Hava Durumu

#Sağlıklı Yaşam

Kapsül Haber Ajansı - Sağlıklı Yaşam haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlıklı Yaşam haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mutlu ve uzun yaşamanın ilacı denge! Haber

Mutlu ve uzun yaşamanın ilacı denge!

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, NPİSTANBUL Yönetim Kurulu Başkanı, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Longevity (sağlıklı uzun ömürlülük) kavramını değerlendirerek, “Ruh, beyin, beden üçgeninde Longevity” konusunu ele aldı. 157 yaşına kadar yaşayan Zara Ağa, hep esprili bir hayatı olduğunu söylüyor! Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Longevity”, uzun yaşam kavramının yeni bir konu olmadığını dile getirdi. Tarhan, “Zara Ağa'yı biliyor musunuz? 157 yaşında vefat etmiş. O kadar uzun yaşadığı için o zaman Amerika'da Londra'da Budapeşte'de uzun yaşamanın sırları ile ilgili davet edilmiş, konuşmuş, fotoğraflar çekilmiş. 1777, Bitlis doğumlu, İstanbul'da hamallık yapmış. İstanbul Belediyesi'nde çalışmış. Kendisine sormuşlar ‘bunu neye borçlusun?’ diye. Zara Ağa, hayatında asla içki, tütün içmediğini söylüyor. Yoğurt, süt ile beslendiğini ve hep esprili bir hayatı olduğunu söylüyor.” dedi. Esprili ve olumlu bir yaşam tarzının önemi… Esprili ve olumlu bir yaşam tarzının uzun yaşamla ilişkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Nobel Ödülü almış olan nöropsikiyatrist Eric Kandel ile Los Angeles'taki bir konferansta sohbet ettim. O da şu anda 95 yaşında… O bana; ‘Her şeyden keyif alırım’ dedi.  Viyana doğumlu. Holokost’tan kaçan ailelerden. Esprili, küçük şeylerden mutlu olmayı başarmış birisi.” diye konuştu. Uzun yaşamın sihirli kavramı keyifli ve mutlu yaşam… Longevity'nin (uzun yaşamın) sihirli kavramının keyifli ve mutlu yaşam olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Esprili yaşa. Stres altında olsa bile hayata olumlu bakmayı başarabilmek, uzun ömürlü olmanın en önemli sırlarından biri olabilir. Hücrelerimiz nasıl yaşlanıyor? Nasıl ölüyor? Bu Longevity de çok önemli. Programlanmış hücre ölümleri var. Kendi kendine çoğalıyor ve zamanı gelince hücre ölümü oluşuyor. Bu süreçte otofaji de önemli bir rol oynar. Açlık da aynı şekilde... Hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatıyor ve otofaji yapıyor. İnsan aç kaldığı zaman yaşam kalım programı beyinde harekete geçiyor.   Vücudumuzdaki sistem kendini yenilemeye başlıyor.” ifadesinde bulundu. Modernizmin getirdiği hızlı, haz odaklı, sorumsuz ve sınırsız yaşantının vücudun çalışan akıllı sistemini bozduğunu anlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir iş adamı ‘Ben bir milyar dolar bütçeyi yönetiyorum ama tansiyonumu yönetemiyorum’ dedi. Bu bir panik bozukluk. O derece kontrol duygusu yüksek ki her şeye hükmetmek, her şeyi kontrol etmek, her şeyi domine etmek istiyor. Kapital sistem de bunu destekliyor. Daha çok ekonomik hareketlilik olsun diye... Ama insanlar bir şekilde kullanılmış oluyorlar. Bunun farkına varabilenler, sedanter yaşayabilenler daha mutlu olabiliyorlar, daha uzun yaşayabiliyorlar.” şeklinde konuştu. Beyin de kas gibi çalışıyor ve kullandıkça zihinsel kapasitesi artıyor Yaşam stilinin önemine de işaret eden Prof. Dr. Tarhan, sağlıklı bir yaşam için koruyucu ve riski azaltıcı faktörlere dikkat edilmesi gerektiğini, bunlar arasında ideal kilo kontrolü, düzenli fiziksel egzersiz, dengeli beslenme ve zihinsel aktivitelerin yer aldığını, beynin de kas gibi çalıştığını ve kullandıkça zihinsel kapasitenin arttığını anlattı. Bazı insanların süper yaşlılar olarak adlandırıldığını, bu kişilerin 80 yaşında olmalarına rağmen zihinsel performanslarının 55 yaş seviyesinde olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, aktif bir yaşam tarzı, sosyal gelişim ve zihinsel egzersizlerin önemli olduğunu, uzun ve sağlıklı bir yaşam için sadece beden sağlığına değil, zihinsel aktivitelere de önem verilmesi gerektiğini söyledi.  İdeal olan sağlıklı yaş almak Telomer uzunluğunu muhafaza etmenin sağlıklı yaşam ve uzun yaşam anlamına geldiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:  “Telomerler, bize doğuştan verilmiş bir kredi gibidir. Bu krediyi bir günde de tüketebilirsiniz, 80 yılda da… İnsanlar doğuştan eşit telomerde doğuyor. Kendine iyi bakan biri uzun yıllar yaşayabilirken, iyi bakamayan hızlı yaşlanıyor. Obezite, diyabet, tansiyon, Alzheimer gibi hastalıklar da telomeri hızla tüketiyor. İnsan vücudunun hızı ve ritmi doğanın hızı ve ritmine uygun olmalı ve doğru kullanılmalı. Uzun yaşama daha önce antiaging deniyordu. Yaşlanma karşıtı deniyordu. Artık yaşlanma karşıtı olmak yerine sağlıklı yaşlanabilmek, sağlıklı uzun yaşanabilmeyi hedefleniyor.  İdeal olan sağlıklı yaş almaktır.”  Uzun ömürlülük için genel yaşam tarzı da önemli! Uzun ömürlülük için stres yönetimi, beslenme, egzersiz ve genel yaşam tarzının önemine işaret eden Prof. Dr. Tarhan, insan gelişiminde genetikten çok epigenetik mekanizmaların devreye girdiğini, ancak epigenetik mekanizmaların da kişinin isteğine bağlı olarak değişebildiğini ifade etti. Beynin plastik bir organ olduğunu ve devamlı değişebildiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, heykeltraş gibi beynin işlenmesi gerektiğini, beynin nöroplastik organ olduğunu söyledi. Vücut müthiş bir eczane! Nörobilime göre beynin dopaminle haz ve keyif yakaladığını, spor esnasında beynin endorfin salgıladığını ve endorfinin de keyif ve ağrı kesici özelliği olduğunu, mitokondrilerin vücudun sobası gibi işlev gördüğünü anlatan Prof. Dr. Tarhan, şunları kaydetti: “Spor yaparken vücut adenozin salgılıyor. Adenozin de günde beş bin adım atan kişilerde, belli bir ritimde yaşayan kişilerde stabil şekilde oluyor. Vücudumuzda müthiş bir eczane var. Bu eczaneyi iyi kullanırsak longevitiyi, uzun yaşamı sağlamış oluruz. Keyif vücutta kısa vadeli etki ama anlam arama, ideal peşinde olma mutluluk hormonu ve bağlanma hormonu salgılatıyor. Mutluluk hormonu seratonin… İnsan haz odaklı yaşarsa, makam, şöhret, para gibi kısa vadeli zevkler düşünürse beyin devamlı dopaminle mutlu olmaya çalışır. Anlam arayan, soyut düşünen, bir fikri ideal haline getiren insanlar uzun vadede serotonini beyinde harekete geçirdikleri için iç huzur yakalıyorlar. Manevi yaşamı yakalayan kişilerde de bunlar salgılanıyor. Çünkü onlar büyük bir anlamın parçası olmayı hedefliyorlar. Yüksek bir güce bağlanmayı hedefliyorlar. Bağlanma hormonu oksitosin salgılanıyor. Bağlanma hormonu en çok emziren annelerde salgılanır.” Bağışıklık hücreleri için hamur işlerine dur demek gerekiyor Yüksek güce, yüksek bir anlama, bir yaratıcıya bağlanma duygusunun da beyne oksitosin salgılattığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, bağışıklık sisteminin de önemli olduğunu, düşüncelerle bağışıklık sisteminin iletişim içinde olduğunu, beyin ile bağırsağın birbirini etkilediğini, karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin bu iletişimi bozduğunu, bağışıklık hücreleri için hamur işlerine dur demek gerektiğini kaydetti. Sağlıklı nefes almak zihinsel sağlığı da olumlu etkiliyor “Sağlıklı nefes almak çok önemlidir. Doğru nefes teknikleri sadece beden sağlığımızı değil, zihinsel sağlığımızı da olumlu etkiler. Derin nefes almak stresi azaltır.” diyen Prof. Dr. Tarhan, “Sağ elinizi kalbin üzerine koyuyorsunuz. Sol elinizi karna koyuyorsunuz. Rahat bir yere yaslanıyorsunuz. Gözleri kapatıp bir, iki diyecek kadar nefes, üç, dört diyecek kadar tutuyorsunuz, beş, altı, yedi, sekiz diyecek kadar veriyorsunuz. Bunu herhangi bir stres altında yapın. Beynin oksijenlenmesi artıyor. Otonom sinir sistemini eğitmiş oluyoruz. Parasempatik sistemi devreye giriyor, rahatlıyorsunuz. Basit bir egzersiz hemen stres hormonunu azaltan, kasları gevşeten bir egzersiz.” dedi. Baldır kasları kalbin yükünü azaltıyor Baldır kaslarının ikinci kalp işlevi gördüğünü de dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Kanada'daki bir üniversitede yapılan bir araştırmada, altı ay boyunca bir saat tempolu yürüyüş yapıyorlar, yalnızca yürüyüşle egzersiz yapılıyor. Kadınların beyninin düşünme, hafıza fonksiyonunda hacim artışı olduğu görülüyor. Yürüyüş yapıldığında baldır kasları kasılıyor, kanı pompalıyor. Kalbin önündeki yükü azaltıyor. Kalbin yükü hafifletiliyor. Adrenalin salgılanıyor yürüyüş yaparak ve vücuttaki enerji seviyesi artıyor. En güzeli tempolu yürüyüş. Hızlıya yakın yürüyüş. Bu sadece beden için değil beyin için de çok faydalı.” diye konuştu.   Uzun ve mutlu yaşayanların ortak özelliği sosyal desteklerinin yüksek olması Beyin için folik asit, B12 ve D vitaminin de çok önemli olduğunu, beyni koruduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Sosyal etkileşim de çok önemli. Yaşlılarda erken ölümle ilgili bir risk faktörü de yalnızlık. Sosyal bağları çok olanların ortalama yaşları daha uzun oluyor. Harvard'ın 75 yıl sürmüş bir çalışması var. Bu raporda uzun ve mutlu yaşayanların ortak özelliği sosyal desteklerinin yüksek olması. Sosyal ağı, sosyal bağları güçlü olan kişiler, ortalama ömürleri daha uzun olan kişiler. Sosyal izolasyonun toksik etkisi var. Dünyada yalnızlık epidemisi var. İngiltere'de, Japonya'da yalnızlık bakanlığı kuruldu. Dünya Sağlık Örgütü dünyada bekleyen üç büyük tehlikeden birisi olarak yalnızlığı gösteriyor.” diye anlattı.  Değişim yapma ve ezber bozmanın da faydalı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, “İş yerinize hep aynı yoldan gitmeyin, farklı yollardan gidin. Hep aynı yerden alışveriş yapmayın, başka yerlerden yapın. Beynin her tarafını, bütün bölgelerini çalıştırın. Değişim yapmak önemli.” diye konuştu.  Koku hafızayı güçlendiriyor Kokuları kullanmanın da önemine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Koku hafızayı güçlendiren bir şey. Ders çalışırken, bir şey yaparken güzel kokuyla çalışırsanız, o koku beyni aktive ediyor o anda. Muskat ve tarçın kokuları verimliliğini arttırır.” ifadesinde bulundu.  Uyku esnasında beyin toksinleri temizliyor Beyin egzersizi yapmanın, 5N1K düşünmenin zinde kalmak için çok önemli olduğunu, günde 8 saat uykunun da gerektiğini ve uykunun beynin bir nevi şarj olduğu zamanlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Beyinde lenfatik sistem yok. Lenfatik sistem vücuttaki toksinleri, yorgunluk maddelerini, atık maddeleri temizliyor. Bütün vücutta biriken şeyleri lenf çalışır toplar damara atar, karaciğer temizler. Beyinde böyle bir yol yok, lenfatik sistem yok. Uykuda beyin hafif küçülüyor. Damarların etrafında boşluk oluşuyor, oradan boşalıyormuş. Uyku esnasında beyin toksinleri temizliyor. Uyumazsak eğer beynimizde yorgunluk maddelerinin, toksik maddelerin hepsi birikir. Onun için bol su içmek de çok önemli beyindeki toksinleri atabilmek için.” şeklinde konuştu.    Yaşam tarzı, ruh sağlığı açısından büyük önem taşıyor Karanlığın beş atlısı “kin, öfke, nefret, kıskançlık, düşmanlık” duygularının beyinde kimyasallar salgıladığını ve beyinde hasar oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, stres yönetiminin önemine işaret etti. Stressiz bir hayatın mümkün olmadığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Yaşam tarzımız, ruh sağlığımız açısından büyük önem taşıyor. Özellikle stresle olan ilişkimizi belirleyen en temel faktörlerden biri yaşam tarzımızdır. Modernizm hayatımızı pek çok açıdan kolaylaştırdı, ancak aynı zamanda beklentilerimizi yükseltti ve insanlar arasındaki rekabeti acımasız bir hâle getirdi. Bu durum, psikiyatrik hastalıkların artmasına neden oldu. Dünyada intihar oranlarının, narsisizmin ve bağımlılıkların artması bir tesadüf değil. Günümüzde, depresyona neden olan bir virüs olup olmadığı bile araştırılıyor. Aslında böyle bir virüs var: Bunun adı ‘hedonizm virüsü’ yani hazcılık virüsü. Sürekli haz peşinde koşan bireyler, haz duygusunu yaşamadıklarında daha büyük bir boşluğa düşüyor ve kendilerine zarar veriyorlar.” dedi. Kauçuk kişilikler darbelere karşı dayanıklıdırlar ve kolay kolay kırılmazlar İnsanların farklı stresle başa çıkma biçimlerine sahip olduklarını ve kişilikleri de “sünger, teflon ve kauçuk kişilikler” olarak üçe ayrılabildiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Sünger kişilikler, her şeyi içlerine çeker, sürekli şikâyet eder ve hep mutsuzdurlar. Onları cennete koysanız bile bir şeylerden şikâyet edeceklerdir. Hep kurban rolünü benimserler, devamlı ağlar ve kendilerini acındırırlar. Teflon kişilikler, dışarıdan zarar görmez gibi görünseler de temas ettikleri insanları yakarlar. Özellikle evlilikte, eşini yıpratan ancak kendisi umursamaz görünen tiplerdir. Bu kişiler narsisttir; başkalarını incitir, ancak kendileri için özel ve güçlü olduklarını düşünürler. Kauçuk kişilikler ise en sağlıklı olanlardır. Esneklik gösterirler, darbelere karşı dayanıklıdırlar ve kolay kolay kırılmazlar.” şeklinde konuşmasına devam etti. Stresten korkmayın! Psikolojik sağlamlık, zihinsel esneklikle ilgili özelliklerin strese karşı esneyebilmek, dağılmamak ve yeniden toparlanabilmek anlamına geldiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, stresten korkmamak gerektiğini söyledi. Mutlu ve uzun yaşamanın ilacı denge Mutlu ve uzun yaşamanın ilacının denge olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti: “Bu dengeyi sağlamak için duygusal pozitifliğin sağlanması gerekir. Burada pozitif düşünce ile pozitif duygu arasında fark vardır. Olumlu düşünce bazen aşırı iyimserlik veya Polyannacılık gibi algılanabilir, ancak en zor olayda bile pozitif odaklı yaşayacaksınız. Bunu yapabilmek, zihinsel esneklikle ilgili bir kavram. Bencil kişiler zihinsel esnekliği yapamıyorlar. Zihinsel esnekliğin karşıtı nedir? İnatçılık. İnatçı kişiler mutlu olamazlar. İnatçı kişiler Longevity’i iyi yapamazlar. Bu nedenle doğrularda sebat etmek güzel bir şeydir ama yanlışta ısrar etmek, yanlış olduğunu bile bile devam etmek kör bir inattır bu. Uçuruma götürür kişiyi. Burada akıl tepsisi çok önemli. Akıl tepsisinde ne var? Sağlık, varlık ve değerler. Üçü bir arada. Sağlık, varlık ve bilgelik dengesi. Akıl tepsisinde üçü de bir arada olacak. Sadece sağlık odaklı olacağım, Longevity önemli diye yaşarsanız tepsinin dengesi bozulur. Sadece zenginlik peşinde koşarsanız bozulur. Bilgelik, yaşam bilgeliği de gerekiyor.”

35 Yaş Üzeri Anne Adayları Dikkat! Haber

35 Yaş Üzeri Anne Adayları Dikkat!

Günümüzde kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almaları, eğitim ve kariyer planlamaları derken evlilik ve çocuk sahibi olma yaşları ileriye taşınıyor. Acıbadem Kartal Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Sargın “Anne olmak pek çok kadın için vazgeçilmez bir istek olsa da özellikle son yıllarda çeşitli nedenlerle ertelenmek durumunda kalınabiliyor. Ancak 35 yaş ve üzerindeki gebelikler, tıbbi olarak “ileri anne yaşı” kapsamında değerlendiriliyor. Bu yaş grubunda doğurganlık azalmaya başladığı gibi, gebelikte bazı risklerin görülme olasılığı da artıyor. Bu nedenle, ileri anne yaşı gebeliklerinde daha sıkı bir takip, multidisipliner bir ekip yaklaşımı ve özel bir planlama yapılması büyük önem taşıyor” diyor. Yaşın yanı sıra günlük yaşamda yapılan bazı hataların da gebelikte riski artırabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Sargın, riskli gebeliğe yol açabilen etkenleri anlattı, anne adaylarına hem bebeklerinin hem de kendilerinin sağlığı için dikkat etmeleri gereken 10 kuralı sıraladı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.    Riskli gebeliklerin en yaygın nedenleri! Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Sargın, riskli gebeliklerin en yaygın nedenlerini; “35 ve üzeri yaşın yanı sıra gebelik öncesinde diyabet, tiroid ve hipertansiyon gibi kronik hastalıkların ihmal edilerek kontrol altına alınmaması, aşırı kilo, hareketsiz yaşam, sigara, alkol ve bilinçsiz ilaç kullanımı, kadın ve doğum uzmanına düzenli muayene olmamak şeklinde sıralıyor. Aynı zamanda genetik hastalıklar, kan pıhtılaşma bozuklukları, böbrek ve bağışıklık sistemi hastalıkları, plansız gebelik, önceki gebeliklerde düşük veya erken doğum hikayesi olmasının da gebeliği riskli duruma soktuğunu vurgulayan Prof. Dr. Sargın “Bu hastalıkların kontrol altında tutulması, sağlıklı bir gebelik süreci için önemlidir. Bu nedenle özellikle internetten edinilen yanlış bilgilerle hareket etmek yerine, mutlaka bir hekime danışılmalı, her türlü soru hekime rahatlıkla sorulabilmelidir” diyor.  Düzenli kontrol şart! 35 yaş ve üzeri anne adaylarının düzenli doktor kontrolü, potansiyel sorunların erken tespit edilmesi ve müdahale edilmesi açısından kritik önem taşıyor. Prof. Dr. Mehmet Akif Sargın özellikle ikiz, üçüz veya daha fazla çoğul gebeliklerde erken doğum riski, düşük doğum ağırlığı, preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) ve plasenta sorunlarının daha sık görüldüğüne dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Bu tür gebeliklerin yönetiminde uzman bir ekip ve düzenli takip çok önemlidir. Her anne adayının durumu farklıdır, bu yüzden bireysel bir değerlendirme yapılması gereklidir. Ultrasonografi, kan testleri ve diğer tıbbi incelemelerle bebeğin gelişimi ve annenin sağlığı sürekli izlenir. Bu kontroller sayesinde, olası komplikasyonlar erken dönemde önlenebilir, kontrol altına alınabilir ya da tedavi edilebilir.” Prof. Dr. Sargın, günümüzde çok hızlı gelişen tıp teknolojileri sayesinde, riskli gebeliklerde hem anne hem de bebeğin sağlığının çok daha güvenli bir şekilde takip edilebildiğini ve yönetilebildiğini belirterek “Özellikle yüksek çözünürlüklü ultrasonografi cihazları, genetik tarama testleri ve gelişmiş cerrahi teknikler, risklerin azaltılmasında büyük rol oynuyor. Ayrıca, erken doğum riski olan bebekler için yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin gelişmiş olması, bu bebeklerin yaşama şansını artırıyor” diyor.    Anne adaylarına sağlıklı yaşam tavsiyeleri! Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Sargın hem bebeğin hem de anne adayının sağlığı için mutlaka dikkat edilmesi gereken 10 kuralı şöyle sıralıyor; Sağlıklı ve dengeli beslenin. Düzenli uykuya çok özen gösterin.  Hareketsiz yaşamdan kaçının, mutlaka her gün hafif egzersizler yapın. Stres hem bebeğe hem anne adayına zarar verdiğinden stresinizi yönetmeyi öğrenin.  Sigara ve alkolden kesinlikle kaçının. Kafein tüketiminden uzak durun, bol su için.  Doktora düzenli muayeneyi ihmal etmeyin. Kronik hastalıklarınızın mutlaka düzenli takibini yapın. Riskli gebeliklerin yönetiminde uzman bir ekip ve düzenli takip çok önemli olduğundan kesinlikle özen gösterin.  Doktorunuzun önerdiği vitamin ve takviyeleri düzenli olarak kullanın. Sosyal medya, internet ya da arkadaş çevresinden duyduklarınızla hareket etmeyin. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.