Küresel ticaretin dinamik yapısı, lojistiği yalnızca bir destek hizmeti olmaktan çıkarıp, iş dünyasının en stratejik bileşenlerinden biri haline getirdi.Bugün lojistik; hız, verimlilik, teknoloji ve sürdürülebilirlik unsurlarının bir arada değerlendirildiği bütünsel bir yönetim süreci oluyor.
Son yıllarda sektörümüz, hem küresel hem de yerel ölçekte önemli dönüşümlerden geçmekte ve pek tabii yerli sermayeye sahip şirket sahipleri olarak bizlerde bu dönüşümle entegre olup sürdürülebilirliği devam ettiriyoruz. E-ticaretin hızlı büyümesi, artan müşteri beklentileri, enerji maliyetleri ve iklim değişikliğine bağlı sürdürülebilirlik kaygıları, lojistik hizmetlerin yeniden şekillenmesine neden olmaktadır.
Bu bağlamda dijitalleşme, sektörümüzün en güçlü kaldıraçlarından biri olmuştur. Bu dönüşümler sağlanırken, invasyon ve ar-ge çalışmaları için ekstra maliyetler çıkmakta ve sektörün daralan finansal yapısını göz önünde bulundurunca süreç tüm sektör için yıpratıcı bir hal almaktadır.
Özellikle Türkiye’de lojistik sektörü için teşviklerin az ve yetersiz olması, borçlanma araçlarındaki yüksek faiz oranları ve düşük kur sebebiyle artan maliyetlerin dengelenememesi Türkiyedeki lojistik firmalarını globalde zorlamaktadır.
Türkiye özelinde bakıldığında, ülkemizin üç kıtanın kesişim noktasında yer alması lojistik sektörüne eşsiz bir avantaj sağlamaktadır. Demiryolu ve liman yatırımları, karayolu ağının gelişmişliği ve bölgesel dağıtım merkezlerine artan ilgi, Türkiye’yi bölgesel bir lojistik merkez olma yolunda güçlendirmektedir.
Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için sektörün teknolojiye daha fazla entegre olması, yeşil lojistik uygulamalarının yaygınlaşması ve uluslararası standartlarda hizmet kalitesinin sürdürülebilir kılınması kritik önem taşımaktadır.
Tam bu noktada yine aynı soruyu tüm firmalar soruyor, yatırım için yüksek borçlanma ve yüksek maliyetler sebebiyle ile sürecisi nasıl yönetebiliriz.
Bizler, sektörün bir paydaşı olarak, değişen ihtiyaçlara karşı esnek çözümler geliştirmeyi, müşterilerimize şeffaf, güvenilir ve sürdürülebilir hizmet sunmayı en temel önceliklerimiz arasında görüyoruz. Çünkü biliyoruz ki lojistik, yalnızca bir ürünün bir noktadan diğerine taşınması değil, ticaretin sürekliliğini, ekonomilerin dinamizmini ve toplumların yaşam standartlarını doğrudan etkileyen bir süreçtir.
Ama asıl kilit noktalar nelerdir:
2025 yılında kur baskısından dolayı genel ihracat pazarında hacimsel bir daralma yaşanmaktadır. Ancak 2026 yılının ortasından itibaren ihracatta bir dengelenme sürecine girilmesi beklenmektedir. Bu düşük hacimli dönemde lojistik sektörü, filolarını yenilemeye, dijital altyapılarını geliştirmeye ve geleceğe daha güçlü hazırlanmak için yatırımlarına devam etmektedir.
Yeni dönemde Uzak Doğu’dan ülkemize tüm taşıma modlarıyla lojistik hareketlilik artacaktır. Ülkemizde üretilen ürünlerin mikro ölçekteki teslimatlarından maksimum kapasiteli taşımalarına kadar tüm lojistik ihtiyaçların en iyi şekilde karşılanması hedeflenmektedir.
Sürecin hızlanması için operasyonel anlamda sınır kapılarındaki yoğunlukların ve sistemsel yavaşlığın aşılması,
Özmal araçlara sahip şirketlerin üstündeki ek MTV ve benzeri maliyet süreçlerinin hafifletilmesi,
Sektörde uzun yol kaptanlarımızın azalması ve gelen nesile verilecek eğitim ve süreçte oluşabilecek eğitim zaiyatı dediğimiz hasarlardan doğan maliyetler,
Operasyonel belgelerin maliyeti ve eksikliği,
Bunun gibi sayılabilecek sektörel bir sürü konular mevcut.
Günün sonunda her firma kar amacıyla kurulmuş bir kuruluştur. Sektörün dinamizmini kaybetmemesi için gereken değeri görmesi gerektiğine inanıyoruz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Fahrettin Arabacı
Türkiye Lojistik Üssü Olacak! Fakat Nasıl Olacak?
Küresel ticaretin dinamik yapısı, lojistiği yalnızca bir destek hizmeti olmaktan çıkarıp, iş dünyasının en stratejik bileşenlerinden biri haline getirdi.Bugün lojistik; hız, verimlilik, teknoloji ve sürdürülebilirlik unsurlarının bir arada değerlendirildiği bütünsel bir yönetim süreci oluyor.
Son yıllarda sektörümüz, hem küresel hem de yerel ölçekte önemli dönüşümlerden geçmekte ve pek tabii yerli sermayeye sahip şirket sahipleri olarak bizlerde bu dönüşümle entegre olup sürdürülebilirliği devam ettiriyoruz. E-ticaretin hızlı büyümesi, artan müşteri beklentileri, enerji maliyetleri ve iklim değişikliğine bağlı sürdürülebilirlik kaygıları, lojistik hizmetlerin yeniden şekillenmesine neden olmaktadır.
Bu bağlamda dijitalleşme, sektörümüzün en güçlü kaldıraçlarından biri olmuştur. Bu dönüşümler sağlanırken, invasyon ve ar-ge çalışmaları için ekstra maliyetler çıkmakta ve sektörün daralan finansal yapısını göz önünde bulundurunca süreç tüm sektör için yıpratıcı bir hal almaktadır.
Özellikle Türkiye’de lojistik sektörü için teşviklerin az ve yetersiz olması, borçlanma araçlarındaki yüksek faiz oranları ve düşük kur sebebiyle artan maliyetlerin dengelenememesi Türkiyedeki lojistik firmalarını globalde zorlamaktadır.
Türkiye özelinde bakıldığında, ülkemizin üç kıtanın kesişim noktasında yer alması lojistik sektörüne eşsiz bir avantaj sağlamaktadır. Demiryolu ve liman yatırımları, karayolu ağının gelişmişliği ve bölgesel dağıtım merkezlerine artan ilgi, Türkiye’yi bölgesel bir lojistik merkez olma yolunda güçlendirmektedir.
Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilebilmesi için sektörün teknolojiye daha fazla entegre olması, yeşil lojistik uygulamalarının yaygınlaşması ve uluslararası standartlarda hizmet kalitesinin sürdürülebilir kılınması kritik önem taşımaktadır.
Tam bu noktada yine aynı soruyu tüm firmalar soruyor, yatırım için yüksek borçlanma ve yüksek maliyetler sebebiyle ile sürecisi nasıl yönetebiliriz.
Bizler, sektörün bir paydaşı olarak, değişen ihtiyaçlara karşı esnek çözümler geliştirmeyi, müşterilerimize şeffaf, güvenilir ve sürdürülebilir hizmet sunmayı en temel önceliklerimiz arasında görüyoruz. Çünkü biliyoruz ki lojistik, yalnızca bir ürünün bir noktadan diğerine taşınması değil, ticaretin sürekliliğini, ekonomilerin dinamizmini ve toplumların yaşam standartlarını doğrudan etkileyen bir süreçtir.
Ama asıl kilit noktalar nelerdir:
2025 yılında kur baskısından dolayı genel ihracat pazarında hacimsel bir daralma yaşanmaktadır. Ancak 2026 yılının ortasından itibaren ihracatta bir dengelenme sürecine girilmesi beklenmektedir. Bu düşük hacimli dönemde lojistik sektörü, filolarını yenilemeye, dijital altyapılarını geliştirmeye ve geleceğe daha güçlü hazırlanmak için yatırımlarına devam etmektedir.
Yeni dönemde Uzak Doğu’dan ülkemize tüm taşıma modlarıyla lojistik hareketlilik artacaktır. Ülkemizde üretilen ürünlerin mikro ölçekteki teslimatlarından maksimum kapasiteli taşımalarına kadar tüm lojistik ihtiyaçların en iyi şekilde karşılanması hedeflenmektedir.
Sürecin hızlanması için operasyonel anlamda sınır kapılarındaki yoğunlukların ve sistemsel yavaşlığın aşılması,
Özmal araçlara sahip şirketlerin üstündeki ek MTV ve benzeri maliyet süreçlerinin hafifletilmesi,
Sektörde uzun yol kaptanlarımızın azalması ve gelen nesile verilecek eğitim ve süreçte oluşabilecek eğitim zaiyatı dediğimiz hasarlardan doğan maliyetler,
Operasyonel belgelerin maliyeti ve eksikliği,
Bunun gibi sayılabilecek sektörel bir sürü konular mevcut.
Günün sonunda her firma kar amacıyla kurulmuş bir kuruluştur. Sektörün dinamizmini kaybetmemesi için gereken değeri görmesi gerektiğine inanıyoruz.