdi. İnsan fazı klinik çalışmalar da olumlu sonuçlanırsa, üretimi Biyoteknoloji Vadisi’nde gerçekleştireceğiz. Kendi molekülünü geliştiren bir ülke yalnızca sağlıkta değil, bilimde de bağımsız olur. Bizim hedefimiz, Türkiye’yi ilacını geliştiren, teknolojisini üreten ve bilgisini ihraç eden bir ülke haline getirmek. Bu süreç Türkiye’nin bilimsel bağımsızlığı açısından kritik bir dönüm noktası olacaktır” ifadelerini kullandı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Çocuğa 10 Yaşına Kadar Bütçe Yönetimi Öğretilmeli! Haber

Çocuğa 10 Yaşına Kadar Bütçe Yönetimi Öğretilmeli!

Paranın bir güç olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Para bizi özgürleştiren bir güç olabilir ama hayatın merkezinde olmamalı. Araç olmalı, kolaylaştırmalı, kimseye muhtaç etmemeli.” diye konuştu. Prof. Dr. Tarhan, zenginliğin tanımını da yaparak, “Zengin, çok şeye sahip olan değil; az şeye ihtiyaç duyan insandır. İnsan sahip olduklarıyla tatmin olabiliyorsa zengindir. Sahip olduklarıyla tatmin olmayan kişi ne kadar çok kazanırsa kazansın yoksulluk hissinden kurtulamaz.” dedi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, paranın psikolojisi konusunu değerlendirdi. İlk duygu korku, ilk ihtiyaç sığınma Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın en temel motivasyonunun “iyi hissetme arzusu” olduğunu belirterek, “İnsanın iyi hissetme ihtiyacı biyolojik bir dürtüdür. Bir çocuk anne karnından dünyaya geldiğinde ilk hissettiği duygu korkudur. Çünkü anne karnı konforlu bir ortamdır, her şey hazırdır. Ama dünyaya çıkar çıkmaz soğuk bir hava gelir ve bebek ağlar. İlk tepki korkudur. Ardından sığınma ihtiyacı doğar. Anne kokusu bile çocuğu rahatlatır. Yani insan hayatı, daha ilk andan itibaren iyi hissetme ve sığınma ihtiyacı üzerine kuruludur.” dedi. Beynin ödül sistemi kısa vadeli haz üretiyor Prof. Dr. Tarhan, beynin ödül mekanizmasının dopamin üzerinden çalıştığını ifade ederek, “Beyindeki ödül sistemi dopamin döngüsüyle çalışır. Tüm bağımlılıklar, sanal alışkanlıklar bu mekanizmayı kullanır. Dopamin kısa vadeli haz verir ama uzun vadeli tatmin sağlamaz. Arzu ve ihtiyaç giderme ile uzun vadeli tatmin aynı şey değildir. İnsan anlık mutlulukla yetinmemeli, uzun vadeli anlam arayışıyla iyi hissetmeyi başarmalıdır.” diye konuştu. Psikolojik kaynak yönetimi şart İyi hissetmenin bir strateji gerektirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, sözlerine şöyle devam etti: “Bir insan kendini sadece ‘şu anda iyi hissediyorum’ diye kandırmamalı. 5-10 yıl sonra da iyi hissetmek için zihinsel yatırım yapmalı. Bunun için amaç belirlemek, yol haritası çıkarmak gerekir. Nasıl parasal kaynak yönetiliyorsa, insanın da psikolojik sermayesi vardır. Duygusal, sosyal ve manevi birikimler… Bunları da akıllıca yönetmek gerekir. İnsan bilinçli bir varlıktır; yalnız kendilik bilinci değil, çevre, dünya, evren ve Tanrı bilincine sahiptir. Bu bilinçle kaynaklarını yöneten kişi fark oluşturur.” Çocuğa 10 yaşına kadar bütçe yönetimi öğretilmeli Psikolojik dayanıklılığın küçük yaşta geliştirilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Çocuğa 10 yaşına kadar bütçe yönetimi öğretilmeli. 10 yaşından sonra geç kalınır. Çocuk istediği her şeyi hemen elde etmemeli. Ödevini yapınca çikolata vermek, beklemeyi öğretmek gerekir. Bu, doyum erteleme becerisini kazandırır. Doyum erteleme, dopaminin sürdürülebilir salgılanmasını sağlar, çocuk dayanıklılık eğitimi alır.” ifadesinde bulundu. Prof. Dr. Tarhan, ailelerin sık yaptığı hataya da dikkat çekerek, “Çocuk ağlayınca istediğini hemen vermek anne babanın egosunu tatmin eder ama çocuğun hiçbir şey öğrenmesini sağlamaz. Çocuk ihtiyaç ve istek ayrımını öğrenmez. Bu da ileride bağımlılık riskini artırır.” şeklinde konuştu. Kredi kartı somut haz verir, borcu unutturur Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüz tüketim alışkanlıklarını değerlendirerek bireylerin para, haz ve ilişkilerle olan bağlarını ele aldı. Tarhan, çocukluktan itibaren öğrenilmesi gereken “doyum erteleme” becerisinin hem finansal hem de duygusal sermaye yönetiminde kritik olduğunu vurguladı. Günümüz insanının çoğunlukla somut hazza yöneldiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “İnsan somut hazla soyut tatminin ayrımını yapamıyor. Kredi kartıyla alışveriş yapıyorsun, o anda paranın çıkışını hissetmiyorsun. Anlık bir haz yaşanıyor ama ilerideki borç düşünülmüyor. Halbuki kişi soyut tatmini öğrenirse, yani bugünkü harcamayı erteleyip gelecekteki hedefi için biriktirirse, somut duygular yerine soyut duygularını yönetmeyi başarır. Somut haz dopaminle, soyut tatmin serotoninle ilgilidir.” dedi. Çocuk sadece mutlu edilmez, hayata hazırlanır Çocukların finansal bilinç kazanmasının erken yaşta başlaması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, “Çocuğa küçük yaştan bütçe yönetimi öğretilmeli. Kolay elde etmemeli, isteklerini ertelemeyi öğrenmeli. Anne babaların ‘çocuğumdan daha mı önemli’ diyerek her dediğini yapması en büyük hatadır. Çocuk mutlu edilmek için değil, hayata hazırlanmak için yetiştirilir. Anne baba olmadığında da kendi gemisinin kaptanı olabilmeli.” ifadesinde bulundu. Prof. Dr. Tarhan, çocukların marka ve statü tuzaklarına kolay düşebildiğini belirterek, paranın yalnızca bir takas aracı değil aynı zamanda bir psikolojik sembol olduğunu vurguladı. Ticarette en büyük sermaye güvendir Güvenin hem insan ilişkilerinde hem de iş dünyasında temel sermaye olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Ticarette en büyük sermaye güvendir. Açık, şeffaf ve hesap verebilir olan kişi ya da kurumlar sürdürülebilir başarı sağlar. Güven kayboldu mu, her şey kaybolur.” diye konuştu. İhtiyaç olmayan şeyi arzuluyorsak yanlış yoldayız Para harcama alışkanlıklarına da değinen Prof. Dr. Tarhan, “Birincisi, ihtiyacım olmayan şeyi mi arzuluyorum? İkincisi, sahip olduklarımla tatmin oluyor muyum? Bu sorulara ‘hayır’ cevabı çıkıyorsa kişi yanlış yoldadır. İhtiyaç dışı harcama suçluluk doğurur, tatminsizlik ise sürekli daha fazlasını istemeye sürükler. Bu durum alışveriş bağımlılığına kadar gider.” dedi. Para, kişiye özgürlük duygusu verir Prof. Dr. Tarhan, yeterli gelir elde eden insanların özgür hissettiğini ifade ederek, “Başarılı hissetmek, güçlü hissetmek, statü sahibi olduğunu hissetmek için para insana özgürleşme hissi verir. Kişi temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa, kimseye muhtaç olmuyorsa özgür hisseder. Ama borçlanarak yaşamaya başlarsa bu kez kaybetme korkusu hayatını esir alır.” diye konuştu. Patolojik cimrilik korkuların ürünü Parayla ilişkinin psikolojik boyutunu anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Öyle insanlar vardır ki evde buzdolabının fişini çeker, çocuğun sütünden, bezinden bile tasarruf eder. Bu artık patolojik cimriliktir. Böyle bir ilişki, korkuların baskın olduğu bir para ilişkisidir. Parayla olan ilişkimiz insanın hayatla olan ilişkisinin bir parçasıdır.” ifadesinde bulundu. Bazı insanlar parayı kartvizit gibi görür Prof. Dr. Tarhan, bazı kişilerin zenginliği bir güç gösterisi aracı olarak kullandığını söyleyerek, “Bazı insanlar parayı kartvizit gibi görür. Büyük arabalarla görünürler, gösterişli yaşarlar ama aslında borç içindedirler. ‘Yıkılmadım, ayaktayım’ mesajı vermek için yaşarlar.” şeklinde konuştu. Osmanlı’nın son döneminde yapılan Dolmabahçe Sarayı’nı yanlış yatırım anlayışına örnek veren Prof. Dr. Tarhan, “1850’lerde Osmanlı büyük borçlar aldı. Ama bu borçlarla geri dönüşü olmayan Dolmabahçe Sarayı yapıldı. O dönemde altınla yapılan bu yatırım, bugünkü hesapla Avrasya Tüneli kadar değerliydi. Sırf ‘yıkılmadık ayaktayız’ mesajı vermek için yapılan bu saray, Osmanlı’nın çöküşünü hızlandırdı.” dedi. Para, hayatın merkezinde değil; araç olmalı Paranın bir güç olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, ancak yaşamın merkezine oturduğunda insanı esir alacağını vurguladı ve “Para bizi özgürleştiren bir güç olabilir ama hayatın merkezinde olmamalı. Araç olmalı, kolaylaştırmalı, kimseye muhtaç etmemeli. Ama açık pozisyonlarla borçlanarak yaşayan bir kişi uykularını kaybeder, tüm birikimlerini riske atar.” ifadesinde bulundu. Şirketlerde bütçe yönetimine de değinen Prof. Dr. Tarhan, “Bağımsız denetçiler şirketlerin israf edip etmediğini kontrol eder. Çünkü tasarruf ve verimlilik esastır. Verimlilik işi doğru yapmaktır, etkinlik ise doğru işi yapmaktır. Eğer bunlar yoksa kaynaklar israf edilir.” şeklinde konuştu. Ekonominin Fransızca kökenli ve tasarruf anlamını taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Ama Arapçadaki ‘iktisat’ maksat kökünden gelir. Yani önce hedefini belirle, sonra harcama yap. Hedefi olmayan kişi açgözlü yatırımlar yapar, parayı pusula gibi yanlış kullanır.” dedi. Prof. Dr. Tarhan, zenginliğin tanımını da yaparak, “Zengin, çok şeye sahip olan değil; az şeye ihtiyaç duyan insandır. İnsan sahip olduklarıyla tatmin olabiliyorsa zengindir. Sahip olduklarıyla tatmin olmayan kişi ne kadar çok kazanırsa kazansın yoksulluk hissinden kurtulamaz.” ifadesinde bulundu. Yüksek güvenli toplumlar büyür Prof. Dr. Tarhan, yatırım ortamının güvenle doğrudan ilişkili olduğunun altını çizerek, “Francis Fukuyama’nın da belirttiği gibi yüksek güvenli toplumlar geleceği öngörebilir. Özgürlüklerin olduğu yerde insanlar yatırımlarını uzun vadeli yapar, sistem büyür. Ama düşük güvenli toplumlar kaynaklarını savunmaya, sığınak yapmaya harcar. Bu da israftır.” diye konuştu. Ekonomik krizlere hazırlık için bireylerin ve kurumların risk analizine önem vermesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Biz genelde kriz çıktığında yönetiyoruz ama risk analizi yapmıyoruz. Oysa risk analizi sayesinde kriz çıkmadan önlem alınabilir. Bu hem bireysel hem de toplumsal ölçekte hayati önem taşır.” şeklinde sözlerini tamamladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

DHL Group, Ticari Büyümeyi Hızlandırmak İçin Afrika’ya 300 Milyon Euro’nun Üzerinde Yatırım Yapıyor Haber

DHL Group, Ticari Büyümeyi Hızlandırmak İçin Afrika’ya 300 Milyon Euro’nun Üzerinde Yatırım Yapıyor

DHL Group, küresel ticarette stratejik önemi giderek artan bir bölge olan Sahra Altı Afrika’ya 300 milyon Euro’nun üzerinde yatırım yapmayı planladığını açıkladı. Uzun vadeli bu girişim, DHL Express, DHL Global Forwarding ve DHL Supply Chain birimleri genelinde hayata geçirilerek altyapının genişletilmesini, hizmet kabiliyetlerinin geliştirilmesini ve e-ticaret, bozulabilir ürünler, enerji ile yaşam bilimleri ve sağlık gibi kilit sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler için yeni fırsatların yaratılmasını hedefliyor. Bölgesel entegrasyonun hız kazanmasıyla birlikte Afrika’daki ticaret fırsatları artıyor. Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA), Afrika içi ticareti derinleştirebilecek ve dünyanın geri kalanıyla yeni koridorlar açabilecek kıtasal bir pazar oluşturuyor. Gelişim süreci, altyapı ve ticareti kolaylaştırma alanlarındaki iyileştirmelere bağlı olsa da sınır ötesi ticaret akışları dirençli kalmaya devam ediyor ve Afrikalı işletmeler küresel değer zincirlerine giderek daha fazla entegre oluyor. DHL Global Connectedness Tracker’ın en güncel verilerine göre, Sahra Altı Afrika, 2025’in ilk yarısında ticaret değerinde (cari ABD dolarıyla) yıllık bazda yüzde 10 artışla tüm dünya bölgeleri arasında ilk sırada yer aldı. Kuzey Amerika yüzde 7 ve Güney ve Orta Amerika ile Karayipler yüzde 5 artışla onu takip ediyor. Eylül 2025 itibarıyla güncel tahminler, bölgenin ticaret hacminin 2025–2029 döneminde yıllık ortalama yüzde 4,3 büyüyeceğine işaret ediyor. Bu oran, Güney ve Orta Asya’nın ardından küresel ölçekte ikinci en hızlı büyüme beklentisi olma özelliğini taşıyor. Afrika’nın ticaret yolculuğunda kritik bir noktada olduğunu söyleyen DHL Express CEO’su John Pearson, “Afrika kıtası, küresel dalgalanmalara rağmen dayanıklılığını ve ivmesini koruyor. Yaptığımız yatırım, Afrika’nın çizdiği olumlu rotaya olan güvenimizi ve kapsayıcı büyümeyi destekleyen ticaret akışlarını mümkün kılma konusundaki taahhüdümüzü yansıtıyor. Ağımızı ve yeteneklerimizi güçlendirerek KOBİ’lerden büyük şirketlere kadar Afrikalı işletmelerin küresel arenada rekabet etmesini kolaylaştırmayı amaçlıyoruz.” dedi. DHL Express genelinde yatırım; operasyon merkezi (gateway) modernizasyonunu, hava taşımacılığı kapasitesinin artırılmasını ve AfCFTA kapsamında talep merkezleri olarak öne çıkan ikinci derecede önemli şehirlerde zaman taahhütlü kapsamın genişletilmesini içeriyor. Sahra Altı Afrika’da özel bir hava ağına sahip tek entegre lojistik sağlayıcısı olarak DHL Express, Etiyopya ve Nijerya’daki son büyümeleri temel alarak bu şehirleri Afrika–Avrupa ve Afrika–Asya hatlarına daha güçlü biçimde bağlayacak. DHL Express Sahra Altı Afrika CEO’su Hennie Heymans ise: “Odağımız, müşterilere daha yakın olmak ve sınır ötesi gönderimi daha basit ve güvenilir hale getirmek. Ticaret genişledikçe işletmeler öngörülebilir transit süreleri, tutarlı teslimat performansı ve yerel koşulları anlayan destek talep ediyor. Hizmet ve yakınlık standartlarımızı yükselterek daha fazla Afrikalı şirketin verimli ticaret yapmasına ve daha büyük bir sahnede rekabet etmesine yardımcı olacağız.” DHL Global Forwarding yatırımlarının odak noktası ise Afrika’nın ticari büyümesini destekleyen kilit sektör çözümlerinin güçlendirilmesi olacak. Şirket, Afrika’nın küresel enerji dönüşümündeki rolünü desteklemek üzere enerji ve endüstriyel projelerdeki kabiliyetlerini genişletiyor, tarım ve bahçecilik ihracatçıları için soğuk zincir ve bozulabilir ürün lojistiğini geliştiriyor. Ayrıca yaşam bilimleri ve sağlık alanında, uzmanlaşmış sıcaklık kontrollü taşımacılıkla yetkinliğini ölçeklendiriyor. Bu iyileştirmeler, DHL’in Avrupa, Asya ve Orta Doğu ile Afrika’yı birbirine bağlayan güçlü taşımacılık ağı ve gümrük uzmanlığı üzerine kuruluyor.” dedi. DHL Global Forwarding Orta Doğu ve Afrika CEO’su Amadou Diallo, “Müşteriler değişen ticaret dinamikleri ve daha sıkı düzenlemelerle karşı karşıya. Bu nedenle güvenilirlik ve görünürlük her zamankinden önemli. Daha derin yerel uzmanlık ve gelişmiş dijital araçlarla taşımacılık çözümlerimizi güçlendiriyoruz. Böylece müşteriler gönderilerini başlangıçtan varış noktasına kadar daha net şekilde kontrol edebiliyor. Hedef basit: Ürünlerin öngörülebilir biçimde hareketini sağlamak ve talebin ortaya çıktığı yerlerde müşterilerin büyüme fırsatlarını yakalamasına yardımcı olmak.” ifadelerini kullandı. DHL Supply Chain ise özellikle taşımacılık sektörü ile yaşam bilimleri ve sağlık alanına odaklanarak kapasitesini artıracak ve taşımacılık odaklı çözümler geliştirecek. Sağlık alanındaki kritik akışları desteklemek için ilave sıcaklık-duyarlı kabiliyetler ve tedarik zincirleri olgunlaştıkça hızlı çalışan sipariş karşılama çözümleri sunacak. Bu adımlar, özellikle Güney Afrika pazarında üçüncü taraf lojistik hizmetlerine yönelik talep artmaya devam ederken atılacak. DHL Supply Chain Orta Doğu ve Afrika CEO’su Orkun Saruhanoğlu şunları söyledi: “Güney Afrika ekonomisinin ivme kazanmasıyla birlikte tedarik zincirleri de daha sofistike hale geliyor. Özellikle yaşam bilimleri ve sağlıkta ve taşımacılık sektöründe uzmanlaşmış, dış kaynaklı lojistiğe yönelik artan bir talep görüyoruz. Kapasitemizi genişleterek, taşımacılık odaklı çözümlerimizi güçlendirerek ve sözleşmeli lojistik uzmanlığımızı uygulayarak müşterilerimizin hizmet kalitesini artırmasına, riskleri yönetmesine ve güvenle ölçeklenmesine yardımcı olacağız.” DHL, ticarete katılımı genişleten ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyen programlara yatırım yapıyor. GoTrade girişimi aracılığıyla şirket, KOBİ’lere uluslararası pazarlara erişim için eğitim ve gümrük uzmanlığı sağlıyor. Buna ek olarak, Sahra Altı Afrika’daki tesislerinde yenilenebilir enerji ve alternatif yakıt projelerinin pilot uygulamalarını yürütüyor. Sınır ötesi ticarette uyuşmazlıkları azaltmak amacıyla yapay zekâ destekli izleme, rota optimizasyonu ve dijital gümrük araçlarıyla dijitalleşmeyi ilerletiyor. Afrika’nın tüm pazarlarında benzersiz kapsama sahip olan DHL Group, kıtayı dünyaya bağlama ve büyümesini destekleme konusundaki eşsiz konumunu koruyor. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türkiye’nin İlk Hızlı Tren Fabrikası Yükseliyor Haber

Türkiye’nin İlk Hızlı Tren Fabrikası Yükseliyor

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye Raylı Sistem Araçları AŞ (TÜRASAŞ) Sakarya Bölge Müdürlüğü’nde kurulacak olan Milli Elektrikli Hızlı Tren Seti İmalat ve Test Fabrikası hakkında açıklamada bulundu. 15 Bin Metrekarelik Alana Kurulacak Sakarya’da kurulacak olan yeni tren fabrikasının yaklaşık olarak 15 bin metrekare büyüklükte geniş bir alanda kurulacağının bilgisini veren Bakan Uraloğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi “Sakarya’da hayata geçireceğimiz bu proje ile ülkemize yeni bir üretim merkezi kazandıracağız. Bu yeni tesisimizde 225 kilometre hıza sahip, ülkemizin ilk yerli ve milli Elektrikli Hızlı Treni başta olmak üzere, Türkiye'nin raylı sistemler alanındaki geleceğine yön verecek nice yerli ve milli tren bu tesiste hayat bulacak. Fabrikamız faaliyete geçtiğinde yerli ve milli üretimin mihenk taşlarından biri haline gelen raylı sistemler sektörü için büyük bir kapasite oluşturmuş olacağız.” Yeni tren fabrikasının 12 hızlı tren seti üretim ve test kapasitesine sahip olacağının bilgisini veren Bakan Uraloğlu, “Bir yandan demiryolu altyapı ve üstyapı yatırımlarını sürdürürken eş zamanlı olarak araç üretimlerine de hız veriyor, yerli ve milli hızlı trenlerimiz ile dışa bağımlılığımızı azaltıyor, ulaşımda hızlanıyoruz.” şeklinde konuştu. Fabrika yapım çalışmaları kapsamında kazı ve dolgu işlemlerinin tamamlandığını kaydeden Uraloğlu, zemin iyileştirme çalışmalarının ardından temel atma işlemlerine geçileceğini belirtti. Ekonomiye 3,5 Milyar Liralık Katkı Fabrika projesi ile birlikte önemli ölçüde ekonomik katkı sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Bakan Uraloğlu, “Üretim tesisimizde elde edeceğimiz yüksek katma değerli ürünler sayesinde; ülkemizin Ar-Ge ve teknoloji altyapısına, yerli sanayimizin gelişimine, istihdama ve genel ekonomimize güçlü bir destek sunacağız. Yerli ve millî imkanlarla inşa ettiğimiz bu yeni fabrikamızda, ülkemizin ihtiyaç duyduğu hızlı tren setlerini üreteceğiz. Aynı zamanda bu yatırım ile yaklaşık 250 kişilik yeni personel istihdamı oluşturacağız, ekonomimize de yıllık yaklaşık 3,5 milyar lira katkı sağlayacağız." dedi. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

Türkiye’den Almanya’ya Uzanan Yeni Yatırım Köprüleri Haber

Türkiye’den Almanya’ya Uzanan Yeni Yatırım Köprüleri

Seminerde, Almanya’nın en güçlü sanayi ve ticaret bölgelerinden biri olan Kuzey Ren Westfalya (NRW) Eyaleti’nin; yatırım ortamı, şirketleşme süreçleri, hukuki ve mali teşvikleri, lojistik altyapısı ve Türk firmaları için sunduğu rekabet avantajları detaylı olarak ele alınacak. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Almanya, yalnızca Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı değil, aynı zamanda sürdürülebilir üretim, teknoloji ve nitelikli istihdamın merkezi konumundadır. Avrupa'nın en büyük sanayi bölgelerinden biri Kuzey Ren Westfalya ise bu gücün kalbidir. Türk firmalarının bu bölgede yatırım yapması; ihracatlarını büyütmeleri, Avrupa pazarında kalıcı bir yer edinmeleri ve markalaşma süreçlerini hızlandırmaları açısından büyük önem taşıyor. EİB olarak, ihracatçılarımızın uluslararası pazarlarda daha güçlü bir şekilde var olabilmeleri için bilgiye erişimlerini kolaylaştırmaya, stratejik ortaklıklar kurmalarına destek vermeye devam edeceğiz. Bu program ile; Türk firmalarının Almanya’da yatırım ve şirket kurma süreçlerine dair net ve doğru bilgiye ulaşması, NRW eyaletinin sanayi, teknoloji, lojistik ve iş gücü altyapısının değerlendirilmesi, Almanya pazarında rekabet gücünü artıracak stratejik adımların belirlenmesi, Türk ve Alman iş dünyası arasında yeni köprüler kurulması hedefleniyor.” dedi. Programda Yer Alacak Başlıklar; Almanya ve NRW bölgesinin ekonomik yapısı, Şirket kuruluş prosedürleri, hukuki çerçeve ve vergi sistemi, Teşvik programları, finansman ve fon kaynakları, Lojistik avantajlar, serbest bölgeler ve tedarik zinciri yapısı, Bölgedeki başarılı Türk yatırımcı örnekleri, Uzmanlarla birebir danışmanlık oturumları. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

TÜMOSAN Bayisi Börklüler Otomotiv Osmaniye’de Yeni Plazasını Hizmete Açtı Haber

TÜMOSAN Bayisi Börklüler Otomotiv Osmaniye’de Yeni Plazasını Hizmete Açtı

Yeni yatırım, TÜMOSAN’ın yerli üretim gücünü ve kalite anlayışını Osmaniye’deki çiftçilerle buluşturarak bölgenin tarımsal gelişimine katkı sağlamayı hedefliyor. Geniş ürün yelpazesiyle çiftçilerin farklı ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunan yeni plaza, tarımsal verimliliği artırmak ve çiftçilere daha hızlı, erişilebilir hizmet sağlamak üzere hayata geçirildi. Açılış törenine bölgenin önde gelen yöneticileri ve davetliler yoğun ilgi gösterdi. Törende; Osmaniye Valisi Dr. Erdinç Yılmaz, Cumhuriyet Başsavcısı Uygur Kaan Arisoy, İl Emniyet Müdürü Mehmet Saribuva, İl Jandarma Komutanı Şener Kaytez, AK Parti İl Başkanı Mehmet Sadi Binboğa, MHP İl Başkanı Yusuf Çomu, İl Müftüsü Dr. Ahat Taşcı, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Hacı Akkoyunlu, İl Tarım ve Orman Müdürü Erdem Kolabaş, Kadirli Kaymakamı Erdinç Dolu, Düziçi Kaymakamı Kadir Yurdagül, Düziçi Belediye Başkanı Mustafa İba, Toprakkale Belediye Başkanı Bekirhan Uyutmaz, Ellek Belediye Başkanı Abbas Yeşildemir ve Yarbaşı Belediye Başkanı Ökkeş Aksoy yer aldı. Bayi Yetkilisi Mustafa BÖRKLÜ, açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Yeni plazamızla birlikte Osmaniye’de çiftçilerimize daha yakın olmayı, onların ihtiyaçlarını yerinde ve hızlı bir şekilde karşılamayı amaçladık. Bölge tarımına değer katacak hizmetlerimizi artık daha geniş ve modern bir tesisten sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.” TÜMOSAN Genel Müdürü Halim TOSUN ise yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: “Börklüler Otomotiv’in yeni plazası, TÜMOSAN’ın kalite ve güven odaklı hizmet anlayışını Osmaniye’de de güçlendirdi. Bu yatırım, hem bölgedeki tarımsal üretim kapasitesinin artmasına katkı sağlayacak hem de çiftçilerimizin yerli, modern ve güvenilir traktörlere erişimini kolaylaştıracaktır.” Açılış töreni, TÜMOSAN yetkilileri, tarım sektörü temsilcileri, yerel yöneticiler ve bölge çiftçilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Sektör paydaşlarını bir araya getiren etkinlik, bölge ekonomisine katkı sağlayacak yeni iş birliklerinin ve Türk tarımının geleceğine yönelik umut verici adımların sembolü oldu. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

TÜSİAD Yönetim Kurulu New York ve Boston'da Temaslarda Bulundu Haber

TÜSİAD Yönetim Kurulu New York ve Boston'da Temaslarda Bulundu

Heyet; yatırım bankaları, özel sermaye yatırımcıları ve teknoloji şirketlerini ziyaret ederek yatırım ortamı ve teknoloji trendleri konusunda fikir alışverişinde bulundu. Heyet ziyaret kapsamında T.C. New York Başkonsolosu Büyükelçi Muhittin Ahmet Yazal ile görüştü. TÜSİAD New York Ağı Resepsiyonu, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Yönetim Kurulu üyeleri ve TÜSİAD New York Ağı üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikte, TÜSİAD New York Ağı'nın oluşturduğu güçlü topluluğun, Türkiye ve ABD arasında diyalog, iş birliği ve yenilik köprüleri kurmadaki rolü vurgulandı. Ziyaret kapsamında New York'ta düzenlenen panelde, yapay zekâ teknolojileri geliştiren şirketlerin kurucu ve yöneticileri büyüme yolculuklarını paylaştı. Trio Mobil CEO'su Nevzat Ataklı, Insider Ortağı ve Başkan Yardımcısı Suad Özgün ve Eva CEO'su Murat Önen, yapay zekanın iş modelleri üzerindeki etkilerini ve girişimcilik ekosistemine getirdiği fırsatları tartıştı. Etkinlikte TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD New York Ağı Başkanı Müjdat Altay açılış konuşması yaptı. Orhan Turan, konuşmasında, “Rekabette geride kalmamak, yerimizde saymamak için en çok ihtiyaç duyduğumuz kaynaklardan biri dünyaya yayılmış olan gençlerimiz, girişimcilerimiz ve profesyonellerimizin enerjisi, yaratıcılığı ve tutkusudur. Türkiye'nin küresel entegrasyonunun ve rekabetçiliğinin artmasına katkı sağlamak amacıyla ‘küresel ilişkiler', çalışmalarımızda önemli bir yer tutuyor. ABD, Avrupa, Körfez Bölgesi ve Çin'de yer alan ağlarımızla yeni teknolojiler ve girişimcilik odağında kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. TÜSİAD New York Ağı bu çalışmalarda çok önemli bir konumda yer alıyor,” diye konuştu. TÜSİAD New York Ağı Başkanı Müjdat Altay ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Son bir yıldır TÜSİAD New York Ağı, yapay zeka, sürdürülebilir liderlik, girişim sermayesi, eğitim, sanat ve yatırım gibi alanları kapsayan paneller, yuvarlak masa toplantıları ve ufuk açıcı tartışmalara ev sahipliği yaptı. Bu girişimlerin her biri, yalnızca diyaloğumuzu derinleştirmekle kalmadı; aynı zamanda Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında inşa ettiğimiz köprüyü de güçlendirdi. İleriye baktığımızda, misyonumuz net: Atlantik'in her iki yakasında da değer yaratan yenilik, iş birliği ve diyaloğu teşvik etmeye devam etmek. Burada yaptığımız çalışmalar, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve entelektüel bağları güçlendiren daha büyük bir amaca hizmet ediyor.” TÜSİAD heyeti Boston'da ise Türk akademisyenler ve Türk öğrenciler ile bir araya geldi. Harvard Üniversitesi, Dartmouth ve Boston College'da görevli akademisyenlerle düzenlenen yuvarlak masa toplantısında farklı akademik disiplinlerde yapay zekâ uygulamaları ele alındı. Toplantıya Dr. Güven Güzeldere, Dr. Can Erbil, Dr. Mehmet Dokucu, Dr. Edip Gürol katıldı. TÜSİAD heyeti ayrıca Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ile bir araya geldi. Hotamışlıgil Laboratuvarı'nı da ziyaret eden heyet son bilimsel araştırmalar hakkında bilgi aldı. TÜSİAD heyetinde TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Yönetim Kurulu Üyesi ve Küresel Ekonomik İlişkiler Yuvarlak Masası Başkanı Çağatay Özdoğru, Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Perihan İnci, Yönetim Kurulu Üyesi ve Enerji, Çevre ve İklim Değişikliği Yuvarlak Masası Başkanı Azmi Gümüşoğlu, Yönetim Kurulu Yedek Üyesi ve Küresel Ekonomik İlişkiler Yuvarlak Masası Başkan Yardımcısı Meltem Akol, TÜSİAD New York Ağı Başkanı Müjdat Altay, TÜSİAD Washington Temsilcisi Barış Ornarlı ve TÜSİAD Araştırma Asistanı İpek Harris yer aldı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.