Girişimcilik ekosisteminde yatırım arayışı çoğu zaman tek bir hedefle tanımlanıyor: finansmana ulaşmak.
Oysa yatırım süreci, dışarıdan bakıldığında bir “para bulma” faaliyeti gibi görünse de masanın diğer tarafında çok daha farklı bir değerlendirme zemini vardır. Bu zemin, çoğu zaman rakamlardan çok zihniyetle ilgilidir.
Yatırımcıların önemli bir kısmı, sunulan dosyalara değil; o dosyaların arkasındaki düşünme biçimine bakar. Ürün henüz olgunlaşmamış olabilir, pazar tahminleri sapmış olabilir ya da gelir modeli beklenen hızda çalışmıyor olabilir.
Bunlar yatırımcı açısından başlı başına elenme sebebi değildir. Asıl belirleyici olan, belirsizlik karşısında verilen tepkidir.
Karar alma refleksi, varsayımların dayandığı zemin ve risklerin ne ölçüde farkında olunduğu, genellikle birkaç görüşme içinde netleşir.
Yatırım görüşmelerinde sıkça parlatılmış büyüme senaryoları anlatılır. Oysa sahada, yatırımcıların daha dikkat kesildiği başka bir alan vardır: öğrenme kapasitesi.
Hangi varsayımların çalışmadığı, hangi denemelerin bilinçli şekilde terk edildiği ve bu süreçlerden nasıl dersler çıkarıldığı, girişimin bugünkü konumundan daha kalıcı bir sinyal üretir. Özellikle erken aşamada, öğrenme hızı çoğu zaman gelirden ve ölçekten daha güçlü bir göstergedir.
Bu noktada genellikle sessiz kalan bir gerçek ortaya çıkar: Her yatırım aynı zamanda bir vazgeçiştir.
Sadece hisseden değil; zamandan, esneklikten ve karar alanından da vazgeçilir. Bu nedenle yatırım, mümkün olan en yüksek tutarı tek seferde almakla değil; doğru zamanda, doğru miktarla ilerlemekle anlam kazanır.
Kademeli yatırımlar, girişimin bir sonraki aşamaya daha güçlü bir zeminde geçmesini sağlar. Bu sayede bir sonraki tur, yalnızca daha yüksek bir değerleme hedefiyle değil; daha sağlam bir müzakere pozisyonuylada şekillenir.
Yatırımın doğası gereği, bu yaklaşım başka bir avantaj daha üretir. Kaynağın hangi sorunu çözeceği, hangi darboğazı aşacağı ve hangi riskleri azaltacağı netleşmeden alınan yatırım, çoğu zaman girişimi ileri taşımaktan çok mevcut problemleri büyütür. Kademeli ilerleyen finansman yapıları ise girişime hem öğrenme alanı bırakır hem de değerini sahada ispatlayarak artırma imkânı tanır.
Ekosistemde sıkça gözden kaçan bir başka başlık ise yatırımcı uyumudur.
Her yatırım, her girişim için doğru değildir. Kısa vadeli beklentilerle uzun vadeli bir yolculuğa çıkmak, ilerleyen aşamalarda ciddi yön ve yönetim sorunlarına yol açabilir. Yanlış eşleşmeler genellikle erken bir rahatlama hissi yaratsa da orta vadede sürdürülebilir olmaz.
Yatırım süreçlerinde samimiyetin beklenenden daha belirleyici bir unsur olduğu söylenebilir. Aşırı parlatılmış projeksiyonlar ve ezberlenmiş cevaplar masanın bu tarafında hızla ayırt edilir.
Buna karşılık, sınırlarının farkında olan, bilinmeyen alanları açıkça tanımlayabilen ve çözüm yaklaşımını net şekilde ortaya koyan girişimler daha güvenilir bulunur. Burada en önemli denge “özgüven” ve “tevazu” kavramları arasındaki orta noktada yerini bulur.
Pazar değişir, teknoloji dönüşür, ürün evrilir; ancak düşünme biçimi çoğu zaman sabit kalır. Değişken koşulların neredeyse değişmez olduğu bu dünyada yatırım sürecini yalnızca bir finansman arayışı olarak görmek resmi eksik okumak olur. Yatırım aslında bir girişimin yaptığı doğruların bir takdiri veya sonucudur.
Bu süreç, aynı zamanda girişimin kendisini ne kadar tanıdığını gösteren bir turnusol kâğıdıdır.
Masanın hangi tarafında olunduğundan çok, o masaya nasıl ve neyi göze alarak oturulduğu kâğıdın arkasındaki gerçeği belirler.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Kerim Nalbant
Girişimciler İçin Yatırım Masasının Diğer Tarafı
Girişimcilik ekosisteminde yatırım arayışı çoğu zaman tek bir hedefle tanımlanıyor: finansmana ulaşmak.
Oysa yatırım süreci, dışarıdan bakıldığında bir “para bulma” faaliyeti gibi görünse de masanın diğer tarafında çok daha farklı bir değerlendirme zemini vardır. Bu zemin, çoğu zaman rakamlardan çok zihniyetle ilgilidir.
Yatırımcıların önemli bir kısmı, sunulan dosyalara değil; o dosyaların arkasındaki düşünme biçimine bakar. Ürün henüz olgunlaşmamış olabilir, pazar tahminleri sapmış olabilir ya da gelir modeli beklenen hızda çalışmıyor olabilir.
Bunlar yatırımcı açısından başlı başına elenme sebebi değildir. Asıl belirleyici olan, belirsizlik karşısında verilen tepkidir.
Karar alma refleksi, varsayımların dayandığı zemin ve risklerin ne ölçüde farkında olunduğu, genellikle birkaç görüşme içinde netleşir.
Yatırım görüşmelerinde sıkça parlatılmış büyüme senaryoları anlatılır. Oysa sahada, yatırımcıların daha dikkat kesildiği başka bir alan vardır: öğrenme kapasitesi.
Hangi varsayımların çalışmadığı, hangi denemelerin bilinçli şekilde terk edildiği ve bu süreçlerden nasıl dersler çıkarıldığı, girişimin bugünkü konumundan daha kalıcı bir sinyal üretir. Özellikle erken aşamada, öğrenme hızı çoğu zaman gelirden ve ölçekten daha güçlü bir göstergedir.
Bu noktada genellikle sessiz kalan bir gerçek ortaya çıkar: Her yatırım aynı zamanda bir vazgeçiştir.
Sadece hisseden değil; zamandan, esneklikten ve karar alanından da vazgeçilir. Bu nedenle yatırım, mümkün olan en yüksek tutarı tek seferde almakla değil; doğru zamanda, doğru miktarla ilerlemekle anlam kazanır.
Kademeli yatırımlar, girişimin bir sonraki aşamaya daha güçlü bir zeminde geçmesini sağlar. Bu sayede bir sonraki tur, yalnızca daha yüksek bir değerleme hedefiyle değil; daha sağlam bir müzakere pozisyonuylada şekillenir.
Yatırımın doğası gereği, bu yaklaşım başka bir avantaj daha üretir. Kaynağın hangi sorunu çözeceği, hangi darboğazı aşacağı ve hangi riskleri azaltacağı netleşmeden alınan yatırım, çoğu zaman girişimi ileri taşımaktan çok mevcut problemleri büyütür. Kademeli ilerleyen finansman yapıları ise girişime hem öğrenme alanı bırakır hem de değerini sahada ispatlayarak artırma imkânı tanır.
Ekosistemde sıkça gözden kaçan bir başka başlık ise yatırımcı uyumudur.
Her yatırım, her girişim için doğru değildir. Kısa vadeli beklentilerle uzun vadeli bir yolculuğa çıkmak, ilerleyen aşamalarda ciddi yön ve yönetim sorunlarına yol açabilir. Yanlış eşleşmeler genellikle erken bir rahatlama hissi yaratsa da orta vadede sürdürülebilir olmaz.
Yatırım süreçlerinde samimiyetin beklenenden daha belirleyici bir unsur olduğu söylenebilir. Aşırı parlatılmış projeksiyonlar ve ezberlenmiş cevaplar masanın bu tarafında hızla ayırt edilir.
Buna karşılık, sınırlarının farkında olan, bilinmeyen alanları açıkça tanımlayabilen ve çözüm yaklaşımını net şekilde ortaya koyan girişimler daha güvenilir bulunur. Burada en önemli denge “özgüven” ve “tevazu” kavramları arasındaki orta noktada yerini bulur.
Pazar değişir, teknoloji dönüşür, ürün evrilir; ancak düşünme biçimi çoğu zaman sabit kalır. Değişken koşulların neredeyse değişmez olduğu bu dünyada yatırım sürecini yalnızca bir finansman arayışı olarak görmek resmi eksik okumak olur. Yatırım aslında bir girişimin yaptığı doğruların bir takdiri veya sonucudur.
Bu süreç, aynı zamanda girişimin kendisini ne kadar tanıdığını gösteren bir turnusol kâğıdıdır.
Masanın hangi tarafında olunduğundan çok, o masaya nasıl ve neyi göze alarak oturulduğu kâğıdın arkasındaki gerçeği belirler.