Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Röportaj

Kapsül Haber Ajansı - Röportaj haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Röportaj haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Hakkı Şenkeser: "Zirveye Giden Yol, Bazen Alışılmışın Dışında Düşünmekten Geçer!" Haber

Hakkı Şenkeser: "Zirveye Giden Yol, Bazen Alışılmışın Dışında Düşünmekten Geçer!"

Uluslararası tekstil deneyimiyle yüksek irtifa dağcılık tutkusunu harmanlayan Şenkeser, "Liderlik Yetkinlikleri Kılavuzu" hazırlığından dijital dönüşüm projelerine, zirve hedeflerini nasıl belirlediğini anlattı. 6000 metrelik dağ tırmanışlarından edindiği disiplini tekstil sektörüne taşıyan Şenkeser, "Dağlar sessiz öğretmenlerdir. Gerçek liderlik, takımı zirveye birlikte tırmandırmaktır" diyor. İşte o keyifli röportajla sizleri başbaşa bırakıyoruz... Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, ben Hakkı Şenkeser. Eskişehirliyim ve 1973 doğumluyum. Üniversite eğitimimi kimya ve işletme üzerine yaptım. Başta tekstil sektörü olmak üzere üretim sektörlerinin farklı kademelerinde yöneticilik yaptım. 1999 ve 2017 yılları arasında uluslararası Coats Türkiye firmasında 18 yıl süresince boyahane ve özel iplikler geliştirme birimlerinde yöneticilik yaptım. Boyahane tarafında üretimde verimlilik artışı, kapasite artırımı başta olmak üzere pek çok projeye liderlik yaptım. Devamında Coats’ın özel iplikler projesi kapsamında, başta otomotiv sektörü olmak üzere üretimini yaptığı özel iplikler departmanına geçerek süreçlerin iyileştirilmesi, verimliliklerin artırılması ve süreç yönetimi noktasında yöneticilik yaptım. Kurumun aynı zamanda çalışan bağlılığı ve İK projelerinin yönetilmesi noktasında sorumluluklar aldım. 2017 yılında “Zirve Yalın Danışmanlık ve Koçluk” firmasını kurarak, profesyonel olarak danışmanlık yapmaya başladım. Aktif olarak da YDD-Yönetim Danışmanları Derneği üyesi ICF Onaylı profesyonel koçum. Firmalara, özellikle süreçlerini iyileştirip verimliliklerini arttırmak noktasında yönetim danışmanlığı ve koçluk yaptım. Yalın 6 Sigma Kara Kuşak sahibi proje yöneticisi olarak süreç iyileştirme, verimlilik artışı, dijital dönüşüm ve satış pazarlama, dijital pazarlama faaliyetlerinin yönetilmesi noktasında projeler yönettim. Danışmanlık sürecimde, Türkiye’nin en büyük mesleki belgelendirme firmalarından birisi olan Lonca Belgelendirme firmasının MYK-Mesleki Yeterlilik Kurumu ve TÜRKAK akreditasyon süreçlerini yönettim. Tekstil sektörü başta olmak üzere enerji, otomotiv, makine gibi üretim sektörlerine yönelik belgelendirme ve akreditasyon süreçlerini yönettim. Bu kapsamda, İLO-Uluslararası Çalışma Örgütü ile farklı projelerde proje yöneticiliği üstlendim. Firmalara mesleki yeterlilik konusunda danışmanlıklar verdim. Halihazırda 2021 yılından bu yana, Seamless Knitting Technology / Dikişsiz Örme Teknolojisi kullanarak uluslararası ölçekte spor tekstilleri üreten Doca Textile Tech Pakkens firmasının İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim süreçlerini yönetiyorum. Firmanın daha önce seamless parça boyama boyahanesinin kapasite artırımı projesi, kurum içi ERP ve dijital üretim yönetimi entegrasyon sistemleri projesi ve iç piyasa özellikle sportif organizasyonlarına yönelik spor tekstilleri üretimi ve devamında satış pazarlama süreçlerini yönettim. Firmamız, spor tekstilleri üreten bir firma olduğu ve benim de profesyonel iş kariyerime paralel olarak yönettiğim yüksek irtifa dağcılığı ve dağ koşularım vesilesiyle, firmamızın sportif organizasyonlarını da yönetmekteyim. Bu bağlamda, 2024 yılında Doca Gündoğdu Ultra ve 2025 yılında Doca Tirilye Ultra uluslararası trail koşu organizasyonlarını yönettim. Bunun yanında, üniversitelerin farklı bölümlerinde okuyan gençlere başta yalın üretim olmak üzere gelecekteki iş süreçlerini yönetmek ve motivasyon noktasında sosyal sorumluluk projesi kapsamında sertifikalı online eğitimler veriyorum. Hobi olarak dağcılık ve uzun mesafe koşuculuğu yaparken, Hakkı Şenkeser “Benim Dikey Dünyam” isimli bloğumda, farklı konu başlıklarında içerik üretmeye devam ediyorum. Aktif olarak da bir LinkedIn kullanıcısı ve içerik üreticisiyim. Evliyim ve 2 kız çocuğu babasıyım. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimde yaşadığım en büyük dönüm noktası, 1999 ve 2017 yılları arasında çalıştığım uluslararası Coats Türkiye firmasındaki kariyerim sonrasında kurmuş olduğum “Zirve Yalın Danışmanlık ve Koçluk” danışmanlık firmam olmuştur. Özellikle uluslararası bir kurumda kazandığım başta kurumsal tecrübe ve deneyim aynı şirkette aldığım; “Coats'un Global Yönetim Becerisi Gelişimi Programı” olan “Liderlik Yetkinlikleri” eğitimi ve profesyonel kariyerimdeki uygulamalarım danışmanlık süreçlerime ciddi oranda katkı sağlamış, sadece tekstil sektörü değil pek çok farklı sektörde farklı süreç projeleri yönetmem dolayısıyla da ciddi bir network’e de sahip olmamı sağlamış ve gelişim ve öğrenme sürecimin devam etmesine vesile olduğu gibi bu tecrübe ve deneyimi paylaşmama da vesile olmuştur. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Başarının tanımını “Zirve” kelimesi ile yapıyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi yüksek irtifa dağcılığı yani dağcılık yapıyorum. Bu vesileyle, ülkemizde ve farklı ülkelerde yüksek dağ tırmanışları yaptım. Dağların bana çok şey öğrettiğini düşünmüşümdür. Bu sebeple, “Dağlar sessiz öğretmenlerdir” diyerek, dağların ve dağcılığın bana kazandırdığı yetkinliklere de gönderme yaparım. Nedir bu yetkinlikler? Öncelikle fiziksel ve mental gelişim ardından gelen mücadele gücü, üst düzey kişisel motivasyon, stratejik planlama ve süreç yönetimi, takım çalışması ve sürekli gelişim ve öğrenme isteği. Dolayısıyla bu bakış açısını profesyonel kariyerinize de uyguladığınızda başarı kendiliğinden gelecektir. Ben de “Benim Dikey Dünyam” isimli bloğumda okurlarıma, danışmanlık ya da koçluk yaptığım kişi ve kurumlara şu soruyu soruyorum: “Zirveye mi yürümek istiyorsun?” o zaman "Hedefiniz eğer zirveye ulaşmaksa, bazen farklı bir bakış açısı lazımdır!" unutmayın! “Keşif olayı Amerika’yı keşfetmek kadar büyük olmak zorunda değildir.” İnsan ruhu zorluklarla mücadele etmeye ve keşif yapmaya ihtiyaç duyar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Ben kariyerimi, birbirini desteklediği için ikiye ayırıyorum: Profesyonel ve mesleki kariyerim, yani iş hayatım. Bir diğeri, yüksek irtifa dağcılığı ile harmanlanmış amatör sportif kariyerim. Her ikisinde de pek çok zorluk ile karşılaştım. Dolayısıyla eğer önemli işler yapmak istiyorsanız, dağları sırtınızda taşımaya hazır olmalısınız. Profesyonel mesleki kariyerimdeki en büyük zorluklardan birisi, Coats’da çalışırken yönettiğim bir verimlilik artışı projesiydi. Proje sonunda boyahane kapasitesi ciddi oranda artarken, işletme maliyetlerimiz de ciddi oranda düşmüştü. Ama bu proje sadece proje yönetiminin kâğıt üzerindeki aşamalarından değil, projenin en büyük kaynaklarından birisi olan insan kaynağının da yönetilmesini de gerektiriyordu. Nihayetinde kâğıt üzerinde yaptığınız stratejik planlamaların hayat geçirilmesi, ortak hedefe amaca inanan insanlardan bir takım kurulması, bu takıma liderlik yapılması, motivasyonun düştüğü durumlarda yapılan müdahaleler, kısaca ‘değişim yönetimi’ o gün için müthiş zorlu ama bir o kadar da keyifli bir süreçti. Sportif kariyerimde yaşadığım en büyük zorluk ise 2022 yılındaki Ortadoğu’nun zirveleri tırmanış projemdi. Bu proje kapsamında, içlerinde 5137 metre rakımlı Türkiye’nin zirvesi Ağrı dağı, 4000 metre rakımlı Türkiye’nin 3.en yüksek dağı Süphan dağı ve yine 3550 metre rakımlı Artos dağı tırmanışının hemen ardından, İran’da yaptığım içlerinde İran ve Ortadoğu’nun da en yüksek dağı olan yaklaşık 6000 metre rakımlı Demavend ve 5000 metre rakımlı AlamKouh dağı tırmanışlarıydı. Zor olan, bu tamamı yüksek irtifa dağ tırmanışlarını 10 gün içerisinde arka arkaya yapmaktı. Tam bir fiziksel ve mental mücadeleydi. Unutmayın! Güç zaferlerinizden gelmez. Mücadeleleriniz gücünüzü geliştirir. Zor bir hayatın içinde olduğunuzda ve teslim olmadığınızda… İşte güç budur. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Bu soruya çok kısa cevap vereceğim: Öncelikle fiziksel ve mental açıdan kuvvetli olmak. Kötü alışkanlıklardan uzak durmak. Spor yapmak, iyi beslenmek ve dinlenmek. Fiziksel olarak güçlü olursanız, mental açıdan da dayanıklı olursunuz. Asla mücadele etmekten vazgeçmemek ve devamlı gelişme ve öğrenmeye açık olmak. Tabi ki iletişim de çok önemli. İyi, etkili ve doğru bir iletişim, sizi devamlı geliştirecek ve yeni fırsatların açılmasına vesile olacaktır. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderlik, özellikle ilgi duyduğum hatta liderlik üzerine bir kitap hazırlığı içerisinde olduğum bir yaklaşım. Uzun mesleki kariyerimin pek çok aşamasında, farklı süreçlerde deneyimleme fırsatımın bolca olduğu ve hala geliştirmeye devam ettiğim bir yetkinlik. Buradan hazırlık içerisinde olduğum liderlik kitabımın ismini de paylaşmak isterim. “Liderlik Yetkinlikleri Kılavuzu.” Bu kitap ile ilgili yaptığım çalışmaları LinkedIn hesabımda her hafta bir liderlik yetkinliğine yer vererek, bağlantılarım ile de paylaşıyorum. Bu kitapta, bir liderde olması gereken 8 temel yetkinlikten bahsediyorum. 1- Liderlik 2- Takım Ruhu Oluşturma 3- Sonuca Ulaşma 4- Yeniliğe Öncülük Etme 5- Doğruluk ve Dürüstlük 6- Değişimi Yönetme 7- Süreç Mükemmelliği 8- Dengeli Görüş Dolayısıyla sorduğunuz sorulardan, ekibinizi nasıl motive ediyorsunuz? sorusunun cevabı da bu yetkinliklerin içerisinde: Takım ruhu oluşturarak... Unutmamak lazım! İyi oyuncular bulabilirsiniz ama asıl önemli olan, bu kadar iyi oyuncunun ortak hedefe yönelik bir takım gibi oynamalarını sağlamaktır. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Çalıştığım kurum Doca Textile Tech Pakkens teknik tekstillerin, sportif tekstiller tarafında dikişsiz örme teknolojisini kullanarak, bünyesinde Ür-Ge, örme, boya, baskı ve konfeksiyonun da olduğu entegre bir tesis. Müşterilerimizin kendi marka ve modellerinde ağırlıklı olarak ihracata yönelik çalışan bir şirketiz. Dolayısıyla hedefimiz başta en büyük sermayemiz ve değerimiz olan insan kaynağımızın yani çalışanlarımızın mutluluğu, ardında da müşterilerimize istenilen kalite standartları ve termininde maliyetlerimizi de kontrol edebildiğimiz bir servis vererek ulaştığımız müşteri memnuniyetidir. Dolayısıyla Doca olarak, dünyanın en kaliteli ürün üreten dikişsiz teknik tekstilleri üreticisi olarak ülke ekonomimize de katkı sağlamayı hedefliyoruz. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? İçerisinde bulunduğumuz dönem, işletmeler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Nedir bu zorluklar? Artan maliyetler, düşen talep ve buna karşın yoğun rekabet ortamı, operasyonel verimsizlikler ki ben buna yalın üretim uzmanı olarak ‘israflar’ diyorum ve makroekonomik faktörler... Dolayısıyla bunların her biri ile mücadele ediyor olmak çok zor. Özellikle sizin kendi tercihiniz dışında gelişen makroekonomik etkenler ve bunun neticesinde doğan maliyetlerin artması ve nihai sonuç talep daralması, işletmelerin omuzları üzerindeki en büyük yükler. Dolayısıyla içerisinde bulunduğumuz bu zorlu süreçte, kurum olarak ‘teknik tekstiller’ diye adlandırdığımız fonksiyonel ürünlerin üretimi ve gelişimi noktasında yaptığımız çalışmalar ve bu çalışmaları yaparken üretim süreçlerimizi doğru bir şekilde yöneterek dijitalleşmek ve üretim süreçlerimizin verimliliğini arttırmak noktasında yaptığımız çalışmaları örnek gösterebilirim. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda, iş dünyasının geleceği için kritik öneme sahip. Bir işletmenin sadece kâr odaklı olması yerine, çevresel ve sosyal sorumluluklarını da yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda benimsediğim yaklaşım, üç temel unsura dayanıyor. Entegre ve Bütünsel Bir Yaklaşım. Sürdürülebilirlik, sadece bir "kurumsal sosyal sorumluluk" departmanının işi olmamalıdır. Aksine, bir şirketin tüm operasyonlarına, tedarik zincirine, ürün geliştirme süreçlerine ve iş kültürüne entegre edilmelidir. Ölçülebilir ve Şeffaf Taahhütler. Sürdürülebilirlik söylemleri, somut eylemlerle desteklenmelidir. Bu nedenle, belirlediğimiz hedeflerin ölçülebilir ve şeffaf olması gerektiğini düşünüyorum. Değer Zincirinde Toplumsal Fayda Yaratma. Bir şirketin toplumsal fayda yaratma sorumluluğu, sadece bağış yapmakla sınırlı değildir. Asıl etki, iş modelinin kendisiyle sağlanmalıdır. İş dünyası, sahip olduğu kaynakları, yenilikçi gücü ve etki alanını kullanarak iklim değişikliği, eşitsizlik ve yoksulluk gibi küresel sorunlara karşı mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Bu, hem şirketlerin itibarını güçlendirir hem de daha iyi bir dünya inşa etme hedefine katkıda bulunur diye düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş dünyasında köklü bir dönüşüme yol açıyor. Bu değişim, sadece verimliliği artırmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni iş modelleri ve müşteri deneyimleri yaratma fırsatları da sunuyor. Çalıştığım kurumda bu bakış açısıyla bir ERP projesine liderlik ettim. Hedefimiz üretim süreçlerimizi izlenebilir kılmak bunun neticesinde de süreçlerimizi müşteri standartlarımıza uygun bir şekilde yönetip iyileştirmekti. Dolayısıyla bu dönüşüme adapte olmak için izlediğim yol, üç temel strateji üzerine kuruluydu: Veri Odaklı Karar Alma ve Süreç Optimizasyonu, Müşteri Deneyimini Kişiselleştirme ve Geliştirme, İnsan ve Teknoloji Arasında Sinerji Oluşturma. Bu değişime adapte olmak, sürekli öğrenmeyi ve yeniliği gerektiren dinamik bir yolculuk. Teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek, pilot projeler yürüterek ve çalışanların bu yeni araçları etkin bir şekilde kullanabilmeleri için eğitimler düzenleyerek bu süreci yönetiyorum. Dolayısıyla dijitalleşme ve yapay zekâ, iş dünyasının geleceğini şekillendiriyor ve bu teknolojileri benimseyen şirketler, rekabet avantajı elde etme potansiyeli taşıyor. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Gençlere en büyük tavsiyem, kariyer yolculuğunuz, bir üniversite diplomasıyla biten bir süreç değil, sürekli devam eden bir maratondur. Teknolojiler, trendler ve sektör dinamikleri sürekli değişiyor. Bu nedenle, kendinizi sürekli olarak yeni beceriler öğrenmeye ve mevcut bilgilerinizi güncel tutmaya adayın. Dolayısıyla yaşam boyu öğrenmek en büyük hedefimiz olmalı. Dijitalleşme ne kadar ilerlerse ilerlesin, iş dünyasının temelinde insan ilişkileri yatar. Etkili iletişim kurmak hem meslektaşlarınızla hem de müşterilerinizle sağlıklı ilişkiler kurmanın anahtarıdır. Dinleme, kendinizi net ifade etme ve geri bildirim verme becerilerinizi geliştirin. Planlarınızın her zaman istediğiniz gibi gitmeyebileceğini kabul etmek gerekiyor. Bugünün iş dünyası, beklenmedik değişimlere ve zorluklara açıktır. Bu nedenle, esnek olun ve değişime hızla adapte olabilme yeteneği geliştirin. Yeni projelere, farklı görevlere ve yeni fikirlere açık olmak, sadece kariyerinize değil, kişisel gelişiminize de büyük katkı sağlayacaktır. Unutmayın, kariyeriniz sadece bir pozisyon veya maaştan ibaret değildir. Yeteneklerinizi, tutkularınızı ve değerlerinizi bir araya getiren, anlamlı ve tatmin edici bir yolculuk inşa edin. Bu yolculukta attığınız her adım, geleceğinizi şekillendirecektir. Spor disiplini, şirket kültürünüzü ve çalışanlarınızı motive etme konusunda size nasıl ilham veriyor? Spor disiplini, şirket kültürümüzü ve çalışanlarımızı motive etme konusunda bize güçlü bir ilham kaynağı oluyor. Benimsediğimiz bu yaklaşım, özellikle üç temel alanda kendini gösteriyor: Takım çalışması, dayanıklılık ve sürekli gelişim. Bir profesyonel olarak, yoğun tempoda spor yapmayı sürdürmek zor olmuyor mu? Zaman yönetimi konusunda neler tavsiye edersiniz? Şu anda kesinlikle zor olmuyor. Ama başlangıçta zorlayıcıydı. Hele ki profesyonel kariyerine yeni adım atmış genç bir çalışan olarak. Ancak zamanla geliştirdiğim zaman yönetimi ile bu süreci daha yönetilebilir hale getirdim. Hedeflerimi belirlemek ve bir program oluşturmak bana çok yardımcı oldu. Öncelikle hem kısa hem de uzun vadeli hedefler belirliyorum. Bu hedefler, motivasyonumu da artırıyor. Spor yapacağım günleri ve saatleri belirliyorum. Bu, sporumu günlük rutinimin bir parçası haline getiriyor. Örneğin çoğu kişinin aksine sabah saat 05:30’da kalkıp 1 saat koşup işe gitmek günlük rutinimin içerisinde. Bu, beni daha enerjik ve güçlü yapıyor, özellikle odaklanmama katkı sağlıyor. Dolayısıyla daha erken yatıp sağlıklı bir şekilde dinlendiğinizde, sağlıklı ve doğru şekilde beslendiğinizde, üzerine de spor yaptığınızda, sağlıklı yaşamın tarifini de yapan wellness yaklaşımını da yakalamış oluyorsunuz. Wellness nedir diye sorarsanız, kişinin sağlıklı olma halini tanımlayan bir yaklaşım olduğunu kısaca söyleyebilirim. Sporun takım çalışması, hedef odaklılık ve dayanıklılık gibi özelliklerini iş dünyasıyla nasıl bağdaştırıyorsunuz? Sporda sergilenen, takım çalışması, hedef odaklılık ve dayanıklılık gibi özelliklerin, iş dünyasında başarıyı getiren temel unsurlar olduğunu düşünüyorum. Sporun bu dinamiklerini iş hayatına taşıdığımızda; daha verimli, motive ve başarılı ekipler oluşturabiliriz. Dolayısıyla sporun bu üç temel ilkesi, iş dünyasında sadece bireysel başarıyı değil, aynı zamanda kurumsal başarıyı da tetikleyen güçlü birer araçtır. Bu ilkeleri benimseyen bir şirket kültürü zorluklar karşısında daha dirençli, hedeflerine daha odaklı ve çalışanları da daha motive bir yapıya sahip olur.

Ali Erkan Sökmen: "Gerçek Başarı, Hedefe Ulaşırken Değer Yaratmak ve İz Bırakmaktır" Haber

Ali Erkan Sökmen: "Gerçek Başarı, Hedefe Ulaşırken Değer Yaratmak ve İz Bırakmaktır"

Toyota'dan Mondelez'e uzanan uluslararası kariyeriyle sektöre yön veren Sökmen, stratejik satın alma alanındaki küresel deneyimlerini, dijital dönüşüm vizyonunu ve "lider yetiştiren lider" olma misyonunu Kapsül Haber Ajansı'na anlattı. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, ben Ali Erkan Sökmen. Toyota, Honda, Danone, CEVA Logistics ve Mondelez International gibi global şirketlerde üst düzey görevler üstlendim. Bugün INNOVA Eğitim ve Danışmanlık’ın Genel Müdürü’yüm ve SSDER’in (Stratejik Satınalma Derneği) Başkanlığını yürütüyorum. İş dünyasında sürdürülebilir değer yaratmak ve genç profesyonellere ilham vermek temel motivasyonum. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Honda UK’de Avrupa tedarik zinciri projelerinde görev almak, Danone Türkiye’de dört şirketin satın alma fonksiyonlarını birleştirmek ve Mondelez’de Avrasya bölgesinin satın alma operasyonlarını yönetmek, kariyerimdeki önemli dönüm noktalarıydı. Son olarak, INNOVA ile danışmanlık alanına geçiş yaptım ve SSDER ile sektörel gelişime katkı sunmaya başladım. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan kişisel stratejiler neler? Başarı, hedefe ulaşmanın ötesinde, o yolda değer yaratmak ve iz bırakmaktır. Beni farklı kılan stratejiler arasında sürekli öğrenme, ekiplerin potansiyelini açığa çıkarma, krizleri fırsata çevirme ve teknolojiyi karar süreçlerine entegre etme yer alıyor. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Ukrayna’daki savaş sonrası, bölgesel operasyonların yeniden yapılandırılması süreci oldukça zorluydu. Bu dönemde empatiyi önceliklendirdim, iletişimi güçlendirdim ve esnek stratejilerle operasyonları sürdürülebilir hale getirdim. Bugün sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Farklı sektörlerde ve kültürlerde çalışarak vizyonunuzu genişletin. Her görevde sadece işi değil, insanı da öğrenin. Bir mentora sahip olun ama aynı zamanda başkalarına da mentorluk yapın. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderliğim güvene dayalı, vizyoner ve kapsayıcıdır. Ortak hedefler belirler, başarıları görünür kılar, gelişim fırsatları sunar ve karar süreçlerine katılımı teşvik ederim. Her bireyin katkısını değerli kılmak, ekip ruhunu güçlendirir. Şirketinizin vizyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? INNOVA olarak dijitalleşme ve yapay zekâ temelli danışmanlık hizmetlerini artırmak, SSDER aracılığıyla ulusal bir bilgi ağı oluşturmak ve genç profesyoneller için mentorluk programları geliştirmek istiyoruz. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Veri odaklı karar alma süreçleriyle belirsizlikleri öngörülebilir hale getiriyoruz. Yerel pazarda güçlü iş birlikleri, uluslararası pazarda çevik ve yenilikçi çözümlerle fark yaratıyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Sürdürülebilirlik sadece çevresel değil, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınmalı. Eğitim projelerine destek veriyor, SSDER ile sektörel bilinç oluşturuyor ve gençlere mentorluk yaparak geleceğe yatırım yapıyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Yapay zekâ, satın alma ve operasyon süreçlerinde devrim yaratıyor. INNOVA’da bu teknolojileri danışmanlık hizmetlerine entegre ederek, müşterilerimize rekabet avantajı sağlıyoruz. Gençlere kariyerleri için hangi tavsiyeleri verirsiniz? Meraklı olun, öğrenmekten vazgeçmeyin. Teknik bilgi kadar, iletişim ve liderlik becerilerinizi de geliştirin. Hatalardan korkmayın, değer üretmeye odaklanın ve kendi yolunuzu çizerken başkalarının yolculuğuna da katkı sunun. Lider yetiştirin.

Ali Erkan Sökmen: "Gerçek Başarı, Hedefe Ulaşırken Değer Yaratmak ve İz Bırakmaktır" Haber

Ali Erkan Sökmen: "Gerçek Başarı, Hedefe Ulaşırken Değer Yaratmak ve İz Bırakmaktır"

Toyota'dan Mondelez'e uzanan uluslararası kariyeriyle sektöre yön veren Sökmen, stratejik satın alma alanındaki küresel deneyimlerini, dijital dönüşüm vizyonunu ve "lider yetiştiren lider" olma misyonunu Kapsül Haber Ajansı'na anlattı. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, ben Ali Erkan Sökmen. Toyota, Honda, Danone, CEVA Logistics ve Mondelez International gibi global şirketlerde üst düzey görevler üstlendim. Bugün INNOVA Eğitim ve Danışmanlık’ın Genel Müdürü’yüm ve SSDER’in (Stratejik Satınalma Derneği) Başkanlığını yürütüyorum. İş dünyasında sürdürülebilir değer yaratmak ve genç profesyonellere ilham vermek temel motivasyonum. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Honda UK’de Avrupa tedarik zinciri projelerinde görev almak, Danone Türkiye’de dört şirketin satın alma fonksiyonlarını birleştirmek ve Mondelez’de Avrasya bölgesinin satın alma operasyonlarını yönetmek, kariyerimdeki önemli dönüm noktalarıydı. Son olarak, INNOVA ile danışmanlık alanına geçiş yaptım ve SSDER ile sektörel gelişime katkı sunmaya başladım. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan kişisel stratejiler neler? Başarı, hedefe ulaşmanın ötesinde, o yolda değer yaratmak ve iz bırakmaktır. Beni farklı kılan stratejiler arasında sürekli öğrenme, ekiplerin potansiyelini açığa çıkarma, krizleri fırsata çevirme ve teknolojiyi karar süreçlerine entegre etme yer alıyor. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Ukrayna’daki savaş sonrası, bölgesel operasyonların yeniden yapılandırılması süreci oldukça zorluydu. Bu dönemde empatiyi önceliklendirdim, iletişimi güçlendirdim ve esnek stratejilerle operasyonları sürdürülebilir hale getirdim. Bugün sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Farklı sektörlerde ve kültürlerde çalışarak vizyonunuzu genişletin. Her görevde sadece işi değil, insanı da öğrenin. Bir mentora sahip olun ama aynı zamanda başkalarına da mentorluk yapın. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Liderliğim güvene dayalı, vizyoner ve kapsayıcıdır. Ortak hedefler belirler, başarıları görünür kılar, gelişim fırsatları sunar ve karar süreçlerine katılımı teşvik ederim. Her bireyin katkısını değerli kılmak, ekip ruhunu güçlendirir. Şirketinizin vizyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? INNOVA olarak dijitalleşme ve yapay zekâ temelli danışmanlık hizmetlerini artırmak, SSDER aracılığıyla ulusal bir bilgi ağı oluşturmak ve genç profesyoneller için mentorluk programları geliştirmek istiyoruz. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Veri odaklı karar alma süreçleriyle belirsizlikleri öngörülebilir hale getiriyoruz. Yerel pazarda güçlü iş birlikleri, uluslararası pazarda çevik ve yenilikçi çözümlerle fark yaratıyoruz. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? Sürdürülebilirlik sadece çevresel değil, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alınmalı. Eğitim projelerine destek veriyor, SSDER ile sektörel bilinç oluşturuyor ve gençlere mentorluk yaparak geleceğe yatırım yapıyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Yapay zekâ, satın alma ve operasyon süreçlerinde devrim yaratıyor. INNOVA’da bu teknolojileri danışmanlık hizmetlerine entegre ederek, müşterilerimize rekabet avantajı sağlıyoruz. Gençlere kariyerleri için hangi tavsiyeleri verirsiniz? Meraklı olun, öğrenmekten vazgeçmeyin. Teknik bilgi kadar, iletişim ve liderlik becerilerinizi de geliştirin. Hatalardan korkmayın, değer üretmeye odaklanın ve kendi yolunuzu çizerken başkalarının yolculuğuna da katkı sunun. Lider yetiştirin.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor Haber

Elif Akça: Sürdürülebilir Başarı için Sadece Sonuçlara Değil, Süreçlere de Değer Vermek Gerekiyor

22 yıllık kariyerinde insan odaklı dönüşüme imza atan AKÇA, zorlu kriz dönemlerinde nasıl başarı hikayeleri yazdığını, dijitalleşmenin İK'ya etkisini ve "önce insan" diyen liderlik felsefesini anlattı. İşte o keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Global olarak mega bir fren üreticisi olan Astemo’nun Bursa fabrikasının İnsan Kaynakları Müdürü olarak görev yapıyorum. Kariyerime 22 yıl önce global ölçekte sektöründe lider olan Prysmian Group bünyesinde başladım ve çalıştığım süre boyunca insan kaynaklarının tüm fonksiyonlarında çalışma imkânı buldum. Ardından Gelişim ve Yetenek Yönetimi Müdürü olarak Beyçelik Gestamp’ta çalıştıktan sonra, son 3,5 yıldır mevcut görevimi sürdürüyorum. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım bu süre zarfında, insan odaklı yaklaşımı ve stratejik bakış açısını merkez alan bir gelişim yolculuğundan geçtim. Şu an 600 kişilik bir organizasyonun insan kaynakları süreçlerinden sorumluyum. Aynı zamanda Avrupa Bölgesi İnsan Kaynakları ekibinin de bir parçası olarak projelerde aktif rol alıyor ve global dönüşüm süreçlerine katkı sağlıyorum. Mesleki kimliğimin yanında 10 yaşında biri kız, biri erkek ikiz çocuk annesiyim. Çocuklarımın dünyaya gelmesiyle birlikte, özellikle son 10 yılda, iş ve özel hayat arasında denge kurmanın ustalık işi olduğunu çok daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Kariyerimdeki ilk kırılma noktasını, yalnızca operasyonel süreçlere odaklanmanın yeterli olmadığını, stratejik İnsan Kaynakları bakış açısını da geliştirmem gerektiğini fark ettiğim, yaklaşık 1,5 yıl önce şirketimizin içinden geçtiği zorlu kriz sürecinde yaşadım. Bu dönem yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda hem liderlik hem operasyon sürekliliği hem de yetkinlik yönetimi açısından da büyük bir stres testiydi. Bu farkındalık beni karar alma mekanizmalarında aktif olarak yer almaya yönlendirdi. Aynı dönemde, insanı sadece bir kaynak olarak değil, kurumun gerçek değerini yaratan bir unsuru olarak kurum kültürüne entegre etmek, önemli bir dönüşüm yarattı. İnsan Kaynakları olarak bu süreçte dik ve dengeli bir duruş sergilemek, panik yerine çözüm odaklılıkla ilerlemek kritik öneme sahipti. Genel Müdürümüz ve yönetim ekibinin de büyük destekleriyle, insan kaynakları ekibimle birlikte çalışanları gerçekten dinlemeye, sahadaki ihtiyaçlara kulak vermeye ve açık iletişim ortamını korumaya büyük özen gösterdik. Bu yaklaşımımızın somut karşılığı olarak, çalışan bağlılık oranımızı gözle görülür oranda artırmayı başardık. Aynı zamanda işgücü devir oranında da anlamlı bir düşüş sağladık. Bu sonuçlar, sadece İnsan Kaynakları performansımızın değil, aynı zamanda liderlik yaklaşımımızın ve kurum kültürümüzün sağlamlığının da göstergesi oldu. Bu kriz dönemi bana yalnızca bir zorlukların üstesinden gelmek değil; aynı zamanda kriz yönetimi, dayanıklılık ve dönüşüm odağında müthiş bir öğrenme fırsatı sundu. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Benim için başarı, bireysel hedeflerin kurumsal hedeflerle anlamlı bir şekilde kesiştiği noktadır. Sürdürülebilir başarı için sadece sonuçlara değil, süreçlere de değer vermek gerektiğine inanırım. Fark yarattığını düşündüğüm güçlü yönlerim arasında; güçlü bir empati becerisi, kişiler arası açık ve şeffaf iletişim, veriye dayalı karar alma ve uzun vadeli bakış açısı yer alıyor. Aynı zamanda çevik ve öğrenmeye açık olmak, beni dinamik tutan önemli unsurlar. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? En büyük zorluk, global hedeflerle lokal ihtiyaçlar arasında denge kurmaktı. Farklı kültürlerden gelen beklentilerle çalışırken, bazen karar alma süreçleri karmaşıklaşabiliyor. Bu durumu aşmak için etkili iletişim ve stratejik önceliklendirme becerilerimi geliştirdiğime inanıyorum. Ayrıca, empati ile otoriteyi aynı potada eritmeyi deneyimlediğim bir süreçten geçtim. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? İlk önerim; başkalarından beklemeden kendinize yatırım yapın ve kendinizi sürekli geliştirin. Teknik bilgi ve becerinin yanında duygusal zekanızı, çeviklik yeteneğinizi, liderlik becerilerinizi ve vizyoner düşünce yapınızı geliştirin. İkinci önerim ise sadece işinize değil, çalıştığınız insanlara da saygı duyun ve onları da sürece dahil edin. Uzun vadeli başarı için güvene dayalı ilişkiler her şeydir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Benim liderlik anlayışım, ilham veren ve birlikte öğrenen liderliktir. Ekibimde güven ortamını sağlamak, herkesin katkısının değerli olduğunu hissettirmek ve ihtiyaç duyduklarında yollarını açmak ve hayatlarını kolaylaştırmak önceliğimdir. Stratejik hedeflere odaklanırken, ekip üyelerinin motivasyon kaynaklarını da dikkate alırım. Aynı zamanda karşılıklı olarak geribildirim kültürünü destekleyen, başarıyı görünür kılan bir yaklaşımı benimsiyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Hedefimiz, yalnızca üretimde değil; insan yönetimi, yetenek gelişimi ve dijitalleşmede de sektörümüzün öncülerinden biri olmak. Aynı zamanda, kurum kültürümüzü daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir zemine oturtmak ve günümüz insan kaynakları uygulamalarını süreçlerimize dahil etmek önceliklerim arasında. Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz? Belirsizlik dönemlerinde çevik olmanın, farklı senaryoları öngörerek hazırlıklı olmanın kritik olduğuna inanıyorum. İnsan kaynakları stratejimizin odağında; yetenek yönetimi, esnek çalışma modelleri ve dijital yetkinlikler yer alıyor. Bu alanlarda yürüttüğümüz yenilikçi uygulamalar sayesinde çalışan deneyimini optimize ediyor, kurumsal performansı artırıyor ve sektörde fark yaratan bir işveren markası olarak öne çıkıyoruz. Uluslararası pazarda ise güçlü iş birlikleri, yerel dinamiklere duyarlılık ve kültürel adaptasyon en önemli araçlarımız. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve kurumsal bir sorumluluk olarak görüyorum. Şimdiye kadar şirketimizin dahil olduğu pek çok eğitim, fırsat eşitliği, çeşitlilik gibi konularda aktif rol alarak, toplumsal faydayı iş stratejilerimizin bir parçası haline getirdik ve hala daha getirmeye devam ediyoruz. İş dünyasının sadece kâr amacı güden değil, ‘değer üreten’ bir aktör olarak konumlanması gerektiğini düşünüyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Dijitalleşme, İK’nın operasyonel rollerinden stratejik rollerine geçişini hızlandırıyor. Yapay zekâ sayesinde işe alım, performans yönetimi, eğitim gibi birçok alanda veri analitiği ile daha güçlü kararlar alınabiliyor. Bu dönüşüme ayak uydurmak için sürekli öğrenen bir ekip yapısı ve teknolojiye açık bir kültür inşa etmek üzerine globalden gelen yönlendirmeler ve uygulamalar da işimizi daha kolaylaştırıyor ve biz de lokal ekiplerimizle birlikte bununla ilgili yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Merak etmeyi bırakmayın. Hatalarınızdan öğrenmekten çekinmeyin. Her yeni deneyimi bir öğrenme fırsatına çevirin. Kendi değerlerinizi net bir şekilde belirleyin ve sizi mutlu eden ve her daim besleyen bir ortamda olmayı bilinçli olarak seçin. En önemlisi de proaktif yaklaşımda benimsemeyi, kendi başarınızın sorumluluğunu almayı ve sonunda gelen başarının da bir süreç olduğunu unutmayın. Sabır, süreklilik ve samimiyet sizi her zaman bir adım öteye taşıyacaktır.

Yusuf Şehitoğlu: "Para Değil, Uzmanlaşma Peşinde Koşun" Haber

Yusuf Şehitoğlu: "Para Değil, Uzmanlaşma Peşinde Koşun"

Yusuf Şehitoğlu, uluslararası ticaretten gayrimenkul geliştirmeye uzanan sıra dışı kariyerini, Türkiye'nin entelektüel sermaye sorununu ve geleceğin mesleklerine dair çarpıcı öngörülerini Kapsül Haber'e anlattı. İşte o keyifli röportaj... Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1981 yılı Bursa doğumluyum. Ailem Yunanistan göçmeni. Eğitim hayatım, ikamet ettiğimiz İnegöl’de başladı. İnegöl Turgutalp Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesinde lisans eğitimimi tamamladım. Sonrasında, Bilgi Üniversitesi İşletme Yönetimi (MBA) alanında yüksek lisansımı tamamladım. En son olarak da Oxford Üniversitesi Gayrimenkul Finansmanı ve Geleceğin Şehirleri alanında programı bitirdim. Üniversite dönemimde bir süre, yaklaşık 150 ülkede faaliyet gösteren ve tamamıyla uluslararası öğrencilerin yine çok uluslu şirketlerle iş birliği içerisinde çalıştığı AIESEC Kurumunda yöneticilik yaptım. Okul sonrasında, üniversite eğitimim sırasında eğitimini aldığım ve küçük küçük başladığım uluslararası ticaret alanında gelişim için bir dönem Almanya’da yer aldım. Hem dil eğitimi için hem de uluslararası ticaret alanında. Yurtdışından döndükten sonra çantamı aldım Çin’e gittim ve uluslararası ticaret alanındaki faaliyetime başladım. Amerika’dan aldığım ürünleri Çin’de ürettirip ithal ettirdim ve yurt içindeki zincir marketler, TV kanalları ve perakende noktalara dağıtım gerçekleştirdim. Eş zamanlı olarak emtia piyasalarında aracılık gibi faaliyetlerim oldu. Sonrasında ailemin ara verdiği inşaat işiyle ilgili faaliyetlere başladım ve bugün birçok alanda yatırımlarla iş hayatıma devam ediyorum. AIESEC ile başlayan sivil toplum kuruluşları görevlerim iş hayatı ile birlikte TOBB Genç Girişimciler Kurulu İcra Kurulu Üyeliği, Ticaret Odası Meclis Üyeliği, Genç İş İnsanları Derneği Başkan Vekilliği, Müteahhitler Derneği Başkanlığı, İMSİAD Üyeliği, Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeliği, Kent Gönüllüleri Derneği ve Fenerbahçeliler Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği gibi birçok farklı alanda gerçekleşti ve bazıları da halen devam ediyor. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? İlkokul sonrası Anadolu Lisesine başladığım dönemden beri ticari hayatı hedefledim. Dolayısıyla üniversite tercihlerim de sadece 7 tercihti ve hepsi de iktisattı. Üniversitede yöneticilik yaptığım AIESEC kurumu bana uluslararasılık, dünya vatandaşı olabilmek, küçük yaşlarda uluslararası ve ulusal kurumlarla iş birliği gibi çeşitli gelişim alanları sundu. Major kırılma alanları yaşamadım ancak sürekli gelişim hedefiyle ilerlediğim için her yaşadığım süreç, hayatımı biraz daha ilerletti diyebilirim. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Açıkçası başarıyı adanmışlık, istikrar, merak ve çalışma olarak 4 başlıkta özetleyebilirim. Zekâ, öngörü, vizyon, networking gibi birçok başlık başarıyla özdeşleşebilir fakat bence bunlar destek birimleridir. Çok meraklı biri olduğum için günde yaklaşık 400 maili, sadece dünyadaki her alanda gelen mailleri inceliyorum. Yani dünyadaki olan her gelişmeden haberdar olmak, güncel olmak ve yenilikleri yakalamak en sevdiğim özelliğim. Öngörülerime güvenirim ki çok şükür bugüne kadar birçok alanda isabet gösterdiğini tecrübe ettim. Ne yaparsak yapalım en iyisini yapmayı hedeflemek ve uzmanlaşma hedefi her zaman noktalarımın başında yer aldı. Yönetimsel olarak da esnek, çapraz fonksiyonlu yapılar kurarak ve maksimum iletişim mottosuyla ekiplerimi yönetiyorum. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Ülkemizdeki en büyük eksiklik entelektüel sermaye ve kişilerin büyük çoğunluğunun sadece para hedefiyle ilerlemesi. Dolayısıyla bu, bürokrasiden iş dünyasına kadar her santimetrekareyi etkiyor. Böyle olunca da ana hedef iyi iş yapma odağında olan kişileri tutmak zorlaşıyor. Tam olarak aştığımızı söyleyemesem de esnek yönetim modeli ve iletişim, konuyu kısmen rahatlatıyor. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Herkes kendi başarı hikayesini yaratabilir. Herkeste muazzam kabiliyetler var. Ne istediğini bilmek, hedeflemek ve bahsettiğim adanmışlık, istikrar, öğrenme isteği ve çalışma ilkelerinden sapmamaları. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Ben öğretici liderim. İnsan yetiştirmeyi çok seviyorum ve zaten kendi yetiştirdiğim kişilerle daha iyi ilerleyebiliyorum. Yapı olarak çok detaycı olduğum için derinlemesine öğrenme en önemli konu benim için. Ekibimle her işe birlikte dokunarak, onların gelişimine mentorluk ederek, beraber ilerlediğimiz yolculuğumuzda iş dışında da destek olmaya çalışarak, hayatlarına dokunarak ilerlemek, hepimizi motive ediyor. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Ana faaliyet alanım Gayrimenkul Geliştirme. Ülkelerin gelişiminde şehircilik yapılanmasının kritik rol aldığını düşünüyorum. Dolayısıyla yeni nesil yaşam fonksiyonlarını, yeni nesil ihtiyaçları şehirlerimize kazandırmak ana hedefim. Bu doğrultuda, ulusal ve uluslararası iş birlikleriyle çok daha detaylı ilerleme arzusundayım. "Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz?" Son yıllarda oldukça zor dönemlerden geçiliyor. Bu noktada dünyayı takip ederek makro ölçülerdeki kararları, kurumların kararlarını, siyasi süreçleri, savaşları ve nedenlerini okuyarak, ülkemdeki süreçleri farklı senaryolarla irdeliyor ve şirketim için de farklı senaryoları kurguluyorum. Ancak ülkemin çok potansiyeli olduğunu ve hızlı ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz? Sürdürülebilirlik cümlesi ülkemizde tam olarak altı doldurulmuyor ne yazık ki. Tüm kurumlar bunu söylüyor ancak özümsendiğini düşünmüyorum. Çünkü sürdürebilirlik öncelikle kişinin kendiyle başlar. Kurumu ve ülkesiyle devam eder. Ana tema, kaynakları tüketmeden bir dönüşüm sağlayabilmek. Bu, kişinin kendinden başlar dediğim gibi diğer unsurlarla devam eder. Bu ilkeyle ve sivil toplum kuruluşlarındaki görevlerimizle katkı sağlamaya çalışıyorum. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Teknoloji her zaman için hayatımızı kolaylaştırmak üzerine yapılanıyor. Biz de bunu maksimumda kullanmalıyız. Dijitalleşme tarafında kurguladığımız iş akışlarımızın oluşturulması, takibi ve ölçümlenmesi anlamında yapılanmalar içerisindeyiz. Sektörümüz geleneksel temelden geldiği ve dönüşümde zorlandığı için biraz istediğimiz hızda değil. Otomasyon becerisinin artmasıyla daha hızlı ilerleyeceğiz. Yapay zekâ konusu kritik. Hızlı veri akışı sağlayan bir arama motoru. Dolayısıyla bizi yapay zekâ kurtarmayacak. Nasıl ki eskiden bir şey taşımak için iki kişiyi tutuyorsak, sonrasında forkliftle birlikte kişi sayısı bire düşmekte ama adının operatör olması gerekmekte ise yapay zeka iş yapış şekillerimizi ve bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıran ama neticede kişinin liderlik etme ve öğrenme becerilerini geliştirmesinin de fazlasıyla gerekli olduğu bir konu. Dolayısıyla yapay zekayı bu çerçevede aktif olarak kullanıyoruz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? 2030 yılında bugün olan birçok meslek olmayacak ancak yerine birçok yeni alan ortaya çıkacak. Dolayısıyla önlerine bakarken dünyayı okuyarak, bu hususlarda fikirler alarak ilerlemeleri gerekmekte. Aslında ne istediklerini netleştirme kabiliyetlerini geliştirmeliler. Her ne yapıyorlarsa para hedefi olmadan, işlerini gerek profesyonel olsun gerek iş yeri sahibi olsun uzmanlaşarak işlerini iyi yapma hedefiyle ilerlemeliler. Bir meslek ve uzmanlık alanı sahibi olmayı hedeflemeliler. Şu durumu çok sık yaşıyorum: Üniversite tercihi yapacak gençler, fikir almak için geliyorlar. Örneğin tercihler mimarlık, diyetisyenlik, hukuk… Diyorum ki güzel kardeşim, bunların hepsi birbirinden alakasız. Sen ne hedefliyorsun? Hedefinde para odağı mı var yoksa ailen, kendi hayatında gerçekleştiremediklerini senin gerçekleştirmene mi çalışıyorlar? Yani onlar kendi isteklerini ve hayallerini senin üzerinde mi uyguluyorlar? Bugüne kadar olan değişimden çok daha hızlısını yaşayacağız. Bu noktada ne istediğimizi bilmek her şeyin başında geliyor. Pırıl pırıl gençlerimize başarılar diliyorum.

Değişimi Yönetmenin Sırrı: "Farklı Ama Aynı Kalabilmek" Haber

Değişimi Yönetmenin Sırrı: "Farklı Ama Aynı Kalabilmek"

25 yıla yaklaşan kariyerinde cesur seçimlerle ilerleyen ERDEM, değişim yönetiminin sırlarını, gençlere altın tavsiyelerini ve Valeo'nun iddialı vizyonunu anlattı. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba Ben Oylum Öztürk Erdem. Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünden 2003 yılında mezun oldum. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde ikinci üniversite öğrenimime devam ediyorum. 2001 yılında öğrencilik yıllarımda başlayan İnsan Kaynakları alanındaki kariyerimi, farklı sektörlerde büyük bir zevkle 23 yıl sürdürdükten sonra, son 1,5 yıldır ‘Çalışan Deneyimi İletişimi ve İşveren Markası İletişimi odaklı olmak üzere Kurumsal İletişim Yöneticisi olarak kariyerime devam ediyorum. Kariyerinizde bugünlere gelene kadar hangi önemli dönüm noktalarını yaşadınız? Benim için kariyerimdeki en önemli dönüm noktaları birçok profesyonelin almayı kolay tercih etmeyeceği kararlar oldu. Sektör Değiştirmek gibi, farklı kültürlerle tanışmama olanak sağlayacak kariyer tercihleri, farklı coğrafyaları deneyimlemek gibi. Genellikle öğrenme isteğim ve meraklı kişiliğim beni dönüm noktalarına getirdi diyebiliriz. Sizin için 'başarı'yı tanımlar mısınız? Sizi diğerlerinden farklı kılan ve başarınızı sağlayan kişisel stratejiler neler? Bence başarı 25. yılında kariyer yolculuğuna baktığında ‘İyi ki’ diyebilmektir. Kişinin sevdiği işi yapmak için çaba göstermesini hem iş hem hayat duruşu açısından oldukça değerli görüyorum. Mesleğinizi yaparken içinde bulunduğunuz ortam, bu ortamın size ne hissettirdiği, sizi besleyip beslemediği gibi kontrolleri yapmayı kişisel olarak çok önemsiyorum. Başarıya giden yolda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bunu nasıl aştınız? Genelde yeni maceralara atılma kararlarımı, büyük bir değişim sürecini başlatmam veya yönetmem beklentisiyle gelen teklifleri değerlendirerek aldım. Değişim yönetimi beni diri tutan, dinamizmimi besleyen ve aynı zamanda biraz da yorucu bir konu. Kendi radikal değişim ve dönüşümünü yönetirken başkalarını da bir kabuktan çıkmaya, değişime uyumlanmaya ikna etme süreci, benim için zor ama sanırım en çok keyif aldığım iş yapma biçimi. Bence değişimi başlatmanın, yönetmenin başarı anahtarı bir insan kaynakları profesyoneli için organizasyonda ‘farklı ama aynı’ kalmaktır. Şöyle açıklayabilirim: İyi bir gözlem, organizasyonun olmazsa olmazlarını anlamak, tarafsız ve önyargısız yaklaşmak ancak tüm bunların yanında kendi varlığını ortaya koymak ve o yapının bir parçası haline gelmek ve tüm bunları aynı anda yapmak. Sanırım değişim yönetiminde ’uyumlanma’, ’farklı ama aynı’ olma, benim zorlukları aşmamda en büyük yardımcım oldu. Bugün, sizin konumunuza ulaşmak isteyen birisi için en kritik öneriniz ne olurdu? Ben her zaman gençlerle sohbet ederken, onlara ‘kendileri’ olmalarını öneriyorum. İş hayatında ‘gerçek’ olmak, kendi özgün tarzımızla kendi yeteneklerimizi ortaya koymak ya da koymak için çaba göstermek, çok yönlü bir kazanım. Kendine uygun olmayan bir mesleği yapan kişinin mutlu olması bana göre çok zor. Mutluluk hali performans ve başarıyı getirir. Dolayısıyla doğru pozisyonlar, mutlu çalışanlar; şirketler ve çalışanlar için doğru dengedir. Kendini tanımak ve kariyerini buna göre planlamak, bence başlangıç için naçizane en kritik önerim olabilir. Liderlik anlayışınızı nasıl tanımlarsınız? Ekibinizi motive etmek ve yönlendirmek için hangi stratejileri benimsiyorsunuz? Bunu yönettiğim ekiplere sormak lazım. :) Ben öğrenme sürecinde deneyimleyerek öğrenmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Bilimsel araştırmalar öğrenmenin %10’u eğitim, %20’si iletişim, network ve %70’inin tecrübe olduğunu ortaya koyuyor. Ekipte çalışan her arkadaşıma deneyim edinmeleri için alan bırakmaya gayret ediyorum. Destek istedikleri noktalarda konuya dahil oluyorum. Bunu en başta bir anlaşma gibi kendileri ile paylaşıp antant kalmak önemli tabi. Bazen belki fazla efor sarf ettikleri zamanlar oluyordur, hatta içlerinden ‘söylese cevabı’ ya da ‘çözse şu konuyu’ dediklerini bile duyar gibi oluyorum bazen ama dediğim gibi yaparak öğrenme bence paha biçilemez. Bazen süreç içerisinde benden farklı kararlar aldıkları, ben olsaydım böyle yapmazdım dediğim noktalar da olmuyor değil. Bunu da artık kuşak farkına bağlıyorum. Özetle özgür bir çalışma ortamı ve belli bir noktaya kadar hata yapma özgürlüğü benimsediğim stratejiler diyebiliriz. Ben de onlardan öğreniyorum. Şirketinizin vizyonu ve misyonu doğrultusunda önümüzdeki yıllara dair büyük hedefleriniz nelerdir? Şirketimiz bu yıl Kurumsal Sosyal Sorumluluk tarafında oldukça farklı bir bakış açısıyla, ses getiren ve güçlü adımlar atmaya başladı. Bu benim için çok motive edici. Aslında benim İnsan Kaynaklarından Kurumsal İletişim tarafına geçişimde de bu vizyon etkili oldu diyebiliriz. Otomotiv sektöründe globalde 100 yıl, Türkiye’de 35 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren Valeo Otomotiv 2025-2026 yıllarında bugüne kadar sürdürdüğü kurumsal sosyal sorumluluk projelerini farklı bir anlayışla ele almaya ve bu konuda uzun soluklu iş birlikleri yapmaya karar verdi. Projenin Adı ‘One Site One Cause’ / ‘Tek Fabrika Tek Amaç’. Bu proje çerçevesinde Darüşşafaka Cemiyeti, TEMA Vakfı ve TÜMKAD ile iş birliği anlaşmalarımızı yaptığımızı paylaşmaktan gurur duyuyorum. İlk etkinliğimizi Darüşşafaka yararına 07 Mayıs tarihinde fabrikalarımızda gerçekleştirdik ve alanında son derece uzman çalışma arkadaşlarımız 35 yıllık teknik birikimimizi ve geleceğe dair vizyonumuzu, iş ortaklarımıza tanıttı. Yoğun ilgi gören etkinlik aracılığıyla değerli iş ortaklarımız Darüşşafaka Cemiyeti’nde nitelikli eğitim gören çocuklarımızın eğitimlerine anlamlı katkılarda bulundular. Bu projelerimiz artarak devam edecek. Tek Fabrika Tek Amaç Projesi aslında bir seferberlik. Tüm paydaşlarımızı, özellikle çalışma arkadaşlarımızı içine alan bir gönüllülük hareketi. Valeo olarak, ‘Sosyal Sorumluluk Seferberliğinde de bir Bütünüz’ diyoruz. "Küresel ekonomik belirsizlikler ve rekabet ortamında şirketinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Yerel ve uluslararası pazarda fark yaratmak için ne yapıyorsunuz?" Otomotiv sektöründe 35 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren ve sektörünün en büyük oyuncularından biri olan firmamız, sürdürülebilir mobilite çözümleri ile yeni nesil araçlara odaklanıyor, katma değerli yatırımlarla sektörünün geleceğini şekillendirecek bir konuma sahip ve bu konumunu her geçen gün yetişmiş insan gücü ve Ar-Ge yatırımları ile daha da güçlendiriyor. Otomotiv sektöründeki liderliğini büyüme ve inovasyonla sürdüren Valeo, üretim kapasitesini ve istihdamını her geçen gün artırarak sektördeki dönüşüme öncülük etmeye devam ediyor. Sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda konusunda nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz? İş dünyasının bu konudaki sorumluluğunu nasıl görüyorsunuz?" Bu soruya özellikle Valeo Global ve Valeo Türkiye’nin vizyonunu açıklarken detaylıca değindiğimi düşünüyorum. Bu vizyonun ve misyonun kişisel vizyonumla paralel olmasının Kurumsal İletişim tarafına geçişimde önemli bir rol oynadığının da tekrar altını çizmiş olayım. Ek olarak İş Dünyasının bu konudaki sorumluluğunun; özellikle Toplumsal Fayda konusunda ortaya konan projelerin İşveren Markasına olan katkısının göz ardı edilemez boyutlara ulaştığının görülmesinden bu yana; artarak devam ettiğini görüyorum. Bu sevindirici bir gelişme. Özellikle iş hayatında var olan ve yavaş yavaş yöneticilik pozisyonlarına hazırlanan genç kuşağın bu konudaki duyarlılığının, çalışan bağlılığı açısından değerlendirilmesi ve Toplumsal Fayda ve Sürdürülebilirlik konusunda şirketlerin elini taşın altına daha çok koyması gerektiğini düşünüyorum. Sürdürülebilirlik hepimizin derdi olmalı. Dijitalleşme ve yapay zekâ gibi teknolojiler, iş modellerinizi nasıl dönüştürüyor? Bu değişime adapte olmak için nasıl bir yol izliyorsunuz? Şirketimiz, sektördeki değişimlere uyum sağlamak amacıyla elektrikli ve hibrit araçlar için yeni ürünler geliştiriyor. Silecek sistemleri üretim tesisimizde, Ters Çevrilebilir Motor teknolojisine sahip silecek mekanizmalarını Türkiye pazarına sunduk. Bu teknoloji, CO2 emisyonlarını azaltırken güvenlik ve konforu artırıyor. Biz de yeni ürün aileleriyle elektrifikasyon sürecine hızla adapte oluyoruz. 2026 yılında yeni nesil ürünleri devreye alarak, elektrikli ve hibrit araçlara yönelik projelerimize hız vereceğiz. Bugünün iş dünyasında başarılı olmak isteyen gençlere, kariyerlerini sağlam temeller üzerine inşa etmeleri için hangi kritik tavsiyeleri verirsiniz? Deneyimleyerek öğrenme, hata yapmaktan korkmama, gerektiğinde destek istemekten çekinmeme gibi yaklaşımları önerebilirim. İyi bir gözlem yeteneği, özellikle büyük organizasyonlarda rolünün dışında sorumluluklar alma organizasyonun bütününde neler olup bittiğini anlamak ve büyük resmi görmek için oldukça faydalı. Görevi dışındaki sorumluluklarla etki alanını genişletmek benim en önemli tavsiyem olur. Kariyer gelişimi deyince hep aklımıza dikey bir terfi gelir oysa kariyer bir öğrenme yolculuğudur ve bu bence kişinin tamamen kendi yönetiminde olmalıdır. Kimsenin ellerine teslim edilemeyecek kadar önemli ve ciddi bir konudur, hatta İnsan Kaynaklarının bile! :) İnsan Kaynakları size rehberlik edebilir, deneyimlemek istediğiniz alanlarda yol açabilir sadece. Talep etmek, öğrenmeyi durdurmamak ve sınırları zorlamak yani, bence bütün mesele bu. Zaten değişen dünyada İnsan Kaynaklarının yeni rolünü tanımlamak için ‘İş Ortaklığı’ terimi kullanılıyor öyle değil mi?

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.