Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Yoğurt

Kapsül Haber Ajansı - Yoğurt haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yoğurt haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Uzmanlar Açıkladı: Şap Hastalıklı Hayvanın Yoğurdu Nasıl Anlaşılır? Tüketici Ne Yapmalı? Haber

Uzmanlar Açıkladı: Şap Hastalıklı Hayvanın Yoğurdu Nasıl Anlaşılır? Tüketici Ne Yapmalı?

Son dönemde hayvancılık sektörünün gündemini meşgul eden Şap Hastalığı (Şap), tüketicilerin süt ve süt ürünleri, özellikle de yoğurt ve peynir gibi temel gıdaların güvenilirliği konusunda endişelenmesine neden oluyor. Peki, şap hastalığı taşıyan bir hayvandan üretilmiş yoğurt, görünüş veya tat olarak anlaşılabilir mi? Şap Hastalığı Nedir ve İnsan Sağlığına Etkisi Öncelikle en önemli bilgi: Şap Hastalığı, büyükbaş ve küçükbaş hayvanları etkileyen viral bir enfeksiyon olmasına rağmen, insanlara bulaşma riski (zoonoz riski) çok düşüktür ve bu hastalıktan dolayı ciddi bir salgın riski beklenmemektedir. Uzmanlar, şap hastalığı olan hayvandan elde edilen sütün veya yoğurdun tadında, kokusunda veya görünümünde belirgin, ayırt edici bir değişiklik olmayacağını belirtiyor. Bu nedenle, yoğurdun durumunu sadece duyusal analizle anlamak neredeyse imkansızdır. Şap Hastalığı Yoğurtta Nasıl Etkisiz Hale Gelir? Gıda Güvenliği otoriteleri, süt ürünleri tüketicilerini rahatlatan kritik bir noktaya dikkat çekiyor: Pastörizasyon ve Kaynatma: Şap virüsü, ısıya karşı dayanıksızdır. Süt, 70°C ve üzeri sıcaklıklara ulaştığında (pastörizasyon veya kaynatma işlemi sırasında) virüs büyük ölçüde yok olur. Fermentasyon: Yoğurt, sütün fermentasyonu (mayalanması) ile üretilir. Bu süreçte oluşan düşük pH (asitlik) seviyesi de virüsün canlılığını sürdürmesini engeller. Sanayi Üretimi: Market raflarındaki endüstriyel olarak üretilmiş (pastörize) yoğurtlar ve sütler, uygulanan ısıl işlemler sayesinde güvenle tüketilebilir. Risk, genellikle pastörize edilmemiş çiğ süt ve bu sütten evde yapılan ürünlerde daha yüksektir. Tüketici Olarak Nelere Dikkat Etmelisiniz? Şap tehdidine karşı tüketicilerin yapması gerekenler, hijyen ve kaynağı doğrulama konularına odaklanmalıdır: Lisanslı Ürünleri Tercih Edin: Her zaman Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından denetlenen, lisanslı ve kayıtlı işletmelerin pastörize ürünlerini tercih edin. Çiğ Süt Riskini Yönetin: Çiğ süt alıyorsanız, kaynağının güvenilir olduğundan emin olun ve kullanmadan önce mutlaka iyice kaynatın. Ambalajı Kontrol Edin: Ürünün son kullanma tarihini ve ambalaj bütünlüğünü kontrol edin. Unutulmamalıdır ki, yetkililer şap hastalığının yayılmasını engellemek için karantina ve aşılama çalışmaları yürütmektedir. Tüketicinin yapması gereken en iyi şey, panik yerine bilinçli tercihler yapmaktır.

Süt Endüstrisi, Ulusal Süt Zirvesi’nde Buluştu Haber

Süt Endüstrisi, Ulusal Süt Zirvesi’nde Buluştu

500’den fazla katılımcı, 40 konuşmacı ve 100’ün üzerinde firmanın yer aldığı zirve, yoğun katılım ile başladı. Yerel Güç, Küresel Vizyon temasıyla sektörün en büyük buluşma noktası olan Ulusal Süt Zirvesi’nde; T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Ö. Volkan Ağar, T.C. Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gümen ve Ulusal Süt Konseyi Başkanı Hamit Can açılış konuşmalarında sektöre dair önemli açıklamalarda bulundu… MAL VE HİZMET İHRACATIMIZ 391,8 MİLYAR DOLAR OLDU T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Ö. Volkan Ağar: Süt sektörü; kırsal kalkınmanın omurgası, çocuklarımızın sağlıklı beslenmesinin teminatı ve gıda arz güvenliğimizin en kritik unsurlarından biridir. Bu zirve, sadece bir toplantı değil; farklı başlıklardaki uzman panelleriyle, Sektörel Alım Heyetiyle ve Türkiye–Rusya Süt Ürünleri Ticaret Forumuyla, son derece dolu, kapsamlı ve hedef odaklı bir program sunuyor. Üreticiden ihracatçıya, akademiden kamuya kadar geniş bir katılımın sağlanacağı zirvede oluşacak bilgi paylaşımı ve iş birliklerinin, sektörümüze somut ve kalıcı katkılar getireceğine inanıyorum. Mal ve hizmet ihracatında hedefimiz olan 390 milyar doları aşarak, 391,8 milyar dolarlık bir ihracat hacmini yakaladık. Bu performans sayesinde Mayıs 2023’te 55,9 milyar dolar olan yıllık cari açık, Eylül 2025’te 20 milyar dolara kadar gerilemiş durumda. Bu güçlü tablo içinde tarım ürünleri ihracatımız da stratejik bir yer tutuyor. 2002 yılında 3,7 milyar dolar olan ihracatımız, 2024 yılında yaklaşık 8 kat artarak 32,6 milyar dolara yükseldi. 10,8 milyar dolarlık dış ticaret fazlasıyla ekonomimize önemli bir değer sağlayan sektörümüz, küresel pazardan aldığı payı istikrarlı biçimde artırarak, 2024 itibarıyla %1,5 pay ile 21’inci sıraya yükseldi. 2025 Ocak–Ekim döneminde ise tarım ve gıda sanayi ihracatımız 26,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti (%1 düşüş). SÜT ÜRÜNLERİ İHRACATIMIZ 2025 YILINDA 334 MİLYON DOLARA ULAŞTI Ülke olarak, Ortadoğu bölgesinin en büyük 3’üncü, Avrupa Birliği’nin en büyük 6’ncı tarımsal ürün tedarikçisi konumunda olduğumuzu dile getiren Ağar: “Bu büyük resmin içinde, süt ve süt ürünleri ihracatımız ise ayrı bir başarı hikâyesi yazıyor. 2023 yılında yaklaşık 266 milyon dolar (102 bin ton) olan sektör ihracatımız, 2024’te (%36’lık artışla) 363 milyon dolar (175 bin ton) seviyesine yükselmiş; 2025 yılının Ocak–Ekim döneminde ise (%19 artışla) 334 milyon dolara (158 bin ton) ulaşmıştır. Hem miktar hem değer bazında, üst üste iki yıldır güçlü ve çift haneli artışlar yakalayan bir sektörden söz ediyoruz. Süt tozu, tereyağı, peynir, yoğurt ve diğer işlenmiş süt ürünlerinde son iki yılda adeta bir “sıçrama dönemi” yaşıyoruz. 2024 yılı ihracat değerlerine baktığımızda, bir önceki yıla kıyasla süt tozunda %358, peynir altı suyunda %127, tereyağı ve süt bazlı yağlarda %97, yoğurtta ise %12 oranlarında artışlar göze çarpıyor. Süt ve süt mamullerini, basit bir emtia ihracatı gibi değil; teknoloji, hijyen altyapısı, soğuk zincir, Ar-Ge ve markalaşma gerektiren ürünler olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Bugüne kadar, süt ve süt ürünleri sektöründe 5 UR-GE projesini başarıyla tamamlamış durumdayız. Yine sektörümüz özelinde, 2024 yılında 3, 2025 yılında ise 6 adet ticaret ve alım heyeti gerçekleştirdik. Zirve kapsamında, sadece süt sektörü özelinde kurgulanan ve Bakanlığımızca da desteklenen alım heyetiyle, Türk süt ürünlerini dünya alıcılarıyla doğrudan buluşturuyor, “marka Türkiye” hedefimiz doğrultusunda bir adım daha atıyoruz” dedi. KIRSALIN GELECEĞİ KADINLER VE GENÇLERLE ŞEKİLLENECEK T.C. Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gümen: Bizim için süt sadece bir gıda ürünü değildir, bu ülkenin köklü hayvancılık kültürünün, aile işletmelerimizin kırsaldaki hayatın devamının sembolüdür. Devlet olarak görevimiz bu geleneği koruyarak geleceğe taşımak, tüketicimizin alın terini, tüketicimizin sofrasını, ülkenin gıda güvenliğini aynı anda gözeten dengeli bir yapı kurmaktır. Ulusal Süt Zirvesi vesilesiyle hem bugünümüzü hem de yarınlarımızı yakından ilgilendiren hayvancılık ve süt politikalarımızı sizlerle paylaşmaktan büyük büyük memnuniyet duyuyorum. Değerli katılımcılar sayın bakanımızın geçtiğimiz yıl açıkladığı 2024-2028 hayvancılık yol haritasının uzun yıllardır konuşulan üretim planlanması sözleşmeli üretim ve destekleme modelini eşzamanlı olarak hayata geçirdik. O günden beri olan tüm adımlar bir planın parçası olarak uygulanmaktadır. Tüm bu unsurlar ve özellikle ilk defa üç yıllık olarak açıklanan yeni hayvancılık destekleme modeli ile öngörülebilirliği sağladık. Ayrıca “kırsalda bereket hayvancılığa destek” projesi ve “güçlü üretim projesi” gibi çok önemli iki projeyi ve hastalıkta işletme eylem planını hayata geçirerek üretim planlamamızı bölgenin kaba yem potansiyelini, su kaynaklarını, iklim özelliklerini, pazar erişimini dikkate alarak kurguladık. Bu sayede hem kaynaklarımızı daha etkin kullandık hem de üretimimizi geleceğin piyasa koşullarına hazırlamaya çalıştık. Planlı yönetimle birlikte hayvancılık destekleri ile bu planlamayı güçlendirecek şekilde yönlendirdik. Tarımsal destekleri sadece para veren anlayışla değil yön veren şekilde kurguladık. Hayvancılık desteklerimizi kayıtlı üretimi teşvik eden, verimliliği artıran, kaliteyi inceleyen ve üretimi ödüllendiren bir yapıya dönüştürdük. Kırsalın geleceği gençlerle ve kadınlarla birlikte şekillenecek. Bu nedenle hayvancılık desteklerinde kadın ve genç çiftçilerimizi özellikle öne çıkardık. Hibe oranlarında ilave puanla bazı çağrılarda kadın ve genç üreticilerimize özel başvuru imkanları tanıyarak kırsalda yeni bir dinamizm kazandırmayı hedefliyoruz. Amacımız; gençlerin ve kadınların görünmeyen emeğini görünür kılmak ve yönetici, girişimci ve işletme sahibi olarak öne çıkmalarını teşvik etmek. Bu nedenle kadın ve genç girişimciler ile aile işletmelerini destekleme politikalarında pozitif ayrımcılık uyguladık” açıklamasında bulundu. ÜRETİMDEN TÜKETİME KADAR BİLİMSEL YAKLAŞIMLR BENİMSENMELİ Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Can: “Bu zirveyi düzenlemekteki temel amacımız üreticiden tüketiciye kadar uzanan değer zincirinin tüm halkalarının daha dinamik daha verimli ve uyumlu çalışması için gerekenleri ortaya çıkarmak, sorunların giderilmesini sağlamak. Hedefimiz “YEREK GÜÇ KÜRESEL VİZYON” mottosu ile hayata geçirdiğimiz bu zirvenin 2 yılda bir yapılıp uluslararası bir statüye getirebilmek. Süt sektörü, Türkiye’nin en geniş ve en köklü alanlarından birisi. Üretimden tüketime kadar her aşamada bilimsel yaklaşım, izlenebilirlik ve kalite odaklı çalışma artık tartışmasız bir zorunluluk. Sektör olarak elbette zorluklarımız var. Artan üretim maliyetleri, iklim değişikliğinin etkileri, yem ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, uluslararası rekabet… Ama şunu çok iyi biliyoruz: Bu ülkenin süt sektörü, her dönem koşullara uyum sağlayarak ayakta kalmayı başardı. Bugün de yeni çözümler üretme zamanı. Verimliliği artıran teknolojiler, kayıpları azaltan yöntemler, üreticiyi güçlendiren modeller, gıda güvenliği ilkeleri çerçevesinde tüketicilerin süt ürünlerine erişimini temin edecek uygulamalar… Ulusal Süt Zirvesi bu nedenle büyük önem taşıyor; Buradan çıkacak her fikir, üreticinin cebine, sanayicinin fabrikasına, tüketicinin sofrasına dokunacak kadar gerçek bir etkiye sahip olacak” dedi. Zirve kapsamında interaktif paneller, fuar alanı, sosyal etkinlikler ve medya görünürlüğü gibi pek çok fırsat sunuluyor. Türkiye’nin dört bir yanından gelecek olan sektör temsilcileri ve uluslararası katılımcılar, sektördeki yenilikleri paylaşarak süt endüstrisinin geleceğini şekillendirecek. Yerel Güç, Küresel Vizyon temasıyla düzenlenecek zirve, sektöre yön veren önemli bir platform olarak öne çıkıyor.

Sağlıklı Yaşamın Yeni Trendi, Fermente Besinler! Haber

Sağlıklı Yaşamın Yeni Trendi, Fermente Besinler!

Fermente besinlerin probiyotik ve biyoaktif içerikleri sayesinde bağışıklığı güçlendirdiğini, tansiyonu düzenlediğini ve psikolojik sağlığa katkı sağladığını vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Kefir gibi fermente süt ürünlerinin, laktoz sindirimini arttırıcı etkisi ile laktoz intoleransı olan bireylerde olumlu etkileri var.” dedi. Ancak bazı fermente yiyeceklerin tuz oranı yüksek olabildiği için tüketim miktarına dikkat etmek gerektiğine dikkat çeken Yiğit, evde yapılacak fermente besinlerde hijyen ve saklama koşullarının önem taşıdığını kaydetti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, fermente besinlerin sağlık üzerindeki faydaları ve tüketiminde dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi. Fermente besinler artık sağlık için tercih ediliyor… Son yıllarda kronik ve salgın hastalıkların artması ile birlikte bir besinin doyurucu olmasının yanı sıra sağlığa faydalı etkisinin olmasının da önem kazandığına dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu noktada geleneksel besinlere, fermente yiyeceklere yönelim devreye girdi.” dedi. Tarihsel süreçte fermente besinlerin kullanım amacının besinleri daha uzun süre saklayabilmek olduğunu hatırlatan Yiğit, “Günümüzde ise çoğunlukla sağlık üzerindeki olumlu etkileri sebebiyle tercih ediliyor. Fermente yiyecekler; yararlı mikroorganizmalar sayesinde, besinlerin fermantasyonu sonucunda, çeşitli enzimatik değişimlerin ve sağlığa yararlı son ürünlerin meydana geldiği fonksiyonel besinlerdir. Yoğurt, kefir, kambucha, tarhana, boza, sofralık zeytin, şalgam suyu ve adlarını daha az duyduğumuz Kore turşusu olarak bilinen kimchi, sofu (fermente soya peyniri) fermente besinler arasındadır.” şeklinde konuştu. Fermente ürünler, anti-diyabetik ve antihipertansif etki gösterebilir! Yapılan bazı araştırmalara değinen Hülya Yiğit, “Araştırmalarda, fermente besinlerde bulunan bazı probiyotik mikroorganizmaların yeterli miktarda tüketildiklerinde, ürettikleri çeşitli metabolitler sayesinde psikolojik rahatsızlıklar üzerinde olumlu etkiler gösterdiği tespit edildi.” dedi. Fermente ürünlerin içerdiği biyoaktif moleküller sayesinde vücutta anti-diyabetik, antihipertansif (yüksek tansiyonu düşürücü veya kontrol altında tutucu) etkileri de olduğunu aktaran Yiğit, kefir gibi fermente süt ürünlerinin, laktoz sindirimini arttırıcı etkisi ile laktoz intoleransı olan bireylerde olumlu etkilerinin olduğunu dile getirdi. Kronik ve salgın hastalıkların arttığı bu yüzyılda fermente besinlere ihtiyacımız var! Fermente bazı yiyeceklerin tuz içerikleri yüksek olabildiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu nedenle tüketim miktarı ve sıklığına dikkat etmek oldukça önemli.” dedi. Özellikle hazır turşular alınırken tuz içeriklerinin mutlaka incelenmesini öneren Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı: “Turşu, çok yararlı fermente bir besin olsa da her gün yüksek porsiyonlarda tüketmek tansiyon dengesizliklerine, mide sorunlarına sebep olabilir. Fermente besinler eğer evde yapılacaksa ortam sıcaklığına, saklama süresine ve saklama kaplarına dikkat edilmeli. Özellikle plastik içermeyen kaplar, mümkünse cam olanlar tercih edilmeli. Eğer satın alınacaksa etiketler mutlaka okunmalı. Kronik ve salgın hastalıkların arttığı bu yüzyılda; psikolojik sağlamlık, güçlü bir bağışıklık sistemi ve kronik hastalıklardan korunmak için fermente besinlere ihtiyacımız her zamankinden daha fazla olacak gibi görünüyor.”a

İleri Yaşta Sağlıklı Beslenmek Bilişsel Fonksiyonları Koruyor! Haber

İleri Yaşta Sağlıklı Beslenmek Bilişsel Fonksiyonları Koruyor!

İleri yaşlardakilerin beslenmede dikkat etmesi gereken bazı noktalar olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Günlük 5 porsiyon sebze ve meyve tüketimi, ‘gökkuşağı gibi beslenmek’, vitamin ve fitokimyasallardan zengin beslenme için önemli. Süt ve süt ürünleri, kemik sağlığı için hayati rol oynar. Az yağlı kırmızı ve beyaz etler, yağlı balıklar ve kurubaklagiller kaliteli protein kaynakları olarak beslenmede yer almalı.” dedi. Tam tahılların, posa ve B vitamini ihtiyacını karşılayarak bilişsel fonksiyonların korunmasına destek olduğunu da vurgulayan Yiğit, zeytinyağı, ceviz, badem gibi bitkisel yağların kalp-damar sağlığı için günlük beslenmede mutlaka bulunması gerektiğini aktardı. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sağlıklı yaşlanma ve ilerleyen yaşlarda sağlığı korumak için beslenme önerileri paylaştı. Fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme, ilerleyen yaşlarda kilit rol oynar! Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına göre Avrupa'da 65 yaş üstü bireylerin sayısının 15 yaş altı bireylerin sayısını geçebileceğinin öngörüldüğünü aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu raporlarda fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenmenin kilit bir rol oynadığı belirtiliyor.” dedi. İlerleyen yaşlarda yetersiz beslenmeye bağlı olarak zayıflık, obezite, kemik kırıkları, bilişsel fonksiyonlarda azalma/demans gibi sağlık problemlerinin daha sık görülebildiğini ifade eden Yiğit, “Bu dönemde, beslenmede dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var.” şeklinde konuştu. Süt ürünleri, tam tahıllar ve kaliteli protein kaynaklarına beslenmede mutlaka yer verilmeli! Besinler süt, protein, tahıl, sebze-meyve ve yağ olarak beş gruba ayrıldığında özellikle kalsiyumdan zengin olan süt grubunun kemik kırıklarının önlenmesinde hayati önem taşıdığını vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu nedenle ilerleyen yaşlardaki her birey; günlük toplamda 2-3 porsiyon yoğurt, peynir gibi protein, kalsiyum ve fosfor kaynaklarına beslenmelerinde yer açmalı. Yoğurt tüketimi özellikle ilerleyen yaşlarda oluşan uyku bozukluğu sorunlarına da yardımcı olur.” dedi. İleri yaşlarda belli porsiyonlarda az yağlı kırmızı ve beyaz etlere, Omega 3 kaynağı olan yağlı küçük balıklara, kuru baklagil gibi bitkisel kaynaklı proteinlere yönelmekte fayda olduğunu kaydeden Yiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak kurubaklagillere gaz şikayetlerini arttırması nedeniyle dikkat edilmeli. Kurubaklagilleri pişirmeden önce suda bekletmek, haşlarken kimyon eklemek gaz şikayetlerini azaltabilir. Vücudun kan şekeri dengesini sağlayabilmesi, kabızlık şikayetlerinin yaşanmaması için posa ihtiyacı da unutulmamalı. Bu nedenle tam buğday unundan yapılmış ekmekler, siyez, karabuğday gibi tahıllar günlük beslenmede mutlaka bulunmalı. Unutmayın bu dönemde vücut bilişsel fonksiyonlar için B vitaminlerine de ihtiyaç duyar ve bunların en iyi kaynakları arasında tam tahıllar vardır.” Gökkuşağı gibi beslenmek, sağlıklı yaşlanma için önemli! Günlük toplamda 5 porsiyon sebze ve meyve tüketiminin ilerleyen yaşlarda elzem olduğunun altını çizen Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Sebze ve meyveler fitokimyasallardan, beta karotenlerden, A ve C vitaminlerinden oldukça zengindir. Bu nedenle tek öğünde farklı renklerde sebze ve meyvelerin bulunması, yani ‘gökkuşağı gibi beslenmek’ kavramı oldukça uygun.” dedi. Özellikle ilerleyen yaşlarda kalp damar sağlığının korunması, kronik hastalıkların önlenmesi için kullanılan yağın çeşidi ve miktarına da dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Yiğit, “Günlük olarak beslenmede zeytinyağı, kavrulmamış fındık, ceviz, badem gibi bitkisel yağlar mutlaka bulundurulmalı. Eğer diş problemleri yaşanıyorsa bu kuruyemişler meyve veya yoğurt ile birlikte, küçük parçalara bölünerek, yumuşatılarak da tüketilebilir.” diyerek sözlerini tamamladı. Kaynak: (KAHA) Kapsül Haber Ajansı

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.